25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
£30 TEMMUZ 2004 CUMA CUMHURİYET SAYI JvLJJL/1 U J L I . kutturtacumhuriyet.com.tr Emmanuelle Beart, Jerzv Radzrmlowjez SUNGU ÇAPAN Yonetmen: ~Jacques Rivette / Senaryo: Pascal Bonitzer, Christine Laurent, J. Rivette / Kamera: William Lubtchansky / Oyuncular: Emmanuelle Beart, Jerzy Radzivvilovvicz, Anne Brochet, Bettina Kee, Nicole Garcia / Fransa 2003 (Belge Film) RivetteVari saplantılı aşkYeni DaJga'nm ortaya çıkışında, Paris Biamdir'le (1960) akımın 'ba- ba'lanndan biri olarak yer almasın- dan günümüze, tam 44 yıldır Fransız sinemasında bildiklerinden şaşmaya- rak köşesinde, kendi kozasını örege- len. 1928 doğumlu Jacques Rivet- te'ın, festivalde firsahnı denk getirip göremediğimiz Marie veJulien'i, bu emektar yönetmenin ezeli ve ebedi kadın-erkek ilişkisi üstüne, boJ diya- Joglu, daldan dala atlayan, yenı bir çe- şitlemesi. 1952'den 1960'lann ortalanna ka- dar Gazette du Cinema, Cahıers du Cinema gibi namlı dergilerde yazdık- tan sonra, uzun, zor filmJer çektiği, kendine özgü kişisel bir sinema yap- mayı yıllardır sürdüren, La Religieu- se (?6), L'AmourFou (68), Le Pont du Nord (81), L'Amour par Terre (84), La Bande des Quatre (88), La Belle Noıseuse (91), Bakire Jeanne(93), Va Savoir-Bil Bakalım (01) gibi fiJmle- rinı hemen anımsadığımız Rjvette, son filminde aşkın kimyasına yoğun- laşıyor. Kasvetll bir yalnız, görkemll bir kaybeden Köşeyi dönememiş, tekdüze yaşa- mını akıp gıden zamanı simgeleyen saatiere adamış, akreple yelkovanın metronomumsu büyüsüne kapılmış Julien (Jerzv Radziwilowicz), demo- de ama hâlâ yayla gıbi, dayalı döşeli evine doluşturup bir kasabınkilerden farksız, hoyrat elleriyle habıre onar- dığı. eski püskü, irili ufaklı, çeşit çe- şit saatiere tutkuyla baglı, her an ke- yif mınltıian çıkaran kedisiyle yaşa- yan, yaşlı, kasvetli bir 'yalnız', bey- lik deyışle görkemlı bir 'kaybeden'. Donen çarklann, tıklayan yaylann, saat başı çalan gonglann, boşalan zemberekJerin, minik zillerin ermişi o. Ucuz otel odalannda kalan Ma- rie'yse (Emmanue/le Beart), 20 yıl kadar önce, ikisı de başkalanyla be- raberken filizlenip derinlerde küllen- ırıiş ama bir türlü akhndan çıkarama- dığı, eski bırgençlik ilişkisi. Unutamadığı kadınla yıllar sonra yenidenkarşılaşınca 'Bu kaderin cil- vesidir ve bu kez fırsaf kesinlikle kaçırıjmamalıdjr' tepkisi veren Ju- lien'in gönlünü, evini, yatağınj açtı- ğı, gizemJi, kınlgan Mane'yle bera- ber yaşama gırişimini hikâye eden film gıderek tutkulu bir aşka odakla- nıyor, bütün iniş-çıkjşlanyla. Marie'nin akJı gidip gidip geliyor gibi. Julien'se onsuzyapamadığı, sap- lantılı bir aşkJa bağlanıyor Marie'ye. Görünürde Marie de Julien'i seçmiş- tir. Birlikte yiyip içip uyurlar, sürek- li doyasıya sevışirler, birbirlerine ede- biyat paralayan. agdah aşk, sevgi cümleJen ederek. Ne var ki Marie zaman zaman ya- bancılaşır. kopup kopup gıder bilin- çaltındald başka zamanlara. Sevdığı kadının karanlık geçmişi- ni araşrırmaya koyulan Julien, Ma- rie'nin trajik sırnru öğrenireski bir ar- kadaşından (Nicole Garcia). Bu sır, vaktiyle çevrelerinin bırbirlenne pek yakjştırdığı, aşkın tımsali olarak gör- düğu, oysa ashnda sürekJı hır gürlü, kavgalı, uyumsuz bir ilişkiyi sürdür- miiş Marie-Simon çiftınden Ma- ne'nin, bir yıl kadar önce yakışıklı Simon'un ipin ucunda ölmesinden sonra kafayı yemış olduğu gerçeği- dir... Tensel tutfcudan sonsuz a$ka Antika saat tamircisı erkek kahra- marunın, sahte, çalıntı, Çin malı an- tikalan getirten bir başka gizemJi ka- dın olan Bayan X'e (Anne Broc- het )yaptığı tuhaf şantajı da gizemJe örülmüş hikâyesine kaynaşrıran Ri- vette, usul usuJ akarak2.5 saate yayı- lan, tensel tutkuyla tükenmeyen bir sevginin araruşı arasında salınan, ağır ama meraJdısının bir ginnce içinden birdaha çıkamadığı bir aşk-âşıkport- resi çiziyor Marie veJulien'de. 76 ya- şındaki usta, iki kahramanırun ağzın- dan anlattıgı, 'Julien', 'Marie-Juli- en' ve 'Marie' başlıldı bölümler ha- linde kurduğu, seyirciyi aşk, kader sorunsalıyia kanşık, zaman içinde ve bilinçaltındaki gizemli bir geziye da- vetiye çıkanyor bu son, 'vasiyetim- si' filminde. Yalnızlığı paylaşma, aşka kapılma, beraberyaşama, tensel çekim ve son- suz aşka ilışkin görüşkrini kasvetli ama usta ışi aynntılarla bezeyerek an- latıyor. Marie veJulien, yaşı yetmiş, emektaryöneönende işinhâlâ bitme- miş olduğunu da ömekJiyor özellik- le çektiği rutkulu aşk sahneleriyle. Festivaiden arta kalmış bu yaşlı us- ta filmi, yer yer sıkıntıh, yavaş anla- tımı, tumturaklı diyaloglan ve ağda- h atmosferiyle, içınegiremeyen seyir- ciye boguntu verebilir. Ama meraklı- sı için tabii ki, Yeni Dalga'nın ağır toplanndan Rivette, Rivette dir her zaman. Trengelir hoşgelin.. Issız bir taşra kasabasındaki metrukyalnızlar istasyonundayolları kesişenlerin öyküsünü anlatan 'Hayatın içinden \ sımsıcak, yalın bir film. Yönetmen,Senaryo: Thomas McCarthy / Kamera: Oliver Bokelberg / Müzik: Stephen Trask / Oyuncular: Peter Dinklage, Patricia Clarkson, Bobby Cannavale, Michelle Williams, Raven Goodwin, Josh Pais, Paul Benjamin/ABD, 2003 (Pra Films) Hayatı boyunca 1.35 cm.'lik boyu nedeniyle hep ka- labalıidann zalim ilgısini çekmış. insanlann duygusuz yaJdaşımlanna, "Pamuk Prenses'in nerede?" gibi- sinden tatsız şakalanna maruz kalmış, her an cüceliği yüzüne vurulmuş Fin (Peter Dinklage), muhabbet bes- lediği trenlerden, bu tüm bunlara katlanma ve dayan- tna giicünü ahr. Dış dünyarun tacizlerinden kaçıp sığındığı ve oyun- cak trenleri tamir ederek huzur bulduğu özel bir dük- kânda çahşırken biricik dostu olan yaşlı, zenci patro- nunun (Paul Benjamin) ansızın ölüvermesiyle hiç bek- lemediği bir mirasa konan Fin'in hayatı tümden deği- şiyor giderek. Komedl dram Karışınn Miras, New Jersey"nin ıssız, ufak bir kasabasındaki metruk bir ıstasyonda bulunan salaş bir baraka. Şehir cehenneminden kaçıp sakin New Foundland kasabası- nı mesken tutarak doğaya açılan. cep telefonsuz Fin'in yeni yaşamı, yeni arkadaşhldardoğuruyor. Fin 'in ray- lar üstündeki yüriiyüşlerine katılan, hasta babasına ba- kan hayırlı oğul, Küba göçmeni, sosisçi-hot dog'cu, ge- veze komşusu Joe (Bobby Cannavale), varlıldı koca- sından aynlmış, içine oturmuş evlat acısıyla sürekli yalpalayan, sakar, ressam Olivia (Patricia Clarkson). kaba saba sevgilisinden hamile kabnış, güzel kiirüpha- neci kız (Michelle \Villiams) ve raylarda, terk edilmiş boş vagonlarda oynarken onu çocuk zanneden, tombik zencı kız çocuguyla (Raven Goodwin) Fin arasında sı- kı dostlukJargelişecektir... Hızlandınlmış tren faciasının patlak verdiği günler- de seyrettiğimiz, oyuncu Thomas McCarthy'nin se- naryosunu da yazıp yönettiği ve nasılsa bu kez Türk- çe adırun (Hayatın İçinden) da konusuna cuk orurdu- ğu The Station Agent, Amerikan bağımsız sineması- nın tüm özelliklenyle donatılmış, ripik ve başanlı bir 'ilk nim'. Espri-mizah öğesiyle hayatın içindeki dramatik anla- nn dengeli bir bileşkesıni kurarak cml cıvıl bir kome- di-dram harmanı tutturan taze yönetmen McCarthy, ba- şanyla çekilmiş ve oynanmış, herkese salık verilecek türden, yoğun tren muhabberi yayan, sımsıcak, düşün- düriicüve etkileyici birfihn imzalamış. ÖzellikJe3 baş- rol oyuncusununperformanslanna dikkat. Beylik deyiş- le, kendini i>i hisserriren filmlerden Hayatın İçinden. İZLEYİCİ GÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Baskı altmdaki iıısaıı psikolojisi 6 Kâbus Gecesi 9 Fraıcis F. Coppola'mn yapımcılığıru üstlen- ğı fim, ürküfücü bir yaratık filmi olarak kur- ılannış. Victor Salva yönetiminde bir devam Imi cfan 'Kâbus Gecesi', gerilım dozu yerin- olmkla birlikte 'baskı altındaki insan psi- ılojii'ne de yer veriyor. fCoriu filmlerimn ana öğesi, 'baskı altında- însaı psikolojisi'dir. Bireysel korkulardan klı darak, baskı altında kalan bir grup insan SÜT: sonra kendisini kurtarmak isterken ka- teriin özellikJerini de ele venr. ilma üç önemli özelliğjnden birisi, bilinen ün brku öğelerinin kullanıldığı ürkütücüya- k. 2 yılda bir 23 gün boyunca etle beslen- ii greken bu yaratık, kanatlı bir canavardır. ınlaakorku salan bütün imgelerin, kargalar, ısa.<aranlık, sessizce gelip avına çullanan i disman gibi sembollerin bir araya getiril- kajatlı canavar. lmı ikinci özelliği, bu canavann belirli bir biçimi, belirli bir dokusu, organik bir yapısı ol- nanlar böyle bir olayın baskısı altında su yüzü- ması. Üçüncü özellik de, insan faktö- .^..^^^ ne çıkar. Faİcat çiftçi Taggart, canavan rünün bu canavarla mücadele et- ^ ^**^^* unutmamıştır. Korkusunu aşarak me azmi, mücadeleedebilece- / ' >v onu öldürmeye yönelik bir silah ğigücübulmasıvemücade-/ • FranCİS F o r d \ geliştirir ve kullanmak için ca- le etmesi. Önce bir mısır tarla- sında çiftçi Taggart'ın küçük oğlunu kaçıran yaratık, sonra da ıssız bir otobandakentlenne dönen bir grup gencin Coppola'nm yapımcılığını üstlendiği 'Kâbus Gecesi', ürkütücü bir yaratık filmi olarak kurgulanmış. Victor Salva'nın navan arar. Otobüste yaşa- nanlan öğrendiği zaman da oraya koşar ve öteki oğlu- nun yardımıyla canavarla mücadeleye girişir. Korku fihnleri. şu anda vizyonda olan birçok örneğiyle sine- otobüsüne saldınr. \ yönettiği filmde İnsan / manjnda,izleyenlerindeil- Otobüste, basketbol \ f a k t ö r ü n ü n b i r canavarla / gi sini çekmeyi sürdürüyor. turnuvasında şampıyon \ rnümrif*lı* <*tmf> a-7rni / 'Alien'filmi de bilinme- olmuş oğrencılerle koçlan \ . / yendenduyulan korkuuzenne vardır. Beyaz ve siyah öğren- \ . t e m e l aliniyor. y kurulmuş bir fılmdi. Ama gün- cilerarasında yaşanan çelişkiler, ^ s ^ ^ .S lük hayatta hiç de korkmadığımız grup olmuş öğrencilerle yalnız kal- •— canlılann değişik da\Tanışlanyla kar- mış olanlar, kızlarla erkekler arasında yaşa- şılaşıp da ürkmek, başka bir korku psikolo- jisi yaratmaktadır. Böyle 'yaratık' ya da 'Ali- en' türünde kurgulanmış korku öğeleri daha farklı bir ürkü yaratıyor. Ancak, 'Kuşlar' fil- minde olduğu gibi, günlük yaşamımızda zarar- sız hatta sevimli olan canlılanrı korku verir du- ruma gehnesi daha dehşet uyandıncıdır. Sevimli kuşlann ya da kendi halinde yaşayan kedilerin, sahibine sadıkköpekJerin biranda sal- dırgan canavarlara dönüşmesi gerçek bir dehşet psikolojisi yaratmaktadır. Daha da önemlisi, insanlann kendi yarattık- lan korkulann uyandırdığı dehşet daha da bula- şıcı olabilir, çünkü bunlan başka insanlarda ya- şayabilir. Ama insan korkulannı başanyla işle- yebilen filmler, düşünülmesi de, başanlması da zor işlerden. Şu anda gösterimde olan 'Rest'/Cevapsız Arama' gibi filmJer de korku temasmı işliyor. Görüp kendini sınamak için bir firsat da ola- bilir. J KEDf GÖZÜ VECDt SAYAR Hade! Adalar'da festival bu gece sona eriyor. Yunanis- tan'dan, Kıbns'tan ve Ermenistan'dan gelen sa- natçıların yanı sıra, Türkiye'nin önde gelen yazar- ları, şairleri, ressamları, müzisyenleri, tiyatro ve si- nema sanatçıları festival etkinliklerinde yerald/lar. Dokuz gün süresince iki yüzü aşkın sanatçı ağır- ladık 'Prens Adalan'nda. Söyleşilerin ana teması, banştı elbette. Komşu halklann dostluğunu, kar- deşliğinı vurguluyordu herkes. Ama, 'dostluk'söz- ciiğünü kullanmaya bile gerek duymayacağımız günlerin özlemini çekiyordu tüm katılımcılar. 'Dün- den Bugüne Adalar' başlıklı söyleşide konuşan Mario Levi, "Dostluktan söz etmek, düşman/ığın vartığını kabul etmek değil mi, keşke bu sözcüğü kullanmaya hiç ihtiyaç duymasak" d/yordu. Uluslararası Adalar Festivali'ni, Kültürlerarası lletişim Derneği ve PPR, Adalar Belediyesi ve Ada- lar'daki sivil toplum örgütlerinin işbirliğiyle düzen- liyor. Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden. tüm yerel yönetimlere örnek olacak bir davranış- la, popülist bir çizginin uzağında, nitelikli bir festi- vale ev sahipliği yapman/n onurunu taşıyor. Ada halkı da, daha ilk gününden festivale sahıp çıka- rak, bu etkinliğin geleceğini güvence altına alıyor. Paneller, söyleşıler, Turing Kültür Evi'ndeki dinle- tiler tıklım tıklım (ne yalan söyleyeyim, beklentimin de ötesinde). Adalılar nitelikli etkinliklerin özlemi- ni çekiyormuş meğerse. Umanm, ada halkının gösterdiği bu ilgi tüccar beyleri de etkiler de önü- müzdeki yıllarda festival konuklarını şehirde ağır- lamak zorunda kalmayız (bu vesile ile adalı olma- dıklan halde festivale destek veren kuruluşlara, Armada Otel'e, Eresin Otelleri'ne, Commodore Tunzrn'e, Olympic Hava Yollan'na, Graphis Mat- baa'ya tüm adalılar adına teşekkür ederim. Ayrı- ca, gelecek yıl konuk/ara evlerımizi açalım öneri- sinı getiren tüm adalı dostlara...) 'Uluslararası Adalar Festivali'nin teması 'Çok Kültürfü Yaşam' olarak belirlenmişti. Sünnisi, Ale- visi, Musevisi, Hıristiyanı ile dünya dinlerinin yan yana yaşadığı bu güzel adalar, dünya kültürierinin en görkemli kültürel miraslanndan birini barındırı- yor. Türkler, Yarıudiler, Ermeniler ve Rumlann oluş- turduğu bu güzel mozaığin değerini çok iyi biliyor adalılar. Belki de, festivali böylesine ıçten bağırla- rına basmalannın en önemli nedeni bu. Festival bugün, Türk ve Yunan Yazarları Buluşması'nın ar- dından, dünya müziğinin en saygın isimlerinden, yaşamının büyük bölümünü Girit'te geçiren ve Gi- rit müziğini dünyaya taşıyan Irlandalı şarkıcı Ross Da/y'nin konseriyle sona eriyor. Açılış gecesinde de Rodos'tan bir müzik grubu vardı, Ermeni asıllı sanatçılar Ari Edirne - Şirak Şahrikyan, Yarıudi müziğinin en güzel temsilcilerinden Hadass Pal- Yarden ve Vedat Sakman'ın yanı sıra... Adalar Festivali, adada yaşayan farklı kültürier- le birlikte, dünyanın dört bir yanındaki adalılann kültürlerine de açacak kapılarını. Kısacası, Türki- ye'nin aydınlık yüzünü dünyaya yansıtacak. Çok kültürlülükten söz ederken 'Hoşgörû' söz- cüğünü özellikle kullanmak istemiyorum. Bu kav- ram, festival panellerinde çeşıtli konuşmacılarca irdelendi. Hepsinin görüşü aynıydı: Bir kültürün di- ğerlerini 'hoş görmesi'ni değil, eşitlik içinde bir arada var olmalarını savunmamız gerekir elbette. Bu kolayca ulaşılabilecek bir hedef değil. Heybe- li'de bir grup ülkücünün '3 Kadın' konserinde çı- karttığı olay, yasalann değişmesinin yeterli olma- dığını, zihniyetlerin değişmesinin gerektiğini vur- guluyordu (13 dilde sevda türkülerinin söylendiği bu konseri sabote edenlere bazı polislerin göster- diği 'hoşgörû', adalıları çok üzdü biliyorum. Oysa, adalarda pek çok Kürt kardeşimiz de yaşıyor. Ne- den onların dilinde de birkaç türkü söylenmesin... Bu konuda Adalar Kaymakamı'nın gösterdiği du- yarlığı anmak isterim). Festival programındaki 'Ya- şayan Lozan' panelinde Özden Toker'in dediği gi- bi, '36derecelik bakışaçılanmızı 360 dereceye dö- nüştürmemiz' gerekiyor. Çünkü, dünya 360 dere- celik bir ufka sahip. Ufkumuzu genişletmek, barış kültürünü kalıcı kılmakta, 'öteki'nin şark/larını söylemenin, 'öte- ki'riın şiirlerini kendi dilimizeçevirmenin önemi bü- yük ('Kıbnslı ŞairierÇeviriAtölyesi'mn gerçekleş- mesindeki katkılarından ötürü Sevgıli Neşe Ya- şın'a, KIBES'in başkanı Prof. Kıvanç Diren'e ve Isveç Başkonsolosluğu'na teşekkür etmek isterim) ama yetmez, sorunların üstüne gitmek, gerçeği tek boyutlu olarak değil, tüm karmaşıklığı içinde kavramak gerekir. İki Kıbnslı yönetmen Panicos Chrysanthou ve Derviş Zaim'in 'Paralel Yolculuk- lar" adlı belgeseli, festivalin hedefine cuk oturan bir yapıtti. Acılan aşmak için onlarla yüzleşmemız ge- rekiyor öncelikle. İki yönetmeni alkışlarla karşıla- yan adalılar bu festivalin amaçlarını çok iyi anla- mıştı. Onlarla ve tüm ülkelerin sanatçılarıyla daha yapacak çok işimiz var. Türkçede ve Yunancada ortak olan bir sözcükle vurgulayalım çağrımızı: 'Hadei vecdisayana yahoo.com SipfN) eumede yaşammı yitirdi • JOHANNESBliRG (AFP) - Güney Afrikalı caz sanatçısı Sipho Gumede (52) 26 Temmuz Pazartesi günü JJurban'da yaşamını yitirdi. Caz müziğinin geleneksel ritimleriyle Afrika müziğini birleştiren Gumede söz yazarlığı ve aranjörlük yapıyordu. Aynı zamanda gitarist de olan sanatçının neden öldüğü belirlenemedi. Solo kariyerinden önce 'Roots', 'Spirits Rejoice' ve 'Sakhile' caz topluluklannda çalan sanatçı, Güney Afrika müzik endüstrisi tarafindan yaşam boyu başan ödülüne değer görülmüştü. En gerçekçi Kral Arthur M Kültür Servisi - Bugüne dek defalarca uyarlanan 'Kral Arthur'un (King Arthur) yeni çevrimi ekimde gösterime girecek. 'Kral Arthur'un yeni uyarlaması tarihi ve gizemJi Arthur efsanesine gerçekçi bir bakış açısı getiriyor. Yuvarlak Masa Şövalyeleri ve Büyücü Merlin'Je birlikte anılan Kral Arthur, Antonia Fuqua"nın yönetmenliğini üstlendiği bu fihnde, bir tür şaman olarak aktanhyor. Film, tamamen efsanenin kökenindeki kahrâmana, yani Arthur'a ve onun savaşımlanna yoğunlaşıyor. The Independent'in haberine göre görkemli sahneler içeren film efsaneye. 'Avalon'un Sisleri'nden de daha bilimsel bakmayı başarmış. Filmde Kral Arthur'u Clive 0wen canlandınvnr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle