23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 15 KASIM 2005 SALI HABERLER DONY\DABUGUN A1İ StRMEN Fransa (Hayları İherine Sorular • 3 Piris'te bulunduğam sırada, br Fransız gazeteci dos:a, banHiyölerce aaşlayan olayiaıia ilgili olarak şu soayu sorrnufturn: - Fransız: Komunist Partısi, bu kadar güç yitirme- yip Döylesirıe marjinal hale düşmeseydi, sistem için- de bir umurt olararc kalsaydı, yine de olaylar bu yön- de çelisşir miydi? Dostum bu soaıya kısmen hak verdi. Gerçekten de 2. Düny a Savaşı sonrasında yüzde 25 oy oranı ile ülkenin en büyuk partisi olan FKP, 30 yılı aşkın süre, düzenin içinde bir attematif olarak, sistemin emniyet supabı işle-vini yürütmüştü. Ama FKP'yi marjinalliğe iterek etkis-izleştiren. yalnızca düzenin öbür partileri- nin onu oyun dışı ilan ederek yalrızlaştırmalan değil, birbirini izl-eyen l<endi yanlışlan yüzünden bir türiü değışirnin gereklilğiri anlamayıp ;ağa ayak uydura- maması olmuştu. Başka bir soru da. sendikalizmin bütün dünyada olduğu gibi Fransa'da da zayrftamasının, büyük sen- dikalann güçlerin yttirmesinin olaylar üzerindeki et- kistydL Frartsız dosturr, bu görüşe katılmıyordu. Ona gö- re, eskisi kadar çüçfcj olmasalar da sendikalar hâlâ varlıklannı sürdümekte, sistem içindeki yerterini iyi kötü korurnaktaydılar. Ama sendkalann gettolardaki işsizlerie bir ilişksi olamazdı, çünkü onlar çalışma imkânı bulmuş clar insanlann dertlerine merhem olabilirierdi ancak. Oysa gettolardaki çoğunluk zaten iş yaşamın<Jan dışlarmış durumdaydı. • • • Zurnanın zırt dediği yer de burasrydı zaten. Olayın btı yönünü gördüğümüz zaman, çoğu ikin- ci ya da üçüncü kuşaktan olan Mağrib kökenli in- sanlarsn sorununu daha kolay anlamak ve neden babaları ile dedelen gibi, onların da, düzenle tam uyum sağlamasalar bile, bir ölçiıde uzlaşmaya ya- nasmadıklannı kavramak kolaylaşacaktır. Her şeyden örce, birinci kuşak göçmen, geldiği ülkeyi ve oranın koşullannı henüz unutmadığı gibi, Fransa'da ya da dilerseniz diğer Avrupa ülkelerinde, ikinci sınrf bir yaşam sürmesine, birçok özveriye kat- larımafc zorunda olmasına karşın yine de kendi öz ülkesine kryasla daha iyi olanaklar bulduğunun bilin- cindeydi. Aynca da ilerisi için, hiç değilse birikimle- riyte üılkesine dönerek daha iyi bir yaşam sağlama umudunu korumaktaydı. Oysa ikinci ya da üçüncü kuşak, artık Fransız doğmuş, bir süre için kendisini Fransız olarak kabul etrniş, öbür Fransızlann elde ettiği olanaklara kendi- sinin de kavuşabileceğini sanmtştı. Aynca tüketim toplunnunun, reklamlanyla bütün topluma sunar gö- züktügü olanaklara herkesi özendirmesine karşın bu yaşarna ulaşmak olanağını vermemesi, yabancılaş- mayı arttıncı bir etken olmuş, genç işsizleri daha faz- la umutsuzluk ile onun sonucu olan öfkeye itmişti. Kısacası, Fransız toplumu, bu göç kökenli gençle- ri sistemle baŞdaştıramamıştı. Yetkililerin, sorunu gönmemiş olmasından kaynak- lanmıyordu durum. Tam tersine, uyumu ve kaynaş- mayı sağlamanın zorunluluğunu, bu gerçekleşmedi- ği takdirde doğacak tehlikenin büyüklüğünü kavra- mştı politikacılar. • • • Gettolardaki göçmen kökenli gençlerin sistemle bağdaşamamalannm nedeni ekonomikti. Artık tek- nolojinin vardığı aşamada, vasrfsız işgücüne ihtiyaç kclmamıştı. Birinci kuşak zamanında, vasıfsız işgü- ciınün ekonomik düzen içinde en altta da olsa bir yeri vardı. Ama Faik Öztrak'ın dünkü Milliyet'teki köşesinde de belirttiği gibi, artık vasrfsız işgücüne yer kalma- mştı. Bu durumda, resmen Fransız olan, tabiyetinden oıun doğal sonucu olan nimetleri bekleyen vasrfsız gançler, tabii ki sisteme Fransız kalacaklardı. Alına- cak olan önlemler ne olursa olsun, bu yapısal den- gesizlik giderlemediği sürece, sorunun tam olarak çSzütmesini bekiemek hayal olacaktı. Olayın bu yö- nJne, aynı toalumsal sorunlarla karşı karşıya bulu- nan Türkiye'nın de çok dikkat etmesi gerekmektedir. Genç bir rüfusa sahip olmakla övünen Türkiye, lendi genç niıfusunun büyük bölümünün vasrfsız iş- gjcü ordusu olduğunu unutmamak zorundadır. Bu çençlen vasrfl işgücü haline getiremediğimiz sürece, re sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmayı sağlamak nümkündür re de toplumsal pailamalan önlemek. Bugün Tünoye'de, Fransa'dakınin benzeri toplum- a l olaylar patlak vermiyorsa da, çoğunluğunun münferit polisye olaylar olarak akjıladığı ve çözümü- rü de o alanca aradığı, kentlerimizde hızla artan gü- \ensizlik, işteburadan kaynaklanmaktadır. Bu durumda kendi vasıfsız işgücünü, başka bir aeyişle her ar patlamaya ve etrafı yıkmaya hazır po- tansiyelini AE'ye bir avantaj olarak sunmak da pek i<ıl kân bir da/ranış değildir. ısirmen(5cumhuriyet.com.tr <ÖY HlZMETLERİ'NtN DEVRİ Özel İdare 'de x ~~ ntüdürenflasyöritjt 5ELAHATTEN 3ÖKATALAY MALATTA - Köy Hizrnetleri 'r_in kapatı- _ap Özel Idare Müdür- .sûğû' ne devredilmesin- ien sonra, bı kurumda aıüdür enfbsyonu ya- jjanmaya bailadı. Özel tdare Müdiriüğü bün- yesinde 27 müdüı gö- rev yaparkeL 5 müdür- tük kadrosıaun da boş olduğu belirildi. "Yferelyönetimd*dev- rhn'* diye lanse edilen j^asal düzenbmelerle II Özel tdaresı nde ilginç bir yapı olu£u. Genel sebeter maka- mınuı en üst düzey yö- ııetici olduğı kurumda, îl Özel Idaıe Müdürü Zeynel ÖzçeEk idari, Köy Hizmetleri II Mü- dürü Ahmet Kurdoğtu da teknık genel sekreter yarduncısı olarak görev yapıyor. Genel sekreter makanıı ise halen boş duruyor, bu görevi vekâ- leten Malatya Vali Yar- dtmcısı OrhanÇîftçi yü- rütüyor. Özel îdare'nin teşki- latlanma yapısında, bi- rim müdürlerinin yanı sıra bu birim müdürle- rine bağlı şubelerin ba- şında da birer müdür bu- lunuyor. Malatya Özel îdare'nin 27 müdürü- nün bulunduğu birim- ler, "MaB tşler, tnsan Ka>7iaklan,Köye Vöne- lik HizmeÜer, Tarnn Iş- leri, Hukuk Işleri, tmar Işleri" olarak sıralanı- yor. TBMM Başkanı'nm türban çıkışlarının cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olduğu iddia ediliyor CHP: Annç İran'agitsinANKARA (Cumhnriyet Bürosu) - TBMM Başkanı Büknt Armç'ın son dönemde türban ile ilgili çıkışlannın cumhurbaşkanlığı seçimlerine yöne- lik olduğu dile getiriliyor. 3 Kasım seçimleri öncesinde meydanlarda "Ba- şörtüsüsorununu çözmeknamusbor- cumnzdur" diyen Annç'uı, sert çı- kışlanyla parti içinde de güç kazan- mayı hedeflediği kaydediliyor. TBMM Başkanı Bülent Annç, son dönemde türban konusundaki çıkışla- nyla dikkat çeldyor. Hk önce Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, TBMM büt- çesi görüşülürken Cumhurbaşkanı AhmetNecdetSezer'in Çankaya Köş- kü'nde verdiği davetlerde türbardı ka- dınlan almamasına sert tepki göster- mış, "Bu Türk kaduum aşağüayıcı bir muamefedir.BukuraDarne SaymÖzal, ne de Sa\m Demirel taranndanuygu- lanrtuş kuraBardn*vebundansonra da. • CHP Izmir Milletvekili Canan Arıtman, "taraflı" olarak nitelendirdiği Annç'a "Gitsin. çağdaş bulduğu kıyafetlerle dolu olan İran parlamentosuna başkan olsun. Laik, demokratik Cumhuriyetin yakasını bıraksın'' dedi. Sayın Sezer'in görev süresi bittikten sonra seçflecek her cumhurbaşkanmm uygulama\ acagı kuraüardır. Bundan adnn kadar eminim'' demişti. Annç, son olarak ATHM'nin tür- ban karannın yanhş olduğunu belir- terek bunun bağlayıcı bir karar olma- dıgını söyledi. Yargı içtihatlanmn za- manla değişeceğıne dikkat çeken Annç, mücadeleye devam edilmesi gerektiğini belirtti. Kulislerde. Annç'ın sert çıkışlan- nın ardında cumhurbaşkanlığı seçimi hedefinin yer aldığı konuşuluyor. Annç'ın, bu açıklamalanyla cumhur- başkanı ohııası durumunda Çankaya Köşkü'nde türbanı serbest hale geti- receği mesajı verdiği kaydediliyor. 3 Kasım seçimlerinde meydanlarda "Ba- şörtüsü sorununu çözmeknamus bor- cumuzdur" diyen Arunç"ın. sorunun çözümü konusunda hükümeti pasif bulduğu, bu açıklamalanyla parti için- de de güç kazanmayı planladığı ileri sürülüyor. CHP IzmirMilletvekili Canan Ant- man. ATHM'in karannın Türkiye baş- ta ohnak üzere tüm ülkelen bağladı- ğını belirterek "Meclis Başkanı olarak kendilerinin Mecüs'ten geçirdiği \"a- saları bilmesi lazun. Anayasanın 92. maddesini bilmesi lazım. iç hukuku bağjar. Bu bir referans karardn*. Bu ko- nuda duygusal ohnalan, biJgilerini kut- lanmalannı en^Ur\t)r" dedi. Açıklamalannın Annç'ın tarafsız- hgına gölge düşürdügünü kaydeden Antman. "Kendisi aşm derecede ta- raflıdır. Ne yazık ki göre\ lerini yapa- mamaktadır'' diye konuştu. AKP'nin seçim meydanlannda türban konu- sunda söz verdiğini anımsatan Ant- man, .\KP 'nin ashnda ATHM karan- na sevindigini ancak kamuoyu önün- de üzülmüş göründüğünü söyledi. Antman. "Sözterinirutamadılar. şim- di bu sözden kaçmanm biryohınu bul- muş oldular. paça>i kurtarmanm se- vincini \ r aşı>oriar ashnda" dedi. Annç' ın cumhurbaşkanlığı planla- n olduğunu belirten Antman. buna kesinlikle izın vermeyeceklerini söy- ledi. Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli makamına Atatürk ilke \ e devrimlerine bağlı ve çağdaş kişilerin gelmesi gerektiğini vurgulayan Ant- man. "Atatürk'ü sevenden, sa>andan bu kadar rahatsız olmasın. Çok ra- hatsEohryi>rsalran'agit5İn.istedjğigj- bi yaşasm. Çok çağdaş bulduğu laya- fetkrk dolu olan İran mecusinin baş- kanı olsun. Laik demokratik cumhu- metin yakasından düşsün" diye ko- nuştu. CHP Izmir Milletvkeili Ahmet Er- sin de. Annç'ın yanıtlaması istemiy- le verdiği soru önergesınde, "Türban konusunda anavusa değişikrigi yapıl- masıiçin 3 yıldan beri neden çaba gös- termetnniz? Seçimmeydanbrmda biz- zat siz, 'türban namusumuzdur' dedi- niz. TBMM Başkanı olarak 3 yıldan beri türbanın ûnhersiteler ve diğer kamusal alanlarda serbest ohnası içm bir girişiminiz okhı mu" sorulannı yö- neltti. YÖK Başkanı Teziç: Biz tasarım uzmanı değiliz. Annç, çok istiyorsa AİHM'ye gitsin Türban siparîşine sert yanıt ANKAR\ (Cumhuri- yet Bürosu)-YÖK Başka- nı Prof. Dr. Erdoğan Te- ziç, TBMM Başkanı Bü- lentArmç'ın YÖK'ün tür- banla ilgili yeni öneriler sunmasıyönündekı öneri- sine "Biz tasanm uzmanı değihz'' diye yanıt verdi. Teziç, Bilkent Otel'de- ki Uluslararası Yükseköğ- retim Konferansı'na ara verildiği sırada gazeteci- lerin sorulannı yanıtladı. Teaç, Armç'ın, AİHM'nin türban karan konusunda yaptığı açıklamalann anımsatılması üzerine, mahkemenın karannın hu- kuki açıdan bağlayıcı ol- duğunu kaydetti. Teziç şöyle konuştu: "Bu karar, ulusal mah- kemekrimizin,Danşta\''n da, Anayasa Mahkeme- si'nin de, Yargıtay'uı da bukonufleagiivErimişka- rarlannın, açık ve tekrar söylüyorum tevidktir.doğ- rulanması anlamma gelir. Karar demokratik mi de- ğümi? Bu karann demok- ratik ohıp olmadığı konu- sundabirtarüşma olmaz. Çünkü İnsan Haktan Söz- leşmesi'nde bir ilke var- dır: Yapüan kraüamalar demokratiktophım düze- ninin gereklerine uygun obnan. Eğer tnsan Hakla- n Avrupa Mahkemesi,bir hukuki gerçeği sapoyor- sa, bunun içinde bu temel ilke sakndrr. Yani o kara- nn özündedemokratikbir ilke de vardnf Bir gazetecinin, TBMM • YÖK'ün türban konusunda karar verici değil uygulayıcı olduğunu vurgulayan Teziç, "Bundan böyle de bu karann uygulayıcısı olacaktır" dedi. Başkanı Annç'ın "Siyasi simge anlamma gehneye- cek örtünme biçimini YÖK göstersin" açıkla- masını anımsaunası üze- rine de Teziç. "Başın ör- tülmesiik ilgili bazıçizim- leryapıp bunlanbize gön- dermenin hiçbir anlamı yok. Sarym \lecns Başka- nıme birhukukçudur. Bu- nu göndereceği makam bi- zim adresimiz değüdir" dedi. Annç'ın, eğer çok arzu ediyorsa, konuyla il- giliyenibir değerlendirme yapüması konusunda o ka- ran veren ATHM'ye baş- \xırması gerektiğine işa- ret eden Teziç, "YÖK,za- ten bu konularla ilgili bir kararvermedi,karannuy- gulayıcısı oldu, bundan böyle de uygulayıcısı ola- caknr.Bubirtasanmişüse. bunu uzmanlanna v'apu- nyorsa. bunun adresi de yinekaranveren uluslara- rası mahkemedir*" dedi. Bu konuyu ulusal mah- kemelerden aynca Insan Haklan Avrupa Mahke- mesi"ne götürmenin de *iç mekanizmalara güvenü- mediğini gösterdigini" an- latan Teziç, şöyle konuş- tu: *Refah Partisi davası bunun tipik bir ömegidir. Saym Meclis Başkanunız da bu aşamadaiç hukuku- muzdaki anayasal düze- ninüzdeki yargı kurumu- na, YÖK'e bir güvensizfik taşıyorsa,bunun en doğnı volubaşörtüsünunbütünü konusunda göndereceği makam orası oünata." SORUÖNERGESI Kavga, Şemdinti olayiannı protesto eden sol görüşlü öğrencilere ülkücü öğrencilerin müdahalesiyle başladL Öğrenci gruplan arasındaki kavgada 2'si ağır 20 kişi yaralandı Kampusta satırlar konuştu ÖZCANÖZGÜR MUĞLA-Muğla Üni\ersitesi'nde Şemdinli'de- kı olaylan protesto etmek isteyen bir grup ile kar- şıt görüşlü bir başka öğrenci grubu arasında da çı- kantaşlı, sopalı. "saürü" ka\gada2'siağır 20 öğ- renci yaralandı. Yarahlar Muğla Menteşe Devlet Has- tanesi'nde tedavi altına alındı. Olaylara müdahale eden jandarma ve polis ekipleri 45 öğrenciyi gö- zalüna aldı. Gerginlik, önceki gün akşam saatlerinde kent merkezinde başladı. Sınırsızlık Alanında Şemdin- li'deki olaylan protesto etmek amacıyla toplanan bir grup sol görüşlü öğrenciyi, ülkücü olduklannı öne süren bir başka öğrenci grubu engellemek ıs- tedi. Ancak araya polisin girmesi v e havanın da ka- rarmasıyla gençler dağıldı. Gerginlik, dün öğle sa- atlerinde üniversitenin Kötekli Kampusu'nda kav- gaya dönüştü. Yaklaşık 500 öğrenci sabah saatle- rinde üniversitenin kafeteryasında karşı karşıya geldi. Karşılıklı atışmalann ardından öğrenciler bu kez öğle yemeği çıkışında Sıtkı Koçman Öğrenci Sarayı önünde taşlı sopalı birbüine girdi. Bir anda savaş alannıa dönen kampusta taş ve sopalann ar- dından satırlar de\Teye girdı. Kavgada 3 öğrenci. başından ve vücutlannın değişik yerlerinden al- dıklan satır darbeleri nedeniyle hastaneye kaldrnl- dı. Toplam 20 yaralı olduğu belirtilirken, yarahlar- dan 2'sinin durumunun ağır olduğu bildirildi. Ola- ya müdahele edenjandarma ve polis ekipleri 45 ki- şiyi gözaltına aldı. Gerginlik kentte de yaşamh Emniyet yetküileri, kampustaki gerginliğin ben- zerinın. kent merkezinde yaşanmasından endişe ettiklerini söylerken kent merkezinde de ortamın gergin olduğu ve güvenlik önlemlerinin arttınldı- ğı öğrenildi. Bu arada üniversitede yaşanan kavgayı protesto etmek için kent merkezinde toplanan bir grup öğrenci basın açıklaması yaph. Polis ekiplerinin öğrencilerin basrn açıklamasının metnini istemesi üzerine, ekipler ile öğrenciler arasında tartışma çıktı. Öğrencüer metni vermeyince, polis gruba müdahale ederek 8 öğrenciyi gözaltına aldı. rüyası' TBMM'de ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Prof. Dr. ts- mail Tuncay Uslu'nun, Nakşibendı tarikatı şeyhi MebmedZahitKotku ile ilgili rüyasına resmi iş- lem yapan Başbakan- lık'ın, dilekçe hakkımn kullamlmasına üişkin ya- saya ve Başbakan Recep Tay^ip Erdoğan m imza- sıyla ya>ijnlanan "Dilek- çe ve Bilgi Edinme Hak- kınuı Kullanılması" ko- nulu genelgeye aykm ha- reket ettiği ortaya çıktı. Dilekçe hakkının kul- lanılmasına ilişkin yasa- nın 6. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ya da yetkıli makamlara verilen ya da gönderilen dılekçelerin, "belli bir konuvıı ihtiva etmey^n- lerini" "incelenmeyecek düekceter" olarak tanım- lıyor. Yine Başbakan Er- doğan'ın imzası ile 24 Ocak 2004 tarihve 25356 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Dilekçe ve Bilgi Edinme Hakİanın Kullanılması konulu 2004/12 No'lu Başba- kanlık Genelgesi'nde, "belli bir konuvıı içerme- yen ya da yargı mercüe- rinin göre\ine giren konu- larla ilgili dilekçelerin" yanıtlanmayacağı açık- lanıyor. CHPİstanbulMületve- kili BerhanŞimşck ve Iz- mir Milletvekili Erdal Karademir ise konuyu TBMM gündemine taşı- dı. Şimşek önergesınde, "Uzan Grubu'na yöne- ükyürütülen operasyon- lann dayanağı ve gerek- çesi. adı geçen bilim ada- nurun rüyasında gördü- ğünü iddia ettiği Nakşi- bendiŞeyhiMehmet Za- hit Kotku'nun emirkri midir" diye sordu. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr Van Yüzûncü Yıl Üniversftesi Ge- nel Sekreter Yardımcısı Enver Ar- palı'nın intiharı ve Rektör Yücel Aşkın'ın ağır bir kalp krizi sonrası hastanede gözlem altına alınması, ülkemizdeki adalet sistemi üzerine kafalarda oluşan soru ışaretlerini arttırdı. Enver Arpalı dört aydır yar- gılanmadan cezaevinde yatıyordu. Tutuklanma gerekçesi de tıpkı Yü- cel Aşkın gibi "kaçma ve delilleri yok etme şüphesi"yö\. Bu her derde deva gerekçeyi biz- ler çok iyi biliyoruz. Aylarca, yıllarca hapis yatıp, bunalımlara girip, her türiü eziyete katlandıktan sonra ak- lanan ne çok insan tanıyoruz. Kaldı ki savcının tutuklama istemesi ve mahkemenın de böyle bir karara varması, savcıyı ve mahkemeyi ha- piste tuttuğu kişi konusunda olum- suz davranmaya zorlayacak bir etki de yapıyor. Aynı şey şimdi Profesör Yücel Aşkın'ı tutuklatan savcı ve mahke- me için de geçerli olabilir. Kamu- oyu, Yücel Aşkın'ın yargılanmasın- dan çok tutuklanmasına tepki gös- Bir întihar ve Şemdinli'de Adalet terdi. Enver Arpalı'nın intiharı ve Yücel Aşkın'ın ağır rahatsızlığı bu kamuoyu baskısını haklı olarak da- ha da arttıracak. Savcı ve mahke- me ise bu baskıyı üzerinde hissetti- ği için kendi karannı haklı çıkaracak bir çaba içine ister istemez ginme- yecek mi? Yücel Aşkın olayında birçok şey söylenebilir. Şu anda en kritik olan tutuklamadır. Adalet Bakanlığı ve ülkemizin yargı örgütlenmesinin üzerinde durması gereken nokta, bu türden hoyrat tutuklama alışkan- lığıdır. Bunun önüne geçecek yasal ön- lemler alınmalı, hâkim ve savcılar, sanıklann "özgürlük hakkı"na daha özen gösterecek şekilde eğitilmeli. • • • Van'da Yücel Aşkın'ı tutuklayan ve tutuklatan yargı sistemi, Şem- dinli'ye geçince değişik bir hoşgörü içine giriverdi. Haklannda görgü ta- nıklannın ifadelerine, araçlarda or- taya çıkan belgelere rağmen, iki ci- nayetin ve bombalamalann sorum- lusu olarak suçlanan kişilerin ser- best bırakılması da bizdeki yargı sisteminin diğer uçtaki çelişmesini gözJer önüne seriyor. Van'da sanığa şahin kesilen savcı ve hâkimler, çok daha ağır suçla- malar altındaki silahlı kişilere karşı birden güvercin olabiliyorlar. Aslın- da bu da pek bildik bir durum, bir çelişme değil. Adalet, zaten böyle bir şey; terazisini tutturamazsanız, her iki tarafa da sallanır, kararlar adaletsizlik sarkacına dönüşür. • • • Şemdinli'de belki de ilk kez bu kadar net bilgilerle bir örgütlenme tablosu somut olarak ortaya dökül- dü. Bazı kafası "karışık" yorumcu- lar, ortaya dökülen bilgi ve belgele- ri, iki türlü sonuca vararak hafiflet- meye çabalıyorlar: Bunlar çok ace- miymiş, her türlü bilgi ve belgenin ortaya dökülmesine yol açacak böyle de eylem yapılır mıymış? İkinci yorum ise, bunlar eylem ya- panlar olsaydı, bu kadar bilgi ve belge yanlannda olmazdı. Ben de bu olaylan dikkatle izle- yen bir gazeteci olarak şöyle bir yo- rum yapıyorum: Bugüne kadar bu tür "işlere girişen devlet görevlileri- ne topyekûn bir destek söz konu- suydu. Bu olayda Başbakan'ın, CHP yetkililerinin ve de Genelkur- may Başkanı'nm "suçlulann ceza- landınlması" konusunda titiz dav- randıklarını görüyoruz. Cumhuriyet gazetesi dünkü başyazısında bu noktayı saptıyor ve şunları belirti- yor "Şemdinli olayında ise iktidaria muhalefetin bir noktada buluşma- lan olumlu bir gösterge olarak de- ğerlendirilmelidir." • • • Ülkemiz yakın tarihte çok kanlı olaylara sahne oldu. PKK'nin şid- detini engellemek gerekçesiyle devlet içinde yasadışı "örgütlü" suç gruplan oluştu. Bunlar Başbakanlık raporlanna kadar yansıyarak, dev- letin tutumu eleştirildi. Ancak Su- surluk'ta ortaya çıkan bilgi ve bel- geler üzerine yeterince etkin gidil- mediği için, kirler temizlenemedi, yasadışı güçler yok edilemedi. PKK'nin son aylarda girişıiği ci- nayetler ve bombalamalar, anlaşıl- dığı kadarıyla köşeye çekilen bazı görevlilerin harekete geçirilmesi için bir işaret oldu. Şemdinli'de ortaya çıkan bilgi ve buîgular ve bazı devlet kurumlannın yöneticilerinin tutumu, işin çapının oldukça derinlerde olduğu kuşku- sunu yaratıyor. * • • Türkiye, Susurluk'ta ikmale kal- mıştı. Şimdi bu ikmal imtihanı için yeni bir fırsat önümüze geldi. Temiz bir devlette yaşamak için bu fırsatı iyi kullanmamız gerekıyor. Koşullar, Susurluk'la kıyaslandığında daha olumlu. Bu çeteleşmeye darbe indirile- meden bu ülkenin huzura kavuş- ması mümkün değil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle