18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 3 AilSTOS 2004 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ Paşa, esld silah arkadaşlannı ve tanıyıp güvendiği kişileri derhal Anadolu'ya geçmeye çağınyordu îstanburdanzorlukaçış NUİASİYİĞİT ATATÜRK'LÎ Q/~\ V J T tbrahim Sureyya ıjVJ L I L Yigıfinöykv&ü M ustafaKe- mal'in Istan- bul'dakı me- buslara çağ- nsı, 19 Mart günü, Anka- ra'daki yeni Meclis'e gelmeleri yönündeydi. Bu çağn üzerine, milli mücadeleye gönül ver- tniş millervekilleri An- kara yolunu tutmaya başladılar. Yunus Nadi, köklü bir denizci aile olan Sadıkoğullan'nın ya- kını Osman Kaptan'ın Yeni Dünya vapuruyla Karadenız'e açılmaya karar vermişti, ertesi gün, İbrahinı Süreyya, Bahriye imamlanndan tbra- him adındaki bir hocayı Yunus Nadi'ye yolladı ve ertesi gün Beykoz'da beklediğini bildırdi. Ibrahim Süreyya. Anadolu'ya İpsiz Recep diye tanınan bırinin komutası altındaki gru- bun yardımıyla geçilebileceğını, olmazsa Ye- timoğullan çetesin<ien yardım istenebileceği- ni biliyordu, ama tbrahim Süreyya 'nın tavsi- ye ettiği yolu seçti ve Hoca fbrahim'ı bekledi. Hoca randevu yerinde gözükmedi. Yunus Na- di, çeşıtli iskelelerde vapurdan vapura aktar- ma yaparak Beykoz'a geldı. Gidip birkahve- ye oturdu... Gelip geçenler arasında tanıdık bir yüz beklemekteydi. NADİ BULU$AMIYORYUNUS Bir ara Ibrahim Süreyya'nın yeğeni Vahit'i, elinde bir paketle koştururken gördü ve hemen kalkıp Vahit'i yakaladı Vahit Bey, dayısı Ibra- him Süreyya'nın geceyi Üsküdar'da, ablasının evinde geçirdiğini, pijamasıru bile almadan er- kenden yola çıkhğını, bu paketi, aralarında bağ- lantıyı sağlayan eczscı Ferit Bey'e getirmesini söylediğinı anlattı. A z sonra Ferit Bey geldi ama îbrahim Süreyya hâlâ ortada yoktu. Ferit Bey, "Nerede tbrahim Süreyya" dıye soran Yunus Nadi'ye, "Bekkyemedi, yüriidü," dedi. Yunus Nadı buna pek şaşırmadı, Ibrahim Süreyya'nın acelecilığini öteden beri bilirdi... Onun Tepevi- ran köyüne varmış olacağını hesapladılar... Yunus Nadi hemen yola çıksa bile, geceden önce o köye ulaşamazdı. Artık Yunus Nadi, er- tesi sabah başka bir yoldan Anadolu'ya gitmek zorundaydı. Mustafa Kemal Paşa, Istanbul'daki eski silah arkadaş.lannı ve tanıyıp güvendiği kişileri de derhal Anadolu'ya geçmeye çağınyordu. An- kara'da bir meclis toplamaya başlayacağını bil- diriyor, arkadaşlarından, aday olmalannı ve se- çime katılmalannı istiyordu. Çağn yapılanlann arasında Dr. Fikret de vardı. Mustafa Kemal Paşa'nın çagnsını, Trablusgarp'ta beraber ol- duklan Dr. Refik de (Saydam) bir mektupla desteklemişti. TEPEVİRAN KÖYÜ... Dr. Fikret, Erzurum ve Sıvas kongrelerinin eylemlerinden ve kararlanndan haberdardı. Kongrelerde bulunanlardan birinın îbrahim Süreyya olduğunu da biliyordu. Yunus Nadi, bir an önce yola çıkmakta ne ka- dar haklı olduğunu giderken anlamıştı. Ingiliz- ler, Rauf ve Kara Vasıf beylerden sonra, bu kez de, ellerindeki ikinci listede bulunanlann peşi- ne düşmüşlerdi ve bunlardan biri de Yunus Na- di'ydi. Yunus Nadfnin çahştığı Yeni Gün Mat- baası'nı basmışlar, müdürü tbrahim Efendi'yi götürüp döverek, Yunus Nadi'nin nerede oldu- ğunu ögrenmeye çalışmışlardı. Tepeviran'da Kuvayı Milliye'nin Mahmut Bey adlı komutam, îstanbul'dan gelen kafileleri Ankara'ya sevk ediyordu. Gelenler için Geyve bir merkez, Mahmut Bey de bir güvenceydi. Yunus Nadi Bey, Yusuf Kemal (Tengirşek), Rı- za \ur ve Konyah Hoca Vehbi ile buluştu. Gey- ve'ye geliş altı gün sürmüştü... HİALİDE EDİP'LE KARSILA5MA tbrahim Süreyya ise Tepeören'de bir başka kafileye öncülük edeceği için Yunus Nadi'yi bekleyememişri. Onun kafilesinde Osmanlı Meclisi Mebusanı'mn Başkanı Celaleddin Arif Bey ile Albay İsmet (İnönu) Bey vardı. Onlan beklermemek için, bekletirse başlan- na bir felaket gelebileceği ihtimalini düşünen îbrahim Süreyya. en yakın arkadaşı Yunus Nadi'yi. daha yolun başında tek başına bı- rakmak zorunda kalmıştı. Bu arada Mahmut Bey, tbrahim Süreyya ve beraberindekileri aramışsa da, onlar Adapaza- n'nı aştıklan için, takipten vazgeçmişti. Bu arada Geyve'ye, Halide Edip Hanım, Dr. Ahmet Adnan (Adrvar), Hüseyin Avni, Zihni, Necati, Abdullah Azmi, Cami (Baykut), AH Rıza ve Fuat beylerden oluşan büyücek bir kaf ile gelmişti. Yeni gelenler, Yusuf Kemal, Rıza Nur, Hoca Vehbi, Yunus Nadi ile birlıkte, Mahmut Bey'in isteği ve Ali Fuat Paşa'nın yardımıyla sağlanan bir drezine binerek Eskişehir'e ve ora- dan da hemen hareketle Ankara'ya ulaşmışlar- dı. Ankara, Keçiören yolunda bulunan Kalaba köyüne varmadan soldaki Ziraat Okulu artık milli mücadelenin karargâhı olmuştu. Milli mü- cadeleye katılmak üzere Ankara'ya gelen he- men herkes. tavaf edercesine bu Ziraat Oku- lu'na gelip yüz sürmekteydi. Herkes oradaydı. Yann: Ibrahim Süreyya öyküsünün sonu Bir piknik sefası. (Sağdan) Yunus Nadi, ibrahim Süreyya (önde), Nuri Conker, Mustafa Kemal, Reşit Galip ve Fuat Bulca. ibrahim Süreyya Yiğrt ve Kazım Özalp Yerköy'de. Sıvas Kongresi nden bir anı. (Oturanlar sağdan sola) tbrahim Süreyya, Mazhar Müfit Kansu. (Ayaktakiler sağdan sola) Cevat Abbas Gürer, Dr. Refik Saydam ve Aslan Tufan. Ibrahim Süreyya ile Mediha Hanım'ınmutluluğu 30 Ağustos haberiyle coşkuya dönüşüyor Büyükzafer ve hır Y unus Nadi Bey'in refikası Nazime Ha- nım dort çocuğu ile hazırhğını yaparken tbrahim Süreyya'nın annesi Cenaniyar Hanım, kızı Mihrünnisa'yı hazırlıyor- du. Dr. Fîkret, kansı CeHle Hanım ile an- nesi Mevhibe Hanım ve kız kardeşi Me- diha'nın birlikte gelmelerini istemişti. Onlar da aynı kafıleyle gideceklerdi. tstanbul'daki Ankara Meclisi'ne bağlı gizli teşkilat mensuplan, Harbiye, Akaret- ler ve Sultanahmet'teki evlere giderek, er- tesi sabah Bostancı taraflannda obnalanm bildirdiler. Bu haber üzerine her üç evde de heyecan doruğa çıktı. yakınlannı bulmakta güçlük çekiyordu. Mebuslardan bir grup belli bir köşede dur- makta ve önlerinden geçen arabalann içinde kimler olduğuna bakmaktaydı. KAR; YoLDA.. Bir arkadaki yayhda da Saruhan mebusu tb- rahim Süreyya Bey'in annesi Cenaniyar Ha- nım ile kız kardeşi Mihrünnisa Hanım vardı. Uzun boyu ve müheykel (heykel gibi) du- ruşuyla dikkat çeken Cenaniyar Hanım ilk önce önündeki arabadan ınen Nazime Ha- nım'ayaklaştı ve, "Siz, Yunus NadiBey'in re- fıkasısınız, değü mi" diye sordu ve ekledi. "Kocaıuz benim oğlum sayıhr. Onu çok seve- rim, tbrahimimden asla ayrnnam." Nazime Hanım'a gehni gibi şefkatle bakı- yordu. O sırada Nazime Hanım'ın küçük oğ- lu Doğan annesine yaklaştı ve Cenaniyar Ha- nım'ın kim olduğunu sordu. Nazime Hanım, "Babanızuı annesi kadar sevdiği bir Hanıme- fendL babanızın arkadaşının annesi, bir nine," diye cevap verdı. O andan sonra Doğan, Ce- naniyar Hanım'a "Haminne" demeye başla- dı; ona karşı bir yakınlık hissetmişti. N A Z İ M E HANIM VE DOĞAN Haşan bir yapıda olan bu küçük çocuk za- man zaman sıkılıp arabadan atlıyor ve araba- nın yanında koşuyordu. Bir defasında düştü, dizi kanamaya başladı. Annesinin kızacağın- dankorktuğuiçinHarninne'ninarabasınabin- di. Sessizce ağlıyor, parmağıyla kanayan di- zini gösteriyordu. Cenaniyar Hanım hemen ec- za kutusunu açtı, içinden tentürdiyot şişesini çıkanp Doğan'ın kanayan dizine sürdü; yaka- cağını bildiği için bir yandan da yaranın üze- rine üflüyordu. Az zamanda kan durdu, Do- ğan gene arabadan atlayrp koşmaya başladı. Bir başka dinlenme ve atlan sulama mola- sı sırasında, Cenaniyar Hanım, Mevhibe Ha- nım'a gelini Celile Hanım'ın yardım edişini gıptayla izledi. Celile HarunVın MüşirDefiFu- at Paşa'nın kızı olduğunu öğrenmişti. Mebus aileleri kafilesi, yaylı araba konvo- yu halinde Bilecik'e girdi. Onlara karşılama- ya gelenlerin oluşturduğu kalabalık da ekle- nince, ortahk ana-baba gününe dönmûştü; herkes birilerini anyor, kalabalık yüzünden, ÎSILAMA... tbrahim Süreyya, Yunus Nadi ve Dr. Fikret bir aradaydılar. Ailelerinin birlikte gelecekle- nni bildiklerinden, yan yana duruyorlardı. Öndeki arabada annesini gören Dr. Fikret he- men koştu ve arkadaşlanna da peşinden ge- len arabaları işaret etti. Onlar arabalara yöne- lirken Yunus Nadi Bey' in çocuklan arabadan atlayıp babalanna sanldı. tbrahim Süreyya da koşup annesini kucakladı. Muharebelerde düşmanla bo- ğuşulurken, içerde de huzur- suzluk nedenleri bir hay- liydi. Dikmen srrtlann- daki bağ evlerinde ise evlilik hazırlıkları ilerliyordu. Henüz birtarih saptanma- mış olsa da, çe- yizdi, düğündü gibi konularda, aile büyükleri Mevhibe Ha- nım ile Cena- niyar Hanım kollan sıva- mışlardı. tbra- him Sürey- ya'nın arzusu, düğünün mut- lu bir devrede obnasıydı. Bü- tün eski silah ve yenisiyasetarka- daşlannı düğününe davet etmek istiyor- du. Başkomutan Gazi, o günlerde taarruz kara- nnı vermiş, gün tespit et- memiş fakat planlarm hazır edilmesini istemişti. 1922'nin 6 Ağusto- su'nda ordulara gizli emir ulaştı: Taarruza hazır olun! 30 Ağustos günü, zafe- rin kazanıldığı kesinleşti. Haber Ankara'ya ulaşmca îbrahim Süreyya'nın evinde bir te- laş başladı. Bu zafer haberi, onlann mutlu günlerinin yaklaştığının da işaretiydi... DüĞÜN Eylülün ilkhaftasınm sonunda düğünü yap- mayı kararlaştırdılar. Mediha'nın gelinliği îs- Ibrahim Süreyya Bey ve eşi Mediha Hanım, Ankara'da düğünde (Eylül 1922). tanbul'dan getirtilmişti. tbrahim Süreyya'nın redıngotu çoktan ütülenmiş ve hazırdı. An- kara'da düğünün yapılabileceği bir salon yok- tu; hatta ahbap evlerinden hiçbiri davetlileri alacak büyüklükte değildi. Hal böyle olunca, bahçeye iki tane büyük çadınn kurulmasına karar verdiler. Eski otağlara benzer iki çadır getirtildi ve bağın düzlük kısımlanna kuruldu. Önce biri harem, diğeri selamlık olarak düşünüldüyse de sonra bundan vazgeçildi; çadırlardan biri ziyafet için, diğeri davetlilerin oturtulup ağır- lanmasma aynlacakrı. Çalgısız düğün olma- yacağı için bir de saz takımı ayarlandı. Nikâh, 8 Eylül günü kıyılacak ve o günün ak- şammda da düğün olacaktı. Behrlenen günde, Ankara- h imam Dikmen'deki eve geldi, nikâh eski usule göre kıyıldı ve düğün töreni beklenmeye başlandı. lÖREN VE KONUKLAR Davetlilerin çogu, tbrahim Süreyya veDr. Fîkret'in silah arkadaşlan, mebuslar ve aynca Anka- ra'da yeni edin- dikleri komşu ve ahbaplardı. Aralannda Yu- nus Nadi, Rauf Bey,Refik Şevket, MuhMnBaha,Ce- lal(Ba>ar),KılıçAli, CevatAbbas, Mazhar Müfit,Aka Gündüz'ün de bulunduğu, tbrahim Süreyya'nın yakm arkadaş- lan, Dikmen'deki otağı doldur- maya başladılar. Cephede bulunan komutanlann aile- leri de davetliydi. GaâMııs- tafa Kemal Paşa, İsmet Pa- şa, Kâzun (Özalp) Paşa,Ka- rabekir Paşa gibi komutanlar, davetli olduk- lan halde gelemediklerinden, onlann ailele- ri düğüne gehnişti. Bir ara Zübeyde Hanımefendi'nin. Mus- tafa Kemal"i büyük bir aşkla seven, üvey ku- zeni Fikriye ile birlikte gelmekte olduğu haberi duyulunca Cenanijar Hanım yerin- den fırlayıp Akaretler'deki komşusunu yol başında karşıladı. Zübeyde Hanrm'a başkö- şede bir koltuk hazırlanmıştı. Zübeyde Ha- nım, Cenaniyar Hanım'ı tebrik etti, Cena- niyar Hanım da "Dansı başmıza hammefen- d^biasevincegarkettiniz" dedi. Fikriye Ha- nım da yaşıtı Mediha'yı düğün töreninde yal- nız bırakmamıştı. Düğünün üerleyen saatlerinde bir atlı gel- di, bu bir asker postasıydı. Rauf Bey'e ve- rihnek üzere bir telgraf getirmişti. Birisi askeri çadıra getirip Rauf Bey'i işaret etti, asker gitti, Başvekil'e selam verip elinde- ki telgraf zarfını uzattı. Rauf Bey zarfi al- dı, bir kenara çekildi ve açıp okudu. Sonra döndü, telgrafı Mazhar Müfit'e uzattı, o da alıp okudu. tbrahim Süreyya me- rak içinde onlara bakıyordu. Yunus Nadi he- men, "Mühim bir haber mi var Rauf Beye- fendi" diye sordu. Rauf Bey gelen haberi sevinçle açıkladı: Türk süvarileri tzmir'e gir- meküzereydi... DIKMEN YILDIZI Sessizlik içinde haberi bekleyen davetliler, bu müjde üzerine sevinçten çılgma dönmüş- tü. Dışan fırlayan erkekler, bellerindeki taban- calan çekip ateşlemeye başladılar. Silah ses- lerini içerdeki saz ekibinin îzmir Marşı'm çalması bastırdı. Hele tzmir'in Kavaklan tür- küsünden sonra çalınan Vardar Ovası, Zü- beyde Hanım'ın bile gözlerini yaşarttı. Davetliler arasında ünlü edebiyatçı Aka Gündüz de bulunuyordu; gözlemlerini dikkat- le biriktiriyor, yazacağı romanı düşünüp du- ruyordu. Daha sonra romanına. Dikmen Yd- dıâ adını verecekti. Bir ara Mazhar Müfit Bey, gelin hanıma yaklaştı ve "Kmm" dedi, "bundan sonra sizin adnuz Berid-i Zafer (Zafer Müjdecisi) oisun. Ne kadar uğurhı geküniz. Ne orardu birkaç ay evvel e\ lenseydiniz de bu büyük zaferi o zaman tatsaydık". Civarda bulunan bir askeri bandonun da katıhnasıyla, özel bir düğün, bir anda mil- li bayram yeri haline dönüvermişti. Ordu- lann başanlan, peş peşe gelen telgraflarla duyurulmakta, evlerinden çıkan, şehrin mer- kezinden kalkan halk, akın akrn Dikmen sırtlanna yürümekteydi. Silah sesleri sabahlara kadar susmadı, na- ralar Dikmen bağlannda çın çın yankılan- dı. Kimse bırakın uyumayı, durup dinlen- meyi bile düşünmüyordu. Dikmen'e gelen halkın düğünde gördük- leri Yunus Nadi'ye " Yunanistan yıkddı Yu- nus Nadi Bey, Yunanistan yıkddı" diye te- zahürat yapmalan, idealist yazann gözle- rini yaşarttı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle