18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 MART 2004 PAZ^AR CUMHURİYET SAYFA J V U l_j J. LJ M\ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAY AKIN Zambaklann muhafizı!..- Bu adam horluyor kardeşim, paramı geri ver! . Esir pazarlannda duymaya slışık olduğumuz bir sözdü bu; unutuldu gitti zantan içuıde. Müş- teri, beğendiği esiri pey olaralc bir miktar akçe verip eve götûrme ve uykusumda deneme hak- kına sahıpti. Sabahın köründe soluğu esir pa- zannda alanlar, horlaması, uyTirgezerliği ya da uyku sırasında anormal bir churumu olan esiri iade etmek ısteyenlerdi!.. Gündelik hayatta kölelere ratstlayanlardan bi- ri de Edmondo de Amicistir. 1874 yılında ts- tanbul'a gelen İtalyan yazar, Istanbul'daki kö- le ticareti hakkında şu bilgiyi ulaştınr bizlere: "Küçücük çocukken Habeşistan'da veya Su- riye'de satın alınan veya kaç ırılan bu insan- ların üçte biri bu rezilane ameliyattan son- ra hayatta kalır ve kanuna addırış etmeden, aleni bir pazarlıktan daha iğrenç ve yüzsüz- ce bir gizlilikle tekrar satılır-." Amicis'in sö- zünü ettiği ameliyatlar sonras-ında dört tür er- kek köle sürülür pazara: 'SaırdaliV Penisı ke- silen köle. 'Spadones': Yumurtalıklan alınan köle. 'CastratiV Penisiyle beraber yumurta- lıklan alınan köle. 'Tilbiye': Yumurtalıklan ezılen köle! Afrlkalılar anısına bir heyfcel Düşlenmden bın de. topraklanndan zorla ko- partılarak bin birezıyet ve acı i-çinde Istanbul'a getirilen ve de bu kentte satıl.an Afrikalılann anısına dikilecek bir heykeldir. Buna izin veri- leceğıni hiç sanmıyorum. Nedeni ise çok basit; çünkü kölelik, 2OOO'li yıllards ortaçağ karan- lığını yaşayan Istanbul'da dev-am etmektedir. Böyle bir anıtın, ezilen, emeği sömürülen, doğ- duklan bu kentte denizın var olduğunu bile bil- meyen ınsanlan simgeleyeceğinden korkarlar. Korkulan, Jacques Prevert'ir» şu şiiridir: On iki lokma ekmeğe kazanılmış On iki konak içinde On iki adam ağlıyor hıncımian On iki banyo teknesi içinde Kötü bir telgrafaimışlar Kötü bir memleketten Kötü bir haber Yerlinin biri o memlekette Kalkmış ayağa birden çeltik tarlasında Ve acı acı gülerken Bir avuç pirinç savurmuş Göklere doğru. Oysa, böyle bir heykelin en çok yakışacağı yer Istanbul'dur. Çünkü köleliğin zıncirlerini kırma düşündeki insanlan taşıyan Bandırma gemisi, bu kentten koyulmuştur yola. Pirinç ta- neleri Anadolu'ya Istanbul'dan savrulmuştur. . . ı ' > tlkokul öğrencilerine, Kurtuluş Savaşımızın Afrika halklannı yüreklendırdiği ve bizi örnek alarak özgürlüklerine kavuştuklan öğretilir. Öyleyse neden korkuyoruz? Yoksa bizi Osman- h Meclis-i Mebusanı, Amerika'yı da köleliği savunan Güneyliler mi yönetiyor? Kazanan biz, Kuvayı Milliyeciler ve Kuzeylıler değıl miydi yoksa?.. Edmondo de Amicis, erkeklik organlan ke- silen kölelere dair unutulan bilgiler sunar biz- lere: "Her şeyleriyle alay edilir; bekçiliğini yaptıklan kadınları ima için, kokuların ve çiçeklerin adını taşırlar: Sümbüllerin sahi- bi, zambakların muhafizı, güllerin ve me- nekşelerin gözcüsü gibi. Zavallılar, bazen âşık olurlar! Çünkü ihtiraslarının neticesi sönmüştür, ama sebepleri ortadan kalkma- mıştır; kıskanırlar, ıstırap çekerler, kanlı gözyaşı dökerler ve bazen, sevdikleri kadı- na cüretkâr bir gözün baktığını ve kadının da buna yanıt verdiğini görünce, kendileri- ni kaybedip vururlar." Peralı genç bir doktor, haremağalanyla ilgi- li bir anısını aktanr Amicis'e: Kalp hastası bir kadını görmek için gittiği evde, on sekız-yirmi yaşlannda bir köle, doktorun kolunu tutar ve yalvaran gözlerle sorar: "Doktor! Sen ki her derdin devasını bilirsin, benim derdime bir çare bulamaz mısın?.." Doktor, hiçbir şey söyleyemeden uzaklaşır oradan... Istanbul'da- ki bir köle pazannı gezen Fransız şair Alphon- se de Lamartine'e kulak veriyoruz: "Bir ta- nesinin kucağında küçük bir çocuk vardı; kadın ağlıyordu. Çünkü esirci, çocuğu ayn- ca bir çocuk esircisine satmak istiyordu." Kara tenll çocukların oyuncakları Çocuklar! Kara tenli, kıvırcık saçlı çocuk- lar... Onlann ellerinde bir oyuncak görür mü- yüz acaba? tstanbul'da satılan Afrıkalı çocuk- lann neyle oynadıklanna dair bir bılgiye ula- şabıhr mıyiz? Kara tenlı şair Peter Abra- hams'ın Afrika'daki özgür çocuklan anlatan dizeleri geliyor aklıma. Bizi ısıtan sıcak bir güneş, Islak bedenlerimizi kuruttuğumuz yeşil çimenler, Oynamak için killi çamur, Boğuşmak için ince kumumuz vardu Afrikalı bir çocuk doğal oyuncaklarla oynar elbette; ağaç dalı. çamurdan yapılan bebekler, taşlar... Ama biz, Afrika'da değil, Istanbul'da- ki köle pazannda satılan kara tenlı çocuklann oyuncaklan. oyunlan peşindeydik! Lamartine yetişiyor imdadımıza: "Bu gruptan biraz öte- de, oldukça i>i giyinmiş, görünüşleri sıhhat- li ve rahat, sekizle on iki yaş arası 7-8 tane zenci çocuğu vardı. Toprağa çukurlar kaz- mışlar, küçük çakıl taşlarıvla oyun oynuyor- lardı. Bu arada, esircilerle tellallar onlann etrafında dolaşıyorlar, kâh birini. kâh öte- kini kolundan tutuyorlar, tepeden tırnağa muayene ediyorlar. yokluyorlar, yaşını ve sıhhatini anlamak için dişlerine bakıyorlar- dı. Sonra çocuk, bir müddet için böylece ay- nldığı oyununa. yine alelacele geri dönüyor- du." Oyun oynayan kara tenlı çocuklar, neden Is- tanbul'un esir pazarlannı anlatan N'icolas de Nicolay, Tournefort, Lady Montagu, Edmon- do de Amicis'in yazılannda değıl de Lamarti- ne'de çıkarlar karşımıza? Evet. Lamartine'in gözü çocuklardadır; çünkü, Fransız şair, çıktı- ğı deniz yolculuğunda, Istanbul'a gelmeden beş ay önce çok sevdiği kızı Julia 'yı kaybet- miş ve onu gözyaşlan ıçınde Beyrut'a göm- müştür!.. ATRİUM SANATEVİ DÜZENLİYOR Sinatçının otoportresinin başlangıç fiyatı 18 milvar TL. Müzayedenin gözdesi Mihri Müşfik Ivültür servisi - Mövenpick Otel bugün saat 15.00'te 'Atrium Sanat Evi Bahar Müzayedesi'ne ev sahipliği yapacak. Osmanlı'dan günümüze birçok yerli ve yıbâncı ressamın karakalem. suluboya, guvaş, yağlıboya ve desen çalışmalannın satışa sunulduğu açık artırmanın en önemli tablolan arasında Mihri Müşfik'in otoportresi yer alıyor. Ilk kadın ressamlanmızdan ve Kız Sanayi-i Nefise Mektebi bcalanndan olan sanatçının otoportresı 18 milyar lira başlangıç fiyatıyla satışa sunulacak. Açık artırmada Fikret Mualla'nın Cazcılar', Avvazovski'nın 'Denizde Fırtına', Zonaro'nun 'Oryantalist Kompozisyon". Ruhi Arel'ın 'Haliçte Günbatımı', Ibrahim Çallının 'Boğaz'dan Görünüm' adlı yapıtlan öne çıkıyor. Aynca Hoca Ali Rıza'nın karakalem ve suluboya çalışmalannın yanı sıra, Şevket Dağ, Nuri tyem, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Ali Sami Boyar, Şeref Bigab, Hamit Görele, Komet, Cevat Dereli, Pindaros Platonidis, Ferrub Başağa. Abidin Dino, Nazmi Ziya, İbrahim Balaban, Avni Lifij, Burhan Doğançay gibi birçok sanatçının yapıtlan da satışa sunulacak. Tavşan kaç, tau tut Çağan Irmak'ın yönettiği, aksiyon - gerilim türündeki 'Mustafa Hakkında Herşey' 19 Mart 'ta gösterime girecek Kültür Servisi - Çağan Irmak'ın yönettiği ve başrollerinde Fikret Kuş- kan, Başak Köklükaya, Nejat İşler ve Şerif Sezerin oynadıklan 'Musta- fa Hakkında Herşey' adlı film 19 Mart'ta gösterime girecek. ÇekimJeri beş haftada Istanbul, Şile ve Kilyos'ta gerçekleştirilen aksiyon- gerilim türündeki filmin müzikleri Mor veÖtesi'ne ait. Filmde Mustafa. reklam şirketi sahı- bi, genç ve başanlı bir işadamıdır. Se- verek evlendiği eşi Ceren ve oğlu Ke- rem ile mutlu ve huzurlu bir dünyası vardır. Fakat hiçbir şey göründüğu gi- bi değildir. Nitekim bir gün yaşamı üzücü bir kaza sonucu kâbusa dönüşür. Bllmecelerle dolu bir yaşam Bir gün kansı Ceren ile taksi şoförü olan sevgilisi Fikret trafik kazası geçi- rirler. Genç adamın ağır yaralandığı ka- zada, Ceren ardında binlerce soru işa- reti bırakarak yaşama veda eder. Bir anda her şeyin denetimini kaybe- den Mustafa için yaşam artık bilmece- lerle doludur. Kansının yanındaki genç adam kimdi? Neden Kilyos'tan dönü- yorlardı? Kansı ondan daha neler sak- lamıştı? Mustafa bütün bu sorulann cevapla- nnı şeytanm bile aklına gelmeyecek bir plan yaparak kendi yöntemleriyle bul- maya karar verir. Kansıyla birlikte ka- za geçiren ve adının Fikret olduğunu öğrendiği genci rehin alıp uygarlıktan uzak bir yere kaçınr. Ölüm kalım savaşına dönüşen plam- nı büyük bir ustalıkla uygulamaya ko- yulan Mustafa, eve hapsettiği Fiİaet'le kedinin fareyle oynadığı gibi oynamak- ta, onu çeşitli yöntemlerle konuşturma- ya çahşmaktadır. Hesaplanna göre genç adam bütün sırlan tek tek açıkla- yacak, o da evin arka tarafındaki me- zan her gün azar azar derinleştirecek- tir. Filmde Mustafa'yı Fikret Kuşkan, taksi şoförü Fikret'i Nejat İşler oynuyor. Ancak polisler, meraklı komşu ve Mustafa'yı arayan yakınlan sayesinde öykü, artık tavşan kaç, tazı tut biçimi- ne bürünür. Yaşamını cehenneme çeviren trafik kazasmın ardındaki gerçeği çözmeye çalışan Mustafa. hiç hesapta yokken yaşamının başka karanlık köşelerini de keşfedecek, geçmişiyle ve kendisiyle acımasızca yüzleşecek, bu arada kök- leri çocukluğuna kadar uzanan müthiş bir sırn da itiraf edecektir. Yönetmen Çağan Irmak aynı zaman- da filmin senaristi. Irmak filmin senar- yosunu 'Asmulı Konak 1 dizisinin çe- kimleri sırasında Ürgüp'te yazmaya başlamış. 35 mm. olarak çekilen filmin çekimlerinde Mustafa'nın evi olarak Gülriz Sururi'nin Şıle'deki evi lculla- nılmış. Nejat tşler, ormanda yanm gün bo- yunca çıplak ayakla ve bir karyolaya bağlı halde koşmak zorunda kalmış. Yazın yapılan çekmıler sırasında 20 ton su kullanılmış, vaklaşık 60 heykel film için yapılıp tekrar parçalanmış. Taksi şoförünü canlandıran İşler bu filmde ilk kez direksiyon başına geçmış ve yi- ne bu film için ders alarak araba kul- lanmayı öğrenmiş. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Hafıza Boşluklarına Birebir... "Hatırlamıyorum" diyordu beyazperdedeki yüz... "Hatırlayamadım" diyordu sokaktakı yaşlı başlı adam... "Bilmiyorum" diyordu sokaktaki kadın... "Duymadım" diyordu genç kız ya da delikanlı... "Hayır hatırlamıyorum"... "Hatırtamadım"... "Bil- mem, hatırlayamadım"... Üç, beş, on değil, onlar- ca, belki yüzlerce, "hatırlamadım", "hatırlamıyo- rum"... Her "hatırlamıyorum" bir hançer gibi daha deri- ne, daha derine saplanıyordu... Her "hatırlamıyorum da biraz daha kahroluyor- duk. biraz daha utanıyorduk, biraz daha ufalıyor- duk... Ben hatırlıyordum. Fılmi izlemeye gelen, o salo- nu dolduran herkes hatırlıyordu. 2000 yılının aralık ayındaydı. F tipi cezaevlerıni protesto etmek için mahkûmların ölüm orucu yaptığı cezaevlerine ay- nı anda bir operasyon düzenlendi. Adına "Kurtar- ma Harekâtı" dendi. O "kurtarma" sonucunda ya- şananları ızliyorduk *Vstû Kalsın" adlı belgeselde... Ve biz o belgeseli izlerken ölüm oruçlarında ölen- lerin sayısı 109'a yükselıyordu... Artık gazetelerde görmediğimiz, hele hele tele- vızyon kanallarında hiç rastlayamayacağımız 109. ölüm... Dört yıldır süregelen bir trajedi, artık "ha- ber" değerı taşımıyordu anlaşılan vur patlasın çal oynasın, nurlu ufuklara ilerleyen ülkemizde... Bir başka belgesel filmde, "Gereği Düşünül- dü"de, kimse "hatırlamıyorum" demedı ama bir hak arama sürecinde unutmamak, unutturmamak için verilen mücadeleyi izledik. 1995 yılındaydı. Ga- zi Mahallesı olaylarında emnıyet güçlerınce öldü- rülen onca ınsanın yakınlannın sürdürdüğü hukuk mücadelesıni ızliyorduk. Gazi Mahallesi Istan- bul'daydı ama sanık polislerin yargılanması Trab- zon'da yapılıyordu. Kayıp yakınlan yıllarca Trab- zon'daki mahkemeye, öldürülen yakınlannın birtür- lü yargılanamayan sanıklarının peşinden sürükle- nip durdular. Hayır bu sürüklenişi de yayın organlarında izle- yemedik. Yollarda geçen iki yılın öyküsünü şimdi bu belgeselde izlıyorduk... Ülkemızdeki adalet uygu- lamasından hiçbir sonuç alınamayınca, halen da- vaAvrupa Insan Hakları Mahkemesi'ndesürüyor... (Bu film Türkiye'de yasaklandı. Ancak festivaller- de göstenliyor.) Bunlar yalnızca iki örnek... Türkiye'den iki ör- nek... Şu son dört gün içinde Türkiye'den ve dün- yanın her yerinden, tüm kıtalardan belgesel filmler, Fransız ve İtalyan kültür merkezlerınde izleyicısiy- le buluştu. Belgesel Sinemacılar Birliğı'nin düzen- ledıği "Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali" yedincı kez gerçekleşti. Festivale geniş bir yabancı yönetmen katılımı da var. Ve örneğin yabancı yönetmenler, "Gereği Dü- şünüldü" belgeselinın neden ülkemizde yasaklan- dığına bir türiü akıl erdiremıyor! Bütün zamanlann tanıklığı Belgesellerbirtoplumunbelleği... Bütün zaman- lann tanıklığı... Hafıza boşluklarını doldurmanın, toplumlan anlama ve anlatmanın yolu... Hele bizim- ki gibi belleksiz toplumlarda önemi ve işlevi son- suz... Belgeseller aynı zamanda kendi başına özgün bir sanat. Malzemesi gerçeklik olan, ancak bir ekibin yaratıcı gücüyle, dünyaya, insana, doğaya, tarihe ve coğrafyaya. uzak ya da yakın olaylara, durum- lara, olgulara bakışı, algılayışı ve yorumlayışıyla bi- çimlenen bir sanat. Hayata bilgi ve yaratıcılıkla mü- dahale etmenin yolu. Son yıllarda belgesellerin önemi ve işlevi daha da arttı. Adeta bir dönüşüm yaşadı. Küreselleşmenin en olumsuz yanlarını büyüten, yücelten dünyamız- da, haber alma, bilgilenme hakkının sınırlandığı, ıletişimin bellı başlı güç odaklannın denetimine geç- tiği bir ortamda, belgeseller müthiş bir özgürlük alanı. Bize sunulan ve öğrenmemize izin verilenle ye- tinmeyip farklı alanlara, farklı bakış açılarıyla eğile- bilen, "öte/r/"neışıkrutan, kanıksanılanındışınaçı- kabilen, gızlenen. yok sayılan ayrıntıları mercek al- tına yatırabılen, yenıden düşünmemizi sağlayan bir güç oluşturdu belgeseller. Ve bu gücü dünya ça- pında kurulan bir iletişım ağıyla pekiştırdi. Müthiş bir karşı duruş oluşturdu. Belgeseller sayesinde Afrika'nın en karanlık de- liğinden gözler önündeki Gazze Şeridi'ne, Irak'ta- ki Arap Yahudilerden bir radyo yayınının kışkırtma- sıyla Ruanda'da ınsanların komşularını. kardeş ço- cuklannı neden öldürdüklerini, Kolombiya'dan Kal- küta'ya, Bağdat'tan Kâbil'e, medyanın söylemedik- lerini öğreniyoruz. "Hatırlamıyorum" demenin utancını yaşamamak için. daha çok, daha çok, daha çok belgesel... Top- lumsal bellek, hepımize gerekli. zeynepm zeyneporal.com Faks:(0212)257 16 50 Tay Hattı' lestival yolcusu • Kültür Servisi - Dostlar Tiyatrosu, Behiç Ak'ın "Fay Hattı' adlı oyunuyla turneye çıkıyor. Muammer Karaca Tiyatrosu"ndaki son 9 gösterimden sonra 21 Mart'ta turneye çıkacak olan topluluk. "Fay Hattı' oyunuyla yurtdışındaki birçok festivalden çağn aldı. Oyun, Amsterdam Türk Tiyatro Festivali'nde, Berlin'deki Tiyatrom'un kuruluşunun 20. yıl şenlikleri kapsamında, Kıbrıs Tiyatro Festivali'nde, Wiesbaden Avrupa Tiyatrosu Bienali'nde sahnelenecek. Genco Erkal'm yönettiği oyunda Genco Erkal. Erdem Akakçe ve Sumru Ya\Tucuk rol alıyor. Oyunun sahne tasanmını Banş Dinçel, giysileri de Zerrin Tekindor gerçekleştırdi. (0 212 252 59 35) BUGUN • YAPI KREDİ KAZIM TAŞKENT SANAT GALERİSİ'nde Ze\Tiep Yasa Yaman'm katılacağı 'd Grubu' sergi gezisi. (0 212 252 47 00) • YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZİ'nde 16.00'da 'kitap-lık Atölyesi Çeviri Semineri: Yazım Metinleri (II. Grup)' (0 212 252 47 00) • İFSAK'ta 14.00 te 'Büyük Diktatör', 17.00'de 'Limbo' adlı filmlerin gösterimi. (0 212 292 42 01)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle