23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
« KASIM 2005 FAZAR CUMHURİYET Bektronik posta: denizsom@cumhuriyeLcom.tr 0.212.343 72 74 Faks: 0.212^43 72 60 SAYFA 17 Sansürcü Çocuk yurtlanndaki şiddet ve tacız rezaletlerineyayın yasağı üzerine yayın # yasağı geiıyor. Okullar olmasa maarifi ne güzel idare edeceğini sanan Osmanlı'nın kulaklan çınlasın. Bunlar da basın olmasa memleketi daha güzel idare edecekler! - Başbakan, 200 çocuğa bayram harçlığı vermiş. "F'rtre niyetine!" a w 3 s Gıda ve giyim enflasyonu arttırmış... Halk yemeyip giymese iş tamam! İğneli İSTANBUL'DA otopark sorununu çozmek ıçin, sokak aralanndakı değnekçilerden birkaçını Taksim meydanında sallandırmaya ne dersiniz? Iki hırsızı Sultanahmet meydanında ibreti âlem için assak Türkiye'deki hırsızltk olaylannı önleyebilir miyiz? Saçmaladığımı sanarak gülümsediğınizin farkındayım. Ama gülmeyin... Memlekette düşünce özgürlüğü olduğuna göre saçmalama özgürlüğü de var demektir! Istanbul Emnıyet Müdüriüğü'nün otoparkına hırsızlar dadanmış; polis otomobillerinı soyup soğana çevirmişler. Olay basına yansımış. Polıs otomobillerinin soyulduğu otoparkta 24 saat nöbetçi polis varmış. Soygunu nöbetçi polisin ruhu duymamış. Bu arada Istanbul Emniyet Müdüriüğü'nün otoparkındaki hırsızlık olaylan kamerayla saptanmış. Polıs, kameraya takılan hırsızlann eşkalini belirlemeye çalışıyormuş. Adam asmacaIstanbul Emniyet Müdüriüğü'nün otoparkına dadanan hırsızlan yakaladıktan sonra Aksaray meydanında assak; bir daha hiçbır hırsız polisi soymaya kalkmaz! Gülmeyin... "Türkiye idam cezasını kaldırdı sen kimi asıyorsun" falan da demeyin. Istanbul Emniyet Müdüriüğü, otoparkındaki soygunla ılgili olarak soruştumıa başlatmış. Ne de olsa Türkiye bir hukuk devleti! Soygunun kamera görüntüleri de herhalde soruşturma kapsamında incelenecektir. Gazeteciler de bu görüntülerin peşine düşmüş. Hatta Istanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'a da bu görüntüleri sormuşlar. Cerrah şöyle demiş: "Görüntüler varsa ve o görüntüleri sızdıracak bir polıs de varsa, o polisi, tek kelime söytüyorum: Asanm." Şimdi istediğinız kadar gülebilirsinız! Ben de bilıyorum; Celalettin Cerrah, Istanbul Emniyet Müdüriüğü'nün otoparkında idam sehpası kurdurarak, kimseyi asacak değil tabii ki... Ama "asanm" diyebiliyor. Bu mecazın altını kazıdığımızda "asmak" eylemi ya da tehdidi, atasözlen ve deyimlerımizden yola çıkarak anasından doğduğuna pişman etmek, ciğerini sökmek, sürüm sürüm süründürmek, feleğinı şaşırtmak, dünyayı zından etmek şeklinde karşımıza çıkıyor. Oysa, "görüntü sızdırma" gibi bir "iş"e kalkışacak polisin alacağı ceza maaş kesmeden, mestekten ihraca kadar her ne ise yasalarda, yönetmeliklerde yazıyor olmalı. Çünkü Türkiye bir hukuk devleti! Yoksa... Celalettin Cerrah'ın ağzından kaçırdığı gibi güya bir hukuk devleti mi! Türbanlı hatunlar, bolca topluiğne yutuyormuş. Başlannı bağlarken ağızlanna , aldıklan toplu iğneler cığerlerine kaçıyormuş. Telaşa gerek yok; tesettür sekiörti kısa sürede bu soruna bir çare bulup çıt çıtlı, fermuariı türban modelleri geliştirir! Hesap § 4.6 milyar yeni *- liralık özelleştirme için 3.1 milyar yeni liralık harcama yapıldığına göre, sömürgeciler alışverişte görsün! SESSÎZSEDASIZf!) 35. madde ile gündemi doldurmak ESKİ Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, durup dururken Türk Silahlı Kuvvetleri Iç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini tartışmaya açtı. 35. madde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama görevi veriyor. Askeri darbeler, bu maddeye göre yapılıyor; yapılabiliyor! Süleyman Demirel'in kendine özgü bir mantığı vardın "dün dündür bugün bugündür" diyerek işin içinden çıkar... Demirel mantığıyla düşünürsek 35. madde olmazsa darbe yapılamayacak! Demirel, 35. madde ile Türk Silahlı Kuvvetleri'ne verilen Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama görevinin yürürlükte kalmasını, ı u ancak bu görevin yerine getirilmesine karar verecek bir "yetkili makam"a gerek olduğunu savunuyor. Egemenlik ulusun olduğuna, ulusu da milletvekilleri temsil ettiğine göre bu makamın adı belli: Türkiye Büyük Millet Meclisi. Süleyman Demirel mantığı ile düşünürsek, günün birinde türiü ve çeşitli şekillerde Türkiye Cumhuriyeti'ni büyük bir açmazın içine sokan, ülkenin varlığını korunmaya ve kollanmaya muhtaç duruma düşüren siyasi irade toplanacak, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni göreve çağıracak: Gel, yönetemediğim bu ülkeyi benden kurtari Peki, nedir 35. maddeyi gündeme getirmenin anlamı? Ne olacak; laf olsun gündem dolsun! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCl BM'out',AB'in'!.. Bugün'6Kasm'... Ne anlama geldığinı sorar gi- ftıisiniz... Bugün Birleşmiş Milletler'in (fBM) tüm dünyada kutlanması Bcarannı aldığı: "Savaş ve Sflah- lı Çatişmalarda ÇevTenin Tahri- feinin EngeUenmes" günü... Yanı, bızim için öncelikle I- ırak'taki ve tüm Ortadoğu'daki uçevrenin; yani "Mezopotamya" mıygarlıklannı yaratan yaşam .zengınliklennin; yani Anado- lu'nun bu uygarlıklara armağa- nı ve bereket kaynağı olan Fırat -ve Dicle'nin suladığı toprakla- nn; yani komşumuzun ve ortak Mltür coğrafyamızın; dahası atalanmızın 500 yıl yönetip gö- .zettikleri, tarihsel mirasımızı ba- nndıran ülkelerin; "savaş ve si- lahh çaüşmalardatahribinin en- geüenmesi" ıçın bir şeyler yap- mamız gereken gün... Yani, başta ABD ve tngiltere olmak üzere, böylesine "biznn- le" olan insan- lann,uluslann, kentlerin ya- ^am kaynakla- nna yönelik saldınlannı, tüm ınsanlıkla birlıkte "sor- gulamamE" gereken bir •dünyagürıü... Ancak ne medyada, ne resmı makam- larda ne de uluslararası Neden mi "e&anevT?.. Işte bu üyehğimızin tarihinden bir aru: 1932 yılında, dünyanın en bü- yük uluslararası topluluğu olan Milletler Cemiyeti'ne (şimdiki adı Birleşmiş Milletler) Türki- ye'nin de karılması için yapılan öneri karşısında Gaa Mustafa Kemal şöyle der: "Başvunnayı düşünmüyonız, fakat davet ederlerse kaühnz." Topluluk. bu açıklama üzeri- ne, üyelik için "başvurma zo- runluhığıTnu uygulamaktan ilk kez vazgeçti ve 43 üyenin oybir- liğiyle, Türkiye'nin topluluğa "davetedümesrnekararverdi... Bu davet üzenne Türkiye. Mil- letler Cemiyeti'ne (BM) katıl- mayı kabul etti... Işte böylesine bir tarihsel gu- rurla katıldığımız BM'nin, her biri ınsanlığın ortak esenligi için ilan edilen dünya günlerini bıle artık unuturken, "kabul edilme- miz" için en ısrarlı şekilde baş- vurmamız bir yana, en onur kıncı siyasal koşullannı bıle "gülümseye- rek" karşıladı- ğımız AB, ne- redeyse hiç ak- lımızdan çık- maz oldu... Doğrusu me- rakedıyoruz... Ömeğin, 1996'da Istan- bul'da büyük bir coşkuyla ve BM'nin Habhat dergisi. lık sözleşme- lerıne meraklı "siviT kesim- lerimızde bir hazırlık var... Bu yazı okunduğunda bile, yani 6 Kasım gününde de ne ka- muoyu ne de kamuoyu oluşturan kesimlerin gündeminde ola- cak... Çünkü artık BM yerine AB var... Yıllardır hemen her çevre so- rununda; hemen her insan hak- lan tartışmasında; hemen her kültürel haklann savunulmasın- da; hemen her toplumsal konu- da; özellikle "aydnTlann, "sivfl muhalefefin ve "hükümet <h- şı" kuruluşlann dört elle sanl- dıklan BM, moda deyimle artık "ouT... Buna karşılık, aynı BM'nin yine yıllardır insanhğa kazan- dırmaya çalıştığı "evrensel er- demleri", özellikle ekonomik sömürgecilikte ve siyasal dayat- malarda tümüyle unutan AB ise aynı kesimlenn sankı yaşam bo- yu "nTleri oldu... En onuriu fiyetik , Üstelik, BM'nin efsanevi "ku- nıcuüyesr olmamıza ragmen... e\ sahipliğini yaptığımız "HABİX4T-n Dünya İnsan Yerieşûnleri Zirve- sPnde, doğrudan BM'nin des- tekleriyle en önde yer alan; zir- venin adeta "miMtanlarT kesilen ve hatta aynı isimli derneklerku- rarak o günden bu yana "sıvfl toptum"un sözcülüğünü üstle- nen çevreciler, aydınlar, solcular ve herkes, şimdi ne yapmakta- lar? BM'nin dünya günlerini anımsamak şöyle dursun, yine BM'nin örneğin "Binyü Bfldir- ges"ndeki şu sözler bile, 35 ko- nu başlığı arasında "ulusal kal- kınma"dan tek kelime etmeyen AB'nin <4 müzakeresöylenıi''nde ağızlara bile alınmıyor: "Demokrasinin geliştirilmesi vehukukun üstünlüğüyie birtik- tekaikmma hakkma da saygının güçlendirilmesi için tûçbir çaba- dan kaçınmayacağız...'" (BM- NewYork-08Eylül2000) Evet... Bugün 6 Kasım... "BM-Savaş ve Silahh Çaüş- malarda Çevrenin Tahribinin EngeUenmesT günü kutlu ol- sun... oekincifa cumhuriyet.com.tr KtM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicakd yahoo.com.tr ÇÎZGtLÎK KÂMtL \LASAR\CI kamilmasaraci'i mynetcom H A R B t SEMİH POROY semihporoy <ı yahoo.com HAYAT EPİK TtYATROSU MUSTAFA BÎLGÎN .. ONLAR OLDUSUNU BtLSEM BEN DE İNTP VURURDUM"DEMÎŞ. hayatepik o mynetcom , BtLİYpR MUSUNUZ İBU VEKrLIMtZÎN AÖI; ABDÜUCADÎR.. TARİHTE BUGÜTV MÜMTAZ ARIKA* 6 Kosuu meu: nuunla z-urituuı. com frRLAYAN KOKP/r 19S0'OE BU6ÛN,Se£TEH M2U UÇAN UÇAKlJİIZm Pİ- LOrU>KI İÇİN, TEHLİKB AUINPA ARAÇTAN FlGLA - YABİLEN BİR KOKPİr SİSTEMİNİAJ »VHU>IĞI AÇIK - LANDI. ABD 't>£ SBUÇ7İKİLBM BU y£Hİ KuB7A£- MA MAKBKIİZAAASI DÜŞMe DUÜUMUNOAICİ UÇAK- LAHDA İÇE YMHYACAirn- P/LOT KAtİNİNtH VSF- e A 0 0 8 4 A e E M00 Ş , MİMİK KILAVUZ. R4GAŞÛTÜM AÇ/UPÇ2') BÜYÛK PAgAÇÜTÜ ÇeKMESİYLe (4) GEÜŞlYOG VE BÜ- YÜK PA&Afür AÇILZYVe(S). KOKPİT PeNI2E DE /USE, BATTACAfB PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Yazmak, Okumak Üzerine Son zamanlarda fazla sayıda okur mektubu alıyo- rum, bu bir rastlantı değil, çünkü yazılar siyasallaştı- ğı ölçüde okur tepkisi de artıyor. Aldığım tepkiler ge- nellikle olumlu, olumsuz olanlannı ise elimden geldi- ğince yanıtlamaya çalışıyorum, ama en zor olanı da bu, çünkü aşırı hırçınlıklar, kabalıklar bir yana bırakı- lacak olursa, en olumsuz tepki bile belli bir haklılık, doğruluk payı taşıyor. Türkiye'de sınıflar klasik/Marksist sosyolojinin ta- rif ettiği anlamda henüz aynşmadığı ya da toplum- sal aynşma süreci tamamlanmadığı için "sınıfsal dü- şünce"den söz etmek oldukça güç, sözgelimi bir iş- çinin işveren gibi, bir işverenin de işçi gibi düşünme- si ülkemizde sıkça rastlanan bir durum. Sınıfsal dü- şüncenin olgunlaşmamış olması seçmenlerin kendi çıkarianna aykın siyaset yapan partilere oy vermele- rine yol açtığı gibi kendini belli bir siyasal/ideolojik kimlikle tanımlayanlar da çoğu zaman bu kimlikleri- ni ifade etmekte zorianıyorlar. Bu ifade zorluğu en faz- la "so/"da görülüyor. Geçenlerde eski Demokratik Sol Partili birkaç es- ki milletvekili Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçti, da- ha önce de birçok CHP milletvekili Anavatan Parti- si'ne ve Adalet ve Kalkınma Partisi'ne geçmıştı. O eski DSP'li mılletvekillerinin kendi iktidarlan döne- minde CHP'yi nasıl ağır bir eleştiri bombardımanı- na tuttuklan henüz belleklerimizde. Dolayısıyla in- san, "bu arada ne değişti", "CHP mi, yoksa kendi- leri mi" diye sormadan edemiyor. Her şeye rağmen her iki parti de kendisini "sol" olarak tanımladığın- dan sorma hakkını saklı tutarak bu geçişlere bir ucundan anlayış göstermek de olası. Fakat kendi- lerini sandık başında "sol" olarak ifade eden seç- menlerin oylanyia seçilmiş CHP'Iİ milletvekillerinin, "sağ muhafazakâr" ANAP'a ve AKP'ye katılmalan- nı "siyasal etik"\n neresine yerieştireceğiz? Birkaç günlük tatilden yararianarak kitaplığımdaki Almanca kitaplan yeni baştan düzenledim, bu arada Alman sosyal demokrasisinde öne çıkmış siyaset ve devlet adamlannın yapıtlannı da bir bölümde topla- dım. Ne kadar da çok kitap yazmışlar? Willy Brandt'ın üç, Helmut Schmidt'in üç, Oscar Lafon- taine'in beş, Herbert Wehner, Rudorf Scharping ve Gerhard Schröder'in de birer kitabı var, ki bun- lar yalnızca benim kitaplığımda bulunanlar. üder düzeyindeki siyaset adamlannın düşüncele- rini ilk elden öğrenmek, kendilerini onlann temsil et- tikleri partilerin siyasal, ekonomik, toplumsal ve kül- türel söylemleriyle özdeşleştiren ya da özdeşleştir- mek isteyen insanlar için büyük bir kolaylık. Aynca söz uçarken yazı kalıyor ve yazmış olduklan, daha sonra yazdıklanndan farklı davranan siyaset adam- lannın önüne itirazı zor bir kanıt olarak sürülebıliyor. Bizde ise sosyal demokrat liderierin yazmakla çiz- mekle başlan pek hoş değildir, öte yandan da yaz- salar okunur mu, kim okur, bu da ayn bir sorudur. Kari Mam'ın baş yapıtı olan "Das Kapital/Serma- ye"nin Almanca baskısı üç ciltten oluşur ve toplam sayfa sayısı 2.561 'dir. Dünyadaki sosyaiist partilerin aydın kadrolannda bu temel yapıt dikkatle okunur, in- celenir, içindeki metinlere ilişkin seminerier düzenle- nir. Cünkü sosyaiist dünya görüşü Marksizmin kla- sik metinlerine yapılan katkılaria zenginleşir, sağlam- laşır. Bu temel metinler okunmadan, içerikleri kavran- madan üzerine ahkâm kesmek boş gevezelikten başka bir şey değildir. Kuramsal zemine oturmayan "sol" söylemler pra- tiğe dönüşemez ya da başanlan kısa ömüriü olur. Ku- laktan dolma bilgilerte kendilerini "sosyaiist" sanan- lar, "sosyalizm" üzerine yazıp çizenler, nutuk çeken- ler de ayaklanna takılan ilk taşla biriikte tökezleyıp ye- re yuvarianıriar, ayağa kalktıklannda ise çoğu kez "başka" bir insan olup çıkariar. Dolayısıyla "Türkiye sosya//zm/"nin, tanık olduğumuz çoklukta "dönek" üretmesinin, birzamanlann "solculan "nın bu denli li- beralizme, Islamcılığa, milliyetçiliğe ya da boşluğa savrulmalannın olağandışı bir yanı yoktur. Bugün de "sosyalistim" diyen "aydmlar"öan aca- ba kaçı sosyalizmin temel kuramsal kaynakfannı, bu kaynaklara 150 yıl boyunca yapılan düşünsel katkı- lan inceleme, öğrenme çabası gösteriyor? Yanıtı çok kolay veriiebilecek bir sorudur bu ve "Türkiye so- lu"nun "hal-ipür melali"n\n bir nedeni de yanıtı çok kolay olan bu soruda gizlidir. e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 2 3 SOLDANSAĞA: 1/ Eski dilde yılın en uzun gecesine ve- rilen ad. II Yosunlann kökü andıran tutunma or- ganı... Ku- maşlarriaki benek.3/Par- lak kırmızı renkte bir süs taşı... Yunan abecesinde bir harf. 4/ Koca... Afrika'da 1 birülke. 5/Kısake- 2 penek... Üzüntü, sı- 3 kıntı. 6/ Bir el işini 4 gerçekleştirmek için 5 özel olarak yapılmış 6 nesne.Sevinçbelir- 7 ten bir ünlem. II Se- 8 picilikte ve hekim- 9 likte kullanılan, tadı buruk bitkisel madde... Ka- lıtımın maddi temeli olan ve kromozomlan oluş- turan maddenin kısa yazılışı. 8/Dogalgazın önem- li bir bileşeni olan gaz... Elektrik akımı devrele- rinden birleştirme yapmak için kullanılan kutu. 9/ Eski dilde yılın en uzun gündüzüne verilen ad. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Sırtta taşınanyük... Deriden sızan tuzlu sıvı. 2/ Ipucu... Iskambilde koz. 3/Dağ sırtlannda geçit veren çukur yer... Uşak'ın bir ilçesi. 4/ Dolma yapmak için hazırlanan kanşım... Tarla faresi. 5/ Suudi Arabistan' ın plaka işareti... Hayvanlara vu- rulan damga. 6/KJavsenin atası olan çalgı... "Elif dedim — dedim / Kız ben sana ne dedim" (Tür- kü). 7/Divan edebiyatındamanzum bibnece... Eşi ölmüş ya da eşinden boşanmış olan. 8/ lskambil- de bir İcâğıt... Içinde döl hücrelerinin gelişip ol- gunlaştığı opgan. 9/Maksim Gorkinin bir roma- nı... Sarma, kuşatma.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle