25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLÜL 2004 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mutncu 'yla gündemi, AKP 'yi ve turizmi konuştuk S Ö Y L E S İ : LEYLA TAVŞANOĞLU leyla,tavsanoglu@cumhuriyetcom.tr Topkapı Sarayı 'nin bahçesi... Harika bir eylül öğle sonrası... Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu 'yla bahçedeki banklardan birinde oturmuş, konuşuyoruz. Konuşmamız arada birpingpong maçına dönüşüyor... Sözler havada uçuşuyor... Konuşmanın sağlığının işareti... Mumcu medya ve basının kültür konusuna çok az önem ve ağırlık vermesinden yakınıyor. Bir de "tahyye", "tarikat" sözlerini duyunca hafiften öfkeleniyor. Yine de serinkanlılığım bozmuyor. Sarayın bahçesindeki gençlerle fotoğraf çektiriyor. Sohbetin sonuna doğru ressam Mustafa Kemal Zengin, Mumcu 'yu kasımda New York 'ta, BM binasında açılacak sergisine davet ediyor. O da memnunlukla serginin açılışını yapacağı sözünü veriyor. Bendeniz de sonradan oturup bu uzun konuşmayı yazıya döküyor ve sizlere aktarıyorum. Once insanla üetişim- Türkiye 'de turizm gerçekten söylendiğigibipat- ladı mı, yoksa çatladı mı? MUMCU-Patlama kesinlikle var. Bu konuda kim- senin kimseye yalan söyleme, kandırma imkânı yok. Sayılar ortada. Ülkeye girişler pasaportla ve gürnrük kontrolüyle olduğu için bunlann sayılan tutuluyor - Peki, ya Türkiye 'ye kalan para? Her şey dahil (all inclusive) turizm bir ülke turizmine ne kadar para kazandırabilir? Esasparayurtdışmda kalmı- yormu? - Her şey dahil turizm para kazandırmıyor olsaydı bu iş dünyanın hiçbır yerinde yapılmazdı. Yine para kazandırmıyor olsaydı bu alana yatınm yapmak içın birbirlenyle yanşıp altyapı paylanna trilyonlarca li- ra ödemeyi kabul etmezlerdi Demek ki kazanıyor- lar. Türkiye'de turizm çok kârlı bir sektör. Ama eğer, daha yüksek harcama yeteneğine sahip turistlere ürün geliştirmek ve mesele onlann parasıru almaksa o baş- ka bir programın konusu. Bir kere dünyada bunlann sayısı çok fazla değil. Bu alanın müşten profili yüz- de beşin üzerinde değil. Ama bu pay büyüyecektir. - Peki, böyle bir turist kitlesini Türkiye kazanma- malı mı? - Elbette kazanmalı. Ama ona uygun bir ürün su- narak kazanacak. 1983'te rahmetli Özal'ın ortaya koyduğu stratejiyle bugüne geldik. 0 da dünyada hâ- kim turizm durumundaki kitle turizminden pay alma stratejisidir. O da tatil turizmidir. Ülkenın var olan ka- pasiteleri ve doğal potansiyelleri de zaten buna çok uygundu. Üstelik bu yanhş bir strateji değil Demek istediğim kitle, kültür, kongre, inanç, butik, ya da iş turizmi birbirinin alternatifi değil. Hepsi ayn ayn kompartmanlar. Hepsıne de ayn ayn ürün geliştirme çabalanmız süriiyor. Kitle turizmiyle başlamanın önemli avantajlan oldu. - Neydi o avantajlar? - Gerek hava, gerek kara ulaştırma altyapısının ge- liştirilmesi için mümkün bir ekonomik yeterlilik sun- du. Bu alan aslında gelişiyor. Öte yandan butik, çok pahalı satan ürünlerimiz de var. Tamam, öbürleri ka- dar yaygın ve geniş değil. Ama Italya ve Fransa dı- şında dünyanın başka bir yennde de yok. Dolayısıy- labu biraz bizim seçkincilerimizin eleştirisi. Ama dün- yanın gerçeğı bu değil. - Dünyanın gerçeği nedir? - Dünyanın gerçeği insanların tatil yapmak isteme- len. tnsanlann tatil kültürlenni de biz tayin edeme- yiz. Bu eleştirilerin arkasındaki psikolojiyı ben size söyleyeyim. Bizim seçkincilerimizin şöyle bir takın- tısı var: Biz yapamayız, biz edemeyiz, biz bir şeyi be- ceremeyiz. Ama çok şeyi de yapıyoruz. Birçok şeyi de doğru dürüst yapamadığımız doğrudur. Yine de pek çok şeyi başanyoruz. Bir noktaya daha dıkkat çek- mek istiyorum. Bakanlığın planlama ve tanıtım işle- vini nasıl yerine getirdiğine bakılırsa zaten kitle tu- rizminden öbür ürünlere doğru yönelen ve yönlendı- ren bir planlama politikası izliyor. seferlerln gecllcme sayısı arttı -Hazır, havayolu taşımacüığım siz açmışken so- raytm. THY'nin iç ve dış hat uçuşlannda yaşadığı önemlisorunlardan sözediliyor. Havafilosununye- tersiz btraktldığı, dolayısıyla uçakların bakım ya- pılmadan sürekli uçurulduğu, pilotlar ve kabin ekiplerinin dinlenmelerine bile olanak verilmedi- ği, dolayısıyla uçuş güvenliğinin tehlikeye atıldığı, seferlerin kalkışlannda çok uzun saatler gecikme- ler olduğu basında da yaztlıyor. Turizmin can da- man olan hava taşımacıltğımızın bayrak gemisi THY sizce neden böyle bir duruma düşürülüyor? - Bunlar teknik konular. Ama uçuş güvenliğini ris- ke edecek biçimde bir operasyonun yürütüldüğünü söylemek için önemli, ciddi, sağlam bilgilere sahip olmak lazım. Çünkü bu çok önemli bir iddia. Resmı ağız olarak buna dair bir şey söylersem bunun sonu- cunda çıkan anlam "Ey insanlar, buna binmeyin" olur. Bu da şirketin batması demektir. Dolayısıyla böyle bir şey söyleyemem. Üstelik böyle bir risk ko- nusunda da bir bilgim yok. Ama varsa da bunu zaten suskunlukla karşılayamazdım. Bir şirket batar, çıkar, ama insan canından daha değerli değil. Bende ger- çekten böyle bir bilgi yok. Ama benim de herkes gi- bi gözlemlediğim bir şey var. O da şu: Seferlerin ge- cikme sayısı arttı. Özellikle bağlantılı uçuşlarda mut- laka 20 dakika. yarun saat rötar oluyor. Bunun nede- nini de biliyorum. - Nedir bunun nedeni? - Bir kere. Türkiye'ye dönük turizm hareketi yüz- de 30 büyüdü. tkinci olarak, hükümetin getirdiği ba- zı kararlarla bilet ücretlerinden özel tüketim vergisi- nin (ÖTV) kalkmasıyla fiyatlar makul hale geldi. Gerek iç. gerek dış hatlarda yolcu kapasitesi top- lam yüzde 50'ye varan bir oranda arttı. Bunun kar- şıhğında personel sayısı, alan, hacim sabit kaldı; uçak sayısı da azaldı. Ama yenileme programı çerçevesin- de sonradan kiralanan uçaklarla şündi yeniden eskı kapasiteye ulaşıldı. Yeni personel alımı da yapılıyor. Allah yardımcılan olsun. Ben THY'nin işinin kolay olmadığı kanısmdayım. Burada bir şey daha söyle- mek istiyorum. Insanlan bır yerden bir yere taşıma- nın yollannı da bulmak lazım. Bu da belli. Şehirle- rarası, ekonomik fıyatlarla çapraz uçuşlar ya da ni- telikli kara ulaşımını sağlamak lazım. Ama kara ula- şımına daha da çok ağırlık vermeliyiz. Çünkü yol bo- yunca o kadar gezilecek, görülecek yerler var ki... Yol boyunda da o ekonomik aktivitelerin getirilerinden yararlanmayı bekleyen o kadar çok yerleşim var ki... Bu nedenle kara ulasnrmasına mecburuz. Kara ula- şımını da şimdi duble yollarla gehştirmeye çalışıyo- ruz. - Gelelim, bakanlığımzın öbür alanına,yani kül- türe. Bakanlığımzın kültür politikası nedir? - Bir kere toplumun kültüre karşı duyarlılığının yükseltihnesi lazım. "Devlet şunu yapsın. bunu yap- sm"dan önce konuşmamız gereken toplumun kültür ERKAN MUMCU Yükseköğrenimini ffl Hukuk Fakültesi'nde tamamladu Bir süre kendi kurduğu tekstil şirketlerindeyöneticilik yaptu 1995'te ANAP'tan politikaya atıldı. Isparta 'dan mületvekili seçildL TBMM'nin çeşitli komisyonlannda görev aldu 1997-98 arası ANAP GenelSekreteri oldu. 1998- 99 arası ANAP Genel Başkan Yardımcılığı 'nı yürüttü. 1999 seçimlerinden sonra kurulan 57. / .ş* -^^^^' ^ H hükümette Turizm Bakanı olarak görevyaptu U Mk^J^Ü^T fl Daha sonra ANAP Genel Başkanı Mesut m ^ f l H P Ü ^ ^ ^ ^ ^ B Yılmaz'layollan ayrtldtğt içinpartisinden istifa ' ' " ^^^t^m e( Hp AKP'ye katıldL Abdullah Gül'ün başbakanlığındaki 58. hükümette Milti Eğitim Bakanı oldu. Daha sonra 59. hükümette Kültür ve Turizm Bakanlığı 'na getirildi. kavramının farkındahğiru, kültürün kendi yaşamı için bir gerek olduğunu, yaşamını nitelikli hale getirme- nin ona kültürel kimlik, derinlik kazandırmakla müm- kün olduğunu, anlamalı, duyumsamalı. Bunun için elimizde çok çeşitli araçlar var. Güzel sanatlar, plas- tik sanatlar, tiyatro, opera, sinema, müzeler, insanla- nn bir araya gelip kültür üzerinden üetişim kurduk- lan çeşitli etkinlikler ve ürünler var. Ama bunlann ço- ğu devletin sunduğu paketle, alırsanız alın, almazsa- nız da almayın, dediği tarzda. Kültürel iletişim ve et- kileşimi yoğunlaştırmak ve sürekli kümayı amaçla- yan dört yasa çıkardık. - Bu sadece yasayla olabilir mi? - Bu elbette sadece yasayla olacak bir şey değil. Ama buna mümkün bir altlık sunması. kuluçka ortamı iş- levi görmesi önemliydi. Bunu da yaptık. Bu yaptığı- mızm çok önemli bir ilerleme ve kazanım, ciddi bir reform olduğunu düşünüyorum. Nitekim kültür in- sanlan da bunun böyle olduğunu söylüyorlar. Ama kültüre olan ilgimiz özellikle medya iletişimi boyu- tunda çok yüksek olmadığı için çok da yaygınlık ka- zanmış değil. Onun için zamana ihtiyacımız var. Ener- jımın yüzde seksenini kültür alanına ayınyorum. Çün- kü ihmal edihniş, iki uçta düşünülmüş bir alan. Ya- ni, "devlet bu alanda hiçbir şey yapmasın. çekttsin" ile. "evet,herşe>idevietyapsm''diyenlerarasındakal- mış. Ama bu interaktifbir çalışma olmalı Ben de bu- na çalışıyorum. Bu alanda somutlaştırmalara ihtiya- cımız var Bu da zaman alacak. Ama bu kadar zaman- da bile kültürel mirası koruma amacıyla çok ılen hamleler yaptığımızı düşünüyorum. - Ya kaynakyaratma konusunda neleryapılıyor? - Bunun içın çok yaratıcı yöntemler geliştirdik. Bir ölçülebilir olanlar var; bir de henüz ölçülebihr olma- yan, ama potansıyeli çok büyük olanlar var. Bır kere kültürel mirası koruma projelerinde ka- mu kurumlanna ve imar otontelenne ımar hakkı ak- tanmı dedığımız yenı bir yönetim teknığı geliştirdik. Özel mülkıyete konu. ama aynı zamanda kültürel mi- ras konusu sit alanı, tescılli yapı ve benzerlerinin ko- runması amacıyla belediyeler \e diğer plan otorite- leri yönettikleri yörelerde hak aktanm alanlan saptı- yorlar. Bunun ne kadar kaynak yaratma potansiyeli- ne sahip olduğu uygulamayla ortaya çıkacak Bu da belediyelerin, öbürplan otontelennın yönetim bece- rileriyle ılgili. Kültürel miras konusu varlıklann ta- mamı Veraset Intikal ve Alım Satım Vergısi'nden muaf. Bunlara yapılacak harcamalann tamamı da KDV dışı oluyor. Aynca. Toplu Konut Fonu kaynak- lannın yüzde 10'u her yıl koruma projelenne aynl- mak zorunda olacak. Emlak vergilerıne gelen yüzde 10 ek zamla bu yüzde lO'luk toplanan kaynağın ta- mamı valiliklerde açılacak özel hesapla emlak ver- gılennın toplandığı ılm koruma projelerine harcana- cak Bakanlık koruma projesiuygulayanlarahibeve- rebiliyor Gelir Vergisı stopajlan ve SSK primlerin- de indinmler var. Sponsorlann bu tür çalışmalara yaptıklan bağışlann tamamı onlann hesabında gider ka\dedilebiliyor. Bu oran eskidenyüzde 5'ti Tunzm arazıleri tahsıslerinden elde ettığımız gelı- ri bu alana harcıyoruz. - Ya ölçülebilir olanlar? - Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün Vakıfbank üze- rindeki haklan yeniden Vakıflar'a, dolayısıyla kültü- rel mırasa kazandınldı. Bu da yılda 250 milyon do- lar gibi bır paradır. Gördüğünüz gibı olağanüstü bir kaynak oluştu. Ama, tabiı ki hâlâ ıhtıyaç var. Türki- ye şu mevcut ka\"naklanyla önümüzdeki 10 yılı plan- layarak kültürel mirası koruma işinde radikal bır iler- leme sağlayabılır. - Sizce o irade var mı? - Kamu tarafinda bu iradenin varlığı. bu yasanın çıkması, Maliye Bakanlığı, Hazine gibi kurumlann buna olumlu yaklaşmasıyla artık somutlaştı. Bu ya- sayla kamu tarafi zaten kendini bağladı. Bundan son- ra ısteksizlik göstermesi diye bir şey söz konusu ola- maz. Şimdi diğer ortaklann kamunun attığı adıma pa- ralel bir adım atması aşamasında>Tz. Yanı. bundan kas- tım üniversiteler, Mimarlar Odası, yerel yönetimler, kültürel mıras konusu özel mülkiyet sahipleri, serma- yedarlar. Bunlar varken hiç kimse bizim AB'nin ge- risinde olduğumuzu söyleyemez Bu alanda AB'nin önünde olduğumuzu ben rahatlıkla iddia ederim. AB'yle her zamanki sorunumuz uygulama. Ama ar- tık uygulama da bundan sonra kamunun inisiyatifin- de değil. Inisiyatifi sivıl alana terk eden bir perspek- tıfi yasalaştırdık. Buyurun... Kim bu konuda ne yap- mak istiyorsa. hazunz. Kültür alanuıın konuşanı çok da ne yazık ki gerçekte çok mahzun ve yalnız bir alan. Ben buülkedebeş yıl Turizm Bakanlığı yaptım Med- yada her şey dahil sisteminin yer tuttuğunun yansı kadar kültürle ilgilı haberler yer alsaydı başka olur- du. Ama olmamıştır. Günahtır Devletin hem ışletme- ci, hem mal sahıbı. hem otorite ohnası mümkün mü9 Orada kım kimı denetleyecek? Dolayısıyla böylece üçlü bır denetım mekanizması kuruldu. Acaba kaç kişı bunun farkında? Çok merak edıyorum. Müze müdürü ve Isletme müdürü - Cumhuriyet'te okuyarakfarkına vanrlar... - Kültür duyarlılığının arttınlması. yerel sahiplen- me bilincinin yerleştınlmeye çaiışılması ve bılimsel gözetim imkânlanrun farkına vanlması çok değerli. Sadece, "Şuradaki bir çini söküldü, çahndıff dan iba- ret bir iletişim kurgusu bızi bu duyarlılığa götürmek içuı yeterli değil. Ama şündi şunu yapıyoruz: Bu ko- nuda uzman bir bilim kurulu bılimsel gözetim aya- ğı. Müzeye duyarhhğı olan insanlardan oluşan bir mü- ze kurulu sosyal ayağı oluşturuyor. Devleti temsilen bir müze müdürü ve bir işletme müdürü. - Isterseniz biraz da sıcak siyaset konuşalınu Ka- muoyunda AKP 'nin çok ciddi biçimde tarikatlann etkisinde olduğu kanısı var. Siz bu konuda ne dü- şünüyorsunuz? - Benim böyle bir gözlemim yok. Bu, çok ileri bir iddia. Bır siyasi parti, iletişim içinde olduğu toplum kesimlennden mutlaka etkilenecektır ve etkilenme- hdir de... Demokratik doktrin bunu icap ettirir. Ama binsınin güdümünde olmak ve özellikle ana- yasal ve demokratik düzenin kabul etmeyeceği bir ile- tişim ve etkıleşim içinde olmak çok ileri bir iddia. Onun için bunun somutlaşünlması lazım. Yani şu olayda şöyle oldu, denmesi lazım. - Geçenlerde İslami kesim yazarlanndan Meh- met Şevket Eygi'nin ilginç sözlerini okudum... - Farkında değilım. izlemedim. 'Bu bir süreçtir, böyle kalmayacaktır'- Özellikleİslami kesimdeki kadın- ların kılıklarını eleştiriyordu. On- lar için "besleme kılıklı, rüküş "gi- bisözler kullanıyor, ünlü modacılar- dan damşmanlık almalarını tavsiye ediyordu. Siz bugörüşü nasıl karşı- lıyorsunuz? - Ben böyle bir görüşü yorumlamak istemem. Ancak. ben size tarihten, sosyolojik bir süreçten söz ettım. Bu sürecüı çeşitli kesitlerinde çeşitli gö- rüntüler ortaya çıkacaktır. Bu giyın- me biçimi zevkiyle de zevksizliğiyle de bu dönem koşullanna, sosyoloji- sine aittir. Bu bir süreçtir, böyle kalmayacak- tır. Ama bir şeye itiraz edenm. İsla- mi kesim kadınlan için bu çok hak- sız bir ifade Bunlar tek tek insan. Böyle toptancı sözler gerçek entelek- tüellere yakışmıyor. tnsanla insanca iletişim kurmak la- zım SizörneğinMalatya'nınHekim- han ilçesinden 1974'te göç ederek bü- yük şehre gelmiş bu" ailenin kızuun yenne kendinizi ko\r un. Sizi hayata bağlayacak ve hayatı anlamlı ve de- ğerli kılacak değerleri de onun içine koyun. Ondan sonra konuşun. Hari- ka çocuk olup konuşmak kolay. -AKP'nintakıyyeyaptığısöyleni- yor. Doğru mu? - Yanı bu kendi içinde paradoksal bü- ifade. Takıyye bir şeyi açıkça söy- lerken bir yandan da başka türlü dü- şünmek demek. Bunu söyleyebilmek için başka tür- lü düşündüğünü somutlaştuacak bil- gi>e sahip olmak lazım. Ayinesi iştir kişinin. lafa bakılmaz. Takıyye iddi- ası şarklı bir iletişim. - Şarklı diyorsunuz, ama ilk kez bu sözcüğü telaffuz eden de Washing- ton 'da üst düzey bir Amerikalı gö- revliydL. - Akıl lazım... Şunu yaptığını gör- düm, doğru, anayasal, demokrat de- ğil, eleştirisine evet... Bunu demek gerek. Ama, takıyye yapryorsun, söz- leri iletişim değil İd... Bunu söyleyen bü" şey kazanmış da olmaz. Her eleştiren eleştirdiğinin yanına bir de çözüm koymalıdır. Koymazsa eleştiri değeri elbette taşu1 . Ama eleş- ririnin değerini beraberinde sunulan çözüm ortaya çıkanr. Benim başkalannm varhğına say- gı duyduğum kadarbaşkalanrun da be- nim varlığuna saygı duyması gere- kir. diyen bir eleştıriyi son derece mantıklı, yararlı ve doğru bulurum. Ama ben ne yazık ki bunu görmüyo- rum. - AKP 'nin tarikatlarla ilişkisi ko- nusunda kaygılan, kuşkulan dile getirdikten sonra bir şey daha sor- mak istiyorum. Sizin de tarikattan ol- duğunuz söyleniyor. Doğru mu? - Bunu siz gazeteciler gündeme ge- tiriyorsunuz. Sadece söyleniyor. Kim söylüyor? - İskenderpaşa Dergâhı 'ndan ol- duğunuz bile yazılmıştu.. - Bunu hiç okumadım da duyma- dım da... Yazarken bana soruyor mu- sunuz9 - Ben yazmadım İd... - Yani, yazarken gazeteciler bana so- ruyorlar mı? - Ben de size soruyorum... - Laf sahibinden ürer. Böyle bir tar- tışma açıyorsunuz. Sanki böyle bir şey \r ar da ben inkâr ediyorum. Inkâr bile etmiyorum. Çünkü inkâr etmeyi bile şahsıma hakaret kabul ediyorum. - Siz bugün beni bu görüşme için Topkapı Sarayı 'na çağırdınız. NA- TO Zirvesi sırasında, hatırlayacak- sınız, ABD Başkanı Bıısh, Başba- kan Erdoğan 'a başbakanlığı bu sa- raya taşımasım öğütlemiştL Yoksa siz ondan önce davranıp bakanlığı bu- raya mı getiriyorsunuz? - Ben size yalan olsun diye burayı seçtim. Buradan sonra da hemen Aya Irini'de bir sergi açılışına gidiyorum. Kadının sosyal yaşama katılması - AKP'li kadınlan n çoğunun birşeriat sim- gesi olarak sıkmabaşı tercih etmelerinin bile ola- yın somut olduğunu kanıtladığı söyleniyor ve yaztlıyor... - Bu eleştirileri yapan insanlar var. Ama top- lumun yüzde 90'a yakın bır bölümü de bu eleş- tirilere katılmıyor. Bunu somut olarak bize ve- ren araştırma sonuçlan, veriler var. insanlar baş- lannı örttü diye şeriat özlemi içinde filan olmaz- lar. Tarihin bilinen rüm evrelerinde insanların din- leri var. O dinle iletışimleri bağlamında uygula- dıklan ibadet biçimleri ve yaşama kültürleri bu- lunuyor. Bu dünyanın her yerinde olduğu gibi biz- de de var. Bu yeni bir şey değil ki... Bunun AKP'yle ne ilgısi var? Türkiye'de kadınlar yeni mi başlannı örtüyor? - Ama sıkmabaş değil. Anadolu kadınınm ba- şını örtme tarzıyla sıkmabaş arasında çokfark yokmu? - Anadolu kültüründe de kadınlar başlannı ör- terler. Yöreden yöreye, zamandan zamana da bu değişir. Asıl burada görülmesi gereken şey ba- şörtüsünün, geleneksel toplum yapısında kadı- nın modern yaşama katılması için çok önemli bir araca dönüşmüş olmasıdır. - Sizce gerçekten dönüştü mü? - Kesinlikle dönüştü. Bahlılar buna bizimld gi- bi bakmıyorlar. Bugün başörtüsüyle üniversite- ye giden ya da gidemeyen, sosyal yaşamın çok çeşitli alanlanna katılan kadınlar modern yaşam alanlaruıda var olma nrsatını ve imkânını bulu- yorlar. Onlara bu fırsatı vermek lazım. Tabii ki moderniteyle çağdaşhğı da kanştırmamak gerek. Onlar da ayn kavramlar. Bırakın, özgürleştirin, bakın bakalun, ne oluyor. Üniversiteli öğrenci- leri ele alahm. Yani o bilgi onlar üzerinde hiç mi etki yapmayacak? Bunlar robot mu? Bir toplu- mun bugünden yanna modernleşmesi için bilgi- si, teknolojisi olan hemen yapsın. Sadece yasa- larla, modernleşilecek, modernleş, derseniz ol- maz. Bunu dünyada sihirli değnekle dokunmuş- çasına yapabilmiş bir ulus var mı? Bu da Türki- ye'nin modernleşmesi sürecinde bir evre. - Yani bunun aşılacağına inanıyor musu- nuz? - Tabii ki. Bu da bir yere doğru gidiyor. Ka- dın, modern yaşam içinde yeni roller ve yeni yer- ler ediniyor. Gittikçe de bu alanı daha genişlet- me ve daha da özgürleştirme eğilimi içinde ola- caktır. Bizim amacımız da kadının sosyal yaşa- ma katılması değil mi? Ille de yaşam alanı şu üni- forma içinde olana açık da öbürlerine kapalı mı diyeceğiz? Onlann Ihtlyacı aslmllasyon - Ya Fransa örneğine ne diyorsunuz? Fran- sa 'da okullara ve kamusal alanlara dini sim- geolan kılıklarla girilemeyeceğiyasayla kara- ra bağlandu.. - Bütün Avrupa ülkelerinin sorunu işgücü it- hal etme zonınluluğuydu. Doğal işgücü pazar- lan da Kuzey Afrika, Türkiye, Orta Avrupa ül- keleri gibi Müslüman toplumlann yaşadığı ülke- ler. Şimdi bu nüfusu bir biçimde asimile etmek de istiyorlar. Fransa asimilasyon politikasının önünde bu engeli gördüğü için çok sembolik bir alan olan başörtüsünde odaklanıyor. Onlann ih- tiyacı asimilasyon. Bizimki bu değil. Biz hiç kuşkusuz kendi ulusunu asimile ihtiyacı içinde- ki bir toplum değiliz. Biz Ütinci Mahmut'la baş- layan bir modernleşme sürecinin, Cumhuriyet'le başka bir başka veçhesine gelmişiz. 1950'den sonra sanayileşmeyle, ortaya çıkan işgücü açığıy- la birlikte kırsal alandan kente doğru hücumun başlamasıyla bir kaos ortaya çıktı. Kentlerde uy- guladığınız moderrJeşrirme, kültürel reform pro- jesini uygulayacak olanaklannız yok. Kente ge- lenler kentli değil. Onlan kentli yapacaksınız ki modernleşmenin temel kavramlan konusunda haberdar olacaklar. Kırsal alana yüzyıllar bo- yunca kentli değerler, kentli ka\Tamlar gitmemiş. Oralardan kopup gelen insanlar tabii ki kentte bir kaosa yol açacak. Bu insanlan ne yapalım? Ge- ri mi gönderelim? "Oradabirköyvaruzakta,gitmesekdegelme- sek de o köy bizim köyümüzdüE" Bence son 50 yılın dramı bu şiirde saklıdır. Gitmediğiniz yer sizin olabilir mi? Bakın, ben toplumun AKP'ye oy verirken bi- le modernleşme iradesini apaçık ortaya koydu- ğunu düşünüyorum. - Yani AKP Türkiye yi modernleşmeye mi götürüyor? - Elli yıl sonra Türkiye'nin modernleşme ta- rihini yazacak olanlar 3 Kasım seçimlerini Tür- kiye'nin modernleşme tarihinde dönüm noktası olarak kaydedeceklerdir. Ben bunu şimdiden ön- görmüş bir adam olarak sayenizde tarihe bu söz- lerimi yazdınyorum. Türkiye'nin modernleşme tarihinde en önemli hareketlerden birisi çok par- tili hayata geçiş ve köyden kente göçün başlama- sıdır. Bu, 1950'den günümüze çok çeşitli siyasal travmalara da yol açmışbr. Ama AKP iktidany- la birlikte travmatik evre bitmiştir. Bunu sosyo- lojik bir etüt olarak söylüyorum. Siyasal olarak da doğrudur. Bu sözlere çok itiraz gelecektir. Ama 10 yıl sonra herkes bunu söyleyecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle