22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURfYET 14 ARALIK 2005 ÇARŞAMB» OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MlilHTAZ SOYSAL tNıMsunrOeııeUrıri? KKTC "cumhurbaşkanı" ile yanındakilerin şu ay- lardaki kıvranışlarına bakarak "Oh olsun!" diye- bilir misiniz? Kendi insanlannı bağımsızhğa son ve- ren bir Annan Planı'na "evet" dedirttıkten, baş- kalarınca yazılmış bir anayasayla başkalannca çi- zilmiş bir bayrağı kabul ettirdikten ve kanla alın- mış topraklan bırakıp yeniden göçmen olmayı be- nimsettirdikten sonra bugün düştükleri durum yü- rekler acısıdır. Kandırılmalarına yol açan vaatler- den hiçbiri tutulmamış ve üstelik yeni ödünler ver- meleri istenmektedir. •Aslında, utanç verici her türiü aşağılanmaya çoktan "müstahak"t\r\ar ama, yine de "Oh ol- sun!" diyemezsiniz; çünkü onlarla birlikte, hatta onlardan daha çok, aldattıklan "yavru vatan"\r\ hal- kızarargörmüştür. "Yapma, etme, düşersin"de- diğiniz çocuğunuz söz dinlemeyip düşmüşse "Oh olsun!" diyebilir misiniz? Çocukluk mu? Üzücü ama, öyle. Amerika ile Ingiltere'nin Bir- leşmiş Milletler'e ve AB'ye ortaklaşa hazıriatttk- lan bir plan tuzağına düşmek için çocuk olmak ge- rekirdi. Şimdi, "Annan Planı'nı yeniden görüşe- lim" yalvarmalan kabul edilse bile görüşme tak- simetresi mutlaka daha önce "evet" denen ödün- lerin de ötesinden açılacak. Dolayısıyla olanlar yi- ne Türkiye'nin Kıbns davasına olacak. Davranışlannda şaşkınlık veren nokta şudur: Başkaları istemeden ödün vermeye öylesi- ne yatkınlar ki, "ambargonun kaldınlması" ÂB'nin vaktiyle ettiği sözlere göre ödünsüz yerine geti- rilmesi gereken bir vaat olduğu halde, onlar Lond- ra'lara kadar gidip karşılığında Maraş'ı bırakma- ya hazır olduklannı söylemekten geri kalmamış- lardır. Ankara'ya haber bile vermeden. Şimdi de, mal mülk konusunda akıl almaz bir geri adım atmak üzeredirler: Lefkoşa'daki Cum- huriyet Meclisi'ne getirdikleri bir yasa tasarısı, KKTC'nin tapu düzenini altüst edip iki kesimliliğe son veriyor 1974 sonrasında önce devlet mülki- yetine geçirilip ardından "Eşdeğer Yasası"na gö- re vatandaşlara dağıtılan terk edilmiş tüm taşın- mazlar eski sahiplerince geri istenebilecek ya da karşılığında tazminat ödenecek. 1960 Kuruluş Antlaşması'nda ve ona bağlı eklerde belirlenen as- keri tesis, kamp ve başka talim sahalanndaki ta- şınmaz mallar da bunlar arasında. Kısacası, bü- tün topluma yayılacak bir tedirginlik. Tasan, bu iş için yeni bir komisyon kurulması- nı öngörmekte. Üstelik, bağımsızlıkla alay eder- cesine, üyelerinden ikisinin yabancı olması şart ko- şulan bir komisyon. Kararian onlar verecekmiş. Amaç, mal mülk için Avrupa Insan Haklan Di- vanı'na başvuracak Rumlann önüne bir "iç hukuk" engeli koyup ancak biraz zaman kazanmak. Üs- telik, karşı tarafın bunu kabul etmeyip uz/aşmaz- lığını sürdüreceği de besbelli. Doğru olan, hakça bir çözüme vanlmadan mal mülk konusunu ele almamaktı. Ne var ki, Tür- kiye'den bir an önce kopup Rumlara yamanma- ya can atanlar, bu kadar açık bir gerçeği gör- meyecek kadar saplantı içindedirler. •' HUNNAP HAN' da Kalmakla Zeus Tepesınden guneşm e^ guzel doğ'jşu ve gün batımınt, gecelen, ıss yılünlart i,evreoerek tatıhn keyfını yaşayabıltnınız. BUTIK OTEL Sıradışı Utiliaude kent yorgunJuğunıızo atmak için ÖDcelikli lercih edebüeceğiaiz: tarih. dağ ve deaizin; Kaz Dağı etekleıinde sizi karşıJadığ) olaatik mekia -YILBAŞI paketprogranu: Gınş: 30 Arahk 2005 - Çıhş: 1 Oda 2006, (2 geceleme) YP1 Ocak (ıfa bşi) 440 YTL - KURBAN BAYRAM1:2 ayn pıket prognunı: l.pıketîGınş: 07.01.2006 - Çıkış: 11.01.2006, 14 geceleme) Y P1 oda (da kdşı) 790 YTL. 2. paket: Gınş: 1101.2006 - Çıkış: 15.01.2006 (4 geceleme) Y? 1 oda (ıb bşi) 790 YTL. Adatepe Kö>ü - Küçükkınu ÇANAKKALE/TLRKİYE Rez Tel -90 286 "52 65 81. Faks -90 286 "52 20 66 Çanakkale Irtıbat Tel&Faks +90 286 217 47 07 ww».hunnaphan.com e-mail: infoâ hgiuupbis.com Sosyal Güvenlik Yasası'nın 'Dayatılma' Gerekçesi DOÇ. Dr. Emel YÜKT (Yıldız Teknik Üniversitesi) Dr. Senem ÇAKMAK (Yıldız Teknik Üniversitesi) T ürkiye'de sosyal güvenliğe ilişkin sisteminde tanımlannuş katkı sistemi öneril- tartışmalar giderek yoğunluk ka- zanmaktadır. Bu tartışmalann daha iyi kavranabiJmesi için sosyaJ gü- venliğin temel amacının, sosyal gü- venlik sistemlerinin temel özelliklerinin bilin- mesi gerekir. Sosyal güvenlik, gelir kazanma gücünün kay- bolması ve/veya kesintiye uğraması olasılığı- na karşı bireylere belirli temel harcamalan sağ- lamayı garantileyen birprogram anlamına ge- lir. Gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfusun arttıgı, do- ğurganlık oranının düştüğü, sağlıkta tıbbi ge- lişmelerin ortalama yaşam beklentisini yük- selttiğj gözlenmektedir. Bu da bağımlıhk ora- nını yükseltmekte ve nürusu hızla yaşlanan ül- kelerde sosyal güvenlikten faydalananlann sa- yısı artarak sosyal güvenliğin bütçeye maliye- ti yükselmektedır. Kuramsal olarak sosyal güvenlik sistemleri fonlanmış ve fonlanmamış sistemler olarak iki- ye aynlır. Bir sosyal güvenlik sisteminde, çalı- şanlann sisteme ödedikleri vergiler "kadalar", sistemden aldıklan ödemeler de onlann "fay- das" olarak adlandınlır. Fonlanmamış sistem "dağrtun sistemi'' olarak bilinmektedir. Bu sis- temde, bugün çalışanlann katkılan, emeklile- re fayda ödemelerinde kullanılır. Fonlanmış sistemde ise kendi sosyal güvenlik faydalannı fınanse etmiş olan emekliler söz konusudur. Sosyal güvenlik sistemleri emeklilik faydala- nnın belirlenişine göre, "taıumlanmış fayda", "taıumlanmış katkı" ve finanse edıhşıne göre sınıflandınlmaktadır. Tanımlannuş fayda siste- minde, sosyal güvenlik faydalan, kazançlann ve bireylerin emek piyasası geçmişlerinin bir fonksiyonu olarak belirlenir. Bir tanımlanmış katkı sisteminde ise çalışanlann kathlan bi- reysel bir hesapta biriktirilir. Sonuç olarak; da- ğıtım sistemi, reel gelirin yeniden dağıtımı esa- sına göre ışler ve sistem gelirin kuşaklararası transferini sağlar. Fonlanmış sistemde kuşak- lararası gelir transfen yoktur. Dağıtım siste- minde, çoğunlukla tanımlanmış fayda yöntemi geçerli iken, fonlanmış sistemde çoğunlukla tanımlanmış, katkı yöntemi geçerlidir. Sosyal güvelik sistemlerinin ekonomi üzerin- deki etküeri farklıdır. Örneğın dağıtım sistemı- nin "tasarruflan, sermaye birikimini veistihda- mı azaltacağL, faiz oranjannı yüksdteceğT so- nuçlanna ulaşan çalışmalar vardır. Fonlanmış sistemin ise özelleştirme gibı, sermaye piyasa- lannı geliştireceği beklentisi vardır. Gelişmek- te olan ülkelerde gelişmiş bir sermaye piyasa- sının olmaması nedeniyle bu ülkelere dağıtım mektedir. Dağıtım sistemi daha çok çalışanlar- dan ve işverenlerden alınan katkılarla fınanse edilirken, fonlanmış sistemde tüm yük çalışan- lann omzuna yüklenmekte, işverenin hiçbir so- rumluluğu bulunmamaktadır. Şili Sosyal Güvenlik Sistemi dağıtım siste- minden fonlanmış sisteme geçtiğınde, çahşan- lar "Emeklüik Fon V önedmkri" olarak adlan- dınlan fınansal kuruluşlar aracılıgıyla işleyen özel yaünro hesaplanna maaşlannın yüzde onu- nu yaürdılar. Çahşanlann bu ödemelerinin yüz- de 25'inden yüzde 33'üne kadar olan bölümü- ne bu kuruluşlarca aracılık ücreti olarak el ko- nuldu. Bu kuruluşlann 1997-2004 döneminde yıllık kâr oranı yaldaşık yüzde 50'dir. 1981 'de 18 tane olan Emeklilik Fon Yönetimleri şimdi yalnızca 6 tanedir ve bunlardan S'i yabancıla- rm elindedir. 1982-2004 döneminde, bireysel hesaplann yıllık getirisi ise yüzde 5'tir. Bir gün, Şili'de, aynı maaşa ve aynı çalışma sürecine sa- hip, biri eskı, diğeri yeni sitemde olan iki çalı- şanın emeklilik aylıklan karşılaştınldığında, yeni sistemde olanm eski sistemde olanın elde ettiğinin yansından daha azını alacağı hesap- lanmıştır(l). Türk sosyal güvenlik sistemine bakıldığın- da ise 199O'lı yıllarda sistemin bir finansman krizine girdiği, sistemdeki kurumlann bütçe- lerinin açık verdiği görülmektedir. Sosyal gü- venlik kurumlannm finansman açıklan vergi- ler ya da Hazine borçlanması yoluyla finanse edildiğinden kamukesimi borçlanmagereği art- makta, bu da enflasyon üzerinde olumsuz et- kiye, faiz yükünün artmasına ve gelir dağüı- mınınbozulmasınaneden olmaktadır. Ulkemiz- de sosyal güvenliğin temel sorunu finansman ve yönetimle ilgilidir. Bu sorunlar; işgücüne ka- tılım oramnm düşüklüğu, kayıt dışı istihdamın yüksekliği, prim oranının yüksek, pnme esas kazanç sırurlannın ve prim tahsilat oramnm dü- şük olması, kurumlar arasında eşgüdümün ol- maması, aktüeryal dengenin olmayışı, denetim hizmetlerinin yetersizliği, kurumsal ve yöne- tünsel yetersizlikler olarak sıralanabüır. Be- lirtilenler içerisinde en önemlisi, kayıt dışı is- tihdam ve buna bağlı olarak aktif sigorta sayı- sınm arranlamaması, işgücü içinde yer ahrıa- sı gerekenlerin çeşitli hile ve yöntemlerle pa- sif sigortah durumuna geçerek sistemi yozlaş- tırmalan ve buna karşıkk sisterrun denetim yetkisini yeterince kullanmayarak bu tür yol- suzluklara izin vermesidir. Bu durum prim ödeyen aktif sigortah sayısmdaki artışm yüz- de 40, aylık alanlann sayısmdaki artışın yüz- de 116 olmasıyla kendini kamtlamakta, sosyal güvenlik kurumlanna prim ödeyenlerin toplam işgücüne oranı yalnızca yüzde 46 iken, bu ku- rumlann nürusun yüzde 88'ini kapsıyor gözük- mesi, her bir çalışanın 4 kişiye bakıyor olma- smdan kaynaklanmaktadır (2). Çahşma ve Sosyal Güvenlik BakanlığVnın önerdiği reformun temelini dağıtım sistemin- de tanımlanmış katkı planı oluşturmaktadır. Öneride sistemin finansmanının nasıl yapıla- cağımn belirtilmemesi, yeni sisteme geçişte ve sistemin uygulanışında önemli bir sorun oluş- turacaktir. Sorunlar aynntılı bir biçimde orta- ya konmasına karşm, temel sorunlann, çözüm yollan açıklanmamışör. Getirilen en önemli eleştiri, sistemin tüm nüfusu kapsamamış olma- sıdır. Sosyal güvenliğin minimum ölçüde de ol- sa tüm nüfusu kapsama önerisi olumludur. An- cak devletin katkısı olmaksızuı böyle bir öne- riyi gerçekleştirmek olanaksızdn-. Sosyal güvenlik sisteminin özelleştirilerek, fınans sisteminin geliştiribnesi, sosyal güven- lik fonlannın yatınm aracı olarak kullamhna- lan biçımindeki değerlendırmede işverenin ve devletin rolünün neler olacağı da aynntıh birbi- çimde tartışılmamıştır. Sosyal güvenlik sistem- lerinin, fınansal varuklann birikiminin bir ara- cı olarak tasarlanmadığı, tarihsel olarak ekono- mık güvencesizliğı, ekonomık bozulmalann bireysel sonuçlannı kolektif bir biçimde riski paylaşmak yoluyla azaltmak üzere tasarlandı- ğı unutulmamaüdır. Henüz zaman varken, Türk sosyal güvenlığinde, Şili deneyiminin olum- suz sonuçlanndan ders çıkanlarak, sosyal dev- let ilkesi ve gelirin yeniden dağılımındakı ada- letsizliklerin giderilmesi yönündeki politikalar da göz ardı edıhnemelidir. Dünyada sosyal güvenlik sistemlerinin özel- leştirilmesi yönündeki eğılimın temel amacı, iş- verenlerin üretim maliyetlerini düşürmektir. Kamu emeklilik sistemleri işverenlerin emek mahyetini arttırdığmdan, bu sistemlerin geçer- li olduğu ülkelerde iş yapanlann öteki ülkeler- deki rakıplen karşısında rekabet gücünü azal- tacağı düşünülmektedir. Bu nedenle de, sosyal güvenliğin özelleştirilmesinin işverenin üretim maliyetlerini düşüreceği sonucuna vanlmakta- dır. Ulkemizde de yem sisteme geçişin temel gerekçesi, ulusal ve uluslararası sermaye için daha ucuz bir işgücü yaratma çabasından baş- ka bir şey değildir. (1) http: MVM.larouchepac.compages/othe- mrücfiles 2005/050207 ss chile htm (2) Alper, YusufSelahattin Imrohoroğlu and SerdarSayan (2004), TürkEmeklilik Sistemin- de Reform, Istanbul TÛSİAD Yaym No: 2004- 11/382 Kasım 2004 s. 44. Dava Kazanmanın Dayanılmaz Üzüntüsü (!) Av.YaşarVARIŞ Hepimizin bildiği gibi Leyla Şa- hin adlı kızımız türban konusunda Türk mahkemelerinde açtığı dava- yı kaybedince Avrupa Insan Hakla- n Mahkemesi'nde (AÎHM) Türki- ye Cumhuriyeti Devleti aleyhine dava açmıştı. Leyla Şahin dava dilekçesinde "Türban takarak üniversiteye afan- madığını. bunun birinsan haklan ib- laBolduğunu. bu yoOa eğitim özgür- lüğünün elinden alındığını. Türk mahkemeleriniıı (Daıuştay; Anaya- sa Mahkemesi) bn konuda yanlış kararlar venüğiııi,bukaraıiann ip- taü ile türban takma özgüriüğünün keodisinetanınınasıntayTtcauğra- dığı maddi ve mane\i zararlann gj- derilmesi için kendisine tazminat ödenmesinT istiyordu. Açılan davada, davacı Leyla Şa- hin, davalı ise TC Devleti idi. Her da\acı gibı Leyla Şahin de da- vasını kazanmak için kendisine gö- re en bilgili, tecrübeh avukatlan tut- ta Davalı Türkrye Cumhuriyeti Dev- leti de görevlendirdikleri avukatlar aracılıgı ile davanın reddini ıstedi- ler. Savunmalannda özetle "Açılan davanm haksız olduğunu. Türkiye Cumhurivetil>e\fcti7iinlaik birdev- let olduğunu, Türkiye'de berkesin diniinanylarmıözgurceyerinegetir- diğini, ancak kamusal «h»y|a dev- letin bir kıhk krvafet yöDetmeliğioin olduğunu, davacnun ünrversite SJ- navlanna gjrerken bunu bildiğiııi, türbanm siyasal bir snnge olduğu- nu" beUrterek haksız açılan dava- nın reddini istediler. Avrupa Insan Haklan Mahkeme- si davayı inceledi. Iddia ve savun- malan var olan hukuk kurallan için- de değerlendirerek oybirugi ile açı- lan davanın reddine karar verdi. Şimdi soruyorum. Davayı kazanan devlet yetkflüe- rinin sevinmeleri gerekmez mi? Doğal olarak gerekir. Bu kararla, devlet binlerce lira tazminat ödemekten kurtulmuştu. Üstelik bu karar örnek oluşturaca- gı için arkasından binlerce dava ve tazminat istemleri gelecekti. Dev- let bunlardan da kurtulmuştu. Ama öyle olmadı. Sevinemedi devlet yetkililerimiz. Devleti temsil eden başta Başba- kan, Dışişlen Bakanı, tarafsız ol- ması gereken ve bu konuda yemin etmiş olan Meclis Başkanı, Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi'nin ver- diği TC Devleti lehindeki karar için kıyameti kopardılar. Elinden oyun- cagıalınmış çocuk gibı sagasolasal- dırdılar. Sanırsınız ki AİHM, Tür- kiye Cumhuriyeti aleyhine bir ka- rar verdi. Başbakanımız Sayın Er- doğan, "AtHM'nin si}usalbir karar venfiğmi, verilen karann din ve vk- dan özgüriüğünü kısıtladığını, bu kooudaAtHM'nin karar vermeyet- kismin bulunmadığını, bunun 'ule- manın işi' olduğunu" söyleyerek serttepki gösterdi. Neredeyse üzün- tüsünden ölecek. Dışişlen Bakanunız Sayın Ab- duHah Gül de aynı şekılde çok üz- gün ve öfkeli. Devleti temsil eden ve dışişlerini yürüten Sayın Gül, adeta ateş püskürüyor. Cumhurbaş- kanımızın, "Avrupa Insan Haklan Mahkemesi,Türkmahkemelerinin verdiği kararian onaylaımşar, ko- nu hukuken burada bitmiştir'' sö- zünü hatırlatan gazetecilere, "Ktti mi bitmedimi görürsünüz" diye ce- vap veriyor. Hele hele yasalar gere- ği tarafsız olması gereken Meclis Başkanı Sayın Annç, adeta AKP sözcüsü gibi basın toplantısı düzen- leyerek "ATHM'nin bu karannm yanhş olduğunu" anlatmaya çalışı- yor. Buncavıibkav'ukatan, davayı ka- zanınca üzülen hiçbir müvekkile Ortada bir gariplik var. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Ehşişleri Bakanı- mız Abdullah Gül ve Sayın Türki- ye Büyük MilletMecha Başkanı Bü- lentAnnç acaba bu devletin temsil- cileri değillermi? Devletadamı de- diğimiz kişilerin devletin lehine olan her karar ve olayda sevinmeleri ge- rekmez mi? Yoksa bizim yetkilile- rimiz hâlâ devlet adamı olamadılar mı° Kendilerini hâlâ AKP yöneticisi mı sanıyorlar? Boşuna dememiş büyüklerimiz, "Devletadamıobnakzoriş''diye. Garanti III nus PENCERE Said-i Nursi'nin Mupidi Fethullah'ın Gazetesi!.. Posta ülkemizin en çok satan gazetesidir, poli- tikayla pek uğraşmaz, dünyada örnekleri çok gö- rülen "bulvar" gazetesi türündedir, satışı 630 bin- lerde dolaşıyor... Peki, satış tablosunda ikinci gazete hangisi?.. Zaman!.. Said-i Nursi-Fethullah Gülen'in gazetesi!.. Cumhuriyet katıksız Atatürkçü birgazetedir; Za- man Said-i Nursi-Fethullah Gülen'e biat ediyor... Satışı?.. 570 bin!.. Dinci birtarikat-cemaat gazetesinin 570 bin sat- ması ne demek?.. (Satış sıralamasında Hürriyet, Za-' man'dan sonra geliyor.) • Peki, bu Said-i Nursi-Fethullah Gülen'in gazete- sini tüm Türkiye'ye kim dağıtıyor?.. Doğan Medya Grubu!.. Her gün bu satıştan yüzdesini alan Doğan Med- ya Grubu'na bağlı şirketin temel işlevi Said-i Nur- si-Fethullah Gülen gazetesini ülkenin her yanına ve en uzak noktaJanna dek ulaştırmaktır... Denebilir ki! - Bütün bu işlemler ve işbirliği yasal sınıriar için- de ticarettir... Doğrudur!.. Tün^iye'de dincilik, öteki adıyla şeriatçılık propa- gandası serbesttir, söylenecek laf yoktur; bir tari- kat gazete çıkarabilir, televizyon kurabilir, kutsal Islamı siyasal iktidar amacıyla bol bol ve tepe te- pe kullanabilir... • Ancak bu Said-i Nursi-Fethullah Güfen gazete- sinin bir özel marifeti var; Zaman'ın büyük çoğun- luğu her gün kapı kapı bedava dağıtılmaktadır... Doğan Medya Grubu'nun dağıtım şirketi gaze- teyi ülkenin en uzak noktalanna ulaştırmakta, kim olduğu belirsiz, ama, büyük bir örgütün üyeleri ol- duklan belli kişiler Zaman'ı yerel bayilerden alarak v kapı kapı dolaşmakta, vatandaş da her sabah ka- pısının önünde bedavaya "Said-i Nursi-Fethullah Gülen Cemaati"ri\n propaganda broşürünü bul- maktadır. Bu muazzam ve sürekli kampanyanın parası ne- reden sağlanmaktadır?.. • Bu gazetenin Genel Yayın Müdürii, Amerika'da mukim Fethullah Gülen'in en güvenilir adamlann- dan biri, belki de birincisidir. 12 Aralık 2005 Pazartesi günü gazetesinde şun- ları yazdı: "Cumhuriyet'i Sevmiştim adlı kitapla birlikte Cumhuriyet, darbecilik, cuntacılık, kışkırtıcılık gi- bi ağır suçlamalarla karşı karşıya. Hele Cumhuri- yet Yayın Yönetmeni hakkında yazılanlar yenilir yutulur cinsten değil. Düşünebiliyor musunuz, ll- han Selçuk/ç/n "takıyyeci, darbeci, faşist, Stalin- ci" gibi sıfatlar kullanılıyor; tabii ki Cemal bu so- nuçlara yaşadığt olaylardan yola çıkarak vanyor.^ Peki, Cumhuriyet ve yayın yönetmeni ne yapı- yor? Kitabı basan Doğan Grubu'nun sahibi Aydın Doğan 'a yükleniyor. Hatta bu arada ucuz bir kur- nazlıkdaha yaparak Doğan Gnjbu ileZaman 'ı tak hareket ettiğini, bunun planlı olduğunu id ediyor. (...) Aynca 'llhan Ağabey' itiraf etmeli ki ortada bir suçüstü durumu var. Herkesı acımasız bir şekilde suçluyordu Selçuk, şimdi takıyyecilik yapmakla suçlanıyor, üstelik takıyye hatıralan art arda sıra- lanarak. Hasan Cemal'in kitabıyla görüldü ki Cum- huriyet istediği rejimi getirmek için antidemokra- tik bütün yollan mubah görüyormuş, bu amaç için gizli ilişkiler içine giriyormuş, istihbaratçılann rica- sı üzerine yazılar neşrediyormuş, cuntacılar ile iş- biriiği yapıyormuş." Yazı son günlerde Cumhuriyet'e karşı Doğan Grubu ile birlikte düzenlenen ortak sövgü ve sal- dın harekâtının itiraf belgesi gibi... Ne yoruma gereksinme var.. Nedeyanıta.. Ortak saldınnın anlamı meydanda!.. Türkiye'nin Ayetullah'ı, Said-i Nursi tilmizi Fet- hullah Gülen "Hoca" Amerika'da bekliyor... Niçin bekliyor?.. Neyi bekliyor?.. ıerBtRLtK VAKFI TÜRKİYE'NİN VEDÜNYANIN AYDINUKGELECEĞİİÇİN ELELE.OMUZOMUZA 2005 KIŞ BULUŞMASI GELENEKSEL 68'LÎLER DAYANIŞMA YEMEĞt 16 Aralık 2Q05 İZLENCE Açılış : Sönmez TARGAN (Vakıf Başkanı) Konuşmacı : llhan SELÇUK Çeşitli Müzik Dinletileri Tarih : 16 Aralık 2005 Cuma Saat: 20.00 Yer : Armada Oteli - Ahırkapı Restoran Adres : Cankurtaran Çıkışı Sahil Yolu Eminönü-lstanbul lletişim : 0212 514 18 08 - 0532 325 85 90 0536 681 66 98 - 0532 204 80 29 www.68liler.org e-posta:68liler(âttnet.net.tr LİMİTSİZ İÇKİ LütfenYerAyırtnız Yıl sonuna kadar Bonus'la istediğiniz istasyondan 1 akaryakıt ahn# 50 YTL üzerinde harcayacağınız her YTL'ye# ekstra %10 bonus kazanın. Kanıpânyd tek slipte 50 YTL'nin ûzefindekt tuı#rlar <yr> getjerfidir. Bif gün Kmde wı fazla 10 YTL değprinde. kâmpanyd bcyunca en f*rla İ.S YTl d*^erinde ekîtra bonus kaiamlabilir- Kazânılatt eksua bontıs ikî gün sonra karta yamıtılacaktır. Kampanyarla kazanılan bonus, 16 Ocak 2006 rarıhıne k*M,- |cul:arıılmddtğ( tiktİJidf geri slmscaktır. Bonus kullanımı ve bomnfcullanımiadelerı kjmpiiiyjriâ SO YTL barjj.r.a u!a$mak ;<,iu kgMûrnldmjz. KADKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2005 653 Vas. Tayını Mahkememizce verilen 22.11.2005 tarıh ve 2005'653 E. 2005 868 K. sayılı karar ile Eyüp Sabn ile Kamer Emine kızı 24.4.1926 doğumlu Fatma Sü- heyla Güneri TMK 405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisine oglu 28.05.1955 doğumlu Eser Hasan Güneri vasi olarak tayin edilmiştir. 22.11.2005 Basın: 58891
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle