Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2005 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Kaz ve Koyun Bilgisi
DERYA SAZAK, "Ankara
okulu"r\da yetişen bir gazeteci
olarak, iç ve dış olaylann yoru-
munu tarih profesörü Halil Inal-
dk'a sofmuş. Türkiye hep kay-
betme noktasında mı, gelecek
on yılda kendi politikalannı ve
gûcünü AB'ye kabul ettirme
şansı olmayacak mı? Doksan
yıllık Cumhuıiyet, ulusal çıkar-
lan konıyacakgüçte değil mi?"
sorusuna Inalcık'ın yanrtj: 5H-
bette; ama şunu yapmaymım- •'
Ermeni meselesinde daha arf
layışlı davranmak, Patriğe is-
tediği ekümenlik sıfatını tanı-
mak, Heybeliada Ruhban Oku-
lu'nu açmak sadece kayıplara
zemin hazırlamaktır. Ne Yuna-
nistan'ı ne Avrupa'yı tatmin
edebilir, ne de AB'ye gihşiga-
ranti edebiliriz. Tamamen ha-
yal."
"Kırmızı çizgi" denen, ama
sonra pembeleşip silikleşen ulu-
sal davalardan ödün verenlere
daha kesin bir öğüt olabilir mi?
"Taviz vermekle problemler çö-
zülmez. Zaafımız şu: AB 'ye gir-
mek için her şeyi kabul eder
durumdayız. Uluslararası mü-
zakerede elinizde koz yoksa,
tam manasıyla diz çökmüşse-
niz, daimakaybedersiniz... Hiç-
bir devlet antlaşmalaıia perçin-
lenmiş haklanndan vazgeçe-
mez. Vazgeçerse variığı tehli-
keye düşer, parçalanır. Sevr'e
gideriz!"
Profesörlnalcık, ne politika-
cı ne de diplomat. Ama, gü-
nün olaylannı ve gidişleri tarih
bilinciyle yorumlayınca doğru
sonuçlara kolayca varabiliyor.
Zaten "bilinç" denen kavram,
önce "bilmek" sonra da olay-
lara bakışınızı, takınmanız gere-
ken tavn, ödevlerinizi, kısacası
"kendinizi" o bilginin içine yer-
leştirmek değil midir? Dünyanın,
Avrupa ile Yakın Doğu'nun ve
kendi ülkenizin geçmişi konu-
sunda sağlam tarih bilgisi ol-
mayanlar bunu yapabilirler mi?
Liselerinde basit ve temel tarih
bilgilerinin bile verilmediği, ta-
rih bilgisine dudak bükülüp üni-
versite giriş sınavlannda ancak
seçenekli bilmece sorularına
konu edilen ve yakın geçmişin
cumhuriyetçi yorumlanna bile ki-
milerince "resmî tarih" diye alay
edilerek bakılan bir ülkede, el-
bet günün olayları sağlam dü-
şünce zemininde değerlendiri-
lemez. Işgal Istanbul'unda Pat-
rikhane'nin oyunlarını, oraca
yönlendirilen papazların Izmir
nhtımında Yunan aJayını karşı-
layışJannı bilmiyorsanız, şimdi-
ki Patrikhane'nin tutumuna doğ-
ru bir tanı koyabilir misiniz?
S a y ı n Demirel, politikadaki
deneyimsizler için vaktiyle
"ömründe iki kaz gütmemiş..."
diyerek söze başlardı. Sonra
bol vakit bulup tarih okudukça
"kaz gütme bilgisi" ile tarih bi-
linci arasındaki başkalığı gör-
meye başladı. Şimdiki başba-
kan da, YÖK'ün tutumunu eleş-
tirirken "ömründe iki koyun güt-
memiş..." diye konuya giriyor.
önlerine yem atarak kazlan su-
ya götürme ve çoban köpeği
havhavıyla koyunlan ağıla dön-
düıme bilgisizliğinin "ömründe
iki tarih kitabı okumamış..." ol-
maya göre pek zararsız kaldı-
ğını ve tarih cahilliğinin kaz ve
koyun kaybından çok daha de-
ğerii kayıplara yol açabileceği-
ni unutarak.
Daha doğrusu, bilmeyerek.
Ama, hukukta yasaları bilme-
mek gibi, devletler arası politi-
kada da tarihi bilmemek maze-
ret değildir ve bu nedenle işle-
nen hatalar affedilmez, insanı
bazen darağacına kadar götürür.
Yıın Ceket ı Y«ır)
Yüce Divan - Yargıtay Öncesi ve Geleceği...
Y
azımı bugünkü bölümle so-
nuçlandınyorum. Anayasa
Mahkemesi karma heyet ha-
lınde oluşturulduğundan için-
de hukukçu olmayan ve ceza
hâkimliği yapmayan kişiler de bulunmak-
tadır. Üstelik yargılama da tek derecelidir.
Aynı kurula karar düzeltme yetkisi verilme-
si de yargüanan kişiler için teminat oluştur-
maz. Yargılama sürecinde mahkemece ara
kararlan Öe verilebilecek olan tutuklama, el
koyma gibi tedbir kararlanna karşı başvu-
nılacak kanun yollan da (itiraz, temyiz) bu-
lunmamaktadır. Bu nedenlerle Anayasa
Mahkemesi tarafindan yapılan yargılama-
nın adil olduğundan söz edilemez. ...Cum-
hurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan,
Bakanlar, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve
üyeleri ile diğer Yüksek Mahkeme Başkan
ve üyelerinin şahsi suçlanndan kaynaklanan
tüm ceza davalan ile özel hukuktan kaynak-
lanan davalanna bakma görevi Yargıtay'a
aittir. Şahsi suçlardan dolayı bu kişileri yar-
gılayan Yargıtay'ın görevden doğan suçla-
nndan doiayı yargılamamasının, şahsi suç,
görev suçu aynmı yapılmasınnı haklı ve
inandıncı gerekçesi bulunmamaktadır. Ge-
rek 1961 ve gerekse 1982 anayasalannda
bu konuda hiçbır gerekçeye yer verilmemiş-
tir.
Anayasa Mahkemesi 'nin kuruluş amacı
Anayasa Yargısı olduğuna göre işlevinin de
Anayasa Yargısı ile sınırlı olması gerekir.
4709 sayıh kanunla anayasanın 36/1. mad-
desi değiştirilerek "adü yargüama hakkı"
temel hak olarak anayasamızda yerini almış-
tır. Günümüzdeki temel ınsan haklanndan
olan adil yargılanma hakkının gelişim ve de-
ğişimine uygun olarak Yüce Divan görevi-
nin Yargıtay'a verihnesi gereklidir... Insan
haklarmın ulaşüğı evrensel boyut karşısın-
da Cumhuriyet yönetiminde Yüce Divan'ın
deneyimli Yargıtay Ceza Hâkimleri'nden
oluşturuhnası zorunlu görühnektedir.
...Yüce Divan kararlanna karşı Ceza Ge-
nel Kurulu'na itiraz ve temyiz yoluna baş-
vurulabüir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun
evrak üzerinde inceleme yapması ve karar-
lannın kesin olması öngörülmüştür. Bu hü-
kümler ile yargılanan kişilere adil yargılan-
BİYLİKDÜZÜ
TRABZON
DfYAKBAKIR
ANTALYA
URFA
Kravat
hotRff i' "_)f
ANeErfMEPKiZ \'jy\ty\\) vim'irı/')l" I R ' ı - m i n h c / Fd [Uj \ )) r>^ *? W FnK ff)?1 7) 233 30 S'
1
İKİTEUİ OUUEÎfF'jbrH'a Altı|: (0212) W V) 5* PfMOİK OUÎI.EI (021A) 4 H 52 5«İ
İZMİÎ OUTIET CENTER: (0262) 335 57 .« REYlİKDOtfj 5AATLJ 8İNA:(0212) 87« 50 2A
KONYA M l TFPf PPM fn-?3?) ?AS 1? *»'> f
,r
>PI)t nwm (f>7«?) 673 26 M
FP/ılffiiM YAKUÎİfE AVM: (0412)233 22 2İ SQKE PRIENE COUNTRY AVM fO256) 521 7 ' ^'•
!
'NGÜIDAK: (0372) 252 17 98 SHRT (0484) 224 00 43 E! A/IĞ (0424) 238 9? V)
P4fM«M- fO4*?P) ;>ı ? *% i)i f/^prıifi fnAi}) vâ ?9 i f ¥Uî EPFĞIİ (0372) 323 79 61
RIJPSA (0224)271 63 4! ı.lPFA (f»414) 215 54 44 TPAR/^M fO467)322 32 92
'•'fA.PBAKIR: (0412)224 76 74 ANTAIYA (0242) 744 24 1*0 ':
••'•" '-" ^PFCFft! AVM
MOSIfOVA APKADIA AVM *7fO?5) 775 30 2^
manın gereği olarak çifte yargılanma hak-
kı ve güvencesi verümesi amaçlanmıştır."
