Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 15 KASIM 2005 SALI
HABERLER
DONY\DABUGUN
A1İ StRMEN
Fransa (Hayları
İherine Sorular • 3
Piris'te bulunduğam sırada, br Fransız gazeteci
dos:a, banHiyölerce aaşlayan olayiaıia ilgili olarak şu
soayu sorrnufturn:
- Fransız: Komunist Partısi, bu kadar güç yitirme-
yip Döylesirıe marjinal hale düşmeseydi, sistem için-
de bir umurt olararc kalsaydı, yine de olaylar bu yön-
de çelisşir miydi?
Dostum bu soaıya kısmen hak verdi. Gerçekten
de 2. Düny a Savaşı sonrasında yüzde 25 oy oranı ile
ülkenin en büyuk partisi olan FKP, 30 yılı aşkın süre,
düzenin içinde bir attematif olarak, sistemin emniyet
supabı işle-vini yürütmüştü. Ama FKP'yi marjinalliğe
iterek etkis-izleştiren. yalnızca düzenin öbür partileri-
nin onu oyun dışı ilan ederek yalrızlaştırmalan değil,
birbirini izl-eyen l<endi yanlışlan yüzünden bir türiü
değışirnin gereklilğiri anlamayıp ;ağa ayak uydura-
maması olmuştu.
Başka bir soru da. sendikalizmin bütün dünyada
olduğu gibi Fransa'da da zayrftamasının, büyük sen-
dikalann güçlerin yttirmesinin olaylar üzerindeki et-
kistydL
Frartsız dosturr, bu görüşe katılmıyordu. Ona gö-
re, eskisi kadar çüçfcj olmasalar da sendikalar hâlâ
varlıklannı sürdümekte, sistem içindeki yerterini iyi
kötü korurnaktaydılar. Ama sendkalann gettolardaki
işsizlerie bir ilişksi olamazdı, çünkü onlar çalışma
imkânı bulmuş clar insanlann dertlerine merhem
olabilirierdi ancak. Oysa gettolardaki çoğunluk zaten
iş yaşamın<Jan dışlarmış durumdaydı.
• • •
Zurnanın zırt dediği yer de burasrydı zaten.
Olayın btı yönünü gördüğümüz zaman, çoğu ikin-
ci ya da üçüncü kuşaktan olan Mağrib kökenli in-
sanlarsn sorununu daha kolay anlamak ve neden
babaları ile dedelen gibi, onların da, düzenle tam
uyum sağlamasalar bile, bir ölçiıde uzlaşmaya ya-
nasmadıklannı kavramak kolaylaşacaktır.
Her şeyden örce, birinci kuşak göçmen, geldiği
ülkeyi ve oranın koşullannı henüz unutmadığı gibi,
Fransa'da ya da dilerseniz diğer Avrupa ülkelerinde,
ikinci sınrf bir yaşam sürmesine, birçok özveriye kat-
larımafc zorunda olmasına karşın yine de kendi öz
ülkesine kryasla daha iyi olanaklar bulduğunun bilin-
cindeydi. Aynca da ilerisi için, hiç değilse birikimle-
riyte üılkesine dönerek daha iyi bir yaşam sağlama
umudunu korumaktaydı.
Oysa ikinci ya da üçüncü kuşak, artık Fransız
doğmuş, bir süre için kendisini Fransız olarak kabul
etrniş, öbür Fransızlann elde ettiği olanaklara kendi-
sinin de kavuşabileceğini sanmtştı. Aynca tüketim
toplunnunun, reklamlanyla bütün topluma sunar gö-
züktügü olanaklara herkesi özendirmesine karşın bu
yaşarna ulaşmak olanağını vermemesi, yabancılaş-
mayı arttıncı bir etken olmuş, genç işsizleri daha faz-
la umutsuzluk ile onun sonucu olan öfkeye itmişti.
Kısacası, Fransız toplumu, bu göç kökenli gençle-
ri sistemle baŞdaştıramamıştı.
Yetkililerin, sorunu gönmemiş olmasından kaynak-
lanmıyordu durum. Tam tersine, uyumu ve kaynaş-
mayı sağlamanın zorunluluğunu, bu gerçekleşmedi-
ği takdirde doğacak tehlikenin büyüklüğünü kavra-
mştı politikacılar.
• • •
Gettolardaki göçmen kökenli gençlerin sistemle
bağdaşamamalannm nedeni ekonomikti. Artık tek-
nolojinin vardığı aşamada, vasrfsız işgücüne ihtiyaç
kclmamıştı. Birinci kuşak zamanında, vasıfsız işgü-
ciınün ekonomik düzen içinde en altta da olsa bir
yeri vardı.
Ama Faik Öztrak'ın dünkü Milliyet'teki köşesinde
de belirttiği gibi, artık vasrfsız işgücüne yer kalma-
mştı.
Bu durumda, resmen Fransız olan, tabiyetinden
oıun doğal sonucu olan nimetleri bekleyen vasrfsız
gançler, tabii ki sisteme Fransız kalacaklardı. Alına-
cak olan önlemler ne olursa olsun, bu yapısal den-
gesizlik giderlemediği sürece, sorunun tam olarak
çSzütmesini bekiemek hayal olacaktı. Olayın bu yö-
nJne, aynı toalumsal sorunlarla karşı karşıya bulu-
nan Türkiye'nın de çok dikkat etmesi gerekmektedir.
Genç bir rüfusa sahip olmakla övünen Türkiye,
lendi genç niıfusunun büyük bölümünün vasrfsız iş-
gjcü ordusu olduğunu unutmamak zorundadır. Bu
çençlen vasrfl işgücü haline getiremediğimiz sürece,
re sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmayı sağlamak
nümkündür re de toplumsal pailamalan önlemek.
Bugün Tünoye'de, Fransa'dakınin benzeri toplum-
a l olaylar patlak vermiyorsa da, çoğunluğunun
münferit polisye olaylar olarak akjıladığı ve çözümü-
rü de o alanca aradığı, kentlerimizde hızla artan gü-
\ensizlik, işteburadan kaynaklanmaktadır.
Bu durumda kendi vasıfsız işgücünü, başka bir
aeyişle her ar patlamaya ve etrafı yıkmaya hazır po-
tansiyelini AE'ye bir avantaj olarak sunmak da pek
i<ıl kân bir da/ranış değildir.
ısirmen(5cumhuriyet.com.tr
<ÖY HlZMETLERİ'NtN DEVRİ
Özel İdare 'de x
~~
ntüdürenflasyöritjt
5ELAHATTEN
3ÖKATALAY
MALATTA - Köy
Hizrnetleri 'r_in kapatı-
_ap Özel Idare Müdür-
.sûğû' ne devredilmesin-
ien sonra, bı kurumda
aıüdür enfbsyonu ya-
jjanmaya bailadı. Özel
tdare Müdiriüğü bün-
yesinde 27 müdüı gö-
rev yaparkeL 5 müdür-
tük kadrosıaun da boş
olduğu belirildi.
"Yferelyönetimd*dev-
rhn'* diye lanse edilen
j^asal düzenbmelerle II
Özel tdaresı nde ilginç
bir yapı olu£u.
Genel sebeter maka-
mınuı en üst düzey yö-
ııetici olduğı kurumda,
îl Özel Idaıe Müdürü
Zeynel ÖzçeEk idari,
Köy Hizmetleri II Mü-
dürü Ahmet Kurdoğtu
da teknık genel sekreter
yarduncısı olarak görev
yapıyor. Genel sekreter
makanıı ise halen boş
duruyor, bu görevi vekâ-
leten Malatya Vali Yar-
dtmcısı OrhanÇîftçi yü-
rütüyor.
Özel îdare'nin teşki-
latlanma yapısında, bi-
rim müdürlerinin yanı
sıra bu birim müdürle-
rine bağlı şubelerin ba-
şında da birer müdür bu-
lunuyor. Malatya Özel
îdare'nin 27 müdürü-
nün bulunduğu birim-
ler, "MaB tşler, tnsan
Ka>7iaklan,Köye Vöne-
lik HizmeÜer, Tarnn Iş-
leri, Hukuk Işleri, tmar
Işleri" olarak sıralanı-
yor.
TBMM Başkanı'nm türban çıkışlarının cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olduğu iddia ediliyor
CHP: Annç İran'agitsinANKARA (Cumhnriyet Bürosu) -
TBMM Başkanı Büknt Armç'ın son
dönemde türban ile ilgili çıkışlannın
cumhurbaşkanlığı seçimlerine yöne-
lik olduğu dile getiriliyor. 3 Kasım
seçimleri öncesinde meydanlarda "Ba-
şörtüsüsorununu çözmeknamusbor-
cumnzdur" diyen Annç'uı, sert çı-
kışlanyla parti içinde de güç kazan-
mayı hedeflediği kaydediliyor.
TBMM Başkanı Bülent Annç, son
dönemde türban konusundaki çıkışla-
nyla dikkat çeldyor. Hk önce Plan ve
Bütçe Komisyonu'nda, TBMM büt-
çesi görüşülürken Cumhurbaşkanı
AhmetNecdetSezer'in Çankaya Köş-
kü'nde verdiği davetlerde türbardı ka-
dınlan almamasına sert tepki göster-
mış, "Bu Türk kaduum aşağüayıcı bir
muamefedir.BukuraDarne SaymÖzal,
ne de Sa\m Demirel taranndanuygu-
lanrtuş kuraBardn*vebundansonra da.
• CHP Izmir Milletvekili Canan Arıtman, "taraflı" olarak nitelendirdiği Annç'a "Gitsin. çağdaş
bulduğu kıyafetlerle dolu olan İran parlamentosuna başkan olsun. Laik, demokratik Cumhuriyetin
yakasını bıraksın'' dedi.
Sayın Sezer'in görev süresi bittikten
sonra seçflecek her cumhurbaşkanmm
uygulama\ acagı kuraüardır. Bundan
adnn kadar eminim'' demişti.
Annç, son olarak ATHM'nin tür-
ban karannın yanhş olduğunu belir-
terek bunun bağlayıcı bir karar olma-
dıgını söyledi. Yargı içtihatlanmn za-
manla değişeceğıne dikkat çeken
Annç, mücadeleye devam edilmesi
gerektiğini belirtti.
Kulislerde. Annç'ın sert çıkışlan-
nın ardında cumhurbaşkanlığı seçimi
hedefinin yer aldığı konuşuluyor.
Annç'ın, bu açıklamalanyla cumhur-
başkanı ohııası durumunda Çankaya
Köşkü'nde türbanı serbest hale geti-
receği mesajı verdiği kaydediliyor. 3
Kasım seçimlerinde meydanlarda "Ba-
şörtüsü sorununu çözmeknamus bor-
cumuzdur" diyen Arunç"ın. sorunun
çözümü konusunda hükümeti pasif
bulduğu, bu açıklamalanyla parti için-
de de güç kazanmayı planladığı ileri
sürülüyor.
CHP IzmirMilletvekili Canan Ant-
man. ATHM'in karannın Türkiye baş-
ta ohnak üzere tüm ülkelen bağladı-
ğını belirterek "Meclis Başkanı olarak
kendilerinin Mecüs'ten geçirdiği \"a-
saları bilmesi lazun. Anayasanın 92.
maddesini bilmesi lazım. iç hukuku
bağjar. Bu bir referans karardn*. Bu ko-
nuda duygusal ohnalan, biJgilerini kut-
lanmalannı en^Ur\t)r" dedi.
Açıklamalannın Annç'ın tarafsız-
hgına gölge düşürdügünü kaydeden
Antman. "Kendisi aşm derecede ta-
raflıdır. Ne yazık ki göre\ lerini yapa-
mamaktadır'' diye konuştu. AKP'nin
seçim meydanlannda türban konu-
sunda söz verdiğini anımsatan Ant-
man, .\KP 'nin ashnda ATHM karan-
na sevindigini ancak kamuoyu önün-
de üzülmüş göründüğünü söyledi.
Antman. "Sözterinirutamadılar. şim-
di bu sözden kaçmanm biryohınu bul-
muş oldular. paça>i kurtarmanm se-
vincini \
r
aşı>oriar ashnda" dedi.
Annç' ın cumhurbaşkanlığı planla-
n olduğunu belirten Antman. buna
kesinlikle izın vermeyeceklerini söy-
ledi. Türkiye Cumhuriyeti'nin en
önemli makamına Atatürk ilke \ e
devrimlerine bağlı ve çağdaş kişilerin
gelmesi gerektiğini vurgulayan Ant-
man. "Atatürk'ü sevenden, sa>andan
bu kadar rahatsız olmasın. Çok ra-
hatsEohryi>rsalran'agit5İn.istedjğigj-
bi yaşasm. Çok çağdaş bulduğu laya-
fetkrk dolu olan İran mecusinin baş-
kanı olsun. Laik demokratik cumhu-
metin yakasından düşsün" diye ko-
nuştu.
CHP Izmir Milletvkeili Ahmet Er-
sin de. Annç'ın yanıtlaması istemiy-
le verdiği soru önergesınde, "Türban
konusunda anavusa değişikrigi yapıl-
masıiçin 3 yıldan beri neden çaba gös-
termetnniz? Seçimmeydanbrmda biz-
zat siz, 'türban namusumuzdur' dedi-
niz. TBMM Başkanı olarak 3 yıldan
beri türbanın ûnhersiteler ve diğer
kamusal alanlarda serbest ohnası içm
bir girişiminiz okhı mu" sorulannı yö-
neltti.
YÖK Başkanı Teziç: Biz tasarım uzmanı değiliz. Annç, çok istiyorsa AİHM'ye gitsin
Türban siparîşine sert yanıt
ANKAR\ (Cumhuri-
yet Bürosu)-YÖK Başka-
nı Prof. Dr. Erdoğan Te-
ziç, TBMM Başkanı Bü-
lentArmç'ın YÖK'ün tür-
banla ilgili yeni öneriler
sunmasıyönündekı öneri-
sine "Biz tasanm uzmanı
değihz'' diye yanıt verdi.
Teziç, Bilkent Otel'de-
ki Uluslararası Yükseköğ-
retim Konferansı'na ara
verildiği sırada gazeteci-
lerin sorulannı yanıtladı.
Teaç, Armç'ın, AİHM'nin
türban karan konusunda
yaptığı açıklamalann
anımsatılması üzerine,
mahkemenın karannın hu-
kuki açıdan bağlayıcı ol-
duğunu kaydetti. Teziç
şöyle konuştu:
"Bu karar, ulusal mah-
kemekrimizin,Danşta\''n
da, Anayasa Mahkeme-
si'nin de, Yargıtay'uı da
bukonufleagiivErimişka-
rarlannın, açık ve tekrar
söylüyorum tevidktir.doğ-
rulanması anlamma gelir.
Karar demokratik mi de-
ğümi? Bu karann demok-
ratik ohıp olmadığı konu-
sundabirtarüşma olmaz.
Çünkü İnsan Haktan Söz-
leşmesi'nde bir ilke var-
dır: Yapüan kraüamalar
demokratiktophım düze-
ninin gereklerine uygun
obnan. Eğer tnsan Hakla-
n Avrupa Mahkemesi,bir
hukuki gerçeği sapoyor-
sa, bunun içinde bu temel
ilke sakndrr. Yani o kara-
nn özündedemokratikbir
ilke de vardnf
Bir gazetecinin, TBMM
• YÖK'ün türban
konusunda karar
verici değil
uygulayıcı olduğunu
vurgulayan Teziç,
"Bundan böyle de
bu karann
uygulayıcısı
olacaktır" dedi.
Başkanı Annç'ın "Siyasi
simge anlamma gehneye-
cek örtünme biçimini
YÖK göstersin" açıkla-
masını anımsaunası üze-
rine de Teziç. "Başın ör-
tülmesiik ilgili bazıçizim-
leryapıp bunlanbize gön-
dermenin hiçbir anlamı
yok. Sarym \lecns Başka-
nıme birhukukçudur. Bu-
nu göndereceği makam bi-
zim adresimiz değüdir"
dedi. Annç'ın, eğer çok
arzu ediyorsa, konuyla il-
giliyenibir değerlendirme
yapüması konusunda o ka-
ran veren ATHM'ye baş-
\xırması gerektiğine işa-
ret eden Teziç, "YÖK,za-
ten bu konularla ilgili bir
kararvermedi,karannuy-
gulayıcısı oldu, bundan
böyle de uygulayıcısı ola-
caknr.Bubirtasanmişüse.
bunu uzmanlanna v'apu-
nyorsa. bunun adresi de
yinekaranveren uluslara-
rası mahkemedir*" dedi.
Bu konuyu ulusal mah-
kemelerden aynca Insan
Haklan Avrupa Mahke-
mesi"ne götürmenin de *iç
mekanizmalara güvenü-
mediğini gösterdigini" an-
latan Teziç, şöyle konuş-
tu: *Refah Partisi davası
bunun tipik bir ömegidir.
Saym Meclis Başkanunız
da bu aşamadaiç hukuku-
muzdaki anayasal düze-
ninüzdeki yargı kurumu-
na, YÖK'e bir güvensizfik
taşıyorsa,bunun en doğnı
volubaşörtüsünunbütünü
konusunda göndereceği
makam orası oünata."
SORUÖNERGESI
Kavga, Şemdinti olayiannı protesto eden sol görüşlü öğrencilere ülkücü öğrencilerin müdahalesiyle başladL
Öğrenci gruplan arasındaki kavgada 2'si ağır 20 kişi yaralandı
Kampusta satırlar konuştu
ÖZCANÖZGÜR
MUĞLA-Muğla Üni\ersitesi'nde Şemdinli'de-
kı olaylan protesto etmek isteyen bir grup ile kar-
şıt görüşlü bir başka öğrenci grubu arasında da çı-
kantaşlı, sopalı. "saürü" ka\gada2'siağır 20 öğ-
renci yaralandı. Yarahlar Muğla Menteşe Devlet Has-
tanesi'nde tedavi altına alındı. Olaylara müdahale
eden jandarma ve polis ekipleri 45 öğrenciyi gö-
zalüna aldı.
Gerginlik, önceki gün akşam saatlerinde kent
merkezinde başladı. Sınırsızlık Alanında Şemdin-
li'deki olaylan protesto etmek amacıyla toplanan
bir grup sol görüşlü öğrenciyi, ülkücü olduklannı
öne süren bir başka öğrenci grubu engellemek ıs-
tedi. Ancak araya polisin girmesi v e havanın da ka-
rarmasıyla gençler dağıldı. Gerginlik, dün öğle sa-
atlerinde üniversitenin Kötekli Kampusu'nda kav-
gaya dönüştü. Yaklaşık 500 öğrenci sabah saatle-
rinde üniversitenin kafeteryasında karşı karşıya
geldi. Karşılıklı atışmalann ardından öğrenciler bu
kez öğle yemeği çıkışında Sıtkı Koçman Öğrenci
Sarayı önünde taşlı sopalı birbüine girdi. Bir anda
savaş alannıa dönen kampusta taş ve sopalann ar-
dından satırlar de\Teye girdı. Kavgada 3 öğrenci.
başından ve vücutlannın değişik yerlerinden al-
dıklan satır darbeleri nedeniyle hastaneye kaldrnl-
dı. Toplam 20 yaralı olduğu belirtilirken, yarahlar-
dan 2'sinin durumunun ağır olduğu bildirildi. Ola-
ya müdahele edenjandarma ve polis ekipleri 45 ki-
şiyi gözaltına aldı.
Gerginlik kentte de yaşamh
Emniyet yetküileri, kampustaki gerginliğin ben-
zerinın. kent merkezinde yaşanmasından endişe
ettiklerini söylerken kent merkezinde de ortamın
gergin olduğu ve güvenlik önlemlerinin arttınldı-
ğı öğrenildi. Bu arada üniversitede yaşanan kavgayı
protesto etmek için kent merkezinde toplanan bir
grup öğrenci basın açıklaması yaph. Polis ekiplerinin
öğrencilerin basrn açıklamasının metnini istemesi
üzerine, ekipler ile öğrenciler arasında tartışma
çıktı. Öğrencüer metni vermeyince, polis gruba
müdahale ederek 8 öğrenciyi gözaltına aldı.
rüyası'
TBMM'de
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Prof. Dr. ts-
mail Tuncay Uslu'nun,
Nakşibendı tarikatı şeyhi
MebmedZahitKotku ile
ilgili rüyasına resmi iş-
lem yapan Başbakan-
lık'ın, dilekçe hakkımn
kullamlmasına üişkin ya-
saya ve Başbakan Recep
Tay^ip Erdoğan m imza-
sıyla ya>ijnlanan "Dilek-
çe ve Bilgi Edinme Hak-
kınuı Kullanılması" ko-
nulu genelgeye aykm ha-
reket ettiği ortaya çıktı.
Dilekçe hakkının kul-
lanılmasına ilişkin yasa-
nın 6. maddesi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi'ne
ya da yetkıli makamlara
verilen ya da gönderilen
dılekçelerin, "belli bir
konuvıı ihtiva etmey^n-
lerini" "incelenmeyecek
düekceter" olarak tanım-
lıyor. Yine Başbakan Er-
doğan'ın imzası ile 24
Ocak 2004 tarihve 25356
sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan Dilekçe ve
Bilgi Edinme Hakİanın
Kullanılması konulu
2004/12 No'lu Başba-
kanlık Genelgesi'nde,
"belli bir konuvıı içerme-
yen ya da yargı mercüe-
rinin göre\ine giren konu-
larla ilgili dilekçelerin"
yanıtlanmayacağı açık-
lanıyor.
CHPİstanbulMületve-
kili BerhanŞimşck ve Iz-
mir Milletvekili Erdal
Karademir ise konuyu
TBMM gündemine taşı-
dı. Şimşek önergesınde,
"Uzan Grubu'na yöne-
ükyürütülen operasyon-
lann dayanağı ve gerek-
çesi. adı geçen bilim ada-
nurun rüyasında gördü-
ğünü iddia ettiği Nakşi-
bendiŞeyhiMehmet Za-
hit Kotku'nun emirkri
midir" diye sordu.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Van Yüzûncü Yıl Üniversftesi Ge-
nel Sekreter Yardımcısı Enver Ar-
palı'nın intiharı ve Rektör Yücel
Aşkın'ın ağır bir kalp krizi sonrası
hastanede gözlem altına alınması,
ülkemizdeki adalet sistemi üzerine
kafalarda oluşan soru ışaretlerini
arttırdı. Enver Arpalı dört aydır yar-
gılanmadan cezaevinde yatıyordu.
Tutuklanma gerekçesi de tıpkı Yü-
cel Aşkın gibi "kaçma ve delilleri
yok etme şüphesi"yö\.
Bu her derde deva gerekçeyi biz-
ler çok iyi biliyoruz. Aylarca, yıllarca
hapis yatıp, bunalımlara girip, her
türiü eziyete katlandıktan sonra ak-
lanan ne çok insan tanıyoruz. Kaldı
ki savcının tutuklama istemesi ve
mahkemenın de böyle bir karara
varması, savcıyı ve mahkemeyi ha-
piste tuttuğu kişi konusunda olum-
suz davranmaya zorlayacak bir etki
de yapıyor.
Aynı şey şimdi Profesör Yücel
Aşkın'ı tutuklatan savcı ve mahke-
me için de geçerli olabilir. Kamu-
oyu, Yücel Aşkın'ın yargılanmasın-
dan çok tutuklanmasına tepki gös-
Bir întihar ve Şemdinli'de Adalet
terdi. Enver Arpalı'nın intiharı ve
Yücel Aşkın'ın ağır rahatsızlığı bu
kamuoyu baskısını haklı olarak da-
ha da arttıracak. Savcı ve mahke-
me ise bu baskıyı üzerinde hissetti-
ği için kendi karannı haklı çıkaracak
bir çaba içine ister istemez ginme-
yecek mi?
Yücel Aşkın olayında birçok şey
söylenebilir. Şu anda en kritik olan
tutuklamadır. Adalet Bakanlığı ve
ülkemizin yargı örgütlenmesinin
üzerinde durması gereken nokta,
bu türden hoyrat tutuklama alışkan-
lığıdır.
Bunun önüne geçecek yasal ön-
lemler alınmalı, hâkim ve savcılar,
sanıklann "özgürlük hakkı"na daha
özen gösterecek şekilde eğitilmeli.
• • •
Van'da Yücel Aşkın'ı tutuklayan
ve tutuklatan yargı sistemi, Şem-
dinli'ye geçince değişik bir hoşgörü
içine giriverdi. Haklannda görgü ta-
nıklannın ifadelerine, araçlarda or-
taya çıkan belgelere rağmen, iki ci-
nayetin ve bombalamalann sorum-
lusu olarak suçlanan kişilerin ser-
best bırakılması da bizdeki yargı
sisteminin diğer uçtaki çelişmesini
gözJer önüne seriyor.
Van'da sanığa şahin kesilen savcı
ve hâkimler, çok daha ağır suçla-
malar altındaki silahlı kişilere karşı
birden güvercin olabiliyorlar. Aslın-
da bu da pek bildik bir durum, bir
çelişme değil. Adalet, zaten böyle
bir şey; terazisini tutturamazsanız,
her iki tarafa da sallanır, kararlar
adaletsizlik sarkacına dönüşür.
• • •
Şemdinli'de belki de ilk kez bu
kadar net bilgilerle bir örgütlenme
tablosu somut olarak ortaya dökül-
dü. Bazı kafası "karışık" yorumcu-
lar, ortaya dökülen bilgi ve belgele-
ri, iki türlü sonuca vararak hafiflet-
meye çabalıyorlar: Bunlar çok ace-
miymiş, her türlü bilgi ve belgenin
ortaya dökülmesine yol açacak
böyle de eylem yapılır mıymış?
İkinci yorum ise, bunlar eylem ya-
panlar olsaydı, bu kadar bilgi ve
belge yanlannda olmazdı.
Ben de bu olaylan dikkatle izle-
yen bir gazeteci olarak şöyle bir yo-
rum yapıyorum: Bugüne kadar bu
tür "işlere girişen devlet görevlileri-
ne topyekûn bir destek söz konu-
suydu. Bu olayda Başbakan'ın,
CHP yetkililerinin ve de Genelkur-
may Başkanı'nm "suçlulann ceza-
landınlması" konusunda titiz dav-
randıklarını görüyoruz. Cumhuriyet
gazetesi dünkü başyazısında bu
noktayı saptıyor ve şunları belirti-
yor "Şemdinli olayında ise iktidaria
muhalefetin bir noktada buluşma-
lan olumlu bir gösterge olarak de-
ğerlendirilmelidir."
• • •
Ülkemiz yakın tarihte çok kanlı
olaylara sahne oldu. PKK'nin şid-
detini engellemek gerekçesiyle
devlet içinde yasadışı "örgütlü" suç
gruplan oluştu. Bunlar Başbakanlık
raporlanna kadar yansıyarak, dev-
letin tutumu eleştirildi. Ancak Su-
surluk'ta ortaya çıkan bilgi ve bel-
geler üzerine yeterince etkin gidil-
mediği için, kirler temizlenemedi,
yasadışı güçler yok edilemedi.
PKK'nin son aylarda girişıiği ci-
nayetler ve bombalamalar, anlaşıl-
dığı kadarıyla köşeye çekilen bazı
görevlilerin harekete geçirilmesi için
bir işaret oldu.
Şemdinli'de ortaya çıkan bilgi ve
buîgular ve bazı devlet kurumlannın
yöneticilerinin tutumu, işin çapının
oldukça derinlerde olduğu kuşku-
sunu yaratıyor.
* • •
Türkiye, Susurluk'ta ikmale kal-
mıştı. Şimdi bu ikmal imtihanı için
yeni bir fırsat önümüze geldi. Temiz
bir devlette yaşamak için bu fırsatı
iyi kullanmamız gerekıyor. Koşullar,
Susurluk'la kıyaslandığında daha
olumlu.
Bu çeteleşmeye darbe indirile-
meden bu ülkenin huzura kavuş-
ması mümkün değil.