22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ŞUBAT2005CUMA CUMHURİYET SAYFA INCELEME SEFİNE-I TERAKKİ TURHAN SELÇUK DÜRÜST TABİATLI İSTANBUL; EFENDİSÎ ABDÜ1CANBAZ IN HARİKULÂDE MACERALARI KISIM HEKMILI BÎRDEN Yargıtay, görüşlerinin laiklik karşıtlannı özendireceği ve eyleme iteceği olasılığını göz ardı etti Laiklikyasalkorumaaltında Y SABİH KANADOĞLU Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı argıtay Ceza üenel Kurulu'nun (CüK), Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iti- razı üzerine verdiği, bu nedenle kararı ve- ren mahkemeyi dahi bağlayıcı nitcliği ol- mayan ve laiklik ilkesinın anayasaya girişinin 68. yıldönümüyle çakışma talihsizliğine uğra- yan 03.02.2005 tarihinde açıklanan kararında- ki çoğunluk görüşü, yazılı ve görsel basında çeşitli haber, yorıım ve ınce- lemelere konu olmııştur. Bu nedenle çoğunluk görüşünün Avrupa Insan Haklan Sözleşmcsi (AtHS) ve Avru- pa Insan Haklan Mahkemesı (AİHM) kararlan ışığında bilimsel yönden iıı- celenmesinde yarar görülmüştür. İÇTİHAÎ KARARLARI CGK çoğunluk görüşünde, TCY'nin 312/2. maddcsi uygulamalarında olu- şan dağınıklığı gidermek, yorum fark- lılıklannı, -suç ve cezanın kanuniliği- kapsamında birleştirmek ve içtihat rarklılıklarını gidermek amacıyla kap- samh bir inceleme yapıldığı ileri sü- rülmüştür. Bilindiği üzere içtihat farkhlıklan- nı gidermek, Yargıtay Büyük Genel Ku- rulu'nun görevi ve yetkisi içerisinde- dir. CC îK kararlannın, karan veren ye- rel mahkemeyi bağlayıcı nıtelıği, an- cak bu malıkemelerin ilk kararların- da direnmeleri üzerine verilcn karar- larla sınırlıdır. Yoksa dığer yerel mahkemelerin ve- ya Yargıtay ceza dairelerinin, CGK kararlarına uyma zorunluluğu yoktur. Kuşkusuz bu kararlar yol gösterici ve ışık tutan kararlardır. Aksının kabulü zaten hııkuku durağan hale getirir ve gelişmesini, özgürlükçü birnitelikkazanması- nı önler. Kaldı ki Yargıtay Içtihadı Bırleştırme Kararlannın özelliği bu noktada başlamakta ve Yargıtay Daireleriyle, Hukuk ve Ceza Genel Ku- rullan arasındaki görüş farklılıklarının gideril- mesini sağlamaktadır. • Türkiye Cumhuriyeti'nin dcmokratik nitcliği, laiklik ilkcsinin doğal bir sonucu. Bu da bireysel özgürleşmeyi sağlıyor. Türkiye, ılımlı veya radikal İslam cumhuriyetlerinden bu niteliği Ue aynlıyor. Yargıtay Ceza Genel Kurulu çoğunluğunun ortaya koyduğu görüşler, uluslararası antlaşmalara ve uyma zorunluluğunda olduğumuz AİMM kararlanna, anayasaya ve giderek TCY'deki düzenlemelere dahi aykırı düşen ve TC'nin kuruluş felsefesini, Cumhuriyctin temcl ilke ve değerlerini göz ardı eden ve onu yasal korumadan yoksun bırakıyor. SEVİNÇ VE ÜZÜMTÜ Bağlayıcı kararla içtihat yaratma, sadece Hu- kuk veya Ceza Içtihadı Birleştırme Genel Ku- rallan'yla, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'na ait olup, bu nedenlerle CGK çoğunluğunun ver- miş olduğu karann içtihat niteliği taşıdığı yo- lundaki görüş yennde değildir. Çoğunluk gö- rüşü, içtihat olma niteliği bir yana emsal (ör- nek) kararolma niteliğini dahi taşımamaktadır. Hukuksal süreç bitmemiştir. Devam cdcn hu- kuksal süreç içerisinde, emsal (ömek) karardan veya bağlayıcı içtihat karanndan söz edilemez. Bu nedenle haber, yorum ve incelemelerde gö- rülcn sevinç ve üzüntü beyanlannın haklı bir dayanağı bulunmamaktadır. Ancak CGK çoğunluğu, kendiliğinden yük- lendiği misyona bağlı kalarak, ortaya koydu- ğu görüşlerle, uluslararası antlaşmalara ve bu antlaşmalar gereği uyma zorunluluğunda ol- duğumuz AİHM kararlanna, anayasaya ve gı- derek TCY'deki düzenlemelere dahi aykırı dü- sen ve Türkiye Cumhuriycti Devleli'nin kuru- luş felsefesini, Cumhuriyetin temel ilke ve de- ğerlerini göz ardı eden ve onu yasal koruma- dan yoksun bırakan bir görüş ve bu sonuca yol açacak yorumlara, açıklamalara neden olmuş- tur. CGK çoğunluğunun bu sonucu amaçlama- dığında kuşku yoktur. Şöyle ki; CGK çoğunluk görüşüyle "laiklik kavramının, toplumun ulaştığı sosyal vc kültii- rel düzey itibanyla günlük yaşama girdiği, red- dedilemez ve zayıflatüamaz düzeyde benimse- nir olduğu saptsıuanık, kalıir çoğunluğun sa hiplenınesine tevdi edilıniştir. Artık höylcsine korumaya alınmış bir konunun ceza yaptınmı tehdidiyle himayeye tabi tutulması gereksiz ad- dedilmiştir". Bu saptama, ulusal güvenliğimizi tehdit öl- çüsünde laiklik karşıtı güçlerin ulaştığı boyut- lara ilişkin devletin yetkili kurullannca yapılan değerlendırmelere de ters düşmektedir. Laiklik, Cumhuriyetin anayasada yer alan temel ilke ve niteliklerinin varlık nedenidir. Ba- • Türban direnci gösteren siyasi partilerin, kendilerinden önce istismar yolunu deneyenlere siyasal ve yargısal süreç içerisinde karşılaştıkları yaptırımlan anımsamalan yerinde olacak. ğımsızlığın, uluslaşmanın, ulusal egemenlığin gerçekleşmesi, demokrasinin doğuşu, gelışimı ve bugün toplumumuzun vazgeçilmez değer- leri oluşu laiklik ilkesinin eseridir. Bütünlüğü- miizü korumak, ılkenın ödünsüz uygulanma- sından geçer. Bu ilke, kışısel veya siyasal çı- karlan uğruna, dini veya din duygulannı, ya- hut dince kutsal sayılanları kötüye kullananla- ra karşı toplumu korumakta birinci etkendir. L A İ K L İ K VE TÜRKİYE Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş ta- nhınden itıbaren, süreç içensınde laiklik ilke- sıne verilen önem giderek arttırılmış, ilke 5 Şıı- bat 1937 tarihinde anayasadaki yerini almış, 1961 ve 1982 anayasalannda da vazgeçilemezliğini ve değiştirilemezliğinı korumuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratık niteli- ği, laiklik ilkesinin doğal bir sonucudur ve bi- reysel özgürleşmeyi sağlamaktadır. Ülkemiz, ılımlı veya radikal İslam cumhuriyetlennden bu niteliğiyle ayrılmaktadır. AlHM'de, Türkiye'deki laiklik kavramınuı "AİHS'nin temelini oluşturan değerlerle ııyıımlu olduğunu ve bu ilkenin desteklenme- sinin Türkiye'de demokrasinin korunması için gerekliliğinr vurgulamıştır (Lcyla Şalıiıı Türkiye karan). CGK çoğunluğu; görüşlerinin laiklik karşıt- lannı özendireceği, cesaretlendireceği ve eyle- me iteceği olasılığını da göz ardı etmiştir. Ka- rann kamuoyu bilgisine ulaşmasından hemen sonra, türban konusunda görülen gelişmeler bunıın kanıtıdır. Türban direnci gösteren siya- sı partılenn, kendilerinden önce istismar yolu- nu deneyenlere siyasal ve yargısal süreç içeri- sinde karşılaştıklan yaptırımları anımsamala- n yerinde olacaktır (Anayasa Mahkemesi'nin l6.0l.l998gün l/l ve 22.6.2001 gün 2/2 sa- yılı kararlanyla AlHM'nin Refah Partisı ve dı- ğerleri/Türkiye karan). Çoğunluk görüşü, "kahir çoğunluğun sahip- lenmesinetevdi ettiğp laiklik ilkesinin üstün bo- yutta korumaya almdığını varsaymakta ve ce- za yaptınmı tehdidiyle korunmasını da gerek- siz görmektedir. Bu görüşün temeli, TCK'nin 163. maddesinın 3713 sayılı Yasa ıle 1991 yı- lında yürürlükten kaldınlmasına, bu konuda başkaca bir yasal düzenlemeye gerek görülme- mesine ve anılan türden suçlann Yasa'nın 312/2. maddesi kapsamında değerlendirilmesine yö- nelık bir ıradenm ortaya konmaması olgusuna dayandınlmaktadır. ANAYASALAR ULUSA EMANET Devletin temel düzen ve kurallannı ortaya ko- yan ve ancak kurucu bir iradeyle kabul edilen anayasalar, "toplumsal sözleşme" boyutu itiba- nyla bu sözleşmeye uygun davranış için, ken- dilerini kabul eden (CGK çoğunluğunun deyi- miyle kahir çoğunluğa değil) Türk Ulusu'na emanet vc tevdi cdilmektedir. Ancak bununla yetınılmemekte, anayasal dü- zem ortadan kaldırmaya yönelik eylemlere kar- şı da yasalarla yaptınmlar öngörülmektedir. Devletin temel düzeninin korunması için zorun- lu olan da budur. Anayasalar, felsefi veya ede- bi metinler değildir. Vazgeçilmez ve değıştıri- lemez temel niteliklerinin korunması, mutlak bir yasal düzenleme ve ceza yaptınmı gerekti- rir. Anayasamızın 24/son maddesinde yer alan "dinin kötüye kullanılmasuu önleyen" düzen- lemeyi de koruyan ceza yaptınmının, 12.4.1991 gün ve 3713 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle yürürlükten kaldınlması, anayasaya aykın bir yasa çıkarmanın sonucudur. Anayasaya aykınlık, sadece yeni metinlerin oluşturulması sırasında değil, anayasanın te- mel ilkelerınin yaptınmsız bırablmasına iliş- kin yasalarla da olanaklıdır. Açıklanan neden- lerle 3713 sayılı Yasa'nın 23. maddesi anaya- sanın 24/son maddesine aykirıdır. Ancak bu ko- nu Anayasa Mahkemesi'nin incelemesi dışın- da kalmıştır. Bedelî acı oldu" Çıkarlar aduuıdiıule istismar A nayasanın 24/son maddesi, çağdaş demokrası için vazgeçilmez bir öğe- dir. Siyasi çıkar adına dini veya din duygulannı, yahut dince kutsal sayı- lan değerleri istismar etmenin demokra- siyi yozlaştırmaktan başka bir sonucu olamaz. Yakın siyasi tarihimiz bu yoz- laşmanın çeşitli örnekleriyle doludur. Anayasaya rağnıen ve ona karşı olarak 1991 yılında yapılan hatanın bedeli acı bir biçimde ödenmiştir ve ödenmeye de- vam edilmektedir. Bıına rağmen laiklik ilkesinin bütü- nüyle yasal konıma dışında kaldığı savı, hukuksal gerçeklerle uyuşmamaktadır. Zira laiklik ilkesine aykırı eylemin, halk arasında kin ve düşmanlık yaratacak bo- yuta ulaşması halinde TCY'nin 312/2. maddesi ve yenı TCY'nin 216. madde- sinde öngörülen suç kapsamına giıece- ğinde kuşku yoktur. Bu nedenle toplu- mun çeşitli katmanlannda üzüntü veya sevinç yaratan laiklik ilkesinin yasal ko- ruma dışında kaldığı yolundakı savın gerçekle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Kaldı ki TCY'nin 163. maddesini yürür- lükten kaldıran yasa koyucunun, TCY'nin 312/2 maddesine gönderme yapmasına gerek bulunmamaktadır. TüRK CEZA YASASİ TCY'nin 163. maddesınin yürürlükte bulunduğu dönemde, eylemin aynı za- manda TCY'nin 312/2. maddesi kapsa- mına girmesi durumunda TCY'nin 79. maddesi uygulanmakta, daha ağır cezayı gerektıren TCY'nin 163. maddesiyle ce- zalandırma yoluna gıdılmekteydı. Daha ağır cezayı öngören yasa tnaddesinin kaldınlması halinde, yasa koyucunun ay- nca irade açıklaması gereksizdir. Kuşku- suz çoğunluk görüşünde de vurgulandığı gıbı devlet düzenıne aykırı suçlar bölü- münde yer alan TCY'nin 163. maddesi- nin yürürlükten kaldınlması, aynı eylcmi suç unsurlan oluştuğunda kamu düzeni- ni komyan TCY'nin 312/2. maddesinın kapsamı dışına çıkaramaz Aynca laiklik ilkesinin, karşıt eylemle- riıı ulaştığı boyutlara göre TCY'nin 146 (yeni TCY 309), 168 (yeni TCY 314), 171 (yeni TCY 316) maddeleriyle yasal konıma altında bulunduğu tartışmasız- dır. Bu noktada TCY'nin 312/2. madde- sinde yer alan suçun yasal unsurlannı, evrensel bir değer taşıyan ifade özgürlü- ğü kapsamında incelemek ve irdelemek gereklidir. 'İFADEÖZCÜRLÜĞÜ 1 Çoğunluk görüşünde yer alan "Doğal haldardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde, vazgcçilenıez ve dcvrcdilcmcz bir niteliğc sahiptir. Öğrcti- de değişik lanımlara rasUanmakla biıiik- te, genel bir kabulle ifade/düşünce hürri- yeti, insanın özgürce llkirler edinebiune, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kı nannıama, bunları meşru yöntenılcrle dı- şa vurabilme imkân ve özgürlüğüdür 15 . Demokrasinin "olmazsa olmaz şartı" olan "ifade hürriyeti, birçok hak ve öz- güriüğün temeü, kişisel ve toplumsal ge- lişmenin de kaynağtdır" düşüncesıne ka tılmamak olanaksızdır. CGK çoğunluk görüşünün "ifade öz- gürlüğüne" ilişkin irdelemeleri ayn bir inceleme konusudur. DUZ YAZI ORHAN BİRGtT Aşil'in Topuğu Başbakan'la Alman Welt am Sonntag gazete- sindeki söyleşiyi yapan gazetecinin, pazar günü kendi köşesinde anlatacakları, olayın sadece bi- zim kamuoyumuzda değil, Almanya hatta öteki Avrupa ülkelerinde de gündemde kalacağının bir göstergesi oluyor. Sorun yaratan röportajın içeri- ğini bir yana bırakalım. O konu günlerdir, medya- da çeşitli görüş açılarından ele alınarak tartışıla- rak sakız haline getirildi. Bu nedenle, Alman ga- zetecinin röportajının bizim kamuoyumuzayansı- masından sonra Başbakan'ın gösterdiği tepkiyi büyüteç altına alalım. Ve diyelim ki Erdoğan, böyle bir gazeteciyi ta- nımadığını söyleyerek içeriğine girme gereği duy- madan yazının tümünü yalanlarken samimi idi. Başbakanlık tarafından yapılan o açıklamadan sonra gazeteci, elindeki belgelerin bir bölümünü ortaya koyarak Erdoğan'ın hafızasını canlandırma yöntemi kullandı. Bu kez hem Erdoğan, hem çev- resindekiler 28 Ocak'ta Davos'ta özel bir panelde yenilen yemek sırasında geçmiş söyleşiyi tevil yo- lu ile de olsa kabul etmek zorunda kaldı. Soru 1 Başbakan'ın, hızlı bir çalışma temposu ve yoğun sorunlar karşısında çok yorgun düştü- ğü ve kendisinde unutkanlık başladığı gibi bir kuşkuyu paylaşanlardan mısınız? Hele dünkü "Safca/7"gazetesindegazetenin AnkaraTemsilci- si Aslı Aydıntaşbaş'ın gözlemlerini de okursanız, eminim böyle bir kanıyı siz de taşırsınız. O yazı- dan öğreniyorsunuz ki gazeteci Keese, 28 Ocak günü Davos'ta "Laik Hilal'in Geleceği"g\b\ Ba- tı'nın son zamanlardaTürkiye'nin üstüne ve AKP'nin aracılığı ile giydirmek istediği "Ilımlı İslam" mode- line kapı açan bir panelin yöneticisi olarak Başba- kan'la aynı yemek masasını paylaşmış. O panel. aslında "offthe record" olacakmış, ama Erdoğan buna gerek görmediği gibi kapıların ardına kadar medyaya açılmasını isteyecek kadar hazırlıklı ve cesur bir şekilde geldiğini göstermek istemiş. Çok iyi Ingilizce ve Almanca bilen Başbakanlık çevirmeninin aracılığı ile yapılan söyleşinin yayım- layıp yayımlayamayacağı sorusu, Erdoğan tarafın- dan Cüneyd Zapsu'nun yazıyı görüp onaylama- sı koşulu ile kabul edilmiş. Alman gazeteci, 1 Şu- bat'ta evine döndüğü zaman bilgisayarında Cü- neyd Zapsu'dan gelen ve röportajı ne zaman ya- yımlayacağının yanıtını merak eden bir mesaj gör- müş. Davos'ta bulunmayan Zapsu'yu gazeteciye yöneltenin ya bizzat Başbakan ya da çevresinde- kilerin olduğunu belgeleyen o mesaj üzerine Ke- ese yazısını göndermiş. Zapsu'nun bir iki küçük düzeltmesi sonunda 6 Şubat günü 1.5 milyon ti- rajlı gazetesinde Erdoğan söyleşisinin yayımlan- ması gerçekleşmiş. öylece, Başbakan'ın aslı ve astarı olmadığını söylediği söyleşinin gerçek olduğu bir daha yalan- lanamayacak kadar belgeleniyor. Hem de sade- ce bizim değil, dünya kamuoyu önünde de. Ve ne yazık ki Başbakan'ın bundan sonra yapacağı her açıklamaya "acaba öyle mi?" sorusu ile yaklaşıl- ma gereği doğuyor. Soru 2 Bir başka önemli gerçek, Erdoğan'ın baştaZap- su olmak üzere sorumluluktaşımayan bazı yol ar- kadaşlarına duyduğu güvenin bu olayda olduğu gibi kötüye kullanılmasıdır. Zapsu, Davos'ta ve özellikle söz konusu söyleşide bulunmadığı halde Erdoğan'ın laiklik ve türban gibi yaşamsal konu- larda ne söylemiş olacağını çok iyi bildiğini düşü- nerek, bilgisayarından gelen mesaj metnini ya- yımlanacak hale getirebiliyor. Aynı cesaretli adımlan yabancı devlet adamları ile Başbakan'ın yürüttüğü görüşme ve temaslar- da da acaba atmıyor mu? O türlü konuşmalar sı- rasında Başbakan'ın özellikle dışişleri bürokratla- rını da yanına almadığını bilenler için, ülkemizin na- sılbirsergüzeştlertünelindeyolculukyaptığınıan- latmak bakımından Alman gazetecinin röportajı son derecede yararlı oldu. Ikinci sorum sadece AKP'Iİ milletvekilleri ve el- bette sayın bakanlar için. Politik sorumluluğu bulunmayan bu danışman- lar ordusunun hepinizin omuzlarına basarak bu türyetkileri kullanması karşısında acaba nelersöy- lemek istersiniz? "Davul bizim omzumuzda, tok- mak onlarda" sözü dışında yanıt verecekseniz kö- şem açıktır. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit(</ e-kolay.net Cumhuriyet kadınlari: Türkiye'ye sahip çık Cumhuriyet kadınları, "Laik Türkiye Cumhuriyeti'ne Sahip Çık" sloganıyla imza katnpanyası başlattı. Kadınlar, Cumhuriyetin kazanım ve dcvrimlcrinc sahip çıkarak köktendinci kesimlerin kuşal nıalaı ıaa izin vermeyeceklerini vurguladılar. Türk Kadınlar Birliği tzmir Şubesi'nin öncülüğünde başlatılan kampanyanın 8 IVlart Dünya Kadınlar GUnü'ne dek sürdürüleceği bildirildi. Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Izmir Cazetecilcr Cemiycti Başkam Erol Akıncılar, İznıiı 'i Sevenlcr Platformu üyelcrinin yanı sıra çok sayıda yurttaşın katıldığı kampanyanın başlangıç töreni, Cumhuriyet Alam'nda gerçekleştirildi. Katıluncılar "Cumhuriyet kadınlaı ına verdiği destekten dolayı teşekkür" dilekçcsini Yargıtay Başsavcısı Nuri Ok'a faksladılar.<Fotoğraf: MESUDE BÜLBÜL)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle