19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 A«ALIK 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASEV Irık Yüksek Mahkemesi'nde yargılanan devrik lider kendisini hâlâ devlet başkanı zannedip saygı bekliyor SaddamHüseyin şovyapıyor Mahkemeye gehnemesi aleyhineolur JOHNSIMPSON S addam Hüseyin Irak Yüksek Mahke- mesi'nde yargılandığı davanın salı günkü oturumunda yaptığı tehdidin asılsız olmadığını kanıtladı. Ve 7 Aralık Çarşamba günkü duruşmaya katılmayı red- dettı Buna neden olarak da kendisine ya- pılan muameleyi gerekçe gösterdi. Gördü- ğü muameleyi "terorizm" olarak tanımla- yan devrik lider, üç gündür yıkanmasına izin verilmediğinden ve temiz kıyafetler giyme şansına sahip olmamasından yakın- dı. Bugün yargıçlar savunma avukatlanyla soruna çözüm bulmak amacıyla buluştu. Saddam Hüseyin'e kalacak uygun bir yer bul- maya çalışacaklar. Saddam Hüseyin'in duruşmalara katıl- maması hukuki sürecin duracağı, davaya ara verileceği anlamına gelmiyor. Çünkü Irak yasalan sanık olmadan da davanın sür- mesine izin veriyor. Devrik liderin otunımlara başka bir oda- dan katılmasını sağlayacak dûzenlemeler yapılabilir. Mahkeme binasının belirli yer- lerine yerleştirilmiş kameralar var ve görün- tüler tüm dünyada yayımlanıyor. Başka bir odada olsa bile Saddam Hüseyin istediği ve hâkim izin verdiği sürece söz alıp konu- şabilir. Ama onun başka bir odadan oru- rumlan takip etmesinden daha olası ve ko- lay bir yol var. O da yargıçların ABD'li yet- kililerden Saddam ve diğer sanıklara uygu-. lanan sıkı güvenlik önlemlerini esnetmele- rini istemesidir. Propaganda etklnllğlni kaybeder Bundan sonraki oturumlar için bir şekil- de anlaşma sağlanır mı bilinmez. Ancak ke- sin olan bir şey var. 0 da Saddam'ın katılmamasının davanın etkin ve hızlı biçimde sürmesine engel ola- cağıdır. Daha da önemlisi Saddam'ın sanık bölmesinden kendi adına yürüttüğü kampan- yanın etkinliğini kaybedeceğidir. O, mah- kemede yargıca karşı parmağını, elini ko- lunu sallayarak tanıkları sorgulayarak propagandaisını yapıyor. Mahkemeye gelme- mekte diretirse yargıçlann işi kolaylaşacak. Onun dünyadaki ve Irak'taki sempatizanla- nna seslenme şansı ise kahnayacak. Şimdiye kadar birçok gözlemci Saddam Hüseyin'in mahkemedeki tutumunu, gö- rüntüsünü lehinde kullandığmı savundu. Yandaşlanm ABD'nin Irak'taki varlığına karşı savaşlanm sürdürmeye çağırdı. Defa- larca 2003 yılındaki işgali lanetledi ve ken- disini yargılayan mahkemenin yasallığım, geçerliliğini sorguladı. Kendisini ülkesinin lideri olarak tanıtma- yı başardı. "Ben Irak'ın deviet başkanıyım" ifadesini kullandı. Gözlemcilerin yorumu- na göre, dava sırasındaki yaşam koşullan iyi- leştirilmese, oturuma katılmamasına neden olan sorunlar çözühnese bile Saddam çok yakında yeniden kameralar karşısında olmak isteyeceİc. Çünkü şimdiye kadarki en büyük yandaşlan kameralar. (www.bbcco.uk, İngihere, 7Arahk) EUGENEROBCVSON A BD'nin sponsorluğundaki Irak hükümeti, yöneticilerin yaptığı yolsuzluğu önlemek, direnişçi- lerle savaşmak ve şüphelileri işkence etmeden sorgulamak konusundaki der- sini yeterli derecede almamış. Ancak Iraklılan suçlamak pek mümkün gibi görünmüyor. Çünkü bu konularda Bush yönetiminin de çok başanlı olduğu söy- lenemez. Anlamadığınız, bilmediğiniz bir konuda başkalanna ders veremezsi- niz. Ancak ABD'nin bilgi birikimin- den, başanyla başkalanna aktarabildi- ğimiz çok önemli bir şey var: "Yüzyı- nn davasTnın nasıl görüleceği. Saddam Hüsejin'in yargılandığı da- va henüz başlangıç safhalarında. Ama ilk birkaç duruşmada televizyon kanal- lan için rating getiren, iyi bir şov hali- ne geldi. Daha doğrusu zorla televiz- yon şovu için uygun hale getirildi. Irak- lılar bizim yıllardır televizyon ekranla- nndan "yüzyıhn davalan" olarak yan- sıttığımız hukuki süreçlerin -Michael Jackson, O. J. Simpson davalan ilk ak- la gelenler- kurallannı gayet iyi anlamış- lar. Irakhlar bizim geçmişte yaptıklan- mızı yeni ve farklı yollarla yaparak ya- ratıcılık örneği sergiliyorlar. Bu tür davalann olmazsa olmazı, dün- ya medyasının ilgi odağı olacak kadar • Saddam Hüseyin'in yargılanma sürecinin gösterdiği bir şey var. O da Irak'ın ABD'den aldığı en iyi dersin; yüzyılın davasınm nasıl televizyon şovuna döndürüleceğine ilişkin. Devrik liderin yargılandığı dava ilk birkaç duruşmada iyi rating getiren bir şov olmayı başardı. Saddam Hüseyin'in mahkemede hâlâ devlet başkanıymış edasıyla takındığı tavır ve son duruşmaya katılmayı reddetmesi de davanın ratingini arttırdı. ilgi görmesidir. Saddam Hüseyin dava- mezden geldi ve sonrasında bütün savun- gıca da ihtiyaç vardır. Yargıç Rizgar sınnı bu şarh yerine getirdiğini söyleme- ma ekibinin kısa süreli mahkeme salo- MuhammetAmin'in yorgun ve usanmış ye bile gerek yok. Sanık avukatı olacak nundan aynlmasına öncülük etti. Bun- bakışlan, davranışlanyla casting ajan- bir ünlüye de ihtiyaç var. Ünlü avukat Ramsey ciark Örneğin bir F. Lee Bailey veya John- nk Cochran (O. J. Simpson'ın avukat- lan). Devrik liderin yargılandığı dava- da bu unsur eksikti başlangıçta. Ancak eski ABD Adalet Bakanı Ramsey Clarkın savunma avukatı olarak süre- ce dahil olmasıyla mahkemeye ulusla- rarası bir yıldız gelmiş oldu. Başka de- yişle bir zamanlar ABD hukuk sistemi- nin en üst yetkilisi olan adam, ABD' nin koltuğundan etmek için büyük bir sava- şa giriştiği bir diktatörü savunuyor. Clark orada sadece vitrin için, gözlem için bulunmuyor. Eski bakan, gerçekten "performans sergflemek" üzere mah- keme salonundaki yerini alıyor. Pazar- tesi günü mahkeme salonundakilere ses- lenmek için ısrar etti. Yargıcın tek bir ko- nuya bağlı kalmasına ilişkin uyansını gör- lan bir kelime Arapça bihneden yaptı. Yüzyılın davalarında önemli, çarpıcı şeyler söyleyen tanıklara gereksinim vardır. Savunma avukatlan mahkeme salonuna geri döndüklerinde canavara benzeyen vahşi adamla yüz yüze gelen ilk tanık çok ilgi çekici bir hikâye an- lattı. Ahmet Hasan Muhammet, yaşa- dığı köyden biri suikast düzenlemeye kal- kıştığı için Saddam Hüseyin'in ajanla- nnın yedi erkek kardeşini tutuklayıp iş- kence ettiğini ve infaz ettiklerini anla- tırken gözyaşlarına boğuldu. Adam gibi bir yüzyılın davasının be- lirli ölçüde kaos yaratma taktiklerine de gereksinimi vardır. Hüseyin ve onu sa- vunanlara fazlasıyla soru yağmuruyla mahkemede vakit geçirme izni veriliyor. Saddam'ın erkek kardeşi, izleyiciler arasındakilerden birine "Sen bir köpek- sm" diye fısıldadı. Tabii bu tür davalar- da duruşmalan anarşik bir ortama sürük- lemekten kurtarmakta zorlanan bir yar- sından gönderilmiş gibi bir hali var. Kardeslm. evlat... Tabii tüm bu unsurlann ötesinde, yüz- yılın davasının ilgi odağında bir cana- vara ihtiyaç vardır. Saddam Hüseyin kendini savunan tarafbu davada, ama ta- nık iskemlesindeki Muhammet'e "Be- nim sözümü kesme evlat" diyerek çıkış- tı. Bir başka noktada da hâkimi tehdit etmekten kaçınmadı: "Kahraman Irak'ın devrimi gerçek- leştiğinde sorumlu tutulacaksuL." Saddam Hüseyin ABD'li birlikler ta- rafından ele geçirildiğinden beri hâlâ Irak'ın meşru devlet başkanıymış gibi davranıyor. Tabii, her ne kadar yargıca "kardeşim", tanık iskemlesindekilere "evlat" diye seslenip ulusal kahraman rolünü oynasa da bunun gerçekle uzak- tan yakından bir ilgisi yok. Unutulma- ması gereken bir gerçek var. O da du- ruşmalardan sonra eve dönerken bir sa- raya değil, cezaevi hücresıne gittiğidir. Ancak bunlararağmenbir ülkenin lide- riymiş gibi rolünü oynamaya devam et- mesi, onun mahkeme salonuna egemen olmasını sağladı. Ülkeyi yönetirken dü- şüncenin ötesinde kana susamış bir adamdı ve yüzde yüz kontrole sahipti. Şimdi sanık iskemlesinde olmasına rağ- men hâlâ saygı bekliyor. Görüyorda... Dün, mahkeme salonundaki çıkış- lanndan birinde, "Eğer istediğiniz Sad- dam Hüseyin'in kellesiyse alabiKrsiniz. Bu oyunun sürmesine gerek yok" diye haykırdı. "İdam edilmekten kork- muyorunu. Bunu kendimiçin değil Irak için yapıyonım. Kendimi değil sizleri savunuyorum" diye devam etti. Son olarak yüzyılın davası niteligin- deki bir davanın insanda fazlasıyla merak uyandırması, heyecanlandırması ya da kafalarda son güne kadar tereddüt yarat- ması gerekir. Hüseyin'in davasında karara ilişkin şüphesi, tereddütü olan yok. O batıyor. Merak edilen tek şey yargıç, id- dia makamı, mahkemedeki izleyiciler ve televizyonlan başındaki milyonlarca Iraklırun, artık Saddam Hüseyin'in on- lan değil, onlann Saddam Hüseyin'i yönettiğini anlamak için ne kadar vakit harcayacaklandır. (The Hashington Post, ABD, 6 Arahk) Schröderkitapyazacakmışi HANSZEPPEKT G erhard Schröder maalesef Alman- ya Başbakanhğı koltuğundaoturduğuyıllarzar- nndaki anılannı anlatacağı bir kitap yazmakistiyormuş. Adı: "Birzamanlarbaş- bakanken nasi bir anda kokuğumu kaybet- tim* olacak herhalde. Bu kitap, yedi yıllık Kırmızı-Yeşi] günlerinde yaşanan her şeyi içerecek. Bu nedenle sezonun en ince krtabı, kısabiröyküyada denemegibiolacaknr! Çün- küeskibaşbakangünlüktutmamış, kitabıka- leme almak için hafizasına çok güveniyor. Bu durumda insanın akbna birkaç soru gehyor. Ome- ğinson 1Oyıldaevlendiği bütünkadmlannadlannı anım- sryormu? Herhaldebazı konulardaeminolmakiçinGünt- herJauch.FrankEistner ve Johannes&Kemer gibi ya- • Schröder kitabının yayıı hakları için 5 milyon Avro istiyor. kın adamlarryla yılhklara göz atacaktr, kitabı yazmadan önce. Uzun lafin kısası, kim bir çırpıda okunup bitecek, yüzeysel öykülerin art arda sıralandığı bir Idtap okumak ıstiyorsa Schröder'in yazdıklanndan çok memnun kala- cakur. Bu arada Schröder'inparusi SPD'den aynlmayı düşünüyorsanızhemenaynlın,üye o l m a k ^y 0 1 ^ 1 1 1 2 ıse en lyisi üç yü daha deki dönemde Schröder'in kitabı yübaşı he- diyesi olarak dagıülacaknr. Yayınevlerinden anlaşma için şimdiye kadar 1 milyon Av- ro'ya kadar çıtayı yüksehenler oldu. Ancak Schröder bu rakama kesinlikle "ohnaz" diyor. Çünkü kitabının yayımlanması için anlaşacağı yayınevinden en az 5 milyon Avro talep etmeye niyetleniyor. (Die Weh,Almanya, 7Arahk) Muhafazakâr Parti'de Cameron dönemiSIMONJENKBVS M uhafazakârlar on yıl içindeki be- şinci liderlerini seçtiler. David Cameron eski başbakan Marga- ret Thatcherdan sonra onlann en büyük şan- sı. Thatcher'ınkamuoyunaseslenmekiçin yeni bir dil bulması gerekiyordu. Cameron için de aynı şey geçerli. O, kısa koşusunu çok başanlı tamamladı. Iki ay önce dışan- dakilerden biriydi.Başkanlık seçimindeki en bü>ük rakipleri Kenneth Clarke'ı ve David Davis'i mağlup etti. Ekim'de Blackpool'daki konuşması ken- dine güvenen bir adam olmanın önemini anladığını ortayakoydu. Ve dün Londra'da- ki yanşın galibi oldu.Cameron hiç hata yapmadı. Çok parlak bir ekip kurdu. Işçi Partisi lideri ve Başbakan Tony Blair gibi kelimeleri fon müziği gibi, vizyonunu ya- ratmak ve saygınlık kazanmak için en iyi şekilde kullandı. Partinin eski lideri WD- Bam Hague pazar günü çok genç parti baş- kanı olduğunu itiraf etti. Aynı şeyi 39 ya- şındaki Cameron için de ima etti. Bu çok saçma! Daha anlamlı eleştiri, şimdiye ka- dar geçirdiği yıllarda fazla bir kazanımı olmadığıdu-. CV'si parlamentodaki birçok siyasininkinden farklı değil. Biraz araştır- ma, belirli bir süre halkla ilişkiler ve med- ya alanında görevler, bir süre de resmi da- irelerin sıralandığı WTıitehaH'daki bazı ku- rumlarda danışmanlık... Eton mezunu ol- duğunu da unutmamalıyız. Ancak bu nok- taya gelmesinde asıl önemli olan Eton dip- loması değil VVhitehall yülan. Politlka deflll vizvon kazandırdı Tabii siyasetçilerin altyapılan, eskimiş birtarhşma. Liderlerin "kayda değerbir şey- leryapmış ohnalan" zorunluluğu olan gün- ler gerilerde kaldı. Bu nedenle Cameron'un da kendini pazarlama teknikleri, manifes- to veya üzerinde düşünülüp hazırlanmış politikalarveprojeleri içermiyör. Gözehoş gelen bir yüz, sempatik bir gülüş, göz te- masıyla medyanın odak noktası olan unsurlan içeriyor. Günümüzde kazanan- lar politikalannı başkalanna ürettiriyor! Cameron, partisinin eski ve yeni kana- dının birleşmesini sağlayabilir. Oğüt konu- sunda sıkıntı çekmeyeceği kesin. Ama cu- martesi günü yayımlanacak, Michael Coc- kerefl'in hazırladığı "Muhafazakâr Parti Kderi nasıl ohınur" belgeselini de izleye- cektir mutlaka. Tabii liderliğin ilk günle- rindeki en önemli şey, Cameron ve ailesi- nin birdenbire bu kadar çok kamuoyu ve medyanın gözü önünde olmanın yarattığı baskıyla nasıl mücadele edeceği... Şimdilik Cameron'un ekibi PhiBp Go- ukl'un Başbakan Blair'e verdiği öğüdü iyi- ce sindirmiş gibi görünüyor: "Cephenin tam ortasında smaş.. çünkü orası düşmanı bulacağm yerdir. Seçmenin sana üıanmasuu, güvenmesini, senin kade- rini paylaşmalaruu sağla. Onlara siyaseti- ni değil vizyonunu göster." Cameron'un Blair'i takh't etmesinde bir sakınca görmüyorum. Bu yöntem işliyor. Dünkü konuşma, Blair'in İ995'tepartisi- nin kongresinde yaptığı konuşmanın kop- yası gibiydi. Öd adam alt kamarada birbir- leriyle tartışacaklar. Ve birinin kazanacak hiçbir şeyi yok, diğerinin ise öğrenecek çok şeyi var. Aslında Cameron'un gerçek düşmanı büyük olasılıkla 2007-2008'de partinin başında olacak olan eski maliye ba- kanı Gordon Brown. Brown ve Cameron'un çarpışması müthiş bir mücadele olacak Thatcher 1979'da Işçi Partisi'ni hezime- te uğrattı, yülar sonra ise Işçi Partisi lide- ri Blair'i seçtirenlerden biri oldu. Blair Muhafazakâr Parti'yi yönetimden düşür- dü. Thatcher, Blair'i hâlâ onaylıyor. Içim- deki bir his Blair'in de Cameron'un baş- bakan olmasına katkı sağlamakta sakınca görmeyeceğini söylüyor. Yapılan bir siya- sijeste birjestlekarşılıkvererek... (The Guardian, İngihere, 7Arahk) 6Arahkta başkan secflen David Cameron Avanı Kamara- a'ndaki ilk sınavını 7 Arahk'ta- ki, Başbakan'a politikalanna ilişkin soru yöndtilen yanm sa- atlik otunımdaVerdL (AP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle