23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 2005 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr Unlü tenor Hakan Aysev, önümüzdeki sezon birçok önemli yapıma imza atmaya hazırlanıyor &büyükhayali gençekoluyorAYÇATEZER Dünyadaki ve Türkiye'deki opera sahnelerinin önemli tenorlarından, 'Carmen'ın 'Don Jose'si,'Jenufa'nın 'Laca Clemen'i Hakan Aysev... Müzık eğitimine Ankara Devlet Kon- servatuvan'nda başlayan Aysev, sanat yaşamına 1987'de ViyanaUluslarara- sı 6. Belvedere Şan Yanşması'nda 'en genç şarkıcı' ödülünü alıp finale kala- rak ilk adımını attı. Vıyana Devlet Ope- rası'na kabul edilen ilk Tiirk olan ve dünyanın birçok yerinde önemli ope- ralarda ro! alan Aysev, ünlü tenor Lu- ciano Pavartrtti'nin de öğrencisi oldu. Pavarottf yle ilk tanışmasını hiç unu- tamadığını dile getiren ünlü tenor o günü şöyle anlatıyor: "Okulumu bitir- dikten sonra burslu olarak Viyana'ya gitnıiştim.OradaIsveçlibir hocaylaça- hşıyordum. Hocamın bir başka öğren- cisi de Pavarotti'nin asistanıydı. Pava- rotti'ye benden söz etmişlerve bir kon- ser sonrasında da tanışnrdılar. Onu ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorunı. Yal- nızca plakkapaklannda gördüğünüz, sizin için efsane olan bir insanla karşı karşıyasınız.Otuzkırksaniye, gözlerim faltaşı gibi açılmış, öylece bakmışım." Aysev, Pavarotti'nin sanat yaşamına çok büyük katkılan olduğunu, dünya- ca ünlü tenordan öğrendiği en önem- li şeyin, sanatçının önce insan olmayı bilmesi gerektiği olduğunu söylüyor. "Pavarotti çok alçakgönüllü bir insan. Sanat yaşanıının başuıda olan, 20 ya- şjndabir Türkgencinidddiyeahponun- la çalışması, konuşması, paylaşınıda bulunması benim için gerçekten çok güzeldi." Sırada Ikl albüm daha var Leyla Gencer, Ayhan Baran ve Su- na Korat'ın yolu açtığı dünya sahne- lerinde artık birçok genç Türk opera sanatçısının kariyer yaptığının altını çizen ünlü tenor, opera ajanslannın çokluğundan ve operanın Türkiye'ye göre daha popüler olmasından dolayı Avrupa 'da belli biryere gelmenin Tür- kiye'dekinden daha kolay olduğunu vurguluyor. Türkiye'nin de artık çok- sesli müzik alanında gerçekten çok önemli bir yere geldiğıne değincn sa- natçı, "ArükTürkiye'dedetaksiyebin- diğinizde klasik miizikle karşılaşabili- yorsunuz. Kskiden bunlar çok ütopik görünürdüinsanlara. I ürkivede artık çoksesli ıııüziğin farkıııa varmaya baş- ladı. Çoksesli müzik dinleyen toplunı- lar, her zaman daha demokratik, da- ha çoksesli düşünebiliyorve konuşabi- liyorlar birbirleriyle" diye düşüncele- rini açıkhyor. Türkiye'ye döndükten sonra en bü- yük amacı Pavarotti, Donıingo,Carre- ras gibi operayı halkla buluşturarak büyük kıtleler tarafından dinlenmesi- ni sağlamak olmuş Hakan Aysev'in. Bu amaç doğrultusunda Nilüfer ile pop- opera, Bulutsu/lıık Özlemi'yle pop- rock, Yıldız İbrahimova'yla caz-ope- ra, şimdi de Pınar Köksal'la Türk sa- Â ürkiye'ye döndükten sonra en büyük amacı Pavarotti, Domingo, Carreras gibi operayı halkla buluşturarak büyük kitleler tarafından dinlenmesini sağlamak olmuş Hakan Aysev'in. Bu amaç dogrultusunda Nilüfer ile pop-opera, Bulutsuzluk Özlemi'yle pop-rock, Yıldız ibrahimova'yla caz-opera, şimdi de Pınar Köksal'la Türk sanat müziğini opera orkestrasıyla buluşturmuş ünlü tenor. nat müziğini opera orkestrasıyla buluş- turmuş ünlü tenor. Dede Efendi'lerle, Münir Nurettin Selçuk'larla büyüdü- ğünü dile getiren Aysev, en büyük ha- yalinin Türk sanat müziğini, özünü bozmadan çoksesli hale getirmek ol- duğunu ve bunu gerçekleştirmekten de büyük mutluluk duyduğunu sözle- rine ekliyor. Bılkent Senfoni Orkestrası eşliğin- de Güneydoğu Anadolu illerinde ver- diği konserlerden ilk albümü 'Aria ve Napolitenler'i yaptığını söyleyen Ay- sev, sırada iki albüm daha olduğunu müjdeliyor hayranlarına. Bu albümle- rin Türk sanat müziği, tango, biraz da popüler müzik kanşımı olacağını be- lirten ünlü tenor, "Bu yolla ne kadar insanı operaya çekebilirsekbir kazanç- tır bizinı için. Türk insanı operayı an- layanıayacağuıdan korktuğu için on- dan uzak kahnayı tercih cdiyor. Bu ye- tiştirilme tar/ımızda var. Çocukluğu- muzdanberibizehep 'Tanımadığın in- sanlardan bir şey alma, bılmediğin şey- leri yapma' gibi uyarılarda bulunulur. Opera da insanlara çok farklı gözükü- yor.O yüzden ondan çekiniyoıiar" di- yor. Bir tapınak nlteliğlnde Aspendos Antik Tiyatrosu'nun opera sanatçılan için esİciden beri bir tapınak niteliğinde olduğunun altı- nı çızen sanatçı, Uluslararası As- pendos Opera Yanşması'nın Türki- ye'nin sanat adına gerçekleştirmiş ol- duğu en önemli adımlann başında geldığini söylüyor. Yurtiçi ve yurtdışı çalışmalarını birlikte ve eşit ağırlıkta sürdüren sa- natçı, aralık ayında Barcelona Filar- monı Orkestrası eşlığinde 6 konser verdiğini ve konserleri yaklaşık 15 bin kişinin dinlediğini belirterek yurtdışından çok iyi öneriler aldığı- nı, eylülde Fransa'da Aida'da oyna- cağını, Monte Carlo'da bir konseri olduğunu sözlerine ekliyor. Önü- müzdeki sezonda Ankara Devlet Opera ve Balesi 'nde Othello rolünü canlandıracağına söyleyen Aysev, "Othellosabırsızhkla beklediğim bir roldü. Çok gençken konser olarak sövlemiştim.Çok farkıııa varmamış- tırn. Ama şimdi kendimi gerçekten Othello'ya çok hazır hissediyorum. İlk sahnelenişi Magosa'da Othello Kalesi'nde yapdacak. Eğer Avrupa Birliği'nden yardını gelirse burada bir de Othello filmi çekilecek" diye konuşuyor. Artin Demirci'nin yapıtlan Ürün Sanat Galerisi'nde Fırçaylaİstanbul-Antakya Kültür Servisi-Artin Demirci, ağırlıkh ola- rak 2004 yılında ger- ürettıği yapıtlarından oluşan kişisel resim ser- gisiyle 8 Şubat'a dek Urün Sanat Galeri- si'nde. 'Antakya-İstan- bul - Antakya' adlı bu sergısinde, tuval üzeri- ne yağlıboya 36 çalış- masına yer veriyor De- mirci. Ressamın gözünden doğa Sergının adında da an- laşılacağı gibi Antak- ya'dan IstanbuFa, İstan- bul 'dan Antakya'ya yol- culuğu içselleştiriyor sa- natçı, özel bir deneyimi- nı tuvale yansıtıyor. lç mekân, portre ve ölüdoğalarıyla da tanı- dığımız resmi, bu kez, yalnızca görünüm ça- lışması olarak adlandı- rılamayacak bir anlayış- la ele aldığı bu dizisiy- le yeni bir boyut kaza- nıyor. Yer yer görünümlerde Artin Demirci'nin tuval üzcrine yağlıboya çalışması. soyutlama yolunu seçen Demirci, tuvallerinde, bu deneyiminde derle- diğı ayrıntılara da eği- liyor. Turgay Fişekçi de şöy- le yaklaşıyor bu sergı- ye: ..."Bu sergideki re- simler, bana bir ressa- mın gözünden yurdu- mun doğasına bakma olanagı verdi. Baktıkça insanın sımrlıuğını, bu- na karşm doğanın son- suzluğunu duyumsa- dım. O sonsuzluk için- de akıp giden zanıanın bir parçası değil nıi bii- tün hayatımız. Ressam o zaman parçasını ru- valdeyommlayıp biçim- lendirdikçe bize yaşadı- ğımız hayata ilişkin de bir ayna tutuyor. O ay- naya bakıp hayatı ve dünyayıyeniden düşüne- bileceğmüz...". (0 216 360 99 64) TURKIYE SINEMA VE AUDIOVISUEL KULTUR VAKFI "S.'İÜama hakkiMda bilmek ~*~A .: $stediğtni£ her şjsyj". SINEMA SEMINERLERI 26. Dönem / 05 Şubat 2005 - 30 Nisan 2005 Cumartesi Günleri saat:11.00-15.30 Dünya ve Türk Sinema Tarihine Genel Bakış Film Yapım Süreci - Film Eleştirmenliğı Ses Kayıt Teknikleri ve Seslendirme Yöntemleri Sinemada Oyunculuk - Animasyon Teknikleri Sinemada Kurgu Tekniği - Sanat Yönetimi *•% Sinema ve Video Kameralan - Senaryo Yazım •* Aşamal.an ve Teknikleri - Senaryo Tasarımı ve Temel Öğeleri - Aydınlatma Teknigi ye Işık Bilgisi .^ Sinema Kuramları ve Film Çözümlemesix F i l m Y ö n e t i m i n i n T e m e l İ l k e l e r i Adres: Gazeteci Erol Dernek Sk. No:11/2 Beyoğlu/tstanbul Tel: 0 (212) 244 52 51 - 251 67 70 • 251 84 81 Web: http://www.tursak.org.tr E-Mail: tursak@tursak.org.tr ıı Cumhurlyel türsak Büyükada Kültür Derneği Adalar kısa film ve fotoğraf yanşmasını düzenJiyor Adanın Çağnsı y na kulak verin! Kültür Servisi - Büyükada Kültür Derneği, bu yıl 2. Adalar Kısa Film Yanşması ile 4. Adalar Fotoğraf Yarışması'nı düzenliyor. Amaç, Türkiye'nin her yerinden amatör sanatçıları, sinema-fotoğraf-grafik öğrencilerini ve bütün Adalılan sanatsal etkinlikler için yüreklendirmek, ödüllerle onlara destek olmak, yapılan çahşmaları halkla buluşturarak Adalar'ın kültür ve sanat yaşamını zengınleştirmek ve bir görüntü arşıvi oluşturmak. Şimdi, gelenekselleşmesini hedefledikJeri bu iki yanşmayı mali olarak destekleyecek sponsorlar arıyorlar. • Gelenekselleşme yolunda olan ve Adalar'ın kültür ve sanat yaşamını zenginleştirmeyi amaçlayan 2. Adalar Fotoğraf Yanşması ve 4. Adalar Fotoğraf Yanşması maddi destek bekliyor. Tür sınırlaması yok 'İstanbul Adalannda Yaşanı' konulu 2. Adalar Kısa Film Yanşması'nda tür sınırlaması yok, ancak filmlerın DVD formatında olması gerekiyor. Tüm amatör sınemacılara ve sinema öğrencılerine açık olan yanşmaya katılmak ısteyenlerın en çok 20 dakika olan fılmleriyle birlikte, imzalanmış başvuru formunu, varsa filme ait l set fotoğrafını veya fılmden l kare fotoğrafı en geç 31 Temmuz 2005 tarihine kadar 'Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema-TV Merkezi, Yıldız Posta Cad. 80700 Kışlaönü / Beşiktaş' veya 'Büyükada Kültür Derneği Çınar Meydanı No: 14 Büyükada' adreslerine elden veya ıadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmalan gerekiyor. Binnciye 3.000 YTL, ikinciye 1.500 YTL, üçüncüye 1.000 YTL para odülünün venleceğı yanşmanın ödül töreni 13 Ağustos 2005'te yapılacaİc. Yanşmanın seçicı kurulu, Mimar Sinan, Marmara, Yeditepe, Eskişehir Anadolu üniversitelerı öğretim üyeleriyle ünlü yönetmen ve yapımcılardan oluşacak. En çok 5 fotoğrafla katılmabilecek 'İstanbul Adaları' konulu 4. Adalar Fotoğraf Yanşması'na en çok 5 fotoğrafla katılmabilecek. Herkese açık olan yanşmaya katılmak isteyenlerin kısa kenan en az 18 cm olan fotoğraflanyla birlikte fotoğraflann basıldığı dia/negatif/cd'yi, 6 rakamdan oluşan rumuzun yazılı olduğu kapalı bir zarfa koyarak en geç 31 Temmuz 2005 tarihine dek 'Çınar Meydanı No: 14 Büyükada/İstanbuT adresıne göndermeleri gerekiyor. Seçici kurulu Prof. Sabit Kalfagü, Ergun Uıran, Kamil Fu-at, Yalçın Savuran, Sibel Akkaşoğlu'dan oluşan bu yanşmanın ödül töreni de 13 Ağustos'ta yapılacak. Binnciye 400 YTL, ikinciye 200 YTL, üçüncüye 150 YTL para odülünün verileceğı yanşmayı kazanan ve beğenilen fotoğraflar 13 Ağustos - 15 Eylül 2005 tarihlerı arasında dernek bınasının önündeki sergi alanında izlenime sunulacak. Fotoğraf yanşması kapsamında bu yıl bir de Adalar Siyah- Beyaz Fotoğraf Yanşması düzenlenecek. Binnciye 1.000 YTL, ikinciye 750 YTL, üçüncüye 500 YTL para ödülü verilecek olan bu yanşma çağnlı olup, yanşma sonunda ellı fotoğrafhk bir albüm yapılacak. (0 216 382 73 78/www.buyukada.org) 'Madredeus' cumantesi günü İş Sanat'ta • Kültür Servisi - VVbrld Music konusunda kendılerine haklı bir yer edınen Portekizlı topluluk Madredeus yeni stüdyo albümü 'Um Amor Infinito'nun (Ölümsüz Aşk) turnesi kapsamında 5 Şubat Cumartesi tş Sanat'ta Portekiz'e özgü 'muüuluk verici özlem' şarkılan saudade'leri yommlayacak. Topluluk uluslararası sanat çevrelerinde evrensel bir kültür değeri olarak kabul edılmış durumda. Çalışmalan, 'gerçek bir müzik atölyesi' olarak değerlendırilen topluluk, kariyerinin başından itibaren canlı performanslannı her zaman 'müzikal şiir' resitalleri atmosferlerine büründürdü. Gelelim Madredeus grubunu yakından tanımaya! Bundan 18 sene önce ilk adımlan atılan Madredeus çalışmasının beyni Pedro Ayres Magalhaes ve Rodrigo Leao'dan oluşuyor. Kafalannda oluşturdukJarı melodi ve sözlere ruh katacak vokalist de (Teresa Salgueiro) bulununca kayıtlara başladılar. ilk albümleri 'Os Dias da Medredeus' 1987'de yayımlandı. Ülkeleri Portekiz'de büyük ilgi gören grup ikinci albümleri 'Esistir' ile yurtdışında konserler de vermeye başladı. 1994'te 'O Espirito da Paz' isimli albümlerini yayınlayan grup bir sene sonra da Wım Wenders filmı 'Lisbon Story'nin müziklerini 'Ainda' adı altında yayımlar ve tüm dünyada çok büyük bir hayran kitlesine ulaşır. 1997'de 'O Paraiso' ve 1998'de 'O Porto' albümlerini yayımlayan grup tüm dünyada yüzlerce konser verirler. 2000 yılında Best Of niteliğinde Antologia albümlerini yayımladıktan sonra 2001 'de stüdyo albümü 'Movinıento'yu yayımlarlar. Gitarda Jose Peixoto, keyboard'da Carlos Maria Trindade, akustik bas gitarda Fernando Judice'den oluşan yeni kadro ile kaydedilen bu albüm ile sınırlan ortadan kaldınyor ve değişir kültürlere ait ezgilen banndınyor. 2002'de birbirinden farklı tarz iki albüm ile sevenlerinı şaşırtan grup, en sevilen şarkılann remixlenni ve dans versıyonlannı 'Electronico' albümü ile sevenlerine armağan ederken, Flemish Radyo Orkestrası ile senfonik bir albüm kaydederler. 12 albüm yayımlayıp milyonlarca albüm satan grup, ilk defa Istanbul'lu sanatseverler ile buluşacak. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Orhan Suda'mn Anıları Orhan Suda'yı ilk gençliğimin heyecanla izle- diğim dergilerinden 'YeniAdımlar'\n yayın yönet- meni olarak tanımıştım. Aynı yıllarda Suda Yayın- ları da pek çok değerli yapıtı kazandırmıştı kitap- lıklarımıza. Bir ömrün Kıyılarında ftlkım Yayınları) adlı anı kitabını okuyunca onunla ilgili ne kadar az şey bil- diğimi gördüm. Orhan Suda, 1920'lerde, 30'larda doğmuş pek çok aydınımızla ortak yazgıyı paylaşmış: Hapis- lik, sürgünlük, işsizlik, yoksulluk... Yalnız bunlar de- ğil elbette: Günümüz insan ilişkilerinin uzağında kalmış çıkarsız sevgi, dayanışma, dostluk, heye- can... Dönemin toplumsal ve küresel koşullarının da- yattığı, hiçbir eylemi olmayan 23 yaşındaki bir gencin yalnızca düşünceleri nedeniyle beş yıl ha- pis yatması, ardından iki yıl sürgün, herakşam ka- rakola gidip, buradayım diye imza verme... Ne ki böylesi yıkımlara uğrayan nice genç in- san bir daha hayatını kolay kolay düzene koya- mazken Orhan Suda bu ağır darbeden bedensel ve ruhsal kişiliğini zedelemeden çıkabiliyor. Elbet yıllar yıllar süren türlü sıkıntılara göğüs gererek. 1980'den bu yana ülkemiz de, dünya da, baş- ka bir ülke, başka bir dünya oldu. 1980 öncesi ya- şananlarla 80 sonrası yaşananlar bambaşka. İki dönemin insanlarının birbirlerini anlamaları da çok güç. Bu yüzden böylesi anı kitapları geçmiş dö- nemi tanıyabilmemiz için büyük önem taşıyor. Orhan Suda'mn çocukluk ve ilkgençliği 194O'lı yılların Ankarası'nda bulunmaz güzellikte geçi- yor: "Yazın, hafta sonlarını yakın akrabalarımızın bağlannda geçiriyorum çoğuzaman. Meyve ağaç- ları, çiçekler arasında dolaşmak, dut, erik silke- lemek, kiraz devşirmek, evin önünde serilmiş ya- takta, geç vakit serin serin uyumak, sabah gün ağanrken kuş sesleriyle uyanmak derin izler bı- rakıyor ruhumda." (s. 33) "Halkevi'nin yüksek tavanlı kitaplığında geçiri- yorum çoğu günlerimi. Orada tanışıyorum büyük yazarlarla." "Atatürk Lisesi'nin Latince bölümüne kaydo- luyorum ders yılı başında." "Kutsal bir tapınak gibi Atatürk Lisesi. Geniş ti- yatro sahnesi, kitaplığı ve o dönemin en yetkin öğretmenleriyle bir bütün oluşturuyor." "MEB Tercüme Bürosu'ndayım. Büronun ge- nel sekreteri tiyatro eleştirmeni Lütfi Ay'/n kuze- ni ben, orada çalışıyorum. On altı yaşımdayım. Tüm dillerden çeviriler yapılan bu kültür merke- zinde dünyanın en mutlu genci sayıyorum ken- dimi. Yanım yörem yazar, çevirmen abilerle do- lu. Yayımlanan çevirilerin hem düzeltmeni, hem de ilk okuruyum." (s. 36-37) Sonrasında Erol Güney'in girişimiyle Isviçre'ye öğrenimegönderilecekken 1952 Eylülü'ndetutuk- lanma ve bütün bir hayatın yön değiştirmesi. Türkiye Komünist Partisi üyesi olmaktan hü- küm giyip Harbiye Askeri Cezaevi'ne atılma. Bu- rada bu hareketin tanınmış kişilikleriyle bir arada geçen yıllar. Gerçek dostlukların perçinlenip sah- teliklerin su yüzüne çıktığı hapishane ortamı. Ru- hi Su, Enver Gökçe, Ulvi Uraz, Zeki Baştımar, Reşat Fuat Baraner, Dr. Şefik Hüsnü gibi pek çok ilginç kişilik üstüne gözlemler. Hapishane sonrası sürgün, askerlik, işsizlik yıl- ları. Aziz Nesin'in Düşün Yayınevi'nde yayın dün- yasına dönüş. 1978'de Suda Yayınları'nı kapatıp, iki yıllık bir değişim isteğiyle Fransa'ya geliyor. Burada da güçlükler peşini bırakmıyor. İki yıl bir otelde gece nöbetçisi olarak çalışıyor. 1980 darbesinden sonra bir çevirisi nedeniyle bir kez daha beş yıl hapse hüküm giyince dönü- şü olanaksızlaşıyor. 1983'te BBC'de çalışmak üzere geldiği Londra'da kalıyor sonraki yıllar. Anılar boyunca gözlemlediğimiz ne? Başeğmez bir aydının, en güç koşullarda bile kişiliğini zedelemeden, özgürcedüşünmekten bir an olsun duralamadan çalışarak, üreterek geçir- diği bir hayat. "Kuşlara, böceklere imreniyorum: Giyim ku- şam istemiyorlar. Kira ödemiyorlar. Askere, sa- vaşa gitmiyorlar. Mahpuslarda çürümüyorlar. Mar- ket market dolaşıp sağlığa bunca zararlı sözde 'fenni' yiyecekleri tıkınmıyorlar. Dedikodu bilmi- yorlar. Odun, kömür, ulaşım masrafları yok. Siya- siparti kurup "ideolojicilik" oynamıyorlar." (s. 370) Orhan Suda'mn bütün bir ömrünün verimi sa- yılabilecek Fransızca-Türkçe Sözlüğü'nün de ya- kında kültür hayatımıza katılmasını dilerim. turgay@fisekci.com K Ü L T Ü R # Ç İ Z t K K A M I L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle