Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 fcĞSTOS 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
jg CHP üç teküi
,_ EJıraç ediyormuş...
g ^rataf patlanutsuıa
Ü CHP fcotfası.'
I
Fıiipi
Bektronik posta; denizs<Kn©c«Tihurlyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212,512 44 97
- Matematik bilmeyen
bir nesil yetişiyormuş.
"Köşe dönmevi
bilsinler veteri"
Mettup
Fetr-dağ F Tipi
£eaevi'nden geliyor
'Psmi kayrtlara
makûmfardan Salih
Sev-ıel'in 20
Tenrnuz'da kalp krizi
gear-erek yaşamını
yrtitfiği yazılacak.
Oya 39 yaşındaki
Sal-k, o sabah saat 9
sulnnda rahatsızlandı
ve evire götürüldü.
Reunde muayene
«dineden bir 'iğne'
yaptarak hücresine
gödlerildi. SaatH'de
dişferini sıkarak
hıntılar çıkannca
tekar revire kaldınldı,
saa 16'da öldüğü
bildrîldi. Salih, bütün
günkalp krizi geçirdi
ve n c a k öldükten
sona Tekirdağ Devlet
Hasanesi'ne sevk
ediUi."
H
ızlandınlmış hükümet, "2020 yılında ener-
ji ihtiyacı 570 milyar kwh olacaktır ve tüm
öz kaynaklanmızı kullansak dahi bu ihtiyaç
1 karşılanamayacaktır" diyor. Elektrik Mü-
hendisleri Odası yanıt veriyor: "Ekonominin istik-
rarsız ve dış manipülasyonlara açık olması, tah-
minleri her zaman yanıltıcı kjlmaktadır. 2020 yılı tah-
mini 310 milyar kwh'dir ve öz kaynaklar açısından
potansiyelimiz 482 ile 569 milyar kvvh'dir" diyor.
Hızlandınlmış hükümet, "Dışa bağımlı kaynak çe-
şitlendirmesine gidilmelidir. Tek başına doğalgaza
bağımlılık sorun yaratabilir" diyor. Elektrik Mühen-
disleri Odası yanıt veriyor: "Bu söylem, teslimiyet-
çiliği içermektedir. Sonuçta doğalgaz ne kadar dı-
şa bağımlılık yaratıyorsa nükleer enerji de aynı oran-
da bağımlılık yaratır. Hükümet dışa bağımlılığı çe-
şitlendirmeyi hedeflemektedir."
Hızlandınlmış hükümet, "Türkiye nükleer tekno-
lojiye sahip olmalı, bu yarışta mutlaka yerini alma-
Niikleer çöplilklıdır" diyor. Elektrik Mühendisleri Odası yanıt veri-
yor: "Nükleerteknolojiye sahip olmaktan kasıt 'nük-
leer santrallan kendimiz yapar ve satar konumuna
gelmeliyiz' ise bu bir hayli zordur.
Güney Kore bile bugün dünyanın gözünde 'tak-
lit santral' betimlemesi ile güvenilir olmaktan uzak
bulunmaktadır. Eğer nükleer teknolojiye sahip ol-
makla nükleer başlıklı silahlara sahip olmak kaste-
diliyorsa bunun için de nükleer santrala gerek yok-
tur. Bu konuda Türkiye ne Iran'a benzeyebilir, ne
de Israil'e."
Hızlandırılmış hükümet "Nükleer enerji temiz ve
güvenlidir" diyor. Elektrik Mühendisleri Odası ya-
nıt veriyor: "Nükleer enerjinin temiz ve güvenilir ol-
duğunu neredeyse tüm dünya yalanlamaktadır.
Başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere dünya nük-
leer enerjiden kaçıyor. Zira nükleer atıklar bu ülke-
ler için tam bir baş belasıdır. Bu konuda ya kendi
insanını zehiriemekte ya da gayri ahlaki bir tavıria
atıklan için başta Hindistan olmak üzere azgelişmiş
ve gelişmekte olan ülkeleri nükleer çöplük olarak
seçmektedirler. Türkiye de bu ülkelerden biridir.
Fransız Framatom ile Alman Siemens ortaklığının
Akkuyu'da nükleer santral yapımına talip olması-
nın nedeni, daralan pazar sorunundan çok Avru-
pa'nın nükleer atıklannı Akkuyu atıklan ile harman-
iayıp Toroslar'a gömmek isteğidir. Geçmişi anım-
samakta fayda var, 'nükleer atıklann Türkiye'deTo-
ros Dağları'ında güvenli(!) bir şekilde depolanabi-
leceği' önerisinin altında yatan, derenin taşı ile de-
renin kuşunu vunmak hesabından başka bir şey
değildir. Türkiye'yi yeni facialara sürüklemeye; nük-
leer santral lobilerinin pazan ve çöplüğü yapmaya
kimsenin hakkı yoktur."
TeknoYavız Çelik:
"TüiKiye'de
olrruyan hızlı tren
tekrolojisi ile
Başbakan'ın
hızlandınlmış tren
kaz£sından sonra
sözinü ettiği ülke
tekrolojisinin
gelişmesine engel
olmrya çalışma
arasndaki bağlantı
nedir, bilen var mı?"
SESSÎZ SEDASIZ (!)
ı(rJ»B
p
H\
P
fa
u
'"İi
İV,
1ıi
1
a
1
r
k^
\\\ \ /^H \ıl
w
m
ii
ü
n
m
E
K
İrecep Hoca'mn, Amerikana bakışı
Didim'den Kaya Çetin'in bildirdiği-
negöre El Ezher'den Profesör Doktor
Moktor Necasettin Cehil Cühela so-
ruyor, her derde deva bulmasıyla meş-
hur İrecep Hoca yanıtlıyor:
Sual: "Muhterem Hocam. Sizin şu
Amerıkan Islamı meselesı, pardon ılımlı
Islam mevzuu bayağı kafama yattı. Diyo-
rum ki esasını oğrenip biz dahi tecrübe
etsek. Dıyelim ki Teşkilat-ı Esasiye'nin
yerine Kuran'ı ikame ettık. Lakin kanun
ile sair mevzuat ne olacak? Malum-u âli-
nız her mezhebin müçtehidı ayrı. Haşa,
beşerı kanun da meriyette kalacak olsa
şirk sayılmaz mı, hangi sahada kanun,
hangı sahada vahiy istimal edilecek? Ka-
nun ve sair mevzuat hangi mezhebin,
hangi cemaatin esaslarına göre tanzim
edilecek? Mesela sızin orada Iskender-
paşa cemaatine göre yapsan Nurcusu
kabul etmez, Nurcuya göre yapsan Sü-
leymancısı kabul etmez. Kanunu kabul
etmeyen tebaanın durumu ne olacak?
Kestane kebap, acele cevap. Allah mu-
vaffakeylesin."
El cevap: "Yahu Necasettin Efendi sen
oralarda harcanıyorsun. Gel bu tarafa,
bizim Ömer'leçalış. Sualinegelince. Biz,
ılımlı Islam noktasında şu laiklik mesete-
sini halletmenın gayreti içerisindeyiz. La-
iklikten bir kurtulsak gerisi çorap sökü-
ğü gibi gelecek Allah'ın izniyle. Lakin te-
melini atanlar işi sağlam tutmuşlar, elimi-
ze yol haritası da verildiği halde söküp
atamıyoruz. Neyse, bu işlerayaküstü ko-
nuşulmaz. Haydi selamün hello."
Yüksek Yerilim Hatb
tngilizce ve Amerikan kültürü
dünyaya egemen. Bana bir dil
öğretenın kültür kölesi olurum!
erdincutku • / yahoo.com
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Saburhane'deydik...
Çardağın altındakı masaya
oturduğumda, önce karşı yama-
cabaktun...
Kıremit çatılı, bembeyaz du-
varlı, tertemiz eski evler... Yine
lciremit şapkalı bacalan ve du-
varlannın ardındaki hayatlany-
la orada, "değişmeden" duru-
yorlaı... Birbirlerine saygılı,
manzaralannı kapatmadan, sırt-
lannı dağa yaslayarak...
Sonra, meydanı çevreleyen
kahveler, iki fınn, üç bakkal, i-
ki berber dükkânı ve alçakgö-
nüllü, sade Saburhane CamisL.
Onlar da "aynüar"... Hem de
insanlann oturuş şekilleriyle,
suskun ve meraklı bakışlanyla,
güleç selamlan
ve kısık dediko-
dulanyla...
Caminin ya-
nında, gövde-
sindeki oyuğa
aldırmadan tan-
hi yazmayı sür-
düren "koca çı-
nar"... Az iler-
Je de o "coşku-
lu yıllar
r>
da
iTÜ'lü öğrenci-
lerle restore
edip kafeterya-
ya dönüştürdü-
ğümüz eski *şa-
raphane" bina-
sı... O da sanki
20 yıl önce za-
manı durdurmuş
gibı...
"Postabaşı"nın kahvesinden
yukan doğru çıkan sokağuı he-
men solunda, "Apostolos'ıın
Meyhanesi" olarak bilinen, eski
"mektep" binası da 10 yıl önce
yandığı gibi duruyor... Ateşler-
den arta kalan ne varsa. sanki bi-
na geçen hafta yanmışçasına, ol-
duğu gibi orada ve ayaktalar...
Karşıdaki kahvelerin arasın-
dan giren şokağın içinde de
Handan ve İlhan Selçuk'un ev-
leri... Handan Abla'yı sonsuz
dinlencesine uğurladığımızdan
beri tlhan Ağabey mutfaktaki
labritine kadar koruyor...
Denebilir ki son çeyrek yüz-
yıl içinde, Türkiye'nin tarihi
kentlerindeki eski semtleri ara-
sında, dokusunu, peyzajını,
kimliğini hemen hıç değiştirme-
den "değişen çağı" yaşayanlann
başında Muğlanın Saburhane
Meydanı geliyor... Tek tek eski
yapılar yerine, "kentsel ölcekte
koruma" kararuu verip kollan
sıvadığımız 1970'lerinsonlanna
aıt fotoğraflarla bugünü kıyasla-
dığınızda, aradaki fark belki de
sadece otomobil modellerinde...
Bir de oturduğum masanın
hemen yanındakı Mimar Si-
nan._
•••
Kahvem geldiğinde, dalmış
anlatıyordum:
"- Sinan'ı buraya, 1990'lann
başlannda, Muğla'ya göz kulak
Sinan Mıığla'yı gözlüyor»
olsun, Saburhane'yi korusun di-
ye diktik.~ Görevini nasıl da ye-
rine getiriyor™"
1978'de okulu yeni bitirmiş
çiçeği burnunda bir mımar ola-
rak, bu kentin mimarlık mirası-
nı "tüm dokıısuyla" korumayı
benimseyen Belediye Başkanı
Erman Şahinın imar müdürlü-
ğünü üstlendiğunde, sözde bir-
kaç yıllıüına Muğla'da kalacak-
tık...
Derken öylesine bağlandık ki
tam 15 yıl kesıntısız "kentsel ko-
ruma''mücadelesi... Hem de yi-
ne o dönemın popüler örneğı
Antalya-Kaleiçi gibi "turistik''
amaçlı değıl, doğrudan Muğla-
lılann kendi
evlerinde, ken-
di sokaklann-
da ve kendi
mekânlannda
kahnalannı
sağlayarak...
Yani, tarih-
sel ve gelenek-
sel kent mirası-
nı "yaşatarak"
korumayı he-
defleyerek...
Muğla'da
yapıb olmayan
Sinan'a işte bu
"gençük eme-
ğnnia" emanet
etmek için
heykelini Sa-
burhane Mey-
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK behicakÇa turk.net
danı'na dikmeyi önermiştim;
kabul edilmişti... Sonra da içi-
miz rahat Istanbul'a gitmiştik...
Şimdi bakıyorum, dileğimizi
nasıl da yerine getirmiş; sadece
tarihi semti değil, mimarlıktaki
o ilk yıllanmın coşkusunu da
korumuş, kollamış...
Yanıbaşında kahvemi içerken
düşündüm...
Yıllar sonra bir gûn, Sinan'ın
"İstanbul'daki rürbesinin
n
önünde, işte o vaktiyle bir kenti
kurtaran duygulanmın yeniden
yüreğimde kabarmasına neden
olan "şansunı" da tıpkı Saburha-
ne gibi Sinan'ın "korumasına"
emanet etmekte ne kadar hak-
lıymışım...
• • •
Masamdaki Saburhaneli dost-
lar çoğaldılar... Kahvecı çaylan
yeniledi... Onlar dinledikçe ben
de anlatmayı sürdürdüm:
"- Buralar arük yaşama, ken-
te, anılara ve geleceğe deger ve-
ren herkesin buluşma yeri olma-
h_ Insanı insanabağlavan birtik-
tetikkr buralarda derinleşmeİL^
Yeniden duyulan heyecanlar. bu-
ralarda da yaşanırsa, eminiın ki
bir daha arûk kolay yitirümez.»"
Çünkü geçmişın tanıklan, bi-
ze aslında "kendimizi'' anımsa-
tıyor...
Saburhane'deki masadan kal-
karken son cümlem, "Mefer bu-
nu nasıl da özkmişim" oluyor...
oekinciC" cumhuriyet.com.tr
HARBÎ SEMİH POROY semihporoy(a yahoo.com
OTOBÜSTEKİLER KEMAL LRGENÇ k_urgenc(5 yahoo.com
HAYAT EPİK TİIATROSU MISTAFA BÎLGIN
OLACAK BU "SIFIR" ÇEKEN COCUKLARIMIZIN HALİ ?.,
ŞEN BENIM RUHUMUN
CİSÎMLEŞMÎS HALtStN
SENtNLE ĞURUR
DUYUYORUM !..
TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAS 1 Ağustos ii-uti.niiinitaz-ariknn.com
CERİDE-I HAVADİS
•f84O'7X 8L/&UM, SA-
. /MGII-/Z
2.4 Yf
<l£G.t'DE-f
, 10 GÜA/DE
it-GfŞ
8U
S/MDA , OSAO^K'
Ğ
YOL-
4HISAI-" i
MÛ-
PANO
DENtZ KAVUKÇUOĞLU
Raydan Çıkmak, Devrilmek...
Her Yerde, Her Alanda
Orta dereceli okullara giriş sınavının sonuçlany-
la birlikte gördük ki raydan çıkan yalnızca trenle-
rimiz değilmiş hızlandınlmış hayatlanmızda. Eğiti-
mimiz de raydan çıkmış, devrilmiş. llköğretimleri-
ni "başanyla" tamamlamış 634 bin 787 öğrenci-
nin girdiği bir sınavda 64 bin 598 öğrenci "sıfır" çe-
kiyorsa, burada "raydan çıkan", "devrilen"bireği-
tim düzeninden rahatlıkla söz edilebilir artık. Hele
ilaç için tek bir puancık bile alamayan bu çocuk-
lar anne babalan tarafından "daha iyi okullara la-
yık" görüldükleri için girmişlerse o sınava!
Nasıl bir eğitim düzenidir ki, bir çocuğun "hiç-
birşey" öğrenemediğinin farkına ne okuldaki öğ-
retmenleri, ne de evdeki anne babası varabiliyor?
Sekiz yıl boyunca bir çocuğa "hiçbirşey" öğrete-
memek, ama baştan sona öğretememeyle geçen,
geçtiği anlaşılan bu sekiz yılın sonunda eline bir
"diploma" tutuşturmayı olası kılan bu eğitim dü-
zeni "raydan çıkmaktan", "devrilmekten" başka
hangi sözlerie tanımlanabilir ki?
Anne babalan onlara "daha iyi" bir eğitimi layık
gördükleri için farkına vardık diplomalı, ama "hiç-
bir şey" öğretilmediği için "hiçbir şey" bilmeyen
bu 64 bin 598 çocuğun. Hızlanmış tuhaf bir haya-
tın dayatıldığı bu talihsiz ülkede kim bilir daha kaç
on bin, kaç yüz bin çocuk "hiçbir şey" bilmeden
diploma sahibi oldu? Bunu ne yazık ki hiçbir za-
man bilemeyeceğiz.
Ne var ki sayılarını hiçbir zaman bilemeyeceği-
miz bu "hiçbir şey" bilmeyen çocuklar bir diplo-
ma sahibi olduklan için yaşları elverdiğinde sürü-
cü belgeleri alıp kamyon, otobüs kullanacaklar,
sözgelimi Kabataş-Beşiktaş arasında işleyen tek-
nelerde yolcu taşıyacaklar, biz de işte o zaman,
kamyonlan otomobillerimizi ezip geçtiği, otobüs-
leri bizi uçuruma sürüklediği o ölümcül anlarda,
belki de denizde boğulurken ama her durumda
son nefesimizi verirken farklanna vanp, "Bu da
onlardanmış..." diyeceğiz. Ama iş işten geçmiş
olacak.
Sayın Milli Eğitim Bakanı "hiçbir şey"öğretilme-
diği için "hiçbir şey" bilmeyen on binlerce çocu-
ğa diploma verilmiş olmasını, verilmesini hiç ya-
dırgamıyor. "Olabilir, benzerdurumlarAmerika'da,
Avrupa'da da görülüyor, oralarda da hiçbir şey bil-
meyen çocuklara diploma veriliyor..." diyerek ya-
nıtlıyor gazetecilerin sorulannı.
Sayın Bakan kendi açısından haklı olabilir hiç
kuşkusuz, çünkü o, bize dayatılan bu hızlandınl-
mış tuhaf hayatın kaptan köprüsünde bulunuyor.
Çünkü ancak "hiçbir şey" bilmeden, öğrenme-
den, öğretilmeden "diplomalı"olabilmeyiyadırga-
mayan, yadırgamayabilen, bunu başaran insanlar
çıkabiliyor o kaptan köprüsüne. öyle ya, böyle
gözü kara kaptanlar olmasa nasıl hızlandınlacak,
hızlanacaktı bu yavaş hayatımız? Böyle kaptanla-
nmız olmazsa trenlerimiz nasıl raydan çıkacaklar,
vagonlanmız nasıl devrilecekler, kamyonlar, oto-
büsler nasıl ezip geçecekler bizi? Nasıl kavuşaca-
ğız o beklenmedik hızlı ölümlerimize?
Sayın Milli Eğitim Bakanı belki de yalnızca iyi ni-
yetinden böyle yanıtlar veriyor, çok iyi niyetli bir in-
san olduğundan ve hızlandınlmış hayatımızın hı-
zının kesilmesini hiç istemediğinden en yadırga-
nacak durumlan bile yadırgamaz görünerek bizi
rahatlatmak istiyor. Yoksa niçin bu tür açıklama-
lar yapsın? Niçin "hiçbir şey" öğretilmediği için
"hiçbirşey" bilmeyen, amaellerine "bilmenin, öğ-
renmenin, öğretilmenin" resmi belgeleri olan dip-
lomalar tutuşturulmuş on binlerce, belki de yüz
binlerce çocuğun variığını "sınırlar ötesi evrensel
birgerçek" olarak değertendirsin, göstersin? Bu
yalnızca bizim değil, Amerikalıların da, Avrupalıla-
nn da gerçeğidir desin. Hem de bunu, gerçeğin
böyle olmadığını bile bile söylesin. Belki de ger-
çekten bilmiyordur Sayın Bakan, "gerçek"\ kendi
bildiği gibi sanıyordur. Olamaz mı? Her alanda,
her an, her katta, her türlü sürprize açık değil mi-
dir bu hızlandınlmış hayatımız?
"Hiçbirşey" öğrenmemek, bilmemek, ama hep
öğrenmiş, bilirmiş gibi davranmak "sürpriz" sayı-
lırsa tabii...
e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com
Faks:0212-723 84 97)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5
SOLDANSAĞA:
1/ Birbirine
sürtünen ci-
simlerin kar-
şılıklı etkile-
şimini incele-
yen bilim da-
h. 2/ En kü-
çük sosyolo- 6
jik birim...
Akla ve ger-
çeğe aykın.
3/ Asma kü-
tüğü... Mak-
sim Gorki'nin bir ro-
manı. 4/Tann saygı-
sı ve ahret korkusun-
dan ötürü günah iş- 3
lemekten titizlikle 4
kaçınma... Yabancı. 5
5/ Geceleyin, sevgi 6
duyulan biri için bir
müzik aracıyla veri- 8
len küçük konser. 6/ 9
Çıplak vücut resmi... Gözü kapalı inanılan düşün-
ce; dogma. 7/înce dandel... Gemide yelkenlerin
açılması. 8/ Balerinlerin geleneksel kostümü...
Yüksek ses, nara. 9/Eskiden çocuklar okula baş-
larken yapılan tören.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/Çin felsefesinde dogru yolu ya da cennetin yo-
lunu belirten temel kavram... Bir müzik sesini be-
lirtmeye yarayan işaret. 2/ Eskiden Roma kenti-
ne verilen ad... Iğneye geçirilen bir sap iplik. 3/
Ekleme, ulama... Gelecek. 4/Maharet... "Mem-
duh — " : Sinema yönetmenimiz. 5/Boğa güreşi
yapılan alan. 6/Birnota... Sermaye. 7/Bölmeli gö-
çebe çadın... Adapazan Ovası'na verilen bir baş-
ka ad. 8/Hafif mavimsi olan postu kürk yakası ve
manto yapımında kullanılan bir hayvan... Demir-
yolu. 9/Ulaştırma... Ağzımızdaki dişlerin birbö-
lümüne verilen ad.