Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 2004 ÇARŞAMBJ
HABERLER
Gelişim Hareketi'nden çağn: Genel başkan adayı, delegelerin özgür eğilimiyle belirlensin GLOBALPOLITIKÜLTÜK
6
DSP yeııiden ııımıt otmah'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
DSP'li 3 il belediye başkanı ile 11 es-
ld bakan ve miI3etvekilinin imzasıyla
yapılan açıklarr*ada, "Ülkenin ve par-
tinin geteceğine sahip çıkalım. DSP'yi
ve Türkiye'yi geJeceğe taşıyalım" çağ-
nsı yapıldı. "Demokratik Sol Parti'de
Gefişim Hareketi'' adına yapılan açık-
lamada, "delegdcrin özgürepaninegö-
re bdirlenecek" bir genel başkan ada-
yı çıkanlacağı d a bildınldi.
DSP'nin 25 Temmuz'da yapılacak
kunıltayı öncesinde kulisleryoğunlaş-
tı. "Türkhe'nin Durumu,DSP'deGe-
Bşim Hareketiîçm Çağn" başlığıyla dün
yapıian açıkJamanın altına imza ko-
yan eski bakan ve milJetvekilJerinin
adlan şöyle:
AB Arabacı, Suat Çağlayan, Cengiz
Güleç, Tahir Köse, Zekeriya TemizeL,
Hikmet Uluğbay-- Bayram Fırat Daya-
nıkü, Hayati Korkmaz, Necdet Tekin,
Erdoğan Toprak. Hikmet Sami Türk.
CHP lideri Baykal:
'Parti içi
tartışma
bitmelV
• 3 Temmuz'daki kurukayı 'aile
içi bir tartışma olduğu için' kapalı
yapacakJannı söyleyen Deniz
Baykal. 'Kurultay parti içi
tartışmaları sona erdirmeli' dedı.
Muhalifler ise kurultayın iptali
için seçim kuruluna başvurdu.
ANKARA/tZMİR (Cumhuriyet) - CHP
Genel Başkanı Deniz Baykal, parti içi tar-
tışmanın, parti zemininde yapılması gerek-
tiğini belırterek " 3 Temmuz'daki kurultay,
tartışmalan sona erdirmeli. Kurultay kara-
nnın yoksayüması nıümkün değÜ" diye ko-
nuştu. Muhalifler ıse 3 Temmuz'daki ola-
ğanüstü kurultayın yapılmaması istemiyle
Çankaya Ilçe Seçim Kurulu'na başvurdu.
Baykal, partiyi izleyen muhabirlerle ön-
ceki gün Gazeteciler Cemıyeti'nde düzen-
lenen kokteylde buluştu. Baykal. daha 28
Mart seçimleri öncesinde kurultaya yöne-
lik hazırlıklaryapıldığını ancak kendileri-
nin bununla meşgul olmadıklannı söyle-
di. Seçimden sonra parti içi tüm platform-
lan açnJdannı anlatan Baykal, şöyle konuş-
tu: "3 Temmuz'daki kunıltayı, aile içi bir
tartışma olduğu için kapalı yapacağız. Ai-
le içi meselelerin dökülüp saçılması doğru
değiL Parti içi tartışma, parti zemininde
yapdmaiı. Kurultaypartiiçi (arnşmalanso-
na erdirmeK. Kurultay karannınyoksayü-
ması nıümkün değil. CHP olağanüstü ku-
rultaylar partisi olnıaktan çıkmah.'' Muha-
lifler ise parti yönetimınin usule uygun
davTanmadığı gerekçesıyle Çankaya Ilçe
Seçim Kurulu'na başvurarak olağanüstü ku-
rultayın yapılmaması isteminde bulundu.
Elestlrllerimiz gecerll'
Genel merkez yönetimine başka bir açı-
dan muhalefet yapan tzmir il yönetimi
ise kurultayda sergileyeceği tavn henüz net-
leşrirmemesine karşın eleştirilerini sür-
dürüyor. Baykal'ın kamuoyuyla sorunu
olan bir lider olduğunu vurgulayan CHP
fzmır fl Başkanı Alaattin Yüksd, il baş-
kanlan toplantıstnda yüksek sesle dile ge-
tirdikleri eleştirilerin geçerli olduğunu be-
lirtti. Partiyi en çok koruması ve sahip
çıkması gereken lcurumun genel başkan-
hk olduğunu Yüksel, "Genel başkanın
görevipartisini büyütmektir. Eleştirilerde
bulunanlan smıflandırmak, onlan kurul-
tayda cezalandırmak değüdir" dedi.
• DSP'nin 25 Temmuz'da yapılacak kunıltayı öncesinde kulısler yoğunlaştı. DSP'li 3 belediye başkanı
ile 11 eski bakan ve milletvekilinin de aralannda bulunduğu Gelişim Hareketi tarafından yapılan
açıklamada, partinin geleceğine sahip çıkma çağnsı yapıldı. Açıklamada partüıin Ecevit'in onursal
başkanlığında ulusal çıkarlan sa\Tjnacak yeni siyasi kadrolarla kitlelerin umudu olabileceği belirtildi.
Açıklamaya Eskişehir Belediye Baş-
kanı Yılmaz Büyükerşen, Ordu Bele-
diye Başkanı Seyit Torun ve Bartın
Belediye Başkanı Rıza Yalçınkaya da
ımza koydu.
'Slyaset umut vermlyor'
Açıklamada, "Türkiye,yaşadığı uzun
süreli ekonomikbunalimlaryüzünden
içteözgüvenini, dışta saygınliğıruyitiri-
yor. Ekonomik bağımlılık yüzünden
ulusal çıkariannı savunamnor. Sryaset
ise umut vermivor. Bireyler ve toplum
siyasetten soğuyor. Bu koşullar alünda
halkınuanzorzamanlarda umudu olan
DSP'denyenivegüçlü beklentileri var"
denildi. DSP'nin yeniden kitlelenn
umudu durumuna gelmesi beklentisi-
ne dikkat çekilirken de şu görüşlere
yerverildi: "DSP'nin kumcusuveön-
deri BüJent Ecevit'in aktif sivaseti bı-
rakma karanndan sonra DSP'nin ku-
ruluş ilkelerini geliştirerek toplumun
gereksinimlerine yanıt verecek kadro-
larm ortayaçıkması bekieniyor. Ecevit'in
onursal başkanlığında. onun deneyim-
lerinden de yararlanarak DSP'yi ve
Türkhe'yi geleceğe taşıv acak kadrola-
nn çözümleri bekleniyor. Türk halkı
DSP'den ülke sorunlanna çözüm üre-
terektoplumayön duygusunu yeniden
kazandıracak vesiyaseti toplumun ak-
tif katıiımına açık bir hak otarak dü-
zenleyecek yeni birsiyasetanlayışı bek-
liyor.DSP bu beklentilereyanıt verebil-
diğizaman yeniden halkımızın umudu
olacakbr. Bizlcr. bu inançla partimizüı
geleceğine sahip çıkmak isrtyoruz."
Celeceğe sahip çıkın'
Açıklamada. "ulusal davalardan eko-
nomik çıkar beklentileri ile vazgeçme-
yen". "onurlu ve çağdaş yaşamın an-
cak laik ve demokratik bir sosyal hu-
kuk devleti içerisinde gerçekleşfirüece-
ği bilincini taşryan". "inançlara saygı-
lıolan, dini siyaserdışı gören vedine da-
yalı siyaset vapılmasını hiçbir şekilde
onaylamayan", u
kültürel farkhnklan
zenginlik olarak gören, bunlann ifade-
sine olanak tanımayı geiişen demokra-
sinin gereği kabul eden" demokratik
solcular ülkenin ve partinin geleceği-
ne sahip çıkmaya çağnldı.
Bu çağnnın yeni siyasetin ilkeleri-
ni, değerlerini ve tarzını benimsemiş
bir sıyasal kadronun varlığına dayan-
dığı vurgulanırken de şu görüşler ak-
tanldı: u
Yeni siyasetanlayışında parti-
IDerarasuıdaki üişkiler,demokratik bir
tüzükle sağlanacak vetüzükhükümle-
ri ayncaüksız uv gulanacakur. Parti içe-
risindeki tüm görev lere seçimle geline-
cek, parti vükümlülüklerini yerine ge-
tiren tüm üyeler, tüm haklardan eşit
biçimde yarartanacaktır. Parti genel
başkanlan iki dönemden fazla bu gö-
revde kalmayacaktır. Bu hareket,
DSP'nin 25Temmuzgünüvapılacak ku-
nıltayı için genel başkan adavını kurul-
tay delegelerinin özgür eğilimine göre
belirleyecek ve harekete kablan her-
kes, belirienen adayı destekleyecek ve
parti için gerekli katkısuu yapacaktuf
10 bin öğrenciye Piriştina bursu
Geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamuu yitiren
Ahmet Piriştina'nın ardından Izmir Büyükşehir
Beledhe Başkanhğı görevıne seçilen Aziz
Kocaoglu, dün ilk kez kullandtgı makam
odasında gazetecüerin sorulannı yanıtladı.
Piriştina'dan zor bir görevi devraldıgının
farkuıda olduğunu belirten Kocaoglu, "*Onun
ilkek'rine, tzmir için çizdiği \iz>ona sahip
çıkmak, çok çaiışmaktan geçer. Biz bunu
yapacağız'' dedi Kocaoglu, kentteki sanayi ve
ticaret kesimlerinin yanı sıra ünKersiteleıie
birtikte hazırlık çalışmalan yürütûlen 10 bin
öğrenciye burs projesine Piriştina'nın adının
verilmesi için komiteye öneri sunacaklaruu
beürtti. Kocaoglu'nu makamında ilk ziyaret
edenler arasında Ege Ordu Komutam Orgeneral
Hurşit Tolon, Hava Eğitim Komutam
Korgeneral Osman Nuri Solakoglu ve Güney
Deniz Saha Komutam Koramiral Lütfu Sancar
da vardL (Fotoğraf: AA)
Eski MtT yöneticilerinden
özel güvenlik şirketi
Sönmez Köksal
.4JVKAR4 (ANKA) -
Eski MÎT Müsteşan Sön-
mez Köksal, eski MlT ida-
ri işlerden sorumlu müs-
teşar yardımcısı Süreyya
YavuzSanoğhı, eski Eski-
şehir Emniyet Müdürü ts-
mail Taşkafa, Metin Yapı-
cılar ve Albert Sünson'ia
ortakJaşa özel güvenlik şir-
keti kurdu.
Istanbul Beyoğlu'nda fa-
aliyet gösterecek olan şir-
kete -Y'avudar 2004 Özel
Güvenük" adı \ erildi. Ser-
mayesi 20 milyar olarak
belirienen şirketin ortak-
lan arasında Sönmez Kök-
sal'ın yanı sıra eski MlT
idari işlerden sorumlu müs-
teşar yardımcısı Süreyya
Yavuz Sanoğlu ve 12 Ey-
lüll980"detstanbul Emni-
yet Müdür Yardımcılığı ile
1994'te Eskişehir Emniyet
Müdürlüğügörevlerini yü-
rüten Taşkafa bulunuyor.
Ortaklara esit pay
Ortaklan arasında Metin
Yapıcılar ve Albert Sim-
son'un da yer aldığı şirke-
tin sermayesinde ortaklar
eşit oranda pay aldı. Ya-
vuzlar 2004 Özel Güven-
lik, kamuya %eya özel şir-
ketlere ait her fürlü tesis,
kurum ve kunıluş ile özel
kişilerin korumasını yapa-
cak. Şirket özellikle, ba-
raj, enerji santrallan, rafi-
neri, enerji nakil hatlan,
akaryakıtnakil, depolama
yükleme tesisleri ile hava
meydanı ve Jimanlann gü-
venliğinı sağlayabilecek.
Ya\ıızlar 2004 şirketi, il-
gili mercilerden izin almak
kaydıyla her fürlü silah,
mermi mühimmat, kalkan,
jop, kelepçe gibı ekipman-
lan ve bunlann yedek par-
çalannı ithal edebilecek,
satın alabılecek ve kullana-
bilecek. Şirketin müdürlü-
ğıine 1 yıl süreyle Yapıcı-
lar ve Sanoğlu seçildi.
Neşter Operasyonu
Yargıtay
üyelerine
davayok• Yargıtay 1. Başkanlık Divanı,
eski Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Başkanvekili, 3.
Ceza Dairesi üyesi Ergül Güryel
ile 6. Ceza Dairesi üyesi
Hüseyin Demirörs'ü Yüksek
Disiplin Kurulu'na sevk etti.
.\NKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargı-
tay 1. Başkanlık Divanı, Neşter Operasyo-
nu kapsamında 8 Yargıtay üyesi hakkmda
yürütûlen soruşturma sonucunda, dava açıl-
masına gerek görmedı. Dıvan, eskı Hâkim-
ler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanve-
kili, 3. Ceza Daıresı üyesi Ergül Güryel ile
6. Ceza Dairesi üyesi Hüseyin Demirörs'ü
Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ettı.
Yargıda nüfuz kullanarak davalan etkile-
meye çalışmakla suçlanan Neşter-2 soruş-
turmasının Yargıtay üyeleri ayağında "sürp-
riz" bir kararçıkh. Yargıtay 1. Başkanlık Di-
vanı, Yargıtay üyelennın durumunu karara
bağlamak üzere dün toplandı. Toplantının
ardından Yargıtay Başkanı Eraslan Ozka-
ya, alınan karan açıkladı. Suçlamalann esa-
sın: telefon dinlemelerinin oluşturduğunu
kaydeden Özkaya, "Yargıtay üyelerinin te-
lefonlannuı dinlenmesiiçinBaşkanlık Dha-
nı'ndan bir izin talebinde buiunulmanuş.
Yasa uyannca izin aünması gerekir" dedi.
İzin ahnmadığı için yasal olmayan yollar-
dan elde edilen delilin, ceza yargılamasın-
da delil olarak kabul edilemeyeceğine işa-
ret eden Özkaya, bu nedenle hakkında da-
va açılan Haldun Erdavran ve arkadaşlan
yönünden dinleme karan olmasma karşın
bu karann, Yargıtay üyeleri açısından yasal
olarak sonuç doğurmadığını söyledi.
Karar ovblrliğlvle alındı
Özkaya, yasak yöntemle elde edilen de-
lilin soruşturmaya esas ahnmayacağı ge-
rekçesiyle Yargıtay'ın 8 üyesi hakkında da-
va açılmasına yer olmadığına oybirliğiyle
kararverildiğini bildirdi. Özkaya, Güryel ile
Demirörs'ün Yüksek Disiplin Kurulu'na
sevkine karar verildiğini kaydetti. Özkaya,
YDK'nin yann toplanarak muhakkik üye-
yi belirleyeceğini ve kısa sürede karannı
vereceğini söyledi.
Divan, Yüksek Disiplin Kurulu'na sev-
kine kararverdiği Güryel ve Demirörs hak-
kında, disiplin soruşturmasını yürütmek
üzere muhakkik üye görevlendirecek.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
ABD Başkanı Bush'u dinlemek
için saat 11.30'da Galatasaray Üni-
versitesi'nin bahçesine geldiğimiz-
de onu saat 14.00'e kadar bekleye-
ceğimizi bilmiyorduk. Bakanlar da
bilmiyordu, ülkemizin önde gelen
aydınlan, gazetecileri, işadamlan da.
V/ali, Emniyet Müdürü ve Büyükşe-
hir Belediye Başkanı biliyor muydu,
ondan da emin değilim...
11.30'dan 14.15'e kadar 200'eya-
kın insan -bunlann çoğunluğu Türk,
çok azı da Amerikalıydı- iki buçuk sa-
atten fazla bir süre birbiriyle sohbet
etmek olanağını buldu. Bu uzun sa-
atler, bir tür Türklerin buluşması ol-
du.
Bir başka önemli nokta ise, aca-
ba bu ABD Başkanı'nın daveti oldu-
ğu için midir nedir, davet edilenlerin
tamamına yakını gelmişti.
Bir köşede Rahmi Koç, Bülent
Eczacıbaşı, Aydın Doğan, Ömer ve
Erol Sabancı sohbet ediyordu, on-
ların yanı başında Ertuğrul Özkök,
Zafer Mutlu, Cüneyt Ülsever, Ha-
san Cemal duruyordu. Istanbul Bi-
Bush ve Amerikan Propagandası
rinci Ordu Komutanı Yaşar Büyüka-
nrt'la Içişleri Bakanı Abdülkadir Ak-
su'yla zirveyi yorumluyorlardı.
Ishak Alaton ve Şank Tara'nın ya-
nında Cem Boyner duruyordu. Cem
Boyner, "Sahil Güvenlik" yanında
duran "Kıyı Emniyeti" botunu gös-
terdi.
Bu kurumun çok uzun yıllardan
beri özel anlaşma ile denizlerde hiz-
met verdiğini ve güvenliği sağladı-
ğını anlattı. Bu ilginç bilgiyi araştır-
maya karar verdik.
İki buçuk saatlik "Istanbul buluş-
ması "nda neler neler konuşulmadı
ki! Yasemin Çongar, Bill Clinton'ın
anılannı yazdığı yeni çıkan kitabı Ha-
san Cemal'e hediye olarak getirmiş-
ti. Rahmi Koç, kitabın nasıl yazıldı-
ğını merak etti. Belki kendisi de bir
şekilde anılannı yazmak istiyordu?
Bush kürsüye uzun siyah örtüler-
le kaplı bir platformdan yürüyerek
geldi. Bir film artisti havası içinde
yürüyüp kürsüdeki yerini aldı. Konuş-
ması sırasında, uçan helikopterlerin
sesi, gemi düdükleri de araya karı-
şıyordu.
Milliyet'in ABD muhabiri Yasemin
Çongar'a, bu konuşmanın diğer ko-
nuşmalardan olan farkını sordum;
"Demokrasi ve özgürlük vurgusu
çok fazlaydı" cevabını verdi.
Bush'un konuşmasındaki şu söz-
ler dikkat çekiciydi: "Sınırlan kont-
role, felaketzedelere yardım konu-
sunda işbihiğine karar verdik. Tür-
kiye 'nin oynadığı role de müteşek-
kiriz. Bu geniş Ortadoğu biriminde
demokratik partner olarak oynadı-
ğı rol nedeniyle. Bütün bu çabala-
nmızın başarılı olabilmesi için plan-
lardan, politikalardan daha ötesine
ihtiyacımız var. Kendi ülkelerimiz
arasında ve Ortadoğu halkları ara-
sında iyi niyeti ve güvenigeliştirme-
miz lazım."
Bu sözlerin içinde Türkiye ile ABD
arasında da bir güven geliştirme ih-
tiyacı olduğu vurgusu yapılıyordu.
Çünkü, Irak'ın işgalinden bu yana
Türkiye ile ABD ilişkileri inişli çıkışlı
biryol izlemişti. Bush bu konuşma-
s/yla zedelenmiş ilişkilere de dikkat
çekti ve bunu düzeltmek gereği üze-
rinde durdu.
• • •
ABD Başkanı Bush'un demokra-
si ve özgürlüklerden sürekli söz et-
mesi, bir paradoks değil mi? Bölge-
de demokrasi ve özgürlük karşıtı re-
jimlerin büyük çoğunluğu ABD des-
teğiyle ayakta durmuyor mu? So-
run, sanki Suriye ve Iran'mış gibi bir
hava yaratılıyor.
Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve
daha başka birçok Ortadoğu ülke-
sinde nasıl iktidarlar olduğunu dün-
ya bilmiyor mu?
Bush, konuşmasını bitirip aynlma-
dan önce aşağı inip davetlilerin eli-
ni sıkarken ilginç sahneler yaşandı.
CHP mılletvekili Damla Gürel,
Bush'a milletvekili olduğunu söyle-
diğinde Bush, "Çok da gençsiniz"
karşılığını verdi. Gürel, "Ama muha-
lefet milletvekiliyim"deyince, "Mu-
halefet olmadan demokrasi olmaz"
dedi. Bush'un demokratlığı üstündey-
di, Türkiye sempatisi de çok artmış-
tı. "Bu güzel ülkeniziyeniden turist
olarak görmeye geleceğim. Konuk-
severliğinize teşekkür ediyorum "
deyince, aradan bir ses ona şöyle
seslendi: "Acabagelebilirmisiniz?"
Bir başka ses ise ona şu uyanyı yap-
tı: "Irak'ta şu anda aldığınız kararlar
ve uygulamalar, sonbahardaki Baş-
kanlık seçimlerinden sonra da de-
vam edebilecek mi?" Bush, soruyu
anladı, yani "Ya seçilemezsen ne
olacak" denmek istenmişti. "Merak
etmeyin devam edecek" diyerek ya-
nıt verdi.
Türkiye'nin dört bir yanında Bush
aleyhtarı gösteriler devam ediyor-
du. Toplumumuzun büyük çoğunlu-
ğu Irak'taki kitlesel üirenişe sempa-
ti duyuyor, işgalcileri istemiyordu.
ERGİN YILDIZOĞLU
Laiklik ve Dini
Ayağa Düşürmek
Zizek'in The Puppet and the Dvvarf ('Kukla ve
Cüce' MlT Press, 2003) adlı çalışmasını okurken
düşündüm: Sakın "llımlı isiam"\ıe laiklikdüşman-
lığı, koruyorum derken aslında dini "bayağılaştın-
yor" olmasın?
"llımlı din" arayışı, aslında, dini, din olmayana
göre değiştirme, belli bir "yaşam tarzına" uydur-
maya çalışma çabası değil mi? Dini, ekonominin,
siyasetin gereksinimlerine göre dönüşmeye zor-
lamak, "yüce'Yıin, "bayağı" (yüce olmayan) olana
göre, dönüşmeye zorianması, "ayağa düşürülme-
si", dinın iktidarsızlığına ınancın bir itirafı değil mi?..
Bu çaba hakikatin görelı olduğunu düşünen, bu yüz-
den inanca kuşkuyla bakan, postmodern/neoli-
beral yaklaşımın, "sinik" duruşunun ("Ne yaptığı-
mı biliyorum, ama yapmaya devam ediyorum.
Çünkü, neye inandığımı bilmiyorum ") bir ürünü de-
ğil mi? Sakın, günümüzde, dini "ayağa düşmek-
ten" korumanın tek yolu laikliğe sahip çıkmak ol-
masın?
'Duyarlılığın kırılması'
"Doğalekonomi", "organiktoplum" denenya-
şam biçimlerinde, aklın yetersiz kaldığı noktada,
din hem bu yaşam biçimlerinin "toplumsal tözü-
nün organik bütünleştıricisi" oldu hem de o ya-
şam biçimiyle tümüyle bütünleşti, ona anlamını
verdi. Burada o din o halka aitti, toplumsal yaşa-
mın, bireyin ruhsal yaşamının merkezindeydi. An-
cak zamanla hem din siyasal, ekonomik iktidann
(kralın, sultanın) aracına dönüştü, hem de halkla
arasına ritüeller, bürokrasılergirdi, topluma yaban-
cılaştı.
Kapitalizme uygun bireyi yücelten öznellikler
böyle bir yaşam biçimi içinde ortaya çıkar, T.S.
Eliot'un ifadesiyle bu "duyariılıkkınlmaya" (mad-
di ve manevi olan birbirinden kopmaya) başlar.
Agamben, melankolinin (bilemediğin, belki de hiç
sahip olmadığın bir şeyin kaybından üzüntü duy-
mak) ilk kez bu dönemde, özellikle de, -bu kopu-
şu ilk hisseden- ruhban sınıfı içinde ortaya çıktığı-
nı saptıyor.
Aklın eleştirisi
Kapitalizmle gelen yeni "yaşam biçimi" ve Ay-
dınlanma dinin ntüellerini, kurumlannı aklın (kapi-
talist ve bireysel) eleştirisine tabi tutar. Böylece
"hakikate" ulaşmanın en güveniliryolu olmahak-
kı, dinden bilimsel analize geçmeye başlar. Artık,
din, bilimsel analizle, aklın eleştirisiyle, yeni "ya-
şam biçiminin" kurallarıyla bir arada yaşayacak-
tır. Şimdi, din artık ne belli bir yaşam biçimiyle tü-
müyle bütünleşmiştir, ne onunla özdeştir ne de
onun merkezindedir. Oyleyse dinin, kendini belli bir
topluma, halka, etnik gruba vb. ait olmaktan kur-
tarıp bunlan aşan, tüm ınsanlığın 'hakikatini' tem-
sil eden bir düzeye çıkması, kısacası evrenselleş-
mesi gerekir, var olmaya devam etmek için. Yeni-
den belli bir "yaşam biçimiyle" bütünleşmeye,
onun merkezine oturmaya çalışırsa din, Hegel'in
"aşağı doğru sentez" dediği bir biçimde özelleşe-
cek, yerelleşecek, maddi, bayağı olanın çıkanna
tabi olacak, "ayağa düşecektir". "Vüce"nin ifade-
si olma iddiasını yitiren din, var olmaya devam
edebilir mi?
Tek yol laiklik.'
Din insanın "özüne", ruhsal gereksinimlerine,
varlığına, bu varlığı aşan bir "yüce", (dolayısıyla bü-
tünsel) bir hakikate ulaşma çabasına ilişkin değil
mi? Ama, kapitalizm, kendi özünün, (sürekli me-
talaştırma ve kârlılık gereksiniminin) ötesine ge-
çen/aşan hertürlü anlamı ikincilleştirerek kendine
tabi kılmaz mı? Bu koşullarda, din bütünsellik id-
diasını kapitalizmle uzlaşarak değil, onun ekono-
mik siyasi, Adorno'nun deyimiyle, "araçç/"alanın-
dan çıkarak, insanlığın "özûnü"temsil ettiğini söy-
leyebileceği bir düzeye yükselerek, evrenselleşe-
rek koruyabilir. Çağımızda, ancak burada, kapita-
lizm, emperyalizm ve sömürü karşısında, tüm in-
sanlık, insanın "özü" adına eleştirel bir pozisyon
tutarak var olabilir.
Dini eski rejimin koruyucusu, ulus tininin (ge-
ist)/vatandaş kimliğinin oluşmasının önünde bir
engel olarak görüp siyasetin dışına iten laiklik, böy-
lece, dinin tüm yerelliklerden, gruplardan siyasi-eko-
nomik çıkariardan, "bayağı" olandan, kurtularak
özgürieşmesinin, dolayısıyla evrenselleşmesinin
dinamiğini de güçlendirir. Oyleyse, laiklik tüm din-
lere, maddi yaşamın araçlarına dönüşmeden, ör-
neğin bir "uygariıklarçatışmasına" yol açmadan,
aynı evrensel alanı paylaşarak, var olma şansı sun-
muyor mu? Bu yüzden laikliğe karşı çıkmak, as-
lında kapitalist toplumda dinin, "yüce" olanın tem-
silcisi olarak var olmasına olanak veren "ilkeye" kar-
şı çıkmak değil mi?
Pazartesi yazısıyla ilgili düzeltme: Armitage, sa-
vunma değil, dışişleri bakan yardımcısı. özür di-
lerim.
CHP'liler tepki gösterdi
Başarısız asistana
afyohıaçıhyor
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Yurtdışın-
da lisansüstü eğitimde
basansız olan veya "kök-
tendinci faaliyet" gibi ge-
rekçelerle 28 Şubat dö-
neminde geri çağrılan
öğrerim görevlilerine af
geliyor.
Bütçe Yasası'nı ana-
yasaya aykın olarak ek-
İenen hükümJerden ayık-
lamak gerekçesiyle hazır-
lanan. ancak iktidann
bütçeyle ilgili olmayan
tartışmalı maddeleri de
eklediği tasan dün Plan
Bütçe Komisyonu'nda
görüşüldü. Tasanya gö-
re, lisanüstü öğrenim
amacıylayurtdışında kal-
malan gereken süre içe-
risinde öğrenimlerini ta-
mamlayamayanlar veya
eğitimin herhangi biraşa-
masında ne sebeple olur-
sa olsun Türkiye'ye çağ-
nlanlar, "sınavşarüaran-
maksızın ve açıktan ata-
mava ilişkin smırlamala-
ra bağlı kalmaksızın"
üniversitelere atanacak-
lar. Bu öğretim görevli-
lerinin önemli bölümünü,
28 Şubat döneminde
yurtdışı öğrenimlerine
son verilen asistanlar
oluşturuyor. Tasanyı
eleştıren CHP'li Yakup
Kepenek, sınav koşulu
aranmaksızın atama ya-
pılmasuıın "başansızn-
ğı ödüilendirmek" anla-
mına geldiğini belirtti.