Anayasa Mahkemesi'nin anayasa deği-
şiklik taslağınnı 4. maddesiyle anayasanın
148. maddesinin değiştirilmesine yönelik
öneriyle maddenin son fıkrasında Anayasa
Mahkemesi'ne bireysel başvuru (anayasal
şikâyet) görüntüsü altında Yüksek Mahke-
me olan Yargıtay ve Danıştay ikinci derece
mahkemeler durumuna düşüriUmektedir.
...Mevcut anayasal düzenlemede yüksek
mahkemeler arasında anayasal eşithk esas
aluıarak düzenleme yapılmıştır. Yüksek
yargının temel taşlannın oynatüması den-
genin bozulmasına ve çatışmalann oluş-
masına neden olacaktır. Ülkemizde Adli
Yargı iki kademeli olup bölge adh'ye mah-
kemelerinin kuruhnakta olduğu günümüz-
de Adli Yargı üç kademeli olacaktır. Ana-
yasa Mahkemesi, kendisini 4. kadame ola-
rak gönnek istemektedir. Adli ve idari yar-
gı davalı genel hukuk kültürünün yanında
özel uzmanlığı gerektiren işlerdir. Bu neden-
le, Adli Yargı'da Yargıtay 32 daire, İdari
Yargı'da Danıştay ise 12 daire halinde oluş-
turulmuştur. Her dairenin görev ve uzman-
lık alanı farklıdır. Anayasa Mahkemesi üye-
lerinin birçoğunun adli ve idari yargı dava-
lanyla ilgisi, yaknılığı ve uzmanlığı bulun-
mamaktadır. Böyle bir kurulun uzman mah-
kemelerce verilecek kararlan inceleme yet-
kisi kabul edilemez. Zira inceleme yapacak
olan merciin, karan incelenen merciden da-
ha uzman, daha bilgili ve daha donanımh
olması gerekmektedir. ...Anayasa Mahke-
mesi tarafindan gerekçeli kararlann 5-6 yıl-
lık sürelerde yazıldığı ve resmi gazeteler-
de yayımladığı görülmektedir. Anayasa
Mahkemesi'nin gerekçeli kararlan yazma
süresinin makul süre olarak kabulü de müm-
kün değildir. Mahkemeye dava açma hak-
kı sınırh olmasına ragmen işlevini yerine ge-
tiremeyen bir mahkemenın "herkesc" baş-
vuru hakkı verihnesi halinde çıkmaza gi-
receği ve işleri yürütemeyecegi açık bir ger-
çektir. Anayasa Mahkemesi 'ne bireysel baş-
vuru hakkı tanınması halinde kişilerin Av-
rupa însan Haklan Mahkemesi'ne yeniden
başvunnası önlenemeyecektir. Zira bu kez
yargı yolu Anayasa Mahkemesi karan ile
fükenecek, bu kararlara karşı Avrupa İnsan
Haklan Mahkemesi'ne başvurulacaktır.
Beklenen fayda sağlanamayacağı gibi yar-
gılama süresi de uzayacakrır. Avrupa Insan
Haklan Mahkemesi bu kez ülkemizi yargı-
lamanın ^makul" sürede bitirilememesi ne-
deniye mahkûm edecektir... Bireysel baş-
vuru (anayasal şikâyet) sisteminin kabulü
halinde her turlü ışlem ve eyleme karşı çe-
şitli yargı organlan nezdinde kademeli ola-
rak hak arama olanağı mevcut olan ülkemiz-
de tamamen yararsız, buna karşıhk Anaya-
sa Mahkemesi'nin asıl işlevı olan anayasal
yargı görevini aksatacak kadar iş yükü ge-
tirecektir.
Yargıtay, 1868 yıluıda, Anayasa Mahke-
mesi ise 1962 yılında kurulmuştur. Pek çok
ülkede anayasa yargısı Yargıtay'ın bir bö-
lümü hahnde çalışmaktadır. Her ülkede Yar-
gıtay vardır. Ama her ülkede Anayasa Mah-
kemesi bulunmamaktadır. Avrupa'da Dani-
marka, Irlanda, Hollanda, Isveç ve Norveç
gibi ülkelerde Anayasa Mahkemesi yoktur.
Fransa'da ise Anayasa Konseyı vardıı. 1982
Anayasamıza Anayasa Mahkemesi yönün-
den model olan İtalya bireysel başvuru yo-
lunu kabul etmemiştir.
2004-2005 Adli Yıl açış konuşmasında
Yargıtay Birinci Başkanvekili Sayın Mater
Kaban Yüce Divan ile ilgili Yargıtay 'ın gö-
rüşünü bir kez daha yıneleyerek:
"Yargılama birligi güçhı yargının vazge-
çilmez bir ilkesidir. Mevzuaûmızda bu ilke-
den sapmanm en önemli örneğini Yüce Di-
van oluşturmaktadır.. Yargrtaj'ın yıllardan
beri baknğı davalann nheükleri ve sa>ılan
nazaraafand^mdaYüceDKangörevmin, >ar-
güama birtiğinin bir gereği olarak, yargüa-
nacak kişiler bakunından oluşturacağı hu-
kuksal güv^nce de dikkate ahnmak suretiy-
le Yargıtay 'a verümesi zorunlu hale geüniş-
tir" şeklinde açıklamıştır.
2005-2006 Adli Yıl açış konuşmasında
Yargıtay Birinci Başkanı Sayın Osman Ars-
lan'ın dile getirdiği görüşler, yukarda de-
ğinilen kaynaklar çerçevesinde değerlen-
dirihnelidir. Üslubunun sert bulunduğu ki-
mi çevrelerce ifade edihniştir. Ancak bu
denli tartışılan bir konunun da, daha nahif
bir tarzda anlatüması mümkün ohnasa ge-
rektir. Sanınm ifadesinin gür sesi, kurumu-
nun haklılığına olan inancındandır.
Bilim Yerine Kuran Kurslan
NeCİâ TURKEL5/>o/q/Y öğretmeni
Y
azayianndabir nı engellediler. Hıristi-
gün gazeteyi
elime alır al-
maz ilk sayfadaki 8-12
yaş arası başörtülü kız-
lardikkarimi çekti. Ön-
ce Arap ülkelerinde çe-
kilmiş bir fotoğraf ol-
duğunu düşündüm. Fa-
kat yan taraftaki yazı-
yı okuyunca işin önemi-
ni anladım. Atatürk ön-
cesine döndük... Me-
ğer bütün camilerde
Kuran kurslan başla-
mış. Datça'ya bağlı ta-
til sitelerinde bile Ku-
ran kurslan veriliyor.
Körpe beyinler yıkanı-
yor, birtakım saçmalık-
larla dolduruluyor; kız
çocuklanna başlannı
bağlamalan gerektiği
söyleniyor. Herkes çağ-
daşlık yolunda ilerler-
ken, biz niçüı geriye gi-
diyoruz?!..
Amerika, bizimle oy-
nuyor. Bizim uyanma-
mızı, çağdaşlaşmamı-
zı istemiyor. Aksi hal-
de bizi sömüremez.
Türkiye'yi Islamdevle-
ti haline sokmaya çalı-
şıyor. Anımsayalım; hü-
kümet başkanı, seçimi
kazanırkazanmaz, baş-
bakan olmadan önce
Amerika'ya gidip tes-
lim olmadı mı?!.. Özet-
le "Sen beni destekk,
banaparayardmnyap,
neisterseny-apaca^m"
dediği anlaşılıyor. Ade-
ta Amerika 'nın man-
dası haline geldik!
Avrupa'da Rönesans
dönemine, yani Aydın-
lanma dönemine kadar
kilise baskısı vardı. Yö-
netimde kilise egemen
durumdaydı. Heryeni-
lik kilise tarafindan en-
gelleniyordu. Örneğin
"Dünya yuvarlaktir"
ya da "Düny-adönüyor"
diyen bilginler Engizis-
yon'da işkence görüyor
ya da ölüme mahkûm
ediliyordu. Fakat Rö-
nesans halkın uyanma-
sını ve aydınlanmasını
sağladı. Dini halkın vic-
danına gömüp, devlet
yönetimini kilisenin
baskısından kurtardı-
lar. Böylece dinin siya-
sete alet olmasını ve
ayaklar altına aknraası-
yanlarda dine saygı var.
Onlarpazargünleri kiü-
seye gidip dinsel şarkı-
lar dinliyor, söylüyor,
gerginlik atıprahatlıyor-
lar. Onlar için kilise te-
davi (terapi) ödevini gö-
rüyor. Bizde camiye gi-
din, hocarun vaazını din-
leyin; hele bayansanız
rahatlamak şöyle dur-
sun, sinirleriniz gerilir.
Saçınızın tek teli görün-
meyecek, teniniz görün-
meyecek, her yeriniz ka-
palı olacak! Sadece önü-
nüzü görebibneniz için
tek gözünüz açık olacak!
Erkekler size sataşırsa,
kabahat sizin, kesinlik-
le bir yeriniz açıkta kal-
mışür, onlan tahrik et-
mişsinizdir! Müslüman-
lıkta özellikle kadrnlara
yaşam hakkı yok, dünya
nimetlerinden yararlan-
ma yasak! Her şey öbür
dünya için, bu dünya bir
deneme... Öbürdünyada
bile cenneti erkeklere va-
at ediyor.
Din bu kadar harcan-
mamalıydı! Siyasetealet
edihnemeliydi! Dinade-
ta oy gizilgücü (potansi-
yeli) haline geldi. Herke-
sin duyuncunda (vicda-
nında) saygınlığını ko-
rusaydı oknaz mıydı?!..
Hangi îslam ülkesinde
gelişme, çağdaşlaşma
var? Atatürk'ün sağla-
dığı, bizdeki gelişmeyi
istemeyen dış güçler,
Türkiye'yi karanlığa sü-
rüklemek istiyor. Içteki-
ler de buna çanak tutu-
yor.
Amerika, üslerimiz-
den yararlanıyor. asker-
lerimizden yararlanıyor,
ülkemizi yolgeçen hanı
yapıp, Orta Asya ülkele-
rine sahip obnayı amaç-
lıyor.
Atatürk, ölümünden
sonra yavaş yavaş ülke-
nin gerileyeceğini ve ya-
bancı ülkelerin güdümü-
ne gireceğini görebili-
yordu. Ileriyi gören, ül-
kesini çok seven, akılcı
bir insandı. Gençliğe Hi-
tabe'sinde belirttiği gi-
bi, tersanelerimize giril-
di, üslerimiz işgal edil-
di, topraklanmız yaban-
cılara satılıyor, gelir ge-
tiren kurumlanmız bir-
takım kişilere özelleştir-
me teranesiyle peşkeş
çekiliyor. Baştakilergaf-
let ve dalâlet içinde. It-
halatı arttuacağız diye
tanm ve hayvancılık bal-
talandı, işsizük arttı, üni-
versiteyi bitiren evde
oturuyor, halkın büyük
bir kısmı aç dolaşıyor,
gelir dağılımında
uçurum var. Ayda 200 -
250 miryonlageçinmeye
çalışan, daha doğrusu
sürünenhalk görmezden
gelinip, milletvekili
maaşlannı arttırma
peşindeler. îşkence
devam ediyor, anarşi
hortladı! Bütün bu sorun-
lar yokmuş gibi, sanki
ülke güllük gülistanlık-
mış gibi türban sorunu
ile, Kuran kurslan ile,
imam hatipülerin ilahiyat
dışında başka fakültelere
girebilmeleri için uğ-
raşılıyor.
Lisede öğrenciyken
edebiyat kitabunızda yer
alan \\ams Emre'nın çok
beğendiğim dörtlüğü ile
yazımı noktalamak is-
tiyorum:
Derier Sırat incedür,
kıbçtao kesldncedûr,
Vanp ânm üstüne e\-
kr yapasını gelür,
Altında gayya vardır,
içi nar ile pfirdör,
\^npolgölgefiktebiraz
yatasım gelür."
PENCERE
Omüp Kısacık
Bir Roman...
Necmettin Erbakan yaşamının büyük acısını ya-
şıyor, 38 yıllık eşıni yitiren Hoca'ya "Başın sağ ol-
sun" diyor, Allah'tan sabırlar diliyoruz...
ömür göz açıp kapayıncaya dek geçiyor; elde
kalan nedir?..
Biraz kül..
Biraz duman..
Ve biraz da roman..
Her hayat bir romandır..
Peki, rahmetli Nermirt Erbakan Hanımefen-
di'nin romanı nedir?..
•
'Cumhuriyet Istanbul Haber Servisi' bu roma-
nı şöyle özetlemiş:
"Necmettin Erbakan, sekreterliğini yapan Ner-
min Hanım ile 1967 yılında evlendi. Bu dönem-
de çağdaş giyimli olan Nermin Erbakan, düğün-
de başı açık bir gelinlik giydi. Evllliklerinin ilk yıl-
lanndaki fotoğraflarda Nermin Erbakan'ın etek
boyu kısa olan kıyafetleri dikkat çekiyordu. Isken-
derpaşa Camisi'nde Nakşibendi Şeyhi Mehmet
Zahit Kotku tarafindan kıyılan dini nikâhtan son-
ra Yeşilköy'de Çınar Otel'de yapılan müzikli ve iç-
kili düğün basında yer aldı.
Evlendikten sonra Milli Görüşçü olan Nermin Er-
bakan ilerleyen yıllarda kapandı.
Nermin Erbakan eşiyle biriikte siyasette de boy
gösterdi. Fazilet Partisi kapatılmadan önce par-
tinin kadın kollannda aktif olarak görev aldı. Hat-
ta yenilikçi kanadın önünü kesmek için Abdullah
Gül'ü durdurma harekâtına katıldı."
Yaşamöyküsünde görüldüğü gibi rahmetli Ner-
min Hanım'ın hayatı, yalnız kendisinin değil, Tür-
kiye'nin de son kırk yıllık romanı...
•
Peki, bu roman bitti mi?..
Hayır, Başbakan Recep Tayyip, Necmettin Er-
bakan'a başsağlığına gitmiş, gazetelerde el ele
fotoğraflan yayımlandı...
Peki, Hoca'sının yüzüne nasıl bakabildi Erdoğan?..
Fotoğraflara yansıdığına göre buluşma gerilim-
li!.. Dostoyevski'nin romanlanndanfırlamışbirol-
gu gibi hoca ile öğrencisini ölüm birieştiriyor ve el
ele tutuşuyorlar!..
Hayatın en büyük gerçeğidir ölüm!..
Biliyoruz ki öğrenci hocasına ihanet etmiştir;
Türkiye'de Amerika'sız ıktidara oturulamayacağı-
nı keşfedince, rotasını buna göre ayartayıp Erba-
kan'ı ortalıkta bırakmıştır...
Hoca bu ihaneti unutur mu?..
Nermin Hanım'ın ölümü hoca ile öğrencisinin el-
lerini birfeştirmiştir; ama, yollannı tekrar birleştirir
mi?..
•
Rahmetli Nermin Erbakan'ın hayatı gerçek bir
roman...
Aydınlanma devrimi yaşayan Türkiye'de dinci kar-
şı-devrimin tesettürü insanlann yaşamına dayat-
ması kim bilir kaç kadının öze) hayatında romanes-
kedönüştü...
Bugün yalnız Türkiye'de değil tüm Islam coğ-
rafyasında Müslümanlar ikiye aynlıyorlar:
Amerika'ya karşı duranlar..
Amerika'dan yana olanlar..
Ne dersiniz, Kristof Kolomb Amerika'yı Islamı
ikiye ayırsın diye mi keşfetmişti?..
NOVITAS Turizm
Kastamonu-Sinop-Pınarbaşı : 3-6 Kasım
Kilikya (uçakla) : 3-6 Kasım
Konya-Mevlana :16-18Arahk
Hindistan-Nepal :6-15Ocak
Diğer turiarımızı acentemizden sorunuz.
Tel: 0212 251 28 08 (pbx)
novitasuj novitas.com.tr www.novitas.coni.tr
T.C.
KARTAL
2. AİLE MAHKEMESt
ESAS NO: 2004/370
Davacı Aytekın Sağlam vekili tarafindan davalı Ay-
nur Sağlam aleyhıne açılan Boşanma davasının alınan
ara karan gereğince; Mahkememizce Davalı Aynur
Sağlam a adresı belırlenemediğinden tebbgat yapıla-
manuş olmakla duruşma gününün gazete ile ilanen
tebliğine karar venlmış olup; Davalı Aynur Sağlam'ın
duruşma günü olan 15 12 2005 günü saat 10.30'da
mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir ve-
kil ile temsil ettırmesi, duruşmaya gelmedığı ya da
kendisini bir vekille de temsil ettirmediğı takdirde yar-
gılamaya yokluğımda devam edileceği ve karar verile-
cegi hususu davetıye yerine geçerli olmak üzere ilanen
teblig olunur. 06 10 2005 Basın: 50142
İZOCAM
İZOPAN ile daha çok ısının,
daha az yakıt parası ödeyin!
Radyatör ve soba arkasına konularak
kullanılan İzocam izopan, ısının evinizde
kalmasını ve yakıttan tasarruf etmenizi sağlar.
ww>v. izocam.com.tr
ÜCRETSİZ DAN1ŞMA HATT1
0 800 211 43 86