18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
I SAYFA CUMHURİYET 11ŞUBAT2005CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Yersiz Telaş HİÇ gereği yokken Ankara'ya çağrılan, parti merkezin- de de olsa Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı'yla görüştürülen ve hakkındaki ölçüsüzlük Ikinci Cumhuri- yetçi üniversitelerde konferans verdirtmeye kadar varan Nikos Anastasiadis geldi de ne dedi? "Asker adadan çekilsin, hükümetiniz kararlı adımlaratsın, bizleriki böl- geli, iki toplumlu federasyona vanz" demedi mi? Ne demesini beklerdiniz ki? Eski EOKA'cı Papadopulos'un cumhurbaşkanı oldu- ğu, 2005'in "EOKA Yılı" ilan edildiği bir Rum Cumhuri- yeti'nin ana muhalefet lideri başka türlü konuşabilir miy- di? Onların, hep birlikte, "federasyon"dan ne anladıkla- rı bilinmiyor mu? O yle anlaşılıyor ki, "sonu açık" bir görüşme süreci için beş para etmez bir "tarih" almış olan AKP iktidarı, Ek Protokol'e 3 Ekim'e kadar Rum Yönetimi'ni tanıma anlamına gelebilecek bir imza atmakta zorlanınca, çare- yi Kıbrıs'ta apar topar bir çözüme varmakta bulmuştur. Üstelik, Dışişleri Bakanı'nın bir süre önce NTV kanalı- na konuşurken çok doğru olarak "O tarihe kadar bir çö- züm bulma koşulu yok" dediğini unutarak. Ayrıca, Ek Protokol'e tanıma anlamına gelmeyecek birtakım çekinceler koyma gibi bir çare de varken. Gerçekten, "KKTC'yi tanımaya ve Rum Yönetimi'ni ta- nımamaya devam ediyoruz; o devletin egemenliği ada- nın kuzeyini kapsamaz" türünden çekinceler ileri sür- mek ve topu bunlara mutlaka itiraz edecek olan öbür ta- rafa atmak denenemez miydi? Sürecin kopmasından mı endişe edilmektedir? Bu süreç boyuncaTürkiye'den da- ha bir yığın ödün koparmayı uman bir AB, Emre Kon- gar'ın geçenlerde yazdığı gibi, deli midir ki süreci kes- sin? Tam tersine, Papadopulos'a dönüp "Gözünü seve- lim, itiraz etme de süreç kopmasın" demeyecekler mi- dir? O halde, çözüm görüşmelerini başlatmak için Rum ta- rafına sürekli davetiye çıkarmanın, AB'ye, ABD'ye ve Bir- leşmiş Milletler'e yalvar yakar olmanın anlamı nedir? Kuzey Kıbrıs'taki başbakanın telaşını anlamak kolay. O, gereken bütün ödünleri vererek Annan Planı'nı yeniden görüşmek, askerin adadan çekilmesini sağlamak ve Türkiye'den koparak Rumların inayetiyle bir an önce "Avrupalı" olmak için sabırsızlanmaktadır Ama, AKP iktidarı Türkiye'nin "hem haklı, hem güçlü" olduğu bir Kıbrıs davasını yitirmesiyle Anadolu halkının ne kadar büyük bir moral çöküntüye uğrayacağını, bu ne- denle nasıl sert bir tepki göstereceğini ve bütün bunla- rın, eninde sonunda, zaten kayıtlı seçmenin yüzde 25 oyuy- la kazanılmış bir iktidar ikramiyesinin de başını yiyeceği- ni bilmez mi? 9 2 4 8 Yılda Öğretim Birliği Umudu Mustafa GAZALCI CHP Denizli Mv. 2 005 yılının ilk günü yılbaşı nedeniy- le her zamankinden daha geç kalk- tım. Gazctcleri okurken oğlum tele- fon etti. "Tclevizyon haberlerini iz- ledin mi, Eğit-Derolarak si/inKuran kııı slarmın yönetmelik dcğişikliğiyle ilgili Da- nıştay'a açtığınız dava Anayasa Mahkemesi'ne gidiyormuş.'1 Sevındim. Içimde yeniden kc- sintisizliği bölünen 8 yılhk zorunlu eğıtimc ka- vuşma umudu belirdı. Konuyla ilgili Anado- lu Ajansı'nın (1. 01.2005) haberi şöyle: "AA muhabirininaldığıbilgiycgörcEğitim- dler Derneği Başkanlıgı, 27 Ağustos 2000 ta- rihli Diyanet tşlcri Başkanlığı Kuran Kursla- n ile Öğrenci Yurt ve Pansiyonları Yönctmeü- ği'nin 32. maddesindeyapılanvehaftada 3 gün olaneğitimsürcsini5güneçıkaranhükmünip- tali istemiyle dava açb. Damştay 8. Daircsi, ip- tal istemini reddctti. Davacı dernek bu kararı temyiz ederek bozulmasını istedi. Temyiz iste- mini görüşen Damştay ldari Dava Daireleri Genel Kurulu söz konusu yönetmeliğin daya- nağı olan ve 633 sayıh Diyanet Işleri Başkanlı- ğı Kuruluş ve Görevlcri Hakkındaki Kanun'a 4415 sayıh yasa ile eklcnenek3'ün Aımyasa'ya aykınlık iddiasım 'ciddi' buldu. Danıştay'ın Anayasa1 ya aykırı olduğunu ile ri sürdüğü yasa hiikmü şöyle: "İlk ve ortaöğ- retim kurumlarında okutulanzorunlu din kîil türii vc ahlak bilgisi derslcri dışında, Kuran-ı Kcrinı ve mealini öğrenmek, hafizhk yapnıak ve dini bilgiler almak isleyenlcrin ilktiiğretimi- ni bilitvıılcr için, DiyanetIşlcri Başkanlığı'nca Kuran Kurslan açılır... Ayrıca ilköğretinıin 5'inci sııulını bitirenler için tatillerde ve Milli Eğitim Bakanhğfnın denetim ve gözetiminde yaz Kuran Kurslan açüır." 8 yılhk zorunlu ilköğretinıin kesıntısizliği için ne gürültüler koptu, ne tartışmalar yaşan- dı. Cami çıkışlannda Kuran'lı, yeşil bayraklı gösteriler yapıldı. Bir bakıma Sayın Necmet- tin Erbakan Hükümetı bu yüzden yıkıldı. Eğitimciler Derneği (Egit- Der) olarak 8 yılhk kesinlisiz zorunlu ilköğretim için çok uğ- raştık. Yasalaşmadan önce sayısız toplantılar, ziyaretler yaptık, imza kampanyalan açtık, yasalaştıktan sonra da kesintisizliğinin sür- mesi için etkinliklerimiz sürdü. Danıştay'a birçok kez dava açtık. TBMM MU, Eğ. Kom. Üy. 4306 sayıh 8 yılhk kesintisiz zorunlu tlköğ- retim Yasası'run temel amacı; kız erkek bü- tün ülke çocuklarımn bilımsel bütünlük için- de 8 yıl zorunlu olarak devlet tarafından oku- tulması. Sayın Mesut Yılmaz, Bülent Eccvit ortaklı- ğında kurulan 55. hükümetın ve Diyanet lşle- ri Başkanlığı'nın, öğrencılerın 5. sınıflan son- ra Kuran kurslanna gitmelenni sağlayan, 8 yılı bölen genelgeler Eğit-Der'ın başvurusu üze- rine Damştay tarafından iptal edüdi. Genelgeler Danıştay tarafından durduru- lunca, 18 Nisan 1999 genel seçımlennin so- nucunda oluşan TBMM'de bir yasa çıkararak 8 yılhk kesintisiz eğitimi deldiler. Bülent Ece- vıt'in başkanlığındaki ortakhükümet, 22 Tem- muz 1999 tarihınde 4415 sayıh bir yasayla Diyanet Işleri Yasası'na ek bir madde ekledi. Eklenen bu maddeyle ilköğretimin 5. sınıfını bitiren çocuklar ısterlerse yaz aylarında açı- lan Kuran kursuna gıdebilecekti. Üstelik Jrim- se 5. sınıfı bitirip bıtirmediğine bakmıyordu, denetlemiyordu. Her yaştan her sıruftan çocuk ailesinin ve çevrenın yönlendirmesiyle camı- lerde açılan binlerce Kuran kursuna gıdiyor- du. Yasal düzenlenıe sırasında karşı çıkıldı, ya- zıldı, çizildi. Kimse kulak vermedi. TBMM'den ses çıkmadı. O zamankı Cumhurbaşkanı Sa- yın Süleyman Demirel de kesintisizliği delen yasayı onayladı. Yazılı bir soru önergemıze Devlet Bakanı Sa- yın Mehmet Aydın'ın 30.12.2003 tarihinde verdığı yanıta göre yalnız 2003 'te Diyanet tş- leri Başkanlığı 3 bin 703'ü Kuran kurslann- da, 44 bın 977 'si camilerde olmak üzere lop- lam 48 bın 680 yaz Kuran kursu açılmıştır. Ne- redeyse ilköğretim ve ortaöğretım okulu sa- yısından fazla (Aynı yıl ilköğretim 36.117, ortaöğretım 6.512) yaz Kuran kurslannda ço- cuklar eğitılmektedir. Kışın okulda, yazın Ku- ran kursunda eğıtilen bir ilköğretim çocuğu- nun öğretim birliği içinde eğitildiğini kim söy- leyebilir... Diyanetten sorumlu Sayın Hüsamet- tin Özkanbuyasaya dayanarak 3 Mart 2000'dc hem de Öğretim Birliği Yasası'nın kabul edil- diği günde Kuran Kurslan Yönetmeliği'ni çı- kardı. 27 Ağustos 2000 tarihinde ise sessizce, haftada 3 gün olan kurs süresini 5 güne çıkar- dı. Eğit-Der olarak bu yönetmelik değışıkli- ğını Danıştay'a götürdük. Damştay ilk karar- lannın tersine bu başvuruyu reddetti. Oysa damştay 27.1.1998 tarihinde benzeri bir baş- vurumuza "Yönetnıelikte yapılan dcğişiklik- lc. 8 yıllık kesintisiz cğirinı yasasma açıkça aykırı bir ilke kabul cdilnıiş olmaktadıı" di- ye karar vermişti. Üzüldük ama itirazımızı sürdürdük. Işte şimdi damştay 1dan Dava Da- ireleri Genel Kurulu, itirazı cıddı bularak yö- netmeliğin dayandığı yasayı Anayasa Mah- kemesi'ne götürüyor. Eğer Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlar doğrultusunda bir değerlendirme yaparsa 8 yılhk zorunlu eğıtimin bülünlü- ğü sağlanacaktır. Geç de olsa 8 yılhk eğiti- min delinmesı önleneceklir. Anayasa Mahkemesi'nin o zamankı Re- fah Partisi Genel Başkanı Sayın Necmettın Erbakan'ın 8 Yılhk Kesmtısız ilköğretim Ya- sası'nın ıptali için açtığı dava üzerine 16.9.1998 tarihinde yürütmeyi durdurmayı ret ve 20 Ekım 2000 tarıh 24206 sayıh Res- mi Gazete'de anayasaya aykırı olmadığını belirten kapsamlı karan var. Bu gerçekten uzun emek venlerck hazırlanan karann al- tında şimdıkı Cumhurbaşkammız Sayın Ah- met Necdet Sezer'ın de başkan olarak im- zası bulunuyor. 8 yılhk kesintisiz ilköğretımı bir türlü içi- ne sindiremeyenler bugün de kesintisiz 12 yıllık zorunlu eğıtımi engellemektedır. 12 yılhk zorunlu eğitim 1999'da 16. Milli Eği- tim Şûrasf nda karar alınmasına karşın Mil- li Eğitim Bakanı konuyu ciddi olarak bu- tür- lü gündenıe getırmemektedir. Çünkü kesintisiz 12 yıllık zorunlu eğitim aynen 8 yılda olduğu gibi birtakım çevrele- rin işine gelmemektedır. Gelecek yıl liseler dört yıla çıkanlıyor. Ama zorunlu değil, li- seler arasında bilımsel bir bütünlük yok. 79 çeşıt lıse var. Eğer 12 yıllık zorunlu kesin- tisiz eğitim gündenıe getırilırse birçok kur- sun ve öğretim birliğine aykın eğitim yapan liselerinbundan zarar göreceğinden korku- yorlar. 2004'ün onca acıh, kötü olaylanna karşın 2005'in ilk günü Damştay ldari Da- va Dairesı Genel Kurulu'nun aldığı karar içi- mizi ısıttı. Çocuklanmızın öğretim birliği içinde eğitilmelerı için güzel umutlaryarat- tı. Dıleriz devamı gelır. Bir Yargıtay Karan... Elbette düşünce özgürlüğü... Ancak bu özgürlüğün sınırlan da tüm çağdaş hukuklarda ve de Avrupa lnsan Haklan Sözleşmesi'nde yer almaktadır. 5 5 II Av. CelalULGEN Y argıtay Ceza Genel Kuru- lu'nun 13'e karşı 14 oyla al- dığı bir bozma karan gün- demimizin ilk maddelerinden bi- rini tetiklemiştir. Ceza Genel Ku- rulu'ndaki çoğunluk kararına gö- re: "Sanıgın yazısında; Cumhuri- yetimizin tenıelhıi oluşturan dcvrim yasalaımı dinsizlikle suçlayıp laik- lik ilkesine, bu ilkeyi getiren ve sa- vunanlara ağır, haksız ve iııcitici saldınlarda bulunduğu konusun- da kuşku yoksada suçun maddi un- surunun değerlendirilmesinde ya- sa maddesindeyapılan degişiklikso- nucudikkate alınması gereken ka mu dii/cni için açık ve yakın tehli- ke ile şiddete çağn ve önerisi mev- cut bulunmadığı görüşü ile suçun yasal unsurlaruun oluşmadıgı dü- şUnülmektcdir" denılmiştir. Bir kez, kanıu diizeni için açık ve yakın tehlike kavramı göreceli kavramdır. Bir ıılusun bireyleri- nin okuma yazıııa oranından tutun da; özekinsel (kültürel) gelişimi- ne, büyücülere, meczuplara ve din şarlatanlarına gösterdiği tepkilere değin irdelemek gerekir. Sözün söylendiği ortam ile ya da yazının yayımlandığı gazetenin hıtap etti- ği kitlenin özekinsel yapısı ile de ilgili ve doğru orantılıdır, açık ve yakın tehlike. Ülkemızın, gazete- lerde çıkan benzer yazı nedeniyle birçok aydınını kurban verdiğini, özellikle Sıvas'ta Madımak yangı- nında yitenleri nasıl unutabiliriz? tkincısi; şiddete çağn ve şiddet önerisi yapması koşulu... Bukoşul da göreceli bir koşuldur. Böyle ko- nularda açık bir şiddet önerisine ge- reksınırn duyulmaz. İma edilme- si yeter de artar bile. Bu konu yüz- yıllardır insanlann genlerine işle- miştir. Bağnaz ve örümcek kafah düşünceler, bazı insanlann fizik kimliğinı oluşturmuştur. Şimdi ülkemızın bu denli du- yarlı olduğu bir konuda "düşün- ce özgürlüğü" adına düşünce öz- gürlüğü yok ediliyor. Devnm ya- salanna, Atatürk'e ve çağdaşlığa yapılan "ağır,haks]zveinciticisal- dırüar" görmezden gelınıyor. Bu saldınlar kışiliğimize yapılınca da düşünce özgürlüğü sayılabilir öri? Elbette düşünce özgürlüğü... An- cak bu özgürlüğün stnırları da tüm çağdaş hukuklarda ve de Avrupa tnsan Haklan Sözleşmesi'nde yer almaktadır. Işıklar içinde yatsın. Bizi tüm yaşamı boyunca aydınlatan Vedat Günyol; Cumhuriyet gazetesınde yayımlanan -ki Istanbul Barosu bülteninde de yayımlanmıştı- 'Dün- yamız Hep Yerindc mi Sayacak' başlıkh yazısında yüz yıl önce çı- kan bir dergıden alıntı yapmış ve de günümüzle koşutluk kurarak dünyamızın yüz yılda değişme- mesine hayıflanmıştı. Şöyleydi bu alıntı: "Memleke- < inıi/ için başarı aracı olarak kul- lanılnıası yasaklanması gereken şeylcrden biri ve birincisi boş inaıı- lardır (hurafeler). Anadülu'nun 11lasııııı bir yııvasıııda yine şeriat is- teriz gibi sözler işitiliyor, Rume- li'nin yine masum bir yerinde Rı- za Tevfik tahkir ediliyor, dövülü- yor, başı yarüıyor." "•...Yurttaşlar! Bıına en koyu an- lanuyla Kabakçıhk, Völkancüıkde- nir ve bir Kabakçı ve bir Volkancı rolünü oynamak için bilünden, in- sanlıktan, namustan, meşruiyct- ten söz etmeye de gerek yoktur. ( ahilliği, bağnazhğı güçlendir- mekiçin ürkalar (partiler) kurma- ya, sıkıa11ya girmeye de gerek yok- tur. Uygarlığın bütün ilerlemeleri- nc karşı isyan edelinıvc bağıralı m, o /anıaıı arkamızda şimdikinden daha kuvvetli bir cahil ve bağnaz güruhu buluruz." "Fırkacılar! Tarihimizin bu yı- kıcı gücünün başına geçnıek, onu kendinc yarduncı edinmek başarı olmadığı gibi şeref de değildir. Ta- rihte bu gücün önüne geçmiş bal- dırı çıplaklar pek çoktur. Biz tari- Iıîıı acı feıyadından ibret alalun. lîağna/lık vc cehalet iki ucu sivri bir silahtır. Bu iki kuvvetin her- hangi bir biçimde kullanılınası, nî- hayet 31 Mart gibi olaylarla sonuç- lanır ve başka sonuç göstermez. Sel, ateş, veba, vur kır ne ise ceha- let odur; yakar, yıkar, öldürür, sü- rükler geçervegeçtiği yerlerdc mut- lıılnk adına ne kaunışsa yok cdip gider." Vedat Hoca, yazısını ünlü yazar Goethe'nin "Eyleme geçen cahil- lik kadar korkunç bir şey yoktur" sözü ile noktalıyordu. Korkumuz, cahilliğin eylem için tetiklenmış olmasındandır. Doğa ve Sanat... M. tskender ÖZTURANLI Samanypl,u 18 Osmanbey Teî; (0212) 225 62 00 Faks: (0212) 233 30 50 Bnğdar Cicklosi feli (0216) 369 00 49 Pl Dıı- mankaya Oııtlet CeııtcrTel: (021G)473 52 55 İK I: Turgut Özal Cad.No: 153 Tcl: (0212) 549 40 .% R, Tel: (0262) 335 57 35 K< No: 45/46 Tcl: (0332) 265 19 80 Kı \. Tcl: (0332) 241 61 15 ,' N: Tel: (0282) 673 26 64 Z< Gazipaşa Cad. No: 77 Tel: (0372) 252 17 98 A: Yakutiye Alışvcriş Meıkezi Norl Tcl; (0442) 233 22 23 B. -I: Bahkçıiar Cad. Yıldızkaya İşhanı No: 7 Tel: (0488) 213 38 07 • ' Gazl Cad, No: 31-A Tcl: (0424) 238 99 00 - 10 hat Bl A: Altıparmak Cad. No: 44 Tcl: (0224) 223 41 40 Sİ T: Giircs Cad. No: 21 Tcl: (0484) 224 00 43 IS Cumhuriyet Cad. No: 19 Tcl: (0246) 218 41 42 [M :OVA: ARKADIA AVM Sıcdniv OvchinnikovsUiy Tcl: +7(095) 775 30 24 D oğa, başlı başına bir sa- nat yapıtıdir. Denizleri, ormanları, ırmakları ve gölleriyle bir sanatçının yapama- yacağı resimleri canlandırmak- ta, yıldızları, mehtabı, ağaçları ve çıçekleriyle dünyanın en gü- zel tablolannı çizmektedir. Ve sa- nat, doğanın bir parçasıdır. Doğa ile sanat arasında bir ben- zerlik vardır. Doğa özgürlüktür. Özgürlük ohııadan sanat da olnıaz. Sanatı yaratan özgürlüktür. tnsa- nı doğruya ve güzele yönclten sanattır. Sanat adamı dünyanın güzelliklerinı gören, onları ya- zan, çizen ve yansıtan kişidir. Ve insanı yaşaına bağlayan bir araç- tır sanat. însana güzel bir dünya özlemi- ni yaşatır. Dünya güzel olmasa bile, sanat sayesınde insan her şe- yi güzel göriir. lnsan, sanat saye- sinde katı ve yıkıcı olmaktan kur- tulabilir. XX. yüzyılın başında "Sanatmı olmadan yaşayamam" dememiş miydi Camus. Ve şöy- le tamamlamıştı sözlerinı: "Dün- ya bir hiçtir, ama gene de bir şey- dir." Sanatı olmasaydı dünyayı hiç olmaktan kurtaramaz ve ken- disi de bu hıçlık ortanımda boca- lar dururdu. Balık için su ne ise sanatçı için de özgürlük odur. Sanat, özgür- lük içinde yaşar, özgürlük içinde gelişir ve özgürlük içinde oluşur. Büyük devlet adamı Atatürk'ün çok doğru olarak belırlediği gi- bi, "Sanatsız kalan bir ulusun ha- yat damaıianndan biri kopmuş demektir". Kimi sanatçılar uysaldır. Dün- yanın güzelliklerini görüp onla- rı yansıtmak isterler ve yansıtır- lar da. Kimileri ise bu güzellikleri gör- mek istemezler. Insanlarla uy\ım içinde ohnadıkları için dünyaya da ınsanlığa dabaşkaldınrlar. Sa- natlarını da bu başkaldırıyaborç- ludurlar. Bu nedenle de "Sanat, dünya- ya başkaldırmaktan başka bir şey değildir" biçiminde konuşurlar. Kımi zaman baskaldırma yarar- lı bir davramştır. Türk ulıısu 1919 yılında dün- yanın emperyalist devletlerine başkaldırdığı için Türkiye Cum- huriyeti ortaya çıkmıştır. Cum- huriyet, büyük devlet adamı Ata- türk'ün ilmik ilmik ışledıği bir kanaviçedır. Bu nedenle bir sanat yapıtı sayıhnaktadır. PENCERE Kıyaslama Ne Zaman Gerçekçidir?.. Yabancılar Türkiye'nin çeşitli yerlerinde "gayri- menkul" almaya başlayınca bir tartışma başladı.. Kimileri bu işi sakıncalı buluyor.. Kimileri de: - Peki, diyesoruyor, TürklerAvrupa'da serbest- çe gayrimenkul almıyorlar mı?.. Doğrudur.. Almanya, Fransa, Ingiltere, vb. ülkelerde gayri- menkul alan Türkler var... • Gayrimenkul 'taşınmaz' demek, apartman, ev, tarla, konak, arazi, arsa vesaire.. Yabancıların ülkemizde gayrimenkul almaya başlamaları bir yanıyla hoş bir gelişmedir; gaze- telerin yazdığına göre Güneydoğu'da bu işler hay- li hızlanmış... Neden?.. önce bir noktayı vurgulamak gerek: Türkiye; Fransa, Almanya, Italya, Ingiltere gibi bir ülke de- ğil!.. Laik Cumhuriyetimiz bir Milli Kurtuluş Sava- şı sonunda kuruldu, Birinci Dünya Savaşı'yla bir- likte yedi yıl süren çalkantılı ve kanlı bir dönem- den sonra yurdumuza sahip çıkabildik!.. Her ko- nuda ince eleyip sık dokumakta haklıyız... Peki, yabancılar niçin Allah'ın Anadolu'sunda mülk alıyorlar?.. • Anadolu bir garip toprak!.. Ne Fransa.. Ne Ingiltere.. Ne Almanya.. Bu ülkelerde PKK sorunu var mı?.. Ya "Ermeni soykınmı" iddiası?.. "Iddia " kabul edilirse Ermenistan ne yapacak?.. Biliniyor mu?.. Erivan, diasporayla birlikte yeni talepler ileri sür- mesin!.. Yunanistan gibi bir komşu, evlere şenlik!.. Dostluk görüntüsü altında düşmanhk içgüdüsü tarihsel miras olarak Rumların içine işlemiş... Kuzey Irak'ın, patronu Amerika ile birlikte bugün- den yarına neyapacağı hiç bilinmiyor... Türkiye savaş coğrafyasında kuşatılmış bir ül- ke... Anadolu'nun Güneydoğusu'ndaki teröre karşı ça- tışmalarda daha dün otuz bin kişi sizlere ömür... Avrupa'daki ülkelerin tuzu kuru... Türkiye'ninki yaş!.. • Soyut kıyaslamalar, yakıştırmalar, genellemeler ancak somut gerçeklerin terazisınde tartıldığı za- man değer kazanabilir; Güneydoğu'da yabancı- ya arazi satışını Almanya'daki Türk'e kat satışıyla bir tutmak, sapla samanı birbirine karıştırmak de- mektir... Ortadoğu'yu avucunun içine almak isteyen em- peryalizmin büyük oyuncuları yanında figüranları hiç ihmal edilmeyegelmezler... Ki bunlar Türkiye'nin başına dert sarmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor- 1 lar; dünkü yenilgilerinin acısını çıkarmak için hazır ve nazırdırlar... Türkiye'de yalnız turizm yok.. Her şey var!.. ANTALYA CUMOK AYDINLANMA KAHVALTI8INA ÇAĞR1Y0R: lnsan varsa umut var, biz varsak umut var. Bir araya gelmeden, birbınmize ve Türkiye'ye omuz vermeden umudu çoğaltabilir miyiz? Emekli Yargıç Albay lirtan URUNGA'yla "Yargıtay'ın ayetli laiklik karan"nı tartışacağız. Şiir? Elbette... Tüm Cumok'lan, düijünce ve eleştırilenyle birlikte kuşluk kahvaltısına bekliyoruz. 13 Şubat 2005 Pazar günü saat: 10.00'da AKDENİZ ÇtÇEK PASAJI'nda. Safların sıkı ve geçilme/ olması için: Sen gelmezsen bir eksiğiz! Adres: Kaleiçi giriiji, Uzun Çarşı Sokak No: 24-26 Tel: 243 43 03 - 242 32 15, Kahvaltı ederi: 5.- YTüiir. tletişim-Bilgi: Hicran KARABUDAK 247 67 17 - 243 47 17 - 0 532 325 05 63 - Akşam: 243 00 80 [email protected] - [email protected] hicrankarbudak^gmail.com www.cumok.org İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. 13 Şubat 2005 Pazar Saat: 11.00-14.30 Prof. Dr. AHMET ERCAN Türkçede Özleştirme Çalışmaları ve Türkiye'de Depremin Toplumsal Boyutu SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ. Yer: Uludağ Et Lokantası, Istanbul Cad. No:12 Florya. Florya tren istasyonu karşısı Üetişim-Bilgi: Namık K. Boya : 0532 281 54 54 - 0216 368 33 56 Ufuk Yalçın : 0542 652 15 00 - 0216 326 49 21 Açık büfe kahvaltı 1»<Heli: J3.-YTL'dir. <• |M>Hta:ist:ıul)iıl(<' cıuıınU.org Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi BİZİM CAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... M 021251194 94- Abone: 0212513 83 00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle