18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 TEMMUZ 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE... OKTAY EKİNCİ Selçuklu'nun tarihsel başkentine il numarası 42 diye tam 42 katlı gökdelen diktiler... Konya'dakent vemimarlık" Vakın yıllarda bu kente 2 kule dikildi. Ne var ki her ikisine de izin veren beledi- ye başkanlan son seçimier- de kaybettiler... Şimdi duy- duğumuza göre 3. kule için de imar hazırlığı varmış. Umanz, yeni başkan seçim sonuçlarııu da dikkate ala- rak karar verir.." Konya'daki Selçuk Üni- versitesi Mühendislik Mi- marlık Fakültesi Mimarlık Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Osman Nuri Dfilger- ler'in konuşması böyle son- lanmıştı... Ardından söz alan Büyük- şehir Belediye Başkanı Ta- hir Akyürek ise "Sayın Dülgerler'in söyledikkrini not aldım..." dedikten son- ra şunlan ekledi; "Selçuk- lu'nun başkentinde tarihi eserlerimize yakışır bir i- mar yaratmak hepimizin görevi... Bunu sağlamak için Mimarlar Odası'yla iş- birliğine hazırız..." Vali Ahmet Kayhan'ın konuş- ması da sanki bir kent bilimcisinin bildirisi gibiydi. Yerel yönetimle- rin imaryetkilerine dikkat çekerek özetle dedi ki, "Kent için karar verenler, yetkilerini kullanırken tarihin bir daha geri gelmeyece- ğini ve kültür mirasıyla birlikte yaşamanın gelecek kuşakların da hakkı olduğunu unutmama- bdırlar..." Türklye Kongrelerl... 2005 yıhnın temmuz ayında tüm ülkelerden yaklaşık 10 bin mimar Istanbul'a gelerek "Kentler ve Mimarlıgı" tartışacaklar. Uluslararası Mimarlar Birli- ği'nce (UIA) üçer yıl arayla deği- şik ülkelerde düzenlenen Dünya Mimarlık Kongreleri'nin 22'ncisi- ne ev sahıpligi yapacak olan Mi- marlar Odası, aynı konunun şimdi- den yurt düzeyinde irdelenmesi YARTNTV KEMtNDE GEÇMIŞt DE GÖREBİLMEK 2005 yılı Temmuz ayında fstanbul'da yapılacak Dünya Mimarlık Kongresi'ne hazırlanan mimarlar, Konya'daki 42 katlı gökdeleni eleştirdiler (üstte/solda). Tarihi SUIe köyündeki forumda yerel yönericilerle işbirliği kararı aldılar (üstte). Sille'nin geleneksel evlerini kurtarmak için de herkese çağrı yaptılar (sağda). (Fotoğrafiar: SDK arşivi) benzer "tekdüze" yapılı çev- releri yaratması kaçınılmaz olmaktadır. - Mimarlar, kendi meslek ta- rihleri ve sosyal-külrürel so- nımluluklan ile çelişmekte olan bu tasanm ve meslek or- tamının "mağdurları" konu- mundadırlar. Çünkü, sonuçta ortaya çıkan özensiz yapılı çev- re, toplum ve kamuoyu gözün- de "nıimarlann üriinü" ola- rak algılanmakta, bu anlayış meslegin ve etik değerlerinin yıpranmasına yol açmaktadır. - Bu nedenlerle kentlenmi- zin "uygarca" gelişebilmesi için, sadece meslek kuruluşla- nnın ve üniversitelerin degil, toplumun tüm kesimlennın ve ilgih tüm kurumlann, kentleri- mizi yeniden mimarlıkla bu- luşturacak bir imar ve yapılan- ma politikasım "hep birlikte" talep etmeleri gerekmektedir. Sllle Forumu amacıyla 7 bölgede "Türkiye Kongreleri" planladı. Her birinde o bölgenin kentleri- ne bakılarak belirlenen farklı te- malarla kentler ve mimarlığın ele alınacağı Türkiye Kongreleri'nin birincisi Konya Valiliği, Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya- Selçuklu Belediyesi, Selçuk Üni- versitesi Rektörlüğü ve Konya Ti- caret Odası'nın da destekleriyle 25-26 Haziran 2004 günlerinde Konya'da yapıldı. Selçuklu Kulesl (!) "Tarihin Başkentlerinde Anıt- sal Yapılar ve Yeni Mimari Çev- re" temasıyla düzenlenen Konya Kongresi'ne katılanlann ister iste- mez dikkatlerini çeken "örnek- ler" ise kentin silüetinde yüksel- meyebaşlayan "gökdelenler"di... Tarihin bu başkentine, ilk kule- yi yakın geçmişte "Kombassan" gnıbu dikmiş.... Geçen yerel yö- netim döneminde de "Selçuklu Kulesi" adıyla 42 katlı ikinci gök- delenin temeli atılmış... Ancak ay- nı Selçuklu'nun anıtsal yapılannı kent silüetinden silip atan birbina- ya bu adın verilmesi tepki topla- yınca, "Kule Site" olarâk yüksel- miş... 11 Haziran 2004 günü yine Kon- ya"daydık. Üst katlannda henüz "kaba inşaatı" tamamlanmış bu Jculenin zemin katındaki "alışveriş ve eğlence merkezi", TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın katıldıgı şatafatlı birtörenle açılmıştı. Bina- nın ne zaman tamamlanacağı yö- nündeki merakımız ise yanıtsız kalmıştı... Çünkü Kule Sıte'ye belediye or- tak... 42 katın üleşiminde sonra- dan sorunlar çıkmış olmalı ki, son yerel seçimlerden bu yana inşaat- ta duraksama var... Konya Blldlrgesi Mımarlann Konya Kongresi'nde, bu kentle birlikte Antalya ve Kay- seri için de kent ve mimarlık ilişki- sini irdeleyen bildiriler sunuldu. Es- ki ITÜ Rektörü Prof.Dr. Gâlsün Sağlamer, aynı temayı genel açı- nımlarla irdeîerken Mimarlar Oda- sı şubeleri kendi saptamalanm ör- neklerle sundular. Prof. Dr. Kerim Çınar, Prof. Dr. Haşim Karpuz, Prof. Dr. Güven Bilsel, Yard. Doç. Dr. tbrahim Ba- kır, mimar Hakime Yıldız ve diger konuk uzmanlar da aynı kentlerle ilgili özgün değerlendirmeler yap- tılar. Tartışma ve gözlemlerin ışığı altında hazırlanan "sonuç bildirge- sinde" ise özetle şu vurgulamalar y- er aldı: - Her biri dünyanın en eski insan yerleşimleri birikimlerini taşıyan kentlerimiz, tarihsel kimliklerinin yeterince gözetilmediği bir "yeni yapılaşma" baskısı ve kuşatması altındadır Buna neden olan imar ve planlama kararlanna göre biçimlen- mek zorunda kalan yeni mimari ta- sarımlann da aynı kentlere yabancı ve hemen tüm kentlerde birbirine Konya Kongresi'nin tarihi Sille yerleşmesindeki çay bahçesinde ya- pılan son oturumu "forum"du. Tüm katılımcılan bu eski Rum köyünde ağırlayan Selçuklu Belediye Başkanı Adem Esen ile Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, "Artık mi- marlarla birlikte olmak isriyoruz" dediler. Mimarlar Odası 'nın Türkiye Kongreleri danışma kurulunu oluş- turan Prof. Dr. Şengül Öymen Gür, Doç. Dr. Deniz tncedayı. Prof. Dr. \ ıldırım Yavuz, Prof. Dr. Ataman Demir ve Prof. Dr. Zekai Görgülü de yerel yönetimlerle mimar ve plan- cılann "taraf" degil "ortak" olma- lan gerektiğini vurgulayan değerlen- dirmeler yaptılar... Türkiye Kongreleri'nin ikincisi, 27-28 Ağustos 2004 tanhlerinde Trabzon'da yapılacak. Aynı zaman- da Samsun, Ordu ve Giresun'un da irdeleneceği oturumlar "Kıyı Kent- lerinde Yaşam ve Mimarlık" tema- sıyla gerçekleşecek... ARİF DAMAR Haziran 2004 'ün şiire yer veren edebiyat dergilerinden: Adam Sa- nat, Agora, Akatalpa, Berfin Bahar, Budala. Çağdaş Türk-Dili, Dıze, Edebiyat ve Eleştiri, EvTensel Kül- tür, Gösteri, Hayvan, Islık, kitap-lık, Mavı Dergi, Şiir Clkesi, Şiiri Ozlü- yorum, Üç Nokta, Varlık, Cnlem. Türk Dili Dergisi ve Yasakmey- ve'deki şiirleri okudum, inceledim. Yasakmeyve dergisindeki "Ba- rış" adlı şiiri Ayın Şiiri olarak de- ğerlendirdim. Engin Turgut'u ilk- gençlik yıllannda tanıdım. Özellik- le Cemal Süreya yaşarken Vagon Kahvehanesi'nde, Hatay Içki- evi'nde (Şimdi "Hatay Bostan- cı"da) hep bizimle birlikte olmak is- terdi. Saygılı, çekingen, dinlemesi- ni bilen bir delikanlı olduğu için te- dirgin olmazdık kendisinden. O za- manlar da şiir yazıyor, bilgi ve kül- türünü geliştirmeye çalışıyordu. Son yıllarda çok az şiir yayımlı- yor. Ressamlık yanı vardır. Yanılmı- yorsam resim sergisi bile açmıştı. Kendinden genç yeteneklilerle de il- gilenirdi. Şimdi değerli bir şair ve yazar olan Nilay Özer'in ye- tişmesinde büyük katkısı oldu. "Barış". bilındıği gibi Türki- ye ve dünya şairlerinin ortak ko- nusudur. Dünyanın yaşayan, yaşamayan bütün büyük şair- leri banş için korkunç güzel şiirler yazmışlardır. Türkiye şairleri de öyle. Engin Turgut'un şiirinde bi- Iebildigim kadar hiçbir şairden gözle görülen bir etkilenme yok, ben göremedim. Dünyamızın ce- henneme çevrildiği bu işgal ve bu- na direnış yıllannda, hele Filistin ve Irak halklarınm acımasızca kı- yıma uğratıldığı, derin acılar yaşa- dığı günümüzde Engin Turgut'un, "Barış"ı savunan uzun ve güzel şiir yazmasının ayn ve değerli bir anlamı var. Herkesin bildiği gibi günümüz Türk şiiri ne yazık ki böyle konulardan uzak duruyor. Bunda belki 12 Eylül darbesinin yarattığı baskı ve devlet terörü ile hâlâ o atmosferin ortadan silin- memesinın de etkisi var. Hâlâ ki- taplar toplanıyor, yasaklanıyor, bir anlamda faşizm devam ediyor. Ba- nşçılar eziliyor. Işte bütün bunlan göz önünde rutarak Engin Turgufun slogana ve vasatlıga düşmeyen, belli bir sa- natsal değer de banndıran şiirini Ayın Şiiri seçtim. Barış ORTRE /ENGÎN TURGUT Şair ve ressam Engin Turgut, eğitimini tamamlamasınm ardından çeşitli işlerde çalıştı. yazın dünyasına dergicilik ve düzeltmenlik yaparak adım attı. Şiir ve yazı çahşmalanyla birlikte resim yapmayı sürdüren Turgut, 'Kfis' adlı kıtabıyla 1994 Orhon Murat Anburnu Şiir Ödülü'nü aldı. Turgut'un şiir ve eleştiri yazılan, Varlık, Uç, E, No, Cumhuriyet Kitap dergilerinde yayımlandı. 'Kışkırtıcı Erguvan' (1987/Şiir), 'Bayan Elma' (1997), 'Aşk Canım Benim'(1998. Şiir/Öykü), 'AşkınKırkbirHali'(1999) sanatçının yayımlanmış kitaplan. belki bir sis bulutunun dağılışı belki güneşin acıkması yağmura bir çocuğun gözlerindeki gökyüzü ilkyazın tomurcuklarını bırakışı kalbimize bir dervişin ten kokusu kuytumuzda bir kuşun inleyişi bir bahar gibi şımarması ruhlanmızın ve ansızın bir çiçeğin gülümseyişi sahi nedir barış mavi bir rüya mı ah bir bilebilseydim?.. canı acır camdan bir annenin uzun bacaklı otların soiuğunu duyarız barış ruhumuzda biriken o tatlı esinti sanki bir seher yeli şu geçip giden turnalar bir manolya şarkı söyler kendi kendine kuğuların gözlerinden dökülür ışık sahi nedir barış sonsuz bir kamaşma mı ah bir bilebilseydim?.. belki bir çiy tanesi belki bir dostun sıcacık sesi iyiliğin kapısı kapanmasın suyun gövdesi bükülmesin anıların üzerine dökülüyor şarap elimizden düşüyor çin işi bir vazo ve bütün günahlarımız, suçlanmız her şeyin umutsuzluğa dönüştüğü zamanlar isyancı yanımız masum bakışlarımız yani mırıldanışı ellerimizin sahi nedir barış umutların bayram ettiği gün mü ah bir bilebilseydim?.. bir nehrin kıvrılışı, bir şehrin cesedi şuramızda şuramızda bir aşk görgüsü yüzümüze gözlerini bırakıp giden çocuklar şuramızda bir hiçlik duygusu ağzımızda yarım kalmış bir türkü şu bizim sesimizdeki utangaç bahar şu boynu bükük muhteşem hüznümüz ritsos amca sen yine eski sokaklardan geç senden ne güzel deniz olur bize yine şiir yap, içimizde korkunç bir düş sıkıntısı sahi nedir barış kocaman bir ışığın nefesi mi ah bir bilebilseydim?.. karanlığın ellerini çoğalttığı bir dünya burası zalim bir göz uykumuzdan uyandınyor bizi mutsuz kelimelerle konuşuyor spikerler fonda bombalar, mermiler yağryor gözlerimizi karanlıklar yedi kalbimizi savaşlar yedi ruhlarımız ölüler bahçesi hadi bize özgürlük kokan bir hayat çizin içinden güneş gibi sevgililer geçsin sahi nedir barış korkmadan bakmak mıdır geleceğe ah bir bilebilseydim... kimsenin hançeri birimizin kalbine değmesin koyu bir rüzgâr ısırıyor yüzümüzü kötü bir kader mi bu her yanımız mor ne yana baksak sanki bir korku filmi bu dünya kocaman bir yara olmuş yangınlar, cinayetler, savaşlar bir salgın gibi hertarafta karanlık bir oyun sanki dünya bir el bombası nerede o bir sevgilinin bir sevgiliye bakışındaki o eşsiz zarafet ve ansızın öpüşmenin o yoğun tadı?.. sahi nedir banş üşüyen düşlerimiz mi ah bir bilebilseydim?.. yüzümüzü yalryor bir papatya aşkla yıkanmalı bu güze dönmüş yüzümüz?.. ağaç üflemeli dünyanın bütün sokaklanna ellerimiz ısınmalı kardeşliğin kokusundan serçe parmağımız, gözlerimiz, boynumuz gülümsemeli ağzımızdan kuşlar, güneşler akmalı bir melek gibi gülümsemeli barış ve ölüm özür dilemeli dünyanın çocuklarından ey ile ah arasındaki yokluğun acısı dinmeli kuşatılmışlığın ağzına acı biber sürmeli krema çilek kaplı küçük bir baş dönmesiyiz insanız, insan... ışıklı bir denizimiz gümüşten kayıklarımız, sıcacık ekmeğimiz ve hayat kokan çocuklarımız var bizim... sahi nedir barış sonsuz bir kamaşma mı ah bir bilebilseydim?.. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL liyatro Eğitimi, Büncellik ve 'liyatposuz' Oyuncular (3) Daha önceki bazı yazılarımda belirtmiştirn: Her eğitim, evrensel ilkelerin yanı sıra, yöresel koşullara ve gereksinimlere göre de biçimle- nir, daha doğrusu, biçimlenmek zorundadır. öteden beri sahneye yaşamın alternatifleri- ni, insanın olanını ve olması gerekenini getir- miş ve ancak bunu yapabildiği ölçüde gerçek anlamda varlık kazanabilmiş bir sanat olan ti- yatroyu, çoğu kez oyunculukla eşanlamlı kılan bir eğitim, asla tiyatro eğitimi sayılamaz. Çün- kü oyunculuk, sonuçta sadece tiyatronun 'na- s//'ını karşılayan bir öğedır. Tiyatronun 'nedir't ise, bu nasıl'ın sınırlarının çok ötesindedir, bü- tün bir yöresel kültürdedir; o yöresel kültürü de potasında yoğuran evrensel kültürdedir. Başında 'tiyatro 'sözcüğünü taşıyan bir eği- tim, ancak insanı ve yaşamı tüm karmaşıklığı ve zenginliği içersinde kapsayabildiği ölçüde tiyatro eğitimi olabilır. Tiyatro, kimı yabancı dü- şünürlerin çok doğru olarak belırttikleri gibi, 'oyun' diye adlandırdığımız eylem içersinde insanoğlunu kendi kimliği ile diyalektik bir iliş- ki içersine sokan, sokması gereken bir sanat- tır. Brecht, tiyatronun en soylu işlevinin baş- tan beri 'insanlan eğlendırmek' olduğunu söy- lerken, tiyatroyu asla bir vakit öldürme aracıy- la özdeş kılmamıştır. Tam tersine, yazarın bur- juva tiyatrosunun yozlaşmış uygulamalanna karşı yönelrtiği en acımasız eleştiri, bu uygu- lamaların artık yalnızca vakit öldürmeya da in- sanlara zamanın nasıl geçtiğinı algılatmama amaçlarına hizmet ettıkleri olmuşrur. Brecht'in burada sözünü ettiği eğlence, bir söyleşimiz- de sevgili Beklan AJgan'ın çok doğru olarak dile getirdiği gibi, ınsanoğlunun zihinsel sü- reçlerinihareketegeçirmekle elde edeceğıhaz duygusudur. Bu anlamda insanoğlunun bilin- cine seslenmek söz konusu olduğu anda da tiyatronun, salt oyunculuk sınırlarını çok aşan bir birikimler dağarcığı ile seyircilerine yönel- mesi gerekmektedir. Bu gerekliliği de göz önünde bulundurmayan bir tiyatro eğitimi, teh- likeli bir aldatmacadan, öğrencilerini sonraki seyircilerine olumsuz anlamda oyun oynama- ya iten bir girişimden başka bir şey olamaz. Ünlü Isviçrelı Yunan antikçağı araştırmacısı Andre Bonnard, kısa süre önce Evrensel Ba- sım Yayın tarafından Yaşar Atan'ın nefis çe- virisiyle yayımlanan "İnsan ve Tragedya" adlı eserinde, "Antigone ve TrajikHaz" başlıklı bö- lümde, biraz yukarıdaki haz ile tragedya ara- sındaki ilişki konusunda şunları söylüyor: "... tragedya bütünüyle, baştan sona bir hazdır. Tragedya, insanlık acısının bilincine varmaktır ve bu bilince ulaşma bizi hazla, sevinçle coş- turur. Çünkü bilmediğimiz bir şeyi tanıyıp öğ- rendiğımizde bir sevinç duyanz; isterse bu ta- nımadığımız şey bizim öz acımız olsun... Onu tanımakla bu acıya bir yanıt verebileceğimiz için sevinç duyarız... Tanımak, bir anlamdayal- nızlıktan kurtulmaktır; bir başkasını tanımakla bütün bir dünyayı tanımaya, daha sonra da bu dünyayla içselleşip bütünleşmeye başlanz. Eğer bu tanıyıp bilme olayı içimizde durağan değil, süreklı devinim halindeyse ve birtakım değerler üretiyorsa, o zaman bu bilme olayıy- la biz hem kendi kendimizin, hem de dünyanın yeniden oluşumuna katkılarımızla ortak oluyo- ruz demektir." Kitabın çevirmeni Yaşar Atan, "Kitap ve Ya- zan Hakkında Birkaç Söz" başlıklı yazısında, mitolojinin tiyatro eğitimınde taşıdığı önemi vurgulayan şu saptamalara yer vermiş:"... 'saf- kan' birulus olamayacağı gibi, safkan bir mi- tologya da yoktur. 'Mitoslar' dediğimız bu ef- sanelerden oluşan mitologya ... uluslardan uluslara anlatılmış; göçerkonar kavimlerle ve ordularla birlikte ülkeden ülkeye, kıtadan kıta- ya dolaşmıştır. Sonra bu efsanelerdeki tannlar ve insan kahramanlar, birbirleriyle tanışıp har- manlanmışlardır. Aralannda evlenmişler, birta- kım değişimlere ve dönüşümlere uğrayıp oluş- turduklanyeni tannlarla birlikte, insanoğlunun hiç durmayan evrim sürecinde, onların ya- şadığı tragedyalann hem ortağı, hem nedeni olmuşlardır..." Mitolojiler, bu yapılarından ötürü, aynı za- manda başlı başına birer kültür tarihidir; bun- dan ötürü de bilinmeleri, tiyatro açısından bir gerekliliktir. Haftaya, yazımın son bölümünde, tiyatro eğitimimizde yapılması gerekenlerden söz ederken, bu alıntıya tekrar döneceğim. e-posta: ahmetcemal " superonline.com acem20 hotmail.com BUGÜN • İFSAK'ta 19.30 ve 20.15'te Gülten San'nın 'Eminönü' adlı saydam gösterisi. (0 212 292 42 01/ • AKBANK KÜLTÜR SA.NAT MERKEZİ'nde 18. OO'de laser disc"ten Berliöz'ün 'Fantasrik Senfoni' adlı yapıtının seslendirildigi konser. (0 212 252 35 00) ISTANBUL MÜZÎK FESTÎVALÎ • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZt BITYÜK SALON'da 20.45 te Piccolo Teatro Milano'dan Mozart'm 'Cosi Fan Tutte' adlı operası. (0 216 556 98 00) fSTANBUL CAZ FESTÎVALl • CEMİL TOPUZLÜ AÇIKHAVA SAHNESİ'nde 21.OO'de Paco De Lucia ve Orkestrası ile Burhan Öçal konsen. (0 212 334 07 00) • BABYLONda 23.00 te Polly Paulusumo konseri. (0 212 292 73 68) • VALİKONAĞI CADDESt nde 18.00'de VPW Hirth Rra«« RnnH tftin tiJ ni nnı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle