20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2005 PERŞEMBE 14 J V U J L J J . L J J \ kultur(gcumhuriyet.com.tr Tuna Otenel Akbank 15. Caz Festivali kapsamında cumartesi akşamı Babylon'da Ustalara saygıniteliğinde...BÜLENT ERGÜDEN Caz piyanisti ve saksofoncusu Tuna Ötenel'in dördüncü albümü 'How Much Do You Love Me?' Aura Müzik etiketiy- le çıktı. Ötenel'ingeçmişini, Ankara'da ilk caz çaldığı yılları müziğine yansıttığı al- bümde, klasik cazın dışına kesinlikle çı- kılmıyor. Albüm 2005 yılında değil, san- ki 6O'lı yıllarda kaydedilmiş gibi. Öte- nel'e kendi kuşağından usta gitarist Ne- şet Ruacan, bir sonraki kuşaktan trompet- çi Imer Demirer, kontrbasçı Kürşat And, davulcu Ateş Tezer eşlik etmiş. Aslında topluluk, birbirleriyle müzik yoluyla soh- bet eden yakın arkadaşlardan oluşmakta. Uzun yıllar caz orkestralarında, caz bar- larda birlikte çalmışlar. Dahası birlikte yetişmişler, birbirlerini yetiştirmişler. Bu albümü tek çahşta kaydetmeleri, bu bakım- dan çok da şaşırtıcı değil. Müzikte postmodern dönemin özellik- lerinden biri de eskiye rağbet oldu. Her tür- lü coğrafyadan, ulaşılabilen her türlü za- mandan müzikler gündeme geldi. Ancak genelde sistemin sanat anlayışıyla, sanat- çılann sanata bakışı hiçbir zaman aynı ol- madı. Sistem eski-yeni her şeyi satmak isterken, müzisyenler bilimin, kültürün, insanlığın ulaştığı yerleri değerlendirdiler. Sözgelimi Rönesans ve Barok dönemle- re ait müzikler tekrar araştınldı. O dö- nemlerin üsluplanyla, çalgılanyla yeni bir Rönesans, Barok anlayışına vanldı. Bu da müzik adına önemli bir gelişmeydi. Tari- hi yüz yıl civannda olan caz müziğinde de benzergelişmeler oldu. Ünlü caz trompet- çisi Wynton Marsalis 1920'li yıllann ca- zını araştırdı. Köklere dönerek caza yeni bir soluk getirdi. Yani artık müzik sadece ulaştığı yerler açısından değil, çok daha geniş, çok zamanlı olarak düşünülmekte. İlk kez çalıyormu; glbl... Bütün bunları anlatmamın nedeni, albü- me gelebilecek önyargılı 'yenilikçi olma- ma' eleştirisi olasıhğı. Zaten yenilik tek başına iyi müzik anlamına gelmez. Ayrı- ca Tuna Ötenel ve arkadaşlannın müziğe başladıklan ortamlarda caz çok yeniydi. Onlar da böyle bir duyguyla, yani ilk kez çalıyormuşçasına heyecanla çalmaktalar. Rock müzik nasıl 70'li yıllarda bittiyse, C,az muzısyenı Tuna Ötenel 'How Much Do You Love Me?' adlı son çalışmasıyla ustalanna bir selam gönderiyor. Albüm, Türkiye'de cazın ulaştığı yerler açısından bir gösterge niteliğinde. caz da 6O'lı yıllarda altın devrini tamam- lamıştı. Bu yıllardan sonra deformasyon, başka müzik türleriyle kaynaşma hızlan- dı. Bu nedenlerle klasik cazda ısrar etme, tutuculuk değil, tersine radikal bir tavır ola- rak da düşünülebilir. Kronolojik zaman anlayışı çoğu zaman yanılır, iyi müzik ta- rihin neresinde duruyorsa dursun önem- lidir. Albüm, aynı zamanda cazın Türki- ye'de nerelere geldiğinin bir göstergesi gibı. Albümdeki 10 parçanın biri dışında hep- si Tuna Ötenel bestesi. ilk parça 'F Blu- es' tabanca gibi patlayan bir ritmle açılı- yor. Neredeyse büyük caz orkestrası so- undu yakalanmış. Müzisyenler teker teker solo yaparak dinleyiciye merhaba diyor- lar. Sanki bir caz kulübündeyiz ve yanı- mızda çalıyorlar gibi samimi bir atmosfer var. Düzenleme mükemmel, belli ki bun- dan sonraki parçalarda her şey yolunda gi- decek. Ardından gelen 'Eski Günler' caz samba ritminde. Yani klasik cazda da var olan Latin (özellikle Brezilya müziği) et- kisi. Caz müziği bilindiği gibi Afrika ve Avrupa müziklerinin kanşımıyla oluştu. La- tin müzikleri ise Afrika, Avrupa ve yerli (Inkalar gibi) müziklerinin kanşımıyla bi- çimlendi. Iki ortak payda, bu müzik tür- lerini her zaman bir araya getirmiştir. San- ki 6O'lı yıllarda bir müzikholde caz orkest- rası çalıyor, insanlar da dans ediyorlar gi- bi. Neşet Ruacan gitanyla arkadan nakış işler gibi eşlik ederken harikalar yarat- makta. Albümün üçüncü parçası olan 'Waltz'79' elbette Viyana valsleri gibi bir parça değil. Caz vals ritmindeki bu çalış- mada Ötenel'in çok uzun bir saksofon so- losu var. Albümün tamamına hâkim olan yumuşaklık, akıcılık. zarafet bu parçada iyıce belirgin. 'Kapalı Kapılar'da solist olarak tmer Demirer var. Imer sanki trom- pete ruhunu üfler gibi; hissetmeden hiç- bir nota çalmıyor. Miles Davis, Chat Ba- ker gibi hayranı olduğu ustalara yakınlı- ğı hetnen dikkat çekmekte. Zaten albüm, biraz da ustalara saygı niteliğinde. 'tmbat' adlı parçada Ötenel, solo piyano çalarken klasik piyanistliğinin getirdiği sağlam tek- niğini, tuşlara vurmasındaki hassasiyeti- ni açıkça göstermekte. Sesler denizden gelen bir rüzgâr gibi akıcı ve temiz. Im- bat rüzgârı küçük dalgalan müziğe taşır gibi. Nostaljik bir tema sürekli genişleye- rek içimize işliyor. Fransız izlenimci mü- ziğinin tınılan caza yansımakta. İzlenim- ci tarzı albümün genel karakterine fazla- sıyla uymuş. Neşeden hüzne geçlşler Albüme adını veren 'How Much Do You Love Me?' ise nostaljik bir balad. Cazda ağır tempolu şarkı anlamına gelen balad, müzisyenlerin ustalıklannı göster- diklerien önemli biçimdir. Tuna Ötenel'in arka plandaki etkin piyano eşliğiyle Imer Demirer trompet solo çalmakta. Imer yi- ne minimalist, müzikal cümleleri açık se- çik. Hüzün müziğe damgasını vuruyor, parça bittiğinde bir rüyadan uyanır gibi oluyorsunuz. Albümün kapanış parçası olan 'Rıhtım Caddesi'ni dinlerken Ötenel'in bu beste- yi yine anılarıyla ilişkilendirdiğini anlı- yorsunuz. Gemileri çağnştıran efektif ses- ler mekân duygusu yaratmakta. Uzun so- luklu saksofon doğaçlamaları eşliğinde Rıhtım Caddesi'nde bir gezinti yapılıyor. Albümdeki parça adlannın yarısı Türkçe yansı Ingilizce. Albümün adının Ingiliz- ce olmasının nedeni, büyük bir olasılıkla yurtdışı satışlan. Keşke Türkçe olarak çok daha fazla anlam kazanan 'Beni Ne Ka- dar Çok Seviyorsunuz?' tercih edilebil- seydi. 5 7 yaşındaki Tuna Ötenel' in çocuk- suluğu müziğiyle doğrudan ilintili. Mozart da yaşamının sonuna kadar müziğine ço- cuksu saflığını, muzipliğini, oyunlarını katmıştı. Albümdeki müzikler de bir ço- cuk gibi, son derece neşeliyken birden ve korkusuzca ağlayabiliyor. Caz rutkunu bu çocuğun son albümündeki sorusuna, bakalım kaç kişi kollannı kocaman açarak 'işte bu kadar 1 diye cevap verecek. Istanbul Gölge Oyuncuları 'Tools!' ve 'Sevdalı Bulut' adlı oyunlanyla Almanya'da Istanbul'un 'gölge'si Frankfurt'a düştü... Kültür Servisi - 2001 yılında kurulan Istanbul Gölge Oyuncuları, yeni mevsimi, yeni tasanları olan 'Tools!' adlı oyunla dün Frankfurt- Hanau Uluslararası Tiyatro Günleri'nde yaptı. Topluluk, festivalde aynı oyunu 9 Ekim'e kadar oynadıktan sonra, Beşiktaş Kültür Sanat Platformu'nun ortaklaşa çalışmalar yaptığı Erlangen'e geçecek ve 10 Ekim'de Nâzım Hikmet'in 'Sevdalı Bulut'unu sahneleyecek. Geleneksel-çağdaş blreşlml Geleneksel öğeleri günümüz teknikleriyle ve modern anlayışla sahneleme ilkesiyle yola çıkan topluluk; konservatuvar tiyatro anasanat dalını bitiren Ilham Erdoğan, Didem Alpaylı Erdoğan, Erol Ozan Ayhan ıle opera anasanat dalından Nazlı Deniz Boran dan oluşuyor. Istanbul Gölge Oyuncuları'nın sahne ve giysi tasanmını Başak Özdoğan Pirim, müziklerini ise tlke Boran yapıyor. Yola çıktıklan günden bu yana, yaptıklan işin ortak bir çalışma olması üzerinde önemle duran topluluk üyeleri masa başı çahşmasından sahneye koymaya, sahne tasanmından turne programına kadar her türlü işte birlikte çalışıyorlar. tstanbul Gölge Oyunculan, Taksim Sahnesi ve Istanbul Sanat Merkezi'ndeki kısa dönemlı gösterilerinın ardından, 2002 yılından bu yana, Istanbul'da çeşitli sahnelerde oynadıklan Nâzım Hikmet'in 'Sevdalı Bulut'uyla yurtdışında katıldıklan festivallerde de Türkiye'yi temsıl ettiler. (istanbulgolgeoyunculah(S^hotmail.com 5. Berlin EdebiyatFestivali SEZER DURU Berlin'e her gidışimde bu kentteki kül- tür yağmuruna, organizasyon profesyonel- liğine, kültüre, sanata ve sanatçıya veri- len öneme, bonkörlüğe, kentin görkemi- ne hayranlık duymuşumdur. Hele kentin ikı yakası birleştikten son- ra, Avrupa'nın tani ortasında gerçekten de onun kalbi durumuna geldiği, tüm büyük kentlerin (Paris, Londra) önüne geçtiği yukanda saydığım özellikleri yüzünden artık herkesin kabul ettiği gerçekler. Bu yıl beşincisi yapılan Uluslararası Edebiyat Festivali'nin davetlisi olarak 10- 20 Eylül 2005 tarihleri arasındaBerlin'dey- dim. Dünyanın dört bir yarundan 170 ya- zann kahldığı fesrivale Türkiye'den çağ- nlı olan yazarlar Ferit Edgü, Elif Şafak ve Demir Özlü'ydü. Carlos Fuentes, Hans Magnus Enzensberger, Nobel ödüllü Kenzaburo Oe, Ingiltere'de yaşa- yan Japon Kazuo Ishiguro, Doris Les- sing, Almanya'da yaşayan Kleist ödüllü Emine Sevgi Özdamar da katılanlar ara- sındaydı. 2 bln klşilik tiyatro Yazarlar festival merkezinde bulunan 2 bin kişilik tiyatro, 500 kişilik amfi ve fu- ayede saat 18.00'den 21.00'e kadar oku- malar yaptılar. Kürsüye yazann yanında, yazan sunan ve hakkında bilgiler veren bir sunucu, bir çevirmen ve bir de yaza- nn yapıtının Almanca çevirisini okuyan oyuncu birlikte çıbyorlar. Okumadan son- ra dinleyicilerin sorulan yanıtlanıyor. Bü- tşn burilar bizim de bildiğimiz yöntem- ler. Ama bir şey vardı ki hayranlık duy- mamak elde değil, o da her okumadan önce çağdaş bir müzik topluluğunun ya da tek başına bir müzikçinin sahneye ge- lip müziğini yapmasıydı. Böylelikle hem bu genç müzikçilere müziklerini tanıtma olanağı sağlanmış hem de bütçelerine bir katkıda bulunulmuş oiunuyordu. Festi- val, Berlin festivalleri kapsamıncjaydı. Berlin festivalleri bilindiği gibi sinema, mü- zik, tiyatro, cazdan oluşuyor. Daha önce bağımsız olarak yapılan edebiyat festiva- li ise bu yıl ilk kez Berlin festivalleri kap- samına alınmış. Yazarlara Berlin'e geliş harcamalan, otel gıderleri, havaalanında karşılama. otelden festivale getirilme gi- bi hizmetler sunuluyor. Festival binası bahçesinde ise bir çadır kurulmuş. Bura- da sabah kahvalfısı, öğle ve akşam ye- mekleri, kahve, çayve her türlü içki ücet- siz olarak ikram ediliyor. Çadırda Afrika- lılara, Japonlara. Latin Amerikahlara, Hintlilere, Amerikalılara ve de doğal ola- raktüm Avrupa ülkelerinden gelen yazar- lara rastlamak ve onlarla sohbet etmek büyük mutluluktu. Bu festival süresince kentin çeşitli yer- lerindeki edebiyat kurumlan da paralel et- kinlikler düzenİiyor. Tartışmaprogramlan, şiir geceleri eksik değil. Aynca festival- de geçenyıl aramızdan aynlan yazar Susan Sontagiçinbiranma töreni de yapıldı. Bu törende yazann yapıtlanndan bölümler okundu, tanıhcıkonuşmalaryapıldı. Bina ginşinde kitap standının oluşu, davetli yazarlann kitaplannrn orada satılması, ıs- teyenın alıp yazara imzalatabilmesi de bir ayn kolaylıktı. Beni tüm etkınlik boyunca düşündürense bizün Istanbul Kültür Sanat Vakfi'nın ı^den biredebiyat fesövali düzen- lemediği oldu. BiRGüftı CumhuHytC genişagı jgfljj •&ANAT Istanbul Kültür Sanat Vakfı, 9. Uluslararası İstanbul Bİenali'ne verdikleri \ destek için Medya Sponsorlarına teşekkür eder. niwinJiM.cn/liiaMl M§ ABDİ İBKAKİM AVGAZ TURKCELL MAJMİARA SABANCI MÜZESt Picasso sergisine özel kurallar ISTANBUL (AA) - Sabancı Üniversitesi Sa- kıp Sabancı Müzesi (SSM),24Kasım2005- 26 Mart 2006 tarihleri arasında dünyaca ünlü sanatçı Pabİo Picas- so'nun yapıtlanna ev sa- hipliği yapacak. A ve B Iletişim şirketinden ya- pılan yazılı açıklamada. "Picasso İstanbul'da" adlı sergide, aralannda sanatçının Ispanya'daki ilk gençlik yıllanna da- ir çizimlerinin de bulun- duğu tüm dönemlerini kapsayan 135 yapıtın yer alacağı bildirildi. Açıklamada, eserle- rin sahibi olan Paris ve Barselona'daki Picasso müzelerinin (Musee d'art Moderne Lille Metropole ile Fundaci- on Almine Bernard Ru- iz - Picasso para el Ar- te), Picasso ve yapıtla- nyla ilgili yayımlanan her şeyin, özel telif ajanslan tarafindan de- netlenmesini şart koş- tuğu vurgulandı. Bu nedenle sergiyle ilgili tüm fotoğraf ve bil- gilerin, belli onay pro-. sedürlerinden geçmesi gerektiği belirtilen açık- lamada, kullanım hakla- nna aybn durumlan tes- pit ettiginde yasal yön- temlere başvuran bu ku- rumlann uyulmasım is- tedikleri telif kurallan- na göre; sergi hakkında basmda yayımlanacak her türlü yazı, fotoğraf ve görüntü için, eserle- rin sahibi olankurumlar- dan izin alınacak, fotoğ- raflarla birlikte verilen referanslar (eserin adı, fotografçının adı, tarih) mutlaka kullanılacak; yazılan metnin 4'te 1'indendahabüyük gör- sel kullanıldıgmda, telif ücreti ödenecek. Tablolann görselleri hiçbir şekilde çoğaltıla- mayacak, alınan izin dı- şında kullanılamayacak. Aynca, serginin görün- tülenmesi ve fotoğraf- lannın çekilmesi için özel izin almması gere- kiyor. Fransız Devpimi opera oldu • Kültür Servisi - Pink Floyd'un efsane üyesi Roger VVaters'ın uzun yıllardır merakla beklenen ve Fransa Devrinü'nin operatik hikâyesi olarak tanımlanan 'Ça h-a' (There is Hope) operası SONY BMG etikeriyle müzik marketlerdeki yerini 14 Ekim'de alacak. Albüm; operanm sözleri, ekiple ilgili yaşam öyküleri, Nadine Roda-Gil tarafından özel olarak çizilen illüstrasyonlar, operamn yapımıyla ilgili notlar içeren yaklaşık 30 sayfalık bir kartonet ve çift CD'den oluşan özel bir çevrimle satışa sunulacak. Albümün son halini ise yapımcı Rick Wentworth ve sanatçının kendisi tamamladı. Operadaki önemli karakterlere hayat veren müzisyenlerse şöyle sıralanıyor: BasBanton Bryn Terfel (the Ringmaster, the Troublemaker, Louis Capet - the King of France); uluslararası soprano Ying Huang (Marie Marianne - the Vöice of Liberty, Reason and the Republic, Marie Antoinette - the Queen of France); Amerikalı ünlü tenor Paul Groves (A Revolutionary Priest, A Military Officer); ve Nijeryah 'tek kişilik orkestra' Ismael Lo (a Revolutionary Slave). Merkez Kitaplar yaym dünyasnda • Kültür Servisi - Önceki akşam Taksim Lares Park Otel'de yapılan bir toplantıyla yeni kurulan Merkez Kitaplar başına ve yayın dünyasına tanıtıldı. Ciner Topluluğu'na bağlı olan Merkez ' Kitaplar'ın Türk yazınırun nitelikli ürünlerinin yani sıra dünyadan da ses getiren kitaplar yayımlamayı amaçladıgı bildirildi. Yazın ve basın dünyasından bırçok tanınmış kişinin katıldığı toplantıda, Merkez Kitaplar Genel Yayın Yönetmeni Deftıe Asal Er yayınevTnin kurumsal felsefesini "Yayın hayatımıza başlarken, belki her şeyden de çok, okur ve yazarlanmızla sıcak ilişkiye, karşılıkh haklara saygıya, yapıcı görüş alışverişine önem veriyor ve bir yayın 'şirketi' değil, yayın 'evi' olmak istiyoruz" diyerek özetledi. 8 Ekim Cumartesi günü açılacak 24. tstanbul Kitap Fuan'nda Merkez Kitaplar'ın "Altı Bardakta Dünya Tarihi" (Tom Standage), "Oğulsuz" (Walter Weltroni), "Bir Şapka Bir Tabanca" (Cehl Oker), "Best of Perihan Mağden" ve "Cumhuriyet'in Kara KutusuDemirel ile Konuşmalar" (Yavuz Donat) adlı ilk beş kitabı okurla buluşacak. MmunCUMOK ffiTDNUUİVU KAHVA1TIS1M ÇAĞMYOfi: "SATILIKVATAN",YENİDEN. Babalar gibi satıyorlar, vatan bitmez sanıyoriar! ERDEMİR, TÜPRAŞ, TELEKOM, GALATA(PORT) Sırada ne var? Araştımıacı-Yazar Yıimaz DİKBAŞ ve Hıcran KARABUDAK'ın sunumuyla "VATAN SATILAMAZ!" demek için 9 Ekım 2005 Pazar günü saat 10.OO'da tüm CUMOKLARI SANATÇILAREVl'nde kuşluk kahvaltısına bekliyoruz. Şiır? Her zaman... Saflann sıkı ve geçilmez olması ıçın Sen gelmezsen bir eksiğiz! Adres: Kılınçaslan Mah. Park Sok. Ho 10 (Buyukşehır Beledıyesı karşısı, Karaalıoğlu Parkı gınşı) Tel. 247 9212 Kahvaltı eden: 7.50 YTL betişım-Btlgi: Hicran KARABUDAK 2476717-2434717-05323250563-Akşam 2430080 hıcranO7{â gmaıl.com - hıcranO7Ş ttnet.net.tr - hıcrankarabudak'â hotmal.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle