Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 2004 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Odamda Bir Güvercin
• Braksam gelip benimle konuşacak!.. Nasıl be-
cSreâ de girdi aralık kalmış pencereden? Çırpını-
yororadanburaya. Cama çarpıyor, bir daha bir da-
ha. Maviliği görüyor, belki de uzaktaki denizi, ge-
mileri. özgüriüğe kavuşmak istiyor! özgürlük san-
dığı şeye... Hepimiz gibi, özgüıiük diye bir şey var
sanıyor. Oysa bir kuklacının kuklaya verdiği özgür-
lük b'u!
Bir güvercin... Gelirdıştan bakar... Hep o mu, hep
benimki mi? Yetmedi uzaktan izlemek... Odayagi-
rip eşyalan, resimleri, radyoyu, yemek masasını, ki-
taplığı tanımak mı istedi? Bir haber mi getirdi?
Böylesine bir d'trençle ikide bir gelip bakmak, izle-
mek. yaşantıma karışmak!.. Birtanıdık mı öteler-
den?
Derler ya, bizim, bizden sonra bir başka yaşan-
tımız varmış. Gidersin, başka biri olarak dönermiş-
sin! Sorarlar sen nasıl dönmek istersin, hangi bi-
çimde, hangi yaratık olarak? Kimi çiçek der, kimi
balıkder, kimi kedi, kimi at, kimi kiraz ağacı... Ba-
na kimse sormadı bunu! Ne derdim acaba? Belki
bir kuş, bir martı, bembeyaz... Ama acımasız bi-
riymiş martılar. Kendileri içinmiş her şey. öldürür-
ler, kovalarlar, yaşantılarını cehenneme çevirirler-
miş benzerlerinin, benzerolmayanlann...
Insan, neden insan olarak geriye dönmek iste-
mez. Al baştan sürdür her şeyi yeniden! Hep dü-
şünmüşümdür: Yeni bir yaşam olanağı verseler,
sen her şeye, eski yaşantına yeniden başlayacak-
sın deseler. Ister misiniz? Arada aklıma takılır, şu
güzel dünya bir daha yaşansa! Güzel mi bu dün-
ya? Neresi güzel? Kime göre? O karlı fırtınalı gün-
lerdesırtında çanta, elinde sefertası okula koşmak
mı? Omzunda tüfek yat denince yere yatmak mı?
Iş aramak için ona buna yaklaşmak mı! Gece ya-
nlanna kadar işyerinde zaman tüketmek mi? Bir gü-
zel göz, bir demet saç uğruna özlemler çekmek,
şiirier karalamak mı? Sonra sevdiğine, sevdiğini san-
dığın birine kavuşmak mı? Hep aynı, gider de gi-
der...
Yaşlanmak nedir? Zamanın uzaması mı, kısal-
ması mı? Zaman size göre, bana göre bambaşka-
dır. Yorumlamaya göre değişen bir kavram! Nes-
ne değil, elle tutulur, gözle görülür bir şey değil. Bir
yanıltmaca!.. Birdakika, altmış saniyedir. Birsaat,
attmış dakika... Daha söylemeye kalkarken uçar gi-
der. Birbakmışsın, gençsin, umutlariadolusun. Bir
bakmışsın, o umutlar sönmüş, bu kez başka şey-
lergelmiş tepene oturmuş. Sorumluluklar, dertler,
sıkıntılar...
Nerdeler şimdi? Vardılar, yanımızdaydılar. Dost-
larımızdı, arkadaşlanmızdı. Sevdiklerimiz, seve-
mediklerimiz. Hepsi var! Hepsi yaşantılanmızda
var. Gitselerde, yok olsalarda variar... Uykulanmı-
za gireıier, düşlerimizi karabasana çevirirler. ille de
duyun bizi, dinleyin, konuşun diye...
Yine mi geldi? Yine gelecek! Ya sabah erkenden,
ya akşamüstü. Bu bir kuş mu? Yoksa bir yerlerde-
kilerden gelen bir haberci mi? Kimi zaman hayal-
leralıpgötürür. Hayallersabun köpüğü gibidir, ama
sarhoşederleradamı... Kendini unutursun! Nerde,
kimde, nasıl olduğunu. Var mısın yok musun, bi-
lemezsin...
Heranımızdeğerlidir. Bilirsek!.. Bir daha elegeç-
meyecek dakikalar... Yine mi geldi? Yine mi konuş-
mak istiyor? Belki biryakınım, bir arkadaşım. Bel-
ki çok daha benden? Belki de bir eski sevgili. Bel-
ki de geçmişzamanlarda kalmış benden biri... Anı-
lardaki ben!..
BESAM
BİLİM VE EDEBIYAT ESERISAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ
26 NİSAN DÜNYA FİKRİ MÜLKİYET GÜNÜ'NDE SUNAR
Panel
FİKİR VE SANAT ESERLERİ
ALANINDA YENİ DÜZENLEMELER
AÇIUŞ
ALPAY KABACAU (BESAM BAŞKANI)
PANELE KATILANLAR:
Av. SABRİKUŞKONMAZ (BESAM)
Av. Dr. CAHİT SULUK (İLESAM)
Av. AJDA BİLGEHAN (MESAM)
Av. ERDEM TÜRKEKUL (RATEM)
Dr. TEKİN ÖZERTEM (SESAM)
YÖNETEN
Av. Dr. GÜRSEL ÜSTÜN (BESAM)
26 Nisan 2004 Pazartesi Saat 14.00
RİCHMOND OTELİ
Istiklal Cad. 445 (Rusya Konsolosluğu bitişiği)
Tünel, Beyoğlu - İSTANBUL
GİRİŞ SERBESTTİR
T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI'NIN KATKILARIYLA
Türkiye GazetecıterCemiyet'nın yayınladığı gûnlük
Bizim Gaıete
Ülke sorunlanna ilişkin raporianyla, araştırmalanyla,
köşe yazılanyta, tarafsız haberteriyte sivil toplumlann gazetesi.
Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.51108 75
Mustafa Kemal Çanakkale'de...
Çanakkale Savaşlan'ndan sonra Türk toplumu için yeni bir evren doğmuştur.
Güçlü bir liderle, modern bir topluma gidişi sağlayan bir sürece girilerek
yepyeni bir devlet ve modern bir toplum yaratılmıştır.
Dr. Handan DİKER Yddız Teknik ümv,
R
uşen Eşref Ünaydın bir yazısında
şöyle der: "Tarih, bildiğini söyler,
haüra gördüğünü.- Tarih belge is-
ter, haüra bflgL. Bilgi yapmaktan.
etmekten, görmekten. işitmekten
doğar; belge, yapılanı, edileni. görükni, işitUeni
>azmaktan-" (1)
Bilgiler ve belgeler bizim o yüce insana iliş-
kin bilgilerimizi oluşturan ve önemli kaynaklar-
dır. 21 Haziran 1935'te bir gazeteci kendisine
"Mesut musunuz" diye sorduğunda, "Mesu-
dum, çünkii başardımj" diyor. Burada önemli
olan şey bu başannın sırlannın nerede olduğu-
dur. Afetinan bu sırlan şöyle açıklar: "Musta-
fa Kemal Atarürk. her işte başanyı sağlamayı il-
ke edinmiştir. Fakat bunun kaynağmı iki esasta
bulmuştur: Bilgi, biBnı. vatan ve miDet sevgisl
O manevi giicün bunlardan beslendiğine inan-
nuş, bilgili ve muhakeme giicü saiim olan insan-
lara değer vermiştir. Zekâıun sadece bir insanı
geçici başanlara götüreceği, halbuki akıl ve bil-
gmin gücüyie elde edikn başannın sürekli ote-
cağmı söviemiştir. Bunun için çağunızinsanının
çahşarak bir emekkarşıhğı başan eldeetmesige-
rekJkmf (2)
M. Kemal bir akıl adamıdır. .AJdı ve bilgisi-
nin gücü ile başanlara koşmuş önemli bir kişi-
liktir. O bir yönetici, lider, devlet adamı. bilge
ve askeri kişıliği ıçinde barındırmaktadır. Onun
askeri yönü en çok Çanakkale Savaşları 'nda or-
taya çıkmıştır. M. Kemal'in dünya çapında ta-
nınmasını sağlayan ve ona uluslararası alanda
saygınlık getiren en önemli savaş Çanakkale
Savaşları olmuştur.
M. Kemal, savaşa girmeyi istememişti. Ama
iş olup bitince de tüm enerjisini ve yurtseverli-
ğini ekleyerek kendisini savaşa verecekti. Savaş
başladığinda Sofya'da olan M. Kemal, savaş
sürdükçe sabırsızlanmaya başlamıştı. Enver Pa-
şa'ya yazarak artık yarbay olduğu ıçın tiimen
komutanı olabileceğini belırtmişti. Ama Enver
Bey onun Sofya'da kalmasını istiyordu. Ta kı En-
ver Paşa'nın Kaflcaslar'daki yenilgisine kadar.
Bu olaydan sonra tam Sofya'dan aynlacakken
19. Tümen Komutanlığı 'na alandığı ve İstanbuFa
dönmesi gerektiği kendisine bildirildi. Ama or-
tada önemli bir konu vardı. 19. Tümen Komu-
tanlığı hangi orduda ya da kolordudaydı? Bu bil-
dırilmemişti. M. Kemal bunun üzerine genel-
kurmayda tümenıni aramaya başladı. Sonunda
bir kurmay başkanından "Bizim kuruluşlannuz
arasında böyle bir tümen yok, ama GelibohTda-
ki 3. Kolordu böyie bir birnk kurmayı tasarb)or-
du" yanıtım aldı. Sonunda da tümenınin henüz
kuruluş halinde olduğu Gelibolu Yanmadası'na
gitti.
1915 yılında Türkler, itılaf devletlerinın ye-
m bir saldınsı ile karşı karşıya geldiler. Bu ge-
lişmeleri Lord KJnross şöyle açıklar:
*1915\Thnınbaşındanberidüşmanınkarave
deniz hareketlerine ilişkin elde edilen enteöjans
raporlanndan düşmanlann Çanakkale önünde-
ki adalarayıgjnakyapmaktaoJduklanveÇanak-
kale Boğaa ile Marmara üzerinden İstanbuTa
karşı bir İngihz-Fransız saldınsmın her an bek-
lenebileceğJ belli olmuştu. Kafkas ve Mısır sefer-
versıtesı
lerinin yenilgjyle bitmesi, mane\iyatı çökertmiş
ve İstanbullular. umutsuzhık içinde şehrin düş-
man eline geçmesinden ohnuş bitmiş bir şey gi-
bi söz etmeye başlanuşlank Ruslann çüap geB-
vereceği korkusuyla süürleribozulan Almanlar-
sa ayn bir banştan söz eder oldular. Türk aüe-
leri Anadolu'ya göç etmeye başladı- Hükümet
Eskişehir'e taşınmayı tasartoyordu. Şehir bir ye-
nilgi ve perişanhk tablosu halindeydi.
1915yıhnm şubat ayında tngüizdonanması Ça-
nakkale BogazTnın ağzındaki kaieleri tahrip
edince halk arasında, kocaman iki tepenin yer-
lc bir olduğuna dairsövlenüTeryayıbverdi. İstan-
bullular top sesleri duyuluyor mu diye kulak ka-
bartmaya ve düşman denizahılaruun periskop-
lannı görmek merakrv la Marmara'daki adala-
ra aknı erme>e başladılar_
Emer Paşa. ÇanakkaJe"nin sa\unulması için
5. Ordu adr> la avn bir ordu kurmayı kararlaş-
drdı ve komutasmı Liman Van Sanders'e verdi.
Saııdercyeni kunumuşolan 19.Tümen'indeken-
di emrine verilmesini istedi Yarbay Mustafa Ke-
mal, işte bu rümcnin basına atannuş ve karar-
gâhını Maydos'ta kurmuştu. Düşman saldınsı
başlamadân, birüklerini örgütlemek için önün-
de ancak 2 ayhk bir zaman vanü." (3)
M. Kemal, Gelibolu bölgesini Balkan Savaş-
ları sırasında tanıyordu. Ve Gelibolu Yanmada-
sı'nın savunulmasının ancak denizden topçu
ateşi ile desteklenen herhangı birdüşmanın, ka-
raya çıkabileceğini ve savunmanm görevini bun-
dan sonra içeridekı mevzılerinden hareketle
düşmanı püskürtmek şeklinde olabileceğini ile-
ri sürüyordu. Oysa öteki kurmaylar kıyıda bir
tel örgü tahkimah yapılmasının yeterli olduğu-
nu söylüyorlardı.
"Bir gün deniz suba\ı olarak aynı görüşü sa-
vunan Rauf 'b (Orbavj taröşırken kendini düş-
man yerine koyarak
4
Siz istediğiniz kadar tel ör-
gü tahkımatı yapın" demiştt "ben bunlan kolay-
lıkla yanp karaya çıkabilirim. Ve eğer karada
benim ilerlememi durduracak üstün bir lcuvvet-
le karşılaşmazsam yanmadayı pekâlâ işgal ede-
bilirim'. M. Kemal bu askerfikdersini Trabhıs-
garpseferinde, İtahanlar deniztopçusunun ate-
şine sığnıarak karaya çıkbklan ve Türklerin kı-
\ı savunmasını olanaksız hale gerirdikleri za-
man öğrenmiştL Böylece denizden yapüan bom-
bardımanlaruı taktik yönünden etkisini anla-
mış buhınu>ordu. Oysa, öteki Türk kurnıayla-
n deniz-kara işbirüği konusunda \abana okluk-
lan için bu dersi şimdi ilk olarak acı denemeler-
le öğrenecekferdL" (4)
tşte Çanakkale Savaşlan bu yolla kazamldı.
Itilaf devletleri I. Dünya Savaşı'nda Batı cep-
hesirün yükünü azaltmak ve Rusya'ya yardım
etmek amacı ile Çanakkale Boğazı'm, Ingiliz
ve Fransız donanmalanna bağlı 18 parça savaş
gemisi ve 750 bin ldşilik mürettebatla 19 Şubat
1915'te geçmek istediler. Ama bu girişim ba-
şansızlıkla sonuçlandı.
tkinci kez, 28 Şubat 1915'te yeniden boğazı
geçmegirişımisonuçsuzkahnca 18 Mart 1915'te
şanslannı son kez denemek istediler. Ama Ha-
midiye, Mecidiye, Dardanus tabyalanndan kar-
şılaştıklan top ateşi ile Fransızlann Bovet zırh-
lısı battı. Öte yandan boğazın en dar yerinde sı-
kışan Suffen, Golva, Queen Elizabeth, Nilson
Agamemnun, Oşin adlı savaş gemileri de saf dı-
şı oldu. Bu durum üzerine itilaf devletleri geri
çekildiler.
M. Kemal aslında I. Dünya Savaşı'nın sonu-
nu en başından görmüştür. 31 Ekim günü Yıl-
dınm Ordular Grubu Komutanlığı 'nı Alman
generalinden de\Talırken Alman generalinin
"YenMk, bizim için her şey bftti" demesine kar-
şın şu yanıtı \ ermiştir:
"Smaş müttefiklerimiz için bitmiş olabilir.
Ama bizi Ugilendiren s^rvaş, kendi istiklah'mizin
sa\aşı ancak şimdi başlryor." (5)
Çanakkale denizden geçilemeyince bu kez
Ingilizler 25 Nisan 1915'te Gelibolu"ya asker
çıkardılar. Ancak Koca Çimentepe ve Anafar-
talar, Mustafa Kemal tarafından sa\"unuldu ve
ona "Anafartalar Kahramanı" unvanı verilme-
sine neden oldu. Biten bir devir, açılan yeni bir
sayfa ve başlayan bir bağımsızlık savaşı. Imza-
lanan Mondros Mütarekesi ile de Osmanlı dev-
leti aslında kendi sonunu imzalamıştır. Fakat
bu son, yeni Türk devletinin başlangıcı olacak-
tır.
Savaş toplumlar için her ne kadar yıkıcı olsa
da savaş sonrası durumlar \yi değerlendirildiği
zaman o toplum açısından yeni bazı olaylann
ortaya çıkmasına da neden olacaktır. Çanakka-
le Savaşlan da böyle bir dönüm noktasını oluş-
turmuştur.
M. Kemal'in izlediği politika aslında savaşyan-
lısı bir politika olmayıp tam aksine banşçıl bir
politikadır. Yalnız o, savaşlann toplumlar için
önemini bilir ve bunu birçok konuşmasında vur-
gular. "Gerçekten de şu ya da bu nedenler içnı
uhısu savaşa sürüklemek yanlısı değilim. Savaş
zorunlu ve yaşamak için gerekh' ohnah. Gerçek
kanım şudur: Uhısu savaşa götürünce \icda-
nımda üzüntü du)Tnamalr\ ım. Öldüreeegiz di-
yenlere karşı Ölmeyeceğiz" dhe savaşa girebi-
liriz. Ama ulusun yaşaması tehHkev le karşılaş-
mamışsa savaş bir cina>ettir." (6)
Görüyoruz ki Çanakkale Savaşlan 'nın iki
önemli sonucu ortaya çıkmıştır. Birinci olarak,
bundan sonra bir de\ir sona erecektir. tkincisi
de M. Kemal'in askeri ünü uluslararası alanda
duyulacaktır. Yapılan her eylem, her utku, da-
ha büyük amaçlara, hedeflere yol açabiliyorsa
başanlı bir eylemdir deriz. tşte Çanakkale'de de
bu gerçekleştirilmiştir. Hem bir devlet sona er-
miş hem de bir lider ortaya çıkmıştır. 11 Kasım
1935'te M. Kemal bu konuda şu sözleri söyle-
mişrir: "Hiçbir utku, amaç degikiir. Utku ancak
kendisinden başka büyükolan bir amacıelde et-
mek için belh başh araçür. Amaç, fildrdir. Utku,
bir fikrin geiişmesine\aramaoranmdadeğerta-
şır. Bir fikrin geiişmesine dayanmayan utku, ka-
hmh olamaz. O, boş bir çabadır. Her büyük mey-
dan sa\
<
aşmdan, her bü\1ik utkunun kazanıhna-
smdansonra>wü bir evren doğmakhr. \oksa baş-
h başına utku, boşa gitmiş bir çabadır."
Çanakkale Savaşlan'ndan sonra Türk toplu-
mu için yeni bir evren doğmuştur. Güçlü bir li-
derle, modem bir topluma gidişi sağlayan bir sü-
rece girilerek yepyeni bir devlet ve modern bir
toplum yaratılmıştır.
(1) Ruşen Eşref Ünaydın. "Atatürk 'ü ÖzleyişI",
Say. 9. (2) A. Afetinan, "M. KemalAtatürkHen
YaztUdanm",Say.W9. (3)LordKinrvss, Atatürk.
(4) LordKinross, age. (5) Lord Kinrvss, age. (6)
M. Kemal, Söyle\- ve Demeçler (16 Mart 1925).
Çarpık, Çağdışı Eğitim...
Hasan BASRİ AKGÎRAY
T
elevizyon kanallanndan bi-
rinde (11.03.2004 günü) gös-
terimde olan bir yanşma ız-
lencesinde (program) üni\ersite öğ-
renımi almış yanşmacıya şöyle bir
soru yöneltıldı: "Aşağıdaki Türki-
ye Cumhurheti cumhurbaşkanla-
nndan hangisi tutuklanmıştır?"
Şıklar ise şu adlardan oluşuyordu:
"tsmet tnönü, Celal Bayar, Cemal
Gürsd,CevdetSunajf Yanşmacı ön-
ce "İsmet tnönü ohnası gerekir, di-
w düşünüyorum,ama emindeğflim''
dedikten sonra, kesın yanıt verme-
den yanşmadan çekıldı.
Aynı tarihlerde seçım nedenıyle
ya>imlanan yanşma izlencelerin-
den bınnde de Üsküdar'da yaşayan
ve mesleği öğretmen olan birbaya-
na önümüzdekı yerel seçımler ne-
denıyle "Yerel seçimlere kaç parti
katılmaktadır?", "Yerel seçimler
kaç yılda bir yapdmaktadır?" \e
"l sküdarınbeledhebaşkanı kim-
dir?'" diye üç soru soruldu. Öğret-
men hanım ne yazık ki bu sorula-
nn hiçbirine doğru yanıt veremedi.
Bu görüntüleri izlerken ışık içinde
yatsın, sevgili ,\zizNesin'i ammsa-
dım. Ünlü yazanmız bir yazısında,
"Türiderinyüzde90'ıaptaldır" de-
miştı. Sonralan başka bir değerlı
yazanmız Memet Baydur ise bu
aptallık oranını yüzde 60'lara çek-
mişti (8 Haziran 1995'te Cumhu-
riyefteki yazısında). Aptallığımız
konusunda kesın bir oran saptamak
olanağı olmasa da, toplum olarak
bir eksiğımiz olduğu kesin gibi. Na-
sıl olmasın ki° Eğer bir iilkede ge-
nlikçi (irticaı) nitelıkte 480 özel
okul, 1100 Kuran kursu, 500 ders-
hane, 1200 vakıf ve 42 ünı\ersite-
de (1) genç beyınler >ıkanıyor, kör-
pe yürekler karartılıyorsa ve eğer o
ülkede hâlâ hiç öğrenim görmemiş
ya da ancak ilkokul öğretimi göre-
bilmiş insanlann oranı yüzde 60'la-
ra vanyorsa (2), yukanda andığım
değerlı yazarlanmızın aptallık ni-
telemelerine hak vennemek ola-
naksızlaşır. Oysa, insanlanmızı çok
i>ı tanıyan ve tanılannda hıçbır za-
man yanılmamış olan büyük Ata-
türk. "Türk miOeti çahşkandır,Türk
milkti zelddir" yargısına \armıştı.
Peki bize ne oldu da bu denli aptal-
laştık.
Bana göre sorunun nedenini eği-
tim sistemimizin giderek yozlaş-
masında ve bunun sonucu olarak
okuma özürlü bir toplum durumu-
na gelmış olmamızda aramak ge-
rekmektedir. Gerçekten de Doç. Dr.
Sayın Ah' Şimşek bir yazısında,
"1950'den önceki eğitim sistemi son-
rakinden çok daha başanh" sapta-
masını yapmıştı. Sayın Şimşek'in
de dediği gibi eğitimde yozlaşma
1950 yılından hemen sonra başla-
mış; insanlanmız, paralı özel okul-
lar, imam hanp okullan, Kuran kurs-
lan ile eğitilmiştir.
Yıllannı eğitim ve öğretime ada-
mış bir eğıtımcimiz. bu durumdan
şöyle yakınıyor: ""YıDardanberiöğ-
rencilere felsefe öğretmeden. febe-
fenin lafını bile etmeden lise mezu-
nu yaptığunız için yuh olsun bize'."
(3)"
Böyle bir sistem içinde yetişen in-
san, sormaz, sorgulamaz, neden ni-
çinleri araştırmaz; 1400 yıl önce
konmuş kurallan değişmez, sorgu-
lanmaz olarak benimser ve gerçek-
leri araştırma, okuma gereğini duy-
maz. Sonunda okuma özürlü bir
toplum kaçınılmaz olur.
Böyle olunca imam olarak eği-
tilmiş kişilerin başbakan, bakan ola-
rak ülkeyi yönetmeye kalkışması
doğallaşır. Oysa, Kuran kurslann-
da birkaç sure ezberleyip mızraklı
ılmühal okumakla ya da hatım uı-
dırmekle çağdaş ınsan yetişmedi-
ği gibi imam hatip ruhuyla da ülke
yönetilmez. Bu nedenle, yazımızın
başında sözünü ettiğım televızyon-
daki kızımız ve daha birçok benzer-
lerinin bilgi noksanlıklannın ne-
denlerini, çarpık ve çağdışı bir eği-
tim sistemiyle böyle bir sistemin
uygulanması sonucu okuma özür-
lü bir toplum haline gelmiş olma-
mızda aramak aerekir.
1. Kasım 2002 Milli Gih'enlik Ku-
rulu nda Başbakan ve kimi bakan-
lara verilen birifıngden almmıştır.
2. Prof. Doğan Kuban 11.10.2003
tarihli Cumhurivet. 3. Fehamettin
Akvih 16.03.2004 tarihli Cumhurivet
PENCERE
Dinci ile Faşist
Bush yönetimi Afganistan'ı ve Irak'ı işgal etti..
Türkiye için ne düşünüyor?..
"llımlı Islam rejimi" mi?..
Başkan Bush'un omuzdaşlanndan emekli Ge-
neral Powell'ın bu yoldaki açıklaması çeşitli tar-
tışmalara yol açtı; şimdi herkes merak ediyor; Ame-
rika'nın "Büyük Ortadoğu Projesi"nüe bizim yeri-
miz neresi?..
Bir de AB var, Avrupa Birliği..
AB haritasında Türkiye'nin yeri var mı?..
Tevatüre bakılırsa hem var, hem yok...
Kafalar kanşık..
Şaşkınız..
Hayyam'ın dediği gibi miyiz:
"Gül mü yok, diken olsun diken,
Güneş miyok, ateş olsun ateş.
Hırka mı yok, şeyh mi yok, tekke mi yok,
Kiliseye, çana, puta fitiz."
•
'Faşist Devlet' ile 'Dinci Devlet' birbirinden ayn
iki kavramı, iki ayn dünyayı, iki ayn çağı vurgular-
lar...
Avrupa'da 20'nci yüzyılda geçerti olan faşist dev-
letler dinci devlet değillerdi..
Ne Hitler Almanyası dinci devlet idi, ne de Mus-
solini Italyası...
Demokratik de değillerdi..
Kadını kara çarşafa, çuvala, türbana, tesettüre
bağlayıp köleleştiren dinci siyasetin çok ötesinde
bir milliyetçi-ırkçı düzenin adıdır faşizm...
Sermaye diktasıdır.
Tek partilidir.
•
ABD Irak'a demokrasi götürecekti..
Kafası dincilikle şartlanmış bir geri kalmış top-
iumda kurulacak çok partili rejime 'demokrasi' adı
verilebilir mi?..
Bu türtoplumda egemen örgütler neler?..
Mezhep..
Tarikat..
Cemaat..
Cemaat düzenine dayanan siyasette 'lider' bi-
zim Fethullah Gülen gibi 'EfendiHazretleri'olur..
Türkiye'de çok partili rejimin örgütlerini cemaat,
tarikat, medrese, tekke gibi dinci kurumlara dayan-
dırmak için uzun yıllardan beri çalışanlar Islamcı dev-
letin altyapısına yatırım yapıyorlardı...
Laik öğretimin bilimsel aydınlığında yetişmeyen
kuşaklann karanlık toplumu için faşizm bile bir aşa-
madır.
Çünkü laik bir toplumda faşizmi yenilgiye uğra-
tıp demokrasiyi kurmak umudu ve olanağı her za-
man güçlüdür; ama, şeriat kafasıyla donatılmış bir
toplumda -ülkeyi işgal etsen bile- demokrasiyi ku-
ramazsın..
Demokrasiyi bireyler kurar..
Kullar değil.
•
Batı, Hıristiyanlığın dinci devletini 19'uncu yüz-
yılda tarihe gömdü..
Avrupa'da faşizme yönelen devletlerin de 20'nci
yüzyılda icabına baktı..
Müslüman dünyasının 21 'inci yüzyılda temel so-
runu ne?..
Türkiye dışındaki her Islam devletinin dinci kim-
liği ağır basıyor.
Oysa faşist olsalardı, çok partili rejime geçerek
demokrasiyi yakalayabilirlerdi...
Cumhuriyetp ı
IRAK BATAKLIGINDA
TÜRK-AMERİKAN
İLİŞKİLERİ
Mustafa Balbay
Turk-Amenkan ılışkılerinı
derınlernesıne ınceleyen uzun
yılların inış çıkışlannı
kıtapbştıran pek çok
tarihçımız, araştırmacırr.ız,
vazanmız var Ben ıkı
ulke ilişkıierinı uzun
zaman diliminde ırdefemek
yerıne sadece Irak olayı
çerçevesmde ve bir
yıllık zaman diliminde
,aşa-anları konu ettırr
' Çağ Pazjtrfam* A.Ş. Türfcocagı Cad. >'o:39/41
' 54334 Cagaloglu-lstanbul1
Tel:(Q212> 514 01 96 Faks:<0212) 514 01 95
Karşıyaka CUMOKDuyurusu
Sekız seneden bugüne Cumhurivet gazetemize
ve ulusal bağımsızlığımıza sahip çıktık.
Şimdi yine aynı kararlılıkla ve daha güçlü olarak
ulusal birlik hareketi içinde
yolumuza devam ediyoruz.
Adres: 1698 Sok. No: 18 A Karşıyaka - tzmir
(Cumhurivet tlkokulu'nun arka girişi)
İletişim Bilgi:
Deniz Sapmaz : 0 232 362 09 75 - 0 544 249 24 91
Belma İnan : 0 232 330 57 99 - 0 544 415 72 62
Esma Uçarkuş : 0 232 364 53 73 - 0 533 436 24 59
Dijital dühyaya gerçek gözüyl Dt|IUl
fotoğr«f nvkklneieri
2 yıl
ı Mivls gJUAnttlldtr.
Snlılmtal
•Htkam
Kiti •
A
www.ogatech.com.tr OOflT€CH
"Dıjital dünyanızın sorunsuz orlağı Dijital Kamera ve Multımedya Ürunlerı
r — ı
; Compoct Rosh Card ^ H Muto M«dîa Card
Sman Medıa Card ^ H ^ ^ ^
D (
g
K c r J
COT^
Hufaa kart okuyucu
Turkıyeııın seçkın bılgKayar. fotağraf, efaktronık. boyaz ejyo »e zıncır B İ N G 0 R