25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 OCAK 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA J\_ U JLJ M. U J \ kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 ALLEGRO EVİN İLYASOĞLII 2004'ten kalansonseslerBski yıldan kulağımda kalan son miizik seslerıni herhalde uzuıı zaman unutamayacağım. Onların övgüsiine geçmeden önce yine scvgili miizik dostum Mordo Dinar'i anmak istı- yorum. Kım bılır kaç kez yazmışım- dır, benim iyim.ser yazılanmdaki övücü sözlcrinıc kızdığını. Daha üs- tün sanatçılann konserinden sonra tc- lefon açıp, şimdi hangi kelimelen bu- lacaksın, diye bcni sorguladığını. Evct ama eski yılın son konserlerin- de çok üstün sanatçıları dinledik. On- ları alkışlamak için Mordo Bey'in de- diği gibi, gcrçckten de yeni sözcük- ler arıyorum şimdi. Gürcr Aykal yönetimindeki Bo- ııısaıı Filarmoni Orkestrası yılın son konserinde başarılı bir Avrupa orkestrası düzeyindeydi. R. Stra- uss'un Don Juan ve Çaykovski'nin 'Franccsca da Kimiııi' adlı yapıtla- rındaki zengin polifoni, çarpıcı bir yorumla sunuldu. Her iki yapıttaki dramatik gcrilim, tutkulu anlatım son derece etkileyiciydı. IConserin solis- ti Maxim Vengerov ise kemanıyla bütünleşen, kemanıyla konuşan, ke- manı yaşatan büyük ustalığını sergi- ledi. Herhalde son yüz yılın keman ustaları arasına adını altın harflerle yazdırmıştır Vengerov. Unutulmaz müzik yolculuğu Beethoven'in keman konçertosu- nu dinlerken yorumculuğun önemini bir kez daha gözlemledik. Yorunıcu, yaratıcıyla tüketicı arasındaki köprü. Her şeyden önce yaratıcıyı, üreticiyi çok ıyi tanıması, onunla tümleşmesi gerekır. Maxım Vengerov, o cansız nota sayfalarına can katıp besteciyle lümleşirken de bir kulağı ile kendi kendının dinleyıcisı oluyor, tüketici- ye ncyi nasıl aktardığını duyuyor. Ar- tık her şeyin iistüne çıkmış, her şeyin ötesıne geçmiş bir şekilde dinleyenin ruhunu avucuna alıyor. Ne notalar ka- lıyor arkada ne Stradivarius'un 1720'de yaptığı o muazzam çalgı, ne Maxim'in parmakları... Sadece o saf müzik, dinleyeni unutulmaz bir yol- culuğa çıkartıyor. Piyanist Emre Elivar'ın Boğaziçi Üniversitesinde çaldığı Beethoven'in Diabclli Çeşitlemeleri de ayıı bir us- talık göstcrgcsiydi. Her bir ceşitle- nıeııın ayrı karakterini yeni bir coş- G i enç kuşaklar Suna Korat 'ı hiç tanımadı Halen Türkiye de onun adını bilen kaç kişi sesini duymuştur ki! Şimdi, Suna Korat böylelikle gündeme gelmişken, yapılacak en büyük hizmet, onun ses kayıtlarını bulıtp çıkartmaktır. Yurtdışındaki uzunçalannı, TRTden, opera sahnelerinden alınan, amatör gereçlerle de olsa yapılan tüm kayıtlan değerlendirip CD 'lere aktarmak ve hemen kitabın eşliğinde piyasaya sürmek gerekir. kuyla ortaya çıkarttı. Bestecinin son dönemindeki bu olgunluk yapıtında, çeşitleme kavramına getirdiği yenili- ği katman katman işleyerek adeta bir Beethoven biyografisi çizdi. Mordo Dinar'ın anısına çaldığı Schumann Senfonik Çeşitlemeler'den bir bö- lüm ise sanatçının üstün tuşesiyle du- yarlılığmın birleşimiydi. Emre Elivar ile konseri paylaşan genç bir sanatçı daha vardı: Kontrbasçı Onur Özka- ya. Kocaman çalgısından zaman za- man kadife bir çello, ya da zarif bir ' viyola da gamba' gibi tonlar yükse- liyordu. Işsanat'ta 2004'ün son haftasında- ki 'All-Star Trio' başlıklı konser de ayrı tatlar taşıyordu. Bu keyifli oda müziği grubu Hüseyin Scrmet'in her zaman hayran olduğum o kistal tuşesiyle çellist Efe Baltacıgil'in ve flütçü Halit Turgay'ın yeteneklerini birleştirmişti. Program değişik mü- zik cağlarından derlenmişti. Bir de program kitapçığında birazcık açık- layıcı bilgi ol- saydı! Ömeğin besteci ve piyanist Pierre Sancan'ın aynı za- manda Paris Konservatuvarı'nda Hü- seyin Scrmet'in hocası olduğunu bil- mek dinleyiciye ilginç gelecekti. Suna Korat için bir anı kitabı Gazeteci-yazar Deniz Banoğlu 'Bir Yalnız Diva' başlığı altında Su- na Korat'ın yaşamöyküsünü kaleme almış. Doğan Kıtap'tan yayımlanan çalışmada Suna Korat'ın albümün- den değerli fotoğrallar da yer alıyor. Yorumculuk tarihimizin önemli ol- duğu kadar hazin bir kavşağıdır Su- na Korat. Tango bestecisi olan baba- sının taş plaklarından duyduğu ope- ralarla yetişmiş; 8 yaşında konserva- tuvara yatılı verilmiş, önce piyano ça- lışmış, Ulvi Cemal Erkin'in sınıfını bitirdikten sonra operacılığa yönel- mış. İlk kez Saadet İkesus Altan (ne yazık ki o da halen Izmir'de bir huzıı- revinde bilinçsız bir halde yaşamakta) hoca- sı olmuş. Muhsin Ertuğrul ve eşı Asuman Korad onu operacılık ko- nusunda yüreklendirmişler. Sonra Savarosh'un ve Elvira Hidalgo'nun dersleriyle kendini geliştirmiş. Ar- dından Avrupa sahnelerı, kıtalar ara- sı konserler, ünlülerle paylaştığı sah- neler... Deniz Banoğlu'nun işı zormuş bu çalışmayı yaparken Bellı kı, Suna Korat'ın kapalı dünyasına, özel yaşa- mına en yakın olanlar sanatçıya bağ- lılıklarından ortaya bile çıkmamış Anılarını aktaranlar da Suna Korat'a saygılarını korumuşlar. Böylece özel yaşamından çok "sanat, müzik ve meslek yaşamına yöncldim" diyor Deniz Banoğlu önsözünde. Ve onun dostlanndan, meslektaşlarından, öğ- rencilerinden derlediğı anılarla so- nuçta bir 'anı kitap' oluşmuş. Der- gi, gazete, program notlarını ve kimi kitaplann Suna Korat'a ait satırlarım katarak belgesel kılmış çalışmasını. Sanatçının kendi güncelerinden akta- rılan satırlar da bu yolculuğa önemli ölçüde ışık tutmuş. Ayrıca yurtdışındaki Suna Korat'ı araştırıp zamanın Dışişleri erkânın- dan aldığı bilgileri de değerlendirmiş Banoğlu. Lucia, Gilda, Violetta, Blondchen, Gece Kraliçesi rol- leriyle unutulmaz izler bırakan 'billur sesli' koloratur sopra- no Suna Korat, yurtdışından aldığı tekliflere karşın ille de Türkiye'de yaşayacağım dı- ye direnen; Türkiye'de ise haksız rekabetler sonucu bir kenara itilen bir yıldızı- mız. Kitapta, mücadeleci ol- mayan karakteri, içe dönük- lüğü, özel yaşamını kendine saklayışıyla belirginleşiyor. Öte yanda iş disiplini, sahne titizliği, sanaündan ödün ver- meyışıyle seçkinleşıyor. Keşke Deniz Banoğlu daha önce onun- la birebir görüşme olanağı bulsay- dı, keşke onun kendi bakış açısıyla sanatını ve sanatçı kimliğini irdele- seydı. Kitabın gırişinde anlattığına göre günler, saatlerle kaçırılmış ran- devular... Iğneyle kuyu kazıp anıları ve gün- celeri bırleştirerek böyle bir çalışma ortaya koyduğu ve Suna Korat gibi olağanüstü bir yeteneğin bu ülkenın tarıhındeki yerıni çizdiği için kendı- sine tcşekkür borçluyuz. Genç kuşak- lar Suna Korat'ı hıç tanımadı. Halen Türkiye'de onun adını bilen kaç kışı sesini duymuşturki! Şimdi, Suna Ko- rat böylelikle gündeme gelmişken, yapılacak en büyük hizmet onun ses kayıtlarını bulup çıkartmaktır. Yurtdı- şındaki uzunçalarını, TRT'den, opera sahnelerinden alınan, amatör gereç- lerle de olsa yapılan tüm kayıtlan de- ğerlendirip CD'lere aktarmak ve he- men kitabın eşliğinde piyasaya sür- mek gerekir. Bir opera sanatçısı baş- ka nasıl belleklerde kalır kı! Belki bu görev de Devlet Opera Balesi Genel Müdürlüğü'ne düşecektir. Hatta bel- ki bu çalışmalan bir dizı haline getı- rilip Ferhan Onat, Ayhan Baran gi- bi nıce operacımızın kuytuda kalmış kayıtlarıda ortaya çıkartılabılır. www.evinilyasoglu.com 2004'ün son konserleri hüzünle sevinci bir arada yaşattı Yeni yıla üzgiin bir merhabaONDER KUTAHYALI Tarihe uğurladığımız 2004, giderayak dünyayı yasa boğdu. Güney Asya felake- tınde ölen yüz binlerce insanın acısı unu- tulacak gibi değil. Yüreğimi iizen başka bir konu da bazı Avrupa ülkelerinin AB üyeliğimizi halkoy- lamasına götürccekleri ve sonucun "Ha- yır" çıkacağı gerçeğidir. En doğru söylem "Evrensel Uygarhk". Eğer onun gereği- ni yerine getirirsek, yaşam standardımızı yüksclteceğimiz gibi aynı zamanda güzel sanatlar ve bilim yoluyla dünyaya büyük katkı yapabiliriz. 1/mir bu görüşümüzün doğruluğunu mü- zik yoluyla kanıtlamayı sürdürüyor. IZD- SO, ÎZDOB ve DESO, yeni yıl dinletileriy- le 2004'ü uğurladılar. IZDOB dinletisınin Ege Üniversitesi bünyesinde gerçekleşme- si ayrı bir mutluluktu. Bunların dışında ka- lan iki dinleti ise benim açımdan kıvanç ve heyecan vericiydi. Renk güzelliklerinîn devingenliği DHSO'nıın 23 Aralık akşamı Izmir Sa- nat'takı dinletisinde şef Hakan Şensoy'du. Solocıı Cihat Aşkın, J. Haydn'ın Do Ma- jör Keman Konçertosu'nda, keyitle dinle- nen örnck bir yorum ortaya koydu. Hasan Tura'nın yaylı ve vurma çalgılar için "2005" adlı yapıtı da renkli ve güzeldi. Ikinci yanda, G. Bizet- Schedrin'in vur- ma ve yaylı çalgılar için "Carmen Süiti" vardı. Schedrin burada, Carmen ezgilerini kullanarak vurma çalgıları topluca ve vir- tüözlük düzeyinde sergilemektedir. tZD- SO sanatçıları Murat Polge, Akgün Ça- vuş ile konservatuvar öğrencileri Ozgecan Arın, Özge Kurban, Bahar Selvi ve Ti- nıuçin Mercanoğlu, onlarca vurma çal- gıyla bu alandaki renk güzelliklerini ve de- vingenliği yansıttılar. Öte yandan lZDSO'nun dinletisinde Şef Rengim Gökmen'di ve solocu Tedi Pa- pavrami, E. Lalo'nun, Op. 21, Keman ve Orkestra için Re Minör "ıspanyol Scnfo- nisi"nı çaldı. Bu usta sanatçının tekniği kusursuz. Yorumu rahatlıkla kaydedilebi- İZDSO'nun dinletisinde orkcstrayı şef Rengim Gökmen yönetti. lir. Müzik yapma bakımından da duyarlı ve şarkısal. Mutluluğu ve kurtuluşu muştuladı Dinletinin ikinci yarısı, orkestramızın ta- rihine altın harflerle yazılmalıdır. Değerli sanatçı, usta şef Rengim Gökmen, özen do- lu bir çalışmanın sonucu olarak, B. Bar- tok'un "Orkestra Konçertosu"nu sundu. Dinlediğimiz yorum herkesi heyecaıılandır- dı. Bestecinin çalgılara tek tek ya da küçiik kümeler içinde verdiği soloculuk görevleri başarıyla yerine getırıldi. Yaylıların, tahta ya da bakır üflcmelerin ve vurmaların renk gü- zellıkleri resimseldi. Sanatçının aldığı tem- polar ve orkestradan elde ettiği dinamikler (ses gürlükleri) son derece doyurucuydu. Bestecinin, sıkıntıyı vc üzüntüyü yansıtan ilk dört bölümden sonra insanlara mutlulu- ğu ve kurtuluşu muştuladığı son bölümde (Pesante Presto) orkestranın ulaştığı vırtü- özlük düzeyi coşturucuydu. Bartok'un bu ünlü yapıtı, 1944'te ilk kez Nevv York'ta seslendirildıği zaman, bir ka- dının salondan ayrılırken şöyle dediği söy- lenir: "Anlaşılan, Avrupa halkı büyük acı içinde." Peki acaba lzmir'deki yorum Pransa ya da Almanya'ya götürülebilseydi ne olurdu? İnanıyorum ki, Türkiye'nin AB üyeliği için yapılacak referandumda "Hayır" oyıı kul- • İZDSO'nun dinletisinin ikinci yansı, orkestramızın tarihine altın harflerle yazılmalıdır. Değerli sanatçı, usta şef Rengim Gökmen, özen dolu bir çalışmanın sonucu olarak, B. Bartok'un "Orkestra Konçertosu"nu sundu. Dinlediğimiz yorum herkesi heyecanlandırdı. lanacaklarını söyleyenler, orkestramızı coş- kuyla alkışjarlar, fakat utançtan yüzleri kı- zarırdı. Değerli "Cumhuriyet" okurlarına mut- lıı yıllar diler, saygılar sunarım. Operatik Marjinaller Kültür Servisi - tstanbul Devlet Opera vc Balesi Müdürü Suat Arıkan'ın yazdı- ğı 'Operatik Marjinaller' adlı yapıt 7,14 ve 28 Ocak'taAtatürk Kültür Merkczi'nde izleyiciyle buluşacak. Recep Ayyılmaz'ın sahneye koyduğu, Nil Bcrkan'ın koreografısinı yaptığı ese- rin dekoru Ferhat Karakaya'ya, kostümü Gizem Betil'e, ışığı Şener Akyamaner'e, müziği ise Aydın Karlıbel ve Yulia Bapo- va'ya ait. Suat Arıkan, Bülent Atak, Hakan Ay- sev, Nur Berkan, Faruk Göker, Yiğit Günsoy, Çağnur Gürsan, Oktay Keres- teci, Payam Koryak, Hüseyin Likos, Ali thsan Onat, Gönül Onat, Cahit Şaher, Kevork Tavityan, Gökhan Ürben, Süha Yıldız ve Zuhal Yunga'nın solist olarak katılacağı yapıtın ilk yarısında bir opera- nın hazırlanış aşamalan ve sanatçılann bir- bırleriyle olan ilişkıleri mızahi bir dille an- latılacak. İkinci yanda ise tstanbul Devlet Opera ve Balesi solistleri, opera repertuva- rının sevilen aryalannı seslendirecek. Gösteri, lstanbul Devlet Opera ve Bale- si dansçılarından Eymen Arıslı, Aslı Asıl- yazıcı, Sonat Bükülmezbaş, Çağrı Çe- kiç, Gizem Gökçe, Özlem Işık, Deniz Po- lat, Barış Sönmez'in katkılarıyla daha da zenginleşiyor. GUZELİN ARDINDA BERTAN ONARAN Anadolu'nun Yazgısı Bay Şırrak, ağzından salyalar akıtarak, bin bir şaklabanlık yaparak buyurmuştu: Aslında hepi- mız Bizanslıyız daha önce Amerika'nın bilmem hangi kentinde Haçlı bir cüppe giydirilen de, dil bilmese de, sırıtmıştı sanırım. Oysa Paris'te ya- şayan bir Anadolu çocuğu, Haluk Tarcan ba- kın ne diyor: Atatürk, Bağımsızlık Savaşı'nı ve Lozan'ı yetersiz buluyor, "tarihe dayanarak bizi 'behemahal' parçalamaya çalışacaklardır" di- yordu; haklıydı. Gelin tarihe bir göz atalım: 1774. Batı, etniler politikasını tasarladı ve imparatorluğu parçala- dı. 1921. Sevr'le Anadolu paylaşıldı. 1922. Lo- zan'da Sevr reddedildi. 1923. Cumhuriyet ku- ruldu. Atatürk, özkültürümüze, özkaynaklarımı- za dönüşü kültür politikamız olarak saptadı. Böylece, Türk tarih araştırmaları başladı. 1939. Atatürk'ün politikası terk edildi. Latin kültürü kopyalandı. Farkında olunmadan, ülkenin içer- den çökertilmesine yol açacak zemin oluşturul- du. 1949. ABD milli eğitime karıştı. 1975. ABD, Türkiye'de Amerikan eğitiminden geçmemiş kimse kalmayacak, dedi. 2001. AB'nin, Türkle- rin tarihlerini reddetmelerini sağlama niyeti or- taya çıktı. Yavaş, fakat emin adımlarla ilerleyen Batı, bizi kimliksiz ve tarihsiz bıraktı. Kültürsüz göçebeler temasını işledi. Yanlış yola sokulan resmi tarih, Islam öncesi tarihi yok saydı. Anadolu Türk tarihi, Batı'da, Batı dilleriyle öğ- retıldiğinden, Sevr'in hareket noktası olan 1071 'in altına inilemedi. Türkologlar, Asya'da konuşulan 39 Türk lehçesine yönelemediler. Do- layısıyla, Türk tarihini doğduğu yerde, Asya'da; Türkçeden ve Türk kaynaklarından öğreneme- diler. Böylece AB, kökensiz kalan Türk kültür ve tarihinin zamanla oluşturduğu temele dayanarak karşımıza Sevr gözdağıyla çıkmakta sakınca görmedi, bunu uygulamaya koyuldu. Aynı te- mele dayanarak bizi Islam kültürüne itmeye yö- neldi. Budurumda, özkültürvetarihimiziyoket- mek zor olmayacaktı. Bu koşullarda, resmi tari- hin söyleyeceği bir şey yoktur. Bu durumda ay- dınlar şaşkın ve hareketsizdir; basında vatan sevmezlerin sayısı artmıştır. Geriye yalnız Ata- türkçü ordu kalmıştır. Sürekli ateş çemberiyle çevrili olduğumuzdan, ordudan vazgeçemeyiz. Ondan, Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi- ni alamayız. Ancaak, Atatürk'ün özlemini çekti- ği, ama göremeden öldüğü "zamanın karanlık- larından gelen Islam öncesi büyük Türk kültür ve tarihi" artık gün ışığına çıkmıştır. Atatürk'ün hak- lı olduğu meydandadır. Ön-Atalarımız Anadolu'ya I.Ö. 13 binlerde Doğu'dan girip (Erzurum Ün. Prof. E. Erzen ve arkadaşları) Antalya Beldibi'ne; güneyde Me- zopotamya ve Kıbrıs'a yayılmış (A. Dikaios); 5 binde Ege Adalan'na geçmişlerdir. Ön-Türk kültürünün Batı kolu, 6 binde, Istanbul'da Fikir- tepe'ye (Prof. A. Pasin), 6-5 binde Kumbur- gaz'a erişmiş; Ön-Türk göçmenler, 2 binde, kit- le halinde Boğazlar'ı geçip Anadolu'ya yayıl- mıştır. 13-6 bin arasında, Ânadolu'da, Ön-Türk kültürü, dip kültür olarak kök salmıştır. Sonra- da gelenler, bu temel üzerinde harman olmuş, yeni bıreşimleryaratmıştır. Amadipte ön -Türk kültürü yattığına göre, 'mozaik, azınlıklar, Türki- yelilik' savları safsata'dır. Bu, AB'nin kendi ül- kelerine ve bizi çeviren komşularımıza uygula- madığı sinsi birtasarıdır. Etniler politikası hort- latılmıştır. Ancak şu kesinlikle bilinmelidir ki, hiçbir ülke, tarihe dayanarak, Anadolu toprak- larında hak öne süremez. Karşısında, Ön-Türk- çe yazılı belgelerle, Ön- Türk dilini, kültürünü ve tarihini bulur. Bu, böyle biline! Tamam, bel- geler böyle diyor; ama bugün belgeye bilgiye al- dıran kim? Birinci Kurtuluş Savaşı'ndaki gibi, bu toprakların değerini bilenler uğrunda can ver- meyi göz alarak el ele vermedikçe, binlerce yı- lın sömürücüleri sonunda kendi soylarını da ku- rutsa, sözle belgeyle yola gelir mi? sbonaran(» yahoo. com Yeditepe'de sempozyum • Kültür Servisi - Her yıl Yedıtepe Üniversitesi lletışim Fakültesi Görsel Iletişim lasarımı Bölümü'nce düzenlenmekte olan 'Uluslararası Etkileşimli Ortam Tasarımı Sempozyumü'nıın üçüncüsü bugün başlıyor. 7 Ocak'a dck sürecek olan etkınlikte, akademik bildiri sunumları, atölyc çalışmalarının yanı sıra sergiler dc açılacak. Rektörlük bınasının dördüncü katında, bilgisayar ortamında hazırlanan işler yer alırken binanın beşınci katında Galeri Artist tarafından düzenlencn, galerinin tstanbul koleksıyonundan bir seçme sergılenıyor. Bu sergide, Sabri Berkel, Zeki Faik İzer, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Fikret Mualla, Panamarenko Emiel Hoorne, Melımet Gün, Onay Akbaş, Haluk Özden, Cem Sağbil ve Yaşar Sanıi Gökgöz'ün yapıtlarından örnekler yer alıyor. (Yeditepe Üniversitesi, Kayışdağı /O 212 227 68 52) BUGÜN • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde saat 20.00'de 'Beyoğlu Caz Günleri' kapsamında Carmen Lundy, Robert Glasperkonseri. (0 212 252 35 00) • NARDIS JAZZ CLUB'ta saat 21,30'da Ricardo Moyano, Yaz Baltacigil, Orhan Topçuoğlu konseri. (0 212 244 63 27) • BEYAZIT DEVLET KÜTÜPHANESİ'nde saat 14. 3O'da konuşmacı Prof. Dr. Mustafa İsen, konu 'Etlebivalın da Merkezi Olarak İstanbul' konferans. (0 212 5lfi /<V_ 03) • ÜMRANİYE KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 14.00'te konuk Dr. Ayşegül Sözen, konu 'Veremle Mücadelemiz' sağlık semineri. Saat 19.00'da Hasan Cihat Örter konseri. (0 216 443 56 00) • 1NÂZIM HİKMET KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.30'da 'Z- Ölümsüz'fılm gösterımi. (0 216 414 22 39)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle