19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLÜL 2004 SALI 14 LJİV kuttur@ cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DÎKMEN GÜRÜN sezon,yeni beklentilerYeni tiyatro sezonu başhyor. Öde- neklı ve özel tiyatrolar dünden bu- gîine eksilmeyen, tam tersüıe, gide- rek çığ gibi büyüyen sorunlarla bir- likte açmaya hazırlanıyorlar perde- lerini... Sadece büyükler mi? Ço- cuklar için de oyunlara son rötuşlar yapılıyor. Birkaç gün önce, bir öğrencım 64 yıllık bir Türk Tîyatrosu Dergisf ge- tirdi. Tesadüfen buhnuş sokakta bir tablanın iistünde sergilenen yığınla eski/yeni dergi arasından... Artık sa- haflar da tarih oluyor... Neler yok ki o incecikderginin içinde. Refik Ah- met Sevengil, Reşat Nuri Güntekin imzalı yazılar, çeviriler, oynayan oyunlanndistribüsyonlan: Dram Ti- yatrosu'nda Kalderon'un 'HayatBir Rüyadır'ı. Komedi Tiyatrosu'nda bir Fransız komedisi 'Sözün Kısası'. Ikisinin de oyuncu kadrosu inanıl- maz... Komedide Vasfi R. Zobu, Mu- ammerKaraca, Refik Arduman,Sa- it Köknar, Reşit Baran. Hab'de Piş- kin, Şevkiye May, Muazzez Arçay... Diğerınde de H. Kemal Gürmen, Zihni Rona, Mahmut Morah, Nec- det M. Ayral, Talat ArtemeL, Sami Ayanoglu, Hadi Hün, Reşit A. Gür- zap, Cahit Irgat, Suavi Tedü, Ne\in Akkaya, Perihan Yanal. . Bu oyun- lardan geriye ne kaldı acaba? Fo- toğraflar, yazılar, eğer tutulduysa re- ji notlan, eleştiriler? Tiyatro arşlvl Kapsamlı bir Türk Tiyatro Arşi- vi'nin bu güne kadar oluşturulma- mış olması üzücü ve düşündürücü. Bir bilgi-belge merkezinin henüz yapılanamaması şaşırtıcı. Bugün, Türk tiyatrosunda geriye dönük ola- rak her tür belgeye ulaşmak imkân- sız denecek kadar zor. Bir süre özen- le korunan dokümanlar ne yazık ki, izlenmediği için, zamanla savrulup gitmiş... Halbuki, Türk tiyatrosu- nun dünü öylesine titizlikle korun- ması gereken bir dönem ki... Ne ti- yatro binalan kahnış geriye ne bir şey... Geçen gün HadiÇaman'lako- nuşuyorduk; 'Kulis' dergisiyle tiyat- romuza yıllarca hizmet etmiş olan kinci Kanun 1940 tarihli 'Türk Tiyatrosu' dergisi yine insanın aklına Türk Tiyatro Arşivi'nin büyük eksikliğini getiriyor. Düşündürüyor. Dergide geniş yer verilen 'Bizde Çocuk Tiyatrosu' başlıklı yazı ise çocuk tiyatrosunun ne zaman ve nasıl başladığını anlatıyor. Bugün, çocuk tiyatrosu da üzerinde titizlikle durulması gereken açık uçlu, o denli hassas, kınlgan bir alan. bir canlı tarih sevgili Agop Ayvsa. 'Kulis'in yanı sıra pek çok belge vardır Ayvaz Bey'in kütüphanesin- de. Cağaloğlu'nda o küçücük mat- baadan kimler gelip geçmezdi ki Haldun Tanerden Metin And'a... Şimdi, Agop Ayvaz'ın 'Kuüs'lerine Türk tiyatrosu adına sahip çıkılma- sı, belgelerinin, fotoğraflannın özen- le korunması, en azından Tiyatro Müzesi'nde Agop Ayvaz adına bir köşe aynlması gerekmez mi? Hadi Çaman, yanılmıyorsam geçen yıl Kültür Bakanlığı ile bu konuyu gö- rüştüğünü belirtti. tnanıyorum ki ar- tık çok yaşlanmış olan Agop Ayvaz böyle bir girişimden mutluluk duya- caktır. Iş ki fazla geç kalınmasın... Türk Tiyatro Arşivi ve Türk Tiyat- ro Müzesi hayatiyet kazanması ge- reken çok önemli iki alan. çocuk tiyatrosu Elimdeki 1 tkici Kanun 1940 ta- rihli 'TürkTiyatiDSu' dergisine bak- maya devam ediyorum. 'Bizde Ço- cuk Tiyatrosu ve 'Efe Ali" başlıklı yazı dikkatimi çekiyor: Imza sahi- bi Macide Macid. Bizde çocuk ti- yatrosunun hangi tarihte ve nasıl başladığını anlatıyor yazı. Son yıl- larda aynı özen, aynı ciddi yaklaşım gösteriliyor mu çocuk tiyatrosuna, tartışılır (istisnalar kaideyi bozmaz). Asluıda, çocuk tiyatrosu da titizlik- le üzerinde durulması gereken açık uçlu ve o denli hassas, kınlgan bir alan. Macide Macid'in yazısını kısalta- rak aktarryorum: "1935'te dram, ko- medi, operet diye muhtelif janrlar- da temsiDervenneyebaşlayan İstan- bul Şehir Tiyatrolan bir belediye ti- yatrosundan beklenen vazifeleri nef- sinde cemetmiş bulunuyordu. Tiyat- ronun henüz devledeştirihnemiş ol- duğu memleketierde, biihassa bizde seyirciyetiyatronunher çeşidini ve- ren ŞehirThatrolandır.Bu,ilerdeku- rulacak ideal tiyatronun ideal seyir- cifcrini hazuiamak yolunda elzem olan bir harekettir. Böyleolduğu için 'Tiyatro' ketimesinin ihtiva ettiği ma- nayıetrafiyle gözeterek çahşmasıla- zungelir. Dram, komedi ve operet olarak a>Tilanjanrlann yanında ek- sikliği hissedilen bir janr 'çocuk ti- yatrosu'ydu. Bu mevzu üzerinde du- ran ve yürüyen milletfcrin azhğı da göz önünde bulundurulacak olursa bu teşebbüsün ehenımiyetive güçlü- ğü çabuk anlaşıhr. Sonra, bizde bu- nun büsbütünlüzumuvardır. Tiyat- ro külrürünü, çekirdekten yetişen yaruıın tiyatro seyircilerine vermek, bu yüksek zevki aşılamak... 'Tem- sil' namıyla görmüş oldukian der- me çarma şeyleri organize edilmiş birşeküde küçücükdimagtannanak- şetmekJ' İlk oyunlar 1935 yılında sanatçı M. Kemal Küçük çocuk tiyatrosu çalışmala- nnı başlatır. "Bizde çocuk tiyatro- su bu kültürlü tiyatro adamımızm adımiyla başladığı için aynca bir mazhariyet taşır." İlk çocuk oyu- nunu da yine M. Kemal Küçük ya- zar, 'Çocuklara tlk Tîyatro Dersi' "Bizde oynanan çocukpr> esleri eğ- lendiriciveöğretici ohnuşlardın- M. Kemal Küçük'ün bizde ilk çocuk piyesi olan 'Çocuklara İlk Tiyatro Dersı' adh eseri baştan aşağı bu- na nüsaldir. Ekrem Reşid'in La- fonten Babası'da bu şeküdedir." 1935-1940 yıllan arasında Kemal Küçük'ün yanı sıra Afif Obay, Ha- lit Fahri Ozansoy, Ekrem Reşit Rey; Mümtaz Zeki, Ragıp Tok, Sami Ayanoğlu'nun oyunlan oynanır. Bu oyunlann müzikleri Fehrni Ege, Cemal Reşit Rey, FuatTürkoğlu ve Müfit Hasan tarafından yapılmış- tır. Mümtaz Zeki tarafindan yazıl- mış olan 'Efe Ali'nin bir özelliği çocuk tiyatrosunun onuncu eseri ol- masıdır. Oyunun müziklerini ya- pan Müfit Hasan Imşir'in sözleri de aynca dikkat çekicidir: "Bu ne- vi piyeslerdeld müziklerin gayesi çocuğa yavaş yavaş musiki kültü- rii aşılamak ve oniarı operalan, klasik eseıieri zevkle dinlemeye ahşûrmak değil midir? Bunun için piyese çocuğu alakadar edecek mü- tenevvi (çeşitü) müzikler koymak ve bunlann arasma tek tük, daha ziyade klasiğe kaçan, müzikparça- lan süaşürmak icab eder." Umalım yeni sezon çocuk, bü- yük hepimiz için doyurucu geç- sin... Dostlan Kerim Afşar'ı tüm yaşamını geçirdiği, birçok kahramana can verdiği sahnede andılar Insan sıcakhğırun simgesiydi.•.ISENAÇALİDİS Önceki gün, takvim 26 Eylül pazan, saat 20.00'yi gösterdiğinde tüm sevenleri Ke- rim Afşar'ı anmak için Aksanat Kültür Mer- kezi'nde toplanmışlardı. Salon tıka basa dolmuştu, kapıda kalan iz- leyicilerin ağzından dökülen cümle şuydu: "Biz Kerim Afşar'ı anmak için buraya gel- dik.Ne olursa olsunbiz bueddnUğekatümak istiyoruz". Kapıda kalanlardan özür dileyen Esin Af- şar onlan kırmamak için salonun kenarla- nna ve sahne önüne de seyirci alınmasını sağladı. Sahnenin bir köşesinde siyah-beyaz bir Ke- rim Afşar fotoğrafı duruyor.. masada yanan bir mum ve yanda duran bir koltuk... Sah- nede siyah bir piyano ve bir kürsü... tbrahim Demirel'in hazırladığı ve Kerim Afşar'ın kendi ağzından anlattığı yaşamöy- küsü perdeden yansıtıldı. Etkinlik boyunca salonda Afşar'ın perdeden yansıyan gülen bir fotoğrafı vardı. Önce kızı Pmar A^arBu- lutbabasını anlattı. Sonra Kerim Afşar'la iki kez Ofelya'da oynayan AylaAlgan çıktı sah- neye. Algan "Kerim'den çok şey öğrendim. Kerim'i düşününceiki şey gehyor akhma, bir Tevfik Fikret'in lazkardeşi için yazdığık Kız Kardeşim' şiiri; bir de Yunus Emre'nin 'Aşık öldü diye salah verirler, ölen o bir hayvan- dn", aşıklar ölmez' dizeleri. "Doğmadan yaşamaya baslamak' Ardından, yakın dostu Ilhan Selçuk bir konuşma yaptı. Selçuk, sözlerine: " Çok sevdiğiın bir insandı. Gene de sevdiğim in- sandır. Çünkü artık insanlar doğmadan ön- ce yaşamaya başhyorlar. Öldükten sonra da yaşryorlar. Dünya değişti artık. Esldden in- sanlar doğmadan öncesinibilmezlerdi, kitap yoktu, yazı yokru, tarih yoktu ve bir karan- hğa doğariardı. Aradan zaman geçti, insan arük doğmadan önceyaşamaya başhyor. Ki- minle yaşamaya başhyor dediğimiz zaman, diyelim ki taş devrindeki insanla ya da Be- ethoven'le,Napolyon'laveinsanhğın tümüy- le. Yani yalnız babasmı değil, belki tahhli ise dedesini, annesini, amcasını görmekle kal- mryor, belki onlardan daha yakın olarak di- yelim ki GogoPla, Tolstoy'la birükte yaşa- maya başhyor" diye başladı. "Kendisidc öldükten sonra dosdanyla bir- . erim Afşar için düzenlenen ve Zekai Müftüoğlu'nun sunduğu gecede kızı Pınar Afşar Bulut, Ayla Algan, îlhan Selçuk, Sönmez Atasoy ve Müşfik Kenter geçen yıl kaybettiğimiz sanatçıyı anlattılar. Tuncer Tezcan, Melike Demirağ ve Esin Afşar ise usta oyuncunun sevdiği şarkılan ve türküleri seslendirdiler. Kkteyaşamaanı sürdürüyor. ŞimdiKerim bu- rada ve bizimle büükte yaşamasmı sürdü- rüyor. Ben Kerim'i çok severdim. Pınl pınl bir insan, Tann ona yakışıkhhğı, güzelhği bahşetmiş. O da yetmez. Her yakışıkfa erkek, her güzel kadm sevilmez. Nemruttur, kötü- dür, basittir ve sevilecek bir kişiliği yok- tur;ama öyle insanlar \ ardır ki onlann hüc- relerinden taşan ve karşısuıdaki insana yan- sıyan böyle sıcakhğı, içtenUgi, sevgjsi, dost- luğu vardır; o insanlarla birükte yaşamak, o insanlarla dostluk etmekinsan için mudu- luktur" diyen Ilhan Selçuk sözlerine şöyle devam etti: "ŞnndiKerim'idüşündüğümüz- de nereye koyacağız; sanatçı olarak, tiyatro- cuolarak,yetenekleri olağanüstü,aviuzaman- da bunun okulundan gectiği için de bilinçli. Ama başka tiyatro oyunculan yok mu, var- dır; dümada vardır, Fransa'da,Anıerika*da geçmişte ve bugün de çok tiyatro oyuncusu \ar. Kerim'i nereye koyacağız, nasıl sevece- ğiz; o kendi kendisini bir yeriere koymuş. Onun anlammı kavTayabflmemiz için de, bi- zim doğmadan önce yaşamaya başlamamız gerekiyor.'' Kerim'in yakın çe\Tesindeki canı gibi se\- diği insanlann dışında üç büyük sevgilı- sinin; Mustafa Kemal Atatürk, Muhsin Er- ruğrul ve Nâzım Hikmet olduğunu anlatan Selçuk konuşmasını şu sözlerle bitirdi: "Çünkü o, kendi benhğinin oluşmasmda, Kerim'in Kerim Afşar olmasında, kılavıız, rehber, önder ve insan olarak onlan kabul etmişti. Kerim Afşar, Nâzım'dan şürler okur- du, ne zaman okurdu, her yerde okurdu; ra- kı sofrasmda okurdu, durup dururken okur- du. Kerim Afşar Muhsin Erruğrul'u sever- di Muhsin Ertuğrul khn, Türktiyatrosunun büyük kurucusu. 1923'teki AtatürkdeMİmiy- le Türldye'de büyük birtiyatrohareketi baş- hyor. Ondan öncesi de var elbette. Padişah devrinde de tiyatro var ama Türk tiyatrosu 1923 devrimiyle kuruldu. 1923 devrimi ne- dir, Aydınlanma devTİmidir. 1917 de bu- dev- rimdir arkadaşlar. Ahn terinin devrimidir. Bakmayın şimdi gündemden çıküğma. İn- sanın ahnteri ve beyin teri kutsaldır. Bunun ikisi de Kerim'de vardı." Geceye katılan Ankara Devlet Opera ve Balesi'nden bariton Tuncer Tercan sazı eş- liğinde Kerim Afşar'ın sevdiği türküleri ses- lendirdi. Türküler, garkılar ve şllrlerle... Afşar'la aynı sahneyi paylaşma fırsatı bu- lan De\let Tiyatrosu oyuncularından Sönmez Atasoy usta oyuncu ile bütünleşen 'AnnabeJ- le' şiirini okudu. Atasoy "Kerim abivi ilk kez GergedanveAndorraoyunlanndaizlemiştim. 8 yıl sonra Atatürk Kültür Merkezi'nde oyun- cu olarak karşısma çıknuşom. Annabelle şiiri- ni ilkkez radyoda Kerim Abi okumuştu ve bü- tün kadınlann hayranuğuu kazanmışu. Ma- alesefKerimAbi'nin kendi seslendirdiği 'Ana- belle' şiirini bulamadık. O şiiri ben seslendire- cegun" Geceye Kazakistan'da olduğu için katılama- yan Yüdız Kenter'in yolladığı telgrafta şunlar yazılıydı: "Orada olamadığım için çok üzgü- nüm. Kazakistan yollannda aklım ve yüreğun Esm ve Kerim Afşar'la." Daha sonra, Afşar'ın son yönetriği 'Göğe Açılan Pencere' oyunundan kendi kamerasıy- la çektiği bölümler gösterildi. MelikeDemirağ; Yıhnaz Güney ve Kerim Af- şar'la birlikte 1974 yılında çevirdikleri 'Arka- daş' filmiyle aynı adı taşıyan parçayı seslen- dirdi. Usta oyuncunun konservatuvardan arkada- şı Müşfik Kenter Kerim Afşar'la ilk tanışma- lannın yanı sıra ondan nasıl çalışılması gerek- tiğini öğrendiğini söyledi. Kenter, Nazım Hik- met'in 'Salkun Söğüt' ve aynı zamanda öğret- menleri olan Cahit Külebimn 'Hikaye' şiiri- ni okudu. Gecede Esm Afşar 'Tuna'ya Dair', 'Anlata- mıyorum', 'SanşınBirKurt' ve 'DramaKöp- rüsü"nü söylerken gecenin sunuculuğunu üst- lenen Zekai Müftüoğlu da 'Kurtuluş Savaşı Destanı"nı seslendirdi. Afşar'a Uskan Çe- lebi, Arzu Topuz, ve Asugül Ayas eşlik etti. Afşar, seslendirdiği parçalarm kendisi için özel bir yeri ve hikayesi olduğunu belirtti. YAZIODASI SELİM İLERİ Fırtmada Yüzer bin, iki yüz ellişer bin, beşer yüz bin bası- lan kitaplar fırtınasında bazı kitaplar da sessiz seda- sız, ağırbaşlı, kendi koşelerinde söyleyeceklerini söy- leyip duruyor. Oğuz Cebeci'nin Psikanalitik Edebiyat Kuramı'nı (Ithaki Yayınlan) yeni bitirdim. Bu eseri Ahmet Oktay salık vermişti. Birçok değerii kitabı, son sıralarda, hep Ahmet Oktay haber veriyor. Handan Inci'nin Roman ve Mekân'ını da(Arma Ya- yınlan) o önermişti. Ahmet Oktay uslanmaz bir kitap kurdu... Psikanalitik Edebiyat Kuramı, birdisiplin kitabı. Hiç şüphesiz bilimsel göndergeleri ağır basıyor. Cebeci; Freud, Jurtg, Klein, Kramer gibi kaynak kişilerin gö- rüşlennden, bılgılendirmelennden yolaçıkarak, bizi 'rû- yaVaalıpgötürüyor. Oyleyken, kitap da, git git sanatın, edebiyatın ko- yaklanna çıkageliyor. Yırmi yedi yaşında bir kadın rüyasında balkonlu evi, düğünü, hizmetçileri, eve yaklaşan Cadillac ara- balan, vb. görmüş. Kramer bu rüyayı "tercüme" edi- yor. Rüyanın tercümesini bize aktaran Oğuz Cebeci, bu aktanmıyla bende bir rüya tercümesi romanı yaz- ma isteği uyandırdı. Oğuz Cebeci'nin kaleme getirdiklerinden çok şey öğrendim. Freud'dan bu yana dünyada olup biten- leri. Yazar, burnu büyük bir üsluba hiç mi hiç gönül in- dirmemiş. Psikanalatik Edebiyat Kuramı, benim gibi iddiasız okuriann gerçekten tat alabileceği bir çalış- ma. Sait Faik'e, Yaşar Kemal'e, Ortıan Pamuk'a ay- nlmış sayfalarda gündelik değerlendirişlerin enikonu dışında kalmayı yeğlemış yorumlar söz konusu, eleş- tirel saptayımlar da diyebilirim. Yazariarımız bu soydan çalışmalannda örneklen- dirmeleri ne yazık ki edebiyatımızdan pek seçmez- ler. Oğuz Cebeci, hem dünya edebiyatının, hem da Türk edebiyatının verimlerinden yararianmış. Psikanalitik Edebiyat Kuramı, benim bir romanımı, Solmaz Hanım, Kimsesiz Okuriar Için'i çözümleyen bölümle sona eriyor. Oğuz Cebeci, yıllar önce de yazıp çizdikJerimi çö- zümleyen-yorumlayan uzun bir yazı kaleme almıştı. 0 zaman tanışmıyorduk. Bu yazısından çok etkilen- miştim. Solmaz Hanım, Kimsesiz Okurlar İçin çözümleme- si ise, romancının pek de bilincinde olmadığı gölge- li alanlara kadar yayılıp gitmiş. Diyebilirim ki, roman- cı, kendi romanından yola çıkılmış yeni bir anlatıyla yüz yüze geliyor. Fakat dönüp dolaşıp "rüya tercümesi"ne gelece- ğim. Bu özlü kitabın hayranlıkla okuduğum bölümü... Roman ve Mekân'a gelince, Handan Inci'nin ese- ri bir de alt başlık taşıyor: "Türk Romanında Ev". Bu çalışma, Tanzimat dönemi romanlanndan -hemen hemen- günümüze, romancılanmtzın eve yaklaşım- lannı ırdeliyor. Alafranga evin öne çıkışıyla göçen konak, II. Ab- dülhamid döneminde evin birdenbire 'kaçış', 'sığı- nak' mekânı oluşu, Meşrutiyet'ten sonra konağın büsbütün yıkılışı ve apartmanın dünyası, Cumhuriyet döneminde "Modem Ev", nihayet evden kaçış yazar- lan, romanlan, yâni Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Te- zer Özlü... Roman ve Mekan'ın bölümlerini böyle özetleyebi- lirim. Ahmet Mithat Efendi den Halid Ziya'ya, Eylül'den Tutunamayanlar'a, altmışa yakın romanda ev, za- manlar, değişimler, dönüşümler içinde değerlendiril- miş. Üzerinde durulacak, tartışılacak gözlemlerle. Bir zamanlar, gençliğimde, bir iki konak yazısı da ben yazmaya çalışmıştım. Biri Papirüs dergisinde, ikisi Yeni Dergi'de yayımlanmıştı. Handan Inci'nin bü- yük emeğini okurken o yazılan ve yıllan anımsadım. Edebiyatımızın edebiyatla banşık olduğu, edebiyat öte- sine koşuştuımadığı yıllar... Bana öyle geldi ki, Roman ve Mekan, o yılların ça- basına çok önem veımiş bir yazann kaleminden çık- ma. Ustam Ahmet Oktay'dan yeni kitap önerileri bek- lediğimi söyteyerek noktalıyorum bu yazıyı. Öneriler: Kitap / Sultanlar Kentine Yolculuk, Salomon Schwe- igger, S. Türkis Noyan'ın çevirisı, Kitap Yayınevi, 2004. Sınırlı renk armonisi • Kültür Servisi - Türk resminin her kuşaktan temsilcilerini sanatseverlerle buluşturan Evin Sanat Galerisi, Nesrin Sağlam'ın dördüncü kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü mezunu, genç kuşak temsilcilerinden Sağlam'ın sergisi 30 Eylül-21 Ekim tarihleri arasında sanatseverler tarafından gezilebilecek. Nesnelliğin öznellikle uyumunu yalın ve içe dönük bir anlatımLa birleştirerek aktaran Nesrin Sağlam, kendi kuşağı içinde özgün yorumuyla dikkat çekiyor. Sınırlı renk armonisi ve orta tonlann hâkim olduğu yapıtlannda sanatçı, desenini fırça vuruşlarıyla destekliyor. (0 212 265 81 58) Yeni bir tasarım ve içerik • ANKARA (AA) - Kültür ve Turizm Bakanlığı. 2003'te ara verdiği yayın çahşmalanna, yeni bir tasanm ve içerikle çıkardığı 12 kitapla yeniden başladı. Bakanhğın yeni yayın politikasının, herhangi bir yayınevinin misyonunu üstlenmek veya herhangi bir boşluğu doldurmak ve yapılan başvurulan değerlendirip yayımlamak olmadığı belirtildi. Tekrar baskısı yapılacak yapıtlardan ise Türk kültüründe ve edebiyatında seçkin yeri olan ancak özel yayınevlerince bütçesi yüksek bulunduğu veya ticari olmadığı için basılmayan yapıtlar tercih edilecek. Bakanhğın yayımladığı yeni yapıtlann bazılan şöyle: 'Eski Türk Edebiyah- Makaleler' (Prof. Dr. Tunca Kortantamer), 'Modena Devlet Arşivi'ndeki Osmanlı Devleti'ne tlişkin Belgeler' (Nevin Özkan), 'Türk Romanında Destan Etkisi' (Muharrem Kaya), 'Ben Bir İnsan... Nâzım Hikmet'e Armağan Oyun' (Mustafa Şerif Onaran ve Rüştü Asyalı).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle