Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 2005 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
CHP'nin Muhalifleri
KENDİLERİNE, "Anlaşıldı, 'Baykal gitsin1
di-
yorsunuz, peki o gidince partiyi nereye götürecek-
siniz?" diye sorulduğunda, "O, partinin içinde tar-
tışılacak bir konudur; zaten Baykal böyle bir tar-
tışmaya izin vermediği içindir ki gitmesini istiyo-
ruz" demekteler.
O zaman, ister istemez "Ama şimdiden, birara-
ya gelip o gidince ne yapacağınızı, partiye nasıl bir
yön vereceğinizi tartışsanız daha iyi olmaz mı" di-
ye soruyorsunuz. Çünkü, dıştan bakıldığındaen bü-
yük sıkıntılarının harekete kimin öncülük etmesini
bir türlü kararlaştıramayış olduğu anlaşılıyor. Oy-
sa, bu söyleneni yapıp bir araya gelseler ve tartış-
salar, o tartışma büyük olasılıkla harekete kimin
öncülük etmesini de belirleyecek.
Ama, hayır, bölük bölük, küme küme, birilerinin,
hem de birbirinden çok farklı birilerinin peşine ta-
kılıp kurultaya öyle gitmekte diretiyorlar.
Baykal düşürülür ve birinden biri başa geçerse
partinin nasıl daha da bölük pörçük durumlara dü-
şeceğini önceden ilan edercesine.
Kimileri Şişli Belediye Başkanı'nın çevresindeya
da peşinde. Isterseniz, bunun ne anlama gel-
diğini Bekir Coşkun'un satırlarından okuyalım:
"'Allah-din-iman' sözcüklerini ağzından düşür-
müyor.
Türbanı savunuyor.
Hakkında yeterince iddia var, ama öyle durup du-
rurken hesap vermeyi fazla sevmiyor.
Misal; kaçak kata izin vermesi ne kadar da çe-
kici.
Şov yapmaya bayılıyor.
Diyelim ki 'Anaların elini öpmeye geldim' diyor,
arkasından 'Kokunuzu özledim' diyorterlidelege-
lere, peşinden 'Amerikan Büyükelçiliği beni izli-
yor' diye mutlu haberi veriyor ve Ce Ha Pes'liler
yıllarca 'Amerikan uşağı' diye sağcıları suçladık-
tan sonra, bu kez ABD Elçiliği'nin 'Mustafa'yı iz-
lemesine' bayılıyorlar ve basıyorlar alkışı.
Liderliğe soyunduğunu, ABD'yegidip oradan 'Ge-
liyorum...' diyerek haber veriyor ve 'başbakan' ol-
ma kulisini Türkiye'deki değil, önce ABD'deki lo-
bilerle yapıyor."
Sonra, Kemal Derviş de var.
Onun üzerine ayrıca açıklama gerekir mi? Ba-
ğımsız bakanken, DSP'li, YTP'li yolculuğun ardın-
dan CHP'ye gelirken "hakkında" yeterince yazıldı,
çizildi ve her şey herkesçe yeterince duyuldu, gö-
rüldü.
Daha, daha?
Nasıl oluyorsa, Ikinci Cumhuriyetçi CHP'liler var.
Hatta, CİHP'yi "demokratpartileştirme" g\nş\m\-
nin mirasçıları.
Yetmez mi? Bir kurultay toplamaya fazlasıyla ye-
ter ama, Mustafa Kemal'in partisini silkeleyip di-
riltmeye herhalde yetmez.
CumhuriYet
kitap kulübü
MERÎÇ VELÎDEDEOĞLU
Laiklikten *
Şeriata mı?
Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
(34334) Cağaloğlu-lstanbulTel:(0212) 514 01 96
KARŞIYAKA CUMHURİYET OKURLARIDUYURUSU
1 - Karşıyaka CUMOK. - Türk Kadınlar Birliği Izmir Merkez Şubesi -
Cumhuriyet Kadınlan tzmir Şubesi'nin ortaklaşa düzenledikleri
PAIMEL
Türkıye'nın Gündemindekı Sorunlar ve Medya
Konuşmacılar
ERSALYAVt-fcar
HAYATİÖZCAN - Ulusal Kanal tzmır Temsilcisi
Türkiye'nin sorunlarıyla yakından ilgılenen ulusalcı
lüm bay ve bayanları bekliyoruz.
tkram: 6.5 mılyon
Yer: Konak Otel (Sabancı Kültür Merkezı yanı - Konak).
Tarih: 27 Ocak 2005 Perşembe, Saat: 14.30.
2 - Atalürk'ün öncülüğünde kurulan lzmit SEKA, TÜPRAŞ,
Telekom, TEKEL'i savunuyor, SSK Sağlık Tesislerine ve
Köy Hizmetlerine yönelen saldınları şiddetle kımyoruz.
3- Karşıyaka CUMOK - Türk Kadınlar Birliği tzmır Merkez Şubesi -
Cumhunyet Kadınlan Izmir Şubesi.
Bayraklı A.D.D.'nm katkılarıyla düzenlediklen
SÖYLEŞİ
-BAŞKANL1K YÖNTEMİ-
Konuşmacı: SEDAT İLHAN (Emekli Oramiml)
Sunuş. ISMAİL YAZGI - Tütün Teknolojı Mühendısi (Tütün Eksperi).
Yer' Bayraklı Atatıirkçü Düşünce Derneği
Anadolu Caddesi No: 61 Karşıyaka / Bayraklı.
Tarih: 28 Ocak Cuma, Saat: 18.30.
Tüm Cumhunyet okurlannı ve tüm vatandaşlanmızı bekliyoruz.
iletişim: Deniz Sapmaz 0 232 - 362 09 75 / 0 544 - 249 24 91
HOŞ GELDİN
EKİN BERKAY BEBEK
Arkadaşlarımız Şenay-Ali Rıza BARAN
çiftinin bir erkek çocuğu dünyaya
merhaba dedi. Ekin Berkay/
bebeğe uzun, sağlıklı ve,
mutlu bir hayat dileriz.
Cumhuriyet çalışanları..,
24 Ocak'm Söndürdüğü Ocaklar
Ekonomik sistemin erken ya da geç doğumlara neden olmayacak biçimde
ussallaştınldığı (rasyonalize edildiği) ve tarihsel gelişimin doğal eğrisini
izlediği ölçüde, savaş ve barış arasındaki çelişkiyi de dümdüz bir kesinlik -ya da
olacaksa olur- çizgisini izlemekten uzaklaştınr. Savaş gücü, banşı
güçlendirmede başatlaşır.
Vedü BlLGET Em. Amiral
H
er ekonomik sistem, kendi doğ-
rultusunda bir askersel siyasa
koşullar. Bu askersel siyasa, o
ekonomik sistemin gelişimine
koşut olarak evrim gösterir, yet-
kinleşir.
Yetkinleşme ise yeni siyasalar üretme aşa-
masıyla bütünleşir. Bu bütünleşme, askersel
alanda "kavram değjşimi" demektir.
Askersel kavram değişimi, ekonomik/siya-
sal gelişimin doğasıdır aynı zamanda. Yeni
kavram önermeleri ile karşı önermelerinin ça-
tışmasmdan yeni bireşimlerin oluştuğu nok-
tadır. Bu nokta, gelinen siyasa ile vanlması he-
deflenen arasındaki sıçrayışın hareket nokta-
sıdır da. Böyle olduğu için de banş ile savaş
arasındaki çelişkinin, kavramsal aydınlanış
evresidir.
Ekonomik sistemin erken ya da geç doğum-
lara neden olmayacak biçimde ussallaştınldı-
ğı (rasyonalize edildiği) ve tarihsel gelişimin
doğal eğrisini izlediği ölçüde, savaş ve banş
arasındaki çelişki de dümdüz bir kesinlik -ya
da olacaksa olur- çizgisini izlemekten uzak-
laştınr. Savaş gücü, banşı güçlendirmede ba-
şatlaşır. Süreç içinde, savaş gücünün banşı pe-
kiştirici sorumları özümsemesi, savaş-barış
ikilemini giderek aynileştirir. Bu aynileşme
ve bütünleşme, değişen askersel kavramın, bir
önceki evreden nitelikçe farklı yeni bir asker-
sel siyasa evresine ulaşımı demektir. Ekono-
mik gerekirliklerin savaş dengesini saptama-
sından, savaşın gerekmezliğinin siyasal den-
geleri saptaması evresine vanştır bu.
Ama hiç unutmamak gerekir ki, bu evreyi
belirleyecek olan, çıkış noktalannı koşulla-
yan ekonomik sistemin tarihsel gelişimin do-
ğal eğrisini izleyip izlemediği olgusudur. Tür-
kiye'nin ekonomik sistemi nedir acaba?
Bu sorunun yalın yanıtı "sistemsizliği''dir hiç
kuşkusuz. Böyle olduğu için de "sistem" ye-
rine konulan marjinal istikrar önlemleri, dö-
nemsel olduklan savına karşın, yöntemleri sü-
rekli değişe değişe, sürekli kılınmaya çalışı-
lır.
Kaldı ki, son yöntemsel değişikliğe "24
Ocak ekonomisi ya da 24 Ocak'm söndürdü-
ğü ocaklar ekonomisi" adını perçinleyen "mo-
netarizm" kavramı altındaki "istikrar" savı,
ancak "istikrarsızlığın istikran"nı sağlamak-
tan öteye gidememiştir. Gidemedi de.
Çünkü, "yenitiberliznr ya da "çağdaş libe-
ralizm" etiketli bu yöntem "liberal" kökenli
kıta Avrupası'nın terimcesinde bile "nean-
derthal economy/taş devri ekonoınisi" olarak
nitelendirilmektedir.
Bu yöntemin yapısında insan öğesi yoktur.
Bu bakımdan, içindeki diğer öğelerin gücü
yetersizdir. Dahası, ekonomi doğal yasalara bo-
yun eğer. Insanın, hem doğanın bir parçası
olup hem de doğayla çatışıp onu egemenliği-
ne alması gibi, insansal bir eylem olan siyasa
da ekonominin doğal yasalanyla çatışıp onu
toplumsallaştınr. Ama insan öğesini yadsıyan
bu "monetarist" yöntem, siyasayı da bir yana
itmiştir. Siyasal yeğlerden uzak bir ekonomi
dayatması da elbet toplumsal yöneylem ola-
rak ulusal yetkinliği sağlanmış bir planlama-
yı olası kılmamıştır.
Plansızlık, doğasıyla 24 Ocak anlayışının te-
mel özelliğidir. Bundan dolayıdır ki, bu yön-
tem, "bir bütünlük içinde uygulanması ola-
naksız önlemler dizisi"nden oluşmuştur. Bü-
tünlüğü yadsıyan bu eğilim, bir bütünlük olan
ekonomik ve siyasal yapılanmayı da olanak-
sız kılmıştır. Belirsiz bulgulann içinden o gün
için işine geleni seçmekten ibaret Özal'cı uy-
gulama, yok olan iç siyasa ile ağır baskısı olan
dış siyasanın iki ucu arasındaki bir dizi ara du-
rumlann kıskacına düşmüştür. Bütünlükten
yoksun bu uygulama -12 Eylül'le birlikte ise
yaptınm- şimdi, savaş banş kavramlanmn ay-
nileşmesi/bütünleşmesi evresini de engelle-
yici olmuştur. Başka bir deyişle, piyasadaki gün-
lük dalgalanmalann etkisinde kendi de hep
dalgalanan Özal ekonomisi, dış siyasa dalga-
lanmalanmn tam çekim alanma demir atmış-
tır bugün.
"Taş devri ekonomisi" bir sistem olmadığı
için, ancak dış dalgalanma doğrultulannın ko-
şulladığı bir taş devri anlayışıyla, savaşı banş-
tan soyutlamaya saplanmıştır.
Kerkük-Musul üzerindeki haklar spazmı ve
bundan umulan ekonomik çıkarlar zorlaması
da tam bu aşamada gündemlenmiştir.
Oysa bu, yakın tarihten ve güncelliğin her
an olumsuzladığı bir büyük yamlgıdır.
Menderhausen ve Steiner'in -daha 1940'lar-
daki- "Yakm Savaşın Ekonomik Sorumları"
üzerine savlanndan FrederickShorter'inkile-
re(*) değin uzanan ve hatta Eliyahu Ka-
nosky'nin mantığından süzülen bir süreçte de,
aynı konuya değin girişimler gözlenmiştir.
1965 yılında, ABD'nin dönemin başbaka-
nının ağzını aradığı ve Iran-Irak-Türkiye Kürt-
lerini içeren ve Türkiye'ye bağlanacak bir fe-
deral cumhuriyetten, bunun ekonomik yarar-
lanndan dem vurduğu; başbakanın da Genel-
kurmay'daki brifingde bu konudan söz açtığı
hâlâ askersel belleklerdedir. Ancak Silahlı
Kuvvetler yetkililerinin bu önerinin içyüzünü
kavrayıp anında tepki gösterdikleri de unutul-
mamış olsa gerekir.
Göreceli bir kalkınma çabası ve siyasal ya-
şamm örgütlendiği 1965'ler sonrasında öne-
ri uyutulmuştur. Türkiye dışında yakılan ateş-
ler sınırlarımızı ısıtırken, bu eski ABD öneri-
si -Musul/Kerkük özendirmesi ile- yeniden
yinelenerek canlandınlmaya çalışılmakta, çe-
şitli kesimlerin ağızları aranmaktadır.
Uzun yıllardan sonra "deneyimli" sanılan
-ama deneyim alanlannın niteliği önemli bir
toplum kesımince iyi bilinen- kimi eski dip-
lomatlar ile "bir kıza copla tecavüz" yerine ay-
nı eylemin "eldeki 20-21 yaşındaki taş gibi de-
likanlılara yaptınlınasının daha praük olaca-
ğT savında eski bir generalin de Kerkük-Mu-
sul üzerine girişimi olumlu bulmalan, "mo-
netarizm" eşittir "militarizm" olgusunun doğ-
rulanmasından başka şey değildir. Taş devri
ekonomisi, taş devrinin savaş mantığı koşul-
lanmıştır. Ne var ki, TSK'nin 1965'lerden
süzdüğü askersel siyasa bilincinin, bugüh de
bu oyuna karşı tepkili olduğuna değin işaret-
ler olması sevindiricidir.
Evet; Özal ekonomisi iç siyasa boşluğunu
koşullamıştır. Bu boşluk her geçen gün daha
belirsizleşmektedir. Ancak Silahlı Kuvvetler,
iç siyasayı değil, kendi askersel siyasasım, sa-
vaş/banş dengesinin olumladığı çağdaş kav-
ramlar bütününde belirlemekle sorumludur
bugün. Hem de geçmiş evrelerden daha da
çok bir gerekirlilikle. Böyle olduğu süreçte
de, yazımızm başında vurguladığımız gibi,
savaşın gerekmezliği, siyasal dengeleri sapta-
yacaktır. Bu çağdaş edim ise toplumsal baskı
güçlerinin yeniden dengelenmesini ve iç siya-
sada belirsizliklerin giderilmesini gerektirecek-
tir. Kısacası, Kerkük-Musul tuzağına düşme-
mek, "mutlakmilitarizm"i yetkinlikle yadsı-
mak olacaktır. Ve yanhzca ona eşit olmakla ken-
dini dayatan "monetariznı"i de götürecektir.
Öte yandan da monetarizm'e karşı çıkan
sömürülen tüm uluslar, sömüren tüm ulusların
taş devri ekonomisinin tuzağına düşmesini
yadsımaktadır.
Yurdun'Tarih'i ve 'Talih'i Üzerinde...
Umit SARIASLAN Sanat Tarihçisi
A
KDemir(75), buyaşlan-
maz Anadolu yurttaşı,
yurt ve yurt insanınm
incelikli ve içtenlikli türkücü-
sü, toprağımızın şiirine, kede-
rine sinmiş kızılm, kahve ve sa-
rının tonlan ile bezeyedurdu-
ğu yurt resimleriyle bir "tarih"i
geleceğe, bir yakın yarını insa-
rumızın ve insanhğın büyük ya-
nnına bağlamayı sürdürüyor.
Ali Demir, ilki Cumhuriyet'in
Onuncu Yıh'nda Ankara'da dü-
zenlenen "Birinci İnkılap Gü-
zel Sanatlar Sergisi''nin bağlam
ve içerimi dolayırmnda üretegel-
diği sergilerini katlayarak götü-
rüyor. Onuncu yıl onuruna An-
kara'da açılan o sergide yer alan,
bugün çoğu klasik olmuş res-
samlarımızın ana izleği (tema-
sı), elbet "milli mücadele" ve
cunıhuriyetin onuncu yılında
başanlmış devrim aülımlan idi.
Resimlerin hemen hemen tü-
mü bu bağlam ve paydada üre-
tilmiş, tümü de cumhuriyet dev-
riminin coşkulu bir türkülen-
mesine adamp özgülenmiş ya-
pıtlardı.
1936'ya değin sürdürülen ve
kurulacak bir "devrim müze-
si"nde saklanması tasarlanan
bu yapıtlardan oluşan sergiler
dönemini, ünlü "yurt gezüeri"
ve "yurt resimleri" dönemi iz-
leyecektir. 1938'de başlayıp
1943'e değin sürecek olan bu
uygulamada üretilen resimlere
altlık oluşturan ana izlek ise
Anadolu'dan notlar, saptama-
lar, pastoral görünümler.. ola-
caktı. Belki biraz daha roman-
tik idealizmle besli ve daha iz-
lenimci olarak.
Bir ressam-düşünür
Kısaca gönderme yaptığımız
iki erken cumhuriyet dönemi
resim koridorundan geçmemi-
zin nedeni, Ali Demir'in bu iki
sanatsal serüven ve deneyimi
kendince, kendi resim dili ve an-
latımıyla günümüzde sürdürü-
yor olmasına vurgu içindir. Ali
Demir'in resmi, yanda bıraktı-
nhnış, hızı kırılmış, giderek iç-
lem, içerik ve doğrultusu aşın-
dırmalara uğratılmış, "inkı-
lap"ın, deyiş yerindeyse, cum-
huriyet devrimitemelinde, 1946
sonrasmı irdeleyip-işleyen bir
ressam düşürürün resmidir.
Ali Demir, çok partili siyasal
süreçle birlikte içine girilen gö-
reli bağımlılık ilişkilerinin top-
lumun düşünsel yönelimini, ye-
niden Tanzimatçı bir eğilime
soktuğunu; bunun cumhuriyet-
le başlatılmış çağdaşlaşma gi-
rişimlerinin hızmın kesilmesin-
de önemli etkenlerden biri ve
başhcası olduğunu imler. tmle-
diği bu süreci besleyen toplum-
sal büeşenlerin ülkeye ve insa-
nımıza taşıdıklanna ayna tut-
tuğu bu resimlerinde, sanatı da
aynı bağımlılık üişkileri içinde
sorgular. Bağımlılaştuılan, ken-
di deyişiyle Tanzimatçılaştın-
lan kafa ile, öykünücü eğilim-
lerle beslenen düşünsel ve sa-
natsal verimlerin de aynı sayrı-
lığın ayracına kaçınılmaz ola-
rak daralacağını söyler. Yanm
yüzyıldır dirençle yapageldiği
resimleri aracılığıyla, resimle-
ri üzerinden vurguladığı, bu
yurdun tarihi ve talihinin, bu
yurdun ve insanın dili, dağları,
"dahaçiçeğe duranı kökleriya-
nında deryada damladu*" dedi-
ği, Anadolulu yaratmalar gö-
müsünün diriltilip sanat ve dü-
şünce dünyamızı besleyen can-
h bir kaynak ve esin pmanna dö-
nüştürülmesi gerekliliğine vur-
gu yapar. Adaşı AH Yüce'nin
yanm yüzyıldır şiirde, şiirle
yaptığını bir başka bağlam ve
biçimde Ali Demir de resimde,
resimle yapıyor.
Ortak yanlan, Anadolu'nun
ve Anadolu insanının günü ve
yarınını çiçekleyenle zehirle-
yeni şiirli bir gerçekçilikle, kök-
leri kültürel dağanmızın derin
dip sulanndan emmiş yaratma-
larla anlatıyor olmalandır. Ocak
2004'te Doku'da açtığı sergisi
için yazdığımız yazıda, onun
böyle bir "bağlam" üzerinden
resim yaptığını belirtmiş, bu
bağlamın resmini kurmadaki
behrleyiciliğini vurgulamak için
de şöyle demiştik: Karanlıkta
renk yoktur!
Ali Demir, cumhuriyet
renginin ressamıdır
Resmini kuran atkı ve çözgü-
lerin toplumsal karşıhğı apa-
çıktır.
Türkiye Cumhuriyeti, bir Ulu-
sal Kurtuluş Savaşı'yla kurul-
du. Teokratik feodal bir impa-
ratorluğun kadavrasından gö-
veren laik demokratik yeni dev-
let, "müttefîk" dünyasının ana-
yasası Sevr'i; bizim için karan-
lığınbubelgesini Lozan'layır-
tan bir sürecin ürünüdür. Sevr
karanhk, Lozan aydınlıktır;
cumhuriyet aydınlanması Lo-
zan'ın ışıttığı yolda yürüyecek-
tir.
Laik demokratik cumhuriyet
aydınlanması, nasıl ulusal po-
tada, ulus kültür paydasında var
olabilmekliğimizin altyapısını
biçimleyerek dil ve tarihimizi bi-
ze verdi ise renklerimizi de ver-
miştir. O cumhuriyet renginin
ressamıdır.
Ne var ki bu "renk" yer yer
resimlerinde kullandığı ikinci
araç olan pastelin klasik man-
tığını taşısa da gerçek değiş-
mez. "Matlık"la vurgulamak
istediğimiz, ustanın "kozmo-
polit" Galata'ya bakan pence-
resinde, yüzünü tarihe yasla-
mış îstiklal Savaşı gazisinin
portresinde dillenir.
Kurtuluş Savaşı'nı yapan bu
ulus, uygarlık savaşımında,
1946'dan bu yana ne yazık ki
yalnız ve yaya bırakılmıştır.
Sevr karanhğından cumhuriyet
aydınlığına bir devrimle sıçra-
yan ulus, 1946 sonrası girilen
yeni süreçte, "gelenekselvebü-
rokratik gericiliğin
r>
Sevr gü-
dücülerinin ardıllarıyla "itti-
fak" oluşturduğu bir kumpas-
ta boğulur edilmiştir. Halk, cum-
huriyet trenini rayından çıka-
ranlann ayartı ve yönlendirme-
sinde geldiği yolu unutur edil-
miştir.
"Kozmopolit'' Galata'ya pen-
ceresinden, bugünün Istan-
bul'undan bakan Kurtuluş Sa-
vaşı Gazisi'ni betimlediği resim,
Osmanh'yı "hacamat" eden
Galata bankerleriyle, günümü-
zün "gayri milli" onca sapma-
sı arasında tarihsel bir buluş-
manın göstergesine dönüşür.
Galata ve Sultanahmet imgesi
pencereden taşar, günümüzün
sularına karışır.
Osmanh'nın görkemi ve gö-
vermesinin simgelerinden Sul-
tanahmet'le; çöküşünün ve ta-
rihin karanhğına gömülüşünün
simgesi Galata birleşir. Resme
bakanı, bugünün IMFTi, Dün-
ya Banka'lı küreselleşmeci dün-
yasına bağlar.
Ancak bu bağlantıyı, biz tab-
lodaki yaşlanmış gazinin yaka-
sında takılı "tstiklal madalya-
sı"ndan ve devrim önderi Mus-
tafa Kemal'in duvarda asılı fo-
toğrafından yansıyanla birleş-
tirerek algılarız. Her iki resim-
sel göstergeden yansıyanla, pen-
cereden taşınan etkileşir, elekt-
rikleşir; dünden yarına akışın es-
tetik düzlemde var olmuş ta-
rihsel imgesine dönüşürler ve
Ali Demir, Yunus'ça bir anlık
ve söyleyiş ustahğı, anlatımı
tutturmuştur.
Çerçevesinden taşan
resimler
Ali Demir'in resmine bir "gi-
riş" denemesi yapmaya çalıştı-
ğımız "Galata'ya Bakan Kur-
tuluş Savaşı Gazisi" kompozis-
yonu, salt ressamın duruşunun
açıklanıp, açımlanmasına bir
"anahtar" olmakla kalmaz, eş-
zamanlı olarak cumhuriyet son-
rası Türk resminin yürüyegitti-
ği "yol"un da irdelenmesinin
kendi eşiğinden bir anahtannı
verir. Bu da uluslaşmak teme-
linde çağdaşlaşma ile zorun-
lanrmş bir varlık arayışı cephe-
sinden resim sanatının sorgulan-
masına açık bir çağrıdır. Yet-
miş yıl öncesinin "inkılap resin»-
leri"yle kurtuluş ve kuruluşun
sanatsal tutanak ve tutamakla-
nnı kurmak benzeri bir çaba. Bu
kez tersine, "inkılap"ın kağşa-
tılması, gide gide yok edilme-
si tehlike ve kuşatması karşısın-
da sanatın tanıklığını, tutamak
olmaklığını yeni "cephe"ye ta-
şıma!..
Ali Demir, cumhuriyet treni-
ni kör hatta çekenlerin çizdiği
bir çerçevede bunalan resme
Anadolu'nun tarihi ve duyarlı-
ğından -çok haklı olarak- yeni
bir kan ve taze soluk arayan
çağdaş ressamlarımızdandır.
Resmi düşüncesinin gövdeleş-
miş örneği; düşüncesi resünle-
rinde göveren bu aydınlık savaş-
çısı yaşlanmaz ressamın Türk
resmine katkısı, en çok da bu-
günlerde -a'dan z'ye kendimi-
zi arar edildiğimiz(l) şu gün-
cellikte- bakılmayı ve algılan-
mayı bekliyor.
tyice edilgin bir kulvarda, ko-
layın ve kalıbın olumsuz olum-
lamanın yaşamlanmızı ağırlaş-
tınp örseleyegittiği günümüz-
de, Ali Demir'in resmi karan-
lıkta ışıyan cevher gibi bakıyor.
PENCERE
Türkiye Bıçak
Sırtındayken •••
Yurtsever diyor ki:
- Durum ciddi!..
- Ne var?..
- Türkiye bıçak sırtında!..
- Nasıl?..
- Bush'u okumadın mı?.. Attığı nutku dinleme-
din mi?.. Adam yıldızların ötesinden talimat alı-
yormuş, iyice oynatmış, Ortadoğu'yu tümüyle ka-
na bulayacak, Irak'ı işgal etti, Afganistan'a girdi,
Iran'ı vuracak, Türkiye kanlı bir Hıristiyan - Müs-
lüman harbinin çekim coğrafyasının göbeğinde...
- Eeee?..
- Sovyetler yıkıldığından bu yana devletler ya
rejim değiştiriyor, ya parçalanıyor...
- Sonra?..
- ABD Türkiye'ye ıltmlı Islam Devleti modelini
yakıştırıyor...
- Hımmm...
- ABD Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kuruyor, Bush
ile komşu olduk, Türkiye'de llımlı Islam Iktidarı ta-
sarımı gerçekleşti; şimdi llımlı Islam Devleti kur-
mak için 'Başkanlık Sistemi' gündemde.
- Sen ne demek istiyorsun?..
- Türkiye'de AKP iktidarına karşı doğru dürüst
muhalefetyok!.. Herkesin aklını başınatoplama-
sında yarar var diyorum.
•
Biilent Ecevit evinde bir basın toplantısı yap-
tı, söylediklerini bu köşenin elverdiği kadar akta-
rıyorum:
- ABD Irak'ı işgalden sonra şimdi de Iran'ı teh-
dit ediyor. Türkiye iktidarı ve muhalefetiyle birlik-
te bu saldırıya kesin tavır almalı. Olası bir savaş-
tan en fazla zarar görecek ülke Türkiye olur.
Sayın Ecevit sözlerini şöyle sürdürüyor:
- Türkiye 'de artık CHP diye bir güç yoktur. Tür-
kiye'de güçlü bir iktidar vardır; ancak CHP etki
gösterememektedir. CHP'nin ömrü dolmuştur.
•
Peki, neyapmalı?..
Akıl ne söylüyor?..
Muhalefette birbirinin hıh deyip burnundan düş-
müş üç parti var: CHP, DSP, SHPL
önce bu üç parti birleşmeli!..
Türkiye Ecevit'in söylediği kadar büyük birteh-
like altındaysa -ki herkes bu noktada birleşiyor-
Ecevit, Baykal ve Karayalçın bir araya gelip ger-
çeğin altını çizmek zorundadırlar:
"- Türkiye bıçak sırtındadır!..
Parçalanma tehlikesi..
Islamcı devlet tehlikesi..
Savaş tehlikesi..
AB'nin dayattığı siyasal baskılar ve koşullar,
Kıbrıs ve Ermeni soykırımı iddiaları kaygılan yo-
ğunlaştırıyor. IMF'nin ekonomiyi yönetmesine
karşı bir seçenek oluşturulamıyor, llımlı Islam Ik-
tidarı devlet düzenini değiştirmek yolunda yürü-
yor.
Bu durumda programları bir ve dünya görüş-
leri aynı olan partiler arasındaki çekişme, çatış-
ma, kavga anlamını yitirmiştir...
Birleşiyoruz!.."
•
Rüya mı?..
Evet...
Ancak kusura bakmasınlar, her biri laik, sosyal
demokrat, demokratik solcu, Atatürkçü kimliğe sa-
hip Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Murat Karayal-
çın bu sağduyu ve bilgeliği gösteremezlerse, dip-
ten gelen halk dalgası gereğini yerine getirecek-
tir...
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bir varoluş sınavı kar-
şısındadır...
Kısır liderlik sultaları ve particilik iddiaları "bı-
çak sırtındaki Türkiye"de artık aşılmış siyasetle-
rin dünden artakalmış mirası olarak değerlendi-
rilmelidir. Yoksa Türkiye, llımlı Islam Devleti mo-
delinde parçalanmaya müstahak bir bilinçsizliğin
peşinde sürüklenip gidecek...
12. ADALET VE DEMOKRASI HAFTASI
BUGÜN
26 OCAK 2005 ÇARŞAMBA
Yer • Çankaya Beledıyesi Çağdaş Sanatlar Merkezı
Kennedy Caddesi No.4 Kavaklıdere
Belgesel Film Gösterimi - Duvarların Ardında
(Jules Buerjes/Almanya/1998)
Saat 12.00
Düzenleyenler: BSB Sınema Eserlerı Meslek Birliği,Uğur Mumcu
Araştırmacı Gazetecılık Vakfı
Açıkoturum - Psikolojlnln Penceresinden Terör ve Şiddet
Yöneten . Prof. Dr. Ayşe YALIN
Konuşmacılar. Yrd. Doç. Dr Doğan KÖKDEMİR, Uzm. Psk. Banu
YILMAZ, Uzm. Psk. llgın GÖKLER
Saat 16.30
Düzenleyen • Türk Psikologlar Derneği
ETKİNLİKLERİMİZ ÜCRETSİZDİR.
KIRMIZIBALIK ÇOCUKEVİ
AİLE OKULU - 3 / 2005
14. YIL
Sunuş: Dr. Erdal ATABEK
Konuk: Yazar Aytül AKAL
"ÇOCUK GELİŞİMİNDE KİTAP..."
Tarih: 30 Ocak 2005 Pazar
Saat: 12.00-14.00
Yer: Kadıköy Evlendirme Salonu
üst salon - Söğütlüceşme KADIKÖY
TÜM VELİLERtMtZ VE İLGt DUYANLAR ÇAĞRILIDIR.
Bostancı - Tel: 0 216 / 41716 36 Telefaks: 0216/36614 31
Mecidiyeköy -Tcl: 0212/0 212 213 95 88 Telefaks: 0 212 213 87 40
www.kirmizibalik.com