Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2005 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Ucu Açık Uzun Bir Yol!
"Iki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece"
Ucu açık bir görüşme olurmu? Olur! Ama daha
görüşmeye başlamadan, "bizseninleyıllaryılı ko-
nuşacağız, tartışacağız, benim istediklerimi yeri-
ne getireceksin, her baskımızt hazmedeceksin,
AB'li olmaya yakışacak bir duruma geleceksin
sonra, evet sonra ne olacak?"
Hiçbir şey olmayacak! Yıllar boşuna geçmiş ola-
cak, sen ülkeni, halkını AB'li olacağız diye aldata-
caksın, ne istenirse vereceksin, kısacası AB'ye
teslim olacaksın... Bir gün gelir beni içlerine alır-
lar, yirmi beş otuz sayısına çıkmış Avrupalı ülkele-
rin yanında bana da yer veririer diyerek, bekleye-
ceksin!..
On yıl mı, yirmi yıl mı sonra, her şeyin bittiğini
sandığın anda, AB kapılannın önünde sonucu bek-
lediğin anda, karşındakiler "dur bir de halkoyla-
ması yapalım, bakalım AB halkı ne diyor" diye-
cekler. Yazgına küs deyip seni orta yerde bıraka-
caklar... Ne var ne yok her şeyini teslim etmişsin;
onurun, saygınlığın eksilmiş, değerli zaman elin-
den gitmiş, kalakalmışsın öksüz bir çocuk gibi...
Âşık Veysel ne güzel yazmış "Iki kapılı bir han-
da gidiyorum gündüz gece". Bir kapıdan girersin,
ötekisinden çıkarsın!
Bir aldatmacaydı, bir kandırmaca!.. Ama Türk hal-
kını AB'li olacağız diye yıllarca uyutanlar daha işin
başında gerçekleri biliyorlardı?. Ama AB istekleri-
nin bir bölümünü benimseyip uygulamak işlerine
geldi? Anayasayı kendi kafalarına uydurmak, sı-
lahlı kuvvetlerin etkisini azaltmak, gerici tutumla-
ra meydan açmak, "Avrupalıyız, Avrupa uygarlı-
ğındanız, herşeyimizle uyganz" görüntüsüyle Ata-
türk Türkiyesi'ni tanınmaz biçime sokmak... Ne-
yimiz varsa ona buna satarak savarak ucu açık bir
yolda bilinçsiz bir yürüyüşe zorlanmak... Bunu da
bir başarı gibi dosta düşmana kabul ettirmeye ça-
lışmak...
AB ile karşılıklı oturup konuşmak bile bir başa-
rı! Kime göre, size bize göre değil. Türk halkının
yararı, mutluluğu, sağlamhğı için değil, belli bir ke-
simin çıkarı için, o çıkarı, on yıl, yirmi yıl daha sür-
dürmek için!..
Âşık Veysel "Iki kapılı bir han" demiş. Kırk yıldır
kapısında beklediğimiz Avrupa bizlerden çok da-
ha açıkgözlü, çok daha dürüst; baksanıza "senin-
le görüşeceğiz belki, ama sonu yok, sonu sıfır" di-
yor! Ama, acınası bizler, hangi onursuz bir çizgide
hapsedildiğimizi, birtürlü anlamıyoruz!..
Oğlumuz
Hüseyin Can,
dünyaya hoşgeldin,
yaşam sana mutluluk versin.
Emine - Celal FARAÇ
30 Eylül 2005
Samatya Hastanesi - İSTANBUL
Siz hiç birden fazla
kişiyle aynı anda
cepten yazılı sohbet
etmediniz mi?
Son 6 ay içinde
TurkcellMessenger
servisini hiç kullanmadıysanız,
bu ay Denemesi Bedava!
Kaydolmak için OENE yazın,
2777'ye yollayın.
Ekim ayı boyunca TurkcellMessenger'ı
ücretsiz kullanın. Destekleyen telefon
modelleri veayrıntılı bilgiTurkcellExtralarda,
www.turkcell.com.tr'de.
Lozan'ın întikammı Alıyorlar...
Doç. Dr. Hüner TUNCER
A
vrupalı devletler, Lozan Antlaşma-
sı'yla yitirdiklerini, Türkiye'nin
AvTupa Bırlığı'ne üye yapılması-
nın karşılığında, teker teker geri
alacaklardır. Böylelikle, LordCur-
zon'un. Lozan"daki öngörüleri gerçekleşmiş ola-
caktır Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda Avrupa'run
tüm büyük güçlerini dize getiren ve onlara tüm
isteklerini kabul ettiren Atatürk Türkiyesi'nden
arük ıntikam zamanı gelmıştır. Bu. doğaldır ki açık-
ça dile getirilmemektedir; ancak. Batıhlann söy-
lemlerinın satır aralanndan anlaşılan büyük öl-
çüde bu olmaktadır.
Yirmi birinci yüzyılda, iktidardaki AKP hükü-
metı. "gizfi djplonıasi" uygulayarak( *), parti mer-
kezinde "kapalı kapılar ardında" ve görüşmele-
re dışişlen bürokratlannı da almayarak Türki-
ye'nin AB'nin görüşme koşullannı kabul ettiği-
ni 3 Ekim 2005 günü Türkkamuoyuna açıkJamış-
tu". AB'ye giriş koşullannın başında, üye ülkele-
rin demokrasi rejimine bağlı olmalan gelmemek-
te midir?.. AKP hükümetinin uyguladığı ne tür
bir demokrasi rejimıdir ki TBMM'yi, muhalefet
partilerini ve kamuoyunu devre dışı bırakarak, ül-
kemızın kaderinı doğrudan ilgilendiren bu çok
önemlı soruna ilişkin karan tek başına, totaliter
rejimlerdeki uvgulamalara benzerbir biçimde al-
mıştır!. TBMM'nın. muhalefetin, basın-yayın
organlannın ve kamuoyunun içeriğine ilişkin hiç-
bir bilgı sahibi olmadıklan bir "görüjme çerçe-
ve belgesi1
" kabul edılmiştir. Bu çerçeve belgesi-
nin, ben hükümet yetkililerince de gereklı özen-
le ve tıtizlıkJe bu denli kısa bir sürede irdelene-
bildıği kanısında değılim. Zaten Sayın Başba-
kan. "Bir kez görüşmelere başlayahm; arkası na-
sıl oisa daha sonra gefir" zıhnıyetıyle hareket et-
memektemıdır'7
..
Dış politika. uzun süreli bir süreçtir; günlük ka-
rarlarla yürütülemez. Bu sürecin, aynca, sürek-
lılıği vardrr. Devletlenn uluslararası toplulukta ıtı-
bannı belırleyen önemli dış politika kararlan,
aceleyle ve "adeta" "vangından mal kaçınr" bi-
çimde alınamaz. Hükürnetler gelip geçıcidir; AKP
hükümetı de, ilelebet iktidarda kalmayacaktır,
ancak bu hükümetm aldığı kararlar, bundan son-
ra iktidara gelen hukümetleri de bağlayacaktır. Bu
nedenle. devlet yönetimindebulunanlann, bıraz
ciddıyetle dış politikaya yaklaşmalan ve sürek-
liliği olan devleti bağlayıcı nitelikte kararlar al-
dıklannı hiçbir zaman göz ardı etmemeleri gere-
kir. Küreselleşme çağında, artık yalnızca devlet-
ler aracılığıyla değil; hükümet dışı kunüuşlar,
çokuluslu şirketler, uluslararası ve bölgesel ku-
ruluşlar aracılığıyla da diplomasi yürütülmekte-
dir. Günümüzün dıplomasısi, öncelikle kamu-
oyunu hedef alan bir diplomasi yöntemidir Eğer
AKP hükümeti, AB'ye ilişkon aldığı çok önem-
li bir kararda Türk halkını göz ardı ederse, o za-
man küreselleşme çağının gereksinmelerine kar-
şılık vermeyen birdavranış biçimi içinde olur. AKP
hükümeti, bunun vebalini ileride tarih önünde
vermeye hazu" olmalıdır!
Bılindiğı gibi, "kanrooyuna yönelik diptoma-
si" anlayışı çerçevesinde, AB anayasasının, yal-
nızca hükümetler tarafindan onaylanmasıyla ye-
tinilmemış; bu anayasanın kabul edilir olup ola-
mayacağı Fransa'da ve Hollanda'da halklara so-
rulmuştur. Işte, gerçek demokrasi budur!
1856 yılında imzalan Paris Banş Antlaşma-
sı'yla Avrupa devletler topluluğunun eşit bir üye-
si olarak kabul edilen Osmanlı tmparatorluğu'nun,
daha on dokuzuncu yüzyılın ortalannda bir Av-
rupalı devlet olduğu kabul görmemış midir? Tür-
kiye, yirminci yüzyılda Avrupa Konseyi'nin ku-
rucu üyelen arasında yerini almış; NATO'ya ka-
bul edihniş ve Batı Avnıpa Birlıği'nın de üyesı
olmuştur. O zamanlar sessiz sedasız, onuruyla bu
kuruluşlann üyeliğıne kabul edilmiş olan ülke-
mızin; bugün AB'ye üyehk sürecinde, hem de Türk
insanının onuru çiğnenerek alınmış olan AB'yle
üyelik görüşmelerine başlama kararına ilişkin
oİarak AKP hükümetinin attığı zafer çığlıklan ne
anlama gehnektedir?..
"Küresdfcşme'' adıyla dünya ülkelerine Ban'nın
sunduğu *yeaienıperyaliznı"inbir kurbanı olmak
üzeredir Türkiye. Ülkemiz, üzülerek söylemeli-
yun kı, bu"çok alanda bugün AB'nin kriterlerine
uyum sağlayabilecek bir durumda değildir. Bu ne-
denledir, AB ile yürütülecek olan görüşmelerde,
AB ülkelerine kıyasla birçok alandaki eksiklik-
lerinin bilincuıde olan ülkemiz görüşmecileri-
nin, üyeliğimızi yitirmemek pahasına, Batıhlann
bize diretecekleri her koşulu büyük ölçüde kabul
etmek durumunda kalacagını rahathkla söyleye-
biliriz.
AB'nin öne sürecegi koşullann başında, dogal-
dır ki siyasal sorunlar ve bunlann başında da
"Kıbns sonınıT gelecektir. Halen var olan "Kıb-
ns Cmnhuriyeti"nin Türkiye tarafindan tanın-
masına değin sürecek olan süreçte, Türk göriiş-
mecilen, acaba Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin
bugüne değin bir devlet politikası olarak savun-
duğu "Kıbrıs poötikası't
nı değiştirmek zorunda
mı kalacaktır17
.. Öte yandan, Türkiye'yi kıskacı
içine alan AB ülkeleri, ülkemizi denetimleri al-
nna sokacak, çeşitli nedenlerle iç işlerimize mü-
dahale edecek ve örneğin, "azmhklar" sorunu-
nu öne sürerek ülkemizin nihayette beha de par-
çalanmasına neden olabilecektir.
Avrupalı devletler, on dokuzuncu yüzyılda yap-
mış olduklan gibi Türkiye'ye de "Hasta Adam"
muamelesi yapmaya başlayacaktır. Böylece, Ata-
türk dönemınde kendilerine başkaldmnış olan
ve onlann onurlannı bü>ük ölçüde kırmış olan
Türkiye, yine onlann deyimiyle, uluslararası top-
lulukta "hak ettiğj" yeri alacaktır.
Yazunı bitirirken, son sözlenm "medya"yadır.
Özellikle. özerk bir kurum olduğu varsayılan
TRT 2'de 3 Ekim günü seyrettiklerimiz, sağdu-
jıılu Türk uısanının adeta kanım dondurmuştur.
Ülkemizin en itibarlı üniversitelerinden biri sa-
yılan ODTÜ öğretim üyelerinden birkaçı, saat-
lerce TRT 2'nin yayınlarında boy göstermiş ve
adeta hükümetin sözcülüğünü yaparak akade-
misyen nitelikleriyle hiç bağdaşmayacak bir dav-
ranış \e söylem biçimi içinde olmuştur. Bu öğ-
retım üyeleridir ki Türk gençliğini ve kamuoyu-
nu tarafsız bir biçimde bilgilendirmek ve bilinç-
lendirmek görevini üstlenmişlerdir!.. Bu öğre-
tim üyeleridir kı öncelikle Atatürkümüzün ılke-
lerini ve devnmlenni Türk öğrencilerine benim-
setmek ve "Atatürkçühık" anlayışı çerçe\esinde,
onlan onurlu. dürüst ve başı dik birer vatandaş
olarak yetiştirmek göre\iyle, "profesörlük" mev-
kiine yükseltılmışlerdır!.. Buradan ülkemizin
Meclisi'ne. muhalefetine, özellıkle basın-yayın
organlanna, üniversitelerine, hükümet dışı kuru-
luşlanna ve sağduyulu halkına var gücümle şöy-
le seslenmek ıstiyorum: Bu gidişata "dur" de-
menin artık zamanı gelmedi mi?..
(*) "Gizlidiplomaa'', Birinci Dünya Savaşı'na
değin olan dönemde, Avrupalı hükümdarlann ve
onlann özel temsılcilenrun. halklanndan gizli
olarak birbirleriyle yürüttükJen görüşme yönte-
mine verilen addı.
Bahriye Uçok'u Anarken
Ayşe GUROCAK
B
ugün ülkemizde si-
yasal, sosyal ve kül-
türel ortamda "Ka-
dının adı yok" şeklinde tar-
tışmalar vardır. İstisnalan
katmazsak, bu görüşlerin
doğruluğu kesindir Bu du-
rumu; Cumhuriyetle başlayan
Aydnılanma Devriminin ül-
21. Dönem DSP Ankara Milletvekili
kenin her köşebaşına kadar
ulaştınhnamasına bağhyo-
nun. En ilerici adım ve aö-
hmlan, "yiicedeğerferi" ko-
ruma adına engelleyerek ya-
ratılabilecek çağdaş bir ül-
keyi körtopal birduruma dü-
şürmüş ohnak. bizim en bü-
yük eksiğimiz olmuştur. Bu
ekstklıklen zamanında gö-
ren, onlara karşı eleştırel ba-
kış geliştiren, bu bakışlannj
en anlaşıhr, en yalın ve en il-
keh biçimde savıınan insan-
lannuz da yok değildir. Ka-
ranlığuı korkunç derinlikle-
rini yanp o yanklardan içe-
riye aydınlığuı narin ve ka-
BK.'MDı
Onemli hatirtatma:
TurkcellMessenger •
•irıvii ve Synbınn i^lf
sıstemıne sahıp cıhaz
*• ;jt)«ını!abt!me'KÎt^r •-.
FATURAU
TURKCELL
rariı oklannı sızdıran; o sızm-
tılarla karanhğı masmavi bir
aydınhğa dönüştüren ve ya-
ratılan o aydınlıktan kaça-
rak, ona tahammül göstere-
meyenlerin paslı hançerle-
riyle kurban edılenler de var-
dû-. tşte bu yiğit insanlardan
bın olan BahriyeÜçok, uğur-
suz eller tarafindan bir 6
Ekim'de aramızdan kopanl-
mıştır. Ne yazık ki gidenle-
rin arkasuıdan söylediğimız
'aydmhk nutuldan' dışında
fazla da bu şey yapılama-
mıştır...
Oysa gidenlerle gitmeyıp
kalan, ancak varlığuıdan ha-
berdar olmadığımız için ar-
şivlerde kendi başlanna du-
ran, gerçekleştirihnesi gere-
ken nice düşler, umutlar var-
dır. O düşlerin avnntılanna
inmek. o düşlerle yeni insan-
lan buluşturmak, o umutlar-
dan yeni insanlar yaratmak
gerekmez mi? O insanlan
uğurlamaktan çok. ağirlama-
mız daha anlamlı ohnaz mı°
Bahriye Üçok'u bir hazan
mevsiminde bağnazlığın kör
baskısına kurban vermiş, ha-
zanın hüznünü matemimiz-
le sarmalayıp "vaşatacağız'
inancıyla gömmüştük. Onu
toprağa verirken, bir bakıma
onu toprağa götüren söylem-
lerini de, ej'lemlerini de göm-
müş oluyorduk. Oysa, Cum-
huriyet devriminin bu köşe-
taşını ağırlamamız gerekmez
miydi?. Ölüm yüdönümle-
ri olmamahydı onunbize uğ-
ramasını veya bizim onu ağır-
lamamızı sağlayan... Işte bu
düşüncedenhareketle, uğur-
ladığımız büyük bir değen
geriye buaktıîdanyla ağu-la-
mak istedim sizlerle.
Hangimiz onun, bugün bi-
le güncel olan konulan cesur
bir şekilde dile getiren ve sa-
vunan iikeli mücadelesinden
haberdanz? O Üçok ki. ka-
dın haklan için, Mustafa Ke-
mal'in aydınlık Türkiyesi
için, çağdaş bir eğitim orta-
mı için ve en önemlisi de si-
yasallaşmış din anlayışından
annmış Islam anlayışının ge-
çerh' olması için çırpınıp dur-
muştur.
"Kadın haklan ile ilgili
Arap >anmadasındaki dev -
rimHz. Muhammed'inbuy-
ruğuyla olmuştur. Onu Ba-
tı'daki örneklerini büyük
farkla aşarakgeüştiren siya-
siliderse MustafaKemal'dnf
diyen odur. "Hacda ibadet
adına kurban kesip sonra o
kurbanlanSuudi dozerleriv-
k kanşörarakisrafedhoriar.
Chsa o kurbanlar, ülkemiz-
de kesilerek ihtiyaçlar ora-
nında dağı&ursa İslam açı-
smdandahadoğrudur" diyen
de. Atatürk'ün büstlerine sal-
duanlara karşı cansiperane
duran da, üniversitede bilim-
sel düşünceyi askıya alacak
fikirlere karşı çücan da odur.
"Dinsdbir baskı,gün geç-
tikçe ağırüğını artürmakta
\egerçekbffinçü Müsiüman-
btrla fanatikleşmiş yurttaş-
vüzünden bağlargevşemeye,
hatta kopmaya başlamışar"
diyen de
*Pek acıkür ki de\1et büt-
çesinden bir dinin yalnız bir
mezhebi için büyük masraf-
lar yapılması. tslamın öteki
mezheplerindeki >urttaşla-
nn ü\v\ evlat psikolojisinige-
nştirecektir" diyerek bugü-
nüogündentaruşandaodur .
Aylardanberi, Türkiye'nin
ekonomik, siyasal ve top-
lumsal hiçbir sorunu yok-
muş gibi, üniversitelerde, bir
başörtüsü sömürülüp dur-
maktadır. Türban demiyo-
rum; çünkü türban "saıik''
demektir, söz konusu olan
ise başörtüsüdür. Liselerde
başlan açık olan, memur ol-
duİctan sonra da memur kı-
yafeti yönetmelığine göre
başlaruıın yine açık olması
gereken bazı kızlanmız. ne-
dense, üniversite öğrenciliği
sırasında, başlannı örtmek-
te ısrar ediyorlar ve bunun,
Allah'ın emri olduğunu ile-
ri sürüyorlar. Islama göre, er-
gınleşme çağuıa gelmış kız-
lar, ev dışında, yalnız başla-
nnı değil, yüzlenni ve bütün
\
r
ücutlarmı örtmek zorunda-
dırlar. Aynca Islam, birbirle-
riyle evlenmeleri mümkün
olan kadın ve erkeklerin bir
aradabuhmmalannı vekadın-
lann erkeldere seslerini du-
\'unnalarmı da yasak eder.
Bunlan ben söylemiyorum,
Diyanet Işleri yayınlanndan
alarak sizlere bildiriyorum.
Bütün bu aynntılı, özgün
ve cesur fikirlerin varlığını
1934 yılından (kadnıa seç-
me ve seçilme hakkmın ve-
rildiği tarih) 3 Kasım2002 se-
çimleriyle birlikte TBMM'ye
giren kadın milletvekilleri-
nin etkinliklerini araşürdı-
ğımda fark ettim. 67 yıllık
bu süreçte toplam 202 kadın
millervekih Meclis'te temsıl
görevuıi yerine getirmiştir.
Bunlann hepsi benim için
önemli. Hepsi kadının top-
lumdaki yerini ilerletmeye,
geliştirmeye yönelik katla-
larda bulunmuş köşetaşı ka-
dınlardu". Ama bu köşetaş-
lanndan mihenk taşı olan
Bahriye Üçok'un ok gibi söy-
lemlerinin güncelliğini ve
geçerlilığini düşünerek tüm
okurlarla paylaşmayı bir borç
bildim. Ûğurladığımız her
değerimizi hoş geldin sıcak-
lığıyla hem evlerimizde hem
de bilinçlerimizde ağırlamak
dileğiyle...
PENCERE
Hoş Geldin Ramazan
"Bektaşilik" gibi bir insancıl felsefe, Batı'da, da-
ha doğru deyişle Musevi-Hıristiyan dünyasında
yoktur...
Sünniliğin arabesk gözünde ise "Kızılbaş" kar-
li vacip kişidir...
Bektaşiîiğin felsefesini en iyi vurgulayan anlatı-
mın mizahla dile getirilmesi raslantı değil...
Bektaşi oruç tutmuyormuş, sağdan soldan bas-
kı yapmışlar:
- Erenler ramazan ayına girdik, neden oruç tut-
muyorsun?..
Bizimki:
- Ramazan gelir gider, demiş, ben gidersem, bir
dahagelmem!..
•
Uygarlığın çeşitli tanımlan var, bana sorsalar de-
rim ki:
- Uygar toplum yaşamda mizaha en çok önem
verendir, yer ayırandır...
Mizah insan mantığının zekâyla üç kez çarpıl-
ması, aklın sıradanlığının beş kezaşılmasıdır... Fel-
sefenin geçmişteki kökenlerinedek uzanırsak, mi-
zah, Aristoteles'in düz mantığına karşı Herakli-
tes'in diyalektiğinde insan düşüncesine ufuklar
açar...
Ancak ilginçtir; Batı'da ne bir Nasrettin Hoca
var..
Ne de Bektaşi..
Ikisi de Anadolu toprağında yetişmişler!..
Ikisiyle de övünebilirsiniz!..
•
Yalnız bugünedek birtürlü sökemediğim birso-
ru işareti kafama çengel gibi takılıdır; belki de Os-
manlı dehasıdır; ama, bunca mizaha düşkün, ba-
nşa aşılanmış Bektaşi'nin Yeniçeri ocağında işe ne?..
Biliyorsunuz, Yeniçeri ocağının inancı Bekta-
şilik..
öteki adıyla Kızılbaşlık!..
Kendine özgü bir ilginç mizah mı bu çelişki?..
Sen şu Osmanlı'daki muzipliğe bak!.. Hıristiyan
çocuğunu devşirip Kızılbaşlığa aşıladıktan sonra
küffann üstüne salıyor...
Yeniçeri budur!.. Demek ki kimi zaman Tarih Ba-
ba'nın ta kendisi mizahçı olabiliyor...
•
AB ile "ucu açık" müzakere sürecine gimrıemi-
ze bir tek Avusturya taş koymuştu. Sonunda çe-
kincesini kaldınnca bizim medya kendinden ge-
çip allı pullu başlıklar attı:
- Vıyana kapılannı bu kez açtık..
- Vıyana'yı düşürdük..
- Avusturya pes etti..
Bilindiği gibi yeniçeri geçmiş yüzyıllarda Avru-
pa'yı fethedecekken Vıyana kapılanndan dönmüş-
tü..
Çok şükür, bu kez zaferi(!) kazandık.. mı?..
Yeniçeri'ye sordum:
- Gazeteleri okudun mu, bu kez zaferi kazan-
mışsın...
Kavuğunu çıkarıp usturayla tıraşlı kafasını ka-
şıdı:
- Abi, dedi, bu kez Ingiliz yanımdaydı...
•
Alevi-Bektaşi töresinde oruç tutulmaz...
Bektaşi'ye sormuşlar:
- Ne biçim Müslümanlık bu?..
Yanıtlamış:
- Biz de AB'ye benziyoruz..
- Nasıl?..
- Eloğlu Avrupa'da serbest dolaşımını yasakla-
yıp Türk'ü bağnna basıyor ya, biz de orucunu tut-
mayıp ramazana hoş geldin diyoruz...
UMAY YAYINLARI
TÜYAP KİTAP FUARINDAYIZ
8-1 6 Ekim 2005 - 2 \o lu Sjlon \'o: 61 I/A
Konuşmacı
Konu
Yer
Tarih
Saat
KONFERANS
: Metin AYDOĞAN
: Küreselleşme, Türkiye ve
Büyük Ortadoğu Projesi
: TÜYAP Kitap Fuan
Heybeliada Salonu
: 16.10.2005 Pazar
: 1 3 : 1 5 - 14:15
IMZAGUNU
Kemal Evcioglu
9 Ekim 200S, Saat : 14:00 - 17:00
16 Ekim 2005, Saat : 14:30 - 18:00
Yalcın Kaya
15 Ekim 2005, Saat : 14:00 - 17:00
Metin Aydogan
16 Ekim 2005, Saat : 14:30 - 18:00
* Bitmeyen Oyun
* Yeni Dûnya Dûzeni Kemalizm ve Törkiye
* AvTupa Birtiğinin Nereandeyiz
* Ekonomik Bunaiımdan Ulusal Bunalıma
* Antik Çağdan Küreselleşmeye Yönetim
GelenekJeri ve Tûrkler
* Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı
* Türkiye Üzerine Notbr
* Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite
* Bûyûk Ortadogu Projest
* Bozkırdan Do|an Uygarlık - Köy Enstitüleri
O.lilAll i l 14 - l;
ax: 0.2.52.464 4 I V,
c- nı.iıl: unıayyayinlariC" yahoo.conı
www.umayyayinlari.toin
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı
günlük sivil toplum gazetesi
BİZİM GAZETE
tarafsız haberierı, ıtginç röportajları, araştırmalan,
köşe yazılan ve ülke sorunlannı yansıtan
raporlanyla 10 yıldır okurlanyla el ele...
Tel: 02125119494- Abone: 02125138300