25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 OCAK 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 a w 3 a>61) Erdoğan dünyaya : "Türkiye'yi oçıyonts..." Açalun da ııı1 ıı olsuıt, ıırık ını kapalı mı? Elektronik posta: denizsom@cumhuriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Başkanlık sistemi padişahlığı getirirmiş... "Bıçkın Sultan I. Tavvio!" İrfan Yeni yıla girerken Prof. Dr. Leziz Onaran, ortaöğretim yıllarında okuma kitabında, yazarını anımsamadığı ve "ilim başka irfan başka; atim başka arif başka"sözünden yola çıkan bir öyküden söz etmişti. Istanbul Barosu Genel Sekreteri Avukat Hüseyin Özbek, yazarın Ömer Seyfettin olduğunu belirtti. Sıfırlama Süleyman Ekim: "Paradan altı, laiklikten yedi, -•> L demokrasiden sekiz, özgürlükten dokuz, adaletten on, kalkınmadan on bir, bağımsızlıktan on iki sıfır attık." A vrupa Birliği'nin Türkiye'yeyönelikbazıuy- gulamalarına karşı açtığı davalar AB mah- kemesi Adalet Divanı'nda kabul gören avukat Selim Sarıibrahimoğlu, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki müzakere sürecinin Kıbrıs şartına bağlı bırakılmasının Avrupa Birliği hu- kukuna aykırı olduğunu söylüyor. Söylemekle kalmıyor; bu konudaki bilgisini Dışiş- leri Bakanı Abdullah Gül'e de aktarıyor: "Kanımca Avrupa Birliği'nin Kıbrıs Rum kesimi- nin tanınması talebini 3 Ekim 2005'te müzakerele- re başlamak için bir koşul olarak ortaya koyması hukuken kabul edilebilir nitelikte değildir. Şöyle ki: Türkiye ile Avrupa Birliği arasında, Türkiye'nin üye- liği ile sonuçlanmasını öngören 1963 tarihli Ankara Antlaşması, o tarihte AB üyesi olan devletlerin ta- mamı tarafından imzalanmış ve kabul edilmiştir. Bu durumda; AB'ye sonradan üye olan Ispanya, Standstill Kuralı Portekiz, Yunanistan ve diğer ülkelerin, AB'ye gir- dikleri tarihten itibaren Roma Antlaşması hüküm- lerine göre Ankara Antlaşması'nı kabul etmiş olduk- ları, bu anlaşma ile bağlı oldukları ve ek koşul ko- yamayacakları hukuken tartışılamaz bir gerçektir. Bu nedenle, Yunanistan dahil AB'ye üye tüm dev- letlerin Ankara Antlaşması'na uyma zorunluluğu söz konusudur ve Kıbrıs şartının AB'nin ve Türki- ye'nin önüne dayatma olarak konması mümkün değildir. Bu hukuki görüş, Avrupa Birliği mahkemesi olan Adalet Divanı kararlarında yerini bulan 'Standstill Kuralı' ile de kurumlaşmıştır. AB Adalet Divanı bu konuda; 'Katma protokolün 41. maddesi uyarınca, mevcut bir hakkı geri alacak yeni ulusal sınırlamalartanzim edilemeyeceğine ve standstill yani mevcut hakların kötüleştirilememesi prensibinin uygulanacağına' karar vermiştir. Görüldüğü üzere, hukuki açıdan değerlendirme yapıldığında; Avrupa Birliği'nin anlaşmalar, proto- koller ve sair mevzuat hükümleri çerçevesinde üze- rine düşen tüm yükümlülükleri yerine getiren Tür- kiye'ye tam üyelik için geciktirilmeksizin kısa süre- de birtarih vermesi gerekmekte olup, mevcut hak- ların kötüleştirilememesi ve kazanılmış hak prensi- bi uyarınca Kıbrıs şartı ve sair dayatmalar uygula- ma hakkı bulunmamaktadır. Avrupa Konseyi, 17 Aralık 2004 tarihli bildiride Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakerelerine katılım sürecini açıkça Ankara Antlaşması'nın adaptasyo- nu olarak kabul ettiğini ilan etmektedir. Ankara Antlaşması'nda ise müzakereler için Kıb- rıs şartı bulunmamaktadır veayrıca'Standstill' Ku- ralı gereği de böyle bir şart konulamaz." Maas Mehmet Âli Kılınç: "Yeni düzenlemeye göre Türk Silahlı Kuvvetleri'nden emekli olup Türk Hava Yolları'nda çalışan pilotların emekli maaşı , kesiliyor da r milletvekilliğinden emekli olduktan sonra yurtdışında hainliğe başlayanların emekli maaşı neden kesilmiyor?" SESSlZSEDASIZO) Sorgun'da binlence ağaç kesilecek Manavgat çayının Akdeniz'e dökül- düğü Sorgun'da 300 yıllık fıstıkçamla- rından oluşan ormanda, golf sahası ya- pılmak isteniyor. Birileri sopayla topa vursun diye binlerce ağaç kesilecek. Birileri bu katliamı gerçekleştirirse ke- silen ağaçların bedelini de doğa, örne- ğinbirtusinamidemutlakaödetecektir! Size 'Aleviliği Öğretin' Diyen Oldu mu? MURTAZADEMtR Türkiye insanı, elini kolunu bağlayan ırk, din, mezhep prangalarını koparmadıkça küresel güçlerden birine mah- kûm olacaktır. Bunun AB, ABD veya Rusya olması so- nucu değiştirmez. Toplum, usundaki geri prangaları ko- paracak, demokrasi ve laikliği içselleştirecektir: En çok da Aleviler ve diğer ezilenler!.. Türkiye devleti din işlerine milli gelirinin yüzde 2'sini, Ar- Ge'ye yüzde 0.5'ini, eğitime ise yüzde 1.7'sini ayırmakta- dır. Salt bu veri bile Türkiye'nin temel tercihini ve yoksulluk kı- sırdöngüsünü deşifre etmek- tedir. Sorun bu kapsamda ele alındığında, örgütlerimizin "Aleviliğe ve cemevlerine ya- salstatü tanıyın" sloganı, hak- lılığına karşın salt mezhebi önermeleri neden\y\eAlevi fel- sefesinin gereksinimini yan- sıtmaktan uzak kalmakta; Ale- vi olmayan, ancak soruna in- san hakları ve eşitlik temelin- de bakan insanların sempati- sini kaybetmemize neden ol- maktadır. Sistemin tamamı bozuk olan binlerce çarkın- dan, salt Alevilik çarkının dü- zeltilmesini istemek, mezhep- çi devlet olgusundan bunca acı çekenlerin düşüncesi ola- maz! Koca Haydar'ın "Bozuk düzende sağlam çark olun- maz" özdeyişini unutmayalım: Bozuk olan çarklar, sağlam olanı bozar ve kendine ben- zetir! Bu yüzden sorunumuz, daha geniş bir tarife, daha özenli ve kapsamlı bir dile ih- tiyaç duymaktadır. örneğin bizim söylemimiz, mezhep çelişkisini arttırma- malı; dinciliği meslek edinen- lerin fırsat aradıkları bir sonu- ca neden olmamalıdır. Kaldı ki "demokrasi ve laiklik tüm ku- rumlanyla toplumsal yaşamı- mıza girmediği sürece: 'Alevi- liğin tüm hakları tanınsa dahi' bunların sözden öteye hiçbir değerinin olmayacağını" bil- mek zorundayız. öyleyse "Aleviliğin yasal güvenceye alınması ve cemevlerinin i- nanç merkezi olarak tanınma- sı" hakkı, en genel anlamda insan haklarının ve onu yaşa- ma özgürlüğünün bir parçası ya da sonucu olarak gelmiyor- sa ve ayrımcı politikalara tabi tutulan tüm yurttaşlarımızı kapsamıyorsa kalıcılığı da ol- mayacaktır! Sorunun demok- rasi ve laiklik normları yerine, salt Alevi-Sünni rekabeti ara- lığında ele alınması; örnek ola- rak, "Diyanet'e veriyorsun, bi- ze de ver; okullarda Sünniliği öğretiyorsun, Aleviliği de öğ- ret; imamlara maaş veriyor- sun, dedelere de ver!.." gibi çıkar gözeten istemlerin Alevi- liğin istemleriymiş gibi göste- rilmesi doğru değildir. Alevile- rin inanç üzerinden çıkarsağ- lamak gibi bir gelenekleri yok- tur! Bu yüzden yukarıda söy- lenen "haklar" ve benzerlerini sistemin kendisi önerse dahi geri çevrilmelidir. Nitekim MEB, "önümüzdekiyıldan iti- baren Aleviliğin, 'Islamınmis- tik bir tarikatı-yorumu' teme- linde, zorunlu din dersleri kapsamına alınacağını" açık- ladı... Bir bakıma, "Madem i- nanç eşitliği istiyorsunuz, öy- leyse buyurun, ama kuralları ben koyarım" dedi ve "Ceme- vi cümbüş evi" diyen Sünni DİB'nin tanımladığı ve özün- den saptırdığı Aleviliği "öğret- mek" üzere hazırlık yapmaya başladı. Çağdaş Türkiye pro- jesi için, Alevi inancı ve Ana- dolu felsefesi için bundan da- ha vahim, daha tehlikeli bir tehdit olabilir mi? "Türkiye Aleviliği tanımıyor, ama Almanya okul müfreda- tına bile aldı" diyen, bunu Ale- viliğin kazanç hanesine yazan Alevi sözcüsü arkadaşlarımız, ne büyük bir yanılgı içinde ol- duklarını gördüler mi acaba? Bizim yarışımız bilim ve insan- lık yarışı olmalı; öyle değil mi? Din, mezhep yarışıyla kalkı- nan, barışık ve mutlu olan bir tek ülke var mı? AB'nin gözü- nü boyamak isteyen hükümet, fırsatı ganimet bildi ve Alevilik dersi tuzağını önümüze kur- du; Alevi-Sünni çelişkisini art- tırmayı ve türban olayında ol- duğu gibi, siyasi çıkar elde et- meyi planlıyor! Devletin tepesinde oturan- larneyapıyor? Gözetliyor: Du- rumdan vaziyet çıkarmayı bekliyorlar. Her toplantıdan sonra "irtica tehdidi"r\den söz ediyorlar, ama bataklığı birtür- lü göremiyorlar. Hiçbir kuşkum kalmadı ki irticaı var eden ku- rumlarasessizkalıpsonucuna itiraz eden statüko, sadece kendine hizmet ediyor, Türki- ye'ye değil!.. Aleviler hiç kimseden ço- cuklarına din dersi verilmesini istemedi. Bunun adı inançsal jenosittir! Ebeveynin isteme- diği inancı, çocuklarına öğre- temezsiniz! Böyle bir uygula- ma sadece laikliğe, insan hak- larına değil; devletin imzaladı- ğı Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne de aykırı olur; AlHM'den döner ve devleti mahkûm ettirir. KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicaku"turk.net ÇİZGÎLÎK KÂMİL MASARAC1 kamilmasaracitı mynet.com H A R B t SEMİH POROY semihporoyuı yahoo.com HAYAT EPtK TİYATROSU MUSTAFA hayatepikı mynet.com PARTINIZDEig: RÜŞVETÇILERIN SAYISI DAHA ARTACAKMI SAYIN BAYKAL OH BE KABUSMUŞ HIAAAA NEYSE KI SERCEK HAYATTA BÖYLE SORMU- YORLAR!.. TARİHTE BUGÜN MIJMTAZ ARIKAN 6 Ocak ıvww.rnurntaz-ariJnm. com TC KADIKÖY 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 2004/877 Vesayet Mahkememizce verilen 23.11.2004 tarih ve 2004/877 Esas, 2004/1256 Karar sayılı karar ile Daniyel ve Bahara oğlu, 1921 d.lu Aııjel Muaraf'a TMK. 405. maddesine göre vesayet altına alınarak kendisine Vivian Küçükkazes vasi tayin edilmiştir. İlan olunur. 28.12.2004 Basın: 179 G/Zl/CO /72U.MN 1943'TE BUGÜN, Y0Nİ BİR İTALYAU SİLAHINtN K£- SİMLERİ BASINfi OAĞlTtLDI. H.dÜNYA SAVAŞt SÜGSRKEN, İTALVAN PEUIZ KUİA/STLSK.İ, "GİZ- U" OLDU&U SÖYLENeN SİI-AUI, P&OPAGANDA AMACIYLA KuU-AUtyoRDU!BİftMAÇ AY İÇİNOB AYNl SllAHIN APİÇLBRİ t>B İTAL-YAN KEUTLBfiİ- NİU bUVAZlARINDA GÖftÜt-ECEKTİ. MİUİ OBNİZ- ALJI YA PA BÜyÜK TORPİt- DEMBBİLeCEIC. BİR. SU ALTt SİlAH/yp/ BU. IÇj PATlAYICI A4ADPE DOLU OLAN Sit-AHlN ÜSTİİNE İKİ BALIKADAM OTURUP, YONueNDİfiiYOfl; HBDEFe COAC YAIC- LAŞILDIĞINDA DA AyBtLIP yÜZEeetC GERÎ CÖNÜYORLAROI. İSABBT ORANt ÇJOK BÜYÜK OCAti SİL4MN, SAVAŞTA GENİÇ SİR l<UJLUWMfl ALAHI SULUP BULMiyACA&i gMMİyoePU DÜZ ÇİZGİ ÜMtT ZİLELİ Oiktatörlük! Başkanlık Sistemi ile ilgili ince manevraları(!) izliyor musunuz? Tayyip Bey böyle bir "geçiş" için yanıp tutuştuğu- nu geçenlerdeyaptığı, "Bürokrasi önümüzü tıkıyor" şeklindeki veciz açıklamasıyla ortaya koymuştu! TB- Mlvl Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ise zaten uzun süredir, alakalı alakasız sorulan her soruya "Başkanlık Sistemi" yanıtını yapıştırıveriyordu. Ardın- dan Adalet Bakanı Cemil Çiçek de koroya uygun bir yerden katılıverdi... Medyadaki "iliştiıilmiş takım" durur mu; Başkan- lık Sistemi'nin aslındaTürk ruhuna ne denli uygun ol- duğunu yazıp söylemeye başladılar. Hatta o denli ileri gittiler ki; Başbakan'ın birkaç ay içinde yepyeni bir ana- yasayla halkın karşısına çıkabileceğini bile söylediler! Ne kadar kolay değil mi: - Hoş geldin Başkan Baba! Tayyip Bey'inpekmüthişadamları, parlamentersis- temden "Başkanlık Sistemi"ne geçişin köşe taşlarını aslında çok önceden "Kamu Yönetimi Reformu" ile döşemeye başlamışlardı. Çünkü yeni sistemin olmaz- sa olmaz şartlarından biri yeni anayasa ise, diğeri de toplumsal yapının yerel yönetimlere ağırlık verecek şe- kilde değiştirilmesiydi. - Yani "Federatif" bir yapıdan söz ediyoruz! • • • Tam bu noktada, Başbakan Tayyip Bey'in "tüm adamlarınm" ileri sürdüğü gibi, ABD'deki sistemin değil Türkiye'de dünyanın hiçbir ülkesinde uygulana- mayacağını, ABD'nin bu sistemi neredeyse 200 yıl ön- ce halkını eğiterek yerleştirdiğini, o sistemin bile son zamanlarda Başkan'ın kuklası haline geldiğini, ayrıca gerçekte yüzde 25 civarında oyla parlamentonun yüz- de 65'ine hâkim olan AKP'nin hangi cüretle toplumu "tek adam" yönetimine götürmeye kalkıştığını şimdi- lik bir yana bırakalım! Bir yurtseverin, emekli general Sedat //Zıan'ın, karşılaştırmalı olarak yaptığı incele- mesine bakalım. llhan, Amerikan sistemini birbütün ha- linde inceledikten sonra bizzat onların işaret ettiği ger- çeği vurguluyor: - Birçok ülke bizimkine benzer yönetim şeklini de- nemiş bulunmaktadır. Ancak hiçbiri uzun sürmedi. (American Government, By VVilliam A. McClenag- han, Oregan State University, 1988.) Yazının tümünü bu sütuna almak olanaksız. Sonuç bölümüyle yetinelim: - Unutmamamız gereken birgerçek var. Türk in- sanı demokratikleşme fırsatını yakalayamadığı için; dernek, vakıf, oda, kurum, kuruluş, siyasipar- ti ne olursa olsun, bir başkan seçtikten sonra o- nun peşinden yıllarca sürüklenir ve sağlık nede- niyle ayrılana kadar başkanını korur. Insanımızın bu huyunu bilen açıkgözler de bir başkanlık ele geçirdikten sonra yine yıllarca oraya, Anadolu de- yimi ile sülük gibi yapışarak gitmemek için insa- nını istismar eder. Yine düşünmemiz gereken bir diğer deneyim ise 1980 ihtilalinin getirdiği bugün- kü, yukarıdaki özelliklerin hiç birisini içermeyen 1982Anayasası'dır. Demokratikleşme gereğinden uzak tutulan halkımız, bu ihtilaliyapanlan ve onun anayasasını yüzde 92 çoğunlukla desteklemiş, ih- tilalin liderini 7 yıl cumhurbaşkanı olarak kabul et- miştir. Demokratikleşme ve onun eğitimi konusunda birönlem önerilmediğine ve halkın genelyönetim anlayışı değişmeyeceğine göre; birbaşkanlıkyön- teminin kabulü halinde diktatörlük kaçınılmaz olur. Paramparça olmuş, efendilerinin emir ve komutasın- da bir ılımlı Islam diktatörlüğüü! Güler misin ağlar mısın! Çok güldüm... Zaten daha önce de çok gülmüştüm! Nokta dergisindeki köşesine yazdığı yazılar önce be- nim elime gelir, gözlerimden yaş gelene kadar kahka- ha atardım... Ama o müthiş yazılar kitabın yalnızca kü- çük bir bölümünü oluşturuyor. Okurken "acı acı" gül- düğüm, ";ştefa/zöuyuz"dediğim, mutlaka yazılarım- da kullanmaya karar verdiğim, altını çizdiğim o kadar çok bölüm oldu ki, yeni bir kitap daha almam lazım! Onu, Metin Uca'yı hepiniz tanıyorsunuz. Sevgili Me- tin, ilk kitabı "Her Tuzluğum VarDiyene Hıyarla Ye- tişemedim"tie, sizi gülmekten ağlatacak bir mizah şaheseri yaratmış! Siz zaten hangi hale gelmiş, getiril- miş bir ülkede yaşadığımızı gayet iyi biliyorsunuz ama olsun, Metin Uca başımızdakileri topluca huzurunuza getiriyor! (Epsilon Yayınları) e posta: umitzilelic gmail.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 SOLDAN SAĞA: 1/ Yetişkinler- de, heyecan ve "• doyumun yal- nızca çocuklar- la yaşanması bıçıminde gö- rülen cinsel sapma. 2/ Aynı ahır adına ko- şan yarış atları- na verilen ad. Kars'ın doğu- sundakı ünlü eskiçağ kenti. 3/Birno- ta... Çözümleme. 4/Ya- rarlanılan uygun ko- şul. . Silisyumelemen- tinin simgesi. 5/Bir tür taze ve tuzsuz beyaz 5 peynır. . ttalya'da ya- 6 şamış antik halk. 6/Ya- nardağkütlelerindebu- 8 lunan, pıroksen cinsin- 9 den mineral madde... Yaz yağmuru. II "Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nazende sahralar / Uyan ey yâreli şir-i - - bu hab-ı gafletten" (Namık Kemal)... Püskürtü. 8/ Başka birinin kullandığı sözcük ve tümceleri anlamsız olarak yineleme. 9/ Devinimi olmayan, duruk. YIJKAR1DAN AŞAĞIYA: l/(,'ocukbılim. 2/Çevrebilim. 3/Tavlada "iki" sayısı... Belli bir taşınır malın kullanımının, geri verilmek ko- şuluyla bedelsiz olarak bir kimseye bırakılması. 4/ Ikı nıcelık arasındaki bağıntı... Duvar içindeki kapaksız küçük dolap. 5/Birmüzikparçasının sonbölümü... Kı- sa yazı. 6/Akarsu yatağı, mecra... Adları sıfat yapan bir yapım ckı. II "Benim — olmuş dilim / Ne desem yâr incinir" (Türkü)... Islam dininde evliliğin sona ermesi. 8/Bir adııı ya da sözcüğün baş harfi. 9/Bir kimseye ça- lıştığı yerce verilen tatil... "Çok önemli kişi" anlamın- da uluslararası kısaltma. » 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle