23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
56 EYLÜL 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Satmun'da "/K>rt" ,_ operasyonu yapıbruş. Eî Yafanda da ''ört" •oo operasyonu başlar... Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik postac denizsomecumhuriyetcom.tr - Avrupa'ya göre AKP, kuzu postunda Islamcı kurtmuş. "Kırmızı başlıklı kız. uvamvor!" Tokat SSKTürbanlı personelin A cirit attığı Tokat • SKK Hastanesi'nin W eczanesinden ilaç dağrtımı tabelada yazdığı gibi "bayanlar sırası" ve "erkekler sırası" düzenine göre yapılmakta olup, ilaç kuyruğunda zina olasılığı ortadan kaldınlmıştır! KirliBir ara Bergama Ovacık'taki siyanüriü altın madeninde çalışan Nevvmont şirketinin bazı yöneticilerinin, Endonezya'daki altın madeninde çevre kirliliği yarattıkları gerekçesiyle geçenlerde tutuklandığını biliyor musunuz? aşbakan zinayı ceza yasasına sokmama sö- züveripAvrupa'danmüzakeresözüaldı.Sel gitti kumu kaldı hesabı biz de islam hukuku açısından zinanın nasıl saptanacağını, ka- dınların nasıl taşlanacağını; bu işin aslının Tevrat'a, Tevrat'ın da Babil Kralı Hammurabi nin yasalarına dayandığını öğrendik. Bu arada türbanın bile, ahlakı korumaya yetmediğini Samsun'daki ahlak zabıtası sayesinde gördük. Mandacı medya tarafından "reformcu" ilan edilen Başbakan zinayı suç olmaktan çıkartsa da türbanı "farz" olmaktan çıkartmayacağı için öğrenmeye de- vam etmekte yarar var... Kadınların başlarını örtmesi nereden çıktı sorusunun yanıtı için Şükrü S. Aya, "Sümer, Babil, Assur Kanunları ve Ammi-Şaduka Fer- manı" kitabını kaynak gösteriyor. Kitabı, Prof. Dr. Mebrube Tosun ve Doç. Dr. Redriye Yalvoç yazmış. Iste ferman: "ıster evli kadınlar, ister dul kadınlar, veya Assurlu Ortünme kadınlar olsun sokağa çıkarken başlarını açmamış olacaklardır. Adamın (bey) kızları ya bir şal, ya bir giysi veya bir gulinu (giysi) ile örtülü olmalıdırlar. Baştan açık olma- yacaktır (belki evin içinde) örtünmeyecekler, yalnız olarak sokağa gittiklerinde örtüneceklerdir. Sahibi ile sokağa giden esirtular (cariye) örtülüdürler. Kocaya varan qadistular, sokakta örtünmelidirler. Kocaya varmamış olanlann sokakta başları açıktır, örtünmemelidir. Fahişe örtülü değildir, başı açıktır. örtülü bir fahişeyi gören olursa, onu tutuklayacak, şahitler çıkaracak, saray mahkemesine onu götüre- cek, ziynetlerini almayacaklar, onu yakalayan elbise- sini alacaktır. Ona 50 sopa vuracaklar, başına zift dö- kecekler. Eğer biradam, örtülü bir fahişeyi görür, onu serbest bırakır (yakalamaz) ve saray mahkemesine götüımezse o adama 50 sopa atılacaktır. Onu ihbar eden elbisesini alacak, kulaklarını delecekler, iplik ge- çirecekler, arkasına bağlayacaklar. Bir ay süreyle kra- lın haberciliğini yapacaktır. Kadın esireler örtünmeye- cekler, örtülü esireyi gören, yakalayacak ve onu sa- ray mahkemesine götürecektir. Kulaklarını kesecekler. Onu yakalayan elbisesini alacaktır. Eğer bir adam, örtülü bir esire görür ve onu serbest bırakır da o, yakalanmaz ve saray mahkeme- sine götürülmezse, onu (adamı) suçlayıp, ispat ettik- ten sonra, ona 50 sopa atacaklar, kulaklannı kesecek- ler, iplik geçirecekler, ensesine bağlayacaklar. Onu ihbar eden elbisesini alacak, o adam bir ay süreyle kralın haberciliğini yapacaktır." Ancak Sümerlerde ise fahişeliği kutsal bir görev olarak yapan rahibeler başlarını örtmekle yükümlüy- dü. Insanlık tarıhi, ilginç çelişkilerle dolu. Kumar. Göksel Kaya: '" "Ülkemizde kumar yasak, fakat ben borsadan daha büyük bir kumar görmedim." TırtılAkif Kökçe: "Birkaç saatliğine de olsa çiçekler üzerinde kanat çırpıp uçmak, birkaç ay tırtıl olarak sürünmeye yeğdiri" SESSÎZ SEDASIZ (!) Atatüpk Türkiyesi, AB kapısında beklemezdi AylıkBazdergisindekiyazısındaAlp- tekin Gündüz, dönemin Bilecik Millet- vekili Asaf llbay'dan bir anı aktarıyor: "Atatürk son yıllannı yaşamaktadır. Genış vizyonu ile dünyayı bekleyen teh- likelerin farkmdadır. Çankaya'daki meş- hur akşam sofralarının birinde Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'a 'Bir Balkan Biriiği'ne lüzum vardır. Beni bırakınız, Balkanlar'da birgeziye çıkayım. Balkan devlet adamları ile bir bir konuşayım ve efkanumumiyeyi (kamuoyunu) hazırla- yayım. Dünyanın ufkunda kara bulutlar görüyorum. Balkan Birlığı kurulabilirse, bir Avrupa Birliği'ne yol açılır' der. Ma- sada bir süre bazı sorular yanıtlandık- tan sonra, Atatürk ekler: "Bir Balkan Bir- liği ve ardından da Batı Devletler Birli- ği, insanları görünmez felaketlerden kurtarabilir. Yoksa insanlığın başına ge- lecek sefalet ve ıstıraplara ölçü yoktur. Dünya bir uçuruma doğru gidiyor." Yokluk yıllarında bile Avrupa Biriiği'nin kurulması gerektigi fikrini ortaya atıp, buna öncü olmayı düşleyebilen Türkiye, şimdi neden AB'nin kapısında bekletilen ve Sevr benzeri ödün- ler koparılmak istenen bir ülke haline gelmiştir? Isterseniz şöyle de sorabiliriz bu so- ruyu: Yerel ve global koşullar farklı da olsa 1930'larda bir AB kurulmuş olsay- dı, hangi Avrupa ülkesi Atatürk'ün lider- liğindeki bir Türkiye'yi kapıda beklet- meye cesaret edebilirdi?" Yüksek Yerilim Hattı Bana bir harf öğreteceğine birkaç numara öğretseydin ya sevgili öğretmenim! erdincutku ı yahoo.com ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCİ Eylül... "Eylülünüz nasıl geçti?-" 1 Bu soru aslında hep "•yaz" için sorulur. En çok da "eylül buluş- malannnT ılk sözüdür; "nerete- re grttiniz" gibi eklemelerle de bırlikte... Oysa eylül, çoğu kişi için *na- sıl geçtTye > azdan daha zengin ve dolu dolu yamtlar verilecek bir ay... Daha doğrusu bir ~umut mev- simi" .. Hatta yine çoğumuz ıçın de yüreğımızın ve yaşamımızın "ortak özlemlerini" banndıran bu: "duygu mevsimT... Dilersenız şu günlerde artık geride kalmaya başlayan "kendi evlülünüzüır de nasıl geçtiğıne bir bakın. Emınım ki en renklı geçen yazı bile unutturacak ka- dar anınız \e heyecanıruz belki de her gününüzde vardır... 'Kavuşma' mevsimi Bunun en önde gelen nedeni galiba "okullann açılması"... îlkokul günlennızden liseye ve üniversiteye dek o ılk günleri anımsayın. Okullann açıldığı günlerbambaşkadır, bambaşkay- dı... Sadece arkadaşlarla buluş- mak değıl. yaz boyu akıllardan KJŞ aylannın "sorunlannT karşılayan yetışkınler de onca ış güç ve yoğunluk baskısına aldır- madan. eylülün aynı güzelliğinı doyasıya yaşıyorlar. Yine eylül- de başlayan "bahk mevsüni"ne de kavuşmuş olmanın coşkusuy- la meyhane masalanna güneş batmadan oturanlan bir dınlese- niz... 'Tarih' de kanıtlıyor İşte bu nedenle 9. ayın sıradan bir ay olmadığını, "kışa inat" sı- caklıklann ınsanı sarmaladığı bir "süui" ıçerdığını bılen, gören. sezen ve seven sayısız şaınn. ya- zann, bestecinin hatta ressamın "eylüT üzerine betimlemeleri de sanat ve edebiyat dünyasırun kla- siklenarasında... Aynı duyguları yüreğınde asla taşıniayanların, çünkü "insaıı sevgjsT nedırbilemeyenlerin. ör- neğin bu "eylül ülkesindekT en olmayacak davranışı bır "12 Ey- lül" günü göstermış olmalan da rastlantı olmasa gerek... Bunu görebilmekıçın, 1980"dekı "dar- benin" ve siyasal takipçılennın "yüzterini" anımsayın yeter... Onlar. örneğın yüreklenndeki KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak I turk.net ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI kamilmasaraci" mynet.com Okulda ilk gün... "Acaba neden gelmedi?.." çıkmayan arkadaşlara da "kavuş- mak" başka hangı ayın armağa- nı olabılir? Dahası. ne kadar "zorveçekü- mez" olsabile. okul ortamınaye- niden başlanırken adeta bir düğü- ne. bir bayrama hazırlanırgibi ol- mak da aynı nedenle değil mi- dır?.. Birkaç ay içinde yıprana- caklan bilınse de defterlerin ki- itapların özenle kaplanması, yeni jparlak silgüer.kullanılmamış bo- *yalar, önlükler, elbiseler... Bütün 'bunlar sadece "okul" için ya da Tsadece "dersler, sınaviar" için •olabilirmi?.. \ Bu yıl da okullar 13 Eytul'de 'açıldı... Farlondamısınız "negû- '.zeUçüdTlar1 .. " Dahadayogunlaşansabahtra- -fiğinden sızlanmayı bırakıp bah- 'çelen, sınıflan dolduran gençle- -rin nasıl bagnş çağnş kucaklaş- itıklanna baktıruz mı?.. Eylülün ^kavuşma me\"simi" otaıa özel- «liğinı kuşaktan kuşağa taşıyor- Jlar.. Zaten, yaz arkadaşlıklanna •hep "geçici" bakılması, asıl kalı- "cı dostluklann "'kışberaberlikle- riyle" kurulması da bunun bir başte kanıtı olsa gerek... yurt ve yaşam sevdasıyla Izmir'i ve tüm Anadolu'yu ışgalden kur- taran atalanmızın da tanbimizın o en duygulu kahramanhğını "9 Eylül"de destanlaştumalannı ka\Tayamayacak kadar "ejiûle yabana"ydılar... En anlamh söder Eylül işte böylesi bir mevsım olduğundan, aynı zamanda, "en anlamb sözterin" ve "en anlamh dileklerin" de içtenlildı konuş- malara dönüştüğü günleri arma- ğan ediyor. Nitekim Tarihi Kentler Birli- gi'nin 18 Eylül 2004"teki Ka>-se- ri Buhışması'nda söz alan hemen herkes şunu söyledi: "Ne güzeL, yeniden beraberiz: arük bu bir- liktebğj sonsuza dek kalıcı kılma- nın da kararlannı alalım..." Eminim ki "ejiülûn" etkisiyle dile gelen bu dileklen de du>ım- ca düşündüm: "Eylülde verilen tüm sözlerin tutulması da bir in- sanhkandıolmahT Çünkü eğer o söz eylülde söylendıyse. yaşamın tümünü "E^ül gibi umut ve sev- gi dolu" kılmak içmdır. oekinci(rt cumhuriyet.com.tr > K ^ HARBt SEMİH POROY semihporoyCo yahoo.com HAYAT EPtK TÎYATROSU MVSTAFA BILGÎN hayatepik >> mynet.com IRAICTA ... ., . . İKİ AMERÎKALI MÜHENDJ5 DE KAFALARI KESİLEREK ÖLDURÜLDÜ !.. HA StMDİ HATTRLADIM,. i BİZIM KIZLAR* AKSAM. ICIN BOWL±NG SÖZÜ VERMİŞTÎM L TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 26 Eylül utnc.mumtas-arikan.com ATIAR/N RESSAMI U91'oe eueüN,üfJuj FRANSIZ RSSSAMI THĞOOO. R£ GİR/CAUIT (•fEK.İKO) OOSOU. PAGİS'TE SA- AJAT Öe&ENİtoi GÖGÛ*K£M, MÜZELBRPeK/ KlASfK yAPITLA/Z/AJ KOPyALAfZtUt ÇAUŞMtŞTt. RESSAM CA&LE VEfZHET'MÎU Hci Y/L ÖĞ&ENCİSİ OL4N G£R«y)UlT ONU TEflK£De&e£N " BBA/f'M BİK. ATtM, OMUNKİLBBJKJ ALTtSlM YUTAK...*' OS- *4/'ŞT7'. &UGAM SÖZ. KONUSU OLAN <QT BeSİMİjSRİ, ONUN SANAT YAŞANTtSluOA ÇOK ÖNBMÜ Y0S. TUT-MAKn4>Of• Öri£ Kİ, 33 yAŞlUPA ÖL.ÜMÜ- UÜN MeoeAi/ BitE ATT#N DÜŞMGSİ OL4CAI<71. Se/ZlCAULT, 13. YÜZYIUN KBfJOİNDEN SON- SAMLA&lfJl O&StHOeN PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 'Mahallemizin Güzel KEI1 0 ünlü "feminist" yazann, Moda'da geçen ilk- gençlikyıllanmdan belleğimde kalmış, semtimizin güzel kızlarından biri olduğunu ayrımsadığımda itiraf etmeliyim ki çok şaşırmıştım. Bunda, onun gazeteci, yazar, genel yayın yönetmeni olarak ün- lenmeye başladığı 1970'li yıllarda benim geri dö- nememecesine Türkiye'den uzaklarda yaşıyor ol- mamın da bir payı vardı. "Kadınca" ile kadın der- giciliğinde bir çığır açan, "Kadının Adı Yok"\a ye- ri göğü sarsan Duygu Asena elbette bir "kav- ram"d\ benim için, ama insan uzaklarda yaşayın- ca "kimin kim" olduğunu herzaman bilemiyor. 1986 ya da 1987 yılı mıydı, tam anımsamıyorum, bir akşam Beriin'de bir lokantada tek başıma ye- mek yiyordum. Yemeğin ortalarına doğru lokan- taya kalabalık bir grup gelmiş, masalar birleştiril- miş, yer kıtlığından benim masam da birleştirilen masalara dahil edilmişti. Gruptan hiç kimseyi ta- nımıyordum, fakat çevredeki konuşmalardan tam karşımdaki sandalyelere oturan iki kadından birı- nin Duygu Asena olduğunu anlamıştım. Böyle bir rastlantı kaçınlır mı? Çenem düşmüş, masa kom- şulanmdan "o" olduğuna kanaat getirdiğim ve an- lattıklanmı ilgiyle dinlergözüken kadına eşitlik, öz- gürlük, kadın hakları üzerine bir söylev çekmeye başlamıştım. Bir yerde gözlerimi gözlerine dikip, "Duygu Hanım, gerçekten büyük bir iş başardı- nız..." deyince kadının gözleri büyümüş, "Duygu Hanım ben değilim!" demiştı, derken de karşım- da oturan öbür kadını işaret etmişti. Çok mahcup olmuştum. Tek tesellim, Duygu Asena'nınarkada- şıyla aramızda geçen bu diyaloğu duymamış ol- masıydı. Yanılgımın nedeni feministler üzerine zaman içinde oluşmuş önyargılanmdı. Sevgili dostum Mi- ne Kırıkkanat'ın da iki gün önce Radikal'deki kö- şesindeDuygu'yailişkınbenzeryanılgısınıanlatır- ken söylediği gibi, ben de "böylesine güzel bir ka- dının, kadın ezilmişliğini yüreğinin en derinlerin- de hissederek yazabilmesine" inanamamışttm. Aralannda kuşkusuz ki istisnalar da vardı, fakat be- nim o zamana kadar tanıdığım Türk ya da yaban- cı feministlerin büyük çoğunluğu hırçın, kavgacı, hatta rahatlıkla "kayıtsız şartsız erkek düşmanı" olarak tanımlayabileceğim kadınlardı. • • • Duygu Asena, kendisine gösterdiği kadınca özenle, en sert eleştirilerinde, tartışmalannda bile koruduğu o yumuşaklığı, tatlı dili, sıcak üslubuyla bu önyargılan kırdı. Yalnız büyük kentlerin varsıl ke- simlerinde değil, kentlerin varoşlarında da, Ana- dolu'nun en az kitap okunduğu bilınen yörelerin- de de binlerce okur kazanmayı, dostluklar kurma- yı başardı. ödünsüzlüğünün, kararlılığının, yürek- liliğinin, dirençliliğinin karşılığını Türkiye'nin en çok okunan, en çok sevilen yazarlarından biri olarak aldı. Duygu'yla 199O'lı yıllann ortalannda yeniden karşılaştım, yakından tanıdıkça ona karşı olan say- gım da, sevgim de büyüdü. Doğan Kitapçılık'ın ya- zarlan olarak bırlikte çeşitli toplantılara, gezilere ka- tıldık. Edirne'ye, Mersin'e, Antalya'ya gittık. Neşe- sıyle, coşkusuyla, insan sevgisiyle, alçakgönüllü- lüğüyle o hep öne çıktı. Edirne'de dolaşırken bir parkın önünden geçi- yorduk. Duygu'ya, "Buraya özgür Kadınlar Parkı deseler, girişine de senin bir büstünü dikseler ne kadar yakışır" demiştim, gülmüştü. Neden olma- sın? Belki bu yazımı Edirne'nin CHP'Iİ Belediye Başkanı Sayın Hamdi Sedefçi de okur, ilgilenir. Başka kim, hangi kadın Duygu Asena kadar hak etmiştir kadınlar adına böyle bir ödülü? Bir süredir sağlık sorunlarıyla boğuşuyor Duy- gu. Beyninde oluşan tümörü yenmek, yok etmek için doktorlanyla bırlikte uğraş veriyor. Işın teda- visi görüyor. Çok ama pek çok seveni var. Tüm se- venleri gibi benim de aklım hep onda. Bir an ön- ce iyileşsin, buluşalım, Bahariye'den, Süreyya Si- neması'ndan, Moda'dan, akşam piyasalanndan, o eski güzel günlerden konuşalım istiyorum. Inanıyorum ki o dik duruşlu yaşamında pek çok şeyi yendiği gibi gücüyle, direnciyle o tümörü de yenecek. Mahallemizin güzel kızına da başka tür- lüsü yakışmaz zaten. (e-posta: dkavukcuoglu " superonline.com) 1 2 3 4 5 6 7 8 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAM SOLDANSAĞ.\: 1/Ispartailin- de bulunan, Türkiye'nin en uzun ma- 3 ğarası. 2/ Bi- riyleyadabir şeyle eğlen- 5 me ve onu küçümse- me... Bir tür yabanmersi- ni. 3/ Bir za- man birimi... Dört yaşma kadar 1 2 3 4 5 olan dişi manda. 4/ ' Aktinyum elementi- 2 nin simgesi... Büyük 3 ün kazanmış sinema 4 yadamüziksanatçı- 5 sı. 5/ Beyşehir Gö- 6 lü'nde bir ada... 7 Kamboçya'mn para 8 birimi. 6/ Devinen 9 bir nesnenin hızının birim zamandaki değişimi... Bizmut elementinin simgesi. II Tadı ekşimsi ve buruk olan... Poker, konken gibi oyunlarda aynı cins iki kâğıda verilen ad. 8/ Felsefede, bilgi ile varhk arasında ilişki kurduğu düşünülen kavram... Ördek. 9/Mersin ilinde bulunan, Türkiye'nin en derin mağarası. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Halk dilinde bademe verilen ad... Uygun, tıpa- tıp gelen. II Suyu, sıcak olarak yerden çıkan ha- mam... Büyük erkek kardeş. 3/Hizmet hayvanla- nnın ayağına çakılan demir... Yatay sözcüğünün karşıtı. 4/ "Eğil bir yol öpeyim — karanlık gör- mezler" (Türkü)... Deveci, devecibaşı. 5/Bir gı- da maddesi... Kuzu sesi. 6/ Osmanlı devletinde turfanda sebze ve meyvelerden alınan vergi... Bre- zılya'nın plaka işareti. 7/Teklif... Bir cins güver- cin. 8/Sazınenince ses veren teli... Sonsuz, ölüm- süz. 9/ Tanmda kullanılan azotlu gübre... Coş- kun, esinle dolu. , -
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle