18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
IAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2004 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUSLER ACI MUMTAZ SOYSAL 0 Uçaktan Kim İner? DEĞİŞİK kadrosuyla yeniden çıkan NOKTA dergisinin on sayısında Amerika'daki "Abant Platformu"na ilişkin cerlıtoplu bir haber ve akıllıca bir analiz var. Toplantılan deyen Irep Güner Çakır. bir yerde şöyle yazmış: "Ade- a Tûrkiye ABD'de sınavdan geçiriliyor. On yıl sonra 'Iş- te o toplantı' denecek, 'hani VVashington'da söylenmiş- t ya!' Peki, neden VVashington? Dünyaya egemen ol- naya talip politikalann şekillendiği merkez, ABD strate- jierinin beyni, 'think tank'/erin göbeği, spekülasyonlar- can etkilenmeyecekkadar Türkiye'den uzak, ancak tar- tşma notlanyla Türk siyasetine çentik atacak kadar ya- kn. Bir de Fethullah Güten'/n nefes aldığı mesafede." On yıl sonra Türkıye'de ne olmuş olacak ki, insanlar 'Hani VVashington'da söylenmişti ya!" diyecekler? On yıl sonra olacak olan, herhalde, Türkiye'de bir "Is- iam Cumhuriyeti"n\n kuruluşudur. Belki de, on yıl bi- le beklemeden. Şimdilik, model tartışması yapılıyor: "Islamî Türk de- nokrasisi model olabilir mi?" Amerika'yı mesken tutmuş Türkiyeli bir akademisyen 'AKP'ylegelen Müslümanlık, Islam ülkeleriiçin en iyimo- celdir" demekte; eski Dev-Genç'li bir gazeteci de "Arap ükeleri Türkiye-ABilişkisinipürdikkatizliyor, Türkiye'nin başansı Arap ülkelerine ilham kaynağı olacak" diye ta- namlamakta. Ama, "Türkiye model olamaz: her toplum kendi gücüne inanır, 'ben üstünüm' diyeni taklit etmek istemez" diyen bir Kemal Karpat ve "Hiçbir Islam ülke- s mıllî tanımı olan hir modeli izlemez" diye ekleyen bir Ruşen Çakır da var. Washıngton'daki tartışma nereye varmış olursa olsun, Türkiye'nin şimdiki iktidan, Amerika'nın uzun erim- lı beklentisine ve Avrupa'nın oportünizmine uygun ola- rak, Kemalist Cumhuriyetin son kalıntılannı "mevzuat"tan ve "kadro "lardan temizlemekle meşguldür. AB ile er geç bir noktada sona erecek olan geçici işbirliğinin ardından, ikinci aşamada birinci cumhuriyetin köklü degışımıne sı- ra gelecektir. Değişim, Şah'ın yıkılışına yol açan medre- se ve camı çıkışlı sokak olaylannın tekrarianışıyla mı olur, yoksa sandıklı demokrasinin muzafferleri ile İkinci Cum- huriyetçi entel muhaliflerin ittifakı sonucunda mı gerçek- leşir, orası birfalcılık konusudur. "Kanlı mı, kansızmı"so- rulanyla ve "miğfer ve kalkan"\\ şiirierle donanmış mey- dan nutukları unutulmamalıdır. Ama, büyük olasıhkla, ABD ve AB'nin tercih edecek- leri "değişim", onlann "demokratik değeher"'me uygun biçımde, oy ağırlıklı bir geçişle olur. Ne var ki, şöyle ya da böyle, Iran'da olupbitenlerden sonra Tahran'a gelen Aır France uçağından bir Humey- ni'nin inişi gibı, Esenboğa'ya konacak Amerikan uçağın- dan da "ıslamîcumhuriyet"\r\ cumhurbaşkanı olarak bir Gülen'in inişi beklenecektir. Batı'nın Yargımıza Dayatması... (i) DEP davasında da aynı ilişki söz konusu iken davanın fikir suçu diye takdim edilmek istenmesi, AB'nin gerçekleri saptırmadaki cüretine ve yargmın bağımsızlığma açıkça müdanalesine kılıf uydnrmaktan başka bir şey değildir. Sadİ SOmJNCUOĞUJ Eski Devlet Bakum A B-Türkıye ilişkilerinde 40 yıl- dır gözle görülür bir ölçüsüzlük ve eşitsizlik söz konusudur. Gümrük Bırliği'nden mali yar- dımlara, Kopenhag ölçütlerin- denKıbns'a... Buanabaşlıklarınyanısırasa- tır aralannda kalan haksızlıklar da vardır. Hu- kuk ve hukukun üstünlüğü üzerine ınşa edil- diği belirtilen AB, DEP'li mahkûmlann sa- lıverilmesini. HADEP-DEHAP davalarının dûşürülmesini ısrarla söyleyebilmekte, mev- zuat ve müktesebatının, müzakerelere bile başlatmadığı Türkiye'nin iç hukukunun. ana- yasasınınüzerinde sayılmasını isteyebilmek- te; kendisınde. mahkemelerimizin fiziki dü- zenine müdahale hakkını dahı görmektedir. Bütün bunlar AB'nin hukuk anlayışını ve Türkıyeye yaklaşımını mercek altına alma- yı gerektırmektedir. Ozellilde de TBMM'de, dönemın ABD Başkaru Ctinton'dan daha görkemli bir şekil- de ağırlanan ve AKP mıletvekillennce ayak- ta alkışlanan AB Komisyonu Başkanı Roma- no Prodi'nin ülkemizı hafife alan konuşma- sından sonra... Çünkü Prodi de, daha önce bir- çok AB yetkılisi ve organı gibi DEP'lilerin serbest bırakılmasını bir hukuk devleti olan Türkiye'ye dayatmaktan hiç çekınmemiştır. Üstelik bu dayatma duruşmadan bir gün ön- ce: bundan da önemhsi Başbakan ve bakan- lar başta olmak üzere 550 milletvekılinin gö- zünün ıçine bakarak. ilk defa TBMM'nin or- tasında yapılabilmıştir. TBMM'deki bu ya- kışıksız konuşmadan ıkı gün sonra, AB üye- si İspanyol Anayasa Mahkemesi'nin, Bask'ın partisi olan Batasuna'nın. Temyiz Mahke- mesi'nce \erilen kapatma karannı onayla- ması ise sözcüğün tam anlarruyla kaderin cil- vesıydi, Bakalım Prodi ve AB Komisyonu. Ispanya Parlamentosu nezdinde Batasuna'nın kapatılmasına karşı girişımde bulunabilecek mi' 1 Bilındiği gibi Prodı başta, AB'nin tüm yetkili kişi ve organlan, HADEP'in kapatıl- ması ve DEHAP davalannın Türldye'nin üyeük sürecini engeDeyeceğiııi yüksek sesle açıklamışlardı. AB üyesi Ispanya'da söz ko- nusu parti sadece terör saldırılannı kınama- dığı için kapatılırken, AB adayı Türkiye'de adı geçen partilerin terör örgütü PKKKA- DEK"le doğrudan bağlantılan kanıtlarla or- taya konmuştu. DEP davasında da aynı ıliş- ki söz konusu iken davanın füdr suçu diye tak- dim edilmek istenmesi. AB'nin gerçeklen saptırmadaki cüretine ve yargının bağımsız- lığma açıkça müdahalesine kılıf uydurmak- tan başka bir şey değildir. Yargıya müdahale bu ömeklerden ibaret de- ğildir ve son yıllarda hemen her konunun al- tından AB çıkmaktadır. Ancak burada dik- kat çeken husus müdahalenin gerekçesı ya- pılan "Tşkence" ve "insan hakJan" gibi du- yarlı (hassas) konulann. sadece bellı etnik gruplar ya da AB' nin çıkarlan söz konusu ol- duğunda anımsanmasıdır. Evet, Türkiye'de AB'nin bakış açısıyla kurumsallaşmış değıl ama bireysel uygulamalardan kaynaklanan ın- san haklan ihlalleri, dünyanın her yerinde ol- duğu gibi vardır. Ancak AB nedense sadece Kürt kökenli vatandaşlanmızın ya da üniter devletin kuruluş esaslanna karşı olan belli gö- rüş mensuplannın "haklan" ile ılgılenmek- tedir. Örneğin en büyük ihJal insan hayatına son vermek olduğu halde, AB üyesı Belçı- ka'nın terörist Fehriye Erdal'ı cezalandırma- ması ya da Türkıye'ye ıade etmemesi sorun yapılmamakta, tersıne "bizyargının işine ka- nşmayE" denılmek suretiyle, idan bir konu. yargının üzerine atılmaktadır. Alman lçişle- riı Bakanı Otto Schily'nin. Metin Kaplan ın iadesi ıçın ışkence yapılmayacağına ilişkin ga- ranti istemesi ise işin AB süreci adı altında Türkiye'nin egemenlığine yapılan saygısız- lığın vardığı boyutu göstermektedir. Zaten AB yetkilileri ya da organlannın Türkıye'den belli başlı taleplerine kısaca göz attığımızda, hangı mantalıtenın hâkim olduğu daha net gö- rülmektedır. Avrupa Parlamentosu'nun se- çim sistemımizi eleştirırken özellikle Güney- doğu Anadolu'daki seçmenlerin oylannın ye- terince temsıl edilmedığini ıddia edip yüzde 10 barajın dûşürülmesini, seçimlerde istenen dillerde propaganda yapılmasını istemesi ya da Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamb- lesi'nin Türkiye raporunda asnn en kanlı te- rör örgütü KADEK'i özgürlük savaşçısı ola- rak nıteleyıp Kürt halkının temsilcisi oldu- ğunu belirtmesi tesadüf değil, gerçek niyet- lerin deşifresidir. Acaba Türkiye, onlardan böy- lesi taleplerde bulunabilir mi, bulunsa ne olur? AB'nın ilkelerine adını veren Kopen- hag'daki Büyükelçımız FügenOk'un başına gelenler gelır. Hatırlanacağı gibi Büyükelçi Ok. Damımarka hükümetinin hazırladığı ye- nı Yabancılar Yasa Tasansı'na tepkı gösterin- ce, Danimarka Yabancılar Bakanı Bertel Ha- arder, -KanıuovTiönündemisafırolduğunül- keyi ekştirmeden önce dersini iyi çahş" diye- rek hakaret etmeye kalkışmıştı. Bilgisi ve vicdanı olan herkesı isyan ettir- mesı gereken yukandaki tablonun başka bo- yutlan da vardır. Örneğin AB, 2000 yılında verdiği Katılım Ortaklığı Belgesf nde Türki- ye'nin Bölgesel ve Azınlık Dillerinde Avru- pa Şartı ile Ulusal Azınlıklan Koruma Çer- çevesi'ni imzalamasmı istemiş, sonrakı yıl- larda da bu sözleşmeleri imzalamadığı için Türkıye'yi eleştirmiştir. A\Tupa Konseyı Par- lamenterler Meclisi de (KADEK'ı özgürlük savaşçısı ilan eden) Türkiye'nin bu sözleşme- leri şartsız v e önkoşulsuz uygulaması çağn- sında bulunmuştur. Oysa her iki sözleşmeyi de ımzalamamış bırçok AB ve A\Tupa Kon- seyi üyesı ülke vardır. Bu sözleşmelerden il- kini ımzalamayan A\Tupa Konseyi üyesı ül- ke sayısı 15 "tir ve bunlann arasında AB üye- sı Belçika, Yunanistan, Irlanda, Portekız de bulunmaktadır Mayıs 2004 tarihi ıtibanyla resmen AB üyesi olan Estonya, Letonya. Lit- vanya ve Polonya da söz konusu anlaşmala- n ımzalamamıştır. tkıncı sözleşme\ı ımzala- mayan ülke sayısı ise 3'tür ve bunlar arasın- da AB üyesi Fransa da vardır. Belçika, Yunanistan. Lüksemburg. Hol- landa ile yeni üye Letonya imzalamış ancak yürürlüğe koymamıştır. Hal böyleyken sa- dece imzalamayan Türkiye'ymiş gibi toplu- ma yanlış bılgi verihnekte ve henüz müza- kere tarihi bile alamayan Türkiye'ye bu söz- leşmelen imzalaması şart koşulmaktadır. AB'nin daha neler ıstediğıni ve sonucu ya- nnkı yazımda belırteceğim. Aydm Olabilmek Kadiın SERİNÖZÜ TDK (eski), Dil Derneği Üyesı, Yazın Öğt. HERKESTEN FARKLISIN 1 40 ton polifonik zil sesi • 4.096 renkli ekran • Önceden yüklenmiş oyunlar • Z200'ünüzü kişiselleştirebilmeniz için indirilebilir temalar ve zil sesleri Paketin içindeki alternatif Style-Up™ kapakla, tarzınızı her an değiştirin. Şimdi plaj havlusu* hediye! 'Stoklarasınıriıdır Sony Ericsson MEP Türklüğün avdınlanma dö- nemini başlatan en seçkinay- dınımız A TA TÜRK tur. 'Aydm'ı TDK'nın Türkçe Sözluk'ü. ~kühürlü.okumuş. görgülü, ileri düşünceli kim- se_",Dıl Derneği'nınTiirkçe Sözlük'ü. buna "_çağm gerek- sininılerini benimseyen, de- ğerk'ndirme\etisi geüşnıiş_"ı ekleyerek tanımlıyor Millı- yet'in yayımladığı Büviik La- rousse da "*_düşünsel etkin- liği ağır basan. düşünsel et- kinliklere yönelmiş, bilgili, okumuş. değerlendirme yeti- sigelişkin.entdlektüeL." soz- cükleriyletanımlıvor Bukay- nak tanımdan sonra şu açık- lamavı eklemış. "FransKcada a>dın ka\ramının bir bütün \ a da grup anlamında kulla- nılması otdukça yenidir- Ay- dın kavTamı oku\ucu Irîtle- since 'eleştırel' anlamda an- laşılmaktadır_" "•-»'dıayaptığı işmnetilı- ğınde. yanı kol emeğı yenne kafa emeği harcamasına gö- re değıl, aynı zamanda karşı çıktığı egemen bir durum ya da ıdeoloji, hatta bağlı oldu- ğu toplumsal sınıf üstıine eleş- tirel bir gönişün taşıyıcısı ola- rak da tanımlanır " "Çağdaş lophımlarda bflgi- bierintoplum kindehıttukla- n yerin giderek biiy ümesi,bu gönişün gözden geçiribnesini gerekfjrdL Toplumun e\TİmL 19. yy.'ın kendikrinde istedi- ği bu eleşrirel güce sahip ola- mayan bazı aydınlann üre- mesine yol açtı. İş kiarecisi y a da teknokratolan bu aydınla- nn eleşrirel gücesahip olanıa- maknnın nedeni,iküdanıba- ğımhhklan, hattaonun içinde erimiş buhınnıalandır."* Bu ön bilgilerden sonra *ay- dm' dediğimiz kimilerinin bi- zi yanıltrığını, gerçekten 'aj r - dm* denecek kimselerin özel- liklenni. edimlenni belirte- lim: Külrürlü,okumuş.bilgi- li. kitap. gazete. dergi okuyan kişUeri: özellikle akademik sa- nı olanlan 'aydın' sanıyonız. Bellı alanlarda iyı yetişmışler yönetici olarakbüyük kazanç kuruluşlannda. akademik san- lılar üniversitelerde çalışıyor- lar. Bunlar, çalıştıklan kurum- lann amaçlanna ve dısıplini- ne uymak zorunda olduklan- nı. daha üst konumlara gelme- yi duşünüyorlar. 194O'lı yıl- lardan beri her gün birtaşı, tuğ- lası düşüriilen laık Türkiye Cumhuriyetrnin daha gelış- mış, çağdaş. saygın bir de\- let olması için etkm bir uğraş vermiyorlar. 'Aydın' olmak, yalnız kendini aydınlatmak mıdır? Konfüçyus'ün "Ka- ranhğıyermektense. küçücük \etekdeoteabirmumyakmak daha ijTdJr. 1 " sözünün gereğı- ni yapmıyorlar. Kendılennın, yakınlannın yarannı düşünüp sıngin ve korkak davranıyor- lar. TBMM'de alanlannda iyı yetışmış. akademik san ka- zanmış millers ekili, bakanlar var. Llusumuzun daha gö- nençlı, saygın olması ıçın ça- lışıyorlar mı bunlar? Hele şu yıllarda köktendıncı bir anla- y ışı uygulamaya koyarak şe- riatın ortaçağ karanlığında toplumumuzu boğmayı iste- mıyorlar mı bu yetkılıler?.. Atatürk devnmlerini, Cum- huriyefın kazanımlannı ko- ruy acaklanna namus sözü % e- rerek ant ıçenler, ettiklen ye- minın gereğıni yenne getiri- yorlar mı° Dogmalara inanmış. usa, esemej'e, bilime sui çevirmiş, suskun ve korkak biri allame- itihanokabifeasla'aydın'de- ğildir. Pekı. hangi nıtelikteki kişi- lere 'aydın' dıyeceğız 0 .. "Aydın' denecek kışi kesin- lıkle korkusuzdur Toplumu. ulusu ve tüm msanlık ıçın ya- rarlı. güzel, doğru bildiği dü- şünceyı -ölümü bile göze ala- rak- sözü, yazısı. çalgısı. fir- çası. çızgısiyle anlatmaktan korkmayan gerçek aydındır. 'Aydın':yerleşik ama çağdışı bılisızlenn a\-utulup uyutuldu- ğu söylemlere eleştırel yön- temlerle karşı çıkan, insanlık ülküsüne yaşamını adayan kimsedır Türklüğün aydınlanma dö- nemini başlatan en seçkin ay - dmıniE ATATÜRKtür. Türk- lüğü yüceltmeye. tam bağım- sız, saygın \e çağdaş uygar- bk düzeyının ustüne çıkrraş bir ulus olmamıza yaşamını ada- mıştıro eşsız öke. Döneminin Milli Eğitim Bakanlan. Köy Enstıtülen'nı kuran ve yaşa- tanlar, bu okullann yetiştir- diği yazar. ozan, bilim adam- landır gerçek aydın. Atatürk devrimlerini.Cum- huriyet'in kazanımlannı, ba- ğımsızhğımızı. ulusal yarar- lanmızı konımak. tüm kötü- lükkri,yoteuduklan, hortum- lamalan: usun ve bilimin ye- rine körinancı kdavuz edinen şeriat özlemcilerini önlemek için sözleri ve yapıtlamia uğ- raşveren bilim ve sanat adam- laru bu tür çalışmalar sırasın- da öldürülenler -ki pek çoğu Cumhuriyet Ga/etesi yazar- landır.-gerçek aydındır.Ölen ve öldürülen aydınlanmızın anılanna say gılanmı sunuyor, yaşayanlan da içten dilekle- nmle esenliyorum. , PENCERE Irak'ta Yuvalanan Soru İşareti?.. Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çık- tı; Albay Bekir Sami ise, üç gün sonra, 21 Mayıs 1919'da Bandırma'ya ayak bastı. Ikisinin de amacı birdi: Vatanı kurtarmak!.. Ingiliz, Fransız, Italyan, Yunan Anadolu'yu işgal etmişlerdi; ama, şu soru akla gelebilir: 15 Mayıs 1919'da Izmir'e çıkan Yunan batıda iken Mustafa Kemal doğuya giderek Samsun'dan Ana- dolu'ya ayak basıyordu; peki, Birinci Dünya Sava- şı'nda haklı bir ün kazanan Albay Bekir Sami'nin • davranışı daha doğru değil miydi?.. Bandırma baştan aşağıyaYunan bayraklanytado- nanmıştı, düşman adına zafer taklan kurulmuştu, oysa Yunan daha Izmir'deydi, peki bu ne işti?.. • 1923 Cumhuriyeti'nin ünlü 'Maarif Vekili' Mus- tafa Necati anlatır: "Izmir işgal edilince kaçmak zoruna kaldık. Is- tanbul'a gitmek üzere yola çıkıp Bandırma 'ya gel- dik. Vapurbeklerken şehrin adeta Yunanistan 'a dön- düğünü görerek çok acı saatler yaşadık." Yalnız Bandırma mı böyleydi?.. Tüm Ege'de köy- ler, kasabalar, şehirler Yunan bayraklanyla donan- mıştı; halka aşılanan Rum propagandası şuydu: - Yunan askehnin zulmünden kurtulmak için iş- galcileri çiçeklerie ve mavi bayraklaha karşılayın; yoksa çok kötü olacak... Çocukların eline bile Yunan bayraklan tutuştu- rulmuştu, halk tam teslimiyet içindeydi. O günlerde Mustafa Kemal, Anadolu'nun doğu- sundan halkı örgütleyerek batıya doğru yürümek için sabırla hazırlanıyordu; doğru stratejiyi yeğle- mişti. • Irak'taki halkın haiine bakın!.. Bir yandan direnişçi öte yandan teslimiyetçi!.. İş- gal potasında biri ölümü göze alıyor, ikincisi uşak- laşıyor... Halk zamana göre hem öyiedir, hem böyiedir; ağır basan koşullara göre tutum alabilir, tutumunu de- ğiştirebilir, diz çökebilir, baş kaldırabilir. Irak'ta yurtseverlik ateşi yanıp da Sünnilerte Şi- iler uluslaşma eğiliminde el ele verebilirierse, kos- koca Amenka'nın suyu ısındı demektir; direniş ate- şi bir kez yakılmayagörsün, Batı'nın terör saydığı 'ulusal savaşım' işgalcilerin canına okuyacaktır. Yalnız işgalcilerin mı?.. Işbirlıkçilerin de defteri dürülecektir.. Irak bir laboratuvar. Islam dünyasının ve Ortadoğu'nun yazgısını sap- tayacak deneyimin laboratuvarı.. Bizim Islamcı geçinen çıkarcı iktıdann ve Fethul- lah Hoca gibi Amerika'da yuvalanmış şeyhlerin yaz- gısı da Irak'ta kan ve ateşle yazılryor. Bush yönetimınde bile yaşanan olayın farkına va- ranlar uç vermeye başladılar; Irak'ı Birleşmiş Mil- letler'e havale etmeye eğilimlıdırler... • Ya Saddam?.. O ne olacak?.. Bush yönetimi Saddam'ı yansız bir mahkeme- de yargılayabilecek mi?.. Saddam gerçekten diktatördü, ama bu konuda yalnız mı?.. Pakistan'dayada Mısır'da veya bir baş- ka Islam ülkesinde diktatörierin sürüsüne bere- ket!.. Saddam'ın kitle imha silahlan türetmediği or- taya çıktı; ABD'nin Irak'a, demokrasiyi değil, işken- ceyi götürdüğü de fotoğraflarta sabit... Irak'taki yalınayak başı kabak direnişçi bugün- lerde dünyanın geleceğini ve 'Büyük Ortadoğu Proyes/'nin encamını elinde tutuyor; ama, fakir bu- nun ayırdında da değildir... Başarabilecek mi?.. ^ CumhuriYet ^ kitap kulübü BİRLIĞİ VAKFI BAĞIMSIZUK HAFTASI ETKİNÜKLERİ "Gençlik Devinmelerinin Özellikleri" Dr. Alev COŞKUN (5 Mayıs 2004 Saat: 19.00) Yer : Cumhuriyet Kitap Kulübü (Fransız Konsolosluğu'nun yanı) Adres: Istıklal Caddesi Zambak Sokak No: 4 D: 1-2 Tel : 0212 252 38 81-82 I \mt FW" CumhuriYet injb L İ . kitap kulübü BIRLIGİ VAKFI BAĞIMSIZUK HAFASI ETKİNÜKLERİ Anma Toplantısı ve Söyleşi Yöneten Gökalp EREN 68'liler Birliği Vakıf Başkanı Konuşmacılar CüneytAKALIN ÖnerYAĞCI Turan FEYİZOĞLU Mustafa İlker Gürkan (6 Mayıs 2004 Saat: 19.00) Yer : Cumhuriyet Kitap Kulübü (Fransız Konsolosluğu'nun yanı) Adres: Istiklal Caddesi Zambak Sokak No: 4 D: 1-2 Tel : 0212 252 38 81-82
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle