19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 2004 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Öykiiler Hiç Yaşlanmaz "Biryanım hep geceydi" diye başlamış... Biraz, ken- dimı buldum desem yeri! Yırmili yaşlar zamana karşı- dır. Yıllar geçer, bir bakarsın yolun sonuna gelmişsin. Ama o yıllar belleğın derin kuyusundan çıkar gelir. Seyit Göktepe. yirmi yaşında. llk kitabı "Defter ve Çıkolata". (Alkın Yayını) Şiir mi, düzyazı mı, anı defteri mi, sevdiğine mektup mu? "Birgarip boşluktayım evet çırpınıp çırpınıp boğuluyorum.. Hep sevda hep hüs- ran? Hep sevda hep. ötesi yok." Yaşamla ilk karşılaşmalarda hep yenik düşeriz. Ta- nımlanmaz genç insanın düşleri, karabasanlan. Yaz- makla kurtuluş bulmak! "Düşlere sınır, durdurakyok. Şu yazdıklanmın sildiklerimin yeniden yeniden yazıp yeniden sildiklerimin kaçta kaçı düşlerimin? Birdüşün. Kaçta kaçı? Kaçta kaçı? Bir düşün." • • • Demir ÖzJü'nün yeni kitabı, "Samue/ Beckett'in Terzısi" (Dünya Yayını) adlı deneme kitabını okuyorum şu anda... Birden Demir'in yirmili yaşlarına girtim. Ne- catigil'in Kabataş'taöğrencisi olduğuyıllara... 0 dabir düş tutkunu değil miydi? 0 kırklı savaş yıllannda be- ntm düş bozgunlanm da özlü'nün öykülerinde yaşa- mıyor mu? Demir özlü'nün birbirinden güzel, birbirinden an- lamlı romanlan, öyküleri gerçekyaşam kanıtlandır. Bo- şuna yaşanmış olmamanınL llk öykülerinden besbel- liydi çok usta biryazann geldiği... Bunu ilk anlayanlar- dan olmak!.. "Samuel Beckett'in Terzisi" bir deneme kitabı. Ama bir öykü tadında.. Zaten gerçek edebiyat adamlan için öykü, deneme, roman aynmı yoktur. Bir bütünün, bir ustalığın parçalandır. Birbirini tamamlayan, okuru apay- n bir kültür zenginliğine götüren... "Kurtuluş yolu kla- sik kültürdedir" diyen Sevgili Demir Özlü yirmi yaşla- nndan bugüne yarattıklanyla gerçek bir klasik olduğu- nu kanıtlamış olanlardan... • • • Tank Dursun da yırmı yaşında başlamış yazmaya... Daha doğrusu yazılannı yayımlamaya. Ne güzel çağ- dıro! Dünyayı ilk siz keşfetmiş gibisinız... Nekadarçok şey vardir, ne kadar çok konu, sorun, insan! Zaman yet- mez hepsine... Tank, elli yıldır yazıyor, yaratıyor. Birçok kitabı var; roman, öykü, deneme, senaryo vb. Ekmek parası uğ- runa, çevıriler, araştırmalar. Bu arada gazetecilik serü- venleri de... Hep yazdım, hep yineledim: Tank Dursun K., çağ- daş edebıyatımızın en usta bir yazandır, en güçlü bir kalemidir. Hayranlıkla okuduğum yazariann başında- dır. Gerçek değerier öyledir. Bugünler geçer, yazariann önemi, değeri zamanla anlaşılır. Işte en yeni kitabı: "Atım Kaçtı Ben Vuruldum" (Alkım Yayınlan). Deneme- ler, öykücükler... Benim yazanmdır o! Heryazdığını, her satınnı bildi- ğim, sevdiğim... önce Türkçeyi en iyı kullananlardan, en lyilerinden... Doğuştan yazar! Kendinı zorlayarak yazar olmuşlardan hıç değil. Elinde kalemle gelmiş dünyaya ya da daktilo ıle bilgisayarla... * • • Hepsi genç, hepsi kalıcı, hepsi yannlara seslenen... Demir özlü, Tank Dursun veyirmi yaşındaki Seyit Gök- tepe!.. Benim yazarianm! Yaşam boyunca yanı başım- daolacakdostlar... 29 Nisan Dans Günü'nde Türkler... Dünyada çok az insan. kafalannm verdiği bir emri bir anda kollan, bacaklan ve bütün uzuvlanna en isabetli şekilde göndererek gerek bale terminolojisin- deki zor hareketleri, gerekse folklorik hareketleri kolaylıkla yapabilir. Oğuz ÖZLEM Ankara Devleî Bale Sanatçısı sanının genetik yapısında ve duygusalhğında yapıcı, yaratıcı, güç olup dengeli, düzenli bir yapı içinde otunca da sanat dediğımiz bir de- ğer ortaya çıkar. Bu, köylü dediğimiz insanın aklıyla, bütün manevı duygulanyla şekillene- rek bir araya gelince de binin üzerinde oyun, binlerce birbirine benzemeyen figür, yüzlerce estetik güzellikte grup oyunu ortaya çıkar. Türk köylüsü ne kadar komünal bir ortamda yaşa- sa, ne kadar tslam dininin katı kurallanna tabi olsa da onun bağımsızhğı. yüreğine ışlemiş dans (oyun) tutkusu, damarlanndakı kanın hız- lı akışı ile hareket haline gelip kadınh-erkekli, kol kola harika koreografik dikenlemeler or- taya çıkarmışlardır. Dünyada çok az insan, kafalannın verdiği bir emri bir anda kollan, bacaklan ve bütün uzuv- lanna en isabetli şekilde göndererek gerek ba- le terminolojisindekı zor hareketlen, gerekse folklorik hareketleri kolaylıkla yapabilir. Bu kadar gözle görülen ve bilinen gerçeklerden son- ra evrenselliğin getırdiği güzellik ve çekicıli- ği bağnaz recon üslubu ile geçıştirmek ve bu potansiyelin, bu duygular içinde bir tarafa atıl- ması milli bir ayıptır. Bu yöndeki insan potan- sıyelinin yetenek zenginliğı, dört beş yüzyıllık bir geçmişi olan balenin terminolojik kalıpla- nna adaptasyonu, biz Türkler için çok kolay ol- muştur. Konservatuvann gerçek anlamda ku- rulma aşamasında Hindeminth, K. Ebert, İn- gıliz ve Türk balesının kurucusu NinettedeVo- lois, Türkıve'deki ilk incelemelennde, Anado- Y aşadığınuz şu dünyada, insanın e\Tendeki yaşı ile aynı kabul edi- len dansın coşkusu, evrenin ya- ratılışının çok uzak köşelerine kadar uzanır. Ne ilginçtir ki yüzyıllardır açlık, sefalet, sa- vaşlar sonunda haritadan silinmek pahasınabi- le Anadolu ınsanı sanatını kültürünü ve mane- vi duygulannı azimle devam ettirebilmiştir. Anadolu"nun insanı üzüntü, sıkıntı, neşe ve hayatın gerçeklerini törensel (ntüel) bir sıray- la hiç sektırmeden büyük bir titizlikle Anado- lu dansının içinde sabitleştirdi. Etnolojik ola- rak incelendığinde bu içgüdüsel ınat, köylü olarak kabul ettiğımız insanlann bu altın de- ğerindeki özellikleri sayesinde Türk köylü dans- lan unutulmadan, yozlaştınlmadan vekültür de- ğerleri yok edilmeden zamanımıza kadarbir bi- reşim (sentez) olarak gelebildi. Dans kültürününbu güzel özelliği, kuşaktan kuşağa süregelmesi, gelenek, töre gibi yerle- şık toplumsal olgulann titizliğinın aynen .Ana- dolu köylü danslannda da göstenlmesi önem- li bir konudur. Sanayileşme, köklü değişimler, sinema, televizyon ve başka hobılerin furyası içinde Anadolu ınsanının geleneksel dans kül- türünden kopmayıp uluslararası yanşmalarda altın madalyalara ambargo koyması, Anadolu insanının dansa olan yatkınlığının somut gös- tergesidir. Dansı yalnızcabır duygusal dürtü ola- rak görürsek o zaman düz, yavan, zevksiz ve kevifsiz olur. Ama bu dans dürtüsü Anadolu ın- Dans EminönüHalk Sahnesi'nin 365 Günü Yaygın eğitim meslek kurslanyla halka devamh hizmet veren Eminönü Halk Eği- timi Merkezi'nde, gençlere sahne sanatla- n kursu açıldı. Merkez müdürlüğü deneti- minde, devamlı kayıtlı 18 genç ve 10 gö- nüllü sanatçıyla başlatılan kursun amacı: Kamunun sıradan yaşamında sanatsal bir eğitim gücü yaratmaktır. Gerçek sanat ola- yı insanın sıradan varhğını özünden değış- tiren bir harekettir. Sanat dısiplini ıse insa- nın kendi emek ve anlayışı doğrultusunda yaşamı devamh geliştirmesiyle oluşuyor. 12 ay süreli toplu eğitim sürecinde, eşit saygı ve sorumluluk disiplinıni gerçekleş- tirmek zor. Henüz bir arpa boyu yol gittik! Ders çizelgemiz hareket laboratuvan ekse- ninde "Bedeninüz-sağbğıınız, akhmız-dü- şüncemiz, dilimiz-kültürümüz,yaşaımnuz" içerikli bir laboratuvar geleneğinde devam ediyor: Teori ile pratiğin iç içe yürüdüğü usta-çırak, çırak-usta yöntemi içinde yap- tığımız çahşmalarla her birimız kendi so- mut varlığımız bütünlüğünde, ürettiğimiz dinamizmden yola çıkarak gelıştirdığimiz sanatsal etkinhğimizi paylaşıyoruz. Ümi- dimiz, üretilen eğitimin kalıcı nıtelikte ol- masıdır. Mustafa Kemal Atatürk ün. 1934 yvhnda sanat merkezı olarak yaptırdığı bu muhteşem bınada, Eminönü Halk Eğitimi Merkezi halka sağladığı sayısız alanda mes- lek kurslanyla halkın günlük yaşamını sür- dürebibne gücünü destekliyor. 29 Nisan Dünya Dans Günü'nde bize "halk" olma güç ve sorumluluğunu kazandıran Eminö- nü Halk Eğitımı Merkezi'ni kutluyoruz. Kaya ILHAN Eminönü Halk Eğitimi Merkezi Sahne Sanatları Yönetmeni lu köylü danslanrun bar, halay. horon tipi çe- şitlemelerden kısa nota ölçüleri ıçindeki zor hareketlen bir armonik düzen ve seri olarak ça- lışmalanna yansıtmışlardır. Kız-erkek oyunlanndaki kol kola, yan yana dans edişlerdeki uyumluluk bu üçlüyü çok şa- şırtmışn. Raporlannda bu olayın mutlak suret- te değerlendirilip, konservatuvarda birbale bö- lümünün açümasını istemişlerdir. Ninette deVo- lois, masallar ülkesi denilen macerasını daha sonraki anılanndaki yazısında, Türklerin dans için yaratıldığıru, bu rüyasıron gerçekleşmesi için maddi manevi birçok zorluğa rağmen Tür- kiye'de neden kalmakta direndiğini, Anadolu insanı için söylediği altın değerindeki sözler- le ispatlamıştır. Uzun yıllar Türk köylü dans- lannı tnerakve sevgiyle oynamış, yurüçi ve yurt- dışında klasik balenin belli başlı eserlerinin başrollerinde dans eden bir bale sanatçısı ola- rak 29 Nisan Dans Günü'nde en büyük arzum, yukanda yazdığım nedenlerden dolayı gerçek ve doğru olanın bir dantel gibi işlenıp bu en- der görülen gizilgücün (potansiyelin) bilimsel rayına oturtulmasıdır. Ancak klasik bale eğıtimi almış, iyi bir ka- riyerden sonra solfej, armoni gibi temel bilgi- lere sahip profesyonel bale sanatçılannın sev- gi ve ılgıleri doğrultusunda Türk köylü dans- lan hakıki manada realize edilebilir. Doğru olan da budur. Dünyadaförstmajör sanatsalolay- lar hep böyle oluşmuştur. Moiseyev'in ulusal halk balesı "Maykel finley în river of the dans"ı, meşhur pnma balerin Aücia Alonso'nun Küba ulusal balesi yukanda yazdığım ve olması la- zım gelen tamlardan sonra oluşmuştur. Türki- ye'deki bu tamlara uyan değerli okul arkada- şım Duygu Aykal da bu yöndeki düşünceleri- nı uygulayamadan aramızdan aynldı. Şimdiler- de bu konuda çok tenkit edilecek olaylar ve gı- rişimler olmasını bır yanabırakarak bu yazdık- lanmın ışığında gerçeklerin hepsini bır araya getirip toparlarsak; Türkiye'deki klasik bale eğitimıne değer vermek ve bunun gerçekleş- mesi için de bu gibi gerçek ama duygu katıl- mış yazılan baz alıp değerlendırmektir. İç dengelerimizi koruyamayan, bağnaz dü- şünce tarzından vazgeçmeyen, aman sen de deyıp boş vermışlik gibi moral bozukluklan ın- sanlanmızı senelerce ıyi şeyler yapmamaya it- miş. Kendımizi küçük görmeyi, hoşnutsuzluk, umutsuzlukla hayata küsmeyi, bunlan bır ya- na bırakalım. Gelenek görenek gibi değerleri- mizin değerini bilelim, ahlaksal değerlenmızi başımıza taç yapahm, ulusal bilinç oluşturarak bu gibi altın değerindeki özelliklenmizle övü- nelim. İyi bir çalışma ile bunlan gün yüzüne çıkanp evrensel bir duruma getirelim. Evren- sel sanatın değerleriyle gelişen toplumlar, ken- dilerine yapılmasını istemediklerini başkalan- na da yapılmasını istemezler. PENCERE 'Sukut 1 ile 'Sükût'.. Colin Powell, Kofi Annan, Verheugen ko- numundaki meşhurlann Kıbrıs referandumu- nun sonuçları karşısındaağız birliği etmişler gi- bi "Düş kınklığına uğradık" demelerini dünkü yazımda ele almıştım. Arada şöyle bir tümce geçiyordu: "Anasının ipini emperyalizmin açık pazann- da satmış ne kadar kulağı kesik varsa, Tanzi- matedebiyatından kalma 'sukutu hayal'/n kar- şılığını kullanıyor, düş kınklığına uğradım, diyor..." Ertesi sabah yazıya göz atarken farkına var- dım ki gazetenin taşra baskısında 'sukutu ha- yal' olan deyiş kent baskısında değişmiş.. Ne olmuş: "Sükûtu hayal" Anlaşılan Düzeltme'den bir muzip arkadaş yapmış bu marifeti... • Ancak bu sorun yeni değil, Babıâli'de eski fık- ra yazarlan da konuya kimi zaman ilişirierdi; aradan nice zaman geçti, 'sukut' ile 'sükût' arasındaki fark çoğu zaman fark edilmiyor. Oysa bilindiği gibi 'sükût' susma anlamına geliyor, 'su/cuf'düşme... Tevfik Fikret ne demiş: "Evlendiler, seviştiler, amma muvakkaten Sevda sukuta başladı, beş hafta geçmeden" • Avrupa'da ülkeler din devletinden sıynlıriar- ken kilisenin lisanı sayılan Latinceyi geride bı- rakıp ulusal dillerini benimsediler. Türkiye'de de benzeri bir oluşum yaşandı; hilafeti yıkıp dinci dünya görüşüne karşı devlet yaşamında laikliği öngören toplum, Arapça-Farsça kımna- sı Osmanlıcayı aşıp Türkçenin bilıncine kavuş- tu. 'Sukut' ve 'sükût' sözcükleri artık ne konuş- ma dilinde geçeıii ne de yazı dilinde.. Dil devrimi gerçekleşti.. Geri dönüş olanaksız.. • Eskiden 'ahlak sukutu' üzerine yazılar yayım- lanır, bu alanda korku dağları beklerdı.. Bugünkü durum ne?.. Anasının ipini pazarda satmış olanlar, hem dünyanm altmı üstüne getiriyorlar.. Hem Türkiye'de fınk atıyorlar; bizim toplum- da tüm değer yargıları sukut etti.. Kimse de ağzını açamıyor. Peki, tüm moral değerier 'sukut' ederken 'sü- kût' eden bir topluma dönüşmek neyin gös- tergesi? Ünlü bir atasözümüz var. "Sükût ikrardan gelir." Axess Ya hafifleyip uçun ya da Axess ile mutluluktan uçun. / / Axess Axess ile uçak biletiniz elinizde, chip-paranız cebinizde. Hayatımzda herhangi bir kredi kartı varsa, harcamalanmz sonucunda uçak bileti kazamr, puanlannizi biletinize harcar, üstüne de alan vergisi ödersiniz. Oysa hayatınızda Axess varsa, hem uçak bileti kazamrsınız, hem de chip-paralanmz cebinizde kalır. Üstelik hiçbir şey ödemeden istediğiniz havayoluyla, istediğiniz yere gidersiniz. Biletiniz için sezon farkı Ödemezsiniz. Çeşitli havayoüannın mil programtarından yararlanmaya da devam edersiniz. Hayatınızda Axess varsa, çok uygun koşullarda uçak biletiniz var. İyi uçuşlar. Bu kampanya, 31 Temmuz'a kadar, toplam en az 10.000.000.000 TL harcanması durumunda geçerlidir. Biletinizi 1 Nisan 2005 tarihine kadar istediğiniz zaman alabilirsiniz. k I* hayatınızda Axess var 444 25 25 www.axess.com.tr AKBAIMK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle