25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 NİSAN 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA liiJVİJiN O J T L I ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Günde 3 işçi hayatım lcaybediyor • ANKARA (AA)- Türkiye'de her gün meydana gelen 200 iş kazasmda ortalama 3 işçi yaşamını yitinrken 10 işçi de sakat kalıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlık Bakanlığı Iş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü'nce yapılan araştırmaya göre, en çok iş kazası sanayinın yoğun olduğu Istanbul ve Izmir'de meydana geliyor. Iş kazalan en çok inşaat işkolu ile madencilik ve metal işkollannda meydana geliyor. TOBB'den Almanya çıkarması • ANKARA (AA)- îstanbul'da kurulan Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası'nın ardından, şimdi de bu odanın Köln'deki karşılığı Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası resmen hizmete girecek. Yann yapılacak açılış törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Almanya Başbakanı Gerhard Schröder de katılacak. Açılış nedeniyle bugün 600 kişilık bır TOBB heyetı Köln'e gidecek. Eğitim projesi örnek seçHdi • WASHINGTON /ANKARA (AA)- Dünya Bankası (DB), uygulanmakta olan "Temel Eğitim Programı" dolayısıyla Türkiye'yi, projesi yerinde görülmeye değer 11 ülkeden biri olarak seçti. Mayıs başında Türkiye'ye gelecek olan DB yetkilileri, yabancı konuklan Van'a götürerek program çerçevesindeki gelişmeleri yerinde gösterecelder. Temel eğitim alanında sağlanan ve yoksulluğu azaltıcı etkisi olan proje, 25-27 Mayıs tarihleri arasında Şangay'da gerçekleştirilecek. Gıda üretiminde kullanılan yağlann ekonomiye kazandınlması için 7 şirket lisans aldı 'Atık yağ' sektöryarattıFATMAKOŞAR Gıda üretim yerlerinde kul- lanılan, atık bitkisel yağlann ekonomiye kazandınlması ıçin Çevre ve Orman Bakan- üğı yönetmelik hazırlarken li- sans alan 7 şirket, yağı tesis- lerinde toplamaya başladı. Is- tanbul Teknik Üniversitesi JCimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Cyesi Doç. Dr. FiKz Karaosmanoğlu, atık bitkisel yağlann değerlendirilmesin- de en yaygın yöntemlerden birinin yakıt üretimi olduğu- nu belirterek aynca yem sana- yii için yağ hazırlama amacı ile işlenebildiğini ve sabun üretiminde de kullanıldığını dile getirdi. Geri dönüşüm tesisine sa- hip 39 şirketten 7'si Nisan 2004 itibanyla Çevre ve Or- man Bakanlığı'ndan lisans alarak atık yağ toplamaya başladı. Engin Petrol, Çin- kanlar Kimya, Ipekçi Kimya, Prometa Yem ve Endüsrriyel Yağ Sanayi, Diktaş Yağ ve Sa- bun Sanayi, Sude Duni Deri LTİI Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, atık bitkisel yağlann değerlendirilmesinde en yaygın yöntemlerden birinin yakıt üretimi olduğunu belirtti. Aynca atık yağlaryem sanayiinde ve sabun üretiminde de kullanılabilecek. Sanayi, Reşit Şahin Sabun Imalatı, Ispet Petrokimya, An Rafıne ve Yağ Sanayi, HGD Yağ ve Gıda, Diper Kimya Endüstrisi ile Ege Yem Katkı Maddeleri adlı şirketlerin bu alanda tesisleri bulunuyor. Ancak, atık bitkisel yağ top- lama lisansına sahip firmala- nn en büyük sorunu, yağı pi- yasadan toplayabilmek. Çün- kü atık yağlar lisansa sahip te- sisler dışında da toplanarak doğrudan yakılabiliyor. Mo- torin veya fueloile katılarak da piyasaya sürülebilen atık yağlar araçlarda sorun yarat- tığı gibi çe\Te kirliliğine de neden oluyor. Bugüne kadar yeterli denetimin sağlanama- dığı atık yağ piyasasında en büyük tehlike ise bu tür ürün- lerin yemeklik yağlarla kanş- tınlarak satılması. Bunlann önüne geçilebil- mesi için "aük bitkisel yağla- nn ulusal bir servet" olduğu- nun göz önünde bulundurul- ması gerektiğini dile getiren Karaosmanoğlu, gelişmiş teknolojilerle geri kazanım ürünlerini kullanmanın eko- nomık olduğunu kaydetti. Denetimin arttınlması gerek- tiğini dile getiren Karaosma- noğlu, "Toplamada kayıpla- nn önJenmesi, ekonomik kay- bı da önleyecektir. Aük bitki- sel yağlann sınıflandınlması önemödir. Lisanslı flrmalar desteklenmeti, yeni lisans veri- lirken sıkı kontrolyapümah ve aük yağlann endüstride geüş- miş geri kazanım teknolojile- ri ile iştenmesi sağianmandır " diye konuştu. Türkiye'nin büyük bir pet- rol ithalatçısı olduğunu ifade eden Karaosmanoğlu, dünya- da atık bitkisel yağlardan "bi- yodizeP adlı yakıt üretiminin çok yaygın olduğunu ifade ederek "Biyodizel olarak biB- nen, çevre dostu, motorine al- ternatif bir yakrtür. ABD, baş- ta Avusturya otmak iizerepek çokAvrupa ülkesinde aük bit- kisel yağlar toplanarak biyo- dizel üretibnektedir. Ülkemiz petrol ithal eden bir ülkedir. Yerli bir aük kaynağmdan al- ternatif yakıt üretimi hem ekonomik, hem çevre açısın- dan önemödir" dedi. Tütün ekimi yapılmayan bölgeye inşa edilen Tekel fabrikasının 30 yılda başına gelmeyen kalmadı Trajikomik bir yatırııiı öyküsü• Erzurum'da inşasına 1970'lerde başlanan fabrika, 1987'de özelleştirildi. Yaklaşık 20 yıldır atıl duran fabrikanın arazisine organik tanm yapmak için Doğu Anadolu Besiciler Birliği talip oldu. Ancak bu kez ihale yapılmaksızın bir başkasına kiraya verildiği ortaya çıktı. LEYLAÇEVİK Küreselyoksulluk azahyor ANKARA (AISKA) - Dünya Bankası (DB), geüşmekte olan ülkelerde *uç yoksullar" olarak adlandınlan, günlük l dolann altında gelirle yaşayanJann oranının 1981-2001 döneminde yan yanya azalarak yüzde 2l"e gerilediğini bildirdi. DB'nin "Dünya Kalkınma Göstergeleri 2004" raporuna göre 1981 'de dünyada l milyar 451 milyon kişi olan en yoksullar, 2001 'de l milyar 101 milyona geriledi. Geüşmekte olan ülkelerde yaşayan bu kişilerin toplam nüfusa oranı da yüzde 39.5'ten yüzde 21.3'e indi. Ancak bu dönemde yoksullann sayısındaki gelişmeler ülkelere göre önemli farkhlıklar gösterdi. Özellikle Çin başta olmak üzere Doğu ve Güney Asya'daki hızlı ekonomik büyüme, 500 milyondan fazla insanı en yoksullar kategorisinden çıkanrken Afrika, Latin Amerika, Doğu Avrupa ve Orta Asya'daki birçok ülkede yoksulluk arttı. Erzurum'da tütün tanmı yapılma- dığı halde 1970'lerin ortalannda in- şasına başlanan, ancak hiçbir za- man sigara üretmeyen fabrika 8.5 milyar lira bedelle 1987 yılında özelleştirildi. Fabrikayı satın alan Ervizon Kürk Hayvanlan Üretim AŞ adlı şirket borcunu ödemediği gibi aynca satış sözleşmesine aykı- n bir şekilde fabrikanın taşınmaz mallannı sattı. Bunun üzerine 1997 yılında mahkeme karan ile satış ip- tal edildi ve Pasinler Sigara Fabri- kası tekrar Tekel bünyesine katıldı. Yaklaşık 20 yıldır atıl duran fab- rika bu sefer de içinde kurulu bu- lunduğu 478 dekarlık arazi ile gün- deme geldi. Tekel Genel Müdürlü- ğü, Özelleştirme tdaresi Başkanlı- ğı'nın (ÖIB) "olur"u ile aldığı yö- netim kurulu karan doğrultusunda fabrikaya ait araziyi "ihafcyapmak- sızm" kiraya verdı. Kiralama kara- n araziye uzun zamandır talip olan, ancak başvurduğu hiçbir makam- dan yanıt alamayan Doğu Anadolu Besiciler Birliği (DABB) başta ol- mak üzere bölge halkının tepkisine yol açtı. Söz konusu arazide organik ta- nm yapmak amacıyla 2003'ün Ocak ayında ÖÎB'ye başvurdukla- nnı, ancak olumlu ya da olumsuz bir sonuç alamadıklannı belirten DABB Başkanı Nazmi DKah, "Böy- le ihalesiz bir şekilde bazı şahıslara verilmesi akûîara siyasi bağlann olup olmadığı sorusunu getiriyor" dedi. Maliye Bakanı Kemal Unala- tan'a konuyla ilgili bir dilekçe ver- diklerini anlatan Dıcalı şöyle konuş- tu: "Bakan dilekçemizi OtB'ye ha- vale etti. ÖtB ise bize, kiraya verme yetkisi ofanadığını, ancak Erzurum Valfliği'nin talebi ohırsa arazinin Er- zurum h Özel İdaresi'ne devredfle- ceğini ve Özel tdare taranndan ki- raya verilebfleceğüû söyledL Bunun üzerine Erzurum VaÜliği ÖtB'ye başvunıp arazinüı devrini istedi. Ancak bu süreç devam ederken Er- zurum Tekei Başmüdüıiüğü, bu ye- ri Abdurrahman Ergen ve Şehri Yıl- dınm'a kiraya verdi" Rant elde edlllyor Öte yandan bir yıllık süre için de- kar başına 20 milyon liradan kıra- lanan arazinin üçüncü şahıslara de- kar başına 40-50 milyon Liradan ki- raya verildiği iddia ediliyor. Arazi- yi kiralayan kişilerin de genel se- çimlerde AKP'den milletvekili ada- yı olmuş bir şahısla akrabalık iliş- kdsi olduğu ifade ediliyor. DÜNYA EKONOMtSİNEBAKIŞ / ERGİN Y1LDIZOĞLU LONDRA Sun Tzu'nun Savaş Sanatı'nda an- latılan stratejik ve taktik doktrin, sahte bir görüntü sunma ve düşmanı yanıltma üzerine inşa edilmişti. Bu prensipleri "im- paratorluk inşa etme sanatına" da uy- gulayabiliriz sanınm. Imparatoriuk inşa etmeye kalkanlar, daha başlangıçta ken- di vatandaşlannı ve müttefiklerini bu pro- jenin başanlı olacağına inandırmalıdır. Bu, imparator adayının zaaflan gizlene- rek, gücü abartılarak başanlabilir. Görüntü ve gerçeK Bush yönetimi başından beri bu stra- tejiyi izliyor. Ekonomik planda, ABD Mer- kez Bankası (FED) ve Bush, uzun dö- nemli riskleri göze alarak, ne pahasına olursa olsun, ABD ekonomisinin 1990'lardaki "pahak imajını" sürdürme- ye çalışıyoriar. Askeri -siyasi alanda ABD kimseye gereksinimi olmadan iki ülkede, hem de kolayca rejim değişikliği gerçek- leştirebilecegini gösterdi. Gerçekteyse, FED, sonra Bush yönetimi ABD ekono- misinde başlayan resesyona müdahale ederken, bunun arkasındaki aşın üretim/ fazla kapasite sorununu hafifletememiş, yalnızca ertelemişti. Afganistan'da ve Irak'ta rejimleri kolaylıkla deviren ABD, sıra devrilen rejimlerin yerine yenilerinin inşa edilmesine gelince, özellikle Irak'ta tam anlamıyla iflas etmişti. Geçen hafta, bir taraftan, ABD'de, FED Başkanı Alan Greenspan'ın artık düşük faiz döneminin brttrğini vurgula- yan konuşmasıyla başlayan tartışmalar, diğer taraftan Irak'ta sömürge yönetimi- nin, güvenlik sağlayabilmek için de Ba- as kadrolannı geri getirmeyi düşündüğü- ne ilişkin açıklamalan, ABD'nin ekono- mik, siyasi ve askeri zaaflarını gözler önüne serdi. Karşımız- da, artık ömrünün son bahanna gelmiş, ama bunu da makyajla gizle- meye çalışan iktidarsız bir imparatorluk heveslisi vardı o kadar. Bir tuhaf ekonomik toparlanma Hatriayacaksınız, 2000 sonunda ABD ekonomisi 1929'u anımsatan bir görün- tü sergiliyordu. Borsalargeriliyor, ekono- mi yavaşlıyor, fıyatlar düşüyordu; 1930'lardan bu yana ilk kez bir depres- yon gündeme geliyordu. Bu belirtiler, 1990'larda mali genişleme (küreselleş- me) stratejisiyle ertelenerek, aşın üretim krizinin dana da ağıriaşan dışavurumla- nydı. öyleyse borsalardaki köpükler sönmeli, verimsiz işletmeler kapanarak kapasite fazlası tasfiye edilmeliydi. An- cak bunlar ulusal ve uluslararası planda, siyasi olarak çok riskli olasılıklardı. Artan işsizlik ve iflaslar içeride toplumsal istik- ran bozarken, dünyanın lider ülkesinin böyle bir yıkımı kabul etmesi, dışanda, ekonomik modelinin fflası olarak algıla- nabilirdi. ABD Merkez Bankası (FED) ve Bush hükümeti pisliği halının attına süpürme- yi seçtiler. FED kısa sürede, faizleri 550 puan indirerek %1 'e çekti. Böylece ma- li piyasalar sönerken kaçan enerji ev pi- yasasına yönelerek burada, tüketimi destekleyici yeni bir köpük inşa etmeye başladı. Bush yönetiminin vergi indirim- leri tüketime ikinci bir motor ekledi. Bu tüketimin sürmesi, dünyanın başka böl- gelerindeki aşırı üretimi emmesi, ABD'nin küresel liderliği açısından da çok önemliydi. Böylece ekonomi gerek- İmparatorluk SanatH li temizliği yaşamadan, yeniden büyü- meye başladı. Ama bu büyüme sırasın- da tüm yeni iş olanaklannın, inşaat, eğ- lence, perakende eşya, mali hizmet- ler sektörlerinde yoğunlaşıyor olması, daha düşük faizle yenilenen ev ve kredi kartlanna biriken tüketici borçlanna da- yalı bir kredi (üçte birinden fazlası dış kaynaklı) köpüğünün oluşmaya başla- dığının da kanıtıydı. Gerçekten de 1991 durgunluğu sırasında yalnızca 188 mil- yar dolar artan kredilerde (federal kredi- ler hariç), 2000 yılında 1.148 milyar do- larlık bir patlama yaşanmıştı. 1999-2004 döneminde ABD ekonomisi toplam %10 civannda bir büyüme gerçekleşti- rirken, hane halkı borçlan %40 artmıştı. Bu arada imalat sanayii 2000-2004 döneminde yaklaşık 3 milyon iş kaybet- ti. The Economist'in işaret ettiği gibi. Mallar (nihai satışlar, envanter artışlan ve net ihracat) sektöründeki GSMH büyümesi ile sa- nayi sektöründeki GSMH büyüme oran- lan geleneksel olarak birbirierini izlerken, 2001 'den bu yana aynlmaya başlamış- lardı. Birincisinin büyüme hızı 2003'ün dördüncü döneminde yıllık %8 olurken, çok daha güvenilir bir oran olan ikincisi- nin büyüme hızı %1.4te kalmıştı (07/04). Bu iki zaman serisinin aynlmaya başla- ması da bence, 2001 'de başlayan çar- pılmanın bir başka göstergesiydi. Diğer taraftan, aslında ekonominin halkın ya- şamı açısından büyük öneme sahip iş- sizlik, gelirier ve üretim gibi kalemlerin- de sefil bir manzara var (Prudentbear 20/04). Kısacası, ABD ekonomisinin ge- çen üç yıldaki "başanlı performansı" as- lında sorunlann sürekli ertelendiği çürük bir temele dayanıyordu. Ve ötesl... Greenspan'ın faizleri arttırmayı plan- ladığı bir dönemde, tüketiciye ve ev sa- hiplerine, sabit faizden değişken faize geçmeyi önererek, adeta bankalar lehi- ne dolandırmaya kalkması da şimdi so- runlann artık ertelenemeyeceği bir nok- taya çok yakınlaştığımızı gösteriyor. öy- le ya, tüm ekonorni düşük faize alışmış- ken, ancak böyle ayakta durabiliyorken, faizler artmaya başlarsa ne olacak? Ban- kalann elinde trilyonlarca dolarlık sabft faizli ipotek (alacak) kâğıdı var. Greens- pan'ın aklına uyup da son yıllarda kısa dönemli düşük faizlerden borçlanıp uzun dönemli bonolara yatınm yapan finans kurumlan da büyük bir tehlikeyle karşı erginy@tr-r»et karşıya. Specialty Financial Group analistlerinden Richard Benson a göre tüm sektör kocaman bir "Long-Term Capital Management" (1998'de batar- ken ABD ekonomisini büyük bir krizin eşiğine getiren ve FED tarafından kurta- nlan yatınm fonu) gibi (Financial Times, 23/04). Tüm şatafatına, faizlerdeki artışın enf- lasyonist bir basınçtan dolayı gündeme gelmiş olmasına rağmen, ABD ekono- misi yine tehlikeli bir eşikte. Çünkü, bu basıncın içinde yüksek petrol ve ham- madde fiyatlan da var. Dolayısıyla şir- ketlerin üretim maliyetleri artmaya baş- ladı. Faizler yükselmeye başlayınca, fi- nansman maliyetleri de artmaya başla- yacak. Faizlerdeki yükselme hem tüke- ticinin borçlanma arzusunu hem de ipo- tek yenilenmelerinden elde edilen ek harcama kapasitesini geriletecek. Bu ise önce ev piyasasındaki köpüğün delin- mesini, otomotiv sektöründe satışlann düşmesini, hatta bu sektör satışlar ka- dar satış finansmanından da para ka- zandığı için büyük mali sarsıntılan gün- deme getirecek. İnşaat sektörüne hiz- met veren sektörierin yanı sıra hâlâ bü- yük bir kapasite fazlası sorunundan mustarip kimya, kâğrtçılık vb. sektörier- le havacılık sektörü de gelmekte olan yüksek faiz dalgasını korkuyla bekliyor. Geçen yıllardaABD'nin dünya ekono- misindeki büyüme hızına katkısı %80'i geçmişti. Boşuna mı IMF, ABD cari ve mali açığının artık dünya ekonomisini tehdit etmeye başladığını söylüyor. Siz, geçen hafta küresel ekonomik büyüme- nin geleceği üzerine yazılan tozpembe senaryolara çok güvenmeyin, bu yıl ol- masa bile gelecek yıl çokriskli...(Çar- şamba günü devam edeceğim.) ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Üniversiteyi v Bitirmekr ! Hükümet, üniversitelerin ipini çekiyor; onları ezi- yor; bitiriyor. Bu durum yalnızca YÖK Yasası konu- sundaki tek taraflı tutumundan; ben yapanm olur anlayışından kaynaklanmıyor. Yasa olayı, hüküme- tin, üniversiteyi teslim alma kararlılığının yalnızca çok önemli bir parçasıdır. Son aylardaki diğer uygula- malan tamamlıyor. Araştırma, üniversitelerin en önemli işlevlerinden biridir. Üniversiteler, araştırma paralarını esas olarak kendi olanaklarıyla yarattıkları döner sermaye gelir- leriyle karşılıyordu. Hükümet, yılbaşında, üniversite- lerin toplam 130 trilyon liralık döner sermaye gelirle- rine el koydu; bu parayı devlet bütçesine gelir kay- detti. Bu paranın, az da olsa, bir bölümünün üniver- sitelere geri verileceği söylendi; sadece söylendi; şimdiye dek verilmedi. Sonra, üniversitelerin öğrencilerine burs verme yet- kileri ellerinden alındı, Yurt-Kur'a verildi. Hemen her ko- nuda yerelleşme sözünü dilinden düşürmeyen; bunu ilke edindiğini öne süren hükümet, en olmadık bir nok- tada, çok katı bir merkezciliğe yöneldi. Türkiye, dün- yada, üniversiteleri öğrencilerine burs veremeyen, bu- na karşılık borca batık belediyeleri burs dağıtan ilk ül- ke durumuna geldi. Böylelikle, üniversitenin çok daha yakından tanıyıp izleyebileceği, eşitlikçi, ilgililerin izle- yebileceği açıklıkta ve gerçek gereksinmelere uygun yürütebileceği burs dağıtımı yok edildi. Bunun yerine, etkinlikten uzak, nasıl olacağı açık olmayabilecek, bü- rokratik masraflan fazla ve salt bu nedenle de çok da- ha az öğrencinin yararianabileceği bir burs düzeni oluşturuldu. Yetmedi. Üniversitelere verilen araştırma görevlisi, öğretim görevlisi, uzman ve idari personel kadrolan, bu hükümet döneminde, uygun deyimiyle budandı; budanıyor. Araştırma görevliliği kadrolan geçicidir ve çok de- ğişkendir; bu kadrolara atananlar daha ileri eğitim için yerierinden aynlıriar. Bu tür aynlma durumlannda, bo- şalan kadrolara, üniversiteler yeni araştırma görevlisi atayamıyor; bunun için hükümetin izni gerekiyor. AKP hükümetinden önceki üç yıl boyunca, hükü- metler 53 devlet üniversitesine her yıl 4250 araştor- ma görevlisi kadrosu vermiştir. Bu yıllar ekonomik bunalımın en ağır olduğu yıllardır. Bunalımdan çıkmak- ta olan bir ekonomi devralan AKP hükümeti 2003'te, sadece araştırma görevlisi olarak değil, ek olarak, •«•öğretim görevlisi+okutman+uzman+idari perso- nel toplamı olarak üniversitelere yalnızca 3 bin 200 kadro verdi. Sonuçta, üniversitelerin elindeki toplam araştırma görevlisi kadrosu, 2002'de 27 bin 426'dan, 373 azal- mayla 2003'te 27 bin 53'e düştü. Yalnızca ODTÜ Mü- hendislik Fakültesi'nin 12 bölümünde, Aralık 2002- Aralık 2003 arasında, araştırma görevlisi sayısı ortala- ma yüzde 16.8 azalmıştır; bölümlere göre azalma ora- nı, yüzde 7.1 ile yüzde 40.9 arasında değişmektedir. Bu yıllarda (2001-2002) hiçbir fakülte ya da bölüm kapatılmamış, tersine, 33 yeni fakülte -dört yıllık- 49 da iki yıllık meslek yüksekokulu (MYO) açılmıştır. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak, 2003'te öğretim üyesi açığı sekiz binden on bine çıkmıştır. Bu yıl, 2004'te de 3 bin 400 kadro verilse bile toplam araştırma görevli- si kadrolannın, ayrılmalar nedeniyle, yaklaşık 2 bin azalma ile 25 bine düşeceği; üniversitelerin artış değil durumlannı sürdürebilmeleri için bu yıl en az 8 bin kadro (araştırma görevlisi+öğretim görevlisi+okut- man+uzman+idari personel) gerektiği, bilimsel veri- lerie vurgulanıyor. Üniversite, bölümlerini birincilikle bitiren çok başa- rılı öğrencilerini araştırma görevlisi olarak alamıyor, çünkü kadro yok. Yurtdışında doktora derecesi alıp yurda dönenler ve bölümlerinin açtığı araştırma görev- lisi sınavlannı kazananlar, bir gün kadro verilecek bek- lentisiyle, aylardır maaş almadan çalışıyor; Türkiye, genç beyinlerini ya kaçınyor ya da köleleştiriyor. Bu tür uygulamaların, toplumu daha ileriye götürece- ği öne sürülebilir mi? Araştırma görevliliği, üniversitelerin öğretim üyesi fi- danlığıdır; hükümet bu fidanlığı kurutuyor. Üniversite- lerin eğitim ve araştırma yapmalan olanaksızlaşıyor, gi- derek yıkıma uğruyor. Bu tür yıkımlar, köprü yıkılması- na benzemez, etkisi gelecek on yıllara, üstelik olum- suzluk birikimiyle yayılır; toplumun geleceğini karartır. • • • Şimdi de, Üniversiteler Arası Kurul'un aylarca süren ve olabildiğince katılımcı bir yaklaşımla hazıriadığı tas- lak da, YÖK tarafından hazırianan taslak da bir yana bırakılıyor. Milli Eğitim Bakanı, kuşkusuz Başbakan'ın da onayıyla, kendi hazıriattığı tasanyı Bakanlar Kuru- lu'na taşımış bulunuyor; topluma dayatmaya hazıria- nıyor. Içeriği bir yana, yalnızca bu yasa hazırlama yöntemi, hükümetin ne kadar demokratik katılımcı; yerelci; kurumsal özerkliğe ve üniversite özgüriüğüne saygılı olduğunu kanıtlıyor(!). • • • "Bir ûlkenin hükümeti, kendi kurumlannı, özellikle de toplumun ileriemesinin temeli olan üniversiteleri- ni nasıl bu kadar kin ve düşmanlıkla yıkıma sürük- ler" sorusunun tüm boyutlanyla ve nedenleriyle tartışıl- ması gerekiyor. yakup@metu.edu.tr TZD Sadullah Usumi Basın Ödülleri Boyacıoğlu'na 'Çiftçi Dostu' ödülü ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Türkiye Zi- raatçilerDerneği (TZD), gazetemiz yazarlanndan Sadullah Usumi adına düzenlediğı "Çiftçi Dos- tu" ödülüne, "Tûkenen Tanm" başlıklı yazısıy- la Ankara büromuzdan ekonomi muhabiri arka- daşımız HacerBpyaooğ- lu'nu değer gördü. TZD'nin 55. kuruluş yıldönümü, Ankara Ti- caret Odası'nda düzenle- nen törenle kutlandı. Tö- rende konuşan CHP'li TBMM Başkanvekilı Ydmaz Ateş, bankacılık sektöründe son 3-4 yılda yaşanan hortumlamarun boyutunun 43 milyar do- lar ile 80 milyar dolar arasında olduğuna dikkat çekti. Ateş, "Türkiye'de üreticfler ülkenin Kunta Kinte'sL 80 mih ar dolan hortumlavanlarınyaüna, kabna, heiikopterine do- kunulmuyor, kö\1ünün borcuna karşılık traktö- rii bağlanıyor" dedi. TZD Başkanı tbra- him Yetkin de ilkelerin- den ödün vermedikleri için 55 yıldır aralıksız faaliyet gösterdiklerine ve böyle ayakta kaldık- lanna işaret etti. Diğer dallarda ödül alan gazeteciler şunlar: MEkberYıldınm,Mus- tafa Mutiu, Ya\iız Donat, Fatnıa Coşkunoğlu. İb- rahim BikkK, Hüseyin Gökçe ve Sinan Çetin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle