23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DIZI Mumcu, 1 Mart 1987'deyayımlanan 'Elleri Ticarette, Ayaklan Tarikatta' yazısında 'dindann sahtecileri' için şöyle yazıyordu: 'ElhamdüMahmifyarderiz!' U ğur Mumcu'nun yıllar önce yazdığı yazılar günümüze ışık tutuyor. Türkiye'nin "tarikat, ticaret ve siyaset" üçgenine sıkıştırıldığına dikkat çeken Mumcu'nun yazılarından alıntılar. 'LAİKLİKİLKESİNETERS1 Geçmiş dönemlerde, din ve inanç özgürlüğü bazı siya- sal partilerin eliyle devlet adıııa kötüye kullanılmış; gerek Diyanet Işleri'nde, gerekse bu derneklerde, "Nurculuk, Süleymancıhk, Nakşibendilik" gibi fraksiyonlar oluşmuş- tur... Din sömürüsünden bunca acı çekmiş bir ulusuz. Ata- türk'ün laiklik ilkesi, din sömüriisünü önlemek için konul- muştur. Kutsal inançlan, bazı siyasal partilerin elinde oyun- cak yapmak, hem Islam dinine, hem Atatürk'ün laiklik il- kesine ters düşmez mi?.. (Cumhuriyet, 17 Mart 1982) "MüHAFAZAKÂRLAR, HOŞ GELDİNİZ' Bir insan kendi kimliği konusunda yanıltıcı bilgi verse ne olur? Eğer resmi yerlere böyle bir bilgi verir ve ayrıca düzmece kimlik kullanırsa, bu suç olur. Çevremizde çok rastlamışızdır; ınşaat teknikeri kendisini yüksek mühendis diye tanıtır; ortaokul kaçkını müteahhide sorarsanız, o da yüksek mimardır... Peki, düzmece kimlik siyasette de kul- lanılır mı? Evet kullanılır. Düzmece kimliğin suç sayılma- dığı tek alan siyasettir. Siyasette herkes, kendisini solcu, sağcı, milliyetçi, liberal, muhafazakârolarak tanıtır. Öyley- se kimin milliyetçi, kimin liberal, kimin muhafazakâr ve kimin solcu olduğunu nasıl anlayacağız? Şöyle anlayaca- ğız: Eğer "BberaT, sözcük olarak Batı'daki yerleşik anla- yışa göre kullanılmak isteniyorsa, liberalin ne olduğunu, daha doğrusu ne olmadığını anlatıp "Siz liberal değUsiniz" diyebiliriz. Bir liberali, liberal olnıayandan ayıran ölçü, savunulan ekonomik model değil, düşünce özgürlüğünden yana olup olmamaktır. Ölçü bu kadar kesindir. Bizde kendilerine cö- mertçe "liberal" etiketi takanların hiçbiri Batılı anlamda liberal değildir. Liberal olmaları için demokrasi fınnında çok ekmek yemeleri gerekir. Buna da yaşlan elverişli de- ğildir. Peki bunlara ne ad takabiliriz? Bunlar, liberal değil muhafazakârdırlar... Türkiye'ye özgü muhafazakârlık, Islamcı düşünceler- den kaynaklanır. Muhafazakârlığı Islamcı düşüncelerden ayırmaya, soyutlamaya olanak yoktur. Muhafazakâr bir parti, kuruluşundan bir süre sonra er geç Islamcı etkilere kapılmak zorundadır... Başlangıçta laik görüntü ile kuru- lan muhafazakâr partilerin bu görüntülerini uzun süre ko- rumaları kolay değildir. Muhafazakâr parti, kaçınılmaz biçimde kendi ideolojik ve siyasal tabanı olan îslamcı kesim ile birleşmek zorun- dadır. Örneklerıni görmedik mi?... Ama kimse, Nurcula- rın, Nakşibendilerin, Süleymancıların, kendilerini "libe- ral" olarak sunan muhafazakâr partılerde kök salmalarına engel olamadı. Dün ne olduysa yarın da öyle olacaktır.... Muhafazakâr olan Atatürkçülükle bağdaşamaz. Islamcı düşünce, Atatürkçülükle altmış yıldır, bitmez tükenmez bir savaş içindedir. Konu, bu kadar açık seçiktir.... Türki- ye'de liberal yok, çok sayıda muhafazakâr var! Muhafaza- kârlar, hoş geldiniz... (Cumhuriyet, 13 Mayıs 1983) "PROFESYONEL CERİCİ' Türkiye'de son yıllarda birçok değer yargısı silinip yok oldu. Laiklik, Nakşibendi tarikatına elden teslim edildi; Müslümanın "garibanına" Atatürkçülük adına yüklenildi; din duygularını siyaset pazarında açık arttırmaya çıkaran Arap sermayesi destekli "profesyonel gericiye" ise selam On binlerin katıldığı cenazede, Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu, çocukları Özgür ve Özge birlikte... Faili meçhuller ülkesi: DD O 3 ÎLHAN TAŞCI duruldu. BizimBatıcılığımız, düşünce özgürlüğü ile değil, işte böyle, yılbaşı geceleri, Müslüman evlerine Noel ağa- cı dıkip süslemekle gelişiyor. Noel ağacımza da maşal- hh.(Cumhuriyet, 2 Ocak 1986) 'LAİKLİKGEREKLÎDİR' Laiklik, din duygularırun ve dince kutsal kavramlann si- yasal amaçlarla kullanılmasını önlemek için var olan bir ilke ve güvencedir. Bu güvence bir kez yok edilırse, din si- yasetin, siyaset de ticaretin aracı olur. Tanrı ile kul arasına seçim sandığı ile parayı sokmaya kalkanlar, bu siyasal ve ticarı ortaklıklardan çok da kazanç sağlarlar. Islam dinine içtenlikle bağlı olanlaruı, din duygulannı kullanarak siya- set yoluyla tarikatçılık, tarıkatçılık yoluyla da ticaret yol- larına herkesten önce karşı çıkmalan gerekir... Din duygu- larını Tanrı ile insan arasındaki o "vicdan" denen kutsal yer- den çıkarıp seçim sandığı ile işveren kasası arasındaki ka- ranlık koridorlarda kullanmaya kalkmak, Kuran'a da, di- ne de en büyük saygısızlık değil midir? Laiklik niçin ge- reklidir? Işte bunun için gereklidir. (Cumhuriyet, 22 Ocak 1987) "DEVLET YANSIZ SAYILMAZ 1 Çok partili yaşama girdiğimiz günden beri din ve din- ce kutsal sayılan kavramlar, siyasete bu kadar kabaca alet edilmemişti. Türkiye Cumhuriyeti başbakanlannın seçim Uğur Mumcu'nun tarikat-siyaset-ticaret üçgenindeki değerlendirmeleri günümüze de ışık tutuyor. Mumcu, siyasete dini karıştıranları uyarıyor: "Bu çağda, Türkiye'yi sankla, cüppeyle, çember sakalla yönetmenin olanağı yoktur. Tarihe bakın; din sömürüsü hiçbir iktidara hayır getirmemiştir. Ne Abdülhamit'e, ne Demokrat Parti'ye, ne Demirel'e ne de Özal'a. Hepsi de yüolıp yıkdıp gitmişlerdir." alanlarına "tekbir sesleri" ile girdikleri bir başka seçimi ammsıyor musunuz?... Seçimlerde hangi tarikat reisinin kime oy vereceği ve verdireceği hesaplan bile geçerlidir... Laiklik, devletin çeşitli din ve mezhepler karşısında eşıt- çe davranması ve yansiz olması demektir. Bugün devlet, değil din ve mezhepler karşısında, tarikatlar karşısında bi- le yansiz sayılamaz. (Cumhuriyet, 1?Eylül 1986) ELLERİ TİCARETTE, AYAKLARI TARİKATTA' Her şeyin sahtesı var... Paranın sahtesi var... Tablonun sah- tesi var... Altının, gümüşün, elmasın sahteleri var... Var oğ- lu var!.. Peki dinin ve ideolojilerin de sahteleri yok mu? 01- maz olur mu hiç? Var. Dinin sahtesi, siyasete kanşmış ola- nıdır. Din duygularının ve dince kutsal kavramlann siya- set adına kullanılması ile din, din olmaktan çıkar, sıyase- tin aracı olur. Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürünün sonu gelmez... Din ticareti ile meşgul olanlara bakın, hemen hemen hep- si milyarder. Yalnızca Türk Lırası ile milyarder değil bun- lar, dolar milyarderi, mark milyarderi olmuşlardır birçoğu. Oh ne kolay!.. Çek bir besmele, gelsin paralar... Finans ku- ruluşlan, şirketler ve bu finans kuruluşlan ve şirketler ara- cılığı ile kazanılan milyarlar... Elhamdülillah Müslüma- nız!.. Elhamdülıllah milyarderiz!... Bir kolumuz siyasette, öbür kolumuz ticarette, ayaklarımız da tarikatlarda... Bir üçgen bu... Ticaret, siyaset ve tarikat üçgeni... Bunlar din- dann sahtecileridır... Biryanda sahte Müslümanlar, din ta- cirleri, inanç sömürücüleri... Bir elleri siyasette, öbür elle- ri ticarette, ayaklan da tarikatlarda dolaşanlar... Öte yan- dan da sahte Atatürkçüler... Işlerine geldiği sürece, bu sah- te Müslümanlar ile kol kola girip öpüşenler... Birbirlerine siyasal destek sağlayanlar... Yasakçılıkla, hot-hotçulukla Aia- türkçülüklerini kanıtlayacaklarını sananlar... (Cumhuriyet, 1 Mart 1987) *DîN SÖMÜRÜSÜ' "Türban olayı" bir din sömürüsü olayıdır. Türbanlı genç kızları öne süren din sömürücüleri, Bakan HasanCelalGü- zel'in katkılan ve Prof. Doğramacı'nın sihirbaz hüneri ile bir yenı zafer kazanmışlardır. Bugün türban, yarın cilbab, öbür gün fes... Çağdaş uygarlık yolunda çarşaf ve türban- la"güzel,güzerilerliyoruz! (Cumhuriyet, 6Aralıkl988) 'BuYURSUNLAR ÖVÜNSÜNLER' Dinsel gericilik, ülkemizde yıllardır bir siyasal sömürü aracı olarak kullanılıyor... Evet, tohum ve toprak. Dün eki- lenler bugün biçiliyor. Yıllarca bu gerici tohumlar ekiliyor. Gericilik, cumhuriyet tarihinde belki de bu ölçüde elle tu- tulur biçimde somut ve açık olarak, ilk kez, devlet desteği ve katkısıyla güçleniyor. Dün lran'da yaşananlar, bugün Tür- kiye'de yaşanıyor. Bugün camilerde "şeriatisteriz" çığlık- lan. YaruıTBMM'debaşlan takkeli, çember sakalhlarıngös- terileri; öbür gün de -hiç kuşkunuz ohnasın- tslami terör. "Katli vaciptir" fermanları. Tekbir sesleri. Açılan yeşil bay- raklar. Ve "Vurun zındığa" naralan. Yeşil bayraklar, tak- keler, bereler, çarşaflar, cihat çağrılan. Yeni 31 Mart'lar. Ye- ni SaidiNursi'ler. Yeni DervişVahdeti'ler. Yeni DervişMeh- met'ler ve yeni Pilavoğlu'lar. Tarikat, ticaret, siyaset.... Bu üçgenin içinde kazanılan milyarlar. Bu uğurda kan- dırılıp Islamcı cihada sürülen kimsesiz, yoksul halk çocuk- ları . Türkiye'de yıllarca ekilen tohumlar şimdi biçiliyor. La- ikliğin, demokrasinin vazgeçihnez koşulu olduğu belki şimdi daha iyi anlaşılıyor. Ama çok geç. Bu gericilik, bu- günkü gücünü, etkinliğini ve yaygınlığını biraz da 12 Ey- lül'e ve 12 Eylül'ün Milli Güvenlik Konseyi'ne borçludur. Saym paşalar, 12 Eylül'de ne ektiler ki, bugün ne biçmek istiyorlar? Buyursunlar, eserleri ile övünsünler övünebil- dikleri kadar!.. (Cumhuriyet, 12Mart 1989) lİOSE DÖNÜCÜIÜK, DÖNEKLİK' Islamcılar yurtdışından bugüne kadar yayın organlan ve radyolar aracılığıyla seslerini duyuruyorlardı. Bundan son- ra bir adım daha atacaklar ve özel televizyon kanallan kul- lanacaklar. Magic Box, Murdoch, şu bu derken günün bi- rinde bakacağız ki sözgelışi Islamcı "BesmeleTelevizyonu" ayetlerle, dualarla yayınlanna başlayıvermiş! Sakm "ol- maz" demeyin. Göreceksiniz olacak. Neler olmadı ki? De- nizde kum, Islamcıda para. Bastıracaklar parayı, bir uydu bulup başlayacaklar yayma... 163 vız gelir! Türkiye'de Is- lamcı yayın organlan bu işlere çoktan el attılar bile. Suudi sermavesi Babıâli basımna girdi, Ingiliz sermayesi derse- niz, "lngiliz anahtan" gibi Babıâli'nin kapılanm kurcalı- yor, köy satın alan köy ağaları gibi gazete satın alınıyor. Ba- sında Ingilizleşme... Ve bu tngilizleşmeyle birlikte hızla- nan tekelleşme... Siyasette Islamcılık... Tarikat-ticaret-si- yaset... Köşe dönücülük, döneklik, yılgınlık ve yalakalık... Bu dönemin özellikleri bunlar. (Cumhuriyet, 1 Ağustos 1990) 'KiMSEYE HAYIR CETIRMED! 1 Tarikat... Ticaret ve siyaset... Türkiye işte bu üçgenin içi- ne sıkıştınlıyor. Bu çağda, Türkiye'yi sankla, cüppeyle, çem- ber sakalla yönetmenin olanağı yoktur. Tarihe bakın; din sömürüsü hiçbir iktidara hayır getirmemiştir. Ne Abdülha- mit'e, ne Demokrat Parti'ye, ne Demirel'e ne de Özal'a. Hepsi de yıkılıp yıkılıp gitmişlerdir. (Cumhuriyet, 30Nisan 1989) Güldal Mumcu, eşi Uğur Mumcu'nun 'gazetecilik anlayışı'nı anlattı 'Dimclik ayakta kaldı'Vakfı Başkanı Güldal Mumcu, Uğur Mumcu gazeteciliği ile ki- şiliğinin birbirini tamamladığı- nı vurgulayarak "Her ikisi de sıra dışıdır, farklıdır, öncüdür, örnektir" değerlendirmesini yaptı. Uğur Mumcu gazeteciliğinin "demode, hatta müzeye kaldırılması gereken bir yöntem" olduğunu ileri süren medya yöneticilerinin, işadamlan örgütleri- nin üyesi olmakla övünmelerini eleştiren Güldal Mumcu, "Bu tür medya yönetmenlerinin Mumcu gazeteciliğini vicdan azabı gibi içlerinıle taşımalan doğal. Çüııkü Mumcu zamanında,' insan ya gaze- teci olur ya da işadamı. Hem işadamı, hem gaze- teci olmaz. Olursa da böyle olur!' demişti" dedi. NiDEN CUMHURİYET CAZETESI Yıllar boyunca kendisine yapılan teklifleri red- dederek Cumhuriyet gazetesinde yazmayı sürdür- düğünü kaydeden Mumcu, "Neden Cumhuriyetga- zetesinde yazmayı seçtiğini" Uğur Mumcu'nun 8 Mayıs 1984 tarihli yazısından şöyle aktardı: "Gazetelerinvarhknedenlerinive amaçlaruu bu gazetelerin doğuş koşullaıı belirier.Cumhuriyet, Kur- tuluş Savaşunızuı kan ve bamt kokan o kutsal kav- galan içinde doğmuş,o günden bugüne ulusal kur- tuluş biliııcini,Atatürkdevrimlerinisavunagelmiş- tir. Gazetemizin kökeninde soylu duyguların,özve- rilerin ve yurtseverlik bilincinin o görkemli harcı yatmaktadır. Yunus Nadi' nin Cumhuriyet gazete- sindeki ilk başyazısıııda koyduğu ilkeler bugün de geçerti değil midir? Cumhuriyet, ne hükümetne par- ti gazetesidir. Cumhuriyet, yalnızca cumhuriyetin, daha bilimsel ve yayguı tanımı ile demokrasinin sa- vunucusudur. Cumhuriyetve demokrasi düşünce- si ve esaslarını çiğneyen ve yıkan, yıkmaya çalışan her kuvvetle mücadele edecektir." ÖDUNSÜZ YAZILAR Uğur Mumcu'nun "Bir gazetecinin her şeyi bi- lemeyeceğuü; bilgi ve haberkaynaklarına ulaşıp bu kaynaklardan lopladıgı haberleri okurlanna sun- ması gerektiğini veyorumlarmı da gerçeklere,olay- lara dayandınrsa inandıncı olacağını" söylediği- ni kaydeden Güldal Mumcu, "Zaman zaman çok sertve ödünsüz yazılar, kimi kez alayla karışık ka- ra mizaha dönüşüverir. Ancak her tür yazı biçenıi- nin amacı tektir: tvedilikle demokratik yönetirrıe ve basın özgürlüğüne kavuşmak" diye konuştu. 1970'lerin ortasından başlayarak giderek yo- ğunlaşan kanlı ortamın, Mumcu gazeteciliğinin işlevselci, araştırmacı yanınm güçlenmesine yol aç- tığmı anlatan Güldal Mumcu, "1 Mayıs gibi, Kah- ramanmaraş gibi kalliam boyutuna ulaşan olaylar, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı,Ipekçi' nin öldürül- mesi gibi toplumu sarsan olaylar bu cinayetlerin de- rinlemesine araştınhnasuıı getirdi" dedi. 12 Eylül döneminde basınm sindirildiği, birçok aydının susturulduğu ya da sustuğu dönemde Uğur Mumcu gazeteciliğinin "dimdik ayakta kaldığı- na" dikkat çeken Güldal Mumcu, Mumcu'nun ça- lışmalannın güncelliğini şu sözlerle değerlendir- di: "Mumcu gazeteciliğinin bağunsızukçıyaıu,ulus ötesi çıkarçevrelerive güçlerini sorgulayan aııriem- peryaüst yanı, 1980 sonrası giderek yükselen ayrı- lıkçı terörü, tarilıscl köklerini ve güncel bağlantala- nnı belgeleriyle ortaya koymasuu bibniştir. Erme- ni terör örgütü ASALA'nın, 1980'li yıllarda PKK terör örgütüyle bir araya gelerek, ortak eyleın ka- ran aldıklan,daha sonm bu terörörgütierine 1990'h yıllarda Hi/bullah'ın da katıldığı ilk olarak onun ya/ılannda gözler önüne serildi. Uğur Mumcu ga- zeteciliği, bugüne ışık tutan yanı ile günceldir, bu- gün de soluk ahr. Ornegin. 1991 Körfez bunalımı sırasında ABD'nin vediğeremperyalistgüçlerin Or- tadoğu ve Türkiye sınırlarındaki coğrafyayı yeni- den yapılandırma çabalannın bugüne yansımala- rı, Uğur Mumcu'nun kaleminde somutlanmıştır." YlLMADAN, USANMADAN... Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü güne kadar, ül- kede yaşanan olaylann perde arkasmı, kamuoyun- dan gizlenmeye çalışılan gerçekleri bütün belge- leriyle ortaya koyduğunu, yılmadan ve usanmadan yurttaşlan düşündürmeye, aydınlatmaya ve uyar- maya çalıştığına dikkat çeken Güldal Mumcu, "Yazıve araştırmalan günümüzü de anlamada yol göstermeyi ve uyarmayı sürdürüyor" dedi. YARIN: AİLELER ANLATIYOR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle