28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14OCAK2005CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Eşgüdiimsüzlük RUSYA FEDERASYONU'YLA ilişkiler güç- lendirilirken vurgulanan başarılardan biri de Kıbrıs konusunda elde edilen destek oldu. Çözüm için yeni Birleşmiş Milletler girişimi- nin gündeme getirilmesi ve girişimin Annan Planı'na yönelik olmasının sağlanması bu desteğe ilişkin olarak söylenen sözler arasın- da. Sayın Başbakan açısından belirli birace- leciliği ifade eden sözler bunlar. Oysa, Baş- bakan'ın Yardımcısı durumundaki Dışişleri Bakanı, birkaç gün önce, 3 Ekim için Kıb- ns'ta ille çözüm gerektiren bir koşul yok de- mişti. Belli ki, Kıbrıs konusunda son yılların eş- güdümsüzlüğüne bir yenisi daha eklenmiştir. Kıbrıs sorunu genellikle, yalnız hükümette değil, bütün devlet mekanizmasında sı- kı eşgüdüm gerektiren, çünkü bir "devlet po- litikası"na dayanan konulardan sayılmıştır. Şimdi iseorganlararasındabirazÖzalzama- nını andıran bir dağınıklık var. Kıbrıs konu- sundaki devlet politikası Dışişleri'yle Genel- kurmay, Başbakan'la Çankaya arasında uyum gerektirir. Bu uyumun içine KKTC Cumhur- başkanı ile oradaki hüktimetin girmesi de do- ğaldır. Şimdi böyle olmayışının nedenlerini anlamak çok zor değil. Once, Ankara'daki Başbakan'la Yardım- cısı arasında: Temelde aynı görüşü pay- laşsalar da, biri dış politikada yakın çevresi- ne, dil bildikleri için dış politikayı da bildikle- rini düşünen danışmanlarına öncelik vererek çalışıyor galiba; öbürü ise bir bakanlığın ba- şında olduğundan, haklı olarak, "devlet po- litikası "ndaki tutarlılığı sürdürmeye çalışan bakanlık bürokrasisinin görüşlerine de önem veriyor herhalde. Ama, ikisi de askerle uyum içinde olmayı pek gerekli saymıyorlar belki. Siyasal sistem de devlet başkanının bu ko- nularla fazla ilgilenmesini kolaylaştırmıyor. Sonra, KKTC'nin Cumhurbaşkanı'yla Baş- bakanı arasında: Biri Ankara'nın gelenek- sel politikasını benimsediği halde, öbürü gü- neyin eski AKEL'ine yakınlığından ötürü Rum- larla birleşip Avrupa'ya girme telaşında. Uyum- suzluğu arttıran başka bir etken var: Oranın sistemi bu konularda devlet başkanının etki- li olmasına elverişli ama, onunla da Anka- ra'da devlet politikasından sapmakta olanlar uyum içinde değil. Başka bir sorun söz konusu olsaydı, böy- lesine bir eşgüdümsüzlük belki bir ölçü- de hoşgörüyle karşılanabilirdi. Ama, Kıbrıs sorunu rasgele bir sorun değil. Ondaki başa- nsızlığın ve geri çekilişin bu halkta yarataca- ğı tepki, hem politikacıların ocağını söndürür hem de her çeşit bürokrasideki görevlilerin şim- diye kadar kamudan aldıklarını onlara haram eder. Milletvekili Maaşları - Öğrenci Affi... 23 Nisan 1920'de Ankara'ya ulaşan milletvekillerinin bir kesimi tanıdıklarına konuk olurken birçoğu yatılı öğrenciler gibi Erkek Öğretmen Okulu'na yerleşmişlerdi. Bir süre sonra kendilerine ayda ' 100 lira' ödenek verilmesi yoluna gidilmişti. Prof. Dr. Şerafettin TURAN T ürkiye Cumhuriyeti 82. yaşını sür- dürürken sayın milletvekillerinin olumlu sonuçlar vermediğinin an- laşılmış olması gereken iki yön- deki girişimlerini sürdürdüklcri gö- rülmektedir. Bunlardan ilki, milletvekili maaş- lannın arttınlması, ikincisi de öğrenci affı so- runu olarak belirmektedir. Grubu'nu oluşturmuşlar, bir süre sonra da ye- ni kurulan Mıllet Partisi'ne katılmışlardı (Agy. 111/1, s. 235 vd.). Akıllan parada... Bitmemiş senfoni... Hangi gerekçeler öne sürülürse sürülsün, ma- aş artışlannm millervekilliğine gönüllü ola- rak aday olan sayın üyelerin kendilerinden başkasına pek yarar sağlamadığı düşünülür- se, bu konuda en geçerli ölçüt herhalde bir bil- ge anlatımıyla (eski deyimle: kelam-ı kibar), "Karııı kanndaştan daha yakındır" olmalı- dır. Öğrenci affına gelince, başansızlığı ödül- lendirircesine ve süre ile öğrencilik hakkını yitirme nedenleri sınırlandınlmadan çıkartı- lan yasalann, aslında sorunlar sarmalı içinde bunalan milli eğitimimizi ve özellikle de üni- versitelerimizi yeni açmazlara sürüklediği yadsınamaz. Biz bu yazımızda milletvekili maaşlarında başlangıcından günümüze ka- dar -bitmemiş senfoni gibi- gözlenen girişim- leri anımsatmak istiyoruz. 23 Nisan 1920'de Ankara'ya ulaşan millet- vekillerinin bir kesimi tanıdıklanna konuk olur- ken, birçoğu yatılı öğrenciler gibi Erkek Öğ- retmen Okulu'na yerleşmişlerdi. Bir süre son- ra kendilerine ayda '100 lira' ödenek verilme- si yoluna gidilmişti. Hükümetin oluşturulma- sından sonra Mustafa Kemal. 9 Mayıs 1920'de Meclis Başkanı ile Bakanlann da milletvekil- leri ayhklan kadar ödenek almalannı önermiş- ti (Gizli Zabıt Ceridesi, 1,20). Ancak Meclis'e katılanların yol giderlerinin karşılanması gün- deme geldiğinde, bu gibilere ayncayıllık '1.250 lira' ödenmesi kararlaştınlmıştı. Maaşlarla il- gili ilk düzenleme 2 Eylül 1920 günlü bir Ba- kanlar Kurulu Kararnamesi ile yapılmıştı. Bun- da BMM üyelerine, Meclis'in toplantıda bu- lunduğu sürelerce sınırlı olarak aylık '200 lira ödenek' verilmesi öngörülmüştü (Atatürk'ün Bütün Eserleri, IX, 265). Arkasından 5 Eylül 1920 günlü Nisab-ı Müzakere (görüşmeler için gerekli üye sayısı) yasası ile maaş ve yolluk ola- rak yeni rakamlar belirlenmişti. Buna göre mil- letvekillerine 4 ay için 1.250 lira ödenek ve 4 ayın bitiminden toplantı dönemi sonuna kadar ayda 100 lira 'tazminat' verilecekti. Ancak bu- na hak kazanmak için Meclis'e devam şart ko- şulmuştu. Bunun dışında kendilerine seçim bölgelerine gidiş dönüş giderleri olarak da yıl- da '4.000 kuruş' (40 lira) ödenecekti. Istanbul Mebuslar Meclisi'nden gelen üyeler de katılış tarihlerinden başlayarak ayda 100 lira alacak- lardı. Tek parti yönetimi döneminde milletvekili ay- lıklannda liderlerin bilgisi çerçevesinde günün koşullanna göre gerekli düzenlemeler yapılmış- tı. Öyle ki toplumun ekonomik sıkıntılar için- de bulunduğu dönemlerde, milletvekillerinin de buna ortak ve örnek olmalan gerektiği düşün- cesiyle aylıklann indirilmesi yoluna bile gidil- mişti. Bunun en çarpıcı örneği, 1929-1930 dün- ya ekonomik bunalımının ülkeyi de etkiledıği günlerde yaşanmıştı. İçinde bulunulan koşul- lan yakından izlemek amacıyla' 3' ay süren bir yurt gezisine çıkan Atatürk, CHP programının geliştirilip Devletçilik ve Devrimcilik ilkeleri- nin de kabul edilmesini önerirken, milletveki- li seçimlerinin de yinelenmesini gerekli görmüş- tü. TBMM, 5 Mart 1931 'de bu amaçla toplan- dığında ilk olarak '500 lira'ya yükselmiş olan milletvekili maaşlannın '350 lira'ya indinlme- sini öngören yasa kabul edilmiş, arkasından da seçim karan alınmıştı (Ş. T. Türk Devrim Tarihi, III / 2, S. 12). Giderek milletvekilleri- nin birinci derecedeki devlet memurlan düzc- yinde maaş ve onun yarısı kadar yolluk alma- ları benimsenmişti. 1946 seçimleriyle birlikte TBMM'de birkaç parti birden temsil edildiğinde milletvekili ma- aşları konusu daha başka bir görünüm almış- tı. Genellikle iktidar ve muhalefet partilen bir- birlerini kollamaya ve kamu önünde ilk girişi- mi yapmış görünmemek için centilmence bir davranışla "Önden siz buyurun!" demeye yö- nelmişlerdi. Aynca, zamların gerçekleşeceğı- ni anladıklannda da, olumsuz oy venp olum- lu sonuca katılmayı da göz ardı etmemişlerdi. CHP'nin iktidar, Demokrat Parri'nin de muha- lefet olduğu 22 Aralık 1947 maaş arttınmı iş- te bu hava içinde gerçekleştirilmişti. Ne kı bu artış umulmadık başka sonuçlar da doğurmuş- tu. Zamma ilişkin yasa önerisini CHP'liler dı- şında DP'li 2 milletvekili de imzalamıştı. Fa- kat DP Meclis Grubu bu girişimi desteklemek- ten vazgeçmiş ve öneriye kırmızı oy verecek- lerini ilan etmişti. Ama bu kez de artış gerçek- leşirse maaş farklannın ne yapılacağı sorunu ortaya çıkmıştı. DP kurucularından Fuat Köp- rülü'nün, "Kırmızı oy sandığa, maaş zammı cebe!" diye getirdiği çözüm de pek geçerli ol- mamıştı. Zamlar gerçekleştiğinde DP lideri CelalBayar,artışlannpartiye bağışlanmasım is- terken kimi milletvekilleri buna yanaşmamış- tı. Anlaşmazhk büyüyerek partide bir bölün- meye yol açmış, partiden çıkartılan ya da isti- fa eden milletvekilleri, Müstakil Demokratlar Bu gelişmelerin de etkisiyle olacak, 1961 Anayasası'nda milletvekili maaşlanyla ılgıli bir maddeye de (md. 82) yer verilmışti. Buna göre maaş ve yolluklara yapılacak zamlar, o dö- nemı izleyen milletvekili seçimlerinden sonra uygulanacaktı. Böyle olmasına karşın CHP - Adalet Partısi ortak hükünıetinin güvenoyu al- masından sonra bazı milletvekilleri en çok ma- aş alan Gcnelkurmay Başkanı'nı örnek göste- rerek '2.250 lira' olan maaşlannın arttırılması ıçın harekete geçmişlerdi. Önerinin görüşülme- si sırasında varsıl olduğu bilinen Yeni Türkiye Partisi Mardin Milletvekili Esat Kemal Aybar, yılbaşını geçirecek paralannın olmayışından yakınmıştı. Ozgürlükçü bir anayasa getiren ara rejimden çıkışın hemen ertesindeki bu girişim kamuoyunda büyük tepki doğurmuştu. Ülke- nin çeşitlı yerlerinden K. Aybar'a yılbaşı harç- lığı olarak birkaç lira ya da kuruş gönderilme- sine başlanılmış, Polatlı Postası gazetesi de bir yardım kampanyası açmıştı. Bu tepkiler karşı- sında öneri bir ara geri alınmış ama sonunda parlamentonun her iki kanadında da kabul edi- lerek 13 Ocak 1962'deyasalaşmıştı. Dikkatiçe- ken, maaşları '2.900 lira''ya çıkartan bu düzen- lemenin 27 Mayıs sonrasında Meclis'in kabul ettıği ilk yasa olmasıydı! (Agy, V, 110). Kıyak emeklilik... Halkın Tepkisi: Aradan 3 yıl geçtikten son- ra, 1965 MartrndaSuatHayriÜrgüplübaşkan- lığındaki 4 partili ortak hükümet döneminde mil- letvekili maaş ve ödeneklen yeniden arttırılmış- tı. Ancak maaş ve ödenek toplamını '5.500 li- ra'ya çıkartan bu yasa, yarattığı tepkiler yüzün- den uygulanamamıştı. CHP Genel Başkanı İs- metlnönü, TBMM Başkanı FuatSirmenve Baş- bakan Ürgüplü ile anlaşarak ödemeleri önle- mişti. Meclis Başkanı 'itâ amiri' olarak artış- ları ödemek istememiş, Başbakan bütçede öde- nek bulunmadığını öne sürmüş, Ankara Üni- versitesı Talebe Birliğı de milletvekili ve sena- törler için simgesel bir yardım kampanyası dü- zenlemişti. Tartışmalar sonunda bütçeye ek ödenek aktarılmıştı ama bu kez Inönü, Anaya- sa Mahkemesi'nebaşvurmuştu. YüksekMah- keme de anayasanın 82. maddesi gereğince ar- tışlann ancak gelecek seçimlerden sonra geçer- li olacağınakararvermişti(MetinToker, lsmet Paşa'nın Son Yıllan, 36-38). Aradan 6 yıl geçtikten sonra, 30 Mart 1971 'de- ki anayasa değişikliğinde söz konusu hüküm maddeden çıkartılarak yasal düzenlemelerin hemen yürürlüğe girmesi sağlanmıştı. Son yıl- larda buna bir de kıyak emeklilik eklenmiş bu- lunuyor. Acaba bu dalgalanmalarda toplumsal duyarhlık ve tepkilerin törpülenmiş olmasının da etkisi yok mudur? emekliliğim için kurduğum hayaller güvence altında Bireysel Emeklilik Sistemi bence Türkiye'nin geleceği... AK Emekli oldum, çünkü gücünü biliyorum ve tecrübesine güveniyorum." Şeriattan Once Siz de 444 23 23'ü arayın, AK Emekli Güvence Planları'yla tanışın. AK Emeklilik'te geleceğiniz güvence altında... Cünkü sadece biz emekliüğin önüne AK güvencesini koyuyoruz. Ozer Kanburoglu, 41 23 23www.akemekliltk.com.tr AKEmeklilik Coşkvun ONGUN Makedon yönetmen Mil- çoMançevski,senaryosunu da kendi yazdığı Yağmurdan Önccadlı fılminde, Balkan- lar'damevcut olan banş ve hu- zur ortamının bir anda nasıl yerinı şıddet ve nefret orta- mına bıraktığını usta ışı bir kurgu ile izleyiciye sunmak- tadır. Birbirleri ile ilintıli üç öyküden oluşan filmın ba- şında, manastır papazı, bir akrebin etrafinda ateşten çem- ber yapan çocuklara; "Çem- ber yuvarlak degildir, çünkü /anıan beklemez" diye ses- leıınıektedir. Ancak çocuklar; yaşlı papaza aldırmazlar ve akrep ile kaplumbağaııın ölü- münü eğlenerek seyrederler. Smema filmınde, savaş fo- toğrafçısı Aleksander'm on beş yıl aradan sonra döndü- ğü ülkesi Makedonya'nın ve yaşadığı kasabanın düştüğü trajedı konıı alınmaktadır. Kendısi de Hınstiyan bir Ma- kedon olan Aleksander, ço- cukluğunda, sevgi ortamın- da bir arada yaşadıklan Ar- navutlarla kendi halkı ara- smda ortaya çıkan nefret duy- gulanna anlam vermeye ça- lışırken kendısini de bu ııef- retin tam ortasında bulacak- tır. Makedonlann bir Arna- vut kızını öldürmelerine en- gel olmaya çalışırken de ken- di soydaşlarının silahından çıkan kurşunlara hedef ol- maktan kurtulamaz ve haya- tını kaybeder. Bu trajedinin ya^andığı sıralarda genç kı- zın sığındığı manastırda ra- hibin dışarıda çalıştığını gö- ren manastır papazı; sinekle- rin ısınnaya başladığını bu- nun yağmurun habercisi ol- duğunu söyler ve karşı dağ- lık alanda görünen bulutlan göstererek "Bakyagmur kar- şıkıyıda başladı büe" der. An- cak yağmurun başjadığı yer- de nefretin ve etnik milliyet- çiliğin insanlan canından et- tiğinden ikisı de habersızdir. Bilgi Üniversitesi Sinema Salonu'nda ikinci kez izledı- ğim 1990 yapımı bu filmin senaryosundan izleyen her Türk vatandaşınm ıster ıste- mez bazı dersler çıkardığını düşünüyorum. Son yaşanan olaylardan bugiin ülkemiz- de de benzer bir senaryonun gündemimize sokulmaya ça- lışıldığı rahathkla anlaşıl- maktadır. Ulus olarak refah içinde yaşamayı arzu ettiğimiz ıçın girmeye çalıştığımız Avru- pa Birliğı üye ülkeleri, kar- şımıza hakkaniyete uymaya- cak taleplerle çıkmakta ve sonuçta üyeliğin garanti ol- madığmı üstüne basa basa ifade etmektedirler. Kendi yöneticilerimizden duyma- ya hasret kaldığımız "Türk- leronurlu bir millettir" sözü- nü yabancı ülkelerin devlet başkanlarından duymakta- yız. Böylece; dık durularak AB'ye daha kolay girileceği- ni savunanlarm bu görüşle- rinin teyit edildiğini bizzat yabancı devlet başkanlannın ağzından çıkan sözlerden an- lamaktayız. Bugün Ameri- ka'da yaşayan bir tarikat şey- hi, birçok gazeteye çıkarak evlerimize kadar görüşlerini sokmaktadır Atatürkçü dü- şünceyi anayasası olarak be- nimsediğini söyleyen laik bir gazetemızdeki demecinde bu tarikat şeyhi, aldığı ödülleri kendisi için değil, milleti için biriktirdiğini, zamanı gelin- ce bunlan milletine armağan edeceğini ima etmektedir. Bu demecinden, bu adamın bir tarikat şeyhi değil de, sanır- sınız ki sürgünde yaşayan bir devlet adamı ve ülkesindeki yönetimin başına geçeceği günü bekleyen bir devrik sı- yaset adamıdır. Tüm bu yaşananlar karşı- sında Atatürk'ün aydınlan- macı ilkelerine her zaman- kinden daha fazla sahip çıkıl- malı ve çevremizde gelişen olaylara karşı dalıa dikkatli ol- malıyız. Yoksa o gün gelme- den, bugün için yaşadıklan- mızı adlandırmada, yazuıın başhğındaki niteleme pek uy- gun düşecektir. Yazımızı gi- rişte bahsettiğimiz filmdeki diyaloğa benzetecek olursak şöyle diyebiliriz: Baksanıza Kıbns'ın üzerinde bulutlar görünnıeye başladı bile... PENCERE İşgal Altında Seçim?.. İşgal altında seçim olur mu?.. Düşünelim bir kez!.. Seçimlerin hiçbir baskı olmadan, tam özgürlük koşulları içinde yapılması demokrasinin temel il- kesi değil mi?.. Silah korkusu.. Düşman askeri.. İşgal düzenı.. Seçim sandığı.. Bağdaşır mı?.. Peki, işgal altındaki Filistin'de yapılan ve işgal altındaki Irak'ta yapılacak olan seçimlere seçim de- mek doğru mu?.. • İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu tür seçim- ler çok özel koşullarda yaşanmadı değil!.. Alman- ya ve Japonya teslim bayrağını çektikten sonra ABD işgali altındayken seçimler yapıldı... General Douglas MacArthur İşgal Kuvvetleri Ko- mutanı iken Japonya'da gerçekleştirilen alengirli seçimde bir profesyonel fahişe sandıktan millet- vekili olarak çıkmış... MacArthur: - Olsun demiş, seçildiya!.. Ancak savaştan yenilgiyle çıkan Almanya da Japonya da sanayi toplumları idiler; üstelik hele Hiroşima'yaatılan atom bombasından sonra 'tes- limiyet' hali kayıtsız şartsız bir ruhsal çöküntüyle birlikte bu ülkelerde suçluluk psikolojisinin sar- malınadolanmıştı... • Filistin'de seçim ne götürecek ne getirecek bi- linmiyor; yalınayak başı kabak bir gencecik top- lumun intikam duyguları aşılanmış hücrelerinde savaş yorgunluğunun katkılarıyla filiz veren seçim sandığı umutlan, işgalcilerin dayandığı tüm Batı dün- yası için utanç vericidir!.. Ya Irak'taki seçim ne? Bush tayfasının öngörüleri çıksaydı, Irak'ta se- çim belki bir anlam kazanacaktı; Saddam'ın zul- münden aman Allah diyen halk, Angloamerikan as- kerini çiçeklerle karşılayacaktı; zalim yıkıldıktan sonra da demokrasi yolunda seçim sandığı kuru- lacaktı.. Değil mi?.. Peki, Felluce'dedoruğunatırmanan birtraged- yanın üstüne kurulan seçim sandığı emperyaliz- min komedyası degildir de nedir?.. • Irak'ta demokrasiye doğru uzun ve ince bir yol var... önce mezhep kültüründen kurtulup Sünni ve Şii' kimliğini yırtarak laikleşmesi gerekir 'Arap'm... Bu bilinç ya okulda oluşur.. i Yasavaşta.. Savaş da bir okuldur.. 1 Seçim de.. J Ya emperyalizmin aracıdır.. "' • •' ' Ya antiemperyalizmin.. ! Filistin'de yapılan ve Irak'ta yapılacak olan se-î çimlerin kime hizmet ettiğini düşünmek gerek... i Türkiye'nin Milli KurtuluşSavaşı'nda BüyükMil-j let Meclisi seçimle kurulmuştu... { Ülke işgal altındaydı.. " ] Meclis, düşmanı ülkeden kovmak üzerine seçtl-^ mişti.. ', ; i Evet, seçim var.. \ J Seçim var!.. \ '"' >' İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI 16 Ocak 2004 Pazar Saat: 11:00-14:30 Sayın Prof. Dr. Izzettin Önder AB EMPERYALİZMl'ne BAĞIMLI , ^ KALKINMA OLABÎLİR Mİ? sorusunu yanıtlıyor. "Sen Gelmezsen Bir Eksiğiz"... Yer: Yıldız Üniversitesi Çatı Restoran Yıldız Üni. Yerleşkesi B Blok 6. Kat-Beşiktaş tletişim-Bilgi: Namık K. Boya: 532 281 54 54 - 0216 368 33 56 Ufuk Yalçın: 542 652 15 00 - 0216 326 49 21 Açık büfe kahvaltı bedeli: 13.-YTL.'dir. e-posta: İstanbul(uJcumok.org AKŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN İLAN Sayı 2004/169-992 E/K Davacı Elıf Doğan tarafmdan davalı Azmi Doğan aleyhınc, şiddetli geçımsizlık nodcniylc boşanma ve bırlcştinlcn nafaka davasında yapılan açık yargılama sonucunda: Akşehir Kozağaç Mah. C: 11 H: 1 BSN: 3 l'de nüfusa kayıtlı Mevlüt ve Fatma'dan olma 05.02.1962 doğumlu davacı Elif Doğan ile aynı yerde BSN: 15'tc nüfusa kayıtlı Bılal ve Fadime'den olma, 07.05.1948 doğumlu davalı Azmı üoğan'ın T.MK.'nun 166/1 maddesi gereğince boşanmalarına, Müşterek çocukları 02.01 1987 doğumlu Burçin'in velayctinin davacı annede bırakılmasına, Davalının kı- zını her ayın ilk cumartesı günü saat 10.00'dan pazar 18.00'e kadar dını bayramların 2. günü saat 10.00'dan 3. günü 18.00'e kadar babalar gününde yanına alması surctıyle şahsı ılışkı tcs>ısınc, 02 04.2003 tanhindcn ge- çerh şekılde mahkememizın 2001/1999 Esas 2002/150 Karar sayılı hükümle davacı ıçın belirlenen aylık nafa- kanın 100.000.000- TL.'na çıkartılmasına, tarafların müşterek çocuğu ıçın belirlenen aylık nafakanın 80.000.000.- TL.'na çıkartılmasına, davalıdan almarak davacıya verilmesıne, fazlaya ılışkın ısteklerin reddine, hükmün kesinleşmesınden sonra nafakalann ıştirak vc yoksulluk nafakası olarak devamına, 2.000.000.000.- TL. maddı tazminatın hükmün kcsinlcşmcsindcn itiba- ren yasal faizı ile birlikte olacak şekilde davalıdan alı- narak davacıya venlmesinc, 783.160.000 TL yargıla- ma giderının davalıdan alınarak davacıya venlmcsıne karar verilmiştır. Yargılama sırasında tüm araştırmalara rağmen adresı tespit edılemeyen ve ılanen tebligat ya- pılan davalı Azmı Doğan'a hüküm özctınin ilanen tcb- liğı geıcktığindcn tcbliğ tarihinden itibaren 1' gün temyız süresi ıçerisınde Yargıtay yolu açıV olan 01.12.2004 tarihlı karar ilan tarihinden 7 gün sor \taveb- liğ edilmiş sayılmak ü?ere ılanen tebliğ olunur. Basm. 966
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle