18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 OCAK 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Rahşan Erevit: "Itin eltlen gidiyor." Sorun değil, parli eklen gitm#siıı de! Elektronik posta: [email protected] www.denizsom.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Tüketici fiyat endeksine at yarışı da alınmış... "Enflasyon burun farkıvla hesaolanacak!" MudurnuBolu'nun Mudurnu ilçesinde önce köylerdeki ilkokullar kapatılıp öğrenciler taşımalı eğitimle merkeze alındı. Sonra, ilçede çok programlı lise amacıyla yapılan bina yatılı bölge okuluna dönüştürüldü. Ardından taşımalı eğitirn kaldırıldı ve köylerdeki öğrenciler ilçe merkezinde yatılı eğitime mecbur bırakıldı. Yedi yaşındaki çocuğunu yatılı okutmak istemeyen aileler de temel eğitimden devlet zoruyla vazgeçmiş oldu! Esenboğa Esenboğa Havaalanı'nın dış j hatlar terminalinde çıkış işlemlerinin yapıldığı kısımda brandalarla çevrilen bir bölümün mescit haline getirildiğini biliyor musunuz? Milyoner Erol Işisağ: "Kuruşlu günler başladı. Iktidarın artık hedefi belli: Her mahallede bir milyoner yaratmak!" B aşbakan hatta cumhurbaşkanı bile olunabi- leceğini ama sanatçı olunamayacağını söy- lemişti Kemal Atatürk... Herkes sanatçı olamıyor. Peki, bir siyasi partinin belediye başkanı, il başkanı, hatta genel başkanı ve ardından başbakan olup da lider olunabilir mi? Hayır, oluna- maz. Liderlik de sanatçılık gibidir ve herkesin harcı değildir. Örneğin Mustafa Sarıgül olayı! CHP'nin Şişli Belediye Başkanı Sarıgül, Türkiye'nin her köşesini dolaşıp meydanlara on binlerce kişiyi topluyor; kitleleri peşinden sürüklüyor; sosyal de- mokratlara iktidar vaat ediyor. Çok güzel... CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın koltuğunu sarsıyor. Çok daha güzel... Amerika'ya gîdip temaslarda bulunuyor. Ne gü- zel... Bu arada Sarıgül'ün partiden ihraç istemi CHP Yük- sek Disiplin Kurulu'nda reddediliyor. Deniz Baykal alelacele ay sonunda olağanüstü kurultay kararı al- Lider mi? mak zorunda kalıyor. Mustafa Sarıgül CHP yönetimı- ni biraz daha sallıyor; "Iki ay sonra 356 milletvekili ile genel merkeze geleceğım" diyor. Kahvede pişpirik oynarken Sarıgül'ün bu açıklama- sını duyan vatandaş düşünmüş olmalı. Sarıgül, neden kendineTayyip Erdoğan'ın altında bir hedef seçti? AKP, 3 Kasım 2002 seçiminden 365 milletvekili ile çıkmıştı. Sarıgül 356 milletvekili derken sayıları mı karıştırdı? Sarıgül iki ay sonra 356 milletvekili ile CHP genel merkezıne nasıl gelecek? AKP'den milletvekili trans- fer etmeyeceğine ya da edemeyeceğine göre seçim sandığından çıkarak gelecek. Peki, iki ay sonra ya- pılacak seçimin kararını bugünkü Meclis mi almaya- cak? Bu Meclis'teAKP'lilereziciçoğunlukta; AKP'li- ler iktidarın tatlı koltuğunu bırakıp Sarıgül'ü iktidara getirmek için erken seçim kararı mı alacak? Varsa- yalım hemen bugün erken seçim kararı alındı. İki ay içinde Türkiye'de genel seçim yapılabilir mi? Varsa- yalım yapılabilir; ama daha CHP'nin olağanüstü ku- rultayı yapılmadı. Sarıgül genel başkan bile değil; bı- rakın başbakanlığı iki ay sonraki seçimde milletveki- li adayı bile olamaz! Lider, inandırıcı olmalı... Sarıgül, CHP genel merkezine 34 CHP 356 plaka- lı bir otomobille geliyor. llginç bir tesadüf, plakadaki sayı, varsayılan milletvekili sayısı kadar. Ama daha da ilginci plakanın sahte olduğu gündeme geliyor! Lidere, sahte plakalı otomobile binmek yakışmıyor! Farkındaolmayabilir... Lider, çevresindekiler tarafın- dan sahte plakalı otomobile bındirilmemeli! Fakat Sarıgül, emin adımlarla ilerliyor. CHP'ye genel başkan; Türkiye'ye başbakan olma- yı her geçen gün daha çok hak ediyor... SESSİZ SEDASIZ (!) Bayrağımn altında Tiîrk parası geçmiyon Istanbul Silivri'den Ihsan Kalıp, Ye- ni Türk Lirası için şöyle diyor: "Eko- nomiye hiçbir getırisi olmadığı gibi yü- kü olan, daha pratik yöntemlerle yapı- labilecek paradan sıfır atma işlemi bu- günkü şekliyle marifetmiş gibi bayram havası içinde sunuluyor. Devlet, televiz- yon yayınlarıyla Lira-yeni lira hesabını öğ- retip halkı Yeni Türk Lırası'na saygı duy- maya, onu yüceltmeye çağırılıyor.Halkı- mız yeni lira hesaplamasını hemen öğ- rendi ve Atatürk'ün parasını saygıyla bağrına bastı. Yöneticilerin bundan hıç şüphesı olmasın. Yeter ki kendileri, eski- sine yaptıklarını yenisine yapmasınlar." Nedemekbu? Ihsan Kalıp, 30 yıllıkih- racatçı. Geçen yıl nisan ayında Bulgaris- tan'a gıdiyor. Yolu Burgaz'daki konso- losluğumuza düşüyor. Sonra: "Işlemlerım için 36 Amerikan Doları harçödemem istendi. Yanımdadolar ol- madığı için Türk Lirası ödemek istedim. Israrıma rağmen yönetmelikler gerek- çe gösterilerek Türk Lirası kabul edil- medi. Bulgaristan'da dolar alabilmem için bir Bulgar bankasında hesap açtı- rarak Türk Lirası ile pahalıya Bulgar leva- sı almam ve bu Bulgar levasıyla pahalı- ya dolar almam gerekiyordu. Bahçesın- de bayrağımın dalgalandığı konsoloslu- ğumda paramın geçmemesı onuruma dokundu. Yüreğimden isyan etsem de çaresiz boyun eğdim. Böylece Amerika ve Bulgaristan kazandı." Yeni lira piyasada... Elçiliklerimizde ve konsolosluklarımızda yeni lira geçiyor mu acaba? Yüksek Yerilim Hattı Eş kazası yaptılar: Boşandılar! erdincutku > yahoo.com ÇED KOŞESI OKTAY EKİNCt Muğlalı Avcılar Yıllannı yerel kültürlere adamış, "AnadoluaydınlarTnın aynı yerel- lik içındeki "yaşanmışukları"nı an- latan kitaplan kadar "özgün" baş- ka ne vardır? En tanınmış yazarla- rın en fazla satan romanlarından bile çok daha "içten" ve bir o ka- dar da "gerçekçi"dirler... Genellikle sadece o kentin ki- tapçılarında bulunabilen bu kitap- ların en anlamlı ortak özellikleri ise kapaklarındaki "yazar adlan- nın küçüklüğü rı dür. Neredeyse ka- pağuı tiimünü kaplayan "ünlü isim- lere" alışanlar için yabancı gelebi- lecek bu tavnn nedeni de yine ye- rel kiiltürlerin mayasındaki "alçak gönüllülük" değil midir?... Oysa bu kitaplann yazarlan da genellikle o yörenin "en tanın- nnş"ları arasındadırlar. Buna rağ- men kendilerini öne çıkartmadan okurlara sundukları kitaplan ise yazın diinyamızın bir bakıma en "sessiz" ve en "derin" yapıtlarıdır. Çünkü "seslerini" ancak oku- yanlar duyabilir; "derinlikleri" ise yöre insanlanna duydukları saygı- dadır... Tıpkı Erman Şahin'in her birinı hayranlıkla anlattığı "Muğ- lalı Avcılar rı ında olduğu gibi... Kültürün kahramanları 1970'lerden 1980'lerin sonları- na kadar "3 dönenı" yaptığı bele- Gerçekten de kitapta yıllann "özlü dostlukları"na dayalı göz- lemlerle tarutılan "avcılann" sarsıl- maz arkadaşlıklarını, kibirli ama gösterişsiz tutumlannı ve doğayla sarmaş dolaş serüvenlerini okudu- ğunuzda, bu insanların "keyik" (dağ keçisi) peşindeyken bile aslın- da"Muğla'yıyaşadıklarını" görü- yorsunuz... Nitekim, Erman Şahin'in sözle- rindeki "bir taşta nişanı bulun- mak" deyımi de yöre dilinde "ka- hcı bir hayır işleyen", "yararü işler yapan"lar için kullanılıyor. Muğ- la'nın en sarp dağlanndan en bere- ketli yaylalanna dek uzanan "av- lakları" da işte bu yöndeki sınav- larını başanyla geçmiş Muğlalı av- cılara sanki "doğanın bir armağa- nı". Kuşaktan kuşağa Dört bölümde derlenen kitabın başlangıcında "eski kuşaklar" var... "Hacıkadı" lakaplı Süley- manAksoytambirefsane... Yöriik Opban (Osman), Avcı Vali (Ibra- him Ethcnı Akıncı), Topaloğlu Mehnıet Efe ve diğerlerini tanı- mak, Muğla'nın Cumhuriyet dev- rimiyle daha da parlayan "aydınlık yüzünü" öğrenmekle eşanlamlı... Ikinci ve üçüncü bölümdeki "or- ta kuşaklar" ile "genç kuşaklar"ı diye başkanlığı görevinde "Muğ- la'nın kültürcl dokusunu" koruyan kararlann da öncüsü olan Erman Şahin, şimdı aynı hizmetini "bu kültürün kahramanlannı" yaza- ıak sürdürüyor.. O güzelim "Muğla evlcrF'nin kendine özgü mutfaklarında yara- tılan "yöresel yemckleri" anlattığı ilk kitabında, geleneksel lezzetleri sadece "tarif" etmekle yetınme- miştı.. Bu çok özel becerilerin ar- dındaki akıl ve emek yoğunluğunu da "huzurlu vc tutumlu" Muğla yaşamıyla bırlikte sergilemışti... Aynı özenini "Muğlalı Avcılar" kitabında da gösteren Erman Şa- hın, amacının yine avcılığı değil "Muğlayı anlatmak" olduğunu vurgularken şunları söylüyor; "Rasgele, kitabı bir yerindcn açıp bakın; önünüzdcki kişiler ay- nı ortak dcğerlere sahiptirlcr. Dii- rüsl, namuslu, çalışkan, alçakgö- niillii, lıatalan vc sevapları ile oriji- ııal çizgiler taşıyan, her birisinin iyi kötü bir taşta nişanı bulunan, sade yaşantılarına karşın kimliklcri ki- şilikleri kahn çizgilerle belirlcnmiş Muğlaular..." okuduğunuzda da aynı aydınlık kültürün nasıl sürdüriildüğüne ta- nık oluyorsunuz. Çünkü bu avcılar da öncelikle "Muğlalı"lar ve ya- şamlannın tüm ayrıntılarında "kül- türleriniyaşatma" coşkusu var... Kitabın son bölümünde ise Muğla'nın ünlü kıyı bölgelerinde- ki "avanıları" yeralıyor. Datça'dan K.öyceğiz'e, Fethiye'den Bozbu- run'a kadar adları hep "turizm"le anılan bu yörelerin, Muğlalı avcı- lar için ne denli f'arklı değerler ta- şıdığını Erman Şahin şöyle vurgu- luyor; "Küçük bütçeli Muğlalı av- cıiçin Datça'yagidipavlanmakbü- yük işte! O nedcnle eski Datça av- lan da destan gibi aıılalılııdı..." Evet... Yolunuz Muğla'ya düşer- se, eski evleri gezdikten sonra ki- tapçılara da uğramayı ıhmal etme- yin... Tarihsel mimarisını koruyan bir kentin bunu sadece "ünar ka- rarlanyla" başarmadığını, öncelik- le aydınlannın da "oralı" kalma bi- lincini nasıl yaşattıklarını belkı de en iyı "Muğlalı Avcılar" size anla- tacaktır. oekinciiacumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak ı turk.net ÇtZGlLtK KÂMİL MASARACl katnUmasaraciCnmynet.com HARBt SEMİIIPOROY semihporoy((i yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA MUAN hayatepikuı mynet.com ANL-45ILDI.. BU SENE DE VERfîî KAZANC KUTSALDIR TARtHTE BUGÜN MİIMIAZARIKAN 5 Ovnk umyw.tnutnlaz-arikan.com OREYFUS'UN RÜTBES/ GERI AUNIYORL 1835 ' TE 8UGÛM, F&AMStZ 7OPÇIJ YÜZSAftSf ALFIZBP DKEYFUS- 'U/V_ KÜ7BGSI G£Rl AUNM FRAMSA 'MIN AS/CEIZl S/KLARrW /HLMANyA ' SAT1MAKIA SUÇLAAtAAJ GEUÇ SUSAY, YAHUDİ ASfLUYOI \/£ BU f #WU)M O MANCA rAI//ew KUZBANI OLMAKmYDI. GO- ÛÜMLÛ AS/CE&.Î MAHfiBMEfJİAJ <46/& HAP/S CEZASINA •f3O6'OA CBKTÎ. , APLI 8/R eiNBAŞtYDf VE UZUM LA/Z SOA/aA/O/J O/ZmYA ÇtMRILMtçrt.. BÜ PAVANIM OR.EYFUS LEf-t/HbE SONUÇLANMA- •S(N/ SAĞLAYAMLA&/AJ BAÇtNPA, ÜNLÜ F&AN- SIZ. YAZAfZI EMfLS ZOLA GELME&-EY0{.. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Gümbür Gümbür Gümbürlemek Hep derdik ya, "Gümbür gümbür bir gençlik geliyor.." diye, geldi galiba. Dün sabah Sinem'in internetteki sitesine girdim, gözlerim yaşardı. Si- te yeni, sabahın da körü, ama 68 bin 561 kişi ta- rafından tıklanmış. Sinem kızımızı tanıyorsunuz, hani "Gelinim olur musun" yarışmasına girdiydi de kendine adam bir koca bulamadıydı. Yavrucu- ğum daha 19 yaşında, başarılı da bir öğrenim ya- şamı var. Ortaokulu bitirmiş, şimdi de açık öğre- nim lisesinde gidermeye çalışıyor öğrenme, bil- me açlığını. Geçen akşam onu Televole'de izlediydim, su- nuculuk yapıyordu, başarılı mı, başarılı. Yılbaşı gecesinde ise sahnedeydi, şarkı söylüyordu ba- şarılarına yeni başarılar katarak. On parmağında on marifet kızımızın, peri kızı misali. Ses desen var, fizik desen var, sahne hâkimiyeti desen var... Şam- dan'la Kumsal'a da kapak oldu geçenlerde. Kıs- kananlar çatlasın! Demek istenince oluyormuş. Darısı Ata oğlu- muzun, öbür kız ve oğlanlarımızın başına. ••• Sinem, gümbür gümbür gelen o gençliğin cap- canlıbirsimgesi.Sokaklarabakıyorum,heryerfı- kırfıkır, cıvıl cıvıl Sinem kaynıyor. Onlara baktıkça yarınlara ilişkin kötümser bakışım bir anda deği- şiveriyor, işte diyorum, geleceğimizin umudu, gü- vencesi genç kızlarımız. Yarın kurulacak mutlu yuvaların dişi kuşları. öyle sıkı bağlarla tutunmuşlar ki yaşama... Ayaklarını öyle sağlam basıyorlar ki yere... Hop, atlayıveriyorlar masaların üzerine, değme dan- sözlere taş çıkartırcasına gerdan kalça kıvırabili- yorlar, sözgelimi. Üstelik de dur durak bilmeden. Nasıl birenerjiyüklülerse... Amabeni rakslarından çok konuşmaları etkiliyor. Onları dinlerken, bir ba- kıyorum, uçsuz bucaksız hayal denizlerine yel- ken açmışım... Aşkı konuşuyorlar, hayatı konuşu- yorlar, umudu konuşuyorlar, ama bizim gibi köh- nemiş kuşakların derin sözcük kuyulannda boğul- madan. Hayata dair, aşka dair her şeyi 250, bile- mediniz 300 sözcükle anlatabilmek sizce de bü- yük başarı değil mi? Güzel kafalarını bizim gibi çöple, çöplerlerle dol- durmamışlar çünkü. Gustav Flaubert'i okuma- mışlar, adını hiç duymamışlar, örneğin. Duysalar mutlaka alay ederler, acırlar "Aşk Eğitimi"nöe aş- kı anlatabilmek için 612 kitap sayfasına gereksi- nim duymuş o 19. yüzyıl Fransız yazarına. Bu karakafalılar ülkesinde neredeyse tümünün saçları sarı, "Türksarısı", Sinem kızımızın saçları gibi. Bu da onlara "Batılı", "modern" bir hava ve- riyor, yadsınması olanaksız. • •• Saçları altın, fiziği düzgün, eti balık, yüzü güzel, hem Televole sunmuş, hem sahnede şarkı söyle- miş, hem de kapak kızı olmuş, yaşı da henüz 19 olan modern bir genç kız başka ne ister? Cip mi, Etiler'de daire mi? Niye olmasın? Siz bakmayın elinizdeki gazetenin yaydığı karamsarlığına. Bilin ki, Türkiye bir "fırsatlar ülkesidir". Tabii ki yarar- lanmasını bilene. Siz bilememişseniz, yararlana- mamışsanız, bunda ne suçu vardır Sinem'in, Si- nemlerin? Inanıyorum ki yarın, yarın olmazsa öbür gün mutlaka bir "sanayici", örneğin genç bir "petrol- cü" çıkacaktır Sinem'in karşısına. İşte sana "se- vıyeliberaberlik", "cip","daire"\Tümbunlarhak- kı değil midir uğruna halkımızın milyonlarca "kon- tör" harcadığı bu gümbür gümbür gümbürleyen kızımızın. Ve o halk değil midir ki, Sinemcidir, Si- nemciliğı tescillidir ve hep Sinemci kalmaya ka- rarlıdır, o zaman her şey layıktır ona. Aslında özlenen, öfkesinden mezarında kemik- leri ters dönen Köroğlu'nun gümbür gümbür gümbürlenenen "meydan"\ da olsa. (e-posta: dkavukcuoglu/superonline.com) (Faks:0212-234 68 73) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 SOLDANSAĞA: 1/Türkmüzi- ğinde kıvrak ve şen oyun havası. 2/ Ölen bir kişi- nin ardından yazılan şiir... Halka biçi- minde mer- can kayalığı. 3/ Amavut- luk'un para birimi... Ele avuca sığmaz. Yurdumuzda petrol bölgesi. 5/ Mersin'in bir ilçe- 3 si... Birgöstermesı- fatı. 6/ Bizmut ele- mentinin simgesi... Düşüniilenin tersini söyleyerek edilen alay. 7/ Başlıca, te- 9 mel niteliğinde olan... Çanakkale Boğazı'nda, pek çok deniz kazasının meydana geldiği bir bu- run. 8/Bakış, bakma... Bir ilimiz. 9/ "Gerer be- yaz kuğular — boyunlarını" (Yahya Kemal). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şarlatan, yalancı, hileci. 2/ Birleşik bir şeyi oluşturan yalınç şeylerden her biri... Bir ay adı. 3/ Sık çalı... Üye. 4/ Bir gıda maddesi... Nişastayı parçalayarak şekere çeviren bir enzim. 5/ "İşler, görevler" anlamında eski sözcük... Bir nota. 6/ Karşısındakini susturacak biçimde çok konuşan, geveze. 7/ Doğalgazın önemli bir bileşeni olan gaz... Ortaçağ'da açık denizlerde kullanılan yel- kenli gemi. 8/Müstahkem yer... Gümüşhane'nin bir ilçesi. 9/ Hasankeyf i sular altında bırakacak olan baraj... En kısa zaman süresi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle