18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 OCAK 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Uzak Asya'ya yardnnda nasü davrandık? Uzak davrandık! Elektronik posta: [email protected] www.denizsotn.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Dünya ekonomisi kötüye gidiyormuş... "Onemli değil; Bush. vıldızların ötesinden vardım bulur!" AbartıAmerika'nın işgal ettiği Irak'taki seçimlere 111 parti giriyor. Kendi ülkesinde bir eşekli bir de filli partiyle idare eden Amerika, Irak'a ihraç edeceği demokrasiyi biraz abartmışa benziyor. İnsanlık » Rüştü Erata: "Amerika, çeyrek milyar insanın yaşamını yitirdiği Güneydoğu Asya'daki deprem ve tsunami felaketi için 350 milyon dolar yardım yapıyor; Bush, Afganistan ve Irak'takî askeri operasyonlar için yılda 105 milyar dolar harcamayı planlıyor." Muhafaza n Akif Kökçe: "Ormanların korunması, üzerine bina yapan vatandaşlara bırakılacakmış. Orman Muhafaza değil Allah Muhafaza!" eçen yıl VVashington'da ev sahibi George W. Bush ile misafiri Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılan görüşmede ilginç ama ka- muoyuna pek yansımayan bir gündem maddesi vardı. Iki büyük liderin ele aldığı dünyanın "mühim" sorunları arasınasıkıştırılmış konu "Cargill" ile ilgiliydi. Mısırdan nişasta ve glikoz üreten Cargill şirketinin Bursa'da kurduğu fabrikada bazı sorunlar yaşanıyordu. Bush, Amerikan şirketinin sorunlarının çözülmesini rica ediyor, Erdoğan da bacak bacak üstüne atarken "Ne demek, senin ricanı mı kıraca- ğım" diyordu! Ardından dayönetmeliklerde, yasalarda bazı "özel" değişiklikler yapılıyor ve hatta Amerikan şirketine ay- rıcalık getiren yeni mevzuatlar şıp diye yürürlüğe ko- nuyordu. Amerika'nın çok büyük önem ve değer ver- diği demokrasinin yasama ve yürütme ayağıyla so- run çözülmesine çözülüyordu ama demokrasinin unutulan bir unsuru vardı: Yargı. Bunsa'da Bursa'nın Orhangazi ilçesi Gemiş ve Gürle köyleri sınırları içinde, Iznik gölü yakınında Başbakanlık Yük- sek Planlama Kurulu kararı ve bu karara dayandırı- lan plan değişikliği ve ruhsatlarla yapılan ve işletme- ye açılan fabrikayı yargı ne yazık ki yasadışı sayıyor- du. Yedi yıl boyunca fabrika inşaatı başlarken, inşaat sürerken, fabrika üretime geçerken Bursa Barosu öncülüğünde sivil toplum kuruluşlarının açtığı dava- larda hep yürütmeyi durdurma kararı verilmiş ama yargı kararları hiç uygulanmamıştı. Yargı, yürütmenin yasama marifetiyle "demokratik" bir biçimde kılıfına soktuğu bütün düzenlemeleri hep aynı gerekçeyle durduruyordu: "Değişiklik planının, planlama ilkelerine, şehircilik esaslanna ve kamu ya- rarına aykırı olduğu, tesisin atık sularının doğal orta- mı etkileyeceği, kullanılacak yeraltı suyu miktarı faz- lalılığının da çevreyi olumsuz etkileyeceği..." Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu kararına ka- dar Cargill için yapılan ne varsa hepsi yargıdan dö- nüyordu. Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 8 Kasım 2004'te oybirliği ile verdiği son kararla da plan deği- şiklikleri ve ruhsatlar iptal ediliyordu. Bursa Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Avukat Ali Arabacı, yargı kararını yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında hertürlü hukuki ve cezai sorum- luluk davasının açılacağını söylüyor ve şu anımsat- mayı yapıyordu: "Hukukun üstünlüğünü egemen kılmak, 1993 ta- rihli Kopenhag kriterlerinin temel şartıdır. Bu aynı za- manda AB üyeliğinin de şartıdır." Ne olacak şimdi? Olacağı şu; Amerika'nın uydusu olmak için hukukun üstünlüğü şart değil ve demok- rasiyi araç olarak kullanmak yeterlidir! Suleyman Ekim: "Hükümetin işi zorlaştıkça Türkiye'nin işi kolaylaşıyor. Çünkü AKP'nin çıkarları ile ülkenin çıkarları çelişiyor." SESSİZ SEDASIZ (!) Afo jjKÜHlm m iSLftiA, * İstanbul Belediyesi'nin kıyıdaki yıkımları Istanbul Büyükşehir Belediyesi, geçen- lerde Bakırköy ve Kadıköy sahilindeki çay bahçesi, lokanta, büfe gibi kaçak işlet- meleri yıktı. Belediye, yıllardır unuttuğu bir görevi nasıl olduysa yerine getirdi. An- cak Kadıköy'de Marmara Yelken Kulü- bü'nün ve Caddebostan Balıkadamlar Kulübü'nün sporcular için düzenlediği, soyunma odaları, malzeme odaları, dershane gibi alanlar niye yıkıldı? Ruhsatı yoktu da ondan... Acaba öyle mi? öyle olsa bile örneğin Marmara Yelken Kulübü'nün Milli Emlak Dairesi Başkanlı- ğı'ndan sportifamaçla kiraladığı alana gir- meden önce bir tebligat yapılamaz mıy- dı? Tebligat yapıldı, yapılmadı tartışmasını bir yana bırakalım; bu spor kulüplerine, kapalı alanlardaki malzemelerini boşalt- ma olanağı neden tanınmadı? Milyarlarca liralık tekneler; sporcuların malzemeleri ve hatta antrenman için o sı- ra denizde bulunan sporcuların kişisel eş- yaları neden tahrip edildi, enkazın altında bırakıldı. Yelken Federasyonu'nun, Kürek Federasyonu'nun, Dalış Federasyo- nu'nun, Gençlik ve Spor Müdürlüğü'nün özetle kamunun yarış tekneleri, yelken- lileri, dalış malzemeleri neden tesisler- le dozer kepçesinin altında parçalandı? Yelken Federasyonu'na ait henüz am- balajı açılmamış ve her biri en az 10 mil- yar lira değerinde 10 tane lazer teknenin hesabını şimdi kim verecek? Kaçak yapı cenneti IstanbuPda bele- diye; kaş yapayım derken göz çıkardı... Yazık. Yüksek Yerilim Hattı Para, elin kiri; kirli para, vicdanm kiri. erdincutkufr( yahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKÎNCt Livaneli 'olay'ı... Bu yazının, CHP Kurultayı ile bir ilgisi yok; ama kurultay esin kaynağı oldu. Daha doğrusu Zül- fii Livaneli'nin de genel başkan olabileceği... "SiyasipartiKderi" dendiği za- man aklımıza ne geliyorsa, belki de tümüne aykırı bir kimlik ser- giliyor Livaneli. Üstelik sadece solda değil, tüm partiler için de geçerlibu... Örneğin, hiç "bağırmıyor"... Siz hiç Livaneli'nin, gırtlağını patlatıncaya kadar, yüzü alı al moru mor, gözleri velfecir ve san- ki her an rakibine bir yıımruk sal- layacakmışçasına ve elindeki mikrofonu adeta yercesine nutuk attığını ya da atacağını hayal ede- bilir misiniz? Ve de bütün bunlan yap(a)ma- yacak birinin "kitleleri" peşinden sürükleyecek bir "lider" olabile- ceğini düşünebilir misiniz? Livaneli hemen her gün maka- le yazıyor. Üs- telik -katılın ya da katılmayın- düşünce üreti- yor, tartışıyor, öneriyor. De- mek ki lider ol- duğunda, söz- gelimi konuş- malarını da kendisi yaza- cak. Rakip par- ti liderinin siya- si polemikleri- ni, aynı basit üslupla değil; edebiyat, felse- fe, şiir, sinenıa, müzik dünya- sından bilge ki- şilerin sözlerin- den de alıntılar yaparak ders verircesine yanıtlayacak. Siz hiç son yıllarda, bırakın içerikli ve kapsamlı açıklamalar yapmayı, bir açılış töreninde ya da bir kitabın önsözünde ve hat- ta "ulusa sesleniş"lerde yazısını, konuşmasını oturup "kendisi ya- zan" bir parti lideri gördünüz mü? Kuşkusuz bunım nedeni yıllar- dır izlediğimiz, desteklediğimiz, r : kösteklediğimiz, oy verdiğimiz • ya da vermediğimiz liderlerin ge- 1 nel ve ortak karakteri. Böyle olunca da "istisna" biri çıktığın- da en cahilimizden en okumuşu- " muza kadar yargımızı hemen ve- - riveriyoruz: l "İyi adam, ama liderlik vasfı * yok." ', Bu söylemin, CHP gibi, teme- * li aydın hareketine dayanan ve * bugiin de ülkenin aydınlan için ' siyasi yelpazedeki en umııt veri- .* ci partide bile yaygın olması, ku- * rultaydan çok daha onemli değil <• mi? * Hatta partinin başındakiminy- " eralacağındanda... I Gazeteleri özenle izledik; ha- 1 berlerisatırsatırokuduk;köşeya- 1920'lerde "Halk Fırkası zılannı kaçırmadık... Zülfü Liva- neli'nin adaylığı konusunda kim- se olaym bu yanına değinmedi. Herkes sadece delege hesabı yap- tı; "olur" ya da "olmaz" dedi. Oysa Livaneli'nin, daha doğru- su Livaneli gibi bir kişiliğin, bir partinin genel başkanlığında adı- nın geçmesi bile, aslında ülkemiz siyasetinin durumu açısından her yönüyle bir "olay"dı. Bu adm ne anlama geldiğini yazmaya gerek yok. Livaneü'nin sanatçılığını, kültür elçiliğini ve bildiğiniz her şeyini de... Ancak siyaset için ne düşündüğü eğer merak edilsey di, örneğin 2000 yı- lı sonlarındaki bir makalesinden şu cümleleri, belki de parti prog- ramına bile önerilebilirdi: "Bir kişiye ve onun çevresinde- kilere bağlanmak, körü körüne savıınmak ve o kampta yer al- mak... Zaman içinde bağlanılan kişi ve ideoloji değişebilir; bu aşı- n değişiklik durumunda değişmeyentek şey bağlanma ihtiyacıdır. (...) Oysa 'dünya düşünce ve kültür tarihi', kafasını kimse- ye kiraya ver- nıeyen insan- larla yücelmiş- tir." Şimdi bir düşünelim... Bu sözler aca- ba şu alışagel- diğimiz türden bir parti lideri tarafındansöy- lenebilir mi? Genel başka- nın fikirlerini eleştirmenin "parti suçu" sayıldı- ğı ya da rakip partinin bir görü- şüne katılmanın "ihanet" kabul edildiği bir ortamda bu tür düşün- celer "delege desteği" bulabilir mı? Yanıtını yine Livaneli veriyor; aynı yazısında diyor ki: "Bağımsızve özgür kafalıbeyin olmanın bedeli vardır. Hiçbir kampa bağlı olmadığı için kuş- kuyla bakılıı; yalnızlaşır... Hatta tutarsız saıulır." Nitekim, adımız gibi eminiz ki bu yazımızı okuyanların çoğu bi- zim için de "Gaİiba Livanelici ol- du" diyecekler. Oysa kimi konu- larda ne kadar farklı düşündüğü- müzü asla akıllarına getirmeye- cekler. Dedik ya; bu yazının CHP Ku- rultayı'yla bir alakası yok. Hatta yazıldığında Livaneli 'nin adaylı- ğı da kesin değildi. Ama adının geçmesi bile, hiç değilse şu "par- ti Bderliği" konusunda artık daha farklı düşünülmesi gerektiğini anımsatması bakımından ne ka- dar onemli... Oekinciy cumhuriyet.com.tr KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicakÇcpturk.net ÇlZGİLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci«ı mynet.com HARBt SEMtH POROY semihporoy(âyahoo.com HAYAT EPtK TtYATROSU MUSTAFA BİLCAN hayatepik" mynet.com HAKKARIDE SON DURUM: TALÎH KUŞU BAŞIMIZA KONMUŞTURI., TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 30Ocok www.mumtaz-arikan.com CHURCHILL'E SO/V TÖREN.. 1S6S'TE SUGÜN,ÜULÜ İM6ILİZ DEVL.ET ADAMI S/R IMtJSTOM CHURCHILL İÇİN BÜyÜKBİK CENAZS TĞREHİ OÜZENLENDI. 6,S SAAT SÜKBN TÖRENE, 4 KHAL/ 1 KSALİÇE, 4 P£t/L.ET BAŞKANt, H BAŞBAKAN KATILMIfrt. TÜRKiyE AOlNfl M BAÇeAKAN YAROIMClSl KBMAL SAT7R BULUNMUÇTU- I. DÜMYA SAVAŞI S/KAS/fJDA, İUGILİZLLEKİN ÇANAKKA- LE YENİLGİSİNDEKİ ROLÜ NEDEHİyLB POHAMMA 8AKAU LIĞINPAN İSTİFA EPEN CHUfSCWU-,E-OÜHYA SAVAŞl'N-' DA, BAŞBAKAN OLARAK BÜYÜK BAŞARI KA2AAJM/ÇT/. SOYLU MARLBOROU6H AİLESİHOBN GELEM CHURCHILL1 - İN (ÇÖKÇİO> BABASI RANDOLPH, 46 YAŞIUDA 24 OCAK GÜNÜ ÖLMÜfTİİ. TAM JO YIL SONRA, VVlMSTON CHUR- CHILL. t>E AYHt GÜN ÖLDÜ. Solda, •fSSS'fe., hafif Süvari (f/ussar)g ise, sağda, Son yı/larınca görü/üt/or: PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Karmaşık Duygular Atlattığım kalp krizinden sonradoktorlarımın stres- ten uzak durmam yolundaki uyarıları üzerine yaşa- ma bir süredir bambaşka bir pencereden bakmaya çalışıyorum. "Soyut" yerine "somuta", yaşanan ha- yatın gerçeklerine açılan bir pencere bu, gördükle- rimse basit ve eskisinden çok kolay anlaşılabilir gö- rüntüler. Bu pencereden ne Irak seçimlerini, ne Kerkük so- rununu, neAvrupa Birliği'nin birtürlü başlatmaya ya- naşmadığı tarama sürecini, ne de hükümetin yatırım programına alınan üç nükleer tesisi görebilmek ola- sı. Ben de bir süreliğine bunlan görmek istemiyorum zaten. Bu pencereden bakan başkaları gibi, sözge- limi overlokçular, remayözcüler, ortacılar, son ütücü- ler ya da minibüsçü ve kaportacılar gibi artık ne dün başlayan Cumhuriyet Halk Partisi'nin olağanüstü ku- rultayında alınan sonuçlar, ne de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın Feriye Lokantası'nda verdiği ba- ğış yemeği ilgilendiriyor beni. Eskiden olsa en azın- dan ülkemizin en büyük işadamlarının televizyon ek- ranlarındatanıkolduğumdamakdüzeysizliğimerak- landırırdı beni. örneğin, Başbakan'ın çağrısı üzerine Uzak Asya'daki tsunami felaketzedelerine hiç durak- samadan bir milyon dolar bağışlamayı taahhüt eden iyi yürekli, gönlü zengin, eli açık o holding patronla- rının, tek bir fire vermeden tümünün, mönünün ana yemeği olan limon soslu levrek filetosunun yanında nar şerbeti içmelerinin nedenini merak ederdim. Dedim ya, bu pencereden bakanlar böyle şeyleri hiç düşünmüyorlar. Gönüllü Amerika sürgünü Fethul- lah Gülen'in durduk yerde ve toplu bir medyatik çı- kışla "Büyük Islam Reformisti" olarak yeniden piya- saya sürülmesinin ardında yatan nedenleri de, SEKA işçilerini de düşünmedikleri gibi. • • • Şimdi, "Hiçmibirşeyyapmıyorsun, hiç mi bir şey düşünmüyorsun?" diye sorabilirsiniz bana. Hiçbir şey yapmıyor, hiçbir şey düşünmüyorolabilirmiyim? Nasıl düşünebilirsiniz bunu? örneğin, öğleden önce- leri Show TV'de "Kuşum" namıyla maruf Aydın Bey'in ve Özlem Hanım'ın sundukları "Sabah Yıldız- ları"nı, eğer bu programın baş figürleri Semra Ha- nım ve Sinem "olayı"nın büyüsünden kendimi kur- tarabilirsem Kanal D'yeatlıyor, "Sabah Sabah Seda SayarTı izliyorum. Şaşırmış olabilirsiniz, ama sakın şaşırmayın. Çünkü her gün milyonlarca insan izliyor bu prog- ramları ve ben de en azından bir süreliğine onlar- dan biriyim. Yorulur gibi olunca hemen Digitürk'ün 53 No'lu kanalınageçiyorum. Burası "SizeAnneDi- yebilirmiyim" yarışmasının özel kanalı ve bu kana- lın en ilginç yanı da saat 12'ye, 13'e kadar uyuyan yarışmacıları görüntülemesi. Ekranda mor yorgan- larının altında derin derin uyuyan gelin ve kaynana adaylarını izlemek gerçekten çok dinlendirici olu- yor. Doktorlarımın önerisi üzerine aldığım müsek- kinlerin de etkisiyle onları izlerken benim de yavaş yavaş içim geçiyor, önce uyuklamaya, sonra da uyumaya başlıyorum. Yukarıdasözünü ettiğim o "başka" pencerelerden bakanlarla aramdaki belirleyici fark herhalde onların, onlariçin "başka"olmayan pencerelerinden bakma- ları için benim gibi teskin edici ilaçlara, müsekkinle- re gereksinim duymayışları. Onlar, yani overlokçular, remayözcüler, ortacılar, son ütücüler, minibüsçüler, kaportacılar ve benzerleri benimkiyle karşılaştırıla- mayacak kadar ağır, zor ve yoksun koşullarda yaşa- malarına karşın herhangi bir zaman ve herhangi bir şekilde "tes/c/n"edilmişler. ••• Artık nasıl bir teskin edilmişlik haliyse bu, benden çok daha derin uyuyorlar ve uykuları da sürekli olu- yor. Iki gündür Ankara'da birtakım insanlarsa onları o derin uykularından uyandırmak için seferber ol- muşlar, kendilerince iyi kötü, doğru yanlış bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Onlar ise tüm bunlardan biha- ber, sürdürüyorlaruykularını... Netuhaf değil mi? Yok- sa bu işte hiçbirtuhaflıkyok da bana mı öyle geliyor? Biliyorum, oldukça karmaşık biryazı oldu, ama ak- si halde bu yazıyı nasıl uygun düşürebilirdim yukarı- da koyduğum başlığa? e-posta: [email protected] B U L M A C A SEDATYAŞAYAN 1 2 3 SOLDANSAĞA: 1/ tzmir'deki Küçük Men- deres Delta- sı'nda yer alan ve birçok kuş türünü ba- nndıran kü- çük bir göl. 2/ Alanya ilçesi- nin tanınmış bir plajı... Es- kiden okullar- da çocuklan çahştırmakla görevli kimse. 3/ Kaynağı mitolojik dönemlere dayanan kirişli çalgı... Arabistan kı- yılarında kullanılan bir tekne türü. 4/ En- der, seyrek... Cennet kızı. 5/Mumabatınl- 8 mış fitil... Siirt yöre- 9 sine özgü, üzüm şırasımn kaynatılmasıyla elde edi- len bir tatlı. 6/ Küre Dağlan Milli Parkı'nda mağa- ralanyla ünlü bir kanyon... Uzaklık işareti. 7/Yiye- ceklere hoş koku vermek için kullanılan madde... Tahıl yığını. 8/ İyi huylu kimse... Islamlık öncesi Türk edebiyatmda ağıta verilen ad. 9/ Silifke ilçe- sindeki Göksu Deltası'nda bir lagün. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Macar mutfağına özgü bir tür et yahnisi... Po- kerde her oyuncu tarafından ortaya konan para. 2/ Vücuttaki A1DS virüsünü saptamakta kullanı- lan test... Cömert kimse. 3 / " — tutmuş söylemez olmuş / Ağızda dilleri gördüm" (Yunus Emre)... Türk müziğinde bir makam. 4/Hayat arkadaşı... Sığınn öd kesesinden çıkan ve sanlığı iyi ettiği- ne inanılan taş. 5/Derviş selamı... Şarkı, türkü. 6/ Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu... Tav- lada " ü ç " sayısı. II Aralıksız yinelenen ve artık düşünmeksizin yapılan eylemlerin tümü... Ça- nakkale 'nin bir ilçesi. 8/Tunceli yöresine özgü bir tür hamur yemeği... Un elerken dökülmemesi için yere serilen örtü. 9/ Yunan abecesinde bir harf... Kefal türünden bir balık.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle