Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 OCAK 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Uzak Asya'ya
yardnnda nasü
davrandık?
Uzak davrandık!
Elektronik posta: denizsom@cumhuriyet.com.tr www.denizsotn.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Dünya ekonomisi
kötüye gidiyormuş...
"Onemli değil;
Bush. vıldızların ötesinden
vardım bulur!"
AbartıAmerika'nın işgal
ettiği Irak'taki seçimlere
111 parti giriyor. Kendi
ülkesinde bir eşekli bir
de filli partiyle idare
eden Amerika, Irak'a
ihraç edeceği
demokrasiyi biraz
abartmışa benziyor.
İnsanlık »
Rüştü Erata: "Amerika,
çeyrek milyar insanın
yaşamını yitirdiği
Güneydoğu Asya'daki
deprem ve tsunami
felaketi için 350 milyon
dolar yardım yapıyor;
Bush, Afganistan ve
Irak'takî askeri
operasyonlar için yılda
105 milyar dolar
harcamayı planlıyor."
Muhafaza n
Akif Kökçe:
"Ormanların korunması,
üzerine bina yapan
vatandaşlara
bırakılacakmış. Orman
Muhafaza değil Allah
Muhafaza!"
eçen yıl VVashington'da ev sahibi George
W. Bush ile misafiri Recep Tayyip Erdoğan
arasında yapılan görüşmede ilginç ama ka-
muoyuna pek yansımayan bir gündem
maddesi vardı. Iki büyük liderin ele aldığı dünyanın
"mühim" sorunları arasınasıkıştırılmış konu "Cargill"
ile ilgiliydi. Mısırdan nişasta ve glikoz üreten Cargill
şirketinin Bursa'da kurduğu fabrikada bazı sorunlar
yaşanıyordu. Bush, Amerikan şirketinin sorunlarının
çözülmesini rica ediyor, Erdoğan da bacak bacak
üstüne atarken "Ne demek, senin ricanı mı kıraca-
ğım" diyordu!
Ardından dayönetmeliklerde, yasalarda bazı "özel"
değişiklikler yapılıyor ve hatta Amerikan şirketine ay-
rıcalık getiren yeni mevzuatlar şıp diye yürürlüğe ko-
nuyordu. Amerika'nın çok büyük önem ve değer ver-
diği demokrasinin yasama ve yürütme ayağıyla so-
run çözülmesine çözülüyordu ama demokrasinin
unutulan bir unsuru vardı: Yargı.
Bunsa'da
Bursa'nın Orhangazi ilçesi Gemiş ve Gürle köyleri
sınırları içinde, Iznik gölü yakınında Başbakanlık Yük-
sek Planlama Kurulu kararı ve bu karara dayandırı-
lan plan değişikliği ve ruhsatlarla yapılan ve işletme-
ye açılan fabrikayı yargı ne yazık ki yasadışı sayıyor-
du.
Yedi yıl boyunca fabrika inşaatı başlarken, inşaat
sürerken, fabrika üretime geçerken Bursa Barosu
öncülüğünde sivil toplum kuruluşlarının açtığı dava-
larda hep yürütmeyi durdurma kararı verilmiş ama
yargı kararları hiç uygulanmamıştı.
Yargı, yürütmenin yasama marifetiyle "demokratik"
bir biçimde kılıfına soktuğu bütün düzenlemeleri hep
aynı gerekçeyle durduruyordu: "Değişiklik planının,
planlama ilkelerine, şehircilik esaslanna ve kamu ya-
rarına aykırı olduğu, tesisin atık sularının doğal orta-
mı etkileyeceği, kullanılacak yeraltı suyu miktarı faz-
lalılığının da çevreyi olumsuz etkileyeceği..."
Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu kararına ka-
dar Cargill için yapılan ne varsa hepsi yargıdan dö-
nüyordu. Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 8 Kasım
2004'te oybirliği ile verdiği son kararla da plan deği-
şiklikleri ve ruhsatlar iptal ediliyordu.
Bursa Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Avukat
Ali Arabacı, yargı kararını yerine getirmeyen kamu
görevlileri hakkında hertürlü hukuki ve cezai sorum-
luluk davasının açılacağını söylüyor ve şu anımsat-
mayı yapıyordu:
"Hukukun üstünlüğünü egemen kılmak, 1993 ta-
rihli Kopenhag kriterlerinin temel şartıdır. Bu aynı za-
manda AB üyeliğinin de şartıdır."
Ne olacak şimdi? Olacağı şu; Amerika'nın uydusu
olmak için hukukun üstünlüğü şart değil ve demok-
rasiyi araç olarak kullanmak yeterlidir!
Suleyman Ekim:
"Hükümetin işi
zorlaştıkça Türkiye'nin işi
kolaylaşıyor. Çünkü
AKP'nin çıkarları ile
ülkenin çıkarları çelişiyor."
SESSİZ SEDASIZ (!) Afo
jjKÜHlm
m
iSLftiA,
* İstanbul Belediyesi'nin kıyıdaki yıkımları
Istanbul Büyükşehir Belediyesi, geçen-
lerde Bakırköy ve Kadıköy sahilindeki çay
bahçesi, lokanta, büfe gibi kaçak işlet-
meleri yıktı. Belediye, yıllardır unuttuğu
bir görevi nasıl olduysa yerine getirdi. An-
cak Kadıköy'de Marmara Yelken Kulü-
bü'nün ve Caddebostan Balıkadamlar
Kulübü'nün sporcular için düzenlediği,
soyunma odaları, malzeme odaları,
dershane gibi alanlar niye yıkıldı?
Ruhsatı yoktu da ondan... Acaba öyle
mi?
öyle olsa bile örneğin Marmara Yelken
Kulübü'nün Milli Emlak Dairesi Başkanlı-
ğı'ndan sportifamaçla kiraladığı alana gir-
meden önce bir tebligat yapılamaz mıy-
dı?
Tebligat yapıldı, yapılmadı tartışmasını
bir yana bırakalım; bu spor kulüplerine,
kapalı alanlardaki malzemelerini boşalt-
ma olanağı neden tanınmadı?
Milyarlarca liralık tekneler; sporcuların
malzemeleri ve hatta antrenman için o sı-
ra denizde bulunan sporcuların kişisel eş-
yaları neden tahrip edildi, enkazın altında
bırakıldı. Yelken Federasyonu'nun, Kürek
Federasyonu'nun, Dalış Federasyo-
nu'nun, Gençlik ve Spor Müdürlüğü'nün
özetle kamunun yarış tekneleri, yelken-
lileri, dalış malzemeleri neden tesisler-
le dozer kepçesinin altında parçalandı?
Yelken Federasyonu'na ait henüz am-
balajı açılmamış ve her biri en az 10 mil-
yar lira değerinde 10 tane lazer teknenin
hesabını şimdi kim verecek?
Kaçak yapı cenneti IstanbuPda bele-
diye; kaş yapayım derken göz çıkardı...
Yazık.
Yüksek Yerilim Hattı
Para, elin kiri; kirli para, vicdanm kiri.
erdincutkufr( yahoo.com
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKÎNCt
Livaneli 'olay'ı...
Bu yazının, CHP Kurultayı ile
bir ilgisi yok; ama kurultay esin
kaynağı oldu. Daha doğrusu Zül-
fii Livaneli'nin de genel başkan
olabileceği...
"SiyasipartiKderi" dendiği za-
man aklımıza ne geliyorsa, belki
de tümüne aykırı bir kimlik ser-
giliyor Livaneli. Üstelik sadece
solda değil, tüm partiler için de
geçerlibu...
Örneğin, hiç "bağırmıyor"...
Siz hiç Livaneli'nin, gırtlağını
patlatıncaya kadar, yüzü alı al
moru mor, gözleri velfecir ve san-
ki her an rakibine bir yıımruk sal-
layacakmışçasına ve elindeki
mikrofonu adeta yercesine nutuk
attığını ya da atacağını hayal ede-
bilir misiniz?
Ve de bütün bunlan yap(a)ma-
yacak birinin "kitleleri" peşinden
sürükleyecek bir "lider" olabile-
ceğini düşünebilir misiniz?
Livaneli hemen her gün maka-
le yazıyor. Üs-
telik -katılın ya
da katılmayın-
düşünce üreti-
yor, tartışıyor,
öneriyor. De-
mek ki lider ol-
duğunda, söz-
gelimi konuş-
malarını da
kendisi yaza-
cak. Rakip par-
ti liderinin siya-
si polemikleri-
ni, aynı basit
üslupla değil;
edebiyat, felse-
fe, şiir, sinenıa,
müzik dünya-
sından bilge ki-
şilerin sözlerin-
den de alıntılar
yaparak ders
verircesine yanıtlayacak.
Siz hiç son yıllarda, bırakın
içerikli ve kapsamlı açıklamalar
yapmayı, bir açılış töreninde ya
da bir kitabın önsözünde ve hat-
ta "ulusa sesleniş"lerde yazısını,
konuşmasını oturup "kendisi ya-
zan" bir parti lideri gördünüz
mü?
Kuşkusuz bunım nedeni yıllar-
dır izlediğimiz, desteklediğimiz,
r
: kösteklediğimiz, oy verdiğimiz
• ya da vermediğimiz liderlerin ge-
1 nel ve ortak karakteri. Böyle
olunca da "istisna" biri çıktığın-
da en cahilimizden en okumuşu-
" muza kadar yargımızı hemen ve-
- riveriyoruz:
l "İyi adam, ama liderlik vasfı
* yok."
', Bu söylemin, CHP gibi, teme-
* li aydın hareketine dayanan ve
* bugiin de ülkenin aydınlan için
' siyasi yelpazedeki en umııt veri-
.* ci partide bile yaygın olması, ku-
* rultaydan çok daha onemli değil
<• mi?
* Hatta partinin başındakiminy-
" eralacağındanda...
I Gazeteleri özenle izledik; ha-
1
berlerisatırsatırokuduk;köşeya-
1920'lerde "Halk Fırkası
zılannı kaçırmadık... Zülfü Liva-
neli'nin adaylığı konusunda kim-
se olaym bu yanına değinmedi.
Herkes sadece delege hesabı yap-
tı; "olur" ya da "olmaz" dedi.
Oysa Livaneli'nin, daha doğru-
su Livaneli gibi bir kişiliğin, bir
partinin genel başkanlığında adı-
nın geçmesi bile, aslında ülkemiz
siyasetinin durumu açısından her
yönüyle bir "olay"dı.
Bu adm ne anlama geldiğini
yazmaya gerek yok. Livaneü'nin
sanatçılığını, kültür elçiliğini ve
bildiğiniz her şeyini de... Ancak
siyaset için ne düşündüğü eğer
merak edilsey di, örneğin 2000 yı-
lı sonlarındaki bir makalesinden
şu cümleleri, belki de parti prog-
ramına bile önerilebilirdi:
"Bir kişiye ve onun çevresinde-
kilere bağlanmak, körü körüne
savıınmak ve o kampta yer al-
mak... Zaman içinde bağlanılan
kişi ve ideoloji değişebilir; bu aşı-
n değişiklik
durumunda
değişmeyentek
şey bağlanma
ihtiyacıdır. (...)
Oysa 'dünya
düşünce ve
kültür tarihi',
kafasını kimse-
ye kiraya ver-
nıeyen insan-
larla yücelmiş-
tir."
Şimdi bir
düşünelim...
Bu sözler aca-
ba şu alışagel-
diğimiz türden
bir parti lideri
tarafındansöy-
lenebilir mi?
Genel başka-
nın fikirlerini
eleştirmenin "parti suçu" sayıldı-
ğı ya da rakip partinin bir görü-
şüne katılmanın "ihanet" kabul
edildiği bir ortamda bu tür düşün-
celer "delege desteği" bulabilir
mı?
Yanıtını yine Livaneli veriyor;
aynı yazısında diyor ki:
"Bağımsızve özgür kafalıbeyin
olmanın bedeli vardır. Hiçbir
kampa bağlı olmadığı için kuş-
kuyla bakılıı; yalnızlaşır... Hatta
tutarsız saıulır."
Nitekim, adımız gibi eminiz ki
bu yazımızı okuyanların çoğu bi-
zim için de "Gaİiba Livanelici ol-
du" diyecekler. Oysa kimi konu-
larda ne kadar farklı düşündüğü-
müzü asla akıllarına getirmeye-
cekler.
Dedik ya; bu yazının CHP Ku-
rultayı'yla bir alakası yok. Hatta
yazıldığında Livaneli 'nin adaylı-
ğı da kesin değildi. Ama adının
geçmesi bile, hiç değilse şu "par-
ti Bderliği" konusunda artık daha
farklı düşünülmesi gerektiğini
anımsatması bakımından ne ka-
dar onemli...
Oekinciy cumhuriyet.com.tr
KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicakÇcpturk.net
ÇlZGİLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci«ı mynet.com
HARBt SEMtH POROY semihporoy(âyahoo.com
HAYAT EPtK TtYATROSU MUSTAFA BİLCAN hayatepik" mynet.com
HAKKARIDE
SON DURUM:
TALÎH KUŞU
BAŞIMIZA KONMUŞTURI.,
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 30Ocok www.mumtaz-arikan.com
CHURCHILL'E SO/V TÖREN..
1S6S'TE SUGÜN,ÜULÜ İM6ILİZ DEVL.ET ADAMI S/R IMtJSTOM
CHURCHILL İÇİN BÜyÜKBİK CENAZS TĞREHİ OÜZENLENDI.
6,S SAAT SÜKBN TÖRENE, 4 KHAL/ 1 KSALİÇE, 4 P£t/L.ET
BAŞKANt, H BAŞBAKAN KATILMIfrt. TÜRKiyE AOlNfl M
BAÇeAKAN YAROIMClSl KBMAL SAT7R BULUNMUÇTU-
I. DÜMYA SAVAŞI S/KAS/fJDA, İUGILİZLLEKİN ÇANAKKA-
LE YENİLGİSİNDEKİ ROLÜ NEDEHİyLB POHAMMA 8AKAU
LIĞINPAN İSTİFA EPEN CHUfSCWU-,E-OÜHYA SAVAŞl'N-'
DA, BAŞBAKAN OLARAK BÜYÜK BAŞARI KA2AAJM/ÇT/.
SOYLU MARLBOROU6H AİLESİHOBN GELEM CHURCHILL1
-
İN (ÇÖKÇİO> BABASI RANDOLPH, 46 YAŞIUDA 24 OCAK
GÜNÜ ÖLMÜfTİİ. TAM JO YIL SONRA, VVlMSTON CHUR-
CHILL. t>E AYHt GÜN ÖLDÜ.
Solda, •fSSS'fe., hafif Süvari (f/ussar)g
ise, sağda, Son yı/larınca görü/üt/or:
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Karmaşık Duygular
Atlattığım kalp krizinden sonradoktorlarımın stres-
ten uzak durmam yolundaki uyarıları üzerine yaşa-
ma bir süredir bambaşka bir pencereden bakmaya
çalışıyorum. "Soyut" yerine "somuta", yaşanan ha-
yatın gerçeklerine açılan bir pencere bu, gördükle-
rimse basit ve eskisinden çok kolay anlaşılabilir gö-
rüntüler.
Bu pencereden ne Irak seçimlerini, ne Kerkük so-
rununu, neAvrupa Birliği'nin birtürlü başlatmaya ya-
naşmadığı tarama sürecini, ne de hükümetin yatırım
programına alınan üç nükleer tesisi görebilmek ola-
sı. Ben de bir süreliğine bunlan görmek istemiyorum
zaten. Bu pencereden bakan başkaları gibi, sözge-
limi overlokçular, remayözcüler, ortacılar, son ütücü-
ler ya da minibüsçü ve kaportacılar gibi artık ne dün
başlayan Cumhuriyet Halk Partisi'nin olağanüstü ku-
rultayında alınan sonuçlar, ne de Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ın Feriye Lokantası'nda verdiği ba-
ğış yemeği ilgilendiriyor beni. Eskiden olsa en azın-
dan ülkemizin en büyük işadamlarının televizyon ek-
ranlarındatanıkolduğumdamakdüzeysizliğimerak-
landırırdı beni. örneğin, Başbakan'ın çağrısı üzerine
Uzak Asya'daki tsunami felaketzedelerine hiç durak-
samadan bir milyon dolar bağışlamayı taahhüt eden
iyi yürekli, gönlü zengin, eli açık o holding patronla-
rının, tek bir fire vermeden tümünün, mönünün ana
yemeği olan limon soslu levrek filetosunun yanında
nar şerbeti içmelerinin nedenini merak ederdim.
Dedim ya, bu pencereden bakanlar böyle şeyleri
hiç düşünmüyorlar. Gönüllü Amerika sürgünü Fethul-
lah Gülen'in durduk yerde ve toplu bir medyatik çı-
kışla "Büyük Islam Reformisti" olarak yeniden piya-
saya sürülmesinin ardında yatan nedenleri de, SEKA
işçilerini de düşünmedikleri gibi.
• • •
Şimdi, "Hiçmibirşeyyapmıyorsun, hiç mi bir şey
düşünmüyorsun?" diye sorabilirsiniz bana. Hiçbir
şey yapmıyor, hiçbir şey düşünmüyorolabilirmiyim?
Nasıl düşünebilirsiniz bunu? örneğin, öğleden önce-
leri Show TV'de "Kuşum" namıyla maruf Aydın
Bey'in ve Özlem Hanım'ın sundukları "Sabah Yıldız-
ları"nı, eğer bu programın baş figürleri Semra Ha-
nım ve Sinem "olayı"nın büyüsünden kendimi kur-
tarabilirsem Kanal D'yeatlıyor, "Sabah Sabah Seda
SayarTı izliyorum.
Şaşırmış olabilirsiniz, ama sakın şaşırmayın.
Çünkü her gün milyonlarca insan izliyor bu prog-
ramları ve ben de en azından bir süreliğine onlar-
dan biriyim. Yorulur gibi olunca hemen Digitürk'ün
53 No'lu kanalınageçiyorum. Burası "SizeAnneDi-
yebilirmiyim" yarışmasının özel kanalı ve bu kana-
lın en ilginç yanı da saat 12'ye, 13'e kadar uyuyan
yarışmacıları görüntülemesi. Ekranda mor yorgan-
larının altında derin derin uyuyan gelin ve kaynana
adaylarını izlemek gerçekten çok dinlendirici olu-
yor. Doktorlarımın önerisi üzerine aldığım müsek-
kinlerin de etkisiyle onları izlerken benim de yavaş
yavaş içim geçiyor, önce uyuklamaya, sonra da
uyumaya başlıyorum.
Yukarıdasözünü ettiğim o "başka" pencerelerden
bakanlarla aramdaki belirleyici fark herhalde onların,
onlariçin "başka"olmayan pencerelerinden bakma-
ları için benim gibi teskin edici ilaçlara, müsekkinle-
re gereksinim duymayışları. Onlar, yani overlokçular,
remayözcüler, ortacılar, son ütücüler, minibüsçüler,
kaportacılar ve benzerleri benimkiyle karşılaştırıla-
mayacak kadar ağır, zor ve yoksun koşullarda yaşa-
malarına karşın herhangi bir zaman ve herhangi bir
şekilde "tes/c/n"edilmişler.
•••
Artık nasıl bir teskin edilmişlik haliyse bu, benden
çok daha derin uyuyorlar ve uykuları da sürekli olu-
yor. Iki gündür Ankara'da birtakım insanlarsa onları
o derin uykularından uyandırmak için seferber ol-
muşlar, kendilerince iyi kötü, doğru yanlış bir şeyler
yapmaya çalışıyorlar. Onlar ise tüm bunlardan biha-
ber, sürdürüyorlaruykularını... Netuhaf değil mi? Yok-
sa bu işte hiçbirtuhaflıkyok da bana mı öyle geliyor?
Biliyorum, oldukça karmaşık biryazı oldu, ama ak-
si halde bu yazıyı nasıl uygun düşürebilirdim yukarı-
da koyduğum başlığa?
e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
1 2 3
SOLDANSAĞA:
1/ tzmir'deki
Küçük Men-
deres Delta-
sı'nda yer
alan ve birçok
kuş türünü ba-
nndıran kü-
çük bir göl. 2/
Alanya ilçesi-
nin tanınmış
bir plajı... Es-
kiden okullar-
da çocuklan
çahştırmakla görevli
kimse. 3/ Kaynağı
mitolojik dönemlere
dayanan kirişli
çalgı... Arabistan kı-
yılarında kullanılan
bir tekne türü. 4/ En-
der, seyrek... Cennet
kızı. 5/Mumabatınl- 8
mış fitil... Siirt yöre- 9
sine özgü, üzüm şırasımn kaynatılmasıyla elde edi-
len bir tatlı. 6/ Küre Dağlan Milli Parkı'nda mağa-
ralanyla ünlü bir kanyon... Uzaklık işareti. 7/Yiye-
ceklere hoş koku vermek için kullanılan madde...
Tahıl yığını. 8/ İyi huylu kimse... Islamlık öncesi
Türk edebiyatmda ağıta verilen ad. 9/ Silifke ilçe-
sindeki Göksu Deltası'nda bir lagün.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Macar mutfağına özgü bir tür et yahnisi... Po-
kerde her oyuncu tarafından ortaya konan para.
2/ Vücuttaki A1DS virüsünü saptamakta kullanı-
lan test... Cömert kimse. 3 / " — tutmuş söylemez
olmuş / Ağızda dilleri gördüm" (Yunus Emre)...
Türk müziğinde bir makam. 4/Hayat arkadaşı...
Sığınn öd kesesinden çıkan ve sanlığı iyi ettiği-
ne inanılan taş. 5/Derviş selamı... Şarkı, türkü. 6/
Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu... Tav-
lada " ü ç " sayısı. II Aralıksız yinelenen ve artık
düşünmeksizin yapılan eylemlerin tümü... Ça-
nakkale 'nin bir ilçesi. 8/Tunceli yöresine özgü bir
tür hamur yemeği... Un elerken dökülmemesi için
yere serilen örtü. 9/ Yunan abecesinde bir harf...
Kefal türünden bir balık.