23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S^ARALIK 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA İV | j I j I U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 _Ha.ftanın filmleri arasrnda zengin kadrolu Fransız polisiyesi 'Adaletin Merkezi' öne çıkıyor Polis polisinkurdudur SUNGUÇAPAN 3 6 , 3uai des Orfevres Yönetmen: Olivier Marchal ' Senaryo: O. IMarchal, Dominique Lousieau, l^raBC Mancuso / Kamera: Denis R o u d e n / Müzik: Envan Kermorwant / Oyuncular: Daniel Autruil, Gerard Depardieu, Valeria Golino, Andre Dussollier, Roschdy Zem, Daniel Duval, Kraıcis Renaud, Catherine Marchal, Mylene Demongeot / Fransa 2004 (Özen Film). H almn, birey ya da kurum olarak polıs ve po- lisîge iMşkin konular, başlangıcından beri başlı baıina bir tür oluşturacak kadar verimlı bir alan olegelmiştir sinetnada. Adını Clouzotnun, Lo- uis Jou\et-Bernard BlierTi polisiye klasığı a Qu- ai d e s Orfevres"inden (1947) ödünç almış "Adaletin Merkezi" baştan belirtmeli, nicedir öytündüğü Amerikan yapımı TV fılm ve dizıle- rirm göigesınde kalmış, neredeyse ükanmış Fran- sız polisiye türüne soluk aldıran ve meraklısının kesinlikle Fransız kalmaması gereken, sert, şid- detn dalağını yaran, sürükleyici bir seyirlik. Yö- netmeniyse eski bir polis olan Olivier Marchal. PoLslik yillannın ardından sahneye çıkıp oyun- culiLk yapan, senaryolar yazan ve Richard An- conina'vla Anne Panllaud'yu yönettiği ilk filmi • Adını Clouzot'nun, Louis Jouvet-Bernard Blier'li polisiye klasiği "Quai des Orfevres"inden (1947) ödünç almış "Adaletin Merkezi" nicedir öykündüğü Amerikan yapımı TV film ve dizilerinin gölgesinde kalmış, neredeyse ükanmış Fransız polisiye türüne soluk aldıran ve meraklısının kesinlikle Fransız kalmaması gereken, sert, şiddetin dalağını yaran, süriikleyici bir seyirlik. Yönetmeniyse eski bir polis olan Olivier Marchal. "Gangsterler"le yetenekJerini sergileyerek adı- nı duyuran 1958 doğumlu, bır pastacının sinema tutkunu oğlu Marchal, Fransız sinemasının 2 bü- yük yıldızını bir araya getırdığı bu ikinci fılmini, meslekten tanıdığı, düzenin çarklannda öğütül- müs ve bır operasyonda kim vurduya gitmiş, 2 es- ki polıs arkadasına (Dominique Lousieau yla Christian Carron'a) adamış Şiddetin yaylım ateş halinde yayıldığı, ortalı- ğın kan gölüne çevnldığı, ölüm ve korku salan soygunlanyla Paris'i kasıp kavuran, azdı bır çe- tenın peşine düşülen "Adaletin Merkea"ni, alı- şılmış kahraman polıs-kötü suçlu kovalamacası yerine, Seine Nehri'ne bakan, Kuyumcular rıhtı- mı 36 numarada bulunan Paris pohs merkezın- deki örgüt içınde birbınyle çatışan iki bırimin ay- nı konunıdaki ikı usta polisinin soğuk savaşımı şeklinde kurmuş Marchal. Biri aminnin (Andre Dussollier) gözdesı, herkesin sevdiğı Leo Vrinks (Daniel Auteuil), öteki büyük polis şefi olma hırsıyla yanıp tutuşan, kansının bile pek hazzet- medığı. nemrut ve sinsı Denis Kleın (Gerard Depardieu). Giderek birbirinin rakibi ve ölümü- ne düşmanı olan iki eski dost. Kişüiklerinden ça- lışma tarzlanna kadar her şeyleri farklı, muhbir- lerden yararlaruşlan bıle. Azıh çetenin adresini bilen, hapisteki bır suçlunun (Roschdy Zem) muhbırliği karşılıgında, onun sokakta ışledığı ın- tikam cinayetini görmezden gelerek çeteyi ense- lemek uğruna pisliğe bulaşan Leo'yu, cinayete ta- nık olan bir fahişenin ortaya çıkmasıyla faka bas- nnp içeri tıktınyor muhteris Denis. En iyi arka- daşını (Daniel Duval) yirirmesinin ardından üs- telik bir de kansının (Valeria Golino) ölümüne sebep olunca artık Leo'nun Denis'ten intikam al- ması kaçınılmazdır.. Klasik bir erkekfllmi Kurşun vızılhlannın, makineli tûfek tarakala- nnın ya da canhıraş polis sirenlerinin sık sık per- deyi kapladığı "36, Quai des Orfevres" klasik bır erkek filmi. Amacına ulaşmak için yasalan, ahJak kurallannı fılan iplemeden eşkıyalık yön- temlenne, orman kanunJanna sanlan, kelJeyi kol- tuğa almış düzenin bekçileriyle son derece teh- likeli, psikopat suçlulann kahramanı olduğu bu polisiye, sağlam konusu, geniş planlarla büyük yüz çekimlerinin agır bastığı klasik anlatımıyla seyirciyi içine çekiyor. Canh karakterlerinin ya- nı sıra kuşkusuz yaşanmışlıktan kaynaklanan, ay- nntı ve gözlemlerinin ikna ediciliği ve gerçekçi yaklaşımıyla da etkileyici olan filmde Auteuil- Depardieu ikilisinden gözümüzü alamadık 2 sa- at süresınce. Yönetmen Olivier Marchal'ın örgütte olan-bi- tenlerde, çe\Tİlen dümenleri, ayak oyunlannı, bi- tirici darbelen çok iyi bildiğınden olsa gerek, ba- şanlı bir biçimde hikâye ettiği, en tepedekı geri- limlı ve giderek ölümcüJleşen bir polis kapışma- sını ve hesaplaşmasını aktaran filmin lokomofi- fı, yıne hüzünlü bakışlanyla alışılmış performan- sını yineleyen Daniel Auteuil ile bildık, kaba sa- ba ama canlı enerjisi adeta perdeden salona ta- san ve sürekli ıçi içini kemiren kompozisyonuy- la kötü polis Gerard Depardieu üulisi kuşkusuz. Daniel Duval'den Andre Dossollier'ye, Roschdy Zem'den Valeria Gohno'ya ve özellikle çocuk- luğumuzun seksi Fransız sanşın bombalanndan Mylene Demongeot'ya kadar bütün yan rolier- deki oyunculann da katkısıyla bugün başlayan yeni haftanın filmleri arasında bir adım öne çı- kıyor "Adaletin Merkezi". anınfilm leri yedidir yedL.. Artık tam bir tüketim toplumu olduğumuzun göstergesi midir nedir, son dönemde iyice alış- tıgımız üzere, bu hafta da yine 6 (ya da 7) ye- ni film çıkıyor afışlere! Dünyayı 2-3 yıl geri- den takip ettığırruz o çok eski yıllarla kıyas- landığında, sinefıller adına kuşkusuz sevindi- rici bir gelişme bu "yeni film bolluğu". Ta- bii ki meraklısuıa her hafta çeşitli seçenekler sunan bu bolluğa karşı değiliz ama bugün baş- layanlardan sözgelimi Şeytan Çarpması gibi, "suyunun suyu" dehşet- gerilim fılmlerinin ıthaline ve dağıtımına biraz itirazımız var. Çünkü tam da Müslüman mahallesinde sal- yangoz satmak durumunu çağnştıran "The Exorcism of Emily Rose-Şeytan Çarpması" filminin (yani Hıristiyanlığa özgü, yeni bir dehşetengiz şeytan çıkarma hikâyesı çeşitle- mesınin) doğnısu bizim seyircimize ve toplu- mumuza ne venp ne veremeyeceği tartışmaya açık bir konu. Adına ilk kez rastladığımız Scott Derrick- SOH%I yönettiği, Laura Linney, Tom Wil- kinson ve Campbell Scott'ın başrollenni paylaştığı Şeytan Çarpması, yıllar öncesınde, bütün dünyada seyırcıyı ürkütme-korkutma rekortmeni ve gişe şampiyonu olmuş, VVUli- am Friedkin'in o ünlü The £xorcist-Şeytan klasığınin sağladığı yükJü hasılatı, bu kez avu- katlann kıyasıya çarpıştığı, klişe bir mahke- me filminin iç bayıcı labirentlerine ve bilim- sel yaklaşımla dın bağnazlığı çekışmesine çe- kerek bir kez daha toplamak amacıyla çekil- miş izlenimi veriyor öncelikle. Katolik kilise- sinüı, üniversite öğrencisi, saralı bir genç b - zuı (Jennifer Carpenter) ruhuna şeytan gir- dığıni resmi olarak kabul ettiği, gerçekten ya- şanmış, doğaüstü bir olaya dayanan, özene be- zene çekilmiş bu yeni filmdeki şeytan çıkar- ma ayıni sahnelerini; birtakım özel efektlerle ve abartılı makyajlarla son derece rahatsız edi- ci kılınmış Linda Blair'li, 1974 yapımı The Exorcıst'ten daha ınandıncı bulduğumuzu da belırtelim yine de. Korell ustadan yeni blr fllm Bir süredir Uzakdoğu sinemasırun Japonya, Kore ya da Çın gibı temeltaşı ülkelennden ki- mi kalburüstü örnekleri sinemaseverlere ka- zandırma görevıni üstlenmışe benzeyen "1 FUm"in geçen yıl Boş Ev, Fedakâr Kız gibi ya- pıtlanyla tanıtıp sevdirdiği Koreli usta Kinı Ki-Duk'un açüc denızdekı iki salaş balıkçı teknesınde geçen ve minımalist anlatımının yine doruğa çıktığı son görsel şöleni"Yay" da seyirci karşısına çıkıyor bugün, Filmekimi'yle Antalya'dan sonra. Yıne 1 Film'ın getirrtiği ve bir çanta dolusu parayı on günde harcamalan gereken iki kar- deş çocuğun "sıcacık" hikâyesini anlatan "Milyonlar", komedıden drama gıdip gelen ve sinemaseverlerin ılgısini çekecek türden bır Ingıliz yapımı. ilk kez geçen ekim ayı başm- dakı Filmekimi'nde gösterildiğinde, yoğun duygusallığıyla tüm görenlerin içini ılgıt ılgıt ısıtmıştı Danny Boyle imzalı bu komedi- dram, beylik deyişle. Bugün "Yerinde Olsam" adıyla gösterime giren, Hollywood yapımı yeni romantık kome- dı "In Her Shoes" ıse öncelikle Cameron Diaz, Toni Collette, eski Beyaz Gölge Ken Howard ve yıllara meydan okuyan Shirley Maclaine'den oluşan parlak oyuncu kadrosuy- la göz alan ve alışılmış, bildik klişelenn tozu- nu silkeleyerek seyirciye oldukça şenlikli, şa- matah dakikalar geçirten, ikı saatlik, hoş bir eğlencelik. Milenyum öncesinde, Kim Basin- ger'h "Los Angeles Sırlan"yla sonunda kö- şeyi dönmüş yönetmen Curtis Hanson'ın çok satmış bir romandan uyarladığı "Yerinde Ol- sam", kaçık anneleri yıllar önce intıhar edin- ce pısırık ve hunbıl babalannın evlendiği ha- bis üvey anneleriyle mücadele ederek büyü- müş, iki zıt kızkardeşın ilişkisine odaklamyor. Küçük kardeş Cameron Dıaz, güzel bacakla- nnı gözümüze sokarak prensesler gibi ortalar- da dolanan ama doğru dürüst okumaktan bile aciz bir dılber. Ablası Toni Collette ıse üniver- site bitirmiş, düzenli, çalışkan, işkolik bir avu- kat. Derken de\Teye üşütük annenin intihann- dan önce "2 kızıma da ivi bakasın" notunu bıraktığı ve vıcdan azabı çeken, Florida'da ya- şayan tonton anneanne Shirley Maclaine giri- yor ve mutlu son. Sırf oyunculannın (özellik- le Cameron Diaz'ın) hannna seyredilecek, tat- h, şık şıkırdım, latif bır duygusal komedi "Ye- rinde Olsam" ve aile ılışkileriyle seyirciyi yüreğinden yakalayıp iki saatliğine perdeye bağlamanın üstesınden geliyor. Haftanın biricık yeni yerli fihıııyse Antal- ya'daki gösterimi sırasında bazı sinema yazar- lanrıın tansiyonlanm düşürdüğü duyumlaruıı aldığımız, kimi ekleme-çıkarmalarla yeniden montajlanan "Sen Ne Dilersen". Cem Ba- şeskioğlu'nun yönettiği "Sen Ne Dilersen"in Fikret Kuşkan, Işık Yenersu, Yıldız Kenter, Güler Ökten vb. gibi önemli oyunculardan oluşan, zengin bir oyuncu kadrosu var. KÜLTU* • SAHAT (0212) 2*3 • • 7« Eeyoğtu ALKAZM 2122932466 11 3C -1315 -1515 -1715 -1915 - 2100 NşyiasMOVIEPl£X 2122190960 11 -00-12^0-1430-16^0-1830-20-30-CmyCte22*5| "Kumsal" ve "Tramspotting" filmlerinin yönetmeni Danny Boyle'un düsgücünden yepyeni bir fılrri milyoıjlar,DÜNYAYi DEĞİSTİREBİLİRSİNIZ İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDALATABEK Babalar ve oğullar... «mkrflhcHi v ^ «TUS 1 Büyu» Salon) S«» MEQ*PLEX (CEVAHtR A.V M > 212 252 «5 '« 212 38015 15 212 5-6 26 60 2-2 559 98 63 CAPtTOl. SrtCTRUM 14 2'6 651 33 30 2163680202 ANKAHAKoOySJYUUJFENEP 3124250100 AMKARA ONSONUS (ARCADKJM) 312 241 12 41 ANKAJU (OZIURKUK 312 425 5393 HKKABAEfMTiaııTVgEOPTIMUM 3122»038»8 1200-1415 1630 19-00 21-30 11 15 -13-30 -16-00-1830-21-00- CmJOts 23 15 1130-14-00-1630-1845-21-00 11-00-13-00-1500 1?«!-1900 2100 '1O0 1310-'1-20 CmX»23-20 '5i»-17flO 19İJ0-2HM 11 15-1315- 17J5-19 35 -21 35 1115-1720 12-00 -1400-16-00-2045 1215 1430 1700 19-15 21 3C Çağan Irmak. genç ve yetenekli bir yönetmen. 'Babam ve Oğ- lum'da birkaç ana temayı işliyor. İlk ve en önemli tema 'baba ile oğul arasmdaki çatışma' Bu iyi bilinen kuşak çatışmasında çiftlik ağası ba- ba ile ters düşen devrimci oğul, ba- basınm ziraat mühendisi ohnası için gönderdiğı büyük kentte devrimi a- maç ediniyor. Baba oğluna kızıyor, kınhyor.. oğul da baba ile görüşmü- yor. Filmin ikinci teması askeri bır darbe ile devrilen yönetim ve ülke- nin bir askeri yönetim altına girme- si. Devnmci bir genç olan Sadık, eşi- nin güç doğumunda sokağa çıkma yasağı nedeni ile hastaneye yetişe- miyor ve eşini kaybediyor. Sadık, tek başına kaldığında oğlu Denız'i ailesinin yanına bırakmak üzere terk ettiği çiftliğe geri dönü- yor. Burada onu özIemJe bekleyen annesi var, kardeşi var, akrabalan var. Saddc o sıcak aile yuvasma dö- nüyor ama kendısi de hastadır. Se- vecen, farfara babaanne hem evde- kileri idare ediyor, hem de yaşamı hoş bır hale getiriyor. Küçük Denız akılh bır çocuktur ve çocukJarın her şeyi sade bir yolla çözümlemelerinin örneğini veriyor. Öyle büyük küs- lükler, anlamsız dargmlıklar çocuk- lara göre değildir. Bu kez de çiftlik ağası Hüseyin Bey, sevimli torunu- nun peşınde koşarken oğlu Sadık için duyduğu ama yüreğine kapattı- ğı duygulan anlıyor. Sadık da baba- smı şimdi anlamaktadır. Babalar ço- cuklan için kaygı duyarlar, onlann hep iyi ohnalannı isterler. Sınıfsal çatışma Fibn, genç bir yönetmen için iyi, ancak Çağan Irmak artık deneyim kazanmış sayılır ve baba ile oğul arasmdaki ilişkiye daha derinlıkli bakması gerekirdi. Kolay anlaşılır bır baba-oğul çatışmasınm ötesinde burada ideolojik bir çatışma da var. Sınıfsal bir çatışma var ve film bu konuyu neredeyse hiç işlemiyor. Es- ki kuşaktan bir baba ile mücadeleyi kaybetmiş devrimci bir oğul ilişki- si çok yüzeysel kabnış. Aynca dev- rimci SaduVın sessiz hayıflanmala- n var ki bu da giriştiği işlerden yıl- gın -belki de pışman- bir görüntü çiziyor. Daha iyi bir dünya için ve- nlen ugraş, Ege'de bir çiftlikte ya- şanan tantanadan daha önemsiz gö- rünüyor gibi. Böyle ıddialı temalan işleyen bir film yapılıyorsa daha derinlikli, da- ha kalıcı çalışmalanngerekriğiru dü- şünüyorum. Gene de film, görülme- si hoş, düşündürücü yanlan olan, olumlu bir yapım sayılır. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Umufa Yolculuk Bugünkü yazıma, bir duyuru ile başlamak istiyorum: "Bugüne kadar, etnik çatışma, tahnk ve tehditlerine kar- şı endişelerini kamuoyuyla paylaşarak uyarı görevıni yapmış, herkes için banş ve adalet ilkesine inanan; ara- lannda emek örgütleri temsilcilennin de bulunduğu bir yurttaş heyeti çokyönlü provokasyonlarla yeniden şid- det ve terörortamına çekilmek istenen Şemdinli halkıy- la dayanışmak amacıyla, bugün bölgeye gidiyor. Grupta yer alanlar; üç gün sürecek, Hakkâri ile Yük- sekova'yı da kapsayacak gezi sırasında bölgedeki yurt- taşlarla buluşmanın yanı sıra yerei yöneticilerle de gö- rüşecekler. Heyet, halkı tahrike yönelik saldınlara karşı yurttaş dayanışmasının güçlendirileceği mesajını verir- ken bu türden provokasyonlann sorumlulannın açığa çı- kanlması için ısrarlı ve kararlı olunacağını da vurgula- yacak. Ziyaret kapsamında, bombalı saldında tahrip edilen Umut Kitabevi'ni yeniden kurmak için çok sayıda yayı- nevinin sağladığı kitaplann, kitabevine, geçmiş olsun di- lekleriyle birlikte iletilmesi de yer alıyor. Gezinin sonun- da yurttaşlar, izlenim ve gözlemlerini basın ve kamuoyu ile paylaşacaklar. Geziye emek örgütlerinden Salim Uslu (Hak-lş Ge- nel Başkanı), Musa Çarrt (DİSK Genel Sekreteri), Sev- gi Göyçe (KESK MYK Üyesi) ve Gencay Gürsoy (TTB) katılıyor. Grupta yer alması kesinleşen yazar, gazeteci, hukukçu, işadamı, akademisyen ve çeşitli sivil girişim- lerde yer almış yurttaşların adlan ise şöyle: Mehmet Ali Aslan, Oya Baydar, Ali Bayramoğlu, Bahri Belen, Ayşe Berktay, Ahmet Hakan Coşkun, Murat Çelik- kan, Adalet Dinamit, Özlem Dalkıran, Tank Ziya Ekinci, Ylğit Ekmekçi, Fatma Gök, Berat Günçıkan, Ercan Karakaş, Osman Kavala, Çiğdem Mater, Me- sut Öztürk, Özdem Petek, Fikri Sağlar, Vecdi Sayar, Derya Sazak, Hakan Tahmaz, Mebuse Tekay. Van, Muş, Ağn, Diyarbakır baro başkanları ve üyelerinin de heyete Van'dan katılacaklan bildirilmiştir." ••• Yazar, hukukçu, sivil toplum önderi, siyasetçi, gaze- teci.. meslekleri ne olursa olsun 'yurttaş' kimlikleri ile bir araya gelen bu topluluğun Hakkâri, Şemdinli ve Yük- sekova'ya yapacağı ziyaret hiç kuşkusuz sembolik bir anlam taşıyor. Bu yolculukla Kürt sorununa çözüm ge- tirecek değiliz elbet, ama bölge insanlanna yalnız olma- dıklannı göstermek bile önemli şu günlerde. Türk ve Kürt millıyetçiliğinin tırmanışı, Türk ve Kürt aydınlannın bilinç- li çabalanyla önlenebilir ancak. İki aydın grubunun yap- tığı açıklamalar, ardından Başbakan'ın TC vatandaşlı- ğı'n\ vurgulayan konuşmalan, umut kapısının hâlâ ara- lık olduğunu gösteriyor. Bu aşamada, bombayla hava- ya uçurulan Umut Kitabevi'ni yeniden kurma girişimini yeni bir umuda yolculuk olarak nitelendimnem boşuna değil. Ellerimizde kitaplaıia gidiyoruz Şemdinli'ye. Gönül ister ki, tüm yayınevferimiz bu çağnya destek olsun, V- mutKitabevi' bıranda yeniden kurulsun. Elbette, bu gi- rişimi karalamaya çalışacaklar, en azından 'romantik' bularak, küçümsemeye çalışacaklar çıkacaktır. "Kürt bakkallardan alışveriş yapmayın" diyerek, Türkiye'de bir iç savaşın önünü açmaya çalışanlara, bu yolculuğun bir banş yolculuğu olduğunu nasıl anlatırsınız? Onlar, Hak- kâri'de, Şemdinli'deyaşananlan uzaktan izleyip ahkâm kesmeyi sürdüredursun, bölgeye gidecek her yurttaş olup bitenleri daha iyi algılayacak, daha sağlıklı teşhis koyacaktır. Biz bunu, 2000 yılından bu yana ınatla sürdürmeye çalıştığımız "Istanbul-Hakkân Sanat Köprüsü"nden bi- liyoruz: Bu yolculuklann işlevi, bölge insanlanna moral vermek, Kürtlerin kültüre) haklannı kullanabilmeleri doğ- rultusunda somut örnekler ortaya koymaktan (stad- yumlarda Kürt ve Türk gruplann birlikte verdikleri kon- serierden, farklı sanat disiplinlerindeki atölye çalışma- lanndan) ibaret kalmıyordu. O güne dek bölgeye gitmek olanağını bulamamış aydınlanmız için, Kürt sorunu 'so- yut' bir mesele olmaktan çıkıyordu. Bu etkinliklerin dü- zenlenmesinde karşımıza çıkan zorluklara tanık olan aydınlar ve sanatçılar için Kürt sorununun daha elle tu- tulur bir hal alması bile tek başına 'köprü lerin önemini ortaya koymaya yetiyordu. Kaldı ki, Hakkâri'ye gerçek birsevgi bağı ile bağlanan pek çok sanatçımız, döndük- ten sonra aklından, yüreğinden çıkaramıyor, mutlak ye- niden dönmek istiyor Hakkâri'ye... Bugün bölgede son zamanlarda yaşanan olaylann ardından, bölge halkını dinlemek ve yıkılan Umut Kitabevi'ni yeniden inşa giri- şimini başlatmak için gidiyoruz bölgeye... Yüreğim, "Hakkâri'de Bir Mevsım"\n hazırlık çalışmalan için ilk kez Hakkâri'ye gittiğim 81 yılındaki gibi kıpır kıpır.. vecdisayar yahoo.com BUGÜN • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde 19.30'da tDSO konseri. Şef: Rengim Gökmen Solist: Gfilsin Onay (piyano). (0 212 251 56 00) • CEMALREŞlTREY KONSER SALONU'nda 20.00'de Rodian Zauriyev (piyano) dinletisi. (0 212 232 98 30) K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K K Â M t L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle