19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 2005 PAZAR 12 J V vJ.CN U v T İ J Ieyla.tavsanoglu(g cumhuriyetcom.tr Siyasi hedeflerden birisi de dini ve kültürel çoğulculuğun güvenceye alınmasıydu Amayıllar sonra bir de görüldü ki bu alanda hiçbirşey yapılmamış. y Berlin Duvarı hâlâ olduğu gibi düruyordu. Komünistler ve kapitalistler arasındaki çatışmalar sürüyordu. Hiçbirşey değişmemiştu Kültürel farklılık, İslam ve Hıristiyanlık arasında değil, kendi kentimizde, kendi köyümüzde yaşadığımız farklılıktır. / Din, dinlerin oluşmasından bu yana istismar edilmiştir zaten. Ama sadece din değil, bütün kültürel farklılıklar sömürülmüştür. y 'Kültürbloklansavaşlanhşkırbr'Anna Lindh Vakfı Direktörü Dr. Schoefthaler'le kültürel uzlaşma üzerine... yaratılması ve bağımsız bir Avrupa-Ak- deniz Ortaklığı Vakfi'nın kurulmasının ya- rarlı olacağıydı. .Anna Lindh'in adı vak- fa son aşamada verıldi. Çünkü Anna Lindh, Kuzey ve Güney arasında eşit iş- birliği için bitmek tükenmek bilmeyen çalışmalar yapmıştı. Vakfin merkezinin Mısırolacağı belliydi. - Peki, merkez neden Mısır 'da da, Av- rupa 'da değil? - Bence vakfin merkezirun Kuzey'de de- ğil de Güney'de olması iyi bir fikır. Gü- ney Akdenız'de, AB'nin 25 üye ülkesine karşı 10 ülke var. Dolayısıyla Güney Ak- deniz'de daha çok ülkeyi bu anlarnda mo- bilize etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Eşit ortaklık isteniyor. Biz de vakıf ola- rak eşit ortaklık istiyoruz. KesinlıkJe Av- rupa'nın egemenliği altında bir vakıf ha- line gelmeyi amaçlamıyoruz. Başlıca he- defimiz karşılıklı güvenin sağlanması. Ama bunun geleneksel dıyalogla başan- lamayacağını da biliyomz. Dolayısıyla da karşılıklı güven için eğitim, kültür, bı- lim, iletişim ve medyayla ilgili herkesi içi- ne katıp somut işbirliği oluşturarak işe baş- lamalıyız, düşüncesindeyiz. - Bunu başarabilecek misiniz? Çün- kü GüneyAkdeniz 'dekitoplumlarbenim görebildiğim kadarıyla hâlâ gelişme aşamasında. Belki elitleri var, ama so- kaktakiadamın bu çalışmalannfarkın- bul edıliyor. Türkiye'den birokul bizim- le çahşmak ısterse Güney'deki bir ülke- den bir okul ve Kuzey'den iki ayn ülke- den ıki okul seçmek zorunda. Bundan sonra da bize kendi ulusal ağlan ya da şe- bekeleri aracılığıyla başvurmak duru- mundalar. Çünkü Anna Lindh Vakfı, ağ- lann ağı olarak oluşturulmuşrur. Anna Lindh Vakfı Türkiye ağının başında Nil- gün Mirze var. Eğer bir Türk okulu Av- rupa-Akdeniz bölgesinden okullarla te- mas kurmak isterse, Nilgün Mirze'ye baş- vurmalan gerektiğini burada belirtmek is- terim. Avrupa-Akdeniz bölgesinde Tür- kiye dışında 34 ulusai ağ var. Buraya ge- len 27 ülkeden ulusal ağlarl*. Barselona Zirvesi'nden bir gün önce bir araya gel- dik. Programımızı nasıl yerli yerine otur- tabileceğimizı konuştuk. Anna Lindh Vakfı'nın hedefleri - Hedefkitleniz nedir? - Hedefkitlemiz 14'le 40 yaş arası grup. Bunlan eğirim. ögretmen egitimi ve ilginç ve farklı eğitim araçlannın oluşturulma- sı projelerine katmak istiyoruz. Bölge ül- kelerinden, ortak grup araştırmaian ça- lışmalan ıçin genç bilim insanJannı da- vet ediyoruz. Bakın, her uluslararası şir- ket başka ülkelerdeki meslektaşlanyla çahşmış olan kişilere derin ilgi duymak- ettik. Dört yıl sonra da mucizeler oldu. Avrupa yeniden birleşmişti. Mucizelere inanmamız lazım. Çünkü bunlar oluyor. Dolayısıyla neden günün birinde Avrupa ve Akdeniz'deki ortağı ülkeler arasında da mucizeler olmasm? Bakın, Türkiye pek çok açıdan bugün- künden çok daha önemli rol oynayabile- cek bir durumdadır ve Kuzey ve Güney, Doğu ve Batı arasında bir köprü. Tabii ki Türkiye'nin üzenne daha fazla yük yük- lemek istemiyorum, ama Türkiye coğra- fi ve kültürel durumu nedeniyle bizim istediğimız bağlantılan kurmayı kolaylaş- tıracak konumdadır. -Ama Sam Huntington sizingibi dü- şünmüyor. İstanhul 'dayakınlardayap- ttğı birkonuşmada Türkiye 'nin dtş diin- yadan izole olduğunu söylüyordu... - Huntingtontabii ki bizim gibi düşün- meyecek. Onun kavramlan tam anlamıy- la eskjde kaldı. Huntington'ın düşünce ya- pısı kültürei bloklarçevresindegelişiyor. Ona göre bir yanda Hıristiyanlık. bir yan- da Müslümanlık, bir yanda Ortodoksluk, bir yanda Yahudilik. bir yanda Avrupa, öbüryanda Arap dünyası var. Ama bu 19. yüzyıl mantığı... Bu mantık Avrupa'yı, Al- manya'yı hep savaşa sürükledı. Son beş yıldır ise kültürel farklılıklar konusunda yeni bir anlayış gelişti. Yarü, bu anlayış kültürel bloklann çatışmasına SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Anna Lindh Avrupa-Akdeniz Kültür- ler Arası Diyalog Vakfı 10 yıllık Barse- lona sürecinın en yeni oluşumu. Avru- pa'nın Güney Akdeniz ülkeleriyle kültü- rel diyaloğunun gelişmesini sağlamak amacıyla kurulmuş bir vakıf. Adını îs- veç'in unutulmaz Dışişleri Bakanı'ndan almasının nedeni de Anna Lindh'ın hep kültürler arası diyaloğa önem vermesi ve bu yolda bitmez tükenmez çalışmalar yapması. Barselona Zirvesi öncesinde bu kentte Avrupa-Akdeniz ortaklığı üyesi ülkelerdeki sivil toplum kuruluşlannın katıldıkları toplantılar düzenlendi. Bu bağlamda önemli bir gelişme de zırveye liderleri katılan 27 ülkedeki Anna Lindh Vakfı'nın ulusal ağ temsilcilerine Avru- pa-Akdeniz dıyaloğu ve banşın korunma- sına yaptıklan katkılar nedeniyle plaket verilmesi oldu. Türkiye'den de plaketi ulusal ağ başkanı Nilgün Mirze aldı. Is- tanbuJ Kültür Sanat Vakfı da (İKSV) bu çalışmalara önemJi katkılarda bulunan kuruluşlardan birisi olarak telafruz edil- di. Bütün bu gelişmelerin ışığında Bar- selona'da tanıştığım Anna Lindh Vak- fı 'nın direktörü Dr. Traugott Schoeftha- ler'le birgörüşme yaptım. Görüşmemiz. Barselona'daki ünlü Ritz Oteli'nin salo- nunda şö'yle gelişti: - Siz L'NESCO 'da Almanya 'nın po- litikalannı belirlemegörevini üstlendi- ğiniz dönemde nasıl biryol izlediniz? SCHOEFTHALER - Ben UNES- CO'daki Almanya Ulusal Komisyonu'nun son genel sekreterliğini yaptığım dönem- de kimi bölgeye odaklanılması gerekti- ğini gördüm. Birisi Balkanlar'dı. Çünkü Balkanlar'da Bosna savaşı vardı. 0 zaman "hoşgörü" sözcüğünü kullanmaktan vaz- geçtim. Bu sözcük artık yararlılığını yi- tirmişti. tkinci odaklandığım nokta da Avrupa ile Arap dünyası arasındaki iliş- kilerdi. Böylece Tunuslu meslektaşım Fatma Tahouni'yle birlikte UNESCO ve daha pek çok uluslararası kuruluş için bir Avrupa-Arap çalışma grubu oluşturduk. Amaç, birarada yaşamayı öğrenmek, kül- türel değiş tokuşu sağlamak ve bilimsel işbirliğini oluşturmaktı. Bugün artık bu alanlarda bütün anlaşmalar imzalandı. Anna Lindh Vakfı çok kısa bir süre önce Alexo projesı, AvTupa Konseyi'yle an- laşmalar imzaladı. Dolayısıyla bu yeni görevim benim için aslında pek de yeni bir deneyim değil. Anna Lindh Vakfi di- rektörlüğüne seçilmemin birnedeni de bu. Arap üJkelerini, Ortadoğu yöresini iyi bi- liyorum. Orada iyi tanınıyorum. Avrupa ve komşulanyla eşit düzeyde nasıl ilişki kurulması gerektiğinin de bilincindeyim. Dini ve kültüref COâUİCUİUk Anna Lindh Vakfi Direktörü Dr. SchoefthaJer, Bosna Savaşrnda 'hoşgörü' sözcüğünden vazgeçtiğini söylüyor. labilecek en büyük yanlıştı. Biz. Islami- yet, Hıristiyanlık, Yahudilik ya da başka herhangı bir kültür adına konuşacak olan- lariçin podyumJaroluşturmayacağız. Bu anlayış bizi hiçbir şekilde ileriye doğru götürmez. - Osmanlı 'nın son döneminde Türk- ler ve Ermeniler barış içinde bir arada yaşarlarken bir anda birbirierinin bo- ğazlanna sarıldılar. Birinci DünyaSa- vaşı 'nda sözde Ermenisoykırımı da bu • yüzden mipatlak verdi, dersiniz? - Aynı şey Ikinci Dünya Savaşı sırasın- da Almanya'da Yahudi toplumuna olma- dı mı? 0 dönemde Almanya'da Yahudi- ler, Hıristiyan ve Hıristiyan olmayan Al- manlar yan yana yaşarlardı. Birden biri- leri Yahudi Almanlarla Yahudi olmayan Almanlar arasında farklılıklar olduğunu keşfediverdi. Daha önce boyle bir şey hiç olmamıştı. Birinci Dünya Savaşf nda Al- manya'daki Yahudiler en büyük milliyet- çi güçtü. Dolayısıyla şunu söylemek is- tıyorum: Dinsel ve kültürel farkJılıkiara odaklanmamak lazım. Bu büyük bir ha- tadır. Bizim odakJanmamız gereken nok- ta insanın kendi kararlannı alma hakkı- na sahip olmasıdır. Hatta hiç kımse hiç kimsenin dini inancına ya da inançsızlt- ğına kanşmamalıdır. - Dikkatimi çekiyor. Son yıllarda bu tür uluslararası toplantılarda hep din Dr. TRAUGOTT SCHOEFTHALER 1949, Bachhausen/Bavyera doğumlu. Yükseköğrenimini Heidelberg Üniversitesi' Teoloji Fakültesi ve Berlin Hür Üniversitesi Sosyoloji Fakültesi 'ndeyaptı. Bremen •• Üniversitesi nden dünva toplumlarında kültürel kimlikler konulu teziyle doktorasım aldı. Berlin Hür Üniversitesi 'ne asistan olarakgirdi. Eşzamanh olarak Max Planck Enstitüsü nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1979-80 arası BM'nin Afrika 'daki Namibya-Lusaka-Zambiya Enstitüsü 'nü yönetti. ABD ve lngiltere 'nin UNESCO 'dan uzaklaştıklan ve Almanya 'nın kurumun politikalarını belirlemeyi amaçladığı dönemde, 1985-86 arası UNESCO'nun Paris merkezinde görev aldı. 1986-93 arası Bonn'daUNESCO Almanya Ulusal Komisyonu Basm Sözcülüğü ve Genel Sekreter Yardımcıltğı yaptı. 1995-2004 arası komisyonun genel sekreterliğiniyürüttü. Temmu: 2004 'te Avrupa-Akdeniz Ortaklığı nın 35 üye ülkesinin oybirliğiyle merkezi Mısır ın fskenderiye kentinde bulunan Anna Lindh Avrupa- Akdeniz Kültürler Arası Diyalog Vakfı direktörlüğüne seçildi. - Anna Lindh 'in, birkaç yıl önce öl- dürülen tsveç 'in çok popüler Dışişleri Bakanı 'nın adı olduğunu biliyoruz. Bu vakfı kurmak ve ona Anna Lindh adı- nı vermekfıkri nasıl doğdu? - Böyle bir vakıfkurma fikri, on yıl ön- ce Barselona'da Helsinki Belgesi neredey- se tamamıyla benimsendiği zaman bu fi- kir de oluşmuşfu. O sırada AB üyeleri- nin sayısı sadece 15'ti. Avrupa Birliği sağlandıktan sonra Güney komşulanna yaklaşmak, onlara ellerini uzatmak isti- yorlardı. "Helsinki"de. Doğu ve Ban Av- rupa'da kurduğumuzköprü benzerini ne- den Güney Akdeniz'deki komşulanmız- la yapmayanm?'' diyorlardı. Dolayısıyla siyası, güvenJik işbirliği, ri- cari işbirliği, insan ve toplumsal ortaklık Barselona sonuç bildirgesinde yer aldı. Siyasi hedeflerden birisi de dini ve kül- türel çoğulculuğun güvenceye alınma- sıydı. Ama yıllar sonra bir de görüldü ki bu alanda hiçbir şey yapılmamış. Sade- ce kültürel mirasa eğilinmiş. Dolayısıyla hiç üzerine gidilmeyen ko- nulara daha fazla eğihnek gerektiği ka- ran alındı. Bunlar Avrupa-Akdeniz Par- lamenter Asamblesi'nin oluşturuhnası, Avrupa Yatınm Bankası için Akdeniz Ekonomik ve Finansal tşbirliği (FEMİB) da olduğunuya da bununla ilgilendiği- ni düşünüyor musunuz? - Kesinlikle, henüz böyle bir bilinç oluşmadığını düşünüyorum. Ama bu du- rum Avrupa Komisyonu'nun sınırlan için- deki bütün toplumJar için de geçerli. Si- ze Avrupa Anayasası için Fransa ve Hol- landa'da düzenlenen referandumlann so- nuçlannı bu duruma örnek olarak göste- rebüirim. O sonuçlarda uJuslarüstü kurum- lara olan güvensizlik belirgin olarak or- taya çıkmıştı. Bu tür uluslararası örgüt- lerin başanlan ancak sokaktaki insanla- ra kendilerini anlatmalan ve onlann gü- venlerini sağlamalanyla gerçekleşebilir. Bunu somut olarak gördük. Dolayısıyla Anna Lindh Vakfı olarak seçkinci bir konsept benimsemedik. Yüksek kültür bizi ilgilendirmiyor. Biz sadece sıradan insanlann bulundugu kurumlara ulaşma- yı hedefliyoruz. Ömeğin okullar, üniver- siteler, kütüphaneler bizim ilgi alanımı- za giriyor. Kısa süre önce, bölgenin bü- tün okullanna doğrudan işbirliği ve bir- likte çahşmak için ilk çağnmızı yaptık. Kuralımız Kuzey'den iki, Güney'den iki ortağı davet etmektir. - Peki,ya Türkiye bu bağlamda nere- deyer alıyor? - Türkiye Güney ortaklan arasında ka- tadır. Dolayısıyla, Anna Lindh Vakfı ola- rak nitelikli beyin gücü yaratma gibi bir de fonksiyonumuz var. Neden hep din olgusu - Barselona bildirgesinin üzerinden on yıl geçmesine karşın Avrupa-Akde- niz Ortaklığı 'nda önemli biryol alına- madığı görüldü. Dolayısıyla da Barse- lonaSüreci'nin nereye varabileceğinidü- şünüyorsunuz? - Avrupa'da da aynı şeyi yaşamadık mı? Helsinki Bildirgesi'nin kabul edili- şinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra da benzerşeyleroldu. 1985'te Helsinki Bil- dirgesi yeniden gözden geçirilirken Bu- dapeşte'de görevlıydim. O zaman Batı Avrupa'dan herkes Helsinki ruhundan gerçekten vazgeçmek istiyordu. Çünkü aradan 10 yıl geçmesine karşrn hiçbir de- ğişiklik olmamıştı. Berlin Duvan hâlâ olduğu gibi duru- yordu. Komünistler ve kapitalistler ara- sındaki çatışmalar sürüyordu. Hiçbir şey değişmemişti. Ama o dönemde Polonya, Çekoslovak- ya, Macaristan'dan meslektaşlanmız bu süreçten vazgeçmememiz için ısrar etti- ler. Onlann istekleri doğrultusunda devam tümden karşı çıktığı gibi tamamıyla di- yalog taraftandır. Bizler artık uluslarara- sı toplumun 60 yıl önce benimsediği in- sanın kültürel anlamda kaderini tayin hak- kı için insan hakları anlayışına uygun davranmak durumundayız. - Kültürlerin çatışmasının ülkeleri savaşa sürükiediğinisöylediniz, Sizcebu- nun üstesinden nasıl gelinebilir? - Kültürel farklılık. tslam ve Hıristiyan- lık arasında değil, kendi kentimizde, ken- di köyümüzde yaşadığımız farklılıktır. Buna saygı göstermek de demokrasinin temelidir. Benim en se\ dığim yazar Lüb- nanlı Amin Malouftur. Malouf yedi yıl kadar önce küJtürel kimliklerin farklıh- ğı üzerine manifesto sayılabilecek bir ki- tap yazmıştı. Adı da "OMürücü Kimlik- ler". Bu kitapta Bosna-Hersek'te yaşanan olaylardan çıkanlan dersler vardı. Biliyor- sunuz Bosna-Hersek insanlan kuşaklar bo- yu banş içinde bir arada yaşamışlardı. Ama bir gün içinde birbirlenne düşman kesildiler. Burada tek bir kişinin söyledi- ği unsurlar üzerinde odaklanılabilinir. O da Huntington. Uluslararası toplum, bel- ki en büyük iyi niyetiyle onlarca yıl ön- ce kültürler arası diyaloğu kültürel blok- lara uygun olarak düzenledi. Bu da yapı- faktörü ön plana çıkarılıyor. Dinin ne- den bu kadar çokfazla konu edilmeye başlandığını izah edebiliyor musunuz? - Çok doğru bir soru sordunuz. Bizim dinler arası diyaloğa büyük önem ver- memiz isteniyor. Cenevre'ye Dünya Ki- liselerKonseyi toplantısınagitmiştim. Ve şu soruyu sordum: "Burada temsil edilen bürün dini top- luluklann eşit sa\gınlığını taruyor musu- nuz?" Çoğunluğun cevabı şu oldu: "Bunu yapamavız. Çünkü bizim dini- miz en ijisidir.'' Ikinci sorum da şu oldu: " tnançsızlan \a da inançsızlığı nasıl ta- nımiryorsanız, o kişüerin eşit saygıniığuu kabul ediyor musunuz?" Çoğunluk cevabı: "Hayır, bunu yapamayız. Çünkü dini- miz,inançsızlann dinimize inananlarka- dar düzgün olmadıklannı öğreth or." Üçüncü sorum: "Proselitizmi (birkilisenin mensuplan ohna)anlan o kiliseye çekme çalışmalan) sona erdirir misiniz?" Bu sefer çok yüksek olmasa bile yine çoğunluğun cevabı: "Hayır, çünkü öbür dini toplumlar bi- zimle rekabet halindeler." Din tarih boyunca istismar edildi-Peki, bu konuşmalardan çıkardığı- nız sonuç ne oldu? - Dinler arası diyalogda hiçbir geliş- me sağlanmamıştı. Evet, dini liderler birbirlerini kucakiıyorlardı. ama bunu sadece gösteriş için yapıyorlardı. Bu gös- terilerden de hiçbir sonuca varmak müm- kün değildi. Dolayısıyla bir dinden ola- run başka dinlerle ilgili sistematik bilgi sahibi olması gerekiyordu. Örneğin, Bos- na-Hersek'te olanlar... Boşnak Müslü- manlar, Sırp Ortodoks geleneklerinin hiçbirini bilmiyorlardı. Yüzyıllarca yan yanayaşamışlardı, ama birbirierinin din- sel ve kültürel geleneklerini hiç bilmi- yorlardı. Son zamanlarda benzer bir du- rum Mısır'da yaşamyor. Müslümanlar- la Hıristiyan Koptlar arasında çatışma- lar var. Bu da çok tehlikeli. Insanlar öl- dürülüyor. Müslümanlarve Koptlarken- dilerini birbirlerinden üstün-görüyorlar. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken, dini diyaloğa girmeden karşılıklı bilgi- lenmeyi özendirmek. Bu da yermez. Bü- tün ınançlann eşit derecede saygın oldu- ğu bilincinin de yerleşmesine çalışma- mız lazım. Kiliseleryada öbür dini top- luluklar bunu ister kabul ederler, ister et- mezler. Hiç umurumda bile değil. Bizim. çizdiğimiz bu yolda yürümemiz gereki- yor. Şunu da söylemek istiyorum: Dini liderler insan haklannın temel değerlerini kabul etmek istemiyorlar. Bu yüzden kültürler arası diyaloğu geliştir- mek için laik kurumlara ihtiyactmız var. Anna Lindh Vakfı da kesinlikle laik bir kuruluştur. Birprogramımızın adı "Kül- türel duüer". Bu deyimden yola çıkarak bugün Bosna-Hersek'te, okullarda dini çoğulculuk dersleri konuldu. Bu kavra- mın öğrenilmesini özendiımeliyiz. Bu, sadeceArapülkelerinin deği] aynı zaman- da Avrupa ülkelerinin çoğunluğunun da sorunudur. Bu durumu değiştirmezsek insanlann uyum ve karşılıklı saygı için- de birarada yaşamalannı nasıl bekleye- biliriz? Ama dini liderlere yaklaşımla- nnı değiştirmelerini telkininde bulun- mayan pek çok siyasi liderimizin tavır- lan doğrusu bana güven vermiyor. - Dinin kimi güç odakları tarafın- dan istismaredildiğinidüşünüyormu- sunuz? - Din, dinlerin oluşmasından bu yana istismar edilmiştir zaten. Ama sadece din değil, bütün kültürel farklıhklar sö- mürülmüştür. BM'nin eski genel sekre- terlerinden Xavier Perez de Cuellar 1989'dan sonra Soğuk Savaş'ın bitimin- de, bu yaklaşıma, biraz da istihzayla, "Küçük farknuklann narsisizmi" izahı- nı getirmişti. Bugün Soğuk Savaş'ın üze- rinden 16 yıl geçti. Artık aynı tavn sür- düremeyiz. Avrupa, başkalarma ders ve- recek durumda olan birkıta, bir bölge de- ğildir. Avrupalılar, öbürleriyle ancak iyi ya da kötü deneyimleri paylaşabilirler. Be- nim için Bosna-Hersek, son 80 yılda ne gibi deneyimJeryaşadığmı dünyaylapay- laşması gereken Avrupa'nın kilit ülke- lerinden birisidir. -Peki,ya Türkiye? - Türkiye bu anlamda bir başka kilit ülkedir. Türkiye dışında kimler Atatürk öncesi Türk tarihini biliyor? Belki Mısırlılar biliyor. Çünkü Mısır, Osmanlı tmparatorluğu'nun birparçasıy- dı. Osmanlı'nın son döneminde bağım- sız bir yönetim kurmaya çalıştı ve o dö- nemde Avrupa ülkelerinin pek çoğundan daha modern bir kamu yönetüni kurdu. -Ama ondan önceingiUzlerzatenMı- sır'a müdahale etmişlerdL. - Evet. Birinci Dünya Savaşı'nda Tür- kiye'de olanlan çok az insan biliyor. Siz Ermeni olayına dikkatimi çektiniz. Av- rupa'nın. kendi sınırlan dışında kalan- larla ilgili bilgisi çok sımrlıdır. Tarih bil- gisi çok önemli. Ama gençlere tarih, tek taraflı olarak da öğretılmemelidir. Genç- ler tarihi olaylann pek çok yanlannı da öğrenmelidirler. 1945'ten sonra Ahnan- ya'nın dört bir yanı düşmanianyla ku- şatılmıştı. Ama bugün dostlan ve ortak- lan tarafından sanlmış durumda. Bu da iki kuşak boyu süren uzlaşmanın bir so- nucudur. 17 yaşımdayken Hollanda'ya gitmiştim. Benim Alman olduğumu öğ- renenler yüzüme bile bakmıyordu. Bu- nun nedenini anlayamamıştım. Çünkü bi- zim tarih kitaplanndan Ahnanya ve Hol- landa arasında neler yaşandığını öğren- memiştim. Bunlan öğrenmemiz açıkça engellenmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle