18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2004 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Büyükelçi Yaman Başkut ile 'Aferin Iyiydin' adlı kitabı üzerine konuştuk S Ö Y L E Ş I : LEYLA TAVŞAIMOĞLU [email protected] 43yılını Türk Dışi^leri'ne adamış Büyükelçi Yaman Başkut, son <dış görevi olan To^yo Büyükelçiliği nin ardından 2002 'de emekli oldu. Yaman Başkut, gazeteciliğe babam Selim Ragıp Emeç 'in gazetesi Son Posta da başlayıp daha sonra meslekyaşamı boyunca Cumhuriyet'inyazüşleri vegenelyayın müdürlüğünü yapan, aynı zamanda oyun yazan ünlü Cevat Fehmi Başkut 'un küçük oğlu. Yaman Başkut hep zor işlerin adamı olmuş bir Dışişleri mensubu. Bu görevlerinde de çok önemli deneyimler edinmiş. Emekliye ayrıldıktan sonra meslek anılarım topladığı "Aferin İyiydin: Bir Diplomatın Anıları" înkılap Kitabevi 'nden yenilerde yayımlandı. Başkut'la eskileri, dünyanın bugünkü halini ve Türkiye 'nin yeni dünya düzeni içindeki konumunu konuştuk. Türkiye'nin önemi artıyor'- "Aferin İyiydin " aaTM kitabınızda bizim Dışiş- Jeripolitikalarımıza k&srşı hafiften müstehzi bir yaklaşım sezinledim. Yî*ksa yanüdım mı? RAŞKUT-Yok. pek cte yanılmadınız. Anlatayım: Ben Soğuk Savaş dönerranin ikinci bölümünü ya- şadım. 0 dönemde ilk ta^in yerim Paris'ti. Oradan da Cezayir Büyükelçiliğ;'ne gittim. Cezayir o dö- nemde üçiincü dünya ülkeleri tramvayını kaçırmak üzere olan bir ülke manralıtesindeydi. Onu yaka- lamak için de hızla koşuyr>rdu. Aniden "TTler Dûn- yasTna hükmetmenin çcx. önemli bir olay olduğu- nu kavramıştı. 0 arada d a Birleşmiş Milletler (BM) sisteminı değişrirmemiz •şerektiğini de savunur ol- du. Ben ofikırlerleAnkaıa'ya döndüğümde Dışiş- leri 'nde bu fikırlenme çok açık genç arkadaşlar buJdum. - Kimdi bu genç arkaaiaşlarınız? BAŞKLT-Gündüz AUîan, Temel Iskit. Oturduk, konuştuk; kendi aramızdi bırgrup oluşturalım, de- dik. Türkiye. 1950'den 1 '^70'e kadar olan dönem- de Sovyet tehdidı zihniyetiyie Batı'ya olabildiğin- ce yaklaşmışt]. Ama BfV-î sisteminde de garip bir yerdeydik doğrusu. - \asıl garip biryerd&ydi Türkiye? BAŞKLT-BM'de B Grubu. daha açık söylemek gerekirse Batı Grubu içmde yer alıyorduk. Batı Grubu dediğirn de gelişnnış üÛceler grubu. Orada alınan her kararda, üçüncü dünyaya para nasıl ve- rilmesin. tartışılıyordu. Biz üçüncü dünya ülkesi ol- mamıza rağmen kendi aleryhimıze oy \ erir nale gel- miştik. Biz genç diplomatlar, böylece oturduk ve bunun düzeltilmesi çareierini araştırmaya başla- dık. TürMye'nln Içlnde mılunduğu iMlem - Siz kitapta buna, "Dsşişleri 'ndeki ilk başkal- dın " diyorsunuz— BAŞKUT - Evet, doğr»ı Gündüz Aktan, Temel Iskit, daha sonralan bizcLen aynlan Şefik Onat ve ben. Anlaşılan bizim büy»ikler BM'de Türkiye'nin içinde bulunduğu bu ikilesni bilmiyorlardı. Bakan- hk müsteşan o dönem Biiyükelçi ŞükrüElekdağ'dı. Elekdağ'a gittik, "Çok yanlış yapıyoruz. Türki- ye'nin çıkarlarryla taban tabana zrt bir tutum izü- yoruz. BudurunıusizeanJatahnT dedik. Bunun üze- rine şöyle karşıhk verdi: "SiznormaJişmizivapın. Geri kalan zamanda da toizi bilgilendirecek notlar ahn." Biz normal ışımizim dışında, geceleri toplan- tılar yaparak oturduk ve fcir kitap yazdık. Kitabın adı da "Türkiye'nin Yeri*~ oldu. Kitapta BM siste- mi içindeki yanlışlığı anlamyor, grup değiştirmemi- zin zorunlu olduğunu vuırguluyorduk. Şansımız o ki Dışişlen Bakanı İhsan SabriÇağlayangirdi. Kı- tap ortaya çıkınca bakanlık yönetıcileri şaşkına döndü. Bunun üzenne. Türkiye'nin BM içindeki yerini tartışmak amacıyl.a bütün dünyadan ılgih riim büyükelçıler Ankara~'ya çağnldı. Bu büyükel- çilerin ıçınde Dter Türkraıen, Coşkun Kırca gibi isimler de vardı. Bizim gnıptan toplantıya sadece Temel Jskıt'i aldılar. Sonradan öğrendiğimize gö- re, toplantıda "Bu yüanın başı ealmeKdir'' sonucu çıkanlmış. Dışlşleri tarîhimlzdefcl ilk başkaldırı - Yani, Dışişleri'nde ba^kaldırdığınız'ıçinydan olarak mı algılandınız? BAŞKIT - Evet Ama orJara tek itiraz eden ki- şı Çağlayangıl oldu. Şöyle dedi: "Dışişleri tarihinıizde ilk kez böyle bir başkaldı- n oluyor. Gençler buna cesaret etriğine göre demek ki kendilerine çok güveniy-orlar. Bunu etimizin ter- siyle iftneyeJim.'' Bunu söy leyen kışı hariciyecı de- ğıl. Dışişlen Bakanı. O toplantıdan sonra bizim ki- tabı dolaşımdan kaldırdılar. Dağıtımını önlediler. Ama bir kere genç hariciyecüer durumu kavramış- lardı. Hele de Çağlayangi l'in o sözlerinden sonra bizim BM'deki statümüzdıe şöyle bir değişıklik ol- du: B Grubu bütün kararlannda artık Türkiye dt- şmda B Grubu adma" deyişi kullanılmaya başlan- dı. Oh, istedığimizi almıştık ya. Öte yandan, bu iş bıttikten sonra her nedense ben hep üçüncü dünya- yı yöneten ilgili dairelerde görev lendirildim. Bu tabii bize üçüncü dünyayla yakınlaşma modelini ge- ürdi. Bu arada 1970 ile 1990 arası Soğuk Savaş "ın ikinci döneminde Türkiye 'de de birtakım değişik- likler. hareketler olmaya başlamıştı. - Bunlar ne gibi değişiJilikler ve hareketlerdi, YAMAN BAŞKUT 1939, tstanbul doğumlu. Ünlü gazeteci ve tiyatro yazan Cevat Fehmi Başkut 'un oğlu. Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi 'nde, yükseköğrenimini İsviçre 'de Neuchatel Üniversitesi Siyasal Bilgiler Bölümü 'nde bitirdi. Daha sonda aynı üniversitede hukuk ve iktisat alamnda lisansüstü derecesini aldu Dışişleri Bakanhğt 'nin çeşitli kadrolannda 43yıl hizmet verdL Yurtdışmda diplomat olarak başlangıçta Paris ve Cezayir büyükelçiliklerinde çalıştt. Daha sonra Türkiye 'nin Cenevre ve Moskova büyükelçiliklerinde müsteşar, Bükreş ve Tokyo 'da büyükelçi olarak görev yaptu Romen basını tarafından "Yılın Adamı" ve "Büyük Sempati" ödüllerine layık görüldü. Dışişleri Bakanlığı 'ndan emekli olduktan sonra "Aferin tyiydin: Bir Diplomatın Anılan " adım verdiği kitabını yazdı. Meslek yaşamımn son döneminde birlikte çalıştığı eski Dışişleri Bakanı tsmail Cem kitaptaki anıları, "ciddiyetin, yurtseverliğin, duyarlılığm ve dııygusallığın, insana olan sevgi ve saygının yansımaları" olarak değerlendirdi sizce: BAŞKIT - BunJar sadece BM sistemi içindeki değişiklikler değildi. Hükümette de Batı'dan biraz farklı davTanahm anlayışı yavaş yavaş yerleşmeye başlamıştı. O dönemde, Balkanlar'dald iki devlet, Bulgaristan ve Romanya'nın başında komünizmin en katı savunuculan bulunuyordu. - Todor Jivkm''la Çavuşesku'yu tnu kastedi- yorsunuz? BAŞKIT- E\et Dikkatimi çekmişti. Barılı lı- derler o ülkeleri zıyaret etmiyordu. .Ama Türkiye hükümetı yetkililen o ülkelere sık sık gider gelir ol- muşlardı. Bu da Batı standardının dışında bir ha- reketti, bu da bir çeşıt Batı'ya karşı başkaldın ha- reketiydi. Barılılar da "Bu f ürkler ne yapıyorlar" sorusunusormayabaşlamışlardı. Bundanbaşkaolu- şan değişiklik. bir ölçüde İslam ülkelerine yakın- laşma dönemıne girilmesidir. Türkiye işte o dö- nemde İslam Konferansı Örgütü'ne (IKÖ^ çok ba- sit bir rezervle üye oldu. - Neydi konulan o çekince? BAŞKUT-Türkiye'nin laik sistemine aytan ka- rarlar alındığı takdirde bunlann kabul edilmemesi biçiminde bir çekince... 1984'te başbakan olan OzaL benim çakşma sistemimi çok se\di. "tKÖEko- nomik İşler Genel Sekreter \ardımcılıgı'na seni ada> göstereBm" dedı. Ben daha büyükelçi filan oi- mamışım. "Nasıl olur" diye sorunca kestirip attı: "Seni bü}"ükeJçi >apr>orum." Daha büyükelçiliğime iki yıl \ar. Ama ne olur- sa olsun heyecanlanmamak elde değil. Bunun üze- rine "İSEDAK içinde bir ekonomik konse> kura- hm veİslam ülkeleriarasmdaekonomiktşkrielege- çirelim'" fikrinı ortaya attı. Moskova yı tercih ettim' - Yani bu da Batı 'ya karşı bir alternatifarayı- şı mıydı? BAŞKLT- Evet. Özal bir yandan AB'yle ilişki- leri geliştıriyor gibi gözüküyordu, ama bir yandan da ilişkileri çeşitlendirmek arayışlannı sürdürüyor- du. Ve bu. benım meslek hayatınun ikinci dönemi- ne girmeden önceki önemli bir ginşime de yol açtı. - Neydi o? BAŞKIT-Karadeniz Ekonomik îşbirliği (KEl). Ben bu ikisini Türkiye'nin Batı dünyasına karşı başkaldınsı olarak kabul ediyorum. Bütün bu baş- kaldınlann hepsinde ben vardım Arkadaşım Gün- düz Aktan köşe yazısında. "Baştan sona kadar hep garipişJeıieuğraşan tekekononu diplomatmuzdır" diye yazmış. Bunu mealen söyledım tabii. Ben bu durumdan hıç gocunmadım. Ben çok rahatlıkla Pa- ris'e ya da başka bir gelişmiş Batı ülkesinin baş- kentine gidebilirdim. Ama Moskova'yı tercih ettım. - Son olarak dayine sizin tercihiniz Tokyo ol- madı mı? BAŞKUT-Evet. O sırada Isntafl Cem, Dışişlen Bakanı'ydı. Ilişkilerimiz onunla çok iyiydi. Istedi- ğün yere gidebilirdim. Tam o aralar Gündüz (Ak- tan), Tokyo'daki görev süresini tamamlamış, geri dönüyordu Nereye gıtmem gerektiği konusunda onunla uzun uzun tartıştık. Sonuçta. Japon kültüründe bize yol gösterecek birtakım noktalar olup olmadığım araştırmak ama- cıyla Tokyo'yuseçtim. Moskova'yagelince... Mos- kova benim için gidilebilecek en iyi yerdi. Bir dip- lomat olarak düşünün kı her şe>in değişmeye baş- ladığı bir dönemdi. Moskova'da olduğum sırada başta Gorbaço\'vardı. tlk gittiğimde çok şaşırmış- tım. Çünkü haftada bir ya da iki kez bütün NATO ülkeleri "sflent rooms" (sessiz odaiar) dedikleri, her tarafi kapalı odalarda birer temsilciyle toplan- tı yapıyorlardı. Bü>ükelçiliklerin "KremÜnolog" de- dikleri Kremlın uzmanı ikinci adamlan bu toplan- tılara katılıyorlardı. Çok da ilgınç bir durumdu. Çünkü bir öneri ya da karardaki bir virgülün bile üzerinde ritizlikie duruyorlardı. ,\rada bir de top- lantılarla ilgili "franklj' speaking" (açıkça konuşu- lan) bir ortamda fikir aîışverişinde bulunulduğu haberlen yayıldığında. bu "kâgjtkr ha\ada uçuş- ru" demekti. Müthiş bir şeydi bu. O toplantılardan çok ciddi kararlar çıkıyordu. Ama o kadar ilginçti ki artık adamlann söyledikleri hiçbir şey doğru çık- maz olmuştu. Gorbaçov onlann bütün bildiklerinin tersini yapma>a başlamıştı. - O zaman NA TO ülkelerinin ekonomi koordi- natörü siz değil miydiniz? BAŞKUT-Bendirn. Bırde sryasi koordinatör\'ar- dı. Çok değişik, renkli bir ortamda çalışmıştık. Kendisi açısından sonunda son derece başansız bir sonuç verdi, ama Gorbaçov müthiş kökJü bir yapı- yı değiştirmeye kalkıştı. O yapıyı >ıktı da, ama ye- rine yenisini yapamadı. Çünkü o yönde yetişme- mişti. - Peki, sizce bugünkü dünya konjonktüründe Rusya 'nm yeri nedir? BAŞKUT - Rusya'nın önemini, aman, küçüm- sememek lazım. Bugün zor durumda olabilir. ,^ma Rus\a esas olarak çok büyük bir güçtür ve ona çok temkinli yaklaşmak gerekir. Bunu hiç kimse aklın- dan çıkarmasın. Bu arada Batı'nın da yapısı de- ğişti. Eskiden NATO olarak Sovyetler Birliği'ni muhatap kabul ederken 1990'lardan itibaren tek kutuplu bir dünyada hareket eder hale geldik. Ba- lan, bugün üçüncü dünya yok artık. Batı entegras- \onunda da çözülme başladı. Buna hiç kimse sesi- ni çıkarmadığı gibi Rusya da öyle yapıyor. Ama bi- zim takımın bir zamanlar Dışişleri Bakanlığı 'nda başlattığı başkaldın hareketi dünyada başlatılırsa bu- rada Rusya'yı mutlaka hesaba katmak lazımdır. RusyaAB 'ye dahafazlayaklaşacak Rumlar oyun bozan konumundalar • Peki, sizce başka bir biçimde bu kez ikinci dünya hareketi ortaya çıkabilir mi? BAŞKIT- Bir kere, NATO ülkeleri arasında dayanışmamn nasıl olacağını, Batı dayanışmasının ne ölçüde devam edeceğini görebilmek lazım. Eğer bu olmayacak ve ABD istediği gibi hareket edecekse onlar da ister istemez başka bir dayanışma ara>aşı içine girecekJerdır. O zaman da Rusya AB'ye çok daha fazla yaklaşacaktır. - Biliyorsunuz, ABD 'nin bir Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) var. Sizce Türkiye, Rusya, AB bıt projenin neresindeyer alabilir? BAŞKLT - Benim görüşüme göre ABD Türkiye'ye bir yer vermiş. Bu yer de AB artı Ortadoğu. Dolayısıyla ABD'nin Türkiye'yi gözden çıkardığı filan söz konusu değil. Tam tersine... Türkıye'yı ön plana çıkanyor. - Yani, Soğuk Savaş sonrası Türkiye'nin stratejik öneminin iyice azaldığt savları doğru değil mi? BAŞKLT - Nasıl doğru olabilir ki 9 .ABD Ortadoğu'da zor durumda kaldıkça Türkiye'nin önemi gittikçe artmaktadır. Avrupa'nın hareket kabiliyetı yok. Nasıl olsun ki? Zaten kaçmanın yollarını anyor. Benım gördüğum kadanyla Türkiye çok gerçekçi da\Tanmak durumunda. Biz yanlış heyecanlann peşinde koşuyoruz. Kıbns olayındaki gelişmeleri neredeyse bütün medyamız "zafer" diye ilan etti. Ben bunu kesinlikle paylaşmıyorum. - Mye paylaşmıyorsunuz? BAŞKLT - Bir kere üç tane değişmez unsur vardır. Birincisi, çözümsüzlük çözüm değıldir Birtakım kişiler. şimdi bu Kıbns meselesini savdık düşüncesindeler. Türkiye'nin onlarca yıldır çok ciddı sorunlarla boğuşmasına neden olan Kıbns konusu. bundan sonra yine çok uzun yıllar uğraşmak zorunda olacağı bir konu olmaya devam ediyor. Sorun çözülmedi. Bir tarafın "evet" demesinın hiçbir anlamı yok. tki tarafin da "evet" demesi lazımdır.tkincisi. buna karar verecek olan, başta Kıbns Türk toplumudur. O da olumlu karannı verdi Bunu biliyoruz. Üçüncüsü de, ne olursa olsun Türkıye'nin stratejik açıdan söyleyecek sözünün olmasıdır. Zaten onu da söylemelıdir. Bana kalırsa bunlan bağdaştırmak zor bir hedef değildi. Şımdi güzel bir firsat çıktı. Rumlar oyunu bozan bir konuma geldiler Bunu iyi satmamız lazım. Türkiye'deki bütün kurumlann, bütün politik kışılerin. duygusal tepkileri ve hamasi açıklamalan bir tarafa bırakarak bütün dünyaya oyunu bozanın gerçekte Rumlar olduğunu iyice duyurmalan gerekir. Onlar çok ters planlarla yeniden karşımıza çıkıp yıne bızi suçlu durumda bırakmak için ellennden gelenı yapacaklardır. Onun için müthiş bir hücuma geçme zamanıdır. Bu görev de Türkiye'ye düşmektedir. - Peki, ya Kıbns Türk toplumu? BAŞKLT- Ona da tabii ki çok önemli görevler düşüyor .Ama benım Sayın Denktaş'ı anlamakta ciddi sıkıntılanm var. Çok saygı duyduğum, büyük sempati beslediğım ve bir zamanlar oranın kahramanı olarak gördüğum Sayın Denktaş'ın son dönemdeki tutumu beni şaşırtıyor. Bundan sonra Denktas hangı uluslararası muzakereye katılacak? "Nari GeneraM" fVerheugen) diye hitap ettiği adamın karşısına geçip müzakere edebilir mi? ABD'ye küsmemiz söz konusu değil' - Sayın Denktaş da sizin deyiminizle "açıkça konuşmayı" (frankly speaking) tercih ediyor olamaz mı? BAŞKUT-Olabilir, tabii. Ama KKTC'nin de Türkiye'ye çok yardımcı olması lazımdır. Bunu yaparİcen de sert değil, ılımlı bir yaklaşun içinde olmalıdır. Bir başka inandığurı nokta da şu: Çok fazla ekonomik işlerle uğraştığım için rahatlıJda söyleyebiliyorum. Ben ortalıkta dolaşan bir sürü görüşü paylaşmakta da güçlük çekiyorum. Yine Kıbns'tan ömek vereyim. Deniyor ki: Rumlann kişi başına düşen yıllık geliri Türklerden kat kat fazladır. Dolayısıyla da Rumlar Türkleri ezer. Bu doğru değil. Rum tarafmın bütün avantajı turizm, serbest ticaret, finans ve vergi sistemidir. Türk tarafına aynı rahatlıklan ve kolaylıkian tamrsanız onlar da Rumlara hemen yetişirler. Daha uyanık ve daha akıllı olduklanndan değil. Eşit fırsatlardan yararlanmış olurlar. tkinci ekonomik şikâyetim, Türkiye'nin AB'ye girişiyle ilgili. Sanılıyor ki Türkiye'ye bir tarih verdiklerinde dış yahnmlar oluk gibi akacak. Hiç kimse yambnasın, Türkiye'de belli bir istikrar oluşmadıkça böyle bir yatınm gelmez. O istikran sağlarsanız, yatınmlar AB üyesi ohnasak dahi gelir. - Siz kitabınızda benzer bağlamda Japonya örneğini vermiştiniz. Bunu açar mısınız? BAŞKUT- Japonya'nin bugünkü milli geliri Ingiltere, Fransa ve Almanya'nın milli gelirlerinin toplamına eşittir. Ama Japonya, AB normlanna büyük ölçüde terstir. Şimdi, Japonya'ya, "Siz AB'yle birfikte obnak ister misiniz? AB'ye girmek ister misiniz" diye sormak lazım. Bakın, Türkiye belli bir ekonomik yapıya kavuşabilirse Japonya ömek ülke olabilir. Yani, bizim AB'ye girmemiz hayat memat meselesi değildir. "AB'ye girmezsek mahvolduk" gibi düşüncelere ve kaygılara kapılmak çok yanlış olur. Kaptda bekletflen üike Bulgaristan - Ama Türkiye 'nin yüzü Avrupa 'ya dönük değil mi? BAŞKUT -Gırsek belki birilennde Türkiye'ye yatınm yapma inancı aşılanır diye düşünebilirsiniz. Ama ben ona inanmıyorum. Siz yatınm yapacak olsanız, önce hangı bankanın daha sağlam göründüğüne bakmaz mısınız? Yann batacağuıa mandığınız bankaya tasarrufunuzu yattnr mısınız? Ddncisi, muzakereye başlamakla tam üye olmak çok farklı şeyler. Ben çok uzun süre Romanya'da kaldım. Romanya'nın bütün yöneticileriyle hâlâ yakın dostlugumu sürdürüyorum. Romanya, AB üyeliği için 2000 yılında müzakerelere başladı. Bütün sürecin 2007'de tamamlanıp Romanya'nın tam üyeliğinin başlaması kararlaştınldı. Ama şimdi, Romen ailelerin çocuklaruu sattıklan bahanesiyle "Sizi almajiz" diyorlar. Kapıda bekletilen öbür ülke de Bulgaristan. Her dakika da bu ikisine koşul getiriliyor. - Benzer bir davranış Türkiye'ye yapılmıyor mu? BAŞKUT - Tabii. Bu örneği onun için verdim zaten. Dolayısıyla Türkiye'nin çözümü AB'ye şirin gözükmek değil. Türkiye'nin çözümü kendi gücünü arthracak unsurlara kavuşmak. Aynca ben Türkiye'nin bu enstrümanlara sahip olduğuna inanıyorum. - 5/z kitapta bir de ABD 'yle ilişkilerin nasıl olması gerektiğini tarif ediyorsunuz. Bunu anlatır mısınız? BAŞKLT- ABD'den vazgeçmeniz ya da ona küsmeniz söz konusu değil. Bunlan bilip ona göre hareket ederseniz işler yolunda gider. Biz ABD'yle stratejik işbirliği yapamayız. Türkiye yapmak istese o yapmaz. Stratejik işbirliği fsrail'in, Kanada'nın, Ingiltere'nin yaptığıdu'. - Yani?.. BAŞKUT - ABD günün birinde, örneğin Kuzey Kore'deki gidişi beğenmediğini ve oraya gitmek istediğini söylediği ya da başka maceralara ahlmak istediği zaman ona uymak zorundasmız. Bu, stratejik işbirliği gereğidir. Dolayısıyla, Irak'ta olduğu gibi o stratejik işbirliği bize çok ters. Çünkü ABD'nüı müdahale etmek istediği bölgenin içindeyiz. Eğer o doğrultuda hareket edersek sonra büyük sılantısını biz çekeriz. Biz o bölgede bulunmanın avantajlanndan yararlanmalıyız. Mümkün olduğunca da maceralardan kaçınmalıyız. Gerçekleri görüp ona göre değerlendırmek, ABD'yi de kaybermemek lazımdır. Biz ABD için dünyadaki tek süper güç diyoruz. Dolayısıyla bir dostluk ilişkisini sürdürmeliyiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle