22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
M\FT2004PA_ZAR CUMHURİYET SAYFA DIZI Sakarya'da bulunan Nakşi dergâhı yöneticilerinden Ömer Öngüt Fethullahçılan zorla bağış toplamakla suçladı ParatoplamametotlarıZ A Fetlîiıllah Gltten'in Serüveni HİKMET ÇETİNKAYA Y~ T^akikat Vakfı'nın r—A kurucu yöneticisi JL. -L. Ömer Ongüt, Gülen ve cemaatini bağış toplama konusunda eleştıriyordu. Öngüt, "Fethullah (Gülen) böyle değildi. Davetlerden, ziyafetlerden kaçınırdı, yemezdi. Allah-u Teala da onu muhafaza ederdi. Bunu biliyorum. Ama sonra bu haramlara kanştı. Nam ve şöhret için oruçlu oruçsuz insanlara gösteriş davetleri verdi. Mini etekli hanımlar hizmetinde şöhret, nam ve gösteriş..." diyordu. X"^adıkal tslamcı Selam gazetesi, Eylül 1997 "de Fethul- A^bhGüknhakkındabiıkaçgünlükdızıyazıya^TiTÜadı Bağ- J. V. naz İslamcı Akit gazetesindeki bir köşe yazan, w Papa-Gü- len" buluşmasıru sert bir dılle \ e Islami zemınde eleştirerek; "ts- lam siyaseri, her türhı Makyalevizmin üstündedir" mealınde bir ıbare kullandı. Kadiri tarikatı mürşidi Haydar Baş. cemaatın ya- yın orgaru Yeni Mesaj gazetesınde. Papa buluşması münasebe- tiyle Gülen ve cemaatine açık bir mektup yazdı. Araştırmacı- yazarFaikBuhrt, Fethullah Gülen'in maskesinidüşürdü. Bulut, o nedenle Fethullahçılardan yoğun tepki aldı.. Faık Bulut. "Kim Bu Fethullah GüJen" kitabında (Ozan Yayıncılık) gözlemlerini şöyle aktanyor: Fethullah Gülen ve çevresi. son yıllarda kamu- oyunu en çok meşgul eden bir camiayı temsil eder. Sabah gaze- tesinde Gülen hakkında yazı dizisi yapan Huhısiiurgut'un sap- tamasına göre "Türkiye ve yurtdışında yaklaşık 20 bin medrese veokuhı* bulunan Nur hareketi hakkında olumlu ya da olum- suz göriiş behrtenler olması çok olağan. Bu gelışme- nin olumlu yanı çokça tartışıldı basın ve medyada. Fakat yaratılan "imajı" olumlu bulmayıp, kuşkuyla bakanlann varlığı da bir gerçek. Okullann açılma- sı gayesı. Altın Nesirin ne yapacağı. gelecekteki rolü, Gülen \e çevresinin gerçek amacı vs. gıbi meseleleri ırdeleyip sorgulayanlar bulunuyor bu toplumda. Sözen'ln sözlerl Son örneğini, RP'nin yayın organı konumunda- ki Kanal 7 televizyonunda "SözünÖzü" adıyla prog- ram yapan Nazhlhcak ın 23 Şubat 1998 günkü açık oturumuna katılan eski Istanbul Büyükşehir Beledi- ye Başkanı sosyal demokrat Nurettin Sozenın söy- ledıkleri teşkıl edıyordu. Sözen, "okuDannamacma iüşkin kuşkulannı" dile getirdi. 25 Şubat 1998 gü- nü Kanal D'de Güneri Civaoğhı tarafından hazırla- nan "Durum" programında konuşan emekli Gene- ral Kemal Yavuz ad vererek, "FethuDah Gülen'in wim ve ne adla. hangi yetki ve sıfatla Papa ik buluş- ıdğunu. Vatikan 'daki Türkiye Büyükelçisi'nin na- sıl bir gerekçeyle kendisini resmi protokolk karşv- layıp ağıriadığınj" sordu. "Kuşkucu" kesimin sadece laik ve Kemalist askeri çevreler- den geldiğini söylemek olanaksız. Tersine. kımi îslamcı/dinci çev- relerle bazı ulkücüler kafalanndaki sorulan açıkça seslendiriyor. Üllaicülere göre Gülen'in tt Türidüğü\ayTyorum,Türkçeyidün- yaya ögretiyorum" gerekçesiyle yurtdışındaki cemaat okullan- m savunması, tatmin edicı ve samimi değil. Çünkü, orada öğre- tilen Türkçe olmaktan ziyade Ingilizcedir. Gülen, geçen yıllar- da "başörtüsü teferruattır'' kabilınden bir söz söyleyince. baş- ta "türban takma" mücadelesi veren öğrenciler olniak üzere. hem Refahlı kesımlerden hem radıkal İslamcılardan açık- kapalı eleş- tiriler aldı. islamcı Cuma dergisi, tepkisini, habere eleştirel yak- laşımını kapak konusu yaparak dışavurdu. Sakarya'da bulunan Nakşi dergâhının bir kuruluşu olan Ha- kikat dergisi, "dinlerarası dh'alog''u başlatan Gülen ve çevresi- ni kastederek, "Nurcular" deyimine kafıyeli biçimde, "Naro- lar" (cehennemlikler, cehennemde yanacaİc olanlar) ibaresini ka- İİ LAİK Ç EĞİTÎME PÖNÜKl.. Karikatür: MUSA KART paktan anons etri. (bkz. Hakikat, Kasım 1996) Aynı dergâhın ve Hakikat Vakfi'nın kurucu yöneticisi Ömer Ongüt ise Gülen ve cemaatini kastederek. para/bağış toplama meselesınde şu ıddialara yer verdi. Nurcular nasıl para toplar? -Fethullah (Gülen)böyledeğildi.Davetlerden.ziyafetkrden ka- çuurtb, yemezdL Allah-u Teaia da onu muhafaza ederdi. Bunu biBvorum. Ama sonra bu haramlara kanşû. Nam ve şöhret kjin oruçlu oruçsuz insanlara gösteriş davetleri verdi. Mini etekli ha- nımlar hizmetinde şöhret, nam ve gösteriş».''(bkz Ömer Öngüt, Hakıki Müslümanlarve Sahteleri. s 18, Hakikat Neşriyat. 1996, İstanbul). Sakaryalı Nakşi Şeyhi Öngüt Hoca. "Onlar ahiret karşıhğmda dünya hayaünı sann alan kimselerdir"" (Bakara: 86) mealindekı ayete dayanarak. Gülen çevresim, "Böyle haram ma- haDere iftar ismini vermiş'* olmak ve "iftarlan alet ederek mini etekli hanunlarla oruçlu olanlarm da orucunu bozmak"la (bkz. age, s. 18-19) suçluyor. Öngüt'ün Nur cemaatine ilişkin suçlama ve ıddialan bunun- la kalmıyor, kendi deyimıy le "misaDere" yanı örneklemelere da- yanıyor Şöyle ki ^Bfrtaraftanhlarvereceğizdiyeoltayıatıyor- lar. Bir taraftan halkı kaz gibi yoluyorlar. Diğertaraftan keyfı yol- laria israf ediyortar. O da haram, bu da haram: bunların neresi tslam? Yemeğe davet edhorsunuz. gelenlerden para topluyorsu- nuz veya senet abyorsunuz. senedi ödeyemeyenleri de icraya ve- riyorsunuz. Hani din kurdunuz, Allah'tan korkmuyorsunuz. Halktan da utanmıyorsunuz. Biraz yemek verdim diye Idşinin ha- nesini söndürüyorsunuz. Bir de bunu İslam dinini alet ederek ya- pıyorsunuz. Bu. İslam dininde hiç görülmüş müdür? Bu. ancak Nurculuk dinine yakışır. Eskiden padişahlar ve zenginler davet ederlerdi Gelenlere diş kirası diye para verirlerdi. Siz hem davet ediyorsunuz, yemeğini- a yiyenin de dişlerini söküyorsunuz. Bu İslam dini ile nasıl bağ- daşır? Hiç böyle bir şey görülmüş müdür? Ancak bu, kurduğunuz Nurculuk dininin, dinden çıkmış türeme- lerinde görülüyor. Bu narcıhk mı. Nurculuk mu? Si- ze ibret maksadı ile birkaç misal \eri\oruz. Bunlar icap ettiğizaman mahkemede bepsi açıklanacak. Ga- yemiz halkı, bölücülerin gaspçıhğuıdan kurtarmak- ür. 1) tzmir'de bir gün bir arkadaş Nurculann dave- tine kap ediyor. Dedi ki: Her zaman olduğu gibi caz- guiann "benden bu kadar, benden bu kadar" fash bittikten sonra tahsildarlar makbuzlarla ve hazır- lanmış scnetkrle çıkrvorlar. Su~a ile. Sıra bize geldi. Bana da "ne venyorsun' demiyorlar. Sormadan, bu, şu kadar verir' diye kendileri yuoyorlar. Bu çok büyük bir rakamdı. Bana da halkm içinde imzalat- ülar. Ben, isteksiz imzaladım. Bundan rücu (geri dönme/vazgeçme) edebiHr mryirn? Edersin. Zira,isteksizverilen şey zaten haramdır. Fakat (bağış diye imzalattırılan senedin bedetini) vermezsen. hemen icraya veriıier. Eskiden eşkıya- lar dağda soy-artarth. Bunlar da masada soyuyorlâr- Ortada hep aynı saat1 2) Çankın'dan diğer bir arkadaş dedi ki: Bizden de talepte buhındular. bir şeylervaatettik. Cünü ge^- di tahsildarlar geldi. Ben böyle vaatetmemiştim de- dim. Bu, bu yiikü kaldırır demişler. bir o kadar da- ha Uave ederek vaadettiğinün üstünde (bir meblağ) yazmışlar. İstcmedigim halde, benden aldılar. 3) İznüt'ten bir arkadaş dedi ki: Gazeteci ofanam hasebiyle davetierine gidiyorum. 'Benden şu ka- dar, benden bu kadar' derkenbirarkadaşmdaki}'- metli bir saati var. Her toplanbda 'benden de şu saat' diyor. Fakat ikinci toplanüda gene aynı saat çıkıyor.- 4) Yine tzmir'den bir kardeş anlattı: Bir ahşveriş neticesinde valaftaranndan bana ciro edilen birkaç senedi elden tahsil ertim. Tahsile gittiğimde borçlu- lardan biri, "Bu. esasında benim borcum değil. Be- nı yemeğe çağırdılar ve orada yemek sonrası açık arttırma şeklinde. benden şu kadar. ondan bu kadar diyerek bu senetleri aldılar Inanın şu anda bu se- nedi ödeyecek gücüm yok. Ama bulup buluşturdum, borç aldım, sana veriyorum" dedi. "Bu parayı niçin vermiştın" dediğimde, 'zekât olarak" vcrdiğini söyle- di. Ben de zekâtm bu şeküde verilemeyeceğini söyle- dim. "Vallahi mahcubıyetımden verdım" dedi 5) Ankara'daki iki arkadaşa senet imzalatmışlar. Senetleri ödemeyince icraya vermişler. Arkadaşun ödemek istemediğini görünce, himmet davası (cema- at icindeki bir çeşit şeriat mahkemesi-F.B.) açmış- lar, ödemeye mecbur bırakmışlar. \Ine bir karde- şimiz nakktti: Simsarlar esnan davet etmeden ev- vel okuDannın salonlannı gayet güzel süslüyorlar. Her simsar şehrin bir bölgesini alıyor. Gözüne kes- tirdiği kişileri da\et ediyor, ilk önce yemekler yeniyor; sonra, özel olarak hazırlanan üst kata çıkıhyor. Bura- da video ile yapuklan kraatlan anlanp övünûyoıiar: "Biz şöyle hızmet edenz. boyle büyük cemaatiz" ka- biünden. Sonra simsarlardan biri esnaftanmış gibi ken- dini göstererek. 'Bunlar büyük iş yapıyoriar, benden şu kadar mih-ar' diyor. Her toplanbda böyle açıhş ya- pan birini buhınduruyorlar. Bir simsar da hep "mıl- yarlık" açıhş yapıyor. Sonra her misafire kâğrt veriü- yor ve ödeyeceği parayı yazması isteniyor. Herkes bir şey yazdıktan sonra, kâğıüar toplanıyor ve mikrofonun başında duran simsara hepsini veriyorlar. Simsar baş- hyor herkesin adını ve yazdığı miktan okumaya. Böylece her şeyi ilan ediyorlar. Bu sırada başka bir simsar mikrofondan duyulacak şekilde tanKİığı kişi- ler için şöyle bağmyor: 'O daha fazla verebılır. 5 mılyon mu yazrruş, yapın 8 milyon' Tabii bu ara- da 5 milyon taahhüt eden kişi lopkırmızı kesiKyor. Sırayla bütün isim \e meblağlar okunuyor, planh oyunlar tezgâhlanıyor \eişgelhor senetleri imzalama- ya. Herkese vereceği miktara göre senet imzahttı- rrvüriar. Sonrazamanı gettncc de kurt gönüllü ola- rak paralan almaya gidiyorlar. Onlann bütün faaüyetleri Nurcuhık dinini kuvvetiendirmek içm; halk ise bun- larm tslam dininde olduğunu zannetiyor. Bunu yahıızca Nurcular yapnuyor, Süleymancısı da Refahçısı da yapryor—'" (bkz Öngüt, "age, s.20-27) " Yeri geldi. değinelim; iddialann doğru olup olmadığuu sap- tayacak durumda değilız. Ancak, bizzat Ömer Öngüt Hoca'yla göruşmemizde, bize "Bunlarm bir kısmı dava konusu oldu, ama bir şeytutturamadıJar" dedi. Benzer bir olayı, Adıyamanlı işadanv lannın Ocak 1998'dekı toplantısına katılıp "Fethullah Hocaçev- resinden bazılan, bir gecede trihon topladı; ben de 500 milyon TL verdnn" diyen kışı anlattı u Peki, neden verdin, onca evw bark- sız Kurt goçmeni var, onlara yardım edemez miydin?"' sorusuna, "Vallahi. nasıl olduğunu ben de anlayamadun" şeklinde yanıt ver- di. Kuşkusuz. bu da taruk olmadığımız bir iddia, ama iddialann benzerlik taşıması ılginç. Yarın: Önce Erbakan sonra Cülen f FETHULLAH CÜLEN KENDİNİ ANLATIYOR 'Mümin cihadaharç yapmalı' M ümin, olabildiğince şefkatli ve mürüvvetlidir. Onun başkalanrun kurtuluşu için çırpınıp durmasırun manası da işte budur. Hatta o, bu ugurda başını kaldınm taşı gibi mııhataplannın ayaklannın altına kor ve onlardan gelecek her türlü hakarete sabır ve müsamaha ile mukabelede bulunur. Fakat, içte anarşi ve huzursuzluk çıkaran mütevacizlerin karşısına da tunçtan bir abide gibi dikilir ve ölümü pahasına da olsa her türlü tecavüze sed çekmeye çalışır. Kur'an onu bu vasfiyla tebcil eder ve "Kâftiere karşı alabfldiğine onurhı ve izzetfidV (Maide. 5 54) der. Mümin gerektiği zaman izzet ve onurunu maddi cihada harç yapar ve kadmıyla, erkeğiyle, ihtiyanyia, genciyle, hatta gerektiğinde çocuğuyla devletin yanında yer alarak iç bünyeyi saran fesad şebekesini ortadan kaldınncaya kadar cihad ve kavgasını devam ettirir. Çünkü mümin, flrasetiyie de bilir ki, bugün kobralaşmış ve insanlık sıfatını başka yerlerde bırakmış bir anarşiste veya teröriste en küçük taviz vermek, yann ardı arkası gelmeyen taleplere kapı açmaktır. Bugün birinden, küçük dahi olsa bir talepde bulunan ve bu talebinrn kabul edildiğini gören anarşist, katiyen bununla tatmin olmayacak ve her geçen gün çok daha başka tavizler koparmaya çalışacaktır. Her ta\iz, bir başka talebe davetiyedir. Eğer bir gün ırz, namus ve vatan dahi. bütün mukaddeslerimiz pazarlık masasına getirilirse, bu verilen ilk tavizin acı fakat gerçek bir neticesi olacaktır. Öyle ise mümin işin başında taviz vermemeye çok dikkat etmeli ve bu me\zuda olabildiğine kararlı davranmahdır. Mesela, anarşistler "Bugün dükkânlar kapanacak. kepenkler çeküecek" diye ültimatom gönderseler. mümin, o gün bir başka mazeretınden dolayı dükkânını kapatacak dahi olsa, her türlü mazereti bir tarafa atacak ve gidip dükkânında oruracaktır. Bunu yapmak, onun için cihadlann en büyüğüdür. Bu. zuknün karşısına dikilip, fiilen zalimin yüzüne tükürmek demektir. Bu, onun için açılan şehadet kapısıdır. Zira Allah rasûlü, "Mahnı müdafaa ederken öldüriilen şehiddn*"( 1) buyurmaktadır. Diğer taraftan, bir anarşist eünde silah kapına dikilse ve anarşi hesabına senden bir arpa tanesi dahi istese, vermemek için diretecek, canını verecek, fakat o bir arpa tanesini venneyeceksin. Çünkü, onun ilk talebini yerine getirdiğinde bileceksin ki, aynı şahıs bir başka zaman yine kapını çalacak ve seni ömür boyu yere bakhracak taleplerde bulunacaktır. İşte o zaman. ilk defa kapının çalındığında, ne pahasına olursa olsun diretip ölümü tercih etmediğine bin pişman olacaksın. Bu mezellete meydan vermemenin çaresi, yine sensin. Sana ahirette ebedi bir saadet ve mutluluk temin edecek olan şehadeti, üç günlük dünya hayatına, hem de zillet içinde geçecek olan bir hayata tercih edeceksin. (1) Buhari, Mezalim, 33, Müslim, Iman, 226. Fethullah Gülen'in "f-lâ-yiKeümetuüah veya Cihad" khabından alınmışhr. Yarın: Maddl-manevi clhat
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle