Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 ŞUBAT2005CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultııru/cumhuriyet.com.tr 15
Alejandro Amenabar'ın 'Gümüş Aslan'lı ve 'Altın Küre'li son filmi 'İçimdeki Deniz' gösterimde
Zorunluluk değil,hak..
Ancak yaşayan bilir, tuvalet ihti-
yacından yemeye içmeye kadar ya-
şamını başkasının bakımına bağlı
olarak sürdürmek zorunda kalma-
nın acısını. Bugün gösterime giren
ispanya yapımı "İçimdeki Deniz",
işte gerçekten yaşanmış böylesi bir
acıyı paııoramik görilntülere döküp
hikâyc ederek, bir yaz günü plajda
denıze atlayıp dibe çakıldıktan son-
ra boynundan aşağısı tutmaz olan
ve yaklaşık 30 yıl kadar yatağa ça-
kılı sürdürdüğü felçli yaşamına ar-
tık son vermek isteyen ama yasalar-
la kilisenin engeline takılan, Galiç-
yalı Ramon Sampedro'nun (Javier
Bardem) dramatik mücadelesine
tanık ve ortak ediyor bizi 2 saat bo-
yunca.
Kadınların gözdesl
Boyun üstü dibi boyladığı kaza
anında o çok bildik klişenin doğru-
landığım bizzat yaşayan, aklından
geçiren Ramon'un bütiin hayatı tıp-
kı bir film şeridi gibi akıp geçiyor
gözlerinin önünden. Fişek gibi bir
Akdeniz delikanhsıyken ne çok
ycr gczdiğini (îstanbul'a da geldi-
ğini Sultanahmet Camii görüntü-
sünden fark ediyoruz bu arada), ne
kadınlaı tanıdığını, nasıl hızlı yaşa-
dığını filan biz de görüyoruz, ge-
nellıkle merkezinde genç, yapılı,
yakışıkh denizci Ramon'un yer al-
dığı, dünyanın dörtbucağındaki çe-
şitli kentlerden gönderilmiş kart-
postalları andıran, kısa kısa geriye
dönüşlerde. Aslında o gün ölmeliy-
dim diyen Ramon, kazadan sonra
yatağa mahkûm oluyor genç yaşta.
Felçli bir bedenle vakit nasıl geçer
yatakta? Okuyup yazarak, klasik
müzik (Wagner operalarını çok se-
ver) ya da radyo dinleyerek.
Harika bir doğa ve deniz manza-
rasına sahip pencerenin yanındaki
yatağına yıllarca gömiilü Ramon'a
ağabeyi (Celso Bugallo), yengesı
(Mabel Rivera) ve sürekli yaşlı de-
desiyle çekişen, TV'de Deportivo
maçlarını kaçırmayan ycğeni (Ta-
mar Novas) bakar. Bedeni gibi eli-
ni kolunu da kullanamayan Ra-
mon'un, yatak yaşamını daha pra-
tik hale getirmek için yaptığı kü-
çük icatları uygıılayan fırlama ye-
Mar Adentro / Yönet-
men: Alejandro Amena-
bar / Senaryo: Mateo Gil,
A. Amenabar / Kamera:
Javier Aguirresarobe /
Müzik: A. Amenabar /
Oyuncular: Javier Bar-
dem, Belen Rueda, Lola
Duenas, Celso Bugallo,
Mabel Rivera, Juan Dal-
mau, Clana Segura, Ta-
mar Novas / îspanya
2004 (Chantier Films).
• "AçGözünü", "Tez" veNicoleKidman'lı "Diğerleri"yle tanıdığımız, 1973Santiago
(Şili) doğumlu Amenabar, kolayca ağdalı melodram tuzağına düşüverecek kasvetli bir
konudan, çok iyi yazılmış, çekilmiş, oynanmış, tıkır tıkır işleyen, seyireiyi yüreğinden
yakalayan, dokunaklı sahnelerle beze/i, son derece etkileyici, usta işi bir film çıkarmış.
"içimdeki Deniz "in sürükleynci motoruysa, oyunculuk bakımından zorlu ve riskli Ra-
mon rolünü üstlenip müthiş performansıyla ötanazi sembolü Ramon Sampedro 'yu unıı-
tulmaz kılan, Javier Bardem kuşkusuz.
ğeniyle de bir baba-oğul ilişkisi var
gizliden gizliye. Zamanla kederini
içine akıtıp mecburen "gülümse-
yerek ağlamasını öğrenmiş" bir
bilgeye dönüşen, anaç yengesi baş-
ta olmak üzere tüm ailesince sevgi
çemberıyle kuşatılmış Ramon, onu
ziyarete gelen yöredeki kadınların
da gözdesi, oysa o "azraille sözlü-
dür!"
Hayalinde kalkıp yürüdüğünü,
hatta pencereden atlayıp denize
doğru kuş gibi uçtuğunu da izleriz,
Wagner eşliğindeki nefis bir se-
kansta. Hayatına son verme dilek-
çesinin reddolunmasıyla yasalarla,
yetkililerlc, kiliseyle mücadeleye
girişmesinde davasını üstlenen, bir
başka tekerlekli sandalye adayı
olan avukatı Julia (Bclen Rueda),
onun ölümü sakince kabullenme-
sinden çok etkılenır. Yatalak hali-
ne karşın tekdüze günlük yaşamıy-
la dalga da geçen bu peygamber gi-
bi adama tutulur. Okuyunca hay-
ran kaldığı Ramon'un şiirlerini, ya-
zılannı, "Ranıon''uıı scsi" olacak
bir kitapta toplamaktır amacı. An-
cak artık böylesi onursuz yaşamak-
tansa çoktan ölmeye hazır ("Yaşa-
mak için başkasına muhtaçsan
mahremiyetin elden gitmiş de-
mektir, özel hayatın kalmaz!") a
ma ötanazi talebi geri çevrilen Ra-
mon, potasyum siyanürle 28 yıllık
cehennemine son vermeye kararlı-
dır...
ötanazi Isteğl...
Isyanya'da yıllarca sonuçlanma-
yan ötanazi isteğiyle gündeme
gelmiş, her zaman dilediği ölüme
nihayet 1998'dc kavuşmuş vc öta-
nazi hakkını savunanların sımge-
sine dönüşmüş Ramon Samped-
ro'nun "Cehennemden Mektup-
lar" adlı kıtabından esınlenip et-
kilenerek senaryosunu Mateo
Gil'le birlikte, müziklerini de
Carlos Nunez'in katkilanyla ya-
zıp montajını da yaparak yönetti-
ği "İçimdeki Dcniz"le Almodo-
var sonrası Ispanyol sınemasının
önemli yönetmenlerinden biri ol-
duğunu kanıthyor Alejandro
Amenabar.
"Aç Gözünü", "Tez" ve Nico-
le Kidman'lı "Diğerleri"yle tanı-
dığımız, 1973 Santiago (Şili) do-
ğumlu Amenabar, kolayca ağdalı
melodram tuzağına düşüverecek
kasvetli bir konudan, çok iyi yazıl-
mış, çekilmiş, oynanmış, tıkır tıkır
işleyen, seyırcıyı yüreğinden ya-
kalayan, dokunaklı sahnelerle be-
zeli, son derece etkileyici, usta işi
bir film çıkarmış. Birkaç ilişkiyi iç
içe geçiren yalın anlatımından
kanlı canlı çizilmiş karakterlerine,
müziğinden akıcı montajına kadar
"İçimdeki Deniz" son haftalarda
sinemalanmıza uğrayan en esash
ve ödül rekortmeni filmlerden bi-
ri. "Hayatı, özgürlüğü seven her
insan gibi ben de yaşamanın bir
hak olduğuna inanıyorum, bir
mecburiyet olduğuna değil" di-
yen Ramon'un yatağının çevresin-
de yer alan ailesi, entelektüel Ju-
lia ya da emekçi kızı Rosa (Almo-
dovar'ın "Konuş Onunla"sında-
ki hemşireyi de oynamış Lola Du-
enas yıne çok iyi) gibi çeşitli kişi-
lerin gözünden, "bozulmuş bir
bedenin bekçisi" olagelmektense
ölmeyı dıleyen kahramanımızın
son yıllarını anlattığı "İçimdeki
Deniz"de, sevginin ve aşİan fark-
lı şekillerde yaşanabileceğini de
vurgulayan genç yönetmen, seyir-
cisini yaşamın, ölümün, onurun
anlamı üstüne düşüncelere gark
ederek uğurluyor salondan, vuru-
cu bir fınalle. Amenabar'ın en ba
şarılı yapıtı (tabii şimdilik) sayıla-
cak "içimdeki Deniz"in sürükle-
yici motoruysa, oyunculuk bakı-
mından zorlu ve riskli Ramon ro-
lünü üstlenip müthiş performan-
sıyla ötanazi sembolü Ramon
Sampedro'yu unutulmaz kılan,
makyajla nerdeyse tanınmaz hale
getırilmiş, sadece gözleri ve sesiy-
le oynayan Javier Bardem kuşku-
suz. Ispanyol sinemasının 1950-
60'lı yıllardaki tanınmış yönet-
menlerinden Juan Antonio Bar-
dem'in de yeğeni olan, 1990'ların
başlarındaki Almodovar'ın " Yük-
sek Topuklar", Bigas Luna'mn
"Lulu", "Jamon Jamon", "Hu-
evos de Oro" filmleriyle sevdiği-
miz, cn son Fernando Leon De
Aranoa'nın "Guneşii Pazartesi-
ler"iyle Michael Mann'm "Col-
lateral"ında seyrettiğimiz, özel
hayranlar edinıniş Javier Bardem,
beylik deyişle bir döktürmüş ki,
eh bu kadar olur!
İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDALATABEK
Babalar ve oğullar
'Dönüş' filmi, yeni Rus yönetmenle-
rinden Andrei Zvyangintsev'in yapıtı.
Baba-oğul ilişkisini duyarlılıkla işleyen
film, insan ilişkilerine odaklanmış.
Çocuklann tramplen olarakkullandık-
lan birkuleden denize atlama gösterisiy-
le başlıyor film. 12-14 yaş çocuklarının
özgüven kazanma yanşlanndan birisi.
Oradan atlamak kendini kanıtlamanın
bir yolu, ayrıca arkadaşlar içindeki say-
gınlık kazanmak için zorunlu. Ama hep-
sinden daha küçük olan Vanya atlaya-
mıyor işte. Parmaklıkların önüne çıkıp
duralıyor, sonra da o durumlarda uğra-
nan felaket başına geliyor, 'atlayamı-
yor'. Artık o, arkadaşlarının arasında
'ödlekdomuz'dur. Aşağılanmıştır, sela-
mı alınmamaktadır, görmezden gelin-
mektedir. 9 yaşındaki bir çocuk için kal-
chrması çok zor bir yüktür bu. Ama an-
nesı gelip onu yüreklendinr, 'bir başka
zaman, hazn olunca atlayacağını
7
söy-
ler. Bu büyük bir destektir, anneler böy-
le zamanlar içindir. Belki babalann da
büyük bir desteği vardır, ama Vanya bu
destekten yoksundur. Onun ve ağabeyi
Andrei'nin babalan evden uzaktadır. Ev-
den aynlmış ve 12 yıldır görünmemiş-
tir. Anneleri kocasız bir kadın olarak iki
çocuğu büyütmektedir.
Yıllar sonra, babayla...
Bu güzel ama hüzünlü kadın bütün
sorumluluklan tek başına yürütüyor ol-
manın yükünü taşımaktadır. Vanya ve
Andrei koşarak eve geldikleri o gün,
anneleri 'scssiz olmalaı ını, çünkü, ba-
balaı ınııı içeride uyuduğunu' söyler.
Babalan? Babalan mı gelmiş? îki erkek
çocuğu da kapıyı aralayıp bakarlar ve
babalarmı görürler, 'evet, gelmiştir, ya-
takta uyumaktadır'. Sonra babalan
kalkar ve yemekte onu iyice görürler.
Az konuşan, ciddi yüzlü, masadaki ye-
riiıi alan bir 'baba'. Evde ne büyük bir
sevinç olur, ne de fazla bir değişiklik.
Sadece 'baba', sofrada çocuklara da
biraz şarap verilmesini söyler, o kadar.
Ertesi gün de gezmeye gideceklerinı
söyler. İşte bu iyi haberdir. Vanya 'Ba-
lık da tutacak mıyız' diye sorar. Evet,
balık da tutacaklardır. Ertesi günü de
baba ıle iki oğul babanın arabasıyla ge-
ziye çıkarlar.
Düşündürücü bir yapım
işte bu gezi, baba ile iki oğul arasın-
da karakterlerin de ortaya çıktığı bir iliş-
kiler oyunu olur. Daha büyük olan And-
rei, babasının onayını ve sevgisini ka-
zanmaya çalışmaktadır. Babanın her de-
diğini kabul eder, onaylar ve uymaya
çalışır. Vanya ise farklı karakteriyle ba-
basına güvenmemektedir, bunu sözle-
riyle de davranışlanyla da belli eder ve
karşı çıkan bir tavır sergiler. Ağabeyın-
den daha küçük olmasına karşın Van-
ya'nın bu tavrı babasını daha çok etki-
lemektedir. Baba, çocuklan kendi ışle-
rini yapabilmeleri konusunda yüreklen-
dirir ve onlara fırsatlar yaratır. Ancak,
kendi kararlarımn tartışmasız kabul
edilmesini isteyerek otoriter bir figür
sergiler. Bu tavır Andrei için uyum sağ-
lama ve itaat etme davranışı yaratırken
Vanya için kabul etmeme, başka bir öne-
ri yapma karşıhğını almaktadır.
Babalarla oğullar arasındakı güven
duyma, rekabet etme, babayı geçerek
kendini kanıtlama gibi değişik etkile-
şimler bu filmde başanyla ortaya ko-
nulmaktadır. üenç yönetmen baba-oğul
psikolojisinin çeşitli yanlanna çok iyi
vurgular yapmaktadır.
Oyunculann, özellikle Vanya rolün-
deki çocuk-genç oyuncunun başarıları
da yönetmenin mesajlanna etkinlik ge-
tirmektedir. Psikolojik ve sosyal olgu-
lar üzerinde düşündürücü, görülmeye
değer bir yapım.
Yeni Başlayanlar...Yenî Başlayanlar...Yeni Başlayaniar.Yeni Başlayanlar...
ZOR BABA VE DÜIMÜR
/Meet The Fockers
Bir hafta sonu tatilinde
kız arkadaşı Pam'in ailesıyle
tanışmaya giden Greg'in
(Ben Stiller) kayın babası
Jack'le (Robert De Niro)
komik maceralannın
anlatıldığı ve 2000 yılında
gösterime gıren "Zor Baba-
Mect the Parents"ın devamı
olan filmin yönetmeni Jay
Knaclı başrol oyunculan ise
Robert De Niro, Ben Stiller,
Dustin Hoffman. Zor Baba
ve Dünürtie bu kez kız tarafı
damat tarafını tanımaya
gidiyor. Çiçeği burnunda
damat adayı Greg'in annesi
Roz bir seks terapistidir.
Babası Bernie ise mesleği
olan avukatlığı bırakıp
çocuğuna bakmaya karar veren liberal bir
adamdır. Ama Pam'in anne babasıyla
Focker'ların hayata bakış açıları çok farklıdır.
Jack keşif yapacak, Greg ortalığı toparlamaya
çahşacak ve ışler yıne kanşacaktır.
BEBEK - Seed of Chucky
Don Mancini'nin hem senaryosunu
yazdığı, hem de yönettiği 'Bebek - Seed of
Chucky', katil bebeğin beşinci filmi.
Filmde başrolleri Billy Boyd ve Hannah
Spearritt paylaşıyor. 1980'lerin sonuna
doğru doğan Chucky karakteri, beyazperdede
önce Chucky's Play (1988) olarak
karşımıza çıktı. llk filmde iyi bir bebek
olan Chucky, azılı bir katilin ruhunun
ölmek üzereyken kendi içine girmesiyle bir
psikopat oluvermişti! Bir korku ikonu
İıaline dönüşen Chucky, dizinin devam
filmleri olan Chucky's Play (1990) ve
Child's Play 3'te (1991) azılı katil Andy'nin
izınden gıdiyordu. Dizinin dördüncü filmi
'Bride of Chucky'de (1998), Chucky kız
arkadaşı Tiffany ile evlenmiş ve hamile
kalmıştı Dizinin son filminde Don Mancini,
Chucky ve Tiffany'nin bebeklerinin de onlar
gibi bir katil olmasının çok da ilginç
olmayacagını düşünerek, Glen'i şiddet karşıtı
Yönetmenliğini Jay Roach'ın yaptığı Zor Baba ve Dünür filminden
bir sahne.
bir barış savaşçısı olarak çiznıiş. Bir yanda
istediği gibi bir oğul yetiştirmeye çalışan
Chucky, diğer yandan oğlunu bir kız çocuğu
gibi yetiştirmeye çalışan Tiffany...
HAYALET SESLER - Whlte Nolse
Geoffrey Sax'ın yönettiği 'Hayalet Sesler'de
başrolleri Michael Keaton, Deborah Kara
Unger, Chandra West paylaşıyor.
Öteki dünyayla iletişime geçildiği inanışı
olan EVP'ye bir gönderme niteliğinde olan
filmde Jonathan Rivers'm
(Michael Keaton) eşi Anna bir cinayete
kurban gitmiştir. EVP (Electronic
Voice Phcnomenon) hakkında bilgi
edinen Jonathan, eşiyle iletişim kurmayı dener.
Sanki Anna, başka cinayetlerin önlenmesi için
ona ulaşmaya çabalıyordur. Jonathan, EVP'nin
tehlıkeli dünyasında araştırma yapmaya devam
ettikçe sadece katili rahatsız etmez, aynı
zamanda öteki dünyadaki ölülerin de huzurunu
bozar. Bir kitapçı dükkânı işleten Sarah Tate
(Deborah Kara Unger), onun bu araştırmasında
tek yardımcısı olacaktır. Sarah Tate ve
Jonathan Rivers'ı ortak bir noktada buluşturan
bir şey vardır: Sarah da çok sevdiği nişanlısını
kaybetmiştir. O da umudunu EVP'ye
bağlamıştır.
KEDİ GOZU
VECDt SAYAR
Unutma
"Nasıl da kolaylaşır her şey
ve nasıl basitleşir
mutluluğu bulunca!
Nasıl da basittir mutlu olmak
sana sokulunca sevgilim
sen bana sokulunca..
Unutma yalnız nice yürüdüğünü
beni buluncaya dek
nice bitkin düştüğünü
yolunu yitirerek
unutma.
seni aradığımı bilmiyordun değil mi?
benim de durmadan?
Bilmiyordum
içimde bir yerin
nasıl doiup dolup da boşaldığını!
Bilmlyorduk ikimiz de yürüyerek durmadan
durmadan ileri doğru
beni bulacağını bir gün
bir gün seni bulacağımı durmadan..
Halklar da böyledir diyorum işte
bilmezler
anlamazlar bile
aldanırlar durmadan..
Ama durmadan yürüyerek
ilerleyerek durmadan
bulurlar birbirlerini bir gün
ve kendi kendilerini
bulurlar beni bulduğun gibi
seni bulduğum gibi durmadan..
Ve nasıl basitleşir
nasıl da kolay görünür herşeyl
Unutma ama güçlüğünü
karanlıkta yürümenln
-unutma-
durmadan."
Pablo Neruda (Çeviren: Atilla Tokatlı)
• • •
Geçen hafta Time dergisinin 'mutluluk' konulu
anketinden söz etmiştik. Dünkü gazetelerde yer-
lisini gördük. Devlet Istatistik Enstitüsü'nün yap-
tığı anketin sonuçları, halkımızın 'mutluluk' ska-
lasında dünyanın pek çok ülkesini solladığını gös-
teriyor. Ne diyelim, Allah mutluluğunuzu arttırsın!
Ama, ben gene de Neruda'nın şiirini aklınızın bir
köşesine yazın derim...
14 Şubat Dünya Sevgililer Günü'nün yaklaştı-
ğı şu günlerde mutluluktan, sevgiden çokça söz
edilecek. Çoğunluğu, size bir şeyler satmak için
kullanılacak bu sözlerin. Ama, "Sevdalar çağı
dönsün, dönsün geri gelsin" diyen Arthur Rim-
baud'yu anımsayan çıkacak mı acaba? Ya da
"Kimselerbilemez beni, senin beni bildiğin kadar"
diyen Eluard'ı?
Baudelaire, Aragon, Mayakovski, Lermon-
tov, Ahmatova, Hhitman, Kavafis... günümüz
gençliği bu isimlere ne kadar aşina? "Hasretln-
den prangalar eskittim" diyen bir Ahmed Arifi,
"Saçlarını tarasa baştanbaşa rumeli" diyen bir
Cemal Süreya'yı. "Karadutum çatalkaram çin-
genem" diyen bir Bedri Rahmi Eyuboğlu'nu ne
kadar tanıyor? "Sevgileri yarınlara bıraktınız" di-
yen Behçet Necatigil'in uyarısına kulak veren
kaldı mı?
Anketlerde çoğunluğu 'mutlu' çıkan halkımızın,
"Elde varhüzün, ben sana mecburum" diyen At-'
tilâ llhan, ya da "Bu aşk burada blter ve ben çe-
kip giderim, yüreğimde bir çocuk cebimde bir re-
volver" diyen Ataol Behramoğlu'na giderek ya-
bancılaşması şaşırtıcı değil. Çünkü onlar Serdar
Ortaç şarkılarıyla göbek atmakla meşguller... "El-
sa'nın gözlerinin derinliği" hiç mi hiç umurlarında
değil. "Ne böyle sevdalargördüm, ne böyle ayrı-
Iıklar" diyen llhan Berk'ı nasıl anlasınlar?
Elbette bütün bütüne umutsuz değilim. Çünkü
sizler varsınız. Sizler, Nâzım'ın, Can Yücel'in,
Ataol'un, Attilâ llhan'ın, llhan Berk'in, Ahmet Tel-
li'nin okurları... En güzel sevdalar sizlerin olsun.
Şiirle başladık, öyküyle bitirelim. Çünkü, 14 Şu-
bat aynı zamanda 'Dünya öykü Günü'. Dört yıl-
dır PEN tarafından kutlanan (bu pazar Istanbul
Italyan Kültür Merkezi'ndeyiz) öykü Günü'nü,
Sevgililer Günü, ile birlikte anımsamayı öneriyo-
rum size. Sevgilinize bir öykü kitabı hediye ede-
rek... BirSait Faik, bir Necati Cumalı, bir Müge
Iplikçi, bir Çehov ya da bir BorJs Vian neden ol-
masın?
öykü sanatına kuşbakışı bir bakış için de öne-
rilerim var. Oğlak Yayınları'nm "99 Oykü"sünü,
Okuyan Us'un "Âsıköyküler"\n\, Om Yayınları'nm
"Fırat'a Kanşan Oyküler"\ri\ ve Imge Kitabevi'nin
ilk sayısı bu ay yayımlanan iki aylık öykü ve eleş-
tiri dergisi "Imge uyküler"in\ okuyabilir, öykü ya-
zınımızın ne denli zengin olduğunu görerek mut-
lu olabilirsiniz. Üstelik 'unutmadan'....
vecdisayar@yahoo.com
BUGÜN
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde
19.30'da İDSO konseri. Şef: Antonio Pirolli.
Solist: Özcan Ulucan (keman ve viyola).
(0 212 251 56 00)
M CEMAL REŞtT REY'de 20.00'de Berg
Oda Orkestrası konseri. (0 212 232 98 30)
• İŞ SANAT'ta 11.00'de Stefano di
Battista konseri. (0 212 316 10 83)
• BABYLON'da 23.00'te The Ray Gelato
Giants konseri. (0 212 292 73 68)
• YAPI KREDÎ SERMET ÇİFTER
SALONU'nda 18 30da Kaan H. Öktem'in
konuşmacı olarak katılacağı 'Varlık ve
Zaman Türkçede' adlı söyleşi.
(0 212 252 47 00)
• OSMANLI BANKAS1 MÜZESİ'nde
19.30'da 'Buster Keaton'dan Kısalar'.
(0 212 334 22 70)
• NÂZ1M HtKMET KÜLTÜREVİ'nde
19.30'da 'Marksizm Okunıalan'.
(0 216 414 22 39)
• TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR
MERKEZİ'nde 18.00'de Özkan
Eroğlu'nun yürüteceği 'plastik sanatlar
atölyesi'. (0 212 293 12 70)
• BİLCt ÜNlVERSlTESİ DOLAPDERE
KAMPUSU'nda 15.00'te 'Cenk özakıncı
Filmleri ve 'Bir Türk Tiyatrosu Belgeseli:
Değişinıin Figüranları', 17.00'de 'Seks ve
Lucia\ 20.00'de 'Ahmet Sönmez Filmleri
V. (0 212 311 50 00)