25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2005 PAZAR 4 CHP KURULTAYI DUIVYADABUGUN ALt StRMEN Yiğit Bip Aydın Muammer Aksoy Sevgili, Sana bu satırları Zonguldak yolunda yazıyorum. 2005 Adalet ve Demokrasi Haftası dolayısıyla 24 - 31 Ocak arasında dört yerde yapılan demokrasi şehitlerimizi anma toplantılarına katılıyorum. 31 Ocak 1990'da Muammer Aksoy'u, 24 Ocak 1993'te Uğur Mumcu'yu yitirdik. Artık bu iki yiğit aydın insanımızın tarihleri arasında kalan ocak ayı- nın son haftası, hep "Adalet ve Demokrasi" haf- tası olarak adlandırılıyor ve yalnız bu ikisini değil, ama tüm devrim şehitlerinin anıldığı etkinliklere sah- ne oluyor. Ben de bu etkinliklerin Zonguldak ayağına katıl- mak üzere yoldayım. Muammer Aksoy'u yitireli 15 yıl olacak yarın. Dostluğundan onurduyduğum, sohbetinden ke- yifaldığım.yazılarınıvemücadelesinihayranlıklaiz- lediğim Muammer Aksoy ile ilginç ortak bir anımız da var. • • • Barış Derneği'nden tutuklu olduğumuz yıllarda, hukuk mefhumundan nasibini almamış olan Istan- bul 2 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi'nin asker yar- gıçları bizi önce tutuklamış, sonra da mahkûm et- mişti. Askeri Yargıtay mahkûmiyet kararını bozmuş, fakat tutukluluk halimizi de kaldırmamıştı. Işin ilginç yönü, Askeri Yargıtay Başsavcılığı, sav- cılık tebliğnamesinde birçok kişi hakkında beraat isterken, beni bunların dışında tutmuştu iki kez. Bu durum biraz garibime gitti. Dosyada benim hak- kımda, beraati istenen arkadaşlardan daha deği- şik, daha ağır hiçbir şey yoktu. Aslında dosyada hiç- birimiz için suçlamaya mesnet teşkil edecek elle tu- tulur bir hukuki kanıt ve görüş yoktu ya!.. Nitekim bunun böyle olduğu davasonuçlanınca da ortaya çıkacaktı. Ama o zamana kadar biz, çe- şitli komutanların ısrarlı baskılarıylaözgürlüğümüz- den yoksun bırakılıyorduk. Içerde tutulmamızın nedeninin, kerizmatik lide- rin ve bir de daha sonra beklediği Genelkurmay Baş- kanlığı koltuğuna oturamayacağını anlayınca, üs- tündeki üniformasından bile utanmadan, herkesin önünde hüngür hüngür ağlayan bir generalin ısrar- lı baskıları olduğunu biliyordum da, birçok kişinin beraatini isteyen askeri savcılığın neden benim mahkûmiyetimkonusundaısrarcı olduğunu bir tür- lü çıkaramıyordum. • • • Olayınnedenini.davanınsonlarına doğru, benim avukatlığımı da üstlenen Muammer Aksoy ortaya çıkardı. 12 Mart döneminde olduğu gibi, 12 Eylül döne- minde de sürekli askeri yönetimle başı dertte olan ve mahkeme mahkeme gezmek zorunda bırakılan Muammer Aksoy, davalarından birinin dosyasını incelerken akıl almaz bir belgeye ulaşmıştı. Bir zamanlar MİT Müsteşarlığı da yapmış bulu- nan 12 Eylül döneminin Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin'in imzasını taşıyan ve "savcılara delil, hâkimlere kanaat" olması için yazılmış olan "çok gizli" ibareleri Ersin dönemi tarihli MİT belge- sinde, Muammer Aksoy ile Ali Sirmen'in Avru- pa'daki Türk komünistlerinin liderleri olduğu yazı- lıyordu. Pek sıkı(!) olan Sıkıyönetim döneminin gevşek yönetim ve yargısı ise bu çok gizli belgeyi dosya- da unutarak Muammer Hoca'nın eline geçmesine neden oluyordu. Belgenin nedenini tahmin etmemiz güç olmadı. 1968 yılı başında, Vietnam Savaşı'nın en şiddet- li döneminde, Berlin'de önderliğini Alman gençlik liderlerinden Rude Dutscke'nin yaptığı, Vietnam Sa- vaşı karşıtı gösterilere o sırada Paris'te hem gaze- teci hem de doktora öğrencisi olan ben de katıl- mıştım, akademik bir gerekçeyle Almanya'da bu- lunan Muammer Aksoy da... Ben gösteriyle ilgili izlenimlerimi de gazetedeki köşemde yazmıştım. Yani ortada gizli veya yasa- dışı bir şey yoktu. O geziye, benimle aynı gazetede çalışan, ama ay- nı zamanda bir MİT görevlisi olan bir gazeteci de katılmış, resimlerimizi çekmiş, onlarla birlikte hak- kımızda yukarıda sözünü ettiğim belgeye gerekçe olan bir de rapor yazmıştı. Işin daha da ilginci, benim arkadaşım olan gaze- teci, Muammer Aksoy'un da akrabasıydı. Daha sonra yine Muammer Aksoy'un akrabası olan, bir başka gazeteci arkadaşımız da, yönettiği Cumhuriyet gazetesinde çok radikal bulduğu Mu- ammer Aksoy'un yazılarını yayımlatmamak için elin- den geleni yapmıştı. Kısacası, yiğit demokrasi savaşçısı Muammer Aksoy, yalnız baskıcı rejimlerden, gericilerden vete- röristlerden değil, akrabalarından daazçekmemiş- ti hani... Nur içinde yatsın! asirmen@cumhuriyet.com.tr Kurultay sırasında tartaklandı Enen: SangüVün psikolojisibozuk ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MustafaSan- gültarafından kendisine yumruk atıl- dığını belirten Bakırköy Be- lediye Başka- nı Ateş Ünal Erzen, "Mus- tafa SangüTün psiko- lojisi bozulmuş" dedi. Genel başkanlığa aday olan Sangül ve ta- raftarlarınca tartaklan- dığını belirten Bakır- köy Belediye Başkanı Erzen, Sarıgül'ün yap- tığı hareketi "üzücü" olarak nitelendirdi. Olay sırasında dudağmın ya- nldığını belir- ten Erzen, ciddi biçimde acı çektiğini söyledi. Erzen, "Si- yaset her şey- den önce sağ- duyu ve so- rumhıluk ge- rektirir. San- Ateş Unal Erzen. ^ , ü n p s i k o _ lojisi bozulmuş, salonda- ki hava da onun psiko- lojinibozmuş" dedi. Er- zen, Sarıgül'ün parti- den ihraç edilmesinin gerekip gerekmediği sorusu üzerine, "Bunu parti tüzüğümüz belir- leyecektir. Gerekenin yapılacağına inanıyo- rum" diye konuştu. CHP lideri, sert tartışmalann yaşandığı kurultayda 674 oyla ilk turda seçildi. Sangül ise 460 oy topladı Yeniden BaykalAYŞE SAYEV ANKARA-CHP'nin 13. Olağanüs- tü Kurultayı'nda 1134 geçerli oy- dan 674'ünü alan Deniz Baykal ilk turda yeniden genel başkan seçildi. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sa- ngül ise 460 oyda kaldı. 85 oy ise geçersızsayıldı. Kurultaya yumruk- laşmalar, uçuşan sandalyeler, sopa- lı saldırılar eşliğındeki şiddet gö- rüntüleri damgasını vurdu. Musta- fa Sangül yanhlarının salona gir- mesinden sonra çıkan kavgada ara- lannda Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen ile gazetecilerin de bulunduğu çok sayıda kişi yaralan- dı. Istanbul Milletvekili KemalDer- viş oylamaya katılmadı. CHP Olağanüstü Kurultayı dün Ah- metTanerKışlalı SporSalonu'ndabaş- ladı. Sangül yanlılannın kurultay ön- cesinde salon önüne 40 bin kişi yığa- cağını söylemesine karşın sadece 3 bi- ne yakın kişi toplanabildi. CHP lıden Baykal saat 11.20'de, "10. Yıl Marşı" eşliğinde kurultay salonuna girdi. Bay- kal'ın kurultayı açması ve saygı duru- şunun ardından divan başkanlığı seçi- mine geçildi. Sangül, kendisine des- tek verenpartililerle birlikte, saat 12.00 sıralannda salona geldi. Ancak salo- na giriş sırasında manyetik kart ıstenin- ce, Sangül destekçileri kapılan ve cam- lan kırdı. Bir anda delegelerin bulun- duğu tribünlere yığınak yapan San- gülcülerin yarattığı izdiham nedeniy- Şinasi öktem kazandı Divan başkanlığı tartışması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Divan başkanlığı seçiminde Sangül kanadı Kastamonu delegesi Şahap tnce'yi aday gösterirken genel mer- kez de 77 il başkanının imzasıyla Is- tanbul II Başkanı Şinasi Öktem'i aday çıkardı. Baykal, divan başkanlı- ğını "açık arayla" Öktem'in kazan- dığını duyururken başta rüşvet savla- rı nedeniyle partiden ihracı istenen YDK üyesi Cafer Dursun olmak üzere Sangül yanlılan oylamaya iti- raz ettiler. Yanındakilere "Hadi gide- lim" dedikten sonra oturduğu yerden kürsüye doğru yürümek isteyen Dur- sun, kurultaydakı kavganın fitilini de ilk ateşleyen isim oldu. Çıkan arbe- dede delegelerden Recai Gökkaya yumruklandı. Bu arada Sangülcüler, PM seçiminde "çarşaf liste"nin kul- lamlması için önerge verdiler. 13. 0L/1OANUSTU KURULTAYI CHP'nin 13. Olağanüstü Kurultayı, dün Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'nda başladı. gergin anlann yaşandığı kurul- tayda çıkan olaylar sırasında yaralanan baa delegeler ve gazeteciler hastaneye kaldınldı. (Fotoğraf: KORAY AVC1) le Sangül ve beraberindeki eşi Aylin Sangül zor anlar yaşadı. Oğlunun da bulunduğu gönüllü korumalar, San- gül'ü koruma çembenne aldı. Sangül yerine geçmeye çalışırken kendisine kafa atan bir partiliye yumrukla karşı- lık verdı. Bu kişi Sangül'ün koruma- lan tarafından dövüldü. Bu sırada ara- da kalan Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen de yine Sangül'ün korumalan tarafından tartaklandı. Divan Başkanı Şinasi Öktem, sık sık partilileri ve delegeleri, sloganlan kes- melen ıçm uyardı. Baykal'ın konuşma- sı sırasında Sangülcülerin yuhalama- sı üzerine Öktem, "CHPkapısındange- çen hiç kimsenin genel başkanı yuha- layamayacağuu" söyledi. Baykal'ın, Erzen'ın yaralanmasına tepki göster- mesi üzerine kendisine destek veren par- tililer "Faşistler dışan" dıye slogan at- tı, karşı grup ise yuhalayarak yanıt ver- di. Slogan kavgasının büyümesi üze- rine Sangül'ün bulunduğu tribünden kürsüye doğru pet şişeler fırlatıldı. Ge- nlım bir anda tırmanırken platformda- ki Baykal yanlılan da buna karşıhk verdi. Bu sırada sandalyeler havada uçuştu. Zeminde delege sıralanyla di- vanı ayırmak için kullanılan demır çu- buklann atılması sonucu yaralananlar oldu. Baykal'ın etrafında kendisıni ko- rumakla görevlendınlen güvenlik güç- IĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Batu, salondan gözyaşlanyla aynldı Kurultay salonundaki kavgalar karşısında gözyaşlannı tutamayan İnal Batu ile birlikteyaklaşık 20 milletvekili ve çok sayıda delege salonu terk etti İnal Batu salonu terk etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP'nin diplomat kökenli milletvekillennden, Hatay milletvekili İnal Batu, kurultayda yaşanan kavgalar üzerine gözyaşlannı tutama- yarak salondan aynldı. Batu, kurultayı değerlen- dirirken yaptığı açıklamada, "Bugün parti tarihine kara bir gün olarak geçecek" de- di. Kurultayda, CHP'ye yakış- mayan, çok düzeysiz görün- tülerın ortaya çıktığını vur- gulayan Batu, "Biz bu man- zarayı tahmin ettiğimiz için bir süre önce '3. yol' formü- lünü ortaya atmıştık. Bugün kim kazanırsa kazansın, CHP için çok kötü bir dönenı baş- lıyor. CHP, her halükârda bu kurultaydan küçülerekçıka- cak" diye konuştu. 'Daha fazla duramadım' Hatay Milletvekili Batu, kavga manzaraları karşısuıda gözyaşlannı tutamadığını, sağlık sorunlan ve ilerleyen yaşı nedeniyle daha fazla sa- londa duramadığını ve aynl- dığını söyledi. Batu ve yaklaşık 20 millet- vekili ile çok sayıda delege de kurultayda yaşananlara tepki olarak salondan aynldı. leri çember oluştururken taraftarlan da Sangül ve eşini üzerlerine ceketle- rinı kapatarak korumaya aldılar. Kav- ganın büyümesi üzerine Divan Baş- kanı Şinasi Öktem, çevik kuvveti gö- reve çağırdı. Çevik kuvvetin müdaha- lesiyle kavga durdurulurken divanın etrafında güvenlik güçlen barikat oluş- rurdu. Kavga sırasında çok sayıda par- tili ile Zaman gazetesi foto muhabir- leri Mehmet Kanıan ve Ali Ünal baş- lanndan yaralandılar. Sarıgül'ün kürsü eyleml Baykal'ın konuşmasını tamamlama- sının ardından Sangül, sataşma oldu- ğu gerekçesiyle söz istedi. Divanın is- temine vereceği yanıtı beklemeden kürsüye çıkan Sangül, mikrofonun açılmasını talep etti. Divan Başkanı Öktem ise "Ben size sözvermedim. Siz yerinizden talcbinizi ileteceksiniz. Biz burada değerlendirecegiz" dedi. San- gül'ün ısrar edip kürsüden inmemesi üzerine gerginlik arttı. Sangül, mikro- fonu açmasını istediği Öktem'den "Em- rivakiye izin vermeyeceğun" yanıtını alınca uzun süre bekledi. Sangülcüler bu sırada "Divan istifa" diye bağırdı. Buna Baykalcılar, "ŞerefsizSangül" di- ye karşılık verdiler. Öktem'in çağırdı- ğı güvenlik görevlilerinin müdahale etmesine karşın kürsü önündeki parti- liler dışan çıkanlamazken bir güven- lik görevlisi de Sangül'ü kürsüden in- mesi için ikna ermeye çalıştı. Bunun üzerine Öktem, kurultaya yarım saat ara vererek basın mensuplan dışında- ki herkesin çıkanlmasını istedi. San- gül daha sonra beraberindeki partililer- le birlikte divanı alkışlayarak protesto edip kürsüden aynldı. Tüysüz. öktem'l yumrukladı Şinasi Öktem, Sangül'ün sataşma gerekçesiyle söz istemini, "Genel Baş- kan'ın daha önceyapüğı konuşma bun- lar. Bu nedenle söz vermiyorum, aday- lık konuşmanızda sataşma görüyorsa- nızyanıtverirsiniz'' diyerek reddetti. Ca- fer Dursun'un sataşma gerekçesiyle söz ıstemi de divan tarafından kabul edilmedi. Sangül'e söz verilmemesi, Baykal ve Sangül yanlılan arasında slogan atışmasına neden oldu. Sangül taraftarlan özellıkle Öktem'i hedefala- rak "Şinasi şaşırma, sabnmızı şaşırma, hırsız Şinasi, sen oyna Şinasi" diye slo- gan attılar. Bunun üzerine Öktem, "Ben cezaevlerinden, işkencelerden geliyo- rum" yanıtını verdi. Baykal yanlılan da "Mafya dışan, bu divan rüşvetle sa- ün aluımaz" diye karşılık verdiler. Bu arada Sangül yanlısı bazı milletvekil- leri divana gelerek Öktem'e tepki gös- terdiler. Şanlıurfa Milletvekili Türan Tüysüz, Öktem'e yumruk attı. Tüy- süz, diğer milletvekili arkadaşlan ta- rafından kürsüden zorlukla indirildi. Baykat'ı rahatlatan oylama Yaşanan tartışmanın ardından, ge- nel başkan adaylığı için delegelerin imza verme işlemine geçildi. Açılan ma- salarda delegeler, Sangül ve Baykal'ı aday göstermek için imza verdiler. Ya- pılan sayım sonucunda Baykal, 1253 delegenin 664'ü tarafından aday gös- terilirken Sangül'e adaylık için imza veren delege sayısı 364'te kaldı. Bu rakamla, ilk turda seçilebilmek için gerekli 628 oyu aşan Baykal, genel başkanlık yanşına rahat girdi. Genel başkanlık seçimine adayların oy pusulalannın geç gelmesi nedeniy- le saat 24.00 sıralannda geçilebildi. Oylamanınbaşladığı sıralarda Sangül taraftarlanyla Baykal yanlılan arasın- da kısa süren itiş kakış ve yumruklaş- malar yaşandı. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr CHP'nin genel başkanlık seçimi- nin gürültüleri arasında bir başka par- tinin, özgürlük ve Dayanışma Parti- si'nin (ÖDP) de konferansı toplanı- yor. Kurulduğunda solcu, ilerici ve demokrat kesimlerde bir umut yara- tan ÖDP'nin beklenen başarıyı gös- teremediği ve giderek etkisini yitirdi- ği bir gerçek. ÖDP başarısız sayılabilir mi? Solun bütünündeki başarısızlığa bakıldığın- da, bu genel başarısızlık içinde ÖDP'nin de onlardan pek farklı ol- madığı söylenebilir. Yani, sol bütü- nüyle bir gerileme ve açmaz içinde. ÖDP'nin de bunlardan daha ileri ol- ması beklenemezdi denebilir. Sonuç olarak, ülkemizde sosyal demokrat partilervesosyalistörgütlergüçkay- bediyorlar, ciddi bir bunalım içinde- ler. Çok kısa süre öncesine kadar, sos- yalistler ve sosyal demokratlar bir bu- nalım olduğunu kabul etmiyorlardı ve başarısızlığın sebeplerini kendi dışla- rında arıyorlardı. Böyle düşünmeleri de normaldi. Gerçekten, Türkiye'de ÖDP'nin Sorunu Neydi? ve dünyada sol açısından koşullar kötüye gidıyordu. Sovyetler Birliğı'nin dağılması, Batı kapitalızmınin bu da- ğılmanın üzerinde kurduğu egemen- lik solun işıni çok zorlaştırmıştı. Dünya çapındaki olumsuz koşulla- ra bir de 12 Eylül askeri darbesi gibi çok önemli bir etken daha eklenmiş- ti. 12 Eylülcüler, solun bir daha beli- ni doğruItamayacağı önlemler aldı- lar. önce cezaevlerini doldurdular, solculara idam dahil birçok eziyeti re- va gördüler. Ardından örgütlenme ola- naklarını tamamen ortadan kaldıracak yasalarçıkardılar. Sendikalaryokedil- di, siyasi partiler tamamen devlet oto- ritesinin bir parçası haline getirildi. • • • Solun gerilemesinin, güç yitirmesi- nin kendi dışındaki daha birçok ne- denini sayabiliriz. Bu objektif neden- ler acaba başarısızlığı ve giderek güç yitirmeyi açıklamak için yeterli olur mu? Solun kendi hataları, belki de çok uzun yıllardan beri biriken ve çö- zemediği içsel sorunlan bu başarı- sızlıkta tayin edicı bir rol oynamıyor mu? Dünyada neo-lıberal bir rüzgâr es- tiğini ülkemizin solcuları artık son dö- nemde bir söze başlama ritüeli ola- rak kullanıyorlar. Bu neo-liberal rüz- gâr hemen herkesi etkisi altına almış ve solcuları da yiyip bitirmış. Şu rüz- gârı bir halledebılsek bir anda işler yolunagirecekgibi. Acaba kendimızi mi kandırıyoruz, di- ye düşündüğünüz oluyor mu? örneğin, Türk solcularının Kürt sorunu karşısın- da büyük ölçüde çaresiz kalıp siyaset üretememelerinin nedeni de mi neo-li- beral rüzgârdı? Milyonlarca Alevi yurt- taşımızın yüzlerce yıllık suskunluğun, ezi- yetin, baskının ardından kendi kimliği- ne sahip çıkarak, önemli bir toplumsal harekete giriştiklerini solcularımız doğ- ru anlayabildilermi? Alevi hareketi yal- nızca bir mezhep hareketi miydi, yok- sa solcuların kendilerine dost gördük- leri bir sosyal topluluktan mı ibaretti? Yoksa bütün bunların ötesinde önem- li birtoplumsal dinamiğin ortaya çıkma- sı mıydı? Islamcı hareket, son yıllarda büyük bir değişim yaşadı mı, yaşamadı mı? Necmettin Erbakan ile Tayyip Er- doğan arasındaki siyasi mücadele yalnızca basit bir siyasi kavga mıydı, yoksa arkasında önemli bir farklılaş- mayı mı yansıtıyordu? Necmettin Er- bakan ve arkadaşları şımdi kimi sol- cu örgüt ve kişiyle benzer tepkiler gösterirken daha ileri bir eğilımi mi, yoksa daha tutucu bir eğilimi mi tem- sil ediyordu? • • • Solda geçmişten beri halka karşı ge- nel bir güvensizlik zaafı olduğunu bi- liriz. Bu zaaf son dönemde artık açık açık yazılarda, konuşmalarda dile ge- tiriliyor. Geçmişte büyük şehirlerin va- roşlannda sol güçlüyken şimdi AKP'nin güçlenmesini, bu yörelerin lümpen- leşmesi olarak açıklayan solculara bile rastlıyoruz. Sol, halkçı özelliklerini yitiriyor, hal- ka olan güvenini yitiriyor. Bu süreç, so- lun büyük çoğunluğunun halka güven- mek yerine devlet kurumlarına, statü- koya sığınmalarına neden oluyor. Sol bu gerileme süreci içinde evrenselci özelliklerini yitiriyor ve "ulusalcı" vur- gusunu öne çıkarıyor. Bu ulusalcılık yalnızca sosyal demokratlarla sınırlı değil, sosyalistlerin bir kısmı da şu ya da bu şekilde milliyetçiliğin etkisini ey- lem ve söylemlerinde dışa vuruyorlar. ÖDP, bütün bu gelişme içinde ken- disini değiştirmeye, yeni dinamikleri anlamaya çalışan bir birikimi de içinde barındırdı. Ancak, geleneksel siyaset- ler, yeni dünyanın yeni dinamiklerini anlamayan görüşler bu partiye de hep egemen oldu. Ortada bir başarısızlık ol- duğu kesin. Bunun başka sebeplerinin yanında en önemli sebebin bizzat sol- cuların gerçeklerden kopması olduğu- nu kabul edersek, dertlerimize bir çö- züm üretebiliriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle