Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS 2004 CUMA
DİZİ
isyancının
izleri
Turhan
FEYİZOĞLU
Gezmiş,
ilçe
sekreteri
oluyor
D
enizr
in İstanbuTa gekliği ilk yıUardaki siyasi faaliyet-
lerini Nurettin Demirdöven, şöyle anlatnuşü: 1964
yanndan itibaren TİP'e gitmeye başladık. Partiden
hertıangi bir görev veriMigi zaman yerine getirir, ya-
panftık. 1965seçim]erinekatıkuk. Çahşmalar yapük.
Şimdi gülünç gelebilecek bir aıum var, onu anlatayım.
1%5 seçimlerinde Adalet Partisinin 5 Ekim 1965 Sab
günü, Taksiın'de bir seçim mitingi vardı. Ben, Deniz ve
ortanca kardeşim, bu mitinge gittik. Amacımız, mitinge
katılan kişikrle konuşup, ikna ederek kendi saflanmıza
ka/anmaktı. Bazı kişüerle konuştuk, fakat dövülmekten
de zor kurtulduk. Deniz, bu dönemde parthe üye oldu.
Ekip olarak katıldığımız ikinci kongrede Deniz, ilçe sek-
reteri oldu. Bu kez, aynı eldbin içinde Erim de vardı.
Böylece üç kişi oMuk. Ben, Deniz, Erim. Şakadan kendn
mize. Balaban Cuntasf diye isim takmıştık. Kongre
arifesi idi. İlçe kongresini kazanmak için kulisler falan
yapıyorduk. Az çok etkmüğimiz, ağırüğımız olduğu için
kendimize bu lakabı takmışbk. Bu ekipte, bizim yaşlar-
da olan ve bahkçıhk yapan İsmail Tannverdi de vardı.
Sonuçta ilçe yönetim kurulunu bizim ekip aldı.
Deniz Gezmiş 27 Mayıs 1960 ihtilalinden hemen sonra ailesiyle birlikte İstanbul'a geldi
Mücadeleyelisedebaşladımer Erim Süerkan da, şunlan anlatmış-
tır: Nurettin ve Deniz'le arkadaşlığımın
başlaması 1964 bşına yani 1964 yılı
sonlanna rastlar. Nurettin, Istanbul Üni-
versitesi Hukuk Fakültesi ikinci sınıf
öğrencisi, Deniz ise lisede bir dersten
beklemeliydi. Nurettin, Deniz ve ben,
Şemsipaşa'yı çok severdik. Üsküdar iskelesi-
nin sağında cami, medrese, çeşme, türbe ve
kütüphaneden oluşan bir yapı topluluğu var-
dır. Usküdar semtinin en büyük kütüphanesi
olan bu Şemsipaşa Külliyesi'ne o civarda bu-
lunan bütün öğrenciler, ders çalışmaya gider-
di. Deniz, Nurettin ve ben de bazen ders ça-
lışmaya, bazen de kitap okumaya gıderdik.
ÇOK SEVDİĞİ TÜRKÜ
Külliye, deniz kenannda çok güzel bir yer-
dedir. Külliyeyi çevreleyen duvarlardan deniz
tarafına bakan bir duvan vardır. Bu duvarda,
bir kişinin rahatça sığıp oturabıleceği geniş-
likte demir parmaklıklı, bırbirlerine çok yakın
pencereler vardır. Bız üçümüz, bazen de Ba-
hkçı tsmaiL bir araya gelir, o pencerelere otu-
nır. bir taraftan denizi seyreder, bir taraftan da
sohbet ederdik. Bazen de aynı yere oturur, şa-
rap içerdik. Pencereler. denize yanm metre
uzaklıktadır. Denizin dalgalan gelıp, şap şap
duvara vurur. lyot kokusunu ciğerlerinize çe-
kersiniz. Külliyenin hemen yanında çay bah-
çeleri ve iskele bulunurdu. Çay bahçelerini
şimdi yıktılar. Vapurdan inen aile babalan, bi-
zim böyle neşeli olduğumuzu gördüklerinde,
'Afiyet olsun gençler' der, gülümserlerdi.
Deniz, fazla kalamazdı. Babası kızardı. Bi-
ze göre, yaşı da küçüktü. Neşelendigınde, çok
sevdiği bir türkü vardı onu söylerdi:
Karşı yakaya geçelim,
Atlara yonca biçelim,
Aleylim vay leylim, aman aman.
Biz bu yardan vazgeçelim,
Oğlum nenni nenni,
Eşrefim nennL
27 Mayıs 1960 ihtilalinden hemen sonra di-
yebileceğımiz bir dönemde ailesiyle İstan-
bul'a gelen Deniz. ihtilalin sağladığı göreceli
özgürlük ortamında bir lise öğrencisi olarak
kişiliğini geliştirmeye çalışıyordu. Bu sürecin
nasıl oluştuğuna ve geliştiğıne tanık olan Nu-
rettin Demirdöven. şunlan anlatmışhr:
1964 yazından itibaren kurulan mahalle ar-
kadaşlığımızdan sonra, sürekli birlikte olduk.
Onunla daha çok sosyal ve bilimsel diyebile-
ceğimiz konularda konuşmalar ve tartışmalar
yapardık. Sadece bununla da kalmaz, bu ko-
nulara ilişkin olarak etkinlikler nelerdir, top-
lantılar, dernekler var mıdu-; onlan da araştı-
nrdık. O arayışlar içinde 1964 yazmda esas
olarak TİP'e gitmeye başladık. Deniz. lise
ikinci sınıf öğrencisiydi o zaman.
'KoMÜNİST DEĞİL SOSYALİST'
MTTB, TMTF, TMGT ve 27 Mayıs Fikir
Kulübü vardı. Bu örgütlerin düzenlediğı top-
lantılara, çahşmalanna katılırdık. Bu dernek-
lerin hepsi, o dönem. ılerici bir hava içındey-
diler. Deniz'ın, bu örgütlerin etkınliklerine
katılması. üniversite çe\Tesine girmesi lise
son sınıfta başlamıştır. TMTF ile TMGT'de
bazı faaliyetierde bulunalım dedik. Oraya da
gitmeye başladık. O sıralar. TMGT Başkanı
Alp Kuran'dı. Nitekim o sıralar TMGT'de ba-
zı komisyonlar kurulmuş. bunlara eleman an-
yorlar. Ben ve Deniz, bir komisyonda yer ala-
lım diye TMGT'ye gittik. Mahir Kaynak. o
zaman, TMGT'de faal durumda ve ÎU Iktisat
Fakültesi'nde asıstandı. Kaynak'ın TMGT'de
görevi, başvuran öğrencilere, komisyonlarda
görev \ermekmış. Benı basın komisyonu için,
Deniz'i de işçi komisyonu için uygun gördü.
Bu işçı komısyonunun içinde Şükran Soner
de vardı Hatta TMGT'nin düzenlediğı 'PoB-
tika ve GençBk
1
konulu semınerlerin sonuncu-
sunda, başımızdan geçen ilginç bir olay var-
dır. 24 Nısan 1965 Cumartesı günü, Fatıh Tı-
'Senikaçırmayageldim'
I "\ eniz 'in, karşı cinse olan ilgisi Filis-
I I tin kamplarında da devam etmiştir.
f t Selahattin Okur, tanık olduğu bir
1 / olayı şöyle anlatmıştır: "Filistin
kamplarında Avrupa 'nın değişik
ülkelerinden gelmiş genç kız ve erkekler
de vardu Bunlar, zaman zaman eğitim
kamplarına da kattlırlardu Eğitim ya-
parken bir kız bizi seyrediyordu. Deniz,
bu kıza bakayım derken, Italyan çukuru-
na düştü ve ayağmı incitti"
Deniz'in 1970yılı sonunda, ODTÜ'de
kaçak olarak kaldığı dönem, Şule Albay-
raktaroğlu adlı bir genç kızla olan arka-
daşlığı ise yan şaka, yarı ciddi şöyledir:
ODTÜ'de, dileyen öğrencinin yarar-
lanması için bir kitaplık kurulmuştur. O
dönem, yönetimini Şule Albayraktaroğlu
adlı bir kız öğrenciyapmaktadır. Dersten
çıktıktan sonra Şule Albayraktaroğlu,
kitaplığı açar ve dileyene, orada okuması
için kitap verir. Kitaplığı öğrenen Deniz,
kitaplığa gider ve bazı kitaplar seçer. Ki-
tapları aldıktan sonra kapıdan çtkarken
Şule Albayraktaroğlu, ODTÜ'yeyeni
gelmiş olan tanımadığı Deniz 'in yolunu
keser ve "Kitabı dışarıya vermiyoruz,
Ancak burada okuyabilirsiniz " der.
Deniz, "Yurtta kalıyorum. Okuduktan
sonragetireceğim"der. "Hayır. Kitap
yatrosu'nda Behke Hanım'ın da karıldığı bir
toplanh vardı. Deniz'le birlikte gittik. Arka
sıralarda yer aldık. Ben, daha önceden. tek
başıma siyası çalışmalar, araştırmalar yaptı-
ğım sıralarda rastlantı olarak Haydarpaşa Li-
sesi'nden sağ eğilimli bir çocukla kısa süren
bir arkadaşlık yapmıştım. Bu, beni, Üskü-
dar "da Genç Milliyetçiler Birliği diye bir ku-
ruluşa götürmüştü. Orada Üsküdar'daki sağ-
cılan tanımıştım. Seminerde bir baktım, bir
grup bunlardan oluşmuş.
Behice Hanım, konuşmaya başlayınca.
bunlar da, ufak ufak seslerinı arttırmaya, Be-
hice Hanım'ı yuhalamaya başladılar. Bir ta-
raftan da. 'Komünistler Moskova'ya' diye
burada okunur. Dışanya götürmenize
izin veremem..."
Genç kızın sorumlu davranmasmdan
hoşlanan Deniz, kendini tanıttıktan son-
ra seçtiği kitapları alır ve odaya gider.
Arkadaşlarına, "Yahu! Siz oraya 'Kitap-
lık Sorumlusu' diyeyırtıcı bir kaplan
koymuşsunuz. Az daha parçahyordu be-
nL Ama, ona ne oyunlar oynayacağım "
der. Birgün, Yusufüe Deniz, birlikte ki-
taplığa iner. Şule Albayraktaroğlu 'na
yaklaşan Deniz, "Hanımefendi! İkimiz
de sizi beğendik. Evlenmek istiyoruz.
Acaba hangimizi beğeniyorsunuz? " der.
Şule Albayraktaroğlu 'nun şaşkınlığın-
dan yararlanan Deniz, oradan uzaklaşır.
Yusuf'la 201-202 'ye gelen Deniz, oyna-
dığı oyunu arkadaşlarına anlatır:
u
On-
dan öcümii aldım, ama henüz bitmedL."
Birkaçgün sonra Deniz, ODTİ arazi-
sinde dolaşırken, bir ata rastlar. Binip
yurûann önüne gelir. Kitaplığa bakan
Albayraktaroğlu 'nun kaldığı odanın
penceresinin önüne giden Deniz, tüm
muzipliğiyle bağırır: "Hadi kız, bohçanı
hazıria... Seni kaçırmaya geldim..."
Albayraktaroğlu, pencereyi açıp ba-
kınca, Deniz, aü süriip oradan uzaklaşır.
B İttİ
bağınyorlar. Bağıranlardan birisine. 'Bu ka-
dın komünist değü, sosyaHsttir' dedtm Onlar-
dan birisi de. 'Ne olmuş yani. Komüniste ko-
münist dedik' dıyerek beni tartaklamaya baş-
ladı. Ben, daha müdahale etmeden Deniz,
sağcılann üzerine hücum etri. Ardından, par-
tililer geldi. Bunlan dışan attık.
Partide, ilçe binasında, seminer biçiminde
eğitim çalışmalan yapılırdı. Bunun dışında
bir taraftan derslerimize çahşıyor, bir taraftan
da kitap alışvenşi yapıyorduk. Öğrenci için
kitap pahahdır. Bende olanı ona veriyordum,
o da, onda olanı bana venyordu.
Yann: ilk siyasi faaliyet
Şiir
tutkunu
devrimci
D
emirdöven, Gezmiş'le ortak beğe-
niyle okuduğu kitaplan şöyle sıra-
lıyor: Jack London'ın Martin
Eden'i, Ernest Hemingvay'in Çanlar
Kimin İçin Çalıyor'u. John Stein-
beck'in Gazap Uzümleri, VVeb'in
Kısa Dünya Tanhı \e Amerika Bırleşik
Devletleri Tarihı. Ah Faik Cihan'ın Sosya-
list Türkiye'sı, Nijazi Berkes'in Yüzyıldır
Neden Bocalıyoruz'u, John Strachej'in
Sosyalizm Nedir'i.
Çıkan bütün yeni kitaplann hemen hep-
sini alıp okuyorduk. Dergi olarak Yön, ga-
zete olarak Cumhuriyet alıyorduk. .\kşam
gazetesi ve o dönem bir ara çıkan Tanin
adlı gazeteleri de bulunca okuyorduk. Hu-
kuk Fakültesi birincı sınıfında öğrenci
iken öğretım üyemiz Hıfn Veldet VeHdede-
oğiu; "Hukukçu, her gün bir gazete alıp
okumab ve ola\1an sürekli izkmeti' dıye-
rek bize öneride bulunmuştu. Denız'ın
edebi yönü çok zengindı. Sinemayı, tiyat-
royu, edebnatı, şiiri çok severdi. Hikâye
yazarlığını se\erdi. Şıire çok tutkundu.
Tutkun olduğu için belleginde tutardı. Me-
met Fuafın çıkarttığı Yenı Dergı ısımli
edebiyat dergisını sürekli alırdı. Nâzım
Hikmefi zaten bılirdı Okta> Rifat, Edip
Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreja ve
bunlann ardından Ozkan Mert, Ataol Beh-
ramoğju ve İsmet Özel'in şiirlerini de bi-
lirdi. Sinemacılığa, sınema yapımcılığına
ilgı duyardı. Osman Saffet .\rolat'la sine-
ma, edebiyat üzerine tartışırlardı.
ÇlNARALTI TARTIŞMALARI
Osman Saffet Arolat. bu konuda şunlan
anlatmıştır: Deniz'i ben TMTF İstanbul ÎI
Sekreteri ve Basın Yayın Kolu Başkanlığı
yaphğım dönemde tanıdım. Sohbeti, tar-
tışmayı seven. çok yönlü ılişkıler ıçine gir-
mekten hoşlanan ama bellı sertlikleri de
taşıyan bırisiydi. O dönem şiir. edebiyat
merakı vardı. Beyazıt'ta Beyaz Saray de-
nilen binanın altında yeni kitabevleri açıl-
mıştı Oraya gider, kitapçılarla, sanatçılar-
la tanışır, sohbet ederdi. O dönem, çok tar-
tışılan bir dönemdi.
Gruplar farklı da olsa. birbirinden farklı
da düşünseler. tartışmalar genellikle Çına-
raltı'nda geçerdi. Aynı şekılde Sahaflar'ın
yanındaki kah\ede konuşulurdu. Hukuk
Fakültesi "ndekı çay ocağının yanında in-
sanlar oturur ve tartışırlardı. Deniz, özel-
lıkle o dönem, TMGT Başkanı olan ve ÎÜ
Hukuk Fakültesi Idare Hukuku kürsüsün-
de asistan Alp Kuran'la birlikte hareket
ederdi. Öğretim üyelerinden onu tanıyan
ve sohbeti olanlar vardı. Tank Zafer 'hı-
na\a bunlardan binsıydi. Deniz'in öğrenci
Iıden olarak kitleyi peşinden sürüklediği
dönemde Tank Zafer Tunaya, Hukuk Fa-
kültesi Dekanı idı. Deniz, bu sıralar yeni
yeni tanıştığı Hikmet Krvılcımh'ya büyük
önem veriyordu. Hikmet Kıvılcımlı'nın
Cağaloğlu-Nuruosmaniye Caddesi'nde bir
muayenehanesi vardı. Deniz. Hikmet Kı-
vılcımh'nın müdavimlerinden birisiydi.
Çoğu zaman TMGT'nın Tünel'de bulunan
yerinden çıkıp >oirüyerek Cağaloğlu'na.
Kıvılcımlı'nın muayenehanesine gider,
onunla konuşur, sohbet ederdi.
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Gazeteleri
Karıştıpırken...
Gazeteleri kanştırırken, Irak'ta. Bağdat'ın batı-
sındaki bir hapishanede, Amerikalı askerlerin gö-
zetimi altında bulunan mahpuslara, Amerikalılann
aşağılayıcı davranışlannı, dahası açıkçası işkence-
lere başvurduklarını belgeleyen fotoğraflara bakar-
ken, nasıl da acılar içine düşmüşsünüzdür!
Mağdurlar insan ve üstelik komşumuzda olu-
yor...
4 Mayıs tarihli Le Monde, Irak'taki savaş üstü-
ne Amerika'da açılmış tartışmada bir dönüm nok-
tası olduğunu söylüyor olan bitenin.
Yalnız Amerika'da değil, bütün dünyada!
Kendinize tekrar sormuşsunuzdur, ne diye Ame-
rikalılar Irak'ta?
Aklınıza hemen gelmiştir, "küreselleşme", "yeni
dünyadüzeni", "yeniliberalizm"^kavramlan... Unut-
madınız: Kaprtalizmin terkisine binmiş "kûreselleş-
me", daha fazla kâr ve soygun adına, dünyayı ele
geçirme girişiminin adıdır.
Bir "emperyalizm"ö\r bu!
Ve bir ayağı da kendi yurdunuzdadır.
Her yanda gördüğünüz, "Daha insanca bir dün-
ya"n\rı ardında hareketlenen bütün insanlardır.
Siz, o bütünün içindesinız...
•
TBMM Genel Kurulu'nda, yeni bir anayasa de-
ğişikliği paketi, salı günü görüşülmeye başladı. Ka-
dın-erkek eşitliğinden DGM'lerin kaldınlmastna, Ge-
nelkurmay'ın YOK'teki kontenjanının sona ermesin-
den askeri harcamaların daha etkili denetimine ka-
dar, bir dizi yenilik getiriyor paket.
Hepsi önemli!
Avrupa Birliği'ne uyum amacıyla hazırlanan 10
maddelik pakette. aynca daha yakıcı tartışmalara
yol açacak bir konu da var ve kadın-erkek eşitliği-
nin içeriği üstüne.
Anayasanın mevcut 10. maddesinin birinci fıkra-
sında şöyle deniyor: "Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve ben-
zerisebeplerle ayınm gözetilmeksizin kanun önün-
de eşittir."
Fıkranın genel ifadesine açıklık getirmek için,
CHP bu fıkrayaeklenmesi amacıyla, şöyle bircüm-
le önermiş: "Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir.
Devlet, kadın ve erkek eşitliğini hayata geçirmeyi
sağlamakla yükümlüdür."
CHP'nin önerisi yerindeydi.
Söz konusu eşitliği soyutluktan kurtanp, bir çığ
açmak gerekiyordu. CHP, bu konuda ısrar ederken,
AKP kadınlar yararına bir tavır almaya yanaşmıyor-
du ve sonuna kadar yanaşmadı.
Niçin?
Konu. AKP için bir tıkanış, ideolojik geriliğinin
damgası. Ama, Avrupa çatısının altına girmek için
çırpınan bir parti, en başta bu nedenle kapıdan
çevrilır, habersiz!
AKP'nin dinci ve gerici olduğundan artık kuşku
var mı?
•
Üniversitelerimiz için bir yasa yapmak için çetin
bir mücadete veriliyor: Bir taraf, çağdaş ve yurt ger-
çeklerine uygun bir yasanın arkasında; bir başka ta-
raf, kendi partisi için çırpınıyor.
Başta gelen konu da, şimdilik imam hatipler.
YÖK ile sivil toplum kuruluşlannın bütün rtirazla-
nna karşın, hükümet, imam hatip mezunlannın üni-
versitede istedikleri bölümlere girebilmelerinin yo-
lunu açıyor.
önerilen yöntem de, karmaşayaratacaktüründen...
2 Mayıs günlü Milliyet'te, "İmam hatiplerin dü-
nü, bugünü, yanm" adlı. Mehmet Gündem'in -
gerçekten dev- bir araştırmasını izlediniz mi?
Kız-oğlan o gençlerimizin hayatlanna nasıl kıymış
gericilik!
Nereden bakılırsa bakılsın, bitmiş bu konu. Bu ku-
rumu sürdürmekle, yurda da, oralarda okuyanlara
da kötülük yapılmış olacak.
AKP, bunu pahalı ödeyeceğini bilmiyor mu?
Üniversitelerin düzeni üstüne yapılacak bir yasa
üstüne artık vakit harcanmadan dönmeli. Bir hatır-
latmamız da şu olacak: Bu konuda asıl yetkili olan-
lar. onun içinden gelen bilim adamlandır. Bizim şim-
di bir şansımız da var: YÖK'ün başına gelen Pro-
fesör Erdoğan Teziç, önemli önerilerde buluna-
cak, bilim yaşamımız için güzel yollar çizecek. Ikti-
dann, hazırlıksız olduğu bir konu da üniversite re-
formu. Onu fark etmeyişte direniş, dileğimiz çok sür-
mez, sürmemeli!..
BİR TÜRK SOSYALİSTİNİN
KİTABI VE KIVILCIMLI
B
u dönem, Eminönü Türk Devrim Ocağı
üyesi de olan Ömer Erim Süerkan, Dr.
Hikmet Kıvılcımlı ile nasıl tanışhklan-
nı şöyle anlatmıştır:
1965 yılındaydı. Nurettin Demirdöven,
bir gün, Sahaflar'dan bir kitap alırken
Hikmet Kıvılcımirnın, 'Tarih/Devriın/Sosya-
Hzm' adlı kitabına rastlıyor. Bakıyor, bir Türk
sosyalistinin kitabı. Çeviri değil. Özgün bir
eser. llgisini çekiyor ve kitabı alıyor. Okuyup
bakmamız için bize getirdi.
Bizim de ilgimizi çekti. Kitabm arka kapa-
ğında, kitabı yazanın adresi var. Aynca, 'Kitap
hakkmda eleştirikriniz \arsa yazın, gelin göriişe-
Bm' diye de bir not var. Nurettin, Deniz ve ben
kalktık, Cağaloğlu'nda bulunan Dr. Hikmet Kı-
vılcımlı'nın adresine gittik. Kendimizi tanıttık.
Işte böyle böyle dedik. Kitabınızı okuduk, ilgi-
mizi çekti. Neyse, sohbetimizde, kendinden,
geçmiş deneylerinden, hapisliğinden, örgütlen-
meden, partiden bahsetti.
Bu arada, bizim Üsküdar'da oturduğumuzu
öğrenince, kendisinin de Salacak'ta oturduğunu
söyledi. Böylece. Kıvılcımlı ile dıyaloğumuz
kurulmuş oldu.
Deniz, üniversitede öğrenci iken vapurla kar-
şıya geçtiği zamanlar cebmde mutlaka bir tane
İcitap bulunur, yolculuk boyunca da hiç konuş-
maz, elindeki kitabı okur. Aynca iskelede vapur
beklerken gazete-kitap satan büfeye gider, gö-
züne kestirdiği bir kitabı alır. Vapur kalkana ka-
dar okumaya devam eden Deniz, ertesi gün,
kaldığı yerden okumaya devam etmek için kita-
bın sayfasını kıvınr ve kitabı yenne koyardı.