22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2*4 HAZİRAN 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA IV | J I j | U J \ kultur(a cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ ULUSAL KURTULUŞUN TANIĞI Afyon'un Şuhut ilçesindeki Hacıvelioğlu Konağı, 1998'de kamulaştınlmasına rağmen 5 yıl ilgi bekJemişti (solda). Valiliğin 2003'te başlatılan restorasyonuyla, 1922'deki efsanevi evsahipliğini artık kuşaktan kuşağa anlatacak (sağda). Muzaffer Dilek, Mustafa Kemarin Şuhut'taki Büyük Taarruz Karargâhı'nı yaşatıyor Kuvayı Milliye'ninvalisi"24 Ağustos 1922'dekarargâhla- rınıızı Akşehir'den taarruz cephe- si gerisindeki Şuhut kasabasına naklettirdik. 25 Ağustos 1922 sa- bahı da Şuhut'tan nıuharebeyi ida- re ettiğimiz Kocatepe'nin cenubu garbisinde (güneybatısında) çadırlı ordugâha naklettik. 26 Ağustos sa- bahı Kocatepe'de hazır bulunuyor- duk, Sabah saat 05.30'da topçu ate- şinıizle taarruz başladı..." Kurtuluş Savaşımızın "Büyük Ta- arruz" günlerini Mustafa Kemal Atatürk böyle anlatıyor Nutuk'un- da... Afyon Valisi Muzaffer Dilek de Şuhut ilçesindeki Hacıvelioğlu Ko- nağı'nın restorasyon çalışmalannı gösterirken "işte Nutuk'taki karar- gâh" dıyor ve anlatıyor; "Şefika Şafak Gürlü Evler Gazi Mustafa Kemal'ı anlatıyor' adlı ese- rinde bu konağı da yazmıştı. Kül- tür Bakanlığı'yla anlaşarak onarı- mını üstlendik ve bir yıl içinde gör- düğünüz bu duruma getirdik..." Vahnın "gördüğünüz" dedığı he- yecan verici durum ise şöyle: Restorasyon neredeyse tamamlan- mış. Ancak sadece müze niteliğinde yeni bir "Atatürk Evi" olmayacak. Şuhutlulann da yararlanacağı ve ço- cuklara, gençlere, kadınlara kültür ve sanat ağırlıklı kurslann verileceği bir "halk eğitim yuvası"na dönüşecek. Böylece Gazi"nin 2425 Ağustos gecesi kaldığı ve Nâzım Hikmet'in betımledıği şekilde "Kocatepe'den Afyon Ovası'na doğru" düşlennı \e planlannı kurduğu odayı ziyaret edenler, aynı mekânlarda "Cumhu- riyet aydınlanmasının" sürdüğüne tanık olacaklar... Bağımsızlıgın panoraması Konağın duvarlannda ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversite- si'yle işbirhğı ıçınde "Kurtuluş Sa- vaşı Panoraması" canlandınlıyor. Prof. Dr. Aydın Ayan ve arkadaş- lannın tablolan, yine Nâzım'ın Ku- vayı Milliye Destanf ndan dizelerle birlikte yeralacak... Örneğin ginşteki duvarda "...Ve, kadın- ^ _ ^ ^ ^ _ ^ ^ — ^ _ ı lar" tab- losunu seyre- denler, "...ve kadın- lar, / bi- _ _ _ ^ _ ^ ^ zim ka- dınlarımız; / korkunç ve mübarek elleri. / ince küçük çeneleri, koca- man gözleriyle / anamız, avradı- mız, yârimiz...'" diyecekler... Ya da "Ayın Altında Kağnılar"a bakanlar; "Ayın altında kağnılar gi- diyordu / Kağnılar gidiyordu, Ak- şehir üstünden Afyon'a doğ- ru..."yu okuyarak o günleri anacak- lar. Üst kata çıkan merdıvenlerde "Yüdızlı Gece" tablosunu görenler de: "kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi / okşayarak gülümseyen bıyığını, / seyrediyordu Kocate- pe'den / dünyanın en yüdızlı ka- ranlığını..." o kahramanla birlikte yaşayacaklar... Konakta "Büyük Taarruz" salo- nu içın hazırlanan "26 Ağustos-Bu Menıleket Bizim"ın karşısında du- ranlann belki de artık yüksek sesle okuyacaklan dızeler ise "Dört na- la gelip Uzak Asya'dan / Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan / bu memleket bizim..." Şuhut'taki restorasyon çalışması- nı böylesine "yürek dolusu" ızle- nimlerle inceledikten sonra Afyon'a dönerken sordum; A. fyon Valiliği tarafından kentin tarihini ve kültür değerlerini tanıtmak üzere hazırlanan kitabın adı; 'Anadolu'nun Kilidi'... Şimdi bu kilidi açanlar, görkem ve kahramanlıklarla yaşanmış bir geçmişle karşılaşıyorlar... "- Size artık Kuvayı Milliye'nin Valisi diyebilir miyiz?" "- Torunu deseniz de olur... De- denı. tsmet Paşa (Inönü) Kurmay Başkanıyken askermiş. 1914'ten 1923'e kadar... tam dokuz yıl..." Dedesi Çapan Dilek ya da Kuva- yı Milliyeciler arasındaid lakabıyla "Uzun Çapan" da torunlan arasın- da Muzaffer'e özel bir sevgi besler- miş. Kim bilir belki de şimdi bulut- lann arasından Şuhut'taki "Kurtu- luş Savaşı panoramasım" seyrede- cek ve yine onur duyacak... İscehtsar'da emeflln şenllğl O gün yine Afyon'un tanhi İscehi- sar ilçesinde 4 yıldır düzenlenen "Mermer ve El Sanatları Festiva- li"ne de katılma olanağı bulduk... Ünlü "Afyon mermeri"nın beşığı olan bu ilçemiz, Roma döneminden bu yana aynı ocaklanyla uygarlıkla- ra hizmet venyor. Belediye Başkanı Ceylan Kılın- çaslan, amaçlannın bundan böyle "heykel sanatına" da katkıda bulun- mak olduğunu belırtti. Afyon Valisi , , . ^ _ ^ ^ _ ^ _ Muzaffer Dılek'in öncekı Şanlıurfa Valiliği dönemin- de "sev- dahsı" — i ^ — • — — • • olduğu Halfe- _ ti'deki çahşkan kaymakamı Sıtkı Ö- cal da şimdi bu ilçenın yöneticisi ola- rak dedi kı: "Antikçağlardan günii- müze insan emeğinin ürünlerini bezeyen mermerimizi sadece eko- nomik bir kaynak olarak değil, kül- türel bir değer olarak da değerlen- diriyoruz..." Kaymakamın bu sözlerini doğru- layan Halk Eğitim Merkezi çahşma- lanna ait sergıde ise doğal renklerin- deki mermer parçalanyla yapılan "mozaik tablolan" hayranhkla izle- dik ve yine Iscehisar'a dikilmek üze- re Valiliğin girişimiyle hazırlanan "Mermer İşçisi" heykelinin maketi üzerinde konuştuk. "Alınterinin sa- nata dönüşmesini" kutsayanlan kut- ladık ve kucakladık... Eskl hükumet konaflı Vali Muzaffer Dilek, Afyon'da çok sayıda kültür v e koruma projesıni de ardı ardına ve hızla gerçekleştiriyor. "Karahisar Kalesi"ni seyreden Millet Hamamı -mülkiyetı beledı- yeye aıt olmasına rağmen- kurtanla- rak mahalle halkırun kullanacağı bir "semtevi" haline getiriliyor. Eski Afyon konaklanndan bıri daha Ye- rel Yönetimler Evi oluyor. 1920'le- rin tanığı "Kadınana llköğretim Okulu", tarihi "Afyon Lisesi", es- kı "Bedesten" ve kentin ticaret ta- rihine ışık tutan "Taşhan" da koru- ma projeleri arasındalar. Sadece bu yıl için tam "bir tril- yon" lırayı restorasyonlara ayıran Muzaffer Dilek'in tek üzüntüsü ise eski Hükümet Konağı'nın 1970'lerde yıkılarak. yerine şimdi- ki sözde "çağdaş"(!) yapının di- kılmiş olması. Kuvayı Milliye'nin Valisine, bu kültür yoksunu yapıyı yıkarak tari- hi konağı yeniden kente kazandır- masını önerıyoruz. "Gülümseme- sinden" ise eğer zamanı yeterse, bu uygarlık örneğini de Afyon'a ar- mağan edebileceğini anlıyoruz... Bugün başlıyor Kültürel Miras SempoTyumu îstanbulHaberServisi- Ga- zetemiz yazarlan Mimar Oktay Ekinci ve Zeynep Oral'ın da aralannda bulunduğu çok sayı- da gazeteci, avukat. mimar ve bilim insanı tarafından geçen yıl kurulan tstanbul İnisiyatifi'nin ilk etkinliği, "Geçmişimiz İçin Bir Gelecek: Kültürel Miras Kavramının Yeniden Tanım- lanması ve Korunması İçin Uluslararası Sempozyum" bu- gün başlıyor. Istanbul Bilgi Üniversite- si'nde gerçekleştirilecek sem- pozyum 3 gün sürecek. Açılış konuşması Türkiye'nin ilk Kül- tür Bakanı Prof. Dr. Talat Hal- man tarafından yapılacak. Sem- pozyumun "Neden Mezopo- tamya" adlı ilk oturumu saat 10.00'da başlayacak. Sempozyumun Ahnanya, ABD, Kolombiya'dan profesör- lerce kültürel miras kavramının geçmişten ve günümüzden ör- neklerle tanımlanacağı sabah oturumunun ardından "Geçmi- şimiz İçin Bir Gelecek" konu- lu öğleden sonra oturumu ger- çekleştirilecek. Sempozyum, 26 Haziran Cu- martesi günü hazırlanan dekla- rasyonun açıklanması ve kapa- nış konuşmalannın ardından sona erecek. Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin Zaremba küratörlüğündeki sergileri 1 Temmuz'da açılacak Düşlerinpeşinden koşmakKültür Servisi - Sa- bancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fa- kültesi (SSBF) ögrenci- leri tarafından hazırla- nan yıl sonu desen ve re- sim sergilerinin dördün- cüsü 'Düşlerin Ardın- dan', 1 Temmuz'da Sa- bancı Üniversitesi Tuzla Kampusu'nda açılacak. VA204 ile VA324 dersleri atölye öğrenci- lerinin hazırladığı sergi- nin küratörlüğünü, SS- BF Öğretım Üyesi Po- lonyalı sanatçı Doç. Dr. Wieslaw Zaremba yap- tı. 31 Ağustos'a kadar Tuzla Kampusu SSBF Galeri'de açık kalacak olan sergi, daha sonra galeri koridorlarina alı- nacak ve sonbahar süre- since burada görülebile- cek. Sabancı Üniversite- si'nin farklı bir bakış açısıyla, sanatsal yete- nek giriş sınavlannı uy- gulamadan resim, hey- kel ve grafik tasanm atölyelerine öğrenci al- dığını belirten küratör Doç. Dr. Wieslaw Za- remba: "Daha önce hiç resim dersi almamış olan öğrencilerin katıl- dığı derslerimde, sah- ne projektörlerini kul- lanarak balerin ve ka- dın-erkek modellerle teatral bir atmosfer ya- ratıyorum. ÖğrencUer kendi düşJerindeki res- mi hiçbir sınırlama o madan yapıyorlar. Böylece, aynı modelle- ri kullansalar bile, her öğrencinin iç dünyasını yansıttığı birbirine hiç benzemeyen işler orta- ya çıkıyor" dedi. 2001 'den bu yana ger- çekleşririlen sergi, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da Avrupa'ya taşınarak 15- 16 Temmuz'da Polon- ya'nın Gdansk kentinde yapılacak olan Feta Fes- tival'e (Uluslararası Açıkhava ve Sokak Tiyatrolan Festivali) katılacak. Festıvalde SSBF ile Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi jıi D- eniz Erk, Başar Önal, Burcu Kınay, Egemen Demirci, Selin Özçelik, Zeynep Kansak, Irem Soyak, Ferhunde Al- kan ve Gizem Tokgöz temsil edecekler. (0 212 217 29 99) Dublin Impac Ödülü Jelloun y un Kültür Servisi - '2004 Dublin Impac Uluslararası Edebiyat Ödülü'nün sahıbi Fas asıllı Fransız yazar Tahar ben Jelloun oldu. Yazar ödülü, Fas'ın yeraltı hapıshanelerini an- latan ve ülkemizde Can Yayınlan tarafuıdan basılan 'Işığın O Kör Edici Yokluğu' adlı ro- manıyla aldı. Dublin Impac Ödülü'nün 2004 adaylan, 47 ülkeden 162 kütüphanenin Dub- lin kenti şehir kütüphanesiyle yaptığı işbirlı- ği sonucu belirlendi. Geçen yıl ödülü 'Benim Adım Kırmızı' adlı kitabıyla Orhan Pamuk ahnıştı. Ödülün bu yılki 125 kişilik aday lis- tesinde, îtalyan yazar Umberto Eco, 2003 Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan J. M. Coet- zee'rün yanı sıra Paul Auster'in 'Yanılsa- malar', Milan Kundera'mn 'Bilmemek' Amin Maalouf un 'Yüzüncü Ad Baldassa- re'nin Yolculuğu' adlı kitaplan davardı. Ya- zann ülkemizde basılan kitaplan şunlar: 'Ha- ta Gecesi', 'Kutsal Gece', 'Kum Çocuk', 'Tanca'da Sessiz Bir Gün', 'Yoksullar Ha- nı' ve 'Duygular Labirenti'. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Tıyatro Eğitimi, Güncellik ve Tıyatrosuz 7 Oyunculard) Yıldan yıla genelinde daha ağırlıklı olarak "oyunculuk" eğitimi üzerinde odaklaşan, bunun doğal bir sonucu olarak da oyunculuğu tiyatro ile neredeyse eşanlamlı kılan bir tiyatro eğitimi an- layışımız var. Bu anlayış, sadece üniversiteler dü- zeyindeki tiyatro eğitimi kurumları için geçerli de- ğil; bu bağlamdaki özel eğitim girışimleri de bun- dan farklı bir yönelim sergilemiyor. Yani: Tiyatro deyince, en başta verilmesi gereken eğitim, oyun- culuk eğitimi; bu bir kez yerine oturdu mu, gerisi kolay. Harta, yaygın uygulamaya bakacak olur- sak, daha da doğrusu: Gerisi olmasa da olur. Bugün ülkemizde üniversite yapıları içerisinde yer alan ve tiyatro eğitimi veren kurumların, "77- yafro", "Oyunculuk" ya da "Sahne Sanatlan" gi- bi "Anabilim" veya "Bölüm" adları taşımalarına karşın, gerek adaylar arasından öğrenci seçme ölçütlerine, gerekse ders programlarına bakıldı- ğında, hep geniş ölçüde "oyunculuk" ağırlıklı ol- dukları açıkça görülebiliyor. Böyle bir yönelimin birincil ve en somut sonu- cu, adaylar arasından seçilen öğrencilere de bu anlayışın, yani tiyatro bilmek eşirtir oyunculuğu bilmektir -ve tiyatro, zaten bununla sınırlıdır!- an- layışının daha ilk sınıftan yoğun bir biçimde aşı- lanması oluyor. Böyle bir aşıyı kendisine vurdu- ran öğrenci, genelde artık tüm eğitimi boyunca, sahne-öncesi'ni hemen hiç önemsemeden, va- rını yoğunu sahneye getirmek, bir başka deyişle kendini sadece sahnede va- r etmek hedefine yöneliyor. Eğitim programında yer alan ve oyunculuk derslerinin dışında kalan derslere ilgisi ve verdiği önem de böyle bir anla- yış çerçevesinde biçimleniyor. Genelde "kuram- sal dersler" diye adlandırılan ve genelde ne ya- zık ki zaten konu ve yöntem bağlamında çok ek- sik verilen bu dersler, "oyunculuk" öğrencisinin gözünde, programa bir kez konmuş olduğu için "geçilmesi" gereken, ama "can sıkıntısından" başka bir şey olmayan alanlar. Bu yüzdendir ki diyelim temel sanat kavramları veya tiyatro este- tiği derslerini vermekte olan öğretim elemanın- dan, akşamkı temsile katılan "ağabeylerinin ve ablalannın" sahne hazırlıklanna yardımcı olabil- mek içın o günkü derslere gırmeme ıznini alma- ya kalkışan bırinci ya da ikinci sınıf öğrencilerine bolca rastlanıyor. Çünkü onlar için, doğrudan eği- tim gördükleri kurumca kendilerine hazırlanmış olan atmosferin doğal bir gerekliliği niteliğinde olmak üzere, örneğin "akşamkı" temsil için dekor parçalarını taşımak, spotları düzenlemek ya da sahne temizliğine yardım etmek, izin aldıklan derste ele alınacak olan "eleştireldüşüncenin ta- rihi açısından trajik düşüncenin gelişmesi", "gü- nümüzde bir tiyatro estetiğinin olası düşünsel te- melleh", "kültür tarihinin gelişme sürecinde oyun kavramı", "sanatsal bir biçim ve toplumsal bir ku- rum olarak tiyatro", "tiyatroda şimdiki zaman ve geçmiş", "tiyatro ve politik düşünce", "sanatta- rihinin gelişme süreci boyunca tiyatro tarihinin konumu", "tiyatroda gelenek ve öncü (avangart) tiyatro" ya da "kültürel ortam ve oyun karakterle- h" gibi konulardan çok daha önemli. Böylece, tiyatro eğitimi vermekle yükümlü ku- rumlarımızda, gelecekte Türk tıyatrosunu biçim- lendirecek -ama, bu gidişle, nasıl olursa olsun, sadece biçimlendirecek!- olan öğrencilere, örne- ğin "trajik düşünce "yi bilmeden bir tragedya kah- ramanını canlandırmak, tiyatro estetiğinden, ya- ni sahnede bir tiyatro eserini eser olarak va- r eden unsurları bilmeden tiyatrocu olabilmek ya da "gelenek", "geleneksel", "tarih" ve "geçmiş" kavramlarından haberi olmaksızın "öncü" tiyatro yapabilmek cesaretini aşılayan bir ortam oluştu- rulabiliyor. Burada asıl sommluluk, hiç kuşkusuz öğrenci- lere ait değil. Çünkü onlar, sonuçta kendilerine ha- zırlanan bir ortama sonradan giren ve orada koşul- lanan kişiler. Asıl sorumluluğun temel kaynakların- dan birini ne yazık ki doğrudan oyunculuk dersle- rini vermekte olan öğretim elemaniarının bir bölü- münde aramak gerekiyor. Bu konuda "kuramsal" dersleri verenlerin öğrencilerı "uygulama" dersleri konusunda uyarmalan elbet abes olur; buna kar- şılık öğrencilerı, onlara alanlarında gerekli düşün- sel altyapıyı verecek derslerin önemi konusunda uyarmak, sahne ve oyunculuk derslerini vermekte olanlara düşen önemli bir görevdir. Konuyu haftaya sürdüreceğiz. e-posta: ahmetcemal« superonline.com acem20(n hotmail.com Yalova'da festîval heyecanı • YALOVA (AA) - Yalovada, Turızm Folklor Araştırma ve Geliştirme Derneği (TUFAG) tarafından bu yıl 18'incisi düzenlenecek olan 'Uluslararası Halk Oyunlan Festivali ve Altın Karanfil Halk Danslan Yanşması', 27 Haziran'da başlayacak. TUFAG Başkanı Birol Aslan. kortej yürüyüşü ile başlayacak festivale, 11 ülkenin katılacağnıı söyledi. Festival ve yanşmalann uluslararası boyutta ses getirdiğini anlatan Aslan, etkinliklere bu yıl Bulgaristan. Güney Kore, Yunanistan, Mısır, KKTC, Slovakya. Gürcistan, Macaristan, Suriye, Meksika ve Romanya'nın katılacağını belirtti. BUCUN • İFSAK'ta 19.30'da 'karma saydam gösterisi' .(0 212 292 42 01) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 19.30'da Av. Semih Sirmen'in 'Nikaragua ve Küba' adlı saydam gösterisi. (0 212 252 35 00) • BEYOĞLU SİNEMASI nda 'Sinema Yazarlarının Seçtikleri '04' kapsamında 11.30, 14.00, 16.30, 19.00 ve 21.30'da 'Matrix 3'. (0 212 251 32 40) M MANHATTAN MUSIC CLUB da 21.30'da Four Ass konseri. (0 212 244 04 42) ISTANBUL MUZIK FESTİVALİ • AYA İRİNİ MÜZESİ'nde 20.00"de Venedik Barok Orkestrası konseri. (0 212 334 07 34)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle