19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 5 EYLUL 2004 PAZAR 14 I LJ1\ [email protected] Şimdi/Now Festivali'nin amacı Türkiye ve Almanya arasmdaki tarihsel dostluğu güçlendirmek Türkiye'ninyüzü çağdaş (mı?)EGEMEN BERKÖZ BERLİN-Perşembe, 2 Eylül. Şımdı/Now Festivali'nin en yoğun günlerinden biriydi. Ak- şam çok zengin bir izlence beklıyordu, yaban- cı bir ülkenirVTürkiye'nin kültürünü, sanatı- nı keşfetmek isteyen Berlinli Almanlan ve "memleketie hasret gidernıek'' isteyen Ber- linli Türkleri. "Bakın, Idmleri kimleri getir- dik ayağınıza kadar" dıyordu onlara Şim- di/Now: Wuppertal Dans Tıyatrosu/PinaBa- uscfa'tan 'Nefes'; Fertıan/Ferzan Önder, Sezen Aksu, llhan Erşahin dınletilen; Yeşim l sta- oğlu'nun 'Güneşe Volculuk* ve 'Sırüannda- kı Hayat', Zeki Demirkubuz'un 'Bekleme Odası' adlı filmleri; Oya Baydar ile Murat- han Mungan' ın Thorsten Becker ve Tim Staf- fel ile 'İstanbul ve Berlin yazın dünyalan üze- rine'söyleşileri... Genlş bir yelpaze Ben izlemek için Ferhan/Ferzan Önder iki- lisinin dinletisini seçmiştim önce. Ama son- ra, konser konser dolaşıp olabildiğince çok çekim yapmak isteyen, değişik kanallardan televizyoncu arkadaşlara uydum. Filarmonie Berlin'in Kammermusiksaarindaki (Oda Müziği Salonu, çok değişik mimarisi olan bir salon, darısı Istanbul'un başına) Fer- han/Ferzan Önder dinletisini araya kadar iz- leyip çıkacaktık, öyle de yaptık, ama benim için çok zor oldu bu olağanüstti dinletiden ay- nlmak. Salonu dolduran izleyicilerin aşağı yu- kan yansı Almandı. Oradan Sezen Aksu'nun Tempodrom'daki (tstanbul'daki Maydanoz benzeri bir salon) konserine geçtik. 5 bin kişilik salonu hemen hemen dolduran izleyicilerin ezici çoğunlu- • Şimdi/Now kapsamında Wuppertal Dans Tiyatrosu/Pina Bausch'tan 'Nefes'; Ferhan/Ferzan Önder, Sezen Aksu, llhan Erşahin dinletileri; Yeşim Ustaoğlu'nun 'Güneşe Yolculuk' ve 'Sırtlanndakı Hayat', Zeki Demirkubuz'un 'Bekleme Odası' adlı filmleri yer aldı. ğu Berlinli Türk gençleriydi. Sahneye çıktı- ğında coşkuyla karşılanan Sezen bildiğimiz Sezen'di; 'Gülümse' ile girdi, izleyiciyi he- men kavradı ve ardından sürüklemeye baş- ladı. Dördüncü şarkıdan sonra çıktık ve doğ- ru Trenen Palast'a gittik. Bu Gözyaşı Sarayı 'nda (anlamı buymuş) ll- han Erşahin Topluluğu'nun dinletisi vardı. Caz saksofoncusu ve besteci Erşahin ile top- luluğu iyi müzik yapıyorlar. Zenci şarkıcı Marla 1\ırner da çok iyiydi. Izleyicinin yak- laşık yansırun Alman olduğu, Istanbul'daki Babylon benzeri bu salonda dinletinin sonu- na kadar kaldık. Bir akşam önce yine Filarmonie Berlin'in Kammermusiksaarinde izlediğim 'RumiGe- cesi'ni de katarak, gerçekten Türkiye'nin çok- külrürlü yapısının (önce müzik, ama onun gensindeki, onu yaratan toplumsal yapının da) sergilendiğini söylemeliyim. Bu dört etkin- liğin dördünü de izleme olanağı bulanlar ger- çekten ülkemizin bugünkü (çağdaş?) yüzü hakkında bir fikir sahibi olacaklardır. Elbet- te, bu genişlikte bir yelpazeyi görebilenler. 27 Ağustos'ta başlayıp 4 Eylül akşamı so- na erecek olan bu etkinlikler dizisinin; mü- zik alanında oldukça, hatta yeterince geniş bir yelpazeyi kapsadığını söylemek olası. Ama tiyarro, sinema, görsel sanatlar, yazın öyle değildi. Operamız, balemiz hiç yoktu. Ama, hiç kuşkusuz, bu bir ilk. IKSV yöneticileri- nin gelecek yılı şimdiden düşünmeye başla- dığından eminim. Parasal ve düşünsel destek Böyle bir etkinliğin kotanlması hiçbir ku- ruluşun tek başına altından kalkabileceği bir iş değil. Başka kuruluşlann ve devletin daha çok destek olması gerekiyor. Hem parasal olarak, hem düşünce olarak. Festival tanıtım kitapçığında, amaç *Şimdi/Now Türkiye ile Almanya arasındaki tarihsel dostluğu daha da güçlendirirken izleyiciyi zengin bir kültürü keşfedebileceği zevkli bir yolculuğa çıkara- cak" sözleriyle açıklanmakla birlikte, basın- da "Türkiye'nin çağdaş yüzünü tanıtmak" olarak verildi. Bu yorum da yanlış değil el- bet. Ama ben Berlin'de Türkiye'nin çağdaş yü- zünü burada festival için çalışan -Berlinli ya da Türkiyeli- gençlerimizde gördüm en çok. Örneğin rehberlerimizden Bülent'te. Üniver- sitede ekonomi öğrenimini bitirmek üzere Bülent. Dogma büyüme Berlinli. Türkçeyi, pek çok gencimizin yapamadığı gibi, çok iyi konuşuyor. Festivalde çalışarak kazandığı pa- ra öğrenimini daha rahat sürdürmesini sağ- layacak. Çünkü, bu iş biter bitmez tezini yaz- maya başlayacak. ARJFDAMAR 2004 Agustos ayı, şiire yer veren edebiyat dergilerinde; Adam Sanat, Agora, Akatalpa, Berfın Bahar, Dize, E, Evrensel Külrür, Güzel Yazılar, Kitap-lık, Mavi Dergi, Şiiri Özlüyorum, Varlık, Yaba Edebiyat ve Yasakmeyve (Temmuz- Ağustos) dergilerindeki şürleri okudum, inceledim. (Bu ay ne yazık ki ne H. Gösteri ve ne de Edebiyat ve Eleştiri dergileri gazeteye de, bana da iletilmediği için o dergilerdeki şiirleri göremedim, okuyamadım. Şiirleri yayımlanan arkadaşlardan özür dilerim.) Evet, Izmir'de Veysel ÇoJak'ın dört yıla yakın zamandır aksatmadan çıkardığı DİZE dergisındeki Altay Öktem'in "Derin Adım" adlı şiirini Ayın Şiiri olarak değerlendirdim. Ama bir duraksama geçirdiğimi de itiraf ediyorum. Çünkü E dergisinde Turgay Kantürk'ün "Şair ve Gömütü" adlı şiiri de çok güzeldi. Bir tercih yapmak zorundaydım. Sevgili Memet Fuat'ın yokluğunun acısını çok derinden duyumsadım. O yaşıyor olsaydı, danışırdım. Birlikte daha doğru bir seçim yapardık. Ama ben Turgay'ın da iyi bir şair olduğunun bilincindeyim. Yanıldıysam Altay'ı seçmekle, bağışlanmamı dilerim. Ece Ayhan. "Mor KülhanT şiirinde: "Aşk örgürJenmedir bir düşünün abiler" dıyordu. Altay Öktem, "Aşk" isyandır, ayaklanmadır diyor. "Derin Adun" şiirini inceler, iletmek istediği mesajı algılamaya. kavTamaya çalışırken "Aşk" mı derin anlamı yoksa "tsyan" mı diye bir hayli düşündüm. Altay doğru diyor: "Aşk isyandır." Yaşadığımız çağın bu yeni dünya düzeni dedikleri kapitalist dünyada "Aşk" da birçok evrensel uygarlık değerleri gibi gözden düşürülmüş, bir kenara itilmişrir. Evlilik kurumu tecimsel bir anlam yüklenmiştir. Birçok vazgeçilmez değer ve ilke gibi aşk da savunulmak zorunda bırakılmıştır. Kim, kimler savunacak? Doğaldır ki daha güzel bir dünyanın mümkün olduğuna inanan iyi insanlar. Parayı göklere çıkarmak bir yana küçümseyen. hor gören sanatçılar, düşünce insanlan, devrimciler, bir yerde her çağda olduğu gibi dünyayı değiştiren sanıklar. Ama suçlu olmayanlar. Suçun, bu insan doğasına aykın anamalcı düzenin asıl suçlu olduğunun bilincine varanlar. Altay Öktem birçok alanda iyi şeyler yapmaya çalışan bir arkadaşımız. Önce hekim, sonra şair ve yazar. Fanzinlere ilgi duyan, sergiler açan, kitaplar yazan, düzenli bir biçimde Hayvan dergisinde alaysamalı yazılar yazan ve genelde son cümlesi: "Cehenneme kadar yolunuz var" diyen şakacı bir dost. "Derin Adun" şiirinin de beğenileceğini, sevileceğini umuyorum. Ama Turgay Kantürk'ün şiirini bir de sizlerin okumanızı rica ediyorum. Seçimımdeki zorluğa hak vermeniz için. 2Eviül2004,Moda KRALİYET AKADEMİSİ'NDEKİ TÜRK SERCİSİ Selçuklulardan Osmank'ya Külrür Servisi - tngılız Kra- lıyet Akademisf nde düzenlene- cek olan 'Tûrkler: Bin yılhk Yol- ctıluk' adlı sergı, başlamasına aylar varken Ingilız basınında yankı bulmaya başladı.The In- dependent gazetesi, sergınin, akademinın iki yıl önce açtığı Aztekleri konu alan ve geçen yıl yaklaşık 500 bin ziyaretçi çe- ken sergınin başansını yakala- maya aday olduğunu kaydettı. Etkinlikte, geleneksel Türk ve îs- lam sanatının dokumalar, elyaz- maları, taş baskılar, oymalar, madenı eşyalar ve seramiklere yansıdığı eserlerin sergilenece- ği belırtildi. Uygurlar dönemin- den başlayarak Selçuklular, Ti- mur Imparatorluğu ve Osman- lılara kadar uzanan 600-1600 yıllan arasını kapsayacağına da dikkat çekildi. Serginin atölye çalışmalan, galeri sohbetleri, pa- nel ve söyleşi gibi etkinliklerle desteklenecek. DVD / VCD Vontior ^ J KULTU* • SANAT (0212) 293 «9 7S Sinema TEK"tısk uliimü ytnebilir mı .' .evHfmuMir. K ADIKOY Tlf: 0216.346 01 41 Baluriye Sakız Giilii Sok. No:29 KADIKÖY'Dl İLKDEFA SADKE SlHEMAMIZDA \ GELECEK PROGRAM 11.30-14.00-16.30-19.00-21.30 Çw*«1itaşŞAFAK»OVIEJ>l£X 2122163 T 90 1115 1315-1515 1715 19İ3O-21O0 i 10 EYLUL'den Itlbaren BEYOĞLU BEYOĞLU BEYOĞLU SINEPOP, MAÇKA CtNEBONUS. TAKSIM SHOP4MILES TEŞVİKIYE AFM ŞIŞLI MOVIEPLEX NIŞANTAŞI MOV1EPLEX MECIDIYEKOY ODEON CINEPLEX ETILER AFM UPTOVVN ETILER AFM AKMERKEZ ETILER MOVIEPLEX. LEVENT K.M. SİNEMA TÜRSAK ORTAKOY FERIYE EURIMAGES ISTINYE CINEMALL ÇEMSERLITAŞ MOVIEPLEX BAKIRKOY AVŞAR. ATAKÖY ATRIUM BEYLIKDUZU AFM MIGROS ALTUNIZADE CAPTTOL SPECTRUM 14. KADIKÖY BROADVVAY KADIKOY TEPE CINEMAXX UMRANIYE AFM CARREKHJR. ŞAŞKINBAKKAL BEKO C.C. SüAClYE MOVIEPLEX ANKARA CINEBONUS. ANKARA KAVAKLIDERE. ANKARA KIZILIRMAK, ANKARA TEPECINEMAXX ANKARA ODEON CINEPLEX IZMIR KIPACINECITY, İZMR BALÇOVA AGORA SİNEMALARINDA. PORTRE / ALTAY ÖKTEM îlk şiiri I984yılında Yamaç dergisinde yayımlanan Altay Öktem, 1964 Istanbul doğumlu. Asıl mesleği doktorluk olan Öktem'in şiirleri Varlık, Adam Sanat, Milliyet Sanat, Yazılı Günler, Dönemeç, Yeni Yaprak gibi dergilerde yer aldı. 1988'de Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü'nü, 1989yılındaAkademı Kitabevi Şiir Ödülü'nde mansiyon, 1990'daYaşarNabi Şiir Ödülü'nü alan şair aynca 1995 Orhon Murat Anburnuve 1999 Cemal Süreya Şiir Ödülü'ne değer görüldü. 'Eski Bir Çocuk', 'Sukuşu', 'Beni Yanhş Öptûler Ashnda', 'Çamur Şiir' ve ^Her Şey; Oda Kırbaş Ayna' Öktem'in yayımlanan yapıtlanndan bazılan... Derin Adım kaldırım taşlarına adı- nın ilk harfıni kazryo- rum bildiğim diğer harfle- ri, sessiz olanları me- sela hiç gerekmediği hal- de sesli olanları, eğri- leri kullanımdan kalkan- ları, kaçanları, kirli bir metin uğruna ölenleri... çiziyorum korkak bir bıçak dar- besiyle yollara döküyorum harfleri; adının baş harfini ilk isyanda fırlatılacak bir kaldı- rım taşına kazıyorum her adımda eskici bir acı her adımda kısa çöpü çekmiş yabancı saçlarına mavi toka- lar takmış, her adım- da saçlarını rüzgâra adamış ürkek kız ço- cukları.. yollara dönüyorum, kentler arkamda kalı- yor köyler zati arkamda, mahalleler yasak ba- na varoşlarda bıçaklan- dım, darbelendim meydanlarda bana çıkan yol yok! durma sen durdukça kısalı- yor kollarım, parmak- larım azalıyor severmiş gibi değil tutunacak bir dal uzatmışım gibi bak bana bak bana; ürktükçe kendimi yanlış bir adıma ürktükçe kendimi kısacık bir harfe dağlara mesela, düş- lere, dumana sana... adamış gibi kışkır- tıyorum yolları derin bir adım daha at ertele içindeki uçurumları ALTAY ÖKTEM 8 Femmes (8 Kadın)/Yön: François Ozon Oyn: Catherine Deneuve, Isabelle Huppert, Danielle Darrieux 2001, renkli, 106 dakika/Chantier Films-Palermo. Fransız sinemasının değişik dönemlerinin oyuncu kuşağını simgeleyen 8 ünlü aktrisi polisiye müzikal komedide bir araya getiren senarist-yönetmen F. Ozon, hayran olduğu 50'lerin Amerikan filmlerini selamlıyor. 60'larda tiyatroda yer alan Robert Thomas'ın oyunundan yola çıkılan çalışmada varlıklı bir ailenin tüm bireyleri Noel'i kutlamak amacıyla toplanırlar. Fakat Neol arifesi evin tek erkeği odasında ölü bulunur, sırtından bıçaklanmıştır. Katil bu 8 kadından bıridır. Hepsinin bir sırn, nedeni vardır, hepsinin arasında bitmek bilmez bir rekabet, çekişme vardır. Özel Bölümler'de filmin galasından görüntüler, fragman. C. Deneuve'ün söylediği "Toi Jamais". LudKine Sagnier'nin söylediği "Papa T'es Plus Dans L'Coup" şarkılannın klipleri var. Filmde biçimsel, çarpıcı, göz alıcı renklerden oluşan abartılı bir ortam yaratılmış. oyuncular da kendi sesleriyle şarkı söyleyıp dans ediyorlar. Carandiru/Yön: Hector Babenco Oyn: Luiz Carlos Vasconcelos, Rodrigo Santoro 2003, renkli, 139 dakika/Columbia Tristar- Sony. Tutuklulann doktoru olan Drauzk) V'arella'nın "Estaçao Carandiru" adlı kitabından çekilen çalışma, tarihin bilinen en kanlı tutukevi isyamnın gerçek öyküsü. Sao Paulo'da2002'yedek kullanılan bu tutukevi, aynı anda 7 bin 500 yargılıyı banndınyordu. Bu suçlular kalabalığı tutukevinde kendi özel bölgelerini de yasalarını da yaratmışlardı. O ortamın birinci kaygısı salt canlı kalabilmek, yaşamı her ne pahasına olursa olsun sürdürebilmektir. Özel Bölümler'de 1928 tarihli Carandiru'daki gündelik yaşamı anlatan belgesel, 2002'de tutukevinin yıkılış görüntüleri, çıkanlmış sahneler, kamera arkası, çekim seçimi, görüntü bütünlüğünü oluşturma, tehlikeli sahnelerin çekimi, yarahcı ekibin yorumlan, yönetmenin çalışma metodu, provalar, filmi yönetmenin açıklamalanyla izleme seçeneği var. Carandiru'nun gerçek mekânlannda filmini çeken H. Babenco, ortaya sert, yabanıl ve \'urucu bir o kadar da duyarlı, hüzünlü bir dram çıkarmış.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle