21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
» ŞUBAT 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA H j J v U i ı U 1 V J J . [email protected] 13 (AP) Düşük ücret kadını vurdu • Ekonomi Servisi - Çokuhıslu şırketlerm ucuz işgücü eğilimi. çoğunluğu kadınlardan oluşan düşük ücretlı ısçilere yönelik sömürüyü hızlandırdı. Uluslararası yardım ve kalkınma kuruluşu Oxfam International'ın "Tkareti AdilKıkn" (MakeTrade Fair) kampanyası çerçev esınde hazırladığı rapora göre büyük global aiımlarla iyice sıkıştınlan mal tedarik ediciler, sonunda yükü çahşanlann sırtına yükledı. G-7'de dolar Hastanelerde yurttaşlar, ilaç bulunmayan eczaneler önünde saatlerce beklemek zorunda kalıyorlar Kuyrukuzun,ilaç yok • Ekononıi Senisi - Önde gelen sanayileşmiş ülkelerden oluşan Yedıler Grubu'nun (G-7) ABD'nin Florida e\ aletinde gerçekJeşen toplantısından çıkan sonuç bildirgesinde, döviz kurlanndakı aşın o\-naklık ve düzensiz hareketlerin global ekonomik büyüme açısından "arzu edilmeyen" şeyler olduğu belirtildi. Bildirgede, "gelişmiş ülkelerde dövız kurlannın daha esnek olması gerektiği" de vurgulandı. Bu, ABD Dolan'nın daha fazla değer kaybına ve aynı zamanda da, merkez bankalannın döviz pıyasalanna müdahalesine "yeşil ışık" olarak yorumlandı. Özelteştirmede yeni işbölümü • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Özelleştirme ldaresi Başkanhğı'nda (ÖtB), başkan yardımcılanndan Kenan Işık'ın görevden aynlmasının ardından yeni göre\ dağılımı belli oldu. Işık'ın yerine bir atama yapılmazken. bu yıl gündeme gelecek enerji üretim tesıslerinin özelleştınlmesı ile Etı Alümınyum, Hasan Köktaş'a bağlandı. Türkiye Gübre Sanayii AŞ(TÜGSAŞ)Osman Ilter'e verilirken, Sami Ölmeztoprak da proje değerlendırme ve hazırlıktan sorumlu olacak. EYLEMUÇOK Hastanelerin ortak kullanıma açılmasının ardından devlet hastanelerinde muayene olabi- len SSK'liler, ilaçlannı alabil- mek için yine SSK'deki kuyru- ğa giriyor. Eczane önünde sıra- sı geldiğınde ilacın olmadığını öğrenen yurttaş ise ya muadil (yerine kullanılabilen etken maddesi aynı) bir ilaçla geri dö- nüyor ya da doktorundan yeni reçete alıp saatlerce beklediği sıraya tekrar giriyor. SSK'de ilacın olmamasını, eczanelerin özelleştirilmesi ça- balarına bağlayan yetkililer ise SSK'nin ilacı 500 trilyon lira daha ucuza aldığını belirterek var olan sistemin düzenlı işletil- mesi ile sorunlann çözüleceğı- ni savunuyorlar. Türkiye nüfusunun yüzde 52'sine hizmet veren SSK'nin eczanelerinde yaklaşık bin ec- zacı çalışıyor. SSK'lerde bir eczacıya 44 bin hasta düşer- ken 23 bin 500 eczacının bu- lunduğu serbest eczanelerde bir eczacı 3 bin 100 kişiye hiz- met veriyor. Yetkililer, bu ora- na dikkati çekerek, SSK ecza- nelerinde de eczane ve eczacı sayısının arttınlması gerekti- ğini ifade ediyorlar. Hastanın çllesl Kuynıklardaki hastalann birbirinden dramatık öyküleri var. Kalp rahatsızlığı olan ve anjiyo öncesi ilaç alması gere- ken 63 yaşındaki Fikriye Işık, 66 yaşındaki eşi Osman Işık ile birlikte sırada bekliyor. Fikriye Işık, kuyruk sonunda ilaç alıp alamayacaklannı bil- mediklerini söylüyor. Musa Demircan ve Hasan • SSK'de ilacın olmamasını eczanelerin özelleştirilmesi çabalanna bağlayan yetkililer, SSK'nin, ilacı 500 trilyon lira daha ucuza aldığını belirttiler. Aktürkde ilaç alamayanlardan. SSK"nın, ilacı serbest eczanele- Vakıf Gureba Hastanesi"nde ismini vermek istemeyen bir yetkili ise, "gûnde 10 tane ilaç ihalesi imzalandığuu" savuna- rak, sorunun ilaç dağıtacak ye- rin ve kişınin olmamasından kavnaklandıeını öne sürdü re göre 500 tnlyon lira ucuza al- dığını ifade eden yetkili, daha makul ve ucuz çözümlerle has- tanenin bu sistemi uygulayabi- leceğini belirtti. Istanbul Eczacılar Odası Baş- kanı Zafer Kaplan ise SSK"nın hastalanna ilaç vermemekle in- sanlık suçu işlediğini belirterek, "Üaç vermeden tasamıfyapma- ya çahşıyoriar" dedi. Kaplan, "Çok ucuz da olsa SSK ilaç parasını ödemediği için Fırmalar SSK'ye ilaç ver- mek istemiyor. Bu sistem uygu- lamaya girerse, fırmalar, ilacı serbest eczanelere satacak. Ec- zaneler de bakanlıktan para beklevecek" dedi. Hastanelerdeki dram Kuynıklardaki SSK hastalaruun durumu içler acısı. Protein alerjisi olan 6 yaşındaki lazı tnci'ye "özel un" almak için SSK Okmeydanı Hastanesi'ne gelen Gülden Koparan, 4 saattir kuyrukta beklediğini anlaüyor. Özel unun 1 ay öncereçeteedildiğini dile getiren Koparan, "l nu alabilmek için 4-5 defa geldim. Ama, her seferinde gelmediğini sö>1ediler. Bugün de bekliyorum. Kı/ımın beyaz un bulunan yiyecekler ya da ekmek yememesi gerekiyordu. Ama, 1 ay içinde yemek zorunda kaldı" dedi. borçlanıyor, bakanlık seyrediyor Sağlık Bakanhğı SSK'linin ilacı serbest ec- zanelerden alabilmesi ile ilgili çahşmalar yapıldı- ğını açıklarken serbest ec- zanelerden ilaç alımı du- rumuda ödemenin Çahş- ma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ya- pılacağını göz ardı ediyor. Başlangıçta sadece pilot bölgelerde uygulanan hastanelerin ortak kulla- nımında SSK'nin Sağlık Bakanlığı'na olan borcu 45 tnlyon lirayı aştı. 1 Temmuz 2003 'ten iti- baren Ankara, Izmır, Is- tanbul, Rize, Sı\r as, Yalo- va, Düzce, Bingöl, Koca- eli, Bolu, Sakarya'da uy- gulanmaya başlayan or- tak kullanım protokolü 1 Ocak"tan bu yana Türki- ye genelınde uygulanıyor. Bu çerçevede alınan hızmetın karşıhğında SSK'nin Sağlık Bakanlı- ğı'na 53 tnlyon 550 mil- yar 104 milyar lira borcu oluştu, ancak bunun sa- dece 8 tnlyon 526 milyar 666 milyon lırasını öde- yebıldı. SSK'nın halen Sağlık Bakanlığı'na 45 trilyon 23 milyar 438 mıl- yon lira borcu bulunuyor. Sıstemle SSK'nin borcu- nun artacağı tahmin edi- lıvor. BAG-KUR'A TAKSİT ÖDEYEN HİZMET ALAMIYOR Borcunu ödeyene haksızlık Ekonomi Servisi - Prim ve gecikme zammı olan Bağ-Kurlu esnaf, borçlan taksitle ödemesine karşın sağlık hizmetinden yararlanamıyor. 2 Ağustos 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Bağ-Kur Yasası'nda, pnmlen ödemediği için sigortası kesilen vatandaşlara getinlen afta taksıtle borcunu kapatıp tekrar sağlık sigortasından yararlanma imkânı getirilmişti. Ancak, borç tamamen kapatılmadığı için sağlık vizesi verilmeyen esnaf, mağdur durumda. Bağ-Kur yetkilileri, çıkan affa karşın ancak hiç borcu olmayanlann sağlık vizesi alabileceğinı ve taksitle ödeme yapılıyor olsa bile vatandaşa şu an için sağlık hizmetı verilmesının yasaya aykın olduğunu belirtıyorlar. Prim borcunu ödemekte bile zorlanan vatandaş ise gelen af yasasında ihtıyacı olduğu zaman sağlık hizmetinden yararlanamıyor. Bağ-Kurlulara getirilen af yasasının gerçekten bir af yasası olmadığını belirten esnaf Veli Soylu, bütün taksitleri düzenli olarak ödemesine rağmen sağlık hizmetinden yararlanamadığı için mağdur olduklannı ve affın kendilerine yansıtılmadığını sövledi. ZARARIN SADECE 550 MİLYAR LtRASI ÖDENECEK Doğal afetlerçiftçiyiyıktı ANKARA (AA) - Yaşanan doğal afetler tanm kesiminde her yıl trilyonlarca liralık zarara neden olurken sigorta sistemine dahil olamayan çiftçilere devletin eli de ulaşamıyor. Tanm ve Köyişleri Bakanlığı' ndan edınilen bilgiye J göre, doğal afetler nedeniyle oluşan zararlann tazmin , edılmesıne yönelik ödenmesi ' gereken tutar. 214 trilyon liraya ulaştı. Buna karşın bakanlığın bütçesıne, bu 4 * 1 ödemeler için sadece 550 milyar liralık ödenek kondu. Bakanlık, şubat-mart aylannda serbest bırakılması beklenen bu ödenek ile 2001 yılında bakanlığa bildirilen hasar tespıtlennı ödeyecek. 2002 ve 2003 yıllannda meydana gelen doğal afetlere ilışkin tazmınat ödemeleri ise ancak gelecek yıllarda bütçeye konulacak ödeneklere bağlı olarak yapılabilecek. ilgili yasa uyannca, hasar tespıtlerinde. çiftçilerin. konut hanç. ürün ve tanmla ilgili mal varlıklannın toplamının yüzde 40'ından fazlasının zarar görmesi dikkate ahnıyor. Çiftçinın toplam mal varhğının yüzde 40'ından daha azı doğal afetlerde zarar görmüşse bu çiftçi hiçbir şekilde devlet yardımından yararlanamıyor. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGÎN YILEUZOĞLLJ LONDRA Bush yönetiminin ağırtoplan yine Av- rupa yollanndaydı. Bu kez 7-8 Şubat'ta toplanan. "askerierinDavos'u", Münih Güvenlik Politikası Konferansı'nda, Avrupalılan, "Geniş Ortadoğu'nun"gü- venlığıni (siz denetımi olarak okuyunuz) sağlama (tabıi ABD'nin önderliğinde) işini NATO'nun üstlenmesi için ikna et- meye çalışıyorlar. ABD NATO temsılcisi Nicholas Burns, Aralık'ta International Herald Tribune de' NATO'nun yeni misyonuy- la yapısının, Başkan Bush'un "etkin çok taraflılık" (effective murtilatera- lism) olarak nitelediği anlayışa göre bi- çimlenmesi gerektiğini savunmuştu: NATO, ABD operasyonlanndan (önle- yici vuruş, rejim değişikli vb) sonra "ye- niden yapılandırma, güvenlik sağlama görevlerini üstlenmeliydi". Financial Times'a göre Rumsfeld de konferans- ta NATO'yu Irak'a çekmeye çalışıyor. Avrupalı güçler ise bu "yemekten son- ra bulaşıklanyıkama" görevinden hoş- nut değiller. Birincisi, tam başkanlık se- çımlennden önce, iç politikada "birgü- ven sorunuyla karşı karşıya" kalan (Wall Street Journal) Bush'un, Avru- pa açılımıyla bunu gidermeye çalıştığı- nı düşünüyorlar. Ikincisi, Jim Hoag- land'ın geçen ay vurguladığı gibi (Was- hington Post), Avrupalı güçler, Akde- niz bölgesindeki etki alanlannın, "Ge- niş Ortadoğu Projesi" içinde eriyerek kaybolmasından endişe ediyorlar. Gerçekten de, Kuzey Afrika'dan başlayarak, Ortadoğu'yu, Hazar Bölgesi'ni ve Afganistan'ı (dünyanın enerji kaynaklannın yüzde 70'ini) kap- sayan. dolayısıyla ABD dış politikasın- da her zaman önemli biryeresahipolan Geniş Ortadoğu (Strategic Assess- ment 1998, Natıon Defense University- USA) konseptınin 11 Eylül'den sonra, "imparatorlukprojesi" bağlamında hız- la stratejik bir öncelik kazanma- ya başladığı söylenebilir. NATO, ABD ve küreselleş- me Kuptların Sofrasında... NATO'nun yeni misyonunu kavraya- bilmek için önce küreselleşme kavra- mını iyi anlamak gerekiyor. Ne yazık ki, bu alanda hâlâ on yıl öncesinin ideolo- jik koşullandırmalan egemen. Ama bir kez daha deneyelim, hem de bizzat sa- hibinin sesinden. Bunun için Amerikan sağının, en etkili teorik dergilerinden bi- ri olan The National Interest'te 11 Ey- lül'den 10 gün önce yayımlanan, Prof. James Kurth (ABD, Deniz Harp Aka- demisi öğretim üyesi, Deniz Savaşlan Merkezinde Strate- ji ve Harekât Merkezi Direktö- rü) irnzalı, "The Next NATO: American Commonvvearth ofNations" başlıklı birdene- meden alıntılar yapacağım: "NATO'nun genişlemesi aslında askeri bir ittifakın ge- nişlemesinden öte bir anla- ma sahip. Genişlemenin ger- çek amacı, Avnıpa'yı, Ame- rika'nın dünya düzeni vizyo- nu ve tarzının bütünleşmiş, tutariı birparçası olarak kon- solide etmektir, dünya çapın- da gelişmekte olan bir Ame- rikan projesi olarak, küresel- leşme mücadelesinde, ondan (Avru- pa 'dan) sağlam birûs ve sadık birmüt- tefikoluşturmaktır"... "Geçen on yılda ABD'nin dünya çapındaki en büyük projesi küreselleşme oldu. Küreselleş- me ABD için o kadar merkeziydi ve ABD dünyada o kadar önemliydiki, bu projeyeni birdönem başlattı: Küresel- leşme"... "On yıllık bir küreselleşme deneyiminin ard'ndan, oldukça çok renkli bir dünya haritası görüyoruz"... "Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın, gü- venlik kaygıları nedeniyle, vatandaşla- nna 27 ülkeye gitmemeleri için yaptığı uyanlar, küreselleşmen'n tamamlan- maktan uzak olduğunu gösteriyor"'... "Dünyanın çok geniş bölgeleri bu gün dünya ekonomisiyle 50 yıl öncekinden çok daha az bütünleşmiş durumda- lar". Diğer bir deyişle, bu bölgeler (Af- rika'nın çoğu, Güneybatı Asya'nın ço- ğu, Güneydoğu Asya'nın bir kısmı, Gü- ney Amerika'nın And Dağlan bölgesi) bu gün ABD projesinin dışına düşmüş, kullanılamaz hale gelmiş. Prof. Kurth, NATO'yu bu bölgelerin sorunlarıyla iliş- kilendirirken, Prof. Bennet "Çekirdek ve Çatlak'.' tezinde (Dünya Ekonomisi- ne Bakış, 24/04/03) ABD'nin savaşa bu bölgeleri denetim altına almak için baş- ladığını ve devam edeceğinı söylüyor- du. NATO, ABD'nin Avrupa'yı, bu bağ- lamda kullanmasına olanak verebilecekbirörgüt. Bunun için önce NATO'nun misyo- nunun degişerek, bir bölge- yi savunan bir örgütten, "bölge dışı" harekâtlaryapabilen saldırgan bırörgü- te dönüştürülmesi gerekiyordu. Koso- vaveAfganistanbudönüşