Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 OCAK 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
m
Armç neden hep
m .. .. ?.. .,
u ortuyu honuşuyorf
| AKP'nin öleki
«o icraatuu örtmek içiıı! Tel: 0.212.512 05 OS Faks: 0.212.512 44 97
OrseAcar Gürol: "Meclis
Başkanı Bülent Arınç,
'Bundan sonra millet,
inançları yüzünden
örselenmeyecek'
dediğine göre oruç
tutmayanlara
saldırmayacağını,
küçük kızların
zorla kara çarşafa
sokulmayacağını,
kadınlara türban
baskısı
yapılmayacağını, partili
olmayan memurların
işten atılmayacağını,
namus cinayeti
işlenmeyeceğini
anlayabilir miyiz?"
Servet
Erollşisağ:"25
'' Avrupa Birliği
ülkesinden en
yoksul bizmişiz.
Onlar önce kendi
başbakanlarının ve
eşlerinin ekonomik
durumuna baksınlar!"
Hediyelik
Mehmet Ali Kılınç:
"Bayram öncesi
hanımla birlikte çarşıya
çıkacağım. Sonradan
hazineye
bağışlayabileceğim
hediye verecek
terbiyesiz esnafa
duyurulur!"
Elsktronik posta: denizsom@cumhurlyeicom.tr
ürriyet gazetesi henüz satılmamıştı. Gaze-
tenin sahibi Erol Simavi, yönetimi uzaktan
kumanda ile oğlu Sedat Simavi ye bırak-
mıştı. 1989'un sonuna doğru gazeteler ara-
sı bir tiraj kavgasında Hürrıyet inişe doğru geçince,
gazeteye saygınlık kazandıran ama tiraj kaybettiren
Çetin Emeç genel yayın yönetmenliğinden alınmış
ve yerine asparagas gazeteciliğin Türkiye'deki yara-
tıcısı Rahmi Turan getirilmişti.
Ertuğrul Özkök Hürriyet'in Ankara temsilcisiydi.
Ben de o sıra Hürriyet'te çalışıyordum.
Bu değişiklik üzerine Istanbul ve Ankara'da bir grup
arkadaş, Rahmi Turan'ınyönetimindeki birgazetenin
yayın çizgisi ile meslek ilkelerimizin bağdaşmadığını
belirterek istifa kararı aldık.
Basın Kanunu da bize bu hakkı veriyordu.
Işe, gazetenin yayın politikasını bilerek başlamış-
tık; gazetenin sahibinin asparagas çizgisine geç-
mesi karşısında meslek yasamız bize bu çizgiyi
- Sarıgül AB'den gözlemci
isteyecekmiş...
"Kurultavın mönüsü
gözleme ve avran olsun!"
Anılar
reddetme hakkı tanıyordu.
Anımsayabildiğim kadarıyla Istanbul'dan Cengiz
Çandar, Mehmet Yaşin, Reha Öz, Erhan Akyıldız,
Ankara'dan Ertuörul özkök, Nurcan Akad, Esen Ünür,
Serdar Turgut, îsmet Solak istifaya karar verdik.
Istifaları önlemek için Erol Simavi devreye girmiş-
ti. Cengiz Çandar da telefonda Erol Simavi'ye baba-
sı Sedat Simavi'nin "kaleminı kır ama satma" sözü-
nü anımsatıp, "biz kalemleri kırdık; parçaları bir yeri-
nize koyarsınız" gibilerinden yanıt vermişti.
Bu arada Ertuğrul özkök, Ankara'daki arkadaşlar
adına istifaları bildirmek için Istanbul'a gelmişti. Erol
Simavi'nin adamları Ertuğrul'u bir odaya aldılar; çık-
tığında Rahmi Turan'ın Hürriyet'i çok iyi yerlere taşı-
yacağını anlatıyordu.
Geçenlerde Ertuğrul özkök'ün Hürriyet'teki bir
yazısını okuyunca yıllar öncesinden bu anı aklıma
geldi.
Yazısında anlattığına göre Ertuğrul, Almanya'nın
büyük medya gruplarından birinde gazetecilerle ya-
pılan iş sözleşmesinde patronun "Benim yayın poli-
tikam şu. Sen de buna uyacaksın" hakkı oldugunu
öğrenmiş. Bunun doğal bir hak olduğuna karar ver-
mekle birlikte hemen kendi kendine bir kıyaslama
yapmış. Hürriyet'te, patronun dünya görüşünü yazar-
lara empoze etme hakkını gönüllü olarak kullanma-
dıklan sonucuna varmış. Bu sayede farklı görüşler ay-
nı gazetede buluşuyormuş.
Aferin doğrusu.
Umanm günün birinde Ertuğrul, bir Alman gaze-
teciden, gazete patronunun tiraj ya da iktidara ya-
kın olma gerekçesiyle yayın çizgisini değiştirmesi
halinde yazarların da bu çizgiye uymama, meslek
ilkelerine bağlı kalma hakkı oldugunu öğrenir.
SESStZSEDASIZP)
&/JZ7V
GEklAMI
DÜSMAMLAZIN1 AZ
Türkiye'nin elektriği ve nükleer komisyon!
Prof. Dr. Aydın Aybay, Türkiye'nin
nükleer santralaniyegereksinimiolduğu
sorusuna yanıt arıyordu kı Nadir Erge-
nekon'un bizim gazetede bir yazısı ya-
yımlandı. Ne var ki, yersizlikten yazının bir
bölümü sayfaya girmemişti.
Prof. Aybay, aradığı yanıtın bu-
rada oldugunu düşünerek Erge-
nekon'dan yayımlanmayan bö-
lümü alıp bizimle paylaştı:
"örneğin 1970'lerde yapılan resmi tah-
minde, 1984'te elektrik talebinin 55 mil-
yar kwh olacağı belirtilmiş, halbuki fiili
tüketim 1984'te 33 milyar kwh olmuştur.
2000 yılı için yapılan tahmin 220 milyar
kwh iken fiili tüketim 135 milyar kvvh'de
kalmıştır. Son olarak, 2005 yılı için yapı-
lan tahmin 320 kwh'dir, buna karşılık tü-
ketimin 2004 sonunda 190 milyar kvvh'yi
geçmeyeceği, 2005 yılı sonu itibariyle de
ancak 200 milyar kwh olacağı anlaşıl-
mıştır. Bu örneklerde görüldüğü gibı, ta-
lıp ve ihtiyaç rakamları kasıtlı bir biçim-
de abartılmaktadır. Bu arada Türkiye'de
kurulu elektrik enerjisi gücü, kısa bir sü-
rede devreye girecek hidroelektrik ve ter-
mik santrallarla birlikte 40 bin mw civa-
rında bir güç olacaktır. Kısa süre sonra
bu rakam 50 bin mvv'yi bulacaktır. Bu ku-
rulu güç, randımanlı bir şekilde kullanıl-
dığı takdirde, 280 milyar kvvh'lik enerjiyi
rahatlıkla üretebıhr. Bu kapasite, ihtiyacın
çok üstündedir. Türkiye'nin şu anda
elektrik açığı değil, fazlası mevcuttur."
Demek ki sorun, nükleer santral lobi-
cilerınin dağıtacağı komisyonun paylaşıl-
masında yatıyor! Enerji Bakanı aksini id-
dia ediyorsa buyursun gelsın...
Yüksek Yerilim Hattı
Sol icra ıflasta, sağ tahsilatta!
erdincutku <ı yahoo.com
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCt
Kahraman Halet Çambel...
Geçen cuma akşamı... İslan-
bul'daki tarihı elçilik binalann-
dan HollandaKonsolosluğu'nun
ağırbaşlı ve zarıf toplantı salo-
nundayız...
Başkonsolos Marco Hennis,
övücü ve onurlandıncı konuş-
masını bitirdikten sonra, "ödü-
lünii" vermek için Halet Çam-
bel'i sahneye çağırmıyor. Ken-
disi ona doğru yürüyerek ön sı-
rada Nail Çakırhan'la yan yana
oturduğu sandalyesinden kalk-
masına bile izin vermeden, eği-
lip elini öpüyor.
Sonra da "Hollanda Krallı-
ğı'nın ve Lüksemburg Dükalı-
ğı'mn en sevilen kişilerinden,
rahmeüi Prens Claus atlına"
düzenlendiğini açıkladığı
ödülü, bir buket çıçekle
birlikte takdım edıyor...
Bu gibi törenlerde,
ödül alan ile verenın
uzun uzun sahnede
durarak alkışlar ve
flaşlararasındako-
nukları selamla-
malarına fazla-
sıyla alışmış biz-
ler için, akla bile
gelmeyecek bu
"nezaketgösterisi"ni
izleyınce düşündüm.
Aynı gün gazetelerde,
Hollanda hükümetinin
26 bin sığınmacıyı "sınır
dışı etnıe" karanna karşı
kültür ve sanat çevrelerin-
ce başlatılan protesto kam-
panyalanna ait haberler
vardı. Hollanda'nın hemen
tüm film yönetmenleri, hü-
kümetlerinın bu "kabah-
ğı"na karşı "26 bin yeni
yüz" adlı dev birprojeyle si-
nema ve televizyonlarda gös-
terilecek kısa protesto fılmleri
hazırlıyorlar...
Başkonsolos'un "yüksek ki-
barlık kültürü" ile ülkesini yö-
neten politikacılann bu "alçak
insanlık kültürü" arasındaki çe-
lişkiyi, törene katılan YaşarKe-
mal de düşünmüş olacak ki ko-
nuşmasında önce şunları söyle-
di:
tt
Bu Avrupablar, geçen 20.
yüzydda bile sanatın, düşünce-
nin, insanlığın en çok acı çekliği
iki dünya savaşını yaratülar;
özelliklekomünizme karşısoğuk
savaş politikalanyla da aydınla-
ruı, yazarların canıııa okunnıa-
sına neden oldular..."
Bu konuşmayla "ödül" ara-
sında nasıl bir bağlantı kuraca-
ğını merak edenlerse ardından
şu sözleri nedeniyle ünlü yaza-
nmızı uzun uzun alkışladılar;
"Anlaşılan onlarda da Prens
Claus gibi kendilerinden farklı
insanlar var; ve Halet'i de aynı
huylan nedeniyleonun adına ko-
nan ödüle layık görmüşler; çok
da 71 etmişler..."
Peki Prens Claus nasıl biriydi
ve "ödül gerekçesi" neydi?
Tek başına direnebilmek
Sorunun yanıtını da aslında
Başkonsolos vermişti.
Her türlü siyasal, ekonomik
ve bürokratik engellemelere
rağmen bilim, sanat ve kültür
alanındaki bu güçlüklere "tek
başına" direnerek ülkesine ve
insanlığa çok önemli hizmetler-
de bulunanlara verilen bu ödül,
aynı zamanda Prens Claus'un da
bu yöndeki "kişiliğuıi" kutsama-
yı ve ölümsüz kılmayı amaçlı-
yor.
Nitekim Halet Çambel de te-
şekkür konuşmasında, arkadaş-
lan arasında "çigan" olarak anı-
lan ve katı kurallara karşı öz-
gür yaratıcıhğın savunucusu
olan prensın anısına düzenle-
nen ödülü almaktan mutlu
oldugunu belirterek şun-
lan ekledi;
"Bu nedenle sevin-
dim ve diğer ödül alaıı-
lann arasında da ken-
dimi hiç yabancı his-
setmedim..."
50 yılı aşan
önderlik
Dahal940'larda
tek başına dağa çı-
karak Adana'nın
Kadirliilçesiyakın-
lanndaki "Karate-
pe"de bulunan Hı-
tit yerleşmesıni
gün ışığına çıkar-
maya başlayan;
"arkeolog" olarak
bununla da yetin-
meyip aynı böl-
gedeki köylüle-
rin kalkınmaları
için "yöresel sanatlannı" yeni-
den canlandırmalanna önderlik
eden; eşi Nail Çakırhan'la el ele
vererek ülkenin ilk "açık hava
müzesi"ni yaratan; Karate-
pe'nin bulunduğu bölgenin de
"ulusal park" olarak korunma-
sını sağlayan ve hâlâ her fırsat-
ta kazısmın başına giderek dün-
ya tarihine sürekli yeni bulgular
armağan eden Halet Çambel'ı, 0
akşam bir kez daha kucakladık,
sanldık ve kutladık...
"Arkadaşı"nı, yine 50 yıl ön-
ce Kadirli köylerindeki öğret-
menlik dönemlerinden bu yana
tanıyan ve "Dağdaki eşkıyalan
bile tek başına ikna etmişti" di-
yerek Halet ÇambePın aslında
bir "kahramanhk ödülü" aldı-
ğını vurgulayan Yaşar Kemal ise
Avrupalılar hakkındaki sözlen
için "1yi konuştun, lıelal sana.."
diyenleri şöyle yanıtlıyordu;
"Kibarlığundan az bile söyle-
dinı; çünküben Adanalıyım, sö-
zünıü asla sakuımam...n
Oekinciıa cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakn turk.net
ÇtZGtLlK KÂMİLMASARACI kamilmasaraciu: mynet.com
HARBİ SEMİU POROY
I ' . ' \
1
HAYAT EPtK TtYATROSU MJSTAFA
"17 MİLYON KADIN MA§DUR.
KADINLAR SlSlNAK
tSTT/ORLARI "
j;,V;!',;,!,
semıhporoyut yahoo.com
j/ ij\
hayatepikuı mynet.com
BITtyEYECEK M I ULAN
SENIN ISTEKLERIN?..
DOYURAMAYACAKMiyiM
SENÎ HA?!
NERDEN CIKTI StMbt
SieiNMA EVt?!..
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19Ocak www.nuimtaz-arikan.com
CALI SÛKÜCÜ!.
19St'P£BUGÜN,AMEKİ/CA'OA ÇALILARl TBMIZLE-
Y£M 8lf< MAKİNE DENENOİ. "SıYAM İKİZLE& £>-8 "
4DJ VEKJLEM AY6IT, p/>Lerte Yüeü'yeM ı*z/ sü-
yÜK TRAICTÖRÜN Bit-EŞtMİY&i. ÖfJ TKISAFiNM-
KI BtçAKCi pev TnsAic ; Booufi
ÇAU \/E D/KBAJLE/SJ SÖICÛYO/Z, BZIP
. TEHSAS'THKİ GEHİÇ TOPRAKLAEM
YEriŞEN SK
MI VE HAYi/AMCIUĞI
UZUU S.ÜHJZPIR. BUN
gt/e Mı4£JME ÜZSejNPE ÇAUÇlLMA/CTAYPI.
DAHA IUC DEMEMEPE, Ç/£T PİZEL MOTO/S.-
LU PEI/MA&HE, S2 TOA/LUİC AG/&UGIYLA
AMANStZ B/G Ç/*Ll SÖKUCÜ OLPU6UAIU
KAMITUYACAfCTHS.. .,
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Yapmak Isteyip de
Yapamamak (2)
Geçen yazımda, "yapmak isteyip de yapama-
mak" sorununun CHP'lilerin temel sorunu oldugu-
nu söylemiştim. Ne var ki "yapmak isteyip de yapa-
mamak" yalnızca CHP'lilere özgü bir sorun değildir.
Yeryüzündeki tüm "liderpartileri"n\r\ üyeleri aynı so-
runu yaşıyorlar, bu sorunu çözemediklerinde de ay-
nen CHP gibi etkisizleşiyor, güç yitiriyor, küçülüyor-
lar.
Çağdaş siyasal yapılanmalar, partiler, güçlerini iç
demokrasiden alırlar. Çünkü örgüt içi demokrasi yö-
netime muhalif oluşumlara yaşam hakkı tanır; mu-
halefet ise örgütü ayakta tutan ortak siyasal/ideolo-
jik düşüncenin ve bu düşünceden kaynaklanan te-
mel politikalann gelişmesinde önemli bir rol oynar.
Lider partilerinde ise bu tür partilerin doğaları gere-
ği parti içı muhalefete, dolayısıyla da parti içi demok-
rasiye sıcak bakılmaz, çünkü bu tür partilerde parti
en aşağıdan en yukarıya parti organlarının görevi, ör-
gütün dizginlerini elinde tutan liderin konumunu ve
onun siyasal geleceğini güvende tutmaktır.
Lider partilerinde üyelerin çoğunluğu lider ile par-
tiyi özdeşleştirme eğilimindedir. Lidere yönelik her
türlü eleştiri, karşı çıkış, muhalefet "partiye karşı bir
hareket" olarak değerlendirildiğinden her düzeyde-
ki yöneticiler kendi görev alanlarında olası muhalif
çıkışlara karşı sürekli "teyakkuz" durumundadırlar.
Bunun bir nedeni de kendi siyasal geleceklerinin, li-
derin ve onun yakın çevresindeki parti yöneticileri-
nin ıki dudakları arasında oldugunu bilmeleridir. Çün-
kü her düzeyde parti organının yönetimine gelebil-
mek için başlıca koşul, liderin ve onun yakın çevre-
sinin "icazetini" almaktır. Bu "icazeti" alamayanla-
rın hangi düzeyde olursa olsun bir parti organına se-
çilmesı olağandışı bir durumdur.
Bu tür yapılanmalarda parti organlarının işleyişin-
den hoşnut olmayan üyeler "iyi bir şeyler yapmak"
için katıldıkları partiden uzaklaştırılma korkusuyla
genelde suskunluğu yeğlerler ya da "havadan su-
dan" çıkışlarla yetinirler. Dolayısıyla lider partilerin-
de etkili bir parti içi muhalefetin gelişme olanakları
son derece kısıtlıdır.
CHP'de son zamanlarda gözlemlenen durum ise,
bir şeyler yapmak isteyip de yapamayan insanların
nıhayet "canlarına tak deme halidir" ki, bu durum
parti içinde büyük sarsıntılara yol açmıştır. Burada
somutömeklervermenin, örneklersıralamanınekbir
yararı yoktur, her şey gözler önündedir.
Bilindığı gibi eli kolu bağlanmış, suskunluğa mah-
kûm edilmiş insanlar söylemek isteyip de söyleye-
mediklerini içlerine atarlar, ama bir gün gelir ıçlerin-
de binktirdikleri artık taşınamaz olur, dışarı taşar. Ne
var ki bu taşma çoğu zaman aşırı öfkelerı, saldırgan-
lıkları da beraberinde getirir. Lider partilerinde tartış-
ma kültürü nedır, bilinmediğinden, böyle biralışkan-
lık, böyle bir gelenek olmadığından iktidar-muhale-
fet tartışmaları yumrukların belden aşağıya işlediği
"adaba mugayir" bir çatışmaya dönüşür. Şu sırada
CHP'de görülen de budur. CHP, iktidarı ve muhale-
fetiyle sokaklara, alanlara dökülmüş, en ağır sözler-
le birbirini suçlamaktadır. "Olay" kişiselleştirilmiştir.
Tartışma, daha doğrusu çatışma, kişisel temelde yü-
rütülmektedir ki, bu da CHP gibi lider partilerinde çok
doğaldır. Çünkü "lider" demek "/c/ç/"demektirve ki-
şilerden lider olanı yerini korumak, muhalif olanı da
liderin yerine geçmek için kavga vermektedir.
Dikkat edın, bu kavgada iktidar da, muhalefet de
siyasal/ideolojik söylemlere hiç rağbet etmemekte-
dir. Kavga, ne yazık ki "O mu yoksa öbürü mü iyi?"
sorusuyla sınırlıdır. Bu soruda ise siyasal/ideolojik
söylemlerin yeri yoktur. Çünkü büyük çoğunluğunun
siyasal/ ideolojik düzeyleri deniz düzeyine eşit ku-
rultay delegeleri, kuramsal/programatik bir zemin-
den hareket ederek değil, Sayın Deniz Baykal'ın
mı, yoksa Sayın Mustafa Sangül'ün mü daha "ka-
rizmatik" olduğuna, hangisinin "ağzının daha iyi laf
yaptığına", hangisinin kendilerine oy verenlere kar-
şı "daha vefalı" olduğuna bakarak vereceklerdir oy-
larını. Dolayısıyla birinin yadaöbürünün "genel baş-
kan" olması Cumhuriyet Halk Partisi'nin yazgısını
değiştirmeyecektir.
Niçin? Bu soruyu da gelecek yazıda yanıtlamaya
çalışalım.
(e-posta: dkavukcuoglufa superonline.com)
(Faks:0212-234 68 73)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Cukuro-
va'da ünlü bir
antik kent. 2/
Gıysi kolu...
Yakanın göğ-
se doğru inen
devrık bölü-
mü. 3/ Gü-
neyden esen
yel... Belirli
bir iş için ay-
nlan para. 4/ 9
Ekin biçil-
dikten sonra toprak-
takalanköklüsap...
Gençliği ve körpeli- 2
ği kalmamış. 5/ De- 3
ride sinırler boyun-
ca birtakım ağrılı
fiskelerin dökühne-
siylebelirenbirhas-
talık... Boru sesi. 6/
Birnota... Cerkezle-
rinulusal destanı. 7/Karakter... Çokhızlıyazma-
ya elverişli bir yazı sistemi. 8/Oğul, evlat... Ak-
deniz Bölgesi'nde bir çay. 9/ Bahçelerde yazın
oturulmak için yapılan, kafes biçiminde süslü çar-
dak.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ Çabuk boy attığı için gölge ağacı olarak diki-
len ama kötü kokan bir ağaç. 2/Havadan elde edi-
lerek aydınlatma araçlannda kullanılan bir gaz...
Bir tarım aracı. 3/ Bir çeşit ardıç... Kadastro ha-
ritalannda parseller topluluğu. 4/Ağır kokulu bir
gaz... Ilaç. 5/Dingil... însanlar, halk. 6/Lübnan'ın
plaka işareti... Hızlı çalışan makine parçalarını
yabancı cisimlerin girmesine karşı koruyan zarf.
II Ege Bölgesi'nde bir göl... Bir tür iplik bükme
aracı. 8/ Avı getirmesi için köpeğe verilen buy-
ruk... Üflemeli bir çalgı. 9/ Sophokles'in ünlü bir
tragedyası. - Ç *?