Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 KASIM 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIŞ BASIN
Transa îçişleri Bakanı'nın banliyölerdeki Afrika kökenli yurttaşlan pislik olarak nitelendirmesi gerginliği arttırdı
Olayları SarkozyköriMediParis'in banliyölerindeki
•Tianzara bir şeyi açıkça
cxtaya koydu. Günümüz
transa'sında özellikle Afrika
Itökenli göçmenlerin
fcütünüyle ve diğerlerine eşit
^urttaşİar olarak kabul
edilmesi için çok köklü bir
siyasi geçiş sürecinin
3<aşanması gerekiyor.
ISAEVIA BOLTELDJA
S
osyolog Alain Touraine 1991 yılı
sonunda gençlık ve polis arasın-
daki çatışmalar Lyon'un banliyö-
•tmnı sarsmaya başladığında şu tahmin-
*de bulunmuştu:
"Amerikahlarm yaşadığı kentfikşme
patiamasınm benzerini yaşamamıza bir-
l-iaç yıl kaldL"
Afnka kökenli iki genç adamın ölü-
•münün ardından başlayan ve 11 gündür
kesintisiz süren şiddet olaylan Toura-
aflie'in sömürgecılık sonrası. gettolaşmış
IFransa'ya dair karamsar vizyonunun
ftcarşımızda olduğunu gösteriyor.
Paris'in kuzeydoğusundaki, ölen iki
adamın yaşadığı yoksul banliyösü Cbchy-
;sous-Boıs olaylann başladığı yer. Bura-
•da atılan kıvılcun. tanık olduğumuz sos-
yolojik ayaklanmayı ateşleyen şey ol-
udu. Burada yaşayan nüfusun yansı 20 ya-
, işın altında. tşsizlik oranı yüzde 40'ın
mszerinde. Kimlik kontrolü ve polis taci-
zı her gün rastlanan şeyler. Bugün yaşa-
nanlar, 20 yıldır alışılagelmiş hale gelen
olaylann sadece yeni bir dalgası.
Fransa"nın geçmişte Kuzey Afrika'da-
ki kolonilerinden bu ülkeye göç eden
nüfusun birinci ve ikinci kuşağı olan
lann önderliğındeki olaylar iİci siyahi
adamın polis gözetiminde ölmesiyle
alevlendi. Hükümetin bu toplumu hor gö-
rür bir tavır verdiği yanıtla büyüdü.
Clichy-sous-Bois'daki ölümlerden dört
gün sonra toplum hderleri dunımu sa-
kinleştırmeye çahştı. Ancak bir camiye
göz yaşartıcı bomba atan polis, olayla-
n yenıden ateşledi. Polisin bunu yapma
nedeni, caminin önüne kötü bir biçim-
de park edilmiş bir otomobildi. Hükü-
met, Müslüman toplumdan özür dile-
meyi düşünmüyor.
AyaManmaları sürpriz değll
Yaşanan şiddet olaylan pek alışılagel-
mişin dışında değildi, ama diğer bölge-
lere sıçraması beklenen bir şey değildi.
Irkçılık karşıtı kampanya yürüten Laurent
Levy'ye göre ise bu sosyal patlama sürp-
riz değıl. Levy şunlan söylüyor:
"Toplumun geniş katmanlanna hiç-
bir konuda saygı gösterflmez, adam gibi
ev, iş gibi en bash haklardan mahrum bı-
rakıhrsa sürpriz olan şey, otomobillerin
yanması değildir. Bu şartJar altında şa-
şmlacak şe>ayaklanmalann neden bu ka-
dar az olduğiıdur."
Polisin uyguladığı şiddet ve ırkçılık,
sosyal patlamayı körükleyen temel un-
surlar. Uluslararası Af Orgütü nisan ayın-
da yayımladığı raporda polisin Afrika kö-
kenli gençlere karşı tutumunda uygula-
dığı şiddeti kınamıştı.
Yıllardır bazı olaylar yaşanıyor, eylem-
ler yapılıyor. Ancak bugün yaşanan şid-
ükkânlar yağmalanryor. (AP)
det olaylanndakı gerginliğin artmasının
nedeni tçişlerı Bakanı Nicolas Sar-
kozy'nin tahnk edıci tutumudur.
Kışkırtma stratejlsl.
Sarkozy, ayaklananları "haşarat",
"ajanprovokatör", hatta "pisKk" olarak
niteledi. Ayaktakımını yönlendirmekle
suçladı ve banliyölenn bu traktörlerin ne-
den olduğu çamur ve toprağı temizlemek
için kullanılan bir temizlik maddesı olan
Karsher'la temizlenmesi gerektiğini söy-
ledi. Sarkozy'nin bu hukuk ve düzen
üzerinde duran tutumu, Fransa'nm aşı-
n sağ seçmenini büyük olasılıkla 2007
yılında karşısında devlet başkanı adayı
olarak rakibi olacak Başbakan Domini-
que de VHlepin'e karşı kışkırtma strate-
jisinden kaynaklanıyordu.
Fransa bu siyasi rekabetin ıçinden na-
sıl çıkabilir? Yaşananlar Sarkozy'nin
görevden alınmasına ve bakanlann ban-
liyölerde yaşayanlar hakkında "ayakta-
kunı" ve "pisük* dıye konuşmasından
vazgeçmesine neden olabilir.
Sarkozy'nin, iki gencin ölümü sonra-
sında yaptığı hatalar, özellikle de ayak-
lanmalann ilk günlerinde gereğinden
fazla polisı. eylemcileri kontrol altına
almak için görevlendirmesi, bir kez daha
bulunduğu makam için doğru insan ol-
madığını gösterdi.
Hükümet kanadından gelecek bir piş-
manhk göstergesi en azından şimdilik tan-
siyonu düşürebilir.
Camiye göz yaşartıcı bomba atıldığı
sabah Müslüman bir kadın, içinde
bulunduğu toplumun duygulannı şöy-
le özetledı
"Biz sadece yalan söylemekten vaz-
geçmelerini istiyoruz. Yapüklanm itiraf
edip özür dilemelerini istiyoruz."
Dışandan çok büyük bir mesele değil
gibi görünebilır. Ancak günümüz Fran-
sa'sında bu göçmenlerin bütünüyle ve
diğerlerine eşit yurttaşlar olarak kabul
edilmesi için çok köklü bir siyasi geçiş
sürecinin yaşanması gerekiyor.
(The Guardiaıu tngihere, 7Kasm)
IrakHa Sünnilerin
dışlanması hata olur
B
elki biraz geç kaldılar. Ama sonun-
da Irak'ı yöneten Şii ve Kürt par-
tilerinin oluşturduğu koalisyon
1
gerçekçi davrandı. Saddam Hüseyin'in
terhis edilen, dağitılan askerlerini yeni-
den orduya aldılar. Bu tarihi biradımdı.
Ancak hükümet. Irak ordusunu yeterin-
. ce güçlü bir hale getirmek istıyorsa atıl-
ı ması gereken adım, Amerikan güçlerine
bağımlılığı ortadan kaldırmaktır.
Bu askerleri yeniden orduya dahil et-
. mek Saddam'ın ordusundan çok çekmiş
;
olan Şii veKürtler için kolay olmamıştır
herhalde. Ancak 2003'te, o dönem işgal
kuvvetlerinin atadığı yönetıci olan Paul
Bremer' in Irak ordusundaki askerlerinin
, tamamını terhis etme karan. Washing-
:
ton'ın bu ülkede yaptığı en kötü şeydi. Bu,
yeni bir ulusal ordu kurmayı çok güçleş-
tirdi. Ve, ABD'nin işgal kuvvetlerine kar-
şı savaşmayan askerlere iyi davranılaca-
ğına dair verdiği sözü tutmaması anlamı-
na geliyordu. Ordunun dağıtılması, olu-
şan Sünni direnışine fazla sayıda silahlı
ve kalbı kınk emekli asker kazandırdı. Ye-
ni ordu, Amerikan güçlenne bağımlı ol-
duğu için de Irak'taki otoritelerin saygın-
lığını ve etkinliğıni azalftı.
Ülke bu kadar bölünmüşken \e Sünni
direnişi bu kadar güçlüyken direnışçile-
rin saffinda yer alan eskı askerlerin yeni
kurulan orduya sızmalannı önlemek ko-
lay olmazdı. Bu nedenJe Paul Bremer'ın
aldığı kötü kararlardan birinden geç de ol-
sa geri dönülmesi anlamlıydı.
işgal kuvvetlennin pahalıya mal olan
bir hatası da ABD'nin Irak'ta görevlen-
dirdığı müfettişin yeniden yapılandırma
raporunda gözler önüne serildi. Kong-
re'ye sunulan rapora göre, ABD'nin sağ-
ladığı 30 milyar dolarlık fon Irak'ın ge-
lişmesi için iyi bir şekilde kullanılmadı.
Güvenlik için çok fazla para akıtıldı. Pro-
jeler ıyı koordine ve kontrol edılmedı.
thalelerde yolsuzluk yapıldı. Ve sonuçta
dökülen para, Irak halkının yaşamında
gereken iyileşmeyi sağlamadı.
İyi bir başlangıç
Sünni subaylan yeniden orduya dahil
etmek, bir şeylen düzeltmek için iyi bir
başlangıç. Ancak bir ülkede toplumsal
uzlaşma, ancak orada tam anlamıyla eko-
nomik ve istihdam gücü açısından insan-
lara şans verilirse sağlanır. Sadece asker-
lere değil, resmi kurumlarda okumuş yaz-
mış Sünni yetkililere, Sünni doktor, öğ-
retmen ve diğerlerine... Bu insanlar geç-
mişte profesyonel anlamda var olmanın
şartı olan Baas Partısi'ne dahil olduklan
için cezalandınlmamalılar.
Biz sadece geçen hafta ordudan atılan
Sünni askerlere karşı takınılan olumlu
tutumun Irak'ı ıç savaşın eşığinden dön-
düreceğini ve gerçek anlamda yeniden
yapılanmanın önünü açacağını umabiliriz.
Akılcı bir tutum sergilenir ve şans da yar-
dım ederse Irak'ın uzun süreli diktatör-
lük ve işgal sürecinden olumlu bir sonuç
çıkarması için çok geç olduğu söylenemez.
(Intemational Herald Tribune,
Fransa, 7Kasım)
BİR ŞAŞ/RTmCA/J SORÜ
hakktnı
verîyor. Şüphel't fcîr
Hayır, özjorlöfc+en nefre*
Gerginlik
ürmanır
T
ayland Başbakanı Taksin
Şinawatra sorunlann bit-
mek bılmediğı güney böl-
gelerini ziy-aret etti. Bu ziyaret her-
halde hukukun üstünlüğü ve düze-
ni sağlamanın önünde engel oluş-
turan sorunlara çözüm getirme tak-
tiğinin ışe yarayıp yaramadığı hak-
kında fikir verir ona. Kendi inanç
ve düşüncelerini de sınava tabi tut-
ma şansı olur Şinawatra'mn.
1037 kişi öldü
Güneydekı, ağırlıklı olarak Müs-
lüman nüfusun yaşadığı üç bölge-
de ocak ayından beri "resmi veri-
leregöre" 1037 kişi öldü. Başba-
kanın bu yıl ezici çoğunlukla ka-
zandığı ve kendisine ikinci bir dö-
nem koltuğunda oturma şansını
veren zaferi, işlerin düzeleceği yö-
nünde umutlann yeşermesine ne-
den olmuştu.
Ancak eylül ayında iki deniz su-
bayının işkence edilerek öldürül-
mesi, olağanüstü hal uygulaması-
na neden oldu.
Hükümet sıkı önlemler aldı."
Özellikle bu Müslüman bölgeler-
de insanlar sorgusuz sualsiz gö-
zaltına alındı. Ve. emniyet güçle-
rinin bu tutumuna tepki olarak da
yeni bir şiddet dalgası yayıldı. Da-
ha da kötüsü, Malezyalı liderlerle
söz düellosuna girildi ve sorun
uluslararası boyuta taşındı.
(Busmess Tones,Singupur, 6Kason)
Fransa'da yaşananlardan sag iktidariar sorumluHtSEYİNBAŞ
F
ransa'dakı şiddet olaylannın göçmen nüfusun
yoğun olduğu dığer Avrupa ülkelenne de sıç-
raması kaygısı yabana atılamaz Dahaşimdi-
den az sayıda da olsa aynı tür olaylara başka ülke-
lerde de rastlanır olması, bu konudaki kaygılann
yersiz olmadığını ortaya koymaktadır. Araçlann ate-
şe verilmesı, bınalann kundaklanmasının özel bir be-
ceri gerektirmemesi, buna karşılık toplumdaki etki-
sinin, örgütlü, planlı bir bombalama evleminin ya-
ratacağı etkiden çok daha güçlü olması da zorlan-
madan yaygınlaşabileceği kaygılarını arttırmaktadır
Şiddetin ka\nağı, Sa\ın Başbakanımızın dışında.
kimsenın saklısı değıl Olaylann kaynağında işsız-
lik. getto yaşamı, bannma koşullannın kötülüğü,
ultra liberalızmın dayatmasıyla sosyal kazanımlann.
kamu ve sağlık hizmetlerinin birer ikişer yok oluşu,
dışlanmışlık, eğitimsızlik. a>Timcılık. geleceğe olan
güvensizhk gibi, yirmi yılı aşkın bir süredir, çözü-
me ulaştınlamadığı gibi misliyle katlanan sorunlar
var. Teşhiste, Sayın Başbakanımızın dışında farklı
düşünen yok. Ama sayın AKP'lilerin "dinciKğin
simgesi''' haline getinlen ve uzundur "düyuna" bı-
rakılan tesettürü, bu fırsatla, yeniden gündeme ge-
tirmenın hesabında görunmektedır. Bu yüzden ön-
ce olaylan türbana bağlayıp. iyice abarttığını gö-
rünce de olayın etkenlerinden bıri sayılmasına nza
göstermesini bir sürçü lisan olarak gömıek olasılı-
ğ\ yoktur. Dahası, bu konuda kendısini "arabulucu-
hık'' hayaline bıle kaptırmıştır. Umanz aslı astan ol-
mayan bu saptaması kimi fanatik çevrelerce yanlış
anlaşılmaz. Ciddi Le Monde, başyazısında, varoş-
larda patlak veren şiddetli olaylannı, 1990'da Fran-
çoisMhterrand' ın şu kehanet niteliğindeki ünlü söz-
lerinianımsataraktanımlıyor: "Ruhsuzbirkenarma-
haflede. karanhkdu\-ariann iç kararbcı görünümün-
de, çevTesinde olup bitenkri görmemeyi yeğle\erek
gözlerini kaçıran ve sadece öfkelenmek ve yasakla-
mak için müdahale eden bir toplumda dünyaya ge-
len bir genç ne ümit edebiür?"
Başvazı şöyle sürüyor. "Kendisini insan haklan-
nın vatanı. cömert bir sos>al modelin mabedi olarak
gören bir ülke -bugün- herkesin gözünde bir zaman-
lar ülkenin kalkınmasına katkıda buhınan göçmen
atalannın çocuktarı Fransız gençlerine onurlu. sav-
gın bir yaşamın koşullannın sağlanmasında yetersiz
kalan, onlara işsizlik, kabik yaşamı ve aynmcü^ı re-
va gören bir ülkedir."*
Olaylann temel nedenleri apaçık ortada. Gelmiş
geçmiş iktidarlann olaylardaki payı yadsınamaz.
Asıl sonımlular, kuşkusuz, piyasa ekonomisini baş-
tacı eden sağ iktidarlardır. Ancak bugünkü durum-
dan zaman zaman sol gösterip. iktidara yerleşince
de sağ vurmakta sabnca görmeyen a
sor yönetim-
lerin sorumluluklannı yadsımak da mümkün değil-
dır Françoıs Mitterrand'ın bugünkıi olaylann ülke-
yi nerelere sürükleyeceğiyle ilgili sözleri. aslında bir
kehanetten çok, ayağı yere basan bır gerçeğın. sağ-
Iam bir teşhisin ifadesiydi Peki ya tedavi
0
Tedavi
yok. Küreselleşen serbest piyasa ekonomısinın kut-
sandığı bir sistemde kimsenin süreklı kanayan. gi-
derek kangren olma noktasma gelen toplumsal ya-
raya iyıleştinci bır çare aramak gibi bir derdi ola-
mazdı. Mitterrand'ın anılan sözünde \urgulandığı
gibi, sistem olup bitenleri görmemeyi yeğleyerek göz-
lerini kaçırmış. sorunun katlanarak artmasına seyir-
cı kalmıştır. İnsan haklanrun. tüm dünyayı avdınla-
tan -avdınlanmanın". toplumsal dayanışmanın, cö-
mert sosyal modelin mabedinin. on beş yıl önce kü-
reselleşme ve kavıtsız şartsız piyasa ekonomisme ilk
başkaldıran, sosyal dayaruşma hedefini rafa kaldı-
rarak, sadece paranın ve kânn egemen olduğu bır Av-
rupa Birliği'ne "hayır" diyen Fransa şımdi nerede?
çözüm bulmak yönetimln derdi değil
Hastalığın teda\isi buyönetiminhiç derdi olma-
mıştır Bütün yaptıklan, dün zengin takımına sağla-
dıklan vergı ındırimlerine karşın varoş belediyeler-
den kestikleri sosyal yardımlan olaylann patlak ver-
mesiyle yeniden de\Teye sokmalan işe yarayacağı
kuşkulu zora dayalı önlemlerdır. Çünkii sıstemin
toplumu çaresizliğe ıten olumsuzluklara gereksinı-
mı vardır. Sermayenın semirmesinın kaynağında
toplumun önemli bir kesiminin yoksunluk içinde
yaşaması mevcuttur. Olumsuzluklann sünnesı, pi-
yasa ekonomisinin "olmazsa olmazlan!"' arasında-
dır. Onun anayasasıhda toplumsal dayanışmanın kar-
şılığı "para" ve "kârdır". "Kârh" olsa. işsizliğe,
cehalete. aynmcıhğa çoktan çare bulunurdu.
Bir Fransız yorumcu. aklı hırsmın bir hayli geri-
sinde seyreden ele avuca sığmaz Nicolas Sarkozy'nin
son ola> larla ilgili olarak "iyi polis. kötü poKs" ro-
lünü benımsediğıni ılen sürmektedir. Şu farkla ki gö-
zünü çoktandır JacquesChirac'ın koltuğuna dikmış
olan ıçişlen bakanı "iyi poBs ve kötü poBs" rolünü
tek başına üstlenmiş görunmektedır. Bu arada, Chi-
rac 'ın. büyük sermayeye yakınlığını bir hayli ilerle-
ten partisi UMP'nrn cumhurbaşkanlığı için. en azın-
dan şimdilik tek adayı konumundadır. Başkaldıran
çaresız genç göçmenlere ağza alınmayacak nefret do-
lu hakaretler yağdu^rak yangını fitilleyip Roma'yı
ateşe verip seynne bakan Neron gıbı, aslında, top-
lumun başına sardığı beladan çıkar sağlamanın pla-
nrndadır. Yakıp yıkma olaylannı kimse tasvip edip
alkışlamaz. Kör şiddetin her türlü provokasyona açık
olduğunu da bilmeyen yoktur. General De Gaul-
le'ün, 68 olaylanyla sarsılan kurulu düzeni, yurtse-
\erliklerinden kimsenin kuşkusu bulunmayan genç-
lerin arasına sızıp karakollan yakan "devrin devlet"
provokatörlerinin marifetlerini "işte getirmek istedik-
leri düzen" diyerek halka korku salıp seçimleri ka-
zandığını anımsayanlar. aynı oyunun sahneye koyul-
mak istendığinden haklı olarak kuşku duymaktadır-
lar. Ne var kı sağın, uzun yıllar süren ıktidar döne-
mi başansızlıklarla doludur. Bugün varoşlarda çıkan
yangına zemın hazırlayanlar da başkalan değildir.
Bu temel nedenle cumhurbaşkanı adayı kim olursa
olsun. Fransa'nm gerek Avrupa Birlıği bütününde.
gerekse de ülke içinde, büyük sermayenin baştacı edil-
mesine karşın, miryonlarca göçmenin de dahil oldu-
ğu geniş kitlelerin sosyal kazanımlannın giderek sı-
firlanması devam ettiğı sürece krizi atlatması son de-
recede uzak bir ıhtimal olarak görünmektedir.
.\ma ayru korkutma oyununun. umulan sonucu ver-
mesi kuşkuludur. Küçük Nicolas'uı çapı. boyu bo-
sunu. generalin güvenilirliği ve otoritesiyle kıyas-
lamak ınsafsızlık olur. Üstelik günümüzde geçım der-
dinın pençesinde kıvranan halkı korkutmak sanıldı-
ğı kadar kolay değildir. Şu anda iktidardaki partinin
krizın çözümü yönünde aldığı önlemler sadece ola-
yın küllenmesini sağlamayı hedeflemektedir. 2007
cumhurbaşkanlığı seçimlerine 17 ay kala bu konu-
da yapabileceği pek fazla da bir şey yoktur. Sonra-
sı, bugünkü düzen açısından hıç de parlak görünme-
mektedir. Şimdiden Chirac'ı bile mumla aratacağı
anlaşılan büyük sermayenin kozu Sarkozy'nin va-
roş patlamasının arduıdaki büyük toplumsal sorun-
lann üstesinden gelemeyeceğini söylemek kehanet
sayılmamalıdır. Üstelik Chirac, henüz son sözünü söy-
lemiş de değildir.
Tek umut, sosyalist parti ve onun doğal uzantısın-
da oluşacak "çoğuku sol" perspektifi. Fransız hal-
kının sosyal hedeflenni göz ardı ederek küreselleşen
piyasa ekonomisine ağırlık tanıyan Avrupa Birliği Ana-
yasası'nı hayır diyerek reddetmesı, ülkenin bugün için-
de bulunduğu çıkmaz, sosyalist partinin muhtemel
zaferi için sağlam bir zemindir. Yeteı ki iç kavgalanıjı
aşıp, güçlü bir aday çıkarmayı başarabilsin.