Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 FYLÜL 2004 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK
?.. PEVAM ETiEME/.
DJRİJS?
TA3ÎATLI
İSTAN3UL
A3DÜLCANEAZ'
3
EAHİKULAD2
KACERAIA2I
A? KISIM
TZKMİLİ
BİHD2N
Belden aşağısıyla sorunu
olan devletler Iktidar, Türkiye'yi, zinayı en ağır suçlardan
kabul eden Uganda, Afganistan, İran, Nijerya
gibi çağdışı ülkelerin arasına sokmak istiyor
VURAL SAVAŞ
Onursal Yargıtay C. Başsavcısı
3 Eylül 2004 tarihli Cumhunyet gazetesınde
yayımlanan "Zina Suç Sayılmab mı?" başlıklı ma-
kalem genış yankı uyandırdı.Bu konudaki açık-
lamalanma devam etmeyı, hukukçu olmanın ba-
na yüklediği bır görev sayıyonım.
1964 yılında toplanan "9. Uluslararası Ce-
za Hukuku Kongresi" yeryiizündekı bütün
devletlere hitap eden bır bildiri yayımlayarak,
oybırliğı ile "Zinanın suç olmaktan çıkani-
masını" istemıştir. Fransa Cumhurbaşkanı
Mitterrand'ın evlilik dışı ilişkisi var. Değil
Fransa, bütün dünya bunu biliyor. Mitterrand
öldüğünde, cenazesine evlilik dışı doğan kızı
katılıyor. Kimsenin aklına,"Mitterrand zina-
dan dolayı suçludur" demek gelmiyor!..
Ya da Alman Dışişleri Bakanı Fİscher. Şu
sırada herkes Fischer'in evlilik dışı bir ilişki
yaşadığını biliyor. Ama onu zinadan suçla-
yan tek bir Alman yok ortada. (Yalçuı Doğan,
4.9.2004, Hürriyet)
BIR MEKTUBUN ANLATTIKLARI
Londra Üniversitesi öğretim görevlilerinden
VVUBam Hak. Oktay Ekşi'ye yazdığı mektupta
(3.9.2004, Hürnyet gazetesı), Türkiye"nın de
imzaladığı Avrupa Insan Haklan Sözleşmesi'nin
8'ıncı maddesindekı "Herkes, özelveyaailevi ya-
şamına, konut ve haberleşmesine saygı gösterü-
mesi hakkına sahiptir" yolundaki hükmü hatır-
lattıktan sonra: "Ben "zinanm suç sayılmasınf
doğrusu bu maddede sayılanlaria bağdaşnracak
yaİdaşımı anlayamıyorum. Belki 'ahlaki değer-
leri koruma'dan söz edilebilir. !\e var ki benim
büdiğimegöreAvrupa Konseyi üyesi ülkelerin biç-
birinde böyfc bir anlayış yok. Keza Avrupa tnsan
Haklan Mahkemesi'nin de böyie bir sınırlama-
yı demokratik toplum' öJçürüne uygun bulaca-
ğını hiç sanmıyorum.
yor. "İkiyetişkininsanınUişki>egirrnesinedeni>-
le hapiscezasma çarpünbnası kabuledilemez. Bo-
şanma için meşru sebep sayılabilir ama Ceza Ka-
nunu kapsamına girmez. Dönüp idam cezasını ye-
niden koymak gibi bir şey. Bunun bir adım ötesi
taşlayip öldürmektir.'' (Ruhat Mengi, 4.9.2004,
Vatan gazetesı)
AÎFLVTdekı yargıcımız Dr. Rıza Türmen'in
değerlendirmeleri ise şöyledir:
"Gecenin bir yansı, polis baskmıyla eve giriBr-
se, bu yasalara a> kındır. Polis, şikâyete dayana-
rak da olsa. izinsiz özel hayata müdahale edemez.
Uygulamada sorun yaşanırsa AİHM'den döner."
Zina suç olmaktan çıkanlmadan. ülkemızde bu
suçtan cezalandınlmasına karar verilenler, tah-
mınlerin çok üzenndedir.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, zinanın suç
Avrupa Birliği yerine, geri kalmış ülkelerin oluş-
turduğu ilkel aile fotoğrafında yer alacağız.
Oysa, üyesi olmak ıçın çırpındığımız Avrupa
Birliği'nın 25 ülkesi ile Amenka ve Kanada'da
zina sadece "boşanma nedenT. (Rahmi Turan,
4.8.2004, Gözcü gazetesı) Tanh boyunca, zina-
nın suç sayılması yüzünden. ınsanlann başına gel-
medik hiçbir kötülük kalmamıştır.
EsKİ UYCARLIKLARDA DURUM
Eski Mısır hukukunda zina eden evli erkek
sopayla şiddetle dövülür, kadınınsa burnu ke-
silirdı. Benzer cezalar Babıl. Asur ve Iran'da
da vardı. Hindularda kadın parçalanmak üze-
re azgın köpeklere atılır, erkek ıse kızgın bır de-
mır yatağa konurdu. Yunan ve Roma huku-
kunda önceleri kansı zina eden erkeğe, kansı-
CEZASI KABUL EDİLEMEZ'' HAPIS
Keza TBMM'nin, 7 Mayıs 2OO4'te anayasa-
nın 90'ıncı maddesinde yapbğı değişikliğe göre
'Türkiye'nin imzalamış bulunduğu uluslara-
rası antlaşmalar' yasalann üstûnde sayıhyor. O
nedenle zinayı suç sayan bir yasayı uygulamayı
Türk ınahkemelerinin peşinen reddetmesi ve hat-
ta yok ve geçersiz (null and void) sayması gere-
kir. Dahası... Zina eylemi' yasayla suç sayılsa
ve buna dayanarak birileri mahkûm edilse bi-
le o kişi (kısa zamanda olmamakla birokte) Av-
rupa Insan Haklan Mahkemesi'nden istediği
hükmü alabiur" diyor.
Italya"nın Türkiye Büyükelçısı Marsin, "Av-
rupa'da vatandaşını evttnk dışı ilişkisi nedeniyle
hapse koyan hiçbir ülke yok, bunu yapan tek ül-
ke konumuna düşersiniz" dıyor ve devam edi-
ye dek kalmasını emretti.
Yahudi hukukunda ise bu ceza, "Eğer bir
adam, başka bir adamın kansı olan bir kadınla
yatarken buhınursa,ozaman kadınla yatan adam
ve kadın, onlann ikisi de ökcekkrdir" şeklinde
(Kıtab-ı Mukaddes, Tesniye, 22:22)
'KlMIN CÜNAHI YOKSA...'
Bununla birlikte, bu kanunlann uygulanması
erken dönemden itibaren bırakıldı. Hz. İsa pey-
gamberlik görevine başlayınca, Yahudi bilginle-
ri ona, zina suçlusu bir kadını getirerek durumu
bir karara bağlamasını istediler. (Yuhanne 8:1-
11). Amaçlan Hz. Isa'yı bir çıkmaza sokmaktı.
Eğer taşlamaktan başka bir ceza verme eğilimi
gösterirse. "Dünyeviendişelerleuahiasayıdeğiş-
tiren tuhaf bir peygamber var burada" diyerek
yereceklerdi.
Yok, taşlama cezası verecek olsa, bu kez de
hem onu egemen Roma hukukuyla doğrudan bir
çatışmanın içine sokmuş olacaklar ve hem de
halka dönerek, "Bakın. bakm! Sizi Tevrat'ın
tüm sertUkleri>1e karşı karşrya bırakan bir pey-
gambere inanacak mısınız?" dıyeceklerdi. Fa-
kat Hz. Isa, tek bir cümleyle komployu tersine
çevirdi: "Içinizde kimin günahı yoksa, kaduıa ilk
taşıoatsın." Bunun üzerine bilginler utanç için-
de birer birer çekip gittıler. (Doç. Dr. Abdüla-
ziz Hatip, Zina Cezasının Tarihçesi, 4.9.2004,
Tercüman gazetesi)
T E Ş H I R EDILME CEZASI
Evlilik dışı çocuk doğuran Nijenah Emine Laval, son anda recmden kurtulnıuştu.
olmaktan çıkanldığı 1996 yılından önceki 3 yıl-
da, 440 erkek 'zina' suçundan mahkûm oldu.
Aynı dönemde zina yaptığı için mahkûm olan ka-
dın sayısı ise 8 kat daha fazla; 3 bin 557.
Insanlann uçkurunu mesele yapan, zinayı en
ağır suçlardan biri kabul edip, bazen "öHim", ba-
zen "larbaç", bazen de "hapjs" ile cezalandıran
ülkeler şunlar: Uganda, Afganistan, Suudi Ara-
bistan, Iran, Pakistan, Irak, Yemen, Malezya,
Lübnan, Cezayir, Suriye, Arap Emirlikleri, Su-
dan, Nijerya, Çad, Kamerun, Nier ve Mali.
Şimdi iktidar, Türkiye'yi de bu çağ dışı ülke-
lerin arasına sokmak istiyor. Başka bir ifade ile
nı öldürme hakkı tanınıyordu. Erkek aynca pa-
ra da isteyebilirdi. MÖI. yüzyılda Sezar, erke-
ğin malının yansının elinden aluıması ve ken-
disinin de sürgün edilmesi hükmünü getirdi. Ka-
dının ise çeyizinin yansına ve mallannın üçte
birine el konuyor, aynca sürgüne de gönderi-
liyordu. Konstantin. hem erkek hem de kadın
için ölüm cezası getirdi. Daha sonraki dönem-
lerde bu ceza ömür boyu hapse dönüştürüldü.
Jüstinyen ise kadının kamçıyla dö\-ülüp bir ma-
nastu-a gönderihnesini; kocaya ise isterse onu
iki yıl içinde manashrdan çıkarma hakkı tanın-
masını, aksi halde kadımn manastırda ölünce-
Zina eden kadın ve erkeğe değnek cezası ve-
rihnesi, bunun yanı sıra erkeğin eşek üstüne
ters bindirilıp, başına temizlenmemiş işkembe
sanlarak sokaklarda teşhir edilmesine de rast-
lanmıştır. Bu ceza özellikle bir gayrimüslimin,
Türk kadınıyla veya Müslüman bir Türk'ün.
zımmı bır kadınla zinası halinde verilir. (Nazh
Ibcak, 4.9.2004, Tercüman gazetesi)
Hasan Celal Güzel bile: "Radikal gazetesi
doğrusoytüyor: Devletinyatakodasnıdaişine?-''
derken (4.9.2004, Tercüman gazetesi); Başba-
kan Recep Tayvip Erdoğan, zinayı yeniden suç
haline getırmek için, nıçm bu kadar çırpınıyor?
Bu sorunun cevabı. Taha Krvanç'ın (Fehmi
Koru) şu değerlendirmesinde gizhdir (4.9.2004,
Yenışafak gazetesi): ".„Birdostumla konuyu
tarüşu-ken.» 'Zina tartışması bir tuzak: hükü-
met kimseyi mutlu edemeyeceği bir çizgi sa-
\ıınuyor' dediğimde, o dostum, 'Bence bütün
tartışma hükümetin oyunu' diyerek mukabe-
le etti. Allah, Allah._ Dediği şu: Türk Ceza Ya-
sası'nın yeni versiyonu içerisinde toz kaldıra-
cak pek çok madde var; sadece zina konusu tar-
üşıldığmda diğer maddeler tarüşma günde-
minden düşmüş oluyor... Zaten oy vermeyecek
kişUerin hoşuna gitmek diye bir derdi yok
hükümetin»''
ENTERNET /MEHMET SUCU mehmet(5 cumhuriyet.com.tr
Onlan ilk kez internette ve ardından da televiz-
yonlarda gördük. Yüzleri maskeli, elleri silahlıydı.
Irak'ta rehin aldıklan ABD'li ve diğer Batılıların ar-
kasında durup ülkelerindeki işgalin bir an önce brtirilmesi gerek-
tiğini söylüyoriardı. Sloganlar atıp tekbir getiriyorlardı.
Ufacık bir kamera ile çekip internet aracılığıyla dünyaya gön-
derdikleri görüntüler daha sonra değişmeye başladı. Ellerinde-
ki rehineleri tavuk boğazlar gibi yere yatınp başlannı gövdele-
rinden ayırırken bir yandan da aralannda görüntünün daha iyi
olması için konuşuyoriardı. Hatta bu konuşmaların bir kısmının
Türkçe olduğunu fark ettiğimizde hepimiz dehşete kapıldık.
Sanki mezbahada çalışan bir görevli titizliğiyle, yerde yatan,
elleri arkadan bağlı bir insanın bogazını kesiyortardı. Cinayeti sak-
lamak yerine filme çekip internerten tüm dünyaya yayımlıyorlar-
dı. Kimdi bu insanlar? Kendilerinedeğişikadlarveriyoriardı. Ama
hemen hepsinin ortak bir sıfatı vardı. Hepsi de kendisine dire-
nişçi tanımını yakıştınyordu.
Silahı olmayan insanlan kaçınp, yere yatınp boğazlarını kese-
rek direniyoriardı. Oysa ülkelerini demokrasi adına işgal eden ABD'li
askerler sokaklarda dolaşıyordu. ABD'li askerlerin Ebu Garib Ce-
zaevi'ndeyaptıkları ilekendilerinedirenişçiyaftasını budenli ko-
laylıkla yapıştıran insanlar arasında acaba bir fark var mıydı?
Pek de önemli sayılmayan bir fark elbette ki var. ABD'li asker-
ler yaptıklan işkenceleri kendi aralannda paylaşmak için filme
çekerken yüzleri maskeliler kör bıçakla boğazlarını kestikleri in-
sanlann görüntülerini çağın mucize aracı internetten yayımlıyor
Küreselleşme Kendi Canavarını Doğuruyor
ve bununla övünüyordu. Bir de kendi aralannda tartışıyorlardı:
- Müslüman tutsaklann boğazlarını kesmeyelim. Onlan baş-
larından kurşunlayarak öldürelim.
Oysa Irak sokaklannda dolaşan ABD askerierine karşı ger-
çekten direnen arkadaşlarının, tüm dünyanın gözünde kendi-
leri gibi eli kanlı katiller olarak nitelendirilmeleri umuriarında de-
ğildi. Onlar inançlarına bağlıydılar. Dindaşlarının başlarını kes-
mek istemiyoriardı (!).
Artık direniş ve terör iç içe geçmiş gibi görünüyor. Doğru ile
yanlış ayırt edilemez olmuş.
Dünya globalleştikçe terör örgütleri de globalleşiyor. Bir hüc-
resi Çeçenistan'da, merkezi Afganistan'da, diğer ayağı Türki-
ye'de, beyni ABD'de dolaşan bir terör ağı yavaş yavaş dünya-
yı sarıyor. Kendilerine Çeçen savaşçılar adını veren ve aralann-
da Türkler ile Arapların da bulunduğu eli silahlı teröristler, ço-
cuklan, kadınlan esiralıp ölümlerine neden oluyor. Bellerine bağ-
ladıkları bombalan patiatıp yüzlerce insanı öldürürken kendisi-
nin de cennete gideceğini düşünüyor.
Aslındaamaçlan belli; sadece ses getirmek. Bunun için de her
türlü aygıtı kullanıyoriar. Hedefleri belli. Bu kirli savaşın alanı ıse
daha önce dediğimiz gibi Batıdünyasındayankıbulacak her yer
olabilir. Onlara göre belki de tersine bir Haçlı Savaşı'ndan söz
etmek bile olası. örgütlenmek artık çok daha kolay. İnternet ara-
cılığıyla her yer yanı başınızgibi. Finans sağlamak
için de aynı kanal kullanılıyor. Oturdukları yerden
banka hesaplanna aktarılan paralar, kanlı eylem-
ler için lojistik desteğin sağlanmasında kullanılıyor.
Bu yapı zaman içinde pek de çözüleceğe benzemiyor. Birbi-
rinden bağımsız fakat birbirieriyle haberleşebilen gözleri körfa-
natik gruplann önünü kesmek hiç de kolay değil. Hele ki Istan-
bul'daki patlamalarda onlarca yurttaşı ölen bir ülkenin başba-
kanı çıkıp "Bana Islamcı teröristler dedirtemezsiniz" diyorsa...
21_Kasım 2003 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Doç. Dr. De-
niz Ülke Anboğan şunları söylüyor: "El Kaide giderek daha da
soyutlaşan bir öcü halini aldı. Bu örgütün somut hiyerarşik ve
organize biryapısı olduğundan söz edilemez. Sistem muhalifi
bazı örgütler bu şemsiyenin altında gösteriliyor. Radikal Islam,
küreselleşmeye ve ABD hegemonyasına karşı direnişin yeni
şablonu halini aldı. Azgelişmişlikten mustarip yoksul Müslü-
man ülkelerdeki memnuniyetsiz tüm kesimler kendilerini bir şe-
kilde bu şablonun içerisine sokmaya başlıyorlar."
Gerçek tehlike, giderek örgütlenen ve örgütlendikçe de da-
ha kitlesel kıyımlara yönelen bu gruplann artık milliyetçi kimlik-
lerinden sıyrılıyor olması. Küresel eylemler, küresel kıyımlarya-
pıyorlar. Globalleştikçe daha çok yandaş toplayabilmek için
küresel argümanlarasarılıyorlar. Islamcı kimlik bunlardan sade-
ce biri. Globalleşme, küreselleşme, yeni liberalizm ya da ne der-
seniz deyin, kapitalizm her zaman olduğu gibi kendi canavarı-
nı doğuruyor.
DUZYAZI
ORHAN BtRGtT
Adalet Yılından
Gelen Dersler...
Adalet kurumunun iki ayrılmaz öğesinin söz-
cüleri, dün yeni yıl için Yargıtay'da düzenlenen tö-
rende birbiri ardına konuştular. Hem Kıdemli Baş-
kanvekili Mater Kaban, hem de Türkiye Barolar
Birliği Başkanı Özdemir Özok, her toplumun bu
en yüce sığınağı olarak bilinen kurum için aynı
duyguları dile getirdi ve aynı endişeleri paylaştılar.
Hastalığı nedeniyle raporlu olan Yargıtay Başka-
nı Eraslan Özkaya'ya yöneltilen suçlamalann ve
saldınlann kimi olası tezgâhçılannın da önünde, hem
Kıdemli Başkanvekili; hem de Barolar Birliği Baş-
kanı, sanki tek kalemden çıkmış sözcükler ile suç-
lamaları eleştirdiler. Yargıtay Kıdemli Başkanveki-
li, haksızlığına inandığı eleştirilerin yargıya çok za-
rar verdiğini açık açık söylerken, özdemir özok da
özkaya'ya yönelik suçlama kampanyasını leke-
lenmeme hakkının ihlali olarak nitelendirdi. Her iki
sözcünün adalet kurumunu yıpratma ve çökertme
amacına yönelik olarak gördüklerı bu suçlama
kampanyasının sorumluları arasında, kimi güç
odaklarının yanı sıra -ne yazık ki- biz de; yani med-
ya da vardık!..
Başkanlar, haklı olarak kimi yazılı ve görsel ba-
sın mensuplarının yaptıklan suçlamalann etik sı-
nırlarını aştığını söylemekle kalmadılar; özek, ara-
lannda yeni Basın Yasası ile RTÜK Yasası'nın da
yer aldığı bir dizi mevzuatın maddelerini kendisini
dinleyen siyasai iktidarın temsilcilerinın de gözle-
rine baka baka saydı.
Elbette bilinçli bır unutkanlık gösterildi ve o suç-
lamalara dayanak olarak kullanılan telefon dinle-
me silahıntn bulunduğu merkezin, Yargıtay'ın çok
yakınında bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü ol-
duğu söylenmedi. Hatta orada görevli bir daire
başkanının, adeta PardayanlarTefrikası'nın yazar-
lığına heves ederek bölüm bölüm medyaya mal-
zemedağıttığındandasözedilmedi. Bu 'arkasıya-
nn 'lı malzemeyi sayfalanna ya da ekranlanna ta-
şıyanlann, bir tür embedit gazetecilik yaptıklarını
bilemeyecek kadar toy olup olmadığının araştınl-
ması da meslek kuruluşlarından istenilmedi. Sa-
nınm o konulardayapılabilecek biraçıklamanın, sa-
dece Mısır'daki Sağır Sultanı bile rahatsız edece-
ğine olan inançtan değil; bir gün sorun yargının önü-
ne gelirse, bu iki anayasal kurumun temsilcilerin-
ce düşüncelerini açıklamış olmanın yaratacağı sa-
kıncaların vereceğı ağırlıktan geldiğinı kimi arifler
de anlamış oldular.
Oysa o ariflerin törende bulunan temsilcileri, us-
lu uslu oturuyor ve söylenenleri izliyoriardı. O söy-
lenenler arasında dünya kurulduğundan beri kim
bilir kaçıncı milyar kez yinelenen bir gerçek de
vardı
"Adalet, bir gün herkese gerekebilir."
Çözüm önerileri
Kıdemli Başkanvekili Mater Kaban, bu yılın açı-
lış konuşmasında, özellikle geçmiş yıllarda kulla-
nılan bir şikâyeti, kırmızı çizgi olarak değeriendir-
miş olmalı ki, yargıçların vicdanlan ile cüzdanlan
arasında sıkşmış olmalanndan söz etmedi. İyi de
etti. Çünkü o tür bir yakınma, ne kadar haklı olur-
sa olsun, başta adalet ile her gün başı dertte olan
önemli çıkarçevrelerinin.mafyanınveparasal güç
odaklannın elinde silah olarak kullanılıyordu. Kıdem-
li Başkanvekili, bu şikâyetin yerine anayasa deği-
şikliğini tümden ele almanın gerekliliğini öne çıkar-
dı. Hemen ardından konuşan Barolar Biriiği Baş-
kanı ise 1961 Anayasası'nın yargı kurumuna ge-
tirdiği güvenceleri anımsatmakla yetinmedi; Yük-
sek Hâkimler Kurulu'nun bu anayasa ile ilk oluşu-
mu sırasında rahmetli büyük hukukçu Recai Seç-
kin'in tarihsel konuşmasını yineledi. 1971 ve 1982
anayasa değişiklikleri ile Yüksek Hâkimler ve Sav-
cılar Kurulu'nun bugünkü konumunun siyasai er-
kin adeta bir antrenman alanı halinde olduğu izle-
nimini veren açıklamalar yaptı. Adalet Bakanı'nın
veMüsteşarı'nındahaksız bir şekilde yer aldığı bu
kuruluşta son atamalar için zaman unsurunun us-
taca kullanıldığını ve iki bini aşkın atama kararna-
mesinin önlerine getirilen üyelerin bunları incele-
mesine olanak tanınmadığını, 2004 Adalet Yılı açı-
lış töreninin tutanaklarında kalıcı hale getirdi. Ta-
bii Sayın Adalet Bakanı, birOrta Anadolu insanı ola-
rak bu göndermeyi, hemşerisi sayılan ünlü Mida-
sın Kulaklan anektodu ile birieştirebilir ve kendisi
için gerekli dersi çıkarabilirse!
Adalet kurumunu tasallut altında tutarak yeteri
kadar yıpratıp, sonunda onu kurtarma görevine
soyunmaya hazıriananlar, umarım dünkü törende
Yargıtay Kıdemli Başkanvekili ile Türkiye Barolar
Birliği Başkanf nın konuşmalarından gerekli ders-
leri almış olurlar. Yargıya karşı Mafya-MİT ve Ikti-
dar üçgeninin karşısında, öyle bir dersi kalıcı hale
getirmeyi hedef tahtasında olanlar bir başarabilir-
seler...
Faks: 0 216 3028208 obirgit S e-kolay.net
Meclis Başkanlığı'na başvuru
AKP, olağanüstü
toplantı çağrısıyaptı
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - AKP
grup başkanvekilleriy-
le 205 milletvekili,
TBMM Genel Kuru-
lu'nun 14 Eylül Salı gü-
nü saat 15.00'te olağa-
nüstü toplanması için
Meclis Başkanlığı'na
başvurdu.
AKP milletvekilleri-
nın imzasını taşıyan
önerge dün TBMM Baş-
kanlığı'na sunuldu.
Önergede, Meclis'in
Türk Ceza Yasa(TCY)
Tasansı ile Cumhurbaş-
kanı'nca iade edilen aka-
demik unvanlarla ilgili
yasanın görüşühnesi is-
temi yer alıyor. Cumhur-
başkanı'nca iade edilen
5229 sayılı yasa, Bakan-
lar Kurulu veya yasama
organı üyeliğinde geçen
sürelerin akademik un-
vanlann kazanılması için
gerekli sürelerde değer-
lendirilmesini öngörü-
yor. Cumhurbaşkanı,
milletvekillerine "aka-
demikunvan ayncahğı''
tanıyan bu düzenlemeyi
eşithğe aykın olduğu ge-
rekçesiyle iade etmişti.
Anayasa ve içtüzük
uyannca TBMM Baş-
kam Bülent Annç'ın 1
hafta içinde olağanüstü
toplantı çağnsını yap-
ması gerekiyor. Anaya-
sa uyannca Meclis'in
tatilde toplantıya çağı-
nlması durumunda yal-
nızca olağanüstü çağn
metmnde yer alan gün-
dem maddeleri görüşü-
lebılıyor.