17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
a TEMMUZ 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIZI Atatürk'ten sonra sessizce değiştirilen sözcük, 'dinin devlet, devletin de din işlerine kanşmaması' şekline getirildi Lakizmnı değîşen taıımn Laisizm "çarpık demokrasimiz" ve soğuk savaş Demirtas CEYHUN T anzimat aydınlan, laisizm kavramıyla da 1850'lerde, Fransız Devrimi'nin öteki kav- ramlanyla birlikte karşılaşmışlar ve ilginçtir hemen Arapça olumsuzluk ilgeci (edatı) "lâ" ekıyle güya" iâdini" diye Osmanlıca bir karşılık uydurmuşlardır "din dışı" anla- mında, ama ne var ki bütün tarihleri boyunca ısrarla "düısizfik'' anlamında kullanmışlardır, bilindiği gibi. Örneğin Mustafa Kemal de, "laiazm" sözcüğünü yüksek sesle hiç sdylememiştir sanki. Örneğin Büyük Söylev'de bile sözcük, "terimden dinsizlik anlamını çıkarmaya egilimti olanlara ve bundan yararlanmak isteyenlere firsat vermemek için knllanmadıklannı" belirtmek amacıyla sadece bir kez geçmektedir. LAİKLEŞTIRME CALIŞMALARI Nitekim, devletin bir an önce laikJeştırilmesi için Cumhuriyetin ilanının hemen ardından ardı ardına gerçekleştirilen 3 Mart 1924'teki Hilafetin kaldınl- ması, Evkaf ve Şer'iye BakanJığı 'nın kapatılması ve eğitimi devletin temel görevi halıne getiren Tev- hid-i Tedrisat (Eğitim Birliği değil, Eğitimin Tekli- ği) yasalannın çıkanlması; 1 Mayıs 1924'teki şer'iye mahkemelerine son verilmesi; 1 Temmuz 1926'daki şer'i ceza hukukunun yürürlükten kaldı- nlması ve 30 Kasun 1925'teki tekke, zaviye ve tür- belerin kapatılması sırasında da bir kez olsun telaf- fuz edilmemiştir bu sözcük. Gerçi, 1927 yılındaki kurultayda kabul edilen CHP'nin temel ilkeleri arasında Cumhuriyetçilik, Halkçılık ve Milliyetçilik'ten sonra "devlet ve millet işterinde din ve dünyayı birbirinden ayırmak" da de- nümektedir, ama "laisjzm" sözcüğü kesinlikle kulla- nılmamıştır. Hatta, 10 Nisan 1928'de "Türkiye Devle- ti'nin dinL, Islam dinidir" maddesi anayasadan çıkan- lırken de ağza alınmamıştır bu sözcük. Çünkü "laisiz- min dinsizlik demek olduğu" propagandasını şeriatçı çevreler yoğun biçimde sürdürmektedirler hâlâ. CHP'NİN ANA İLKESI... Sözcüğün açıkça kullarulması ise altı okun partinin simgesi yapıldığı 10 Mayıs 1931 'deki kurultayda ol- muştur ilk kez. Partı programma devletçilik ve dev- rimcilik ilkelen ile birlikte "Din telakkisi \icdani ol- duğundan, firka din fikirierini devtet ve dünya işlerin- den ve siyasetten ayn rutmayı mflletimizin muasır te- rakldsinde başbca muvafTaldyet amiü göriir" denile- rek "toiktik" ilkesi de eklenmış \e oklardan biri "La- iklik" olarak adlandınlmıştır. Aynı yıl devlet tarafindan yayımlanan "Türkiye Cumhuriyeti Tarihi" adlı kitapta da kavram, kendi deyimleriyle halkın daha kolay anlayabılmesi için "vulgarize" edilerek "Din ile dünya. din ile devlet işle- rinin aynlmasını anlatan bir tabirdir. Bunu dinsizlik anlamına ahnak çok yanbşür" şekJinde tanımlanmış- tır ilk kez. Hemen ardından 16 Ekim 1931 "de de Parti Genel Sekreteri Recep Peker, "Partimiz, inkılapçı ted- birler arasında din ve dünya işlerinin aynlmasına bü- yük değer verir. LaikHk asla dinsizlik ya da bunu iste- mek değüdir" diyerek bu tanımlamayı yineleyen bir açıklama yapmıştır. A N L A M KARMASASI YARATILDI 5 Şubat 1937'de de dönemin Içişleri Bakanı Şükrü Kaya, altı okun anayasa maddesi haline getirilmesi sı- rasında yaptığı bir konuşmada, "Biz, iaikiüde dinin memleket işleri üzerinde nüfuz sahibi olmasuu önle- mek istiyoruz. Dinler vicdanlarda ve mabetierde kal- maü, maddi hayatm ve dünyanın işlerine kanşmamah- dır" diyerek bu tanımı bir kez daha yinelemiştir. Görüldüğü gibi Mustafa Kemal e ait bir tanım ke- sinlikle söz konusu değildir ve dönemin bütün CHP'li yöneticiler laisizm kavramını, "dinin devlet işlerine kanşmamasr şeklinde açıklamaktadırlar ısrarla. Ama ilginçtir, bu tanım, Mustafa Kemal'den sonra ustaca değiştirilmiş ve "dinin devlet işlerine, devletin de din işlerine kanşmamasT şeklinde karşılıklı ikı önermeli hale getirilivermiştir sessizce. Nitekim. bu- gün bütün Türkçe sözlüklerde "laiklik" kavramının anlamı böyle veribnektedir. G E R C E K ANLAMI NEDİR? Hginçtir, aydınlanmızın da kesinlikle kuşkusu yok- tur bu tanımdan. Örneğin, Prof. Bülent Tanör bile 26 Kasım 1999 günlü Hürriyet gazetesindeki bir habere göre, "Demokrasi ve Laiklik" konulu bir toplanfida sunduğu bildirisinde, "Laikliğin birinci önermesi 'Din devlet işlerine kanşmaz' ise Türkiye bunu benim- semiştir. tkinci önermesi 'devlet din işlerine kanşmaz' ise bunu benimsememiştir. Türkiye'de Diyanet İşleri vardır." diyerek, laisizmi bu tanıma göre yorum- lamakta bir sakınca görmediğini açık açık belirtmek- tedir. Gerçekten bu Frenkçe sözcüğün anlamı nedir acaba? Tanzimat aydınlarının "lâdini" diye Osmanhcalaş- tırdıklan gibi, "din dışT anlamına mı gelmektedir laiklik? Yoksa, Cumhuriyetin kuruculannca açıklan- dığı şekilde "dinin devlet işlerine kanşmamasT mıdır? Veya bugün bütün aydınlanmızca tartışmasız benımsendiği gibi "dinin devlet işlerine, devletin de din işlerine kanşmaması" demek midır? Yarın: llımlı İslam' Şeriatçı çevreler hâlâ "laisizmin dinsizlik demek olduğu" propagandasını yoğun biçimde sürdürüyor. Sözcüğün açıkça kullanılması ilk kez, altı okun CHP'nin simgesi yapıldığı 10 Mayıs 1931'deki kurultayda oldu. Parti programma devletçilik ve devrimcilik ilkeleri ile birlikte "Din telakkisi vicdani olduğundan, fırka din fikirierini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin muasır terakkisinde başlıca muvaffakiyet amili görür" denilerek "laiklik" ilkesi de eklendi ve oklardan biri "laiklik" olarak adlandınldı. Bugün,Batılılar'laik' sözcüğünübileunuttu...aiklik kavranu, ülkemizde son yıllarda da kız öğ- rencilerin okullara saçlannı örterek girmelerinin giyim kuşam özgürlüğüyle ilgili bir demokratik hak olduğu yaftasıyla bu kez "türban" konusuy- la örtuştürülerek tartışılmaktadır. Ostelik bu tar- tışma yalruz bizimle de sınırlı kalmamış, göçmen Müslü- manlar aracılığıyla hızla Avrupa'ya da sıçratılmıştır. Alman- ya'da Feresha Ludin adında Afganlı bir Müslüman öğretme- nin sınıfa başını örterek girmesinin Baden Würtenberg Eya- let Mahkemesi'nce yasaklaması, ardından tsviçre'de de ders- lere türbanla girmesine okul yönetiminin izin vermemesi üzenne Oahlap adında bir Müslüman öğretmenin federal mahkemeye başvurması, tarnşmanm Avrupa'da da hızla yay- gmlaşmasına neden olmuştur. Müslüman öğrencilerin Fran- sa'da da derslere türbanla girmeye kalkışmalan üzerine Cumhurbaşkanı Chirac da anımsanacağı gibi, acele öğ- rencilerin okula dinsel kılıkla ginnesini yasaklayan biryasa taslağı hazırlanrken 17 Aralık 2003 günü Ely- see Sarayı'nda "taildik" üzerine uzun bir konuşma yapmıştır. Batılılann neredeyse yüzyıl var ki laisizm kavramı üzerinde düşünüp tartıştıklarını söyleyebilmek olanaksız. Gerek laiklik, gerek laik devtet düzeni kavramları demokrasi kavramıyla özdeşleşerek öylesine olağanlaşmış ki tıpkı oksijen gibi artık farkına bile vanlmamaktadır yaşanırken. Batılılar, "laik" sözcüğünü bile unutmuşlar sanki. YOZYILLARDIR TARTISILMIYOR Oysa, 23-26 Aralık 2003 tarihli Cumhuriyet gazetelerinde tam metni yayımlanankonuşma- sındaCumhurbaşkanı Chirac'ın da belirttiği gi- bi Fransızlar, "laikfik" konusunu en son "Ki- Kseierfle devletin aynhnasuıadair büvükcum- huriyetçyasa"nın kabul edildiği 1905 yılında- ki tartışmalardan bu yana yüzyıldır tartışma gündemine bile almamışlardır. Gerçi, Jean Jaures'in, Fransız Millet Mec- lis'inin 14ve24 Ağustos 1910tarihli ikıoturumun- daki uzun konuşması da kimılerince laiklik tartış- masının bir devamı sayılmaktadır. Ancak, bu tartış- ma Katolik Kihsesi'nin eğitimi yeniden dinselleştinne girişimleriyle sınırlı bir meclis görüşmesi şeklinde geçmiş ve Jaur'es de zaten laisizm kavramı üzerine değil, eğitimin dinselleştirilmesinin sakıncalan üzerine konuşmuştur. Kısacası, Batılılann neredeyse yüz yıl var ki laisizm kav- ramı üzerinde düşünüp tarüşüklanru, örneğin adında Hıris- riyan sözcüğü bulunan siyasi partüerden herhangi birinin bu- gün iktidan ele geçirerek yasamayı yeniden dinselleştirme- yi amaçladığını söyleyebilmek gerçekten olanaksızdır gör- düğümüz kadanyla. Çünkü, gerek laiklik, gerek laik devlet düzeni kavramlan demokrasi kavramıyla özdeşleşerek öyle- sine olağanlaşmış ki, öpJa oksijen gibi artık farkına büe va- nlmamaktadır yaşanırken. "Laük" sözcüğünü bile unutmuş- lar sanki. Nitekim Chirac da konuşmasında. "Laiktik, geieneklerhni- zinbir parçasıdu-.(~)Laiklik anayasamranortadireğinioluş- turur. (_) Laiklik, bffinç özgüriüğünü garantiler, inanma v« inanmama özgüriüğünü korur. (_) Laiklik, açtk ve cömerttir. („) Laikliğin zayıflamasma göz yumamayız" gıbisınden bir- takım sözler ettiğı halde, kavramı tanımlamaya kesinlikle kalkışmamaktadır. Hattatam karşıtı. "Bugün artıklaikligiye- niden tanımlamakya da snnrfauimdeğiştirmek sözkonusu de- ğfldir" diyerek kavramın anlamı üzerine konuşmayacağını, sanki bu nedenle özellıkle açıklamaktadır konuşmasının da- ha başında. Yani, laiklik kavramı üzerinde, üstelik toplumsal yapımızı ve Islamiyetinkoşullannı göz önünde tutarak sil baş- tan düşünüp tanımlamak da yine bize düşmektedir bugün Örneğin, türban konusunu, Batılı toplumlarda yasalarla yasaklayarak çözmek belki olanaklıdır. Ama aynı şeyleri, devlet laik de olsa bir Müslüman ülke için söyleyebilmek pek kolay olmasa gerektir doğrusu. Çünkü, Hıristiyanlıkta kut- sal kitaptan değil, kiliselerden kaynaklanan şeriaL Müslüman- lıkta tartışmasız Tann buyruğudur. YETERLİ İLCİ YOK Fakat ne yazık ki aydınlanmız, yüzyıllardır sürekli Batı- lılardan kerteriz alarak yönlerini belirledikleri için laisizm kavramıyla da yeterince ilgilenmemişlerdir. Örneğin, Atniâllhan'ın bile, 14-20 Kasım 2003 tarihli "Ger- çek Havaf adlı bir dergidefci konuşmasında, "Türkiye'de laiklik Î937'de anayasaya girmiştir. Bu, Gazi'nin marifeti de- ğildir.Gazi,ozaman ötümünebir senekalnuş,yorgun ve has- ta bir deviet başkamydL tsmet Paşa'yı görevmden atnuşn. La- iklik, tsmet Paşa tarafindan vaktiyle düşünühnüş bir şeydi veonu uygulamaya koyuyoıiardL tsmet Paşa da cumhurbaş- kanı olacağmdan emindi. Nitekim oldu. (Laisizme) Bu çer- çeveden bakmaklazım"* diyerek Türkiye'deki laiklik uygu- lamasının "tsmet Paşa'nm bir marifeti" olduğunu söyleme- sine bakılırsa, laisizm kavramı üzerinde şöyle birazcık dü- şündüğünden kuşkulanmamak gerçekten olanaksızdır. Nitekim, 7 Mayıs 2004 günlü Curnhuriyet'teki yazısında da ülkemizdeki laiklik uygulamasınm 1937'de başladığını yineleyip tsmet Paşa'yı "laikliğin önemini taşıdığından faz- la abartarak rejimi adeta onunla kaim ve onsuz yaşayamaz" hale getirmekle suçlayarak laiklik kavramı üzennde hıç dü- şünmediğını kendisi de açık açık söylemektedir aslmda. AYDINLARIN SORUNU... ömeğin, günümüzün gözde gazeteci ve köşe yazar- lanndan Vazgühı Aldoğan da birkaç ay önceki bir te- le\izvon konuşmasmda, "Laisizm aydmlann soru- nudur. HaJk bu konuyia pek de ilgilenmemektedir. Gereksizverebüyütulüyor'' gibisinden şeyler söy- leyerek laisizmi sanki bir entelektüel duruş, ay- dınlarla ilgili bir yaşam biçimi şeklinde tanım- lamıştı anımsadığım kadanyla. Örneğin, Ipek ve Oral Çahşlar'm da Cum- huriyet gazetesinde şubat ayında yayımlanan Mısır'la ilgili gezi yazılannda, "Mısır'ın me- deniyasasmm şeriata dayandığını.(„) deviet y*- pısında dinin ve tslami şeriatın önemli bir ağır- bğnun bulunduğunu. (._) davalarm şeriat mah- kemelerinde görüldüğünü, (_.) bir şeriat mah- kemesinin. Prof. Dr. Nasır Ebu Zeyd' i, yazılann- da tslam inançlannı incittigi için din dışı (dinsiz) ilan ettiğini ve kansına da kocasından avnlma ce- zası verdiğini. (...) tabipler odası, barolar birligL gaze- teciler sendikası vb. gibi örgütkrin yöneticilerinin de çoğunun Müslüman Kardeşler üyesi oWuğunu.( _.) tam 63 vıldır da tekparti yonetiminde diktatörlükle, olağanüstü hal statüsünde yönetildiğini" belirttikten sonra, ülkeyi, daha dizinin başlık yazısmda "Şeriafla Laiklik Arasmda" bir ül- ke olarak tanımlamalarma bakılu^a, laiklik kavramıru on- lann da tıpkı Yazgülü Aldoğan gibi aydınlarla ilgili bir ya- şam biçimi olarak algıladıklanndan galiba kuşku duyuhna- sa gerektir. Ömeğin Mısır'da "şeriat" ile "laikyasalann'' bir arada yürürlükte olduğunu söyleyebilmektedırler. Oysa, laik kavramı "yasa" ile değil, "yasama hakla" ile ilgilidir, do- layısıyla "hük yasalar" derken ne kastetmektedirler aca- ba? Suudi Arabistan, tran, Pakistan. Libya gibi Mısır'da da içki içmenin, içki satışının yasaklanmadığı, Nil kıyı- sında çok sayıda içkili lokanta bulunduğu. ezan saatlerin- de kolluk kuv^etlerinin sokakta zorla namaz kıldınhna- dığı, isteyen kadının başı açık gezebildiği filan mı anla- tılmaktadır, kim bilır? Gerçekten, laisizm, çoğu aydınımızca sanıldığı gibi, in- sanlann yaşamlanyla daha doğrusu salt aydinlarin yaşam biçimleriyle ilgili ideolojik bir kavTam mıdır? Laisizm ile tslam şeriatı arasında aslında bir karşıtlık yokrur, ama Tür- kiye'de uygulanan laisizmin, Jakobenlerin "saldırgan laisiz- mi" oluşu mu böyle yapay bir düşmanlığa yol açmışnr yani?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle