21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EKİM 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Gazetemiz yazan Hikmet Çetinkaya'nm durdurulan yazı dizisinin kitabı Günizi Yaymcılık'tan çıktı Gülen,Verenve diğerleriGAMZEAKDEMtR Bılıyorsunuz, Fethullah Gülen'in avukatlan, HikmetÇetinkaya'nın kaleme aldığı ve 1 Mart'tan 3 Mart'a dek gazetemizde yayımlanan "Fethul- lah Gülen'in 40 Y ıllık Arkadaşı Nuret- tin Veren Anlaüyor" adlı yazı dizisine, ldşilık haklannı ıhlal ettiğı gerekçesiy- le ihtıyati tedbir karan aldırmışh. Karar barolardan sıyasılere, sivıl top- lum örgütlennden basın kuruluşlanna bır çok çevTenin tepkısine neden olmuş; durdurma karannı değerlendıren çev- reler, Türkıyenın süratle teokratikbir yapıya taşınmasının altyapısmın oluş- turulduğuna dıkkat çekmışlerdı. Ada- let Bakanı CemilÇiçekise "Mahkeme kararryla ilgili düşünce ifade edemem" demıştı. HİKMET CETİNKAYA Sty^et-terikat-ticaret üçgeni Hikmet Çetınkaya kıtabında, 35 yıl Fethullah Gülen ve cemaatine hizmet eden Nurettin Veren'in çarpıcı açıklamalanna yer veriyor. Veren, hain ilan edildiğini ve Gülen'in kendisini öldürtmek istediğini iddia ediyor. Veren aynca "Gülen, camiyi, siyasileri kullanarak gençliği yanına alıp gözyaşı dökerek insanlan yurtdışına gitmeye, okul yaptırmaya inandırdı" divor. İTIRAZ DILEKCESI Gazetemiz avukatlannca mahkeme- ye sunulan itıraz dilekçesmde de "Böy- lesi bir yaym yasağı karan, karann he- definden ve karan verenin niyetinden bağımsız olarak, hakkında yayın yasa- ğı karan verilen Idşiye, Fethullah Gü- len'e ayncahk, eleştiriJemezlik, doku- nubnazfak sağlamaktadır'' denilmişti. Uygulanan tedbıri "sansür'' olarak de- ğerlendıren Hikmet Çetınkaya da "Bu ülkede Fethullah Gülen vazı dizisi ha- zırlayıp kendisini övmek ve propagan- dasını yapmak serbest, eleştirmek ve sorgulâmakise yasak" demıştı. Hikmet Çetınkaya, yayımlanan bö- lümlerde Nurettin Veren'in çarpıcı açık- lamalanna yer vermiştı. 35 yıl boyun- ca Gülen ve cemaatine hizmet veren Nu- rettin Veren, şımdı Fethullah Gülen ta- rafindan haın ılan edildiğini, Gülen'in ABD'dekı evinde 30 gün yaşadığını belırterek buradan kaçmak zorunda kaldığını ve Gülen'in kendisini öldürt- mek istediğini iddia etmişti. Nurettin Veren, Içışleri Bakanı Ab- dülkadir Aksu'yu telefonla aradığını ve kendisine koruma verildiğinı, takıp edildiğini, can güvenliğinin tehlıkede olduğunu söylemişti. "Başörtüsü füruatör" açıklaması ya- pan Veren. Fethullah Gülen'in daha ön- ce cemaatine fotoğraf çektırmeyı, mar- garın kullanmayı, hatta kola ıçmeyı bı- le yasakladıgını da açıklamış; kola ıçen- len ABD'ye yardım etmekle ıtham eden Gülen'ın şımdılerde ABD'de ol- masını çelişkili bulmuştu. ' H E P S I N S I , KAPALI' Peçeyı Türkıye'ye Gülen'in getirdi- ğını savunan Nurettin Veren, Gülen'in çalışma yöntemlen hakkında "Fethul- lah Hoca'nın üshıbu hep sinsi, kapah. tUegaliteyi seçmesi bu yüzden" yoru- munu yapmıştı. Veren aynca "Fethuflah Gülen,cami- yi, siyasileri kullanarak gençliği yanına alıp gözyaşı dökerek insanlara y urtüV şına gitmeye, okul yapörmaya inandır- du." açıklamasında da bulunmuştu. Veren'in anlattıklan, Türkıye'nın son 35 yılda sıyaset-tankat-tıcaret üçge- nınde yaşadıklannın apaçık özetı değil de neydi? Öyle mi, öyle. 'İLK KUSAK NURCU' Işte Hikmet Çetinkaya'nm durduru- lan bu yazı dızisının kıtabı "Fethullah Gülen'in 40 Yıflık Serüveni 2", şımdi- lerde Günızı Yaymcılık'tan çıktı. Şım- di ne olacak'7 Açıkçası bihnıyoruz bi- lemıyoruz. Okumayı, okumamıza en- gel olunmamasını umuyoruz. Hikmet Çetinkaya ile bu kitabını konuştuk. İlk sorum Nurettin Veren'in konuş- malanndakı tavrı üzenneydi. Samımi miydi? Kaçak mı dövüştü? Hayal kı- nklığı ıçinde miydi yoksa en nihayet ger- çekleri idrak etmiş bir insanın tevekkü- lü mü göze çarpıyordu? Bunca yıl Fet- hullah Gülen ile nasıl oldu da yakın olabildi? İdrak için 40 yıl biraz fazla- ca uzun bir süre değıl miydi? Gülen'in alternatif evrenıne nasıl gırmişti? Tüm bu sorulara net yanıtı Hikmet Çetınkaya şöyle veriyordu: "Bencesa- mimiydL Çünkü Fethullahçılardan ka- zıkyemişti. tfli kuşakNurcuydu. GülenTe çokgençyaşta tanışmışü. Yani 16 yaşın- da. Kolay iş değil bir kenara itilmek." ethullah Gülen yargıdan kaçtı * ( ülen niçin kaçn Amerika'ya? Hasta miydi sahi? Çetinkaya kaşlannı çanyor V_J veyükseksesleyanrtinor: " Vallahi onu FethullahGülen'esormaklazıni.Sağ- uk sorunlan yüzünden değil kaçması. \ argıdan kaçO, yargıdan." Ve modeller. meşhur "ılımh Islam" mesela_ Ülkeler ve modeller üzerine Fet- hullah Gülen'in sezgilerine (!) dayanarak buyurduğu envai tasan(m) da gözler önüneserUiyor Veren'in açıklamaJannda. ABD-Türkiye ıhmlı harü mahım, hat- ta bu nıodeli İran'a, Suudi Arabistan'a. Biıieşik Arap Emirtikleri'ne de uygun görüyor hoca. YaJnız hoca mı? Değil tabii. Hikmet Çetinkaya durumu özetle şöylebetimfiyorgerisi kitaptaaynntılanan yanıtında: "ABD'nin Türkıye'yebiç- öği model ~ıiımlı İslanı~,e\et ama bu nıodel sanınnı tutnıayacak. Çünkü ABD, AKP'yi gözden çıkardı. Irak'ta çöken ABD şimdi yeni yöntemler peşinde." Hıfzı Topuz yeni belgesel romanı Tavcan'da Soğuk Savaş döneminin coşku ve acılarmı dile getiriyor Savaş yıllarında kültür devrimi Ayduılanma devrimi umhuriyetin Atatürk ilkelerine bağlı, ilerici ilk kuşağının temsilcilerinden olan Semiha (Tavcan) ile Sadi Gökdeniz. 194O'lı yıllann tanıklan arasındadırlar. Onlann içtenlikli aşk öyküsü, aynı zamanda hız kazanan kültür devrimine duyulan aşkı da anlatır. Bu dönemde Köy Enstitüleri girişimiyle aydınlanmaya bağlı yeni bir kuşak yetiştirilmekte, dünya klasikleri hızla dilimize kazandınlmakta, Halkevleri ise yurttaşlann beğeni düzeyini yükseltmektedir. Hıfn Topuz'un kaleminden dönemin destansı aydınlanma savaşımını simgeleyen "Tavcan", aynı zamanda 1950'lerdeki karşıdevrime direnişin de öyküsüdür... Hıfzı Topuz, olaylann birbiri ardı sıra birer serüven gibi geliştiği bu dönemi, arkadaşlık, dostluk ilişkilerine örnek oluşturacak bir sadelikte anlatmaktadır. Bunlar arasmda Gazi Terbiye Enstitüsü ve Cevat Memduh Altar'ın Atatürk'le müzik anılan, Refah gemisinin batışı, Struma'nın Marmara sulanna gömülüşü, Varlık Vergisi acılan ve Çiçeron casusluk olayı anlatılmaktadır. ÖNERCtRAVOGLU Gazı Terbiye Enshtüsü'ndekı yaşantılar, öğ- rencıler ıçın pek çekicı değıldı. Her şeyı okulda bulduklan içın dışanda eğlenme olanaİc- lan aramıyorlardı. Zaten Ankara o yıllarda bom- boştu. Yenişehır ve Çankaya yem yeni kuruluyor- du. Halk Ulus Meydanı'nda, Karaoğlan Çarşı- sı'nda, Samanpazan'nda, Bentderesı'nde ve Ga- zi Orman Çıftlığı'nde bıraz nefes alıyordu. Öğrencıler bahçede oynarlarken sık sık Gazi'nin yoldan geçtığıni görüyorlardı. Bır gün yıne Gazı geçerken kızlar hemen arabanm önüne koşarak: - Paşam, dediler, hıç bıze uğramıyorsunuz. Sı- zi çok özlüyoruz. GAZİ -Çok ısterdım ama, haydı sız benımle çıtt- liğe gelm. Atlaym arkadaki arabalara. Gün doğmuştu herkese. Başyaverarabaların ka- pılannı açtırdı. Belkı yırmı öğrenci arabalara dol- du. Arabalarda yer bulamayanlar da Gazi'nın oto- mobilinin yanında koşarak alkışladılar. Hep bır- likte çıftliğe gidildi. Az sonra da Paşa onlara ka- tıldı. Gençler önce "Dağ başuu duman alrruş"ı söyledıler. Gazi de coştu, onlara eşlik ettı. Öğren- cilerin arasında Semiha adlı bir öğrencı de vardı. TAVCAN Semiha'nın adı Tavcan'dı. Arkadaşı Sadi Gök- deniz, onun gerçek adının Tavcan olduğunu öğ- rendikten sonra ona hep "Tavcancığmı'' demeye başladı. îkisi de bundan çok hoşlanıyorlardı. Semiha, Sadi'ye köyünü ve ılgmç bu- olayı an- latmaya başladı: - O sıralarda 14-15 yaşlanndaydım. Çeşmenin önünde bütün köy kızlan sıralanıp bekleşıyorduk. Çeşmenin gerisınde de oğlanlar toplanıyor ve bi- ze laf atıyorlardı. Şakalaşıyorduk. Zaten birbın- mizi tanıyorduk. Bu çeşme başı toplantılanna "sa- mavkar" diyorduk. Oğlanlar bıze her türlü şaka- yı yapıyor, bız de genelde gülümsemekle yetini- yorduk. Ama ıçlennde hoşlandığımız gençler de vardı. tlende bızı ısteyeceklerine inanıyorduk. Su sırası gelmce de üzülüyorduk. Çeşmenin ba- şmda zamanı uzatmak ıçın kovalanmızı çalkala- maya başlıyorduk. Kovaya bırkaç kez su koyup dö- küyorduk. Oğlanlar bunu beklıyorlardı zaten. Ar- kamızdaki kızlar da "Haydi bakahm, doldur ko- vanı arük!" diye söylenıyorlardı. Gençler hiç bizı kaçırmak istemıyorlar ve ufak çocuklann ellerine şeker vererek biz tam giderken kovalanmızın içine toprak attınyorlardı. Birkıya- mettir kopuyordu. Biz başlıyorduk söylenmeye... Sulan yere döküp yeniden sıraya giriyorduk. Gençler zevkten deli oluyorlardı. Samavr kar genç- lık yıllanmızın en tatlı eğlencesıydi. Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde ders yıh başlangKL Hasanoğlan Köy Enstitüsü Kunılurken 1941-1951, Tarih Vakfı, 2000, s 55 (Mustafa Günerı Arşivıj Hasan ÂJİ YüceLHaşaaoğbuı'da. KLASIKLER HasanAiYücel'ın bakanlığa geldıkten sonra yap- tığı ilk önemli iş, 1939 Mayıs'mda Bırıncı Türk Neşriyat (Yayın) Kongresı'ni toplamak oldu. Kong- rede dünyaca tanınmış olan klasiklerin ve hüma- nist kültürün temellerini oluşturan tüm yapıtlann Türkçeye çe\Tİlmesi için bir Tercüme Bürosu'nun kuruhnasma karar venldi. Amaç, aydmlanma dü- şüncesinı Türkiye'ye tanıtmaktı. Kimler vardı bu Tercüme Bürosu'nda? Nurul- lah Ataç, Sabahattin Eyuboğlu, Sabahattin Ali. Bedrettin TunceL Enver Ziya Karal Nusret Hızır ve Saffet Pala. Böyle bir kurulun Dünya klasıklennin Türkiye'ye kazandınlmasında elbette çok büyük bir rolü ola- caktı. Ama o tarıhten önce de önemli bir girişim olmuştu. O da Remzı Kıtabevı'nm kurucusu Rem- zi Bey 'in 193 7 de "Dünya Muharrinerinden Ter- cümeler" dizisini başlatmasıydı. Rernzi Bengi 1907 'de Antaİcya"da doğdu. Beya- zıt'ta Ümit Kitabevı adında ilk kitapçı dükkânını açtı. Öd yıl son- ra dabudükkân Babıâli'de An- kara Caddesi'ne Remzi Kitabe- vi adıyla taşın- dı. Remzı Kita- bevı o dönemin yazarlan için bir uğrakvebirbu- luşma yeri ol- muştu. Çevırilenn önemkazanma- sı üzerine ünlü edebiyataraştır- macısı Prof. Mustafa Nihat Özön'ün yöne- tıminde "DünyaMuharrirlerinden Tercümeter" di- zısi oluşturuldu. Yayımlanan kıtaplar ılgı uyandı- nyordu. tlk çevırılerden bır paket Dolmabahçe Sarayı'na Atatürk'e gönderildi. Ondan da bu gi- nşimı onaylayan bir mesaj geldı. Kısa zamanda çevırilerin sayısı 130'a ulaştı. Dizinin adı da "Dün- ya Yazarlan DizJsi"ne çe\Tİldi. Gençler, Batı kül- türünü ve hümanızmavı ilk bu kitaplardan öğren- diler. Bunlar Aydmlanma'nın ilk örnekleriydi. Bu dizi Milli Eğitim Bakanlığı'nın Klasikler Dizisi'ne de örnek oldu. Mıllı Eğitim Bakanlığı'nm olanaklan elbette ki Remzi'nin olanaklannm kat kat üstündeydı. Yü- cel bu ilk girişimleri göz önünde tutarak yeni bır proje oluşturuurıasma karar verdı %e Türk kültü- rüne Dünya Klasikleri'ni kazandrrdı. Sadi, llköğretim Genel Müdurlüğü'ndeki çahş- malannın yanı sıra Tercüme Bürosu'na da gidip gebneye başladı. Zaten Enver Zıya Karal'ı. Saba- hattin Ali'yı yakından taru- yordu. Saba- hattin Eyu- boğlu ile de kı- sa zamanda dost oldular. Sabahattin Bey bir yan- dan Köy Ens- tıtülerinin ge- lişmesıyle ya- kından ılgıle- nıyor ve ılen- de oralarda göre\ almayı düşünüyordu. İsmail Hakkı Tonguç kendi- sine enstitülerdeki doğal yaşamı anlattığı zaman Sabahattın halkçı rüyalannın gerçekleşmesını gö- rür gıbi oluyordu. Tonguç bır gün ona: - Sabahattin, dedi, çok yakında Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nün yüksek bölümünü açacağız.Orada güzel sanatlara yer ayıracağız. O zaman senın haf- tada birkaç gün Hasanoğlan'a gelip ders vermenı rica edeceğim. Belki kardeşin_pedn Rahmi'ye de orada bır iş yarahr, kadroya ahnz. Tarihin en büyük casusluğu: Çiçeron 1 Ç\ A A\üında dünyada tünelin ucu J. JS H" T görünmeye başladı. Sa\'aş ar- tık sonuna yaklaşıyordu. Ankara Büyiikelçili- ğı İngilızler ıçın çok önemli bırgörevdi. Çün- kıi o dönemde Ankara hem Ingıltere ıçın hem deAlmanya ıçın üzerınde tıtızhkle durulan bır yerdı. HitlerbuyüzdeneskiBaşbakan VonPa- pen 'ı Ankara 'ya göndermıştı. IngılizBüyükelçısi 'nin çoksevdığı, yakışık- lı bır kavası vardı. Amacı büyük bır \iırgunya- parak zengin olmaktı. 1yı de kavas ve şoför aylığıyla nasılzengm olunurdu 0 Elıazaya da tlyas Bazna admdaki bu genç odacı, aylarca bu işe kafa vorduktan sonra şöyle biryol bul- du. Büyükelçinin kasasındaki gizli belgelerin resimlerini çehp bunlan Almanlaraya da Sov- yetler'e satmak' İlyas hıçbir casusluk örgütünün adamı de- ğıldi. Özel girişimciydı Karannı verdı, bun- lan Almanlara satacaktı Ama kıme' ? Aklına Birınci Kdtıp Jenkegeldı. Kendısinden rande- vu almavı başardı ve Janketer ın kapısı bır akşam İlyas 'a açıldı. Bırıncı Kdtıp böyle bir önerı üzerine şaşkına dönmüştü. Çiçeron her defasında Almanlara değeri bi- çılmez belgeler getiriyor ve parça başına 15 bın Ingilız Lırası alıy ordu. Parayı bozdurmuş, yaşam tarzını değiştirmişti. Çiçeron gızlediğı 300 bin Ingiliz Lirası 'm savaş bitınce ufakufakbozdurmaya kalktı. Bır süre sonra Istanbul Emmyet Müdürlüğü yet- kılileri kendisini tutukladılar. Paraların sahte olduğu anlaşılmıştı' Hködenen 20 bın Ingiliz Lırası 'ndan sonra verilenlerin hepsinın sahfe olduğunu anlayınca İlyas baygınlık geçirdı.'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle