Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 ŞUBAT 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ ekonomi(f( cumhuriyet.com.tr 13
Türklerin katkılan ile hazırlanan ve Bush'a sunulan Çin mallanna vergi tasansım Bill Clinton'ın eşi de imzaladı
in'e karşı Hillary'den destekEkonomi Servisi - Tiirkıye'nin,
Çin'in dünya pazarlannı ele gcçirmesi-
ne karşı yürüttüğü uluslararası lobi ça-
hşmaları meyvelerini veriyor. Bu çerçe-
vede, bir kısım demokrat ve cumhuıi-
yetçi senatöriin bir araya gelerek hazır-
ladığı çin'i gümriik vergisiyle tehdit
eden "döviz yasası" Bush yönetımine
sunuldu. Yasalaşması halinde Ç'in'in
şimdiye kadar karşılaştığı en ağır darbe
niteliği taşıyacak tasarıya, bu ayın ba-
şında lslanbul Hazır Giyim ve Konfek-
siyon Ihracatçıları Birliği (İHKİB) yet-
kilileriyle VVashington'da görüşen
Cumhuriyetçi Parti Giiney Carolina Se-
natörii Lindsey Graham önayak oldıı.
Yasa teklifine destek vcrenler arasında
Demokrallann New York Senatörü Hil-
lary Clinton da bulunuyor.
Tasan, İHKİB'nin girişimleri ile olu-
• Bush yönetiminden Çin'den ithal edilen tüm
ürünlere yüzde 27.5 vergi yükümlülüğü talep eden
yasa teklifine destek verenler arasına Demokratlann
New York Senatörü Hillary Clinton da katıldı. Tasan,
Istanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon Ihracatçılan
Birliği'nin girişimleri ile başlayan îstanbul
Deklarasyonu sürecinin en önemli üriinü sayılıyor.
şan Istanbul Deklarasyonu sürecinde
kurulan GAFFT'nin (Adil Ticaret tçin
Küresel Eylem Koalisyonu) geçen gün-
lerde gerçekleştirdiği Washington zir-
vesinin ilk ürünü sayılıyor.
İHKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğ-
lu, Türk ve ABD'li hazır giyim örgütle-
rinin başı çektiği loplantıda, Graham gi-
bi cok sayıda senatör ve temsilei ile gö-
rüşmüştü.
Yasa çıktıktan sonra ABD, Çin'e 180
gün süre vererek döviz kurlannı stabili-
ze etmesini isteyecek. Eğer Çin bunu
yerine getirmezse tüm ürünlerine yüzde
27.5 gümriik vergisi uygulanacak. Çin
180 gün içinde bu talebi karşılarsa, güm-
rük vergisi ııygulaması 12 ay süreyle er-
telenecek.
Çin'in dünya kamuoyunda haksızlığa
uğradığı yönünde bir iddia geliştirmesi
halinde ABD'ııin de DTÖ'den Çin'in
yaptığı döviz manigülasyonlannı ince-
lemesini isteyeceği belirtiliyor. İHKİB
Başkanı Orakçıoğlu, Çin'in dünya pa-
zarlanndaki son durıımu ile ilgili şunla-
rı söyledi: "Çin'in ABD pazannda
2001'de yüzde 10 olan payı, 2002'de yüz-
de34'e,2003'te yüzde 57'ye,2004
sonunda ise yüzde 70'e ıılaştı. Bu
sürede fiyatlannı yüzde 68 düşür-
dü. Çin 11uılla1111iııdistaıı,
Bangladcş, Pakistan gibi
ülkelere göre de yüzde 58 •
daha ucuz. Bunun nedeni
uygulanan haksızticaretyöntem-
leri. Çin bankacıbk kcsinıi geri
alıtıamak üzere kredi veriyor
ve Çin yönctimi Yuan'ınfiyaCı-(
ııı sabit tutarak haksız rekabct
yaratıyor. Bu tablodan Tüıki-
ye'nin de payını almasından
endişefiyiz."
ÇİN'DE TUVALET KÂĞIDINA
ORMAN DAYANMIYOR
Dünyanın en çok tuvalet kağıdı tü-
keten ülkesi olan Çin'in sosyal kal-
kınmaya paralel olarak talebi daha da
artınca ilginç bir sorun doğdu. China
Daily'e göre, bir ülkede orman-
ların topraklara oranı yüz-
de 30 olması gerekirken
Çin'de bu oran yüzde 18 ve
'yetmiyor.' Ağaç tüketimini kısmak
içın de Çin, gittikçe daha çok kağıt ha-
muru ithal ediyor. Bu da dünya kâğıt
hamuru fiyatlannı sürekli yükselti-
yor. Şimdi Jiangsu eyaletindeki bir
kâğıt fabrikası, şekerkamışı
posasından kâğıt mendil üret-
ıneye başlamış.
OFFICE1SUPERSTORE
sayısı 170 'e
çıkacak
İSTANBUL (AA) - OfficelSu-
perStore Türkiye Genel Müdürü
OrkunDizdar, franchising (kulla-
nım hakkı) sistemiyle 21 olan ma-
ğaza sayılannı yıl sonuna kadar
ikiye katlamayı, üç yıl içinde de
170'e çıkarmayı hedeflediklerini
bildirdi.
Basın toplantısında konuşan
Dizdar, şirketin Türkiye'de Ofis
Malzemeleri Ticaret ve Sanayi
AŞ'nin (OFMA) OfficelSuperS-
tore'un Avrupa'daki ilk franchisin-
gi olduğunu belirtti.
Dizdar, bu yıl içinde 100 metre-
karenin altında, 100-250 metreka-
re arasında ve 250'nin üzerinde ol-
mak üzere mağazalara üç tipte
franchise vereceklerini kaydede-
rek franchise giriş bedellerinin
mağaza tipine göre 10-15 bin do-
lar arasında, sürekli franchise öde-
mesinin de bin ve iki bin dolar ara-
sında değiştiğini bildirdi.
Toplantıdan sonra OfficelSu-
perStore International Yönetim
Kurulu Başkan Yardımcısı Mike
Schmidt video sunumuyla katıldı-
ğı söyleşide şunlan söyledi: "Tür-
kiye geniş bir pazara sahip. Türki-
ye'ye bütün ülkelere olduğundan
daha fazla vizem var. Ekononıik
durumun geçmişe göre düzeldiği
Türkiye'ye yatırun yapmaya de-
vam edeceğiz."
ÖZELLEŞTlRME
Gözler
Mersin
Limanı
y
nda
ABİDİN YAĞMLR
MERSİN - Mersin Limanı'nın
özelleştirme kapsamına alınması
hem denizcilik çevrelerinde hem
de işçi kesiminde bazı kaygıları
beraberinde getirdi.
Yurttaki tüm limanların işlem
kapasitesinin yüzde 8'ini gerçek-
leştiren Mersin Limanı'nın özel-
leştirilmesini öteden beri savunan
Deniz Ticaret Odası, özelleştirme
sonucunda 'tekel oluşmasından'
endişe ederken 1017 işçinin örgüt-
lü olduğu Lıman-lş Sendikası id-
dialann aksine Mersin Limanı'nın
zarar etmediğini savunuyor.
1980'li yıllarda yılda 1 milyon
ton seviycsinde transit taşımacılık
kapasitesine ulaşan, ancak
1991 'deki Körfez krizinin ardın-
dan transit taşımacılık kapasitesi
düşen Mersin Limanı, 2004 yılın-
da toplam işlem kapasitesinde son
6 yılın en iyı rakamına ulaştı. Li-
man-Iş Sendikası Mersin Şube
Başkanı Recep Özbey'e göre,
Mersin Limanı TCDD'nin diğer
limanlan gibi kâr ediyor. Liman-
da tam anlamıyla verimlilik sag-
lanamadığını da kabııl eden Öz-
bey, "Ancak bu verimsizük nıülki-
yetten değil yönetim ve denetim bi-
çiminden kaynaklanıyor. Hâlâ 50-
60 yıllık mııkinı-lcı l<- hiznıcf ver-
nıcycçalışıyorıı:/.. 1 ••••: moder-
nizc edilmesini Ulaştırnıa Bakan-
lıgı kabul etmiyor. Bu durumda el-
bette hantalhk olacakür" dedi.
Mersin Deniz Ticaret Odası
Başkanı Cihat Lokmanoğlu da
özelleştirmenin tekel yaratmasın-
dan endişe ettiklerini söyledi.
Lokmanoğlu, "thale şartlarının
dengesi ve ihalenin verilecegi işle-
tici taraf önem arz ediyor" dedi.
Babacan hn
Bursa turu
DevletBakaıuAü
Babacan dün TOFAŞ
Fabrikası'nda düzenlenen
"Anadolu Buluşmalan''
toplantısuıa katümadan
önce Bursa Sanayi ve
Ticaret Odası'nın
toplantısuıa katıldı. Vali,
Belediye Başkanı ve CUP
İl Başkanı'nı ziyarct eden
Babacan, turuna Korteks
ve Bosch fabrikalaruu
gezerek başladı. Babacan,
Korteks iiıbıikasında,
Genel MUdür Zeki Zorlu
ve Zorlu Grubu Yönetûn
Kurulu Başkanı Ahmet
NazifZoriuUe bir süre
görüştü. (Fotoğraf: AA)
Koç, AB yolunda Türkiye'nin zorlu engellerle karşı karşıya bulunduğuna dikkat çekti
4
Şimdi soğukkanh düşünme zamanı'
• Koç Holding AŞ
Yönetim Kurulu Başkanı
Mustafa Koç, olumlu
gelişmelere rağmen
ekonomideki kırılganlığın
sürdüğünü belirtti.
LEVENTGENCELLİ
BURSA - Koç Holding AŞ Yönetim
Kurulu Başkanı Mustafa Koç, "Türld-
ye, kendi önüne koyduğu zirve hedef-
lerine bölgesel bir güç ve global bir
oyuncu olmadan ulaşamaz. Irak'ta iz-
leyeceğimiz politika, bu nedenle büyük
önem taşımaktadır" dedi. Mustafa
Koç, Koç Grubu'nca, TOFAŞ, Arçc-
lik, Aygaz, Beko ve Ford bayilerinin
katılımıyla TOFAŞ Fabrikası'nda dü-
zenlenen "Anadolu Buluşmalan" top-
lantısında, Türkiye'nin karşı karşıya
w •
oZİNCE: AÇIK ARAYLA LÎDERÎZ
Iş Bankası 'nın brüt kârı
2.1 katrilyon lirayı aştı
Ekonomi Servisi - Türkiye Iş
Bankasf nın enflasyondan
anndırılmış mali tablolara göre
2004 yılı sonunda net kârı 635
tnlyon TL, aynlan 464 trilyon TL
vergi karşılığı ve 1 katrilyon 69
tnlyon TL tutanndaki diğer
karşıhklar öncesi brüt kân ise
2 katrilyon 168 trilyon TL
oldu. Bankanın 2004 yılı
performansını değerlendiren
Iş Bankası Genel Müdürü
Ersin Özince, şunlan söyledi:
"Ülkemizin en büyük özel
bankası konumumuzu arayı
açarak sürdürüyor, haksız
rekabet ortamından
uzaklaşılabildiği ölçüde sistemden
aldığunız pay ve kâı ülığınıız da
büyüyor. 1994 sonunda 5 milyar
dolar olan aktif büyüklüğümüz
2004 sonunda 29 ıııilvaı dolara
yaklas.li. TL bazında aktif
büyüklüğümüzü geçen yıla göre
yüzde 24 arttırarak 38.5 katrilyon
liraya ulaşürdık. Keza, on yıl önce
352 milyon dolar olan özkaynak
toplamımız 14 kat büyüyerek 5.2
ırıilpr dolan aşü.
Özkaynaklanmızın TL
bazuıda tutan ise geçen
yıla göre yüzde 36
oranında artarak 7.6
katrihyonun üzerine çıktı."
Daralan faiz marjları
sonucunda giderek daha
fazla önem kazanan faiz dışı
gelirler açısından son derece
başanlı sonuçlann alındığını
belirten Özince, "2004yıhnda,
yüzde 46 oramnda arnş gösteren
net komisyon gelirlerimiz
709.5 trilyon TL seviyesine
yükseldi" dedi.
İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU/ ÖZLEM YÜZAK
olduğu zorlukların, şimdiye kadar aşı-
lan engellerin tümünden daha zorlu
göründüğünü söyledi.
Koç, ülke ekonomisinin Cumhuriyet
tarihinin en karanlık günlerinden, gurur
duyulan birnoktaya geldiğini anlatırken
enflasyonun tek haneli rakamlara geri-
lediğini, ihracatın ise çok haneli rakam-
lara çıktığını kaydetti. tş dünyası dahil
olmak üzere, toplumun her kesiminde 3
Kasım 2005 tarihinde başlaması bekle-
nen tam üyelik müzakerelerine ilişkin
büyük bir umut ve beklenti oluştugunu
dile getiren Koç, tüm artılan ve eksile-
riyle ülkenin önündeki seçenekleri tart-
ma ve serinkanlı bir değerlendirme yap-
ma dönemine girildiğini vurguladı.
Koç, olumlu gelişmelere rağmen
ekonomideki kınlganlığın sürdüğünü,
Türkiye'nin ekonomik başansı ve is-
tikrara ilişkin güven duygusunun tam
olarak yerleşmediğini belirterek şöyle
konuştu: "AB ile tam üyelik müzakere-
leriöncesinde,Türkiye'ninatmasıgere-
ken bazı önemli adımlar vardır. Kıbns
gibi hassas değerlendirmeler gerektiren
bazı konularda nasıl bir yol izleyeceğiz?
IMF ile imzalanacak yeni stand-by ko-
nusunda bir gecikme yaşanmaması içiıı
verilmesi gereken kararlar neler ola-
cak? Genel olarak ekonomi, kamu eko-
nomisivekamuyönetimindeplanlanan
reformlann neresindeyiz? Türkiye'nin
Irak'ta izleyeceği politika nasıl şekillene-
cek? Bu dört sorunun akılcı ve toplum-
sal uzlaşmaya dayanan çözümlerinüı
üretilmesi, ekonomik kınlganIığın a/aI-
tılıııası ve güven duygusunun güçlendi-
rihnesi açısından belirleyici olacaktu;
oztem.yuzak@cumhuriyetcoin.tr
Küreselleşme dev bir dozer gibi. Tüm
dünyada istediği gibi serbestçe dolaşan
sermaye, 'emek'\e alabildiğine dalga
geçmeyi sürdürüyor. Maliyet nerede da-
ha düşükse fabrikalar, atölyeler, bürolar
oraya taşınıyor. Ne sendikalar ne de si-
vil toplum kuruluşları buna karşı birstra-
teji geliştirebiliyor. Ne de hükümetler...
'En ucuzu, en kolayı, en hızlısı...' Slo-
gan bu. "Tamam işte sonunda yatırım-
lar gelişmekte olan ülkelere kayıyor.
Zengin kuzey, yoksul güney arasındaki
uçurum azalacak" diyeceksiniz. Ama
öyle bir sürecin içindeyiz ki hiçbir şeyin
asla garantisi yok. Bir bakmışsınız,
'Aman ne iyi geldi, dediğiniz sermaye
kaçıp başka biryere gitmiş'. Üstelik, or-
tada ne örgütlülük kalmış, ne sosyal po-
litikalar ne de bunları yeniden oluştura-
caktakat ve umut...
• ••
Lizbon Stratejisi'ni hatırlarsınız. Avru-
pa Birliği'ni 2010 yılında dünyada dina-
mizmi ve rekabet gücü en yüksek bilgi
toplumu haline getirecek ekonomik ve
sosyal reformlann belirlendiği ortak bir
stratejik karardı. 2000 yılı mart ayında
oluşturuldu. Aradan 5 yıl geçti. Avrupa
Komisyonu'nun danjşmanlanndan eski
Avrupa'da 'Sosyal' Yeniden
Hollanda Başbakanı Wim Kok geçen
ekim ayında, Lizbon Stratejisi'nin hede-
fınden çok uzaklaştığını, ABD ve Uzak-
doğu ülkeleriyle rekabette zemin kay-
bettiğini belirten raporu kamuoyuna
açıkladı. Bırakın ilerlemeyi, AB kan kay-
betmeye bile başlamıştı. Ustelik Lizbon
Stratejisi'nin sosyal politika ayağı da iyi-
ce ihmal edilmişti.
'Sosyal uzlaşmanın' annesi, yaşlı ve
yorgun Avrupa'nın bile eli kolu bağlan-
dıktan sonra....
• • •
Yaşlı nüfusu, çöken istihdam politika-
ları, sosyal güvenlikteki açmazıyla Avru-
pa Birliği hem küresel rekabetteki yerini
yükseltecek hem de göz ardı edilen 'sos-
yal boyutu' yeniden güçlendirecek.
İşte Birlik bugünlerde bu arayış için-
de. Avrupa Komisyonu 9 Şubat'ta 2005-
2010 dönemine ait Sosyal Gündem'l ha-
zırlayarak Konsey'e sundu. Komisyon
önerileriyle, hem büyüme ve istihdam
üzerine yoğunlaşan Lizbon Stratejisi'ni
güçlendirmeyi hem de sosyal uyumun
geliştirilmesini üstleniyor.
Herkese istihdam sağlanması ve fırsat
eşitliği konularına odaklanarak hazırla-
nan gündem, vatandaşların AB'nin eko-
nomik gelişiminden ve iş olanaklanndan
eşit bir şekilde yararlanmasını sağlama-
yı hedefliyor. Sosyal Gündem'in iki ön-
celiği bulunuyor.
• İstihdam: Başka bir AB ülkesinde
çalışmaya başlayacak olan işçilerin
emeklilik ve sosyal güvenlik haklarını o
ülkeye götürebilmelerini sağlayarak Av-
rupa iş pazannın bütünleştirilmesi. Avru-
pa Gençlik Girişimi ile çalışmakta olan
nütusun arttınlması, kadınlann iş piyasa-
sına katılmalarının sağlanması ve iş pi-
yasasındaki yeniden yapılanma süreci-
nin sosyal diyalogla desteklenmesi.
• Yoksullukla mücadele ve fırsat eşit-
llği: Yayımlanacak olan Yeşil Kitap ile yaş-
lanmakta olan AB nüfusu, gelecekte ku-
şaklar arası ilişkilerin ne olacağı gibi ko-
nular incelenecek. Aynca, üye ülkelerin
emeklilik sistemlerini yeniden yapılandır-
malarına destek olmak, ayrımcılıkla mü-
cadele gibi konulara öncelik vermek.
Komisyonun yine 2005-2010 döne-
minde ele almayı tasariadığı girişimler-
den bazılan şunlar:
• Ortak sosyal sorumluluğun gelişti-
rilmesi,
• Sınır ötesi toplu pazaıiığa ilişkin Av-
rupa çerçevesi,
• 2006 Avrupa işçilerin serbest hare-
ketliliği yılı,
• Minimum gelir mekanizmasına iliş-
kin girişim,
• 2007 Avrupa eşit fırsatlar yılı,
• 2010 Avrupa sosyal dışlanma ve
yoksullukla mücadele yılı.
•••
Komisyon'un sunduğu Sosyal Gün-
dem iş dünyasından deıtıal tepki aldı.
Avrupa özel sektörünün temsil kuruluşu,
TÜSİAD'ın da üyesi olduğu UNICE (Av-
rupa Sanayi ve Işverenler Konfederas-
yonları Birliği) iş konseyleri, yeniden ya-
pılanma, toplu pazarlığa ilişkin ihtiyari
AB çerçevesi, şirketlerin ödemeleri ve
tazminatları gibi çeşitli konularda çekin-
celeri olduğunu belirterek etki değerlen-
dirme raporu hazırlanmasını istedi.
Bakahm vahşi kapitalizmin çarkları
arasında Avrupa'nın Sosyal Gündem'i
kendine nasıl bir yer bulacak ya da diş-
leri nasıl teker teker sökülecek?
EKONOMİ POIİIÎK
ERİNÇ YELDAN
Viyasa Demokrasisi'
Çeşitli finans kuruluşlarının araştırma daireleriııin
Türkiye üzerine hazırladıkları raporları elimden geldi-
ğince takip etmeye çalışıyorum. Bunların arasında
geçen hafta masama ulaşan bir rapor ilginç bir uyarı
içeriyordu: AKP hükümeti "yapısal reformlan" haya-
ta geçirme konusunda son günlerde isteksiz bir gö-
rünüm arz etmekteydi; ve bu yüzden yeni stand-by'ın
onaylanması da gecikiyordu. Ya IMF bu yavaşlama-
yı fark eder de yeni stand-by'da sözünü verdiği 11 mil-
yar dolarlık krediyi keserse halimiz nice olurdu?
. Dolayısıyla, söz konusufinanskuruluşu AKP hükü-
metine kibarca şu soruyu sormaktaydı: "Bugün IMF
için ne yaptınız?"
Anlaşılan o ki, "piyasalar" son günlerde IMF'nin hü-
kümete karşı olan tutumunu sertleştirdiğini sezinle-
mişler ve uyarılarını yükseltmeye başlamışlardı. Bu
tür yorumlar bana 2003'ün 1 Mart'ında "Irak savaşı
tezkeresinin" reddinden hemen sonra, gene bir ulus-
lararası finans kuruluşunca yayımlanmış olan bir ra-
poru anımsattı. Söz konusu rapor, "Meclis'in savaş
tezkeresini reddeden son kararının kırılgan olan den-
gelereyenibelirsizliklereklediğini veAKP'de parti di-
siplininin bozulmasının da yeni bir belirsizlik kaynağı
olduğunu" vurguladıktan sonra aynen şu soruyu sor-
maktaydı: "örneğin, AKP grubu bundan sonra, hal-
kın yüzde 80'inin IMF programına karşı olduğunu
öne sürerekyapısal reformlardan vazgeçerse ne ola-
caktır?"
Yani "piyasalann" mantığı açısından burada önem-
li olan sorun, gerçekten bağımsız bir siyasi iradenin
izlenmesi sonucu ortaya çıkacak olan ekonomik be-
lirsizliklerin boyutu sorunudur ve bunların arasında
en ürkütücü olanı da "IMF programına ezici bir ço-
ğunlukla karşı olan halkın taleplerinin dile getirilebi-
leceği" endişesidir. Türkiye, Ergin Yıldızoğlu'nun ge-
çen pazartesi günü köşesinde örneğini verdiği üze-
re, Tayland'ın yapmış olduğu gibi IMF programını terk
ederek, uluslararası finans kuruluşlarının spekülatif
akımlarını cezbetmeye çalışmak yerine, yoksulluk ve
işsizlik ile doğrudan mücadele etmeyi ön plana çıkar-
tan ve iç talebe dayalı bir istikrar ve büyüme modeli-
ni uygulamaya başlarsa ne olacaktır? Gelişmiş ülke-
lerin para piyasaları sadece yüzde 3.5-4 gibi faiz ge-
tirileri ile çalışırken, uluslararası finans çevrelerine yüz-
de 30'lara varan spekülatif arbitraj geliri sunmaya de-
vam eden Türkiye gibi bir "yeniyükselen piyasa", bu
oyunu artık sürdürmeyeceğini ilan ederse ne olacak-
tır? Spekülatif sıcak para girişlerinin uyardığı bu "hor-
monlu" büyümenin, gelir dağılımını bozucu ve işgü-
cü piyasalarında işsizliği ve marjinalleşmeyi arttırıcı
öğelerinden arındırarak, öncelikle ulusal tasarruflara
dayanan ve planlı bir sosyal kalkınma modeli amacı-
na uygun biçimde yönlendirmeyi amaçlayan bir Tür-
kiye'nin, uluslararası işbölümüne bir ucuz emek ve it-
halat cenneti olarak katılmayı reddetmesi durumun-
da ne olacaktır?
•••
Türkiye'nin IMF patentli istikrar programı, "mali di-
siplin için kamu kesiminde yüzde 6.5'lik faiz dışı faz-
la yaratma"; enflasyon hedeflemesinden başka hiç-
bir sorumluluk taşımayan (sözde) bağımsız (gerçek-
te uluslararası finans sermayesine bağımlı) Merkez
Bankası; ve "bağımsız üst kurullar ve yerel yönetim-
lere dayalı yönetişim"fetişlerine indirgenmiş durum-
dadır. Bu fetişlerden herhangi birinden en ufak bir
sapma veya sosyal amaçlı herhangi bir kamu harca-
ması "popülizm hortladı", "programdan çıkıyoruz"
şantajı ile IMF ve uluslararası finans şebekesine şikâ-
yet konusu olmakta ve Türkiye böylece hizaya geti-
rilmeye çalışılmaktadır.
Bu program uyarınca Türkiye'de, "sağlıkta dönü-
şüm", "kamuyönetimireformu", "emeklilikreformu"
gibi yapısal uyarlama projeleri birbiri ardına uygula-
maya konulurken orta sınıfların çöküşü ve halkın yok-
sullaşması süreci de giderek hızlanmaktadır. Sosyal
devletin zaten sınırlı olan kazanımlarının teker teker
tasfiyesi ve eğitim ve sağlık gibi hizmetlerin "Parası
olan tüketsin" mantığıyla piyasa güçlerine terk edil-
mesi sonucunda orta sınıfların çöküşünün yapısal ko-
şulları hazırlanmaktadır. Zira orta sınıfların kendilerini
yeniden üretmeleri için en önemli araç olan eğitim ve
sağlık hizmetleri artık giderek piyasada satın alınıp sa-
tılan bir metaya dönüştürülmekte, yeterli gelire sahip
olmayan geniş halk yığınlarının bu hizmetlerden ya-
rarlanma olanakları da kalmamaktadır.
Bu gelişmelere koşut olarak, artan işsizlik ve derin-
leşen yoksullaşma altında çaresiz kalan kent yoksul-
lan geçimlerini giderek yasadışı yollardan temin etme-
ye itilmektedir. Pazartesi günkü Cumhuriyet'te Emi-
ne Kaplan'm haberinde vurgulandığı üzere, kentler-
de yüzde 30 oranında artış gösteren hırsızlık ve gasp
suçları, söz konusu sürecin çok yalın ve son derece
kaygı uyandırıcı göstergelerinden sadece bir tanesi-
dir.
Bu noktada artık sormamız gerekmektedir: "İyi
yönetişim, güven ve istikrar; kim için?"
BAKAN GÜÇLÜ AÇIKLADI
Hayvancılık sektörüne
622 milyon YTL destek
ANKARA (ANKA) -
Tanm Bakanı Sami Güç-
lü, 2005 yılında hayvan-
cılığa 10.6 milyon YTLsi
geçen yıllardan kalan ek
teşvik primi ödemeleri
olmak üzere toplam 622
milyon YTL'lik (622 tril-
yon lira) kaynak aktarıla-
cağını açıkladı.
Güçlü, hayvancılık
desteklerine ilişkin ola-
rak düzenlediği basın
toplantısında, ülke hay-
vancılığının, potansiyeli-
ne uygun bir gelişme se-
viyesine henüz ulaşma-
dığını bildirdi. Güçlü,
hayvancılık sektörünün
AB sürecinde hızla ge-
liştirilmesi gereken sek-
törlerden bırisi olduğunu
belirterek "Üyeliğunizin
gerçekleşeceği ana kadar,
bu sektörün AB bünye-
sinde rekabet edecek şe-
kildegüçlü biryapıya ka-
vuşturulnıası büyük
önem taşunaktadır. Bu-
nun için, buıvünden bu
sektörde lıı/lı bir değişi-
min başlatılması gerek-
mektedir" dedi
Sami Güçlü, 2005 yılı
hayvancılık destekleri-
nin, hayvan sağlığı, hay-
van ıslahı, yetiştirme tek-
nikleri, yem bitkileri ve
ürün kalitesi ve hijyeni
konulannı kapsayacağı-
nı açıkladı. Güçlü'nün
verdiği bilgiye göre,
2005 yılında hastalıklar-
la mücadele desteğinin
kapsamı genişletilecek.
Her kesimhaneye 1 akre-
dite veteriner hekim is-
tihdamı sağlanacak ve bu
yolla toplam 600 veteri-
ner hekimden sözleşme-
li olarak hizmet alınacak.
Aynca, hastalıklardan ari
işletmeler oluşturmak
üzere verilen destekler
arttırılacak ve tazminat
esası getirilecek. Yem
bitkisi destek miktan art-
hnlacak, tohumluk üreti-
cisine de destek verile-
cek.