22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 HAZİRAN 2004 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DUNYA ÇEVRE GUNU ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK ÎSTAN3ÜL EFESDÎSÎ ABDÜLCANSAZ1 EA.RÎKDİAD2 MACZRALA3I Kirlenmiş, ellerimizle kirletilmiş bir dünya, mutluluğun dünyası, düşlerimizin dünyası olamaz Doğaherkesiçinvar# 19. yüzyılın ikinci yansmdan bu yana denizlerin 20 cm. yükseldiği, yakın bir gelecekte Hollanda gibi pek çok ülkenin sular altında kalacağı tehlikeli varsayımJannın gölgesinde serinkanlı düşünmeye ve "alarm" düğmesine basarak dünyanın gidiş yönünü değiştirmeye yönelmeliyiz. Prof. Dr. MUZAFFER ERVILMAZ Çankaya Belediye Başkanı D oğa, hayatımızın, bütün hayatların ve varlıklann kaynağıdır. Her tür- den canlı ve cansızın içinde bulun- duğu ortamı etkileyen, kuran, ya- pan, bozan, biçimlendirense sade- ce insandır. Çevresel etkilerin, sorunlann insanlığı geri dönülemez noktalara sürüklemesinden çekini- yorsak eğer, çe\Te sorunlannı doğru bir tanı ve doğru önlemlerle birlikte sorgula- malıyız. Sorunlan almadan-algıla- madan, bunu bütün insanlığın, ül- kelerin sorunu gibi görmeden çö- züm gelmez. gelemez. Ekoiojik göstergeler bugün su- yun, toprağın, havBnın kirletildiği bir karamsar tabloyu işaretlemektedir. Bu karamsarhğa karşın çağrıyı, iyimserliğe, insanın değiştirici gü- cüne duyulan inanca yapmalıyız. Biyolojik çeşitliliğin azalmagös- terdiği, eko sistemlerin bozulduğu, nüfus artışının dizginlenemediği, büyük ölçekli sanayileşmenin ve onun beslediği kirleticilerin yay- gınlık gösterdiği, çarpık kentleş- menin ve ondan kaynaklı sayısız sorunun kentsel yaşamı yaşanmaz hale soktuğu bir gerçeklik içinde bulunuyoruz. Kentler bugün insan sağlığını tehdit eder hale gelen pek çok unsur tarafindan kuşatılmış du- rumdadır. Güriiltü kirliliğinden araç kirliliğine, görsel kirlilikten atık kir- liliğine kadar bir dizi kirlilik zinci- rini bu bağlamda sayabilüiz. Kent yaşamının insanı doğal or- tamdan koparan, ona gerilim, hare- ketsizlık, lashnlmışhk ve kuşanlmış- lık yükleyen boyutunu aşmak için insani ortamlan çoğaltmalıyız. Çev- renin çevremizin bize verdikleri ka- dar biz de çevreye/çevremize gerekenleri bir özen çemberi içerisinde kalarak vermeliyiz. *A L A R M ' DÜĞMESİNE BASILMALI tnsanlan işsizlikle, eğitimsizlikle boğuşan bir ülkede kentte çevreye, doğaya dair söylenenler de, yapılmak istenenler de kadük kalmaya yar- gılı olmamalıdır. Korkulannı, belirsiz korkula- nnı birgirdabın içinde kaygılara dönüştüren in- sanın çe\Teyle, diğer canlılarla, kentle ve ül- keyle bütünlüklü bir iletişim kurması zor, çok zordur. Bugün dünyadaki kirlüiğin yüzde 50'si son 30- 35 yılın eseridir. Bu ivmenin devamı felaketle- rin boyutlannın büyümesi ve zaman arahğının ızalması anlamınagelecektir. 19. yüzyılın ikin- :i yansından bu yana denizlerin 20 cm. yüksel- üği, yakın bir gelecekte Hollanda gibi pek çok ilkenin sular altında kalacağı tehlikeli varsayım- annın gölgesinde serinkanlı düşünmeye ve 'alarm'' düğmesine basarak dünyanın gidiş yö- ıünü değiştirmeye yönelmeliyiz. Kentlerin, metropollerin, megapollerin -bazı- annın deyimiyle megaköylerin- insanı ezen de- asahgıyla mücadele, aslmda kendimizle yeni- len banşmaya, tanışmaya da bir davettir. Bölgesel denksizliklerin, dengesizliklerin ve ıdaletsızliklerin giderildiği yeni bir toplumsal :uruluş dalgasının kentlerimizin bugünkü tık- lefes hali için ilk elden gerekli olduğu kaçınıl- tıaz bir gerekliliktir. Kentlerimiz insani özümüzü, doğallığımızı Çevre, Saynur Gelendostu arıyor ÖZCANÖZGÜR MUĞLA - Turizmin önemli merkezlerin- den Muğla, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'ne, yine sorunlarla ve Saynur Gelendost'suz gi- riyor. Ormanlann termik santrallann kükürt ve asitleriyle kuruduğu, plajlann özelleştiril- diği bir süreçte gözler, "doğa savaşçıs" Ge- lendost'u anyor. Bir avuç çevreci ile oluşturduğu "Gökova Sürekti Eylem Kuruhı"nun eylemleri ile adı- nı duyuran ve özellikle termik santrallara kar- şı verdiği mücadeleyle hükümetlerin de "kor- kuluriiyasTolan Gelendost'un iki yıl önce- ki ölümünün ardından Muğla, tek bir çevre eylemine bile sahne ohnadı. Muğla'nın do- ğal ve tarihi çevresi, öksüz ve sahipsiz kaldı. Gökova Sürekli Eylem Kurulu'nun öncü- lüğünde yıllarca gerçekleştirilen "SantraDar kapatdsm" mücadelesi sonucunda Gökova (Kemerköy), Yeniköy ve Yatağan termik sant- rallanna desülfırizasyon (baca gazı antma) te- sisleri kurulmasına karar verildi. Yeniköy'de montaj çalışmalan halen sürüyor. Yatağan'da kurulan tesis, beklenen düzeyde çalışmıyor ve ormanlar asit yağmurlan ile kurumaya de- vam ediyor. Akdeniz foklan için de çaba harcayan Ge- lendost, Bodrum kıyılanndaki yaşam alanla- nndan biri olan Çavuş Adası mağaralanna, bir teknenin batması sonucu dolan petrol atıkla- nnın SAD (Sualtı Araştırma Derneği) ve AFAD (Akdeniz Foklan Araştırma Derneği) dalgıçlanyla toplanıp, Turgutreis çöplüğüne taşınmasını sağlamıştı. Atıklar oradan alınıp yok edilecekti ama Gelendost'un ölümünün ardından bu da unutuldu. 2004 yılı turizm sezonuna Ölüdeniz, Gö- kova, Bodrum-Gümbet yine kanalizasyon- suz girdi. Datça'nın antması kuruhnadığı için yıllar önce tamamlanan kanalizasyonu halen çalıştınlamıyor. Kısacası Muğla'da çevre sorunlan arnyor. Üstelik Saynur Gelendost da yok... Ödimlerdeğişti, değişmeye devam ediyor. Bu- zullar eridi, erimeye devam ediyor. Kent yaşa- mı kaynaklı sağlık sorunlan çoğaldı, çoğalma- ya devam ediyor. Soluduğumuz hava karbon gazlan, kah parçacıklar, kükürt dioksit, karbon- monoksit benzeri maddelerle kirlendi, kirlenme- ye de devam ediyor. Ozon tabakası delindi, de- linmeye devam ediyor. Ormanlar azaldı erozyon çoğaldı, ormanlar azalmaya, erozyon çoğalma- ya devam ediyor. Asit yağmurlan canlı ve can- sız -evet cansız- varlıklara zarar verdi, verme- ye de\ r am ediyor. Oysa tek bir dünya var; bu dün- ya canlı, cansız bütün varlıklann dünyasıdır. Bu dünya iç zenginliğini kaybetti, kaybetmeye de devam ediyor. ' İNSAN TÜKENMEZ' Kirlenmiş, ellerimizle kirletilmiş bir dünya, mutluluğun dünyası, hayallerimizin dünyası ola- maz. Kentsel çoğulluğu, kirlüiğin azlığıyla, da- hası yokluğuyla banştırdığımız bir ortam seçe- neklerimizin, insan olarak yasamlanmızın çok- laştığı bir durumu da bıze fisıldamış olacaktır. Fethi Naci bir kitabına "tnsan Tükenmez" adını vermişti. Evet, "insan tükenmez'" Bu ınanç dolu tanımlamayı "Doğa tükenir, ama insan rükenmez" diye daha dikkat çekici bir formülle taçlandı- rabiüriz. Çünkü insanın tükenmez- liği umudun, doğanın tükenilirliği ise umutsuzluğun paylaşımıdır. Descartes'ın düalizmi, insanı be- den-ruh, doğa-insan ikiliklenyle böldüğünden beri, "gefişme" ken- disinı bıryanıyla tükenme olarak da gösteriyor. Canlı çeşitleri yok olu- yor, yaşanabilir ortamlar azalıyor; çölleşme, kentsel totaliterizm ya- şamlanmızı adım adım boğuyor. Bu döngüden çıkmak ise, farklıya yönehnekten geçiyor. Farklı olan- sa, kendi doğasından kopartılmış olsa dahi insanın doğanın parçası ol- duğunu, diğer canlılann da bu dün- yada insanlar kadar yaşam hakkı- na sahip olduğu bilincinde yatıyor. Her ağaç bir can, her tavşan bir can ve her insan bir can taşıyor, her can- sız varlık kendi değerini içinde ya- şatıyor diyor, diyebiliyorsak eğer umutsuzluğa gerek yoktur. Çünkü uğraşımızın hedefi her canh ve can- sızı kendi doğal ortamı içinde layık olduğu bır biçimde tutma gayreti, bizi var olan sorunlann üstesinden gehnede de motive edecektir. Karikatürcüler Derneği üyelerinin "Dünya Çevre Günü" nedeniyle düzentedikkri karikatür sergisi Konur Sokak'ta açıldı. TMMOB Çevre Mûhendisleri Odası Ankara Şubesi, Mimar ve Mühendisler Odası Ankara Şubesi, Karikatürcüler Derneği ve Çankaya Belediyesi'nin katkdanyla düzenknen sergide, dernek üyelerinin çabşmaJanndan ohışan 50 eser sergikndi "İkhmler çoktan değişti. Arük değişim sırası bizde" sloganıyla Niülkhelikr Birüği'nin karşısuıda açîlan sergj, bugün de gezikbilecek. (Fotoğraf: SERDAR ÖZSOY) 'HERKES içiN YAŞAM' bulmamıza elverişli araçlarla ne kadar çok do- natıln^a o oranda insanileşecek, güçlenecek, ni- celik kazanacaktır. Toplum zaten ancak yeni tür bir toplumsallaşmayla; karşılıklı dayanışma, paylaşma, buluşma, yaratma, sevinme ile ken- di kmıliğini kentin kimliği ile eşgüdüme soka- bilir. Bunun için ilk elden okullanmızda çe\Te, kent, trafik ve sağlık eğitimi süreklileştüihneli ve bunlar, kente sahip çıkmak isteyenlerin ça- lışmalanyla bütünleştinlmelidir. Kentlerdeki suyun, havanın, topragın kirlilik ölçümleri kamuoyu ile daha çok paylaşılmalı- dır. Kentler özellikle kimya sektörü başta ol- mak üzere büyük ölçekli sanayilerin bulunma- dığı mekânlar haline gehnelidir. Trafıkteki araç sayısı azaltılmalı, toplu taşıma sistemleri dev- reye sokulmalıdır. Yakıt kullanımında daha az kirleticilertercih edihnelidir. Katı atıklan aynş- tırma sistemleri kundmalıdır. Bu sisteme giden yol ise evlerdeki atıklann yüzde 30'unu oluştu- ran katı atıklann toplanmasından geçmektedir. Büyük kuruluşlann hastane, otel gibi atıklan- nın çok ciddi bir denetim dahilinde toplanması da ayn bir gerekliliktir. Kendi var oluşunu doğanın yalnız- ca kendisine kaynaklık ettiği yanıl- samasının uzağında kurduğu ölçüde insan, doğanın dengesini yeniden kurmasına yardımcı olabüir. Zaten do- ğanın kaynaklan insan için değil, kendi içinde bir değer ve zenginlik taşır. Onu salt insana özgü bir tüke- tim nesnesi olarak görmek, dahası tüketilecek bir konumda tutmak yan- lıştır. Çünkü doğa herkes için, her tür için ve kendisi için vardır! Kökenlerinden kopmuş, kopanl- mış insan, dengesini hangi arayışın terazisinde bulacaknr? Bu çağımız- . da öyle hemen mümkün olabilen bir şey midir? Dahası ufukta böyle bir çözüm görünmekte midir? Bizler, kültürel kirlenmeyi, dinsel kirlenmeyi, siyasal kirlenmeyi, çev- resel kirlenmeyi, kentsel kirlenmeyi, değer kir- lenmesini, ekonomik kirlenmeyi aynı harita- nın değişik bölgeleri olarak görüp tedbirlerimi- zi bir bütün olarak almaya başlayarak çözüme katkı sunabiliriz. tnsan olarak birbirimizin ya- şam etkinliklerini ve yaşam alanlannı çoğalt- maya başladığımızda her türlü, her türden kir- letici bizim iç dünyamızdan ve dışımızdaki dünyadan çekilmeye başlayacak, doğa-canlı iletişimi yeni bir kurguyla geleceğe doğru yol alacaktır. Bu ise bir tür biyodemokrasi ile müm- kündür: Herkes için yaşam, her şey için yaşa, her şey kendisi için yaşasın! GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Çevremiz] Tamyalım Bugün Dünya Çevre Günü. Çevreyle başlannın pek hoş olmadığını yakından bildiğimiz devletliler, çevre konusuna gösterdikleri yakın ilgiyi bir kez daha kanıtlamak için açıklamalar yapıp demeçler verecekler. "Çevre" denilince ilk ağızda aklımıza geliverenler, galiba bugün işbaşında olanlann da yetiştiği okul programlan ile sınırlı oluyor. Çünkü bizde "çevre" kavramı okullarda öğrenci- lerin yakın yaşama alanları ile sınırlı bir biçimde gün- deme getirilmişti. "Çevremizi Tamyalım" konulu derslerde sokaktan başlayarak mahalleye oradan da ilçelere uzanan bir anlayışla ve doğal olarak ezbercilikle bir şeyler öğre- tilmeye çalışılırdı. Eğer yaşadığınız ilçenin durumunu anlatan bir ki- tapçık basılmışsa ve edinebilmişseniz keyfınize diye- cek yoktu. KJtabı okumakla kalmayıp bir de sular seller gibi ez- berlerseniz tam numarayı hak ederdiniz. Belki de çevre kavramının güdük kalışı eğitim prog- ramlannın geçmişteki yaklaşımından kaynaklanıyor. Yakın geçmişte okullarda çevre kavramının kapsa- mını gerçek içeriği ile irdelemek üzere dersler konul- du, kitaplar yazıldı, ama eskilerin deyişiyle "Basra harap olduktan sonra". Umudumuz, öğrencilerin ileride sorumlu görev yer- lerine geldiklerinde, öğrendiklerini yaşama geçirme- leri ile sınırlı. Çünkü bugünküler çevre deyince sokaklarını, ma- hallelerini, ilçelerini anlıyor ve onu geliştirmeyi başlı- ca görev sayıyorlar. Görüş ve anlayış bununla sınırlı olunca da akla he- men apartmanlar, gökdelenler dikmek geliyor. Yerie- şim yerlerindeki yoğunluk yık-yapla da arttınlamaya- cağı için ormanlar, meralar, tanm alanlan geliyor. Anayasanın, yasalann, yönetmeliklerin koruyucu hü- kümlerine karşın biri doğaya karşı hücum borusu ça- lınca peşinden çok sayıda işgalci çekirge sürüleri gi- bi kamunun mülkiyetindeki alanlara dağılıverip sahip- leniveriyorlar. Tabii ardından bu yasadışılıklan yasal hale getirme- ye niyetliler ortaya çıkıyor ve çevre kurallannı delmek için çaiışmaya başlıyoıiar. • • • Anımsayacaksınız. önce orman alanlannı işgal edenlerin gönüllerini hoş etmek için Orman Yasası de- ğiştirilmek istendi. Yasanın 2/B maddesinin değişti- rilmesi ve işgal edilmiş orman alanlannın işgalcilere rant kapısı haline getirilmesi gündeme geldi. Çıkanlan yasanın sayın Cumhurbaşkanınca yeni- den görüşülmesı için iadesiyle ilk daJga kazasız at- latıldı. Yasa, beklemeye alındı. Ama daha önceki gün Başbakan bir gazeteye verdiği söyleşide 2/B'den vazgeçilmediğini duyurdu. Ardından sıra, daha çok Karadeniz yöresinde bu- lunan kızılağaçlaıia aşılı kestaneliklere geldi. Bu ağaç- lann dikili olduğu alanların orman bölgesı dışına çı- karılmasını öngören yasa çıkanldı. O da geri döndü, ama yeniden çtkanlnca Sayın Cum- hurbaşkanı Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası aç- tı. 7 sayfalık başvurudaki gerekçeler sonucunda mah- keme iptal kararı verdi ve karar yayımfanana kadar da iptal edilen ibarelerin yürürlügünün durdurulma- sını kararlaştırdı. Böytece kızılağaçlar ve aşılı kestanelikler kurtanl- mış oldu. • • • Şimdi meralarda çayırlar işgale açılmak üzere sı- ralannı bekliyorlar. Tanm ve Köyişleri Bakanlığı'nın hazırladığı "Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Deği- şiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasansı"Türkiye Bü- yük Millet Meclisi komisyonlannda bekliyor. Tasarının genel gerekçesi şöyle başlıyor "Ülkemizin en önemli doğal kaynaklanndan olan çayır ve mera alanlannın ıslah edilerek verimlilikleri- nin arttınlması, gerek hayvancılığın geliştirilmesi ve gerektoprakmuhafaza ile erozyon kontrolü bakımın- dan öncelikli konulann başında gelmektedir." Sonra amaçlar sıralanıyor. Hepsi de yadsınamaya- cak şeyler. Fakat yasanın gerçek amacını şu son bö- lüm açık seçik ortaya koyuyor "...gerektiğinde kul- lanım amacının değiştirilmesi amaçlanmaktadır." • • • Işte size Türkiye'nin çevreye yaklaşımından bir ke- sit. Daha sulann kirletilmesi, doğal kaynaklann isra- fı, ozon tabakasının delinmesi gibi konular da var. Var ama, ne yazık ki yer yok. oerinc@cumhuriyet.com.tr Normandy: Sahaya siyanür dökülmüyor Haber Merkezi - Newmont Normandy Madencilik AŞ Yönetim Kurulu görevli üyesi Orhan Güçkan. gazetemizde 20 Mayıs 2004 tarihinde "Bergama davasmda vize engeü" ve 22 Mayıs 2004 tarihinde "Bergama'da hukuksuzhık süreti" başlıklanyla yayımlanan haberlerle ilgili yazılı bir açıklama gönderdi. Açıklamada, "Öncetikle ifade etmemiz gereldr Id, Bergama Ovacık'taki ahm çıkarma işleminde sahaya hiçbir şekikle si\anür dökühnemektedir" bilgisini veren Güçkan, "Siyanür, alünın madenlerden ajnlması işiemi strasmda 'tesiste kapalı devre' olarak devreye ginnektedir' 1 dedi. u Asd önemhsi Ovacık AJün Madeni konusunda yargı süreci devam eönektedir" diyen Güçkan açıklamasını şöyle sürdürdü: "Madenin, Tl BıTAKın biKmsd raporundan sonra verilen Bakanlar Kurulu ve çeşnü bakanhklaruı iznhie deneme üretimini bitirerek normal üretime geçişjnden sonra açılan 11 davanm 3'ü şjrket khine sonuçlannuş ve Danıştay tarafindan da onanmışnr, diğer 8 dava devam etmektedir. Şirket lehine sonuçlanan ve onayianan davaiardan birinin karannda da 'yerel mahkemelerce, Danıştay'ın TÜBlTAK Raporu'ndan önce verdiği karann yerine, daha sonra verdiği kararlann dikkate alınması gerektiği' bUdiriimektedir.''
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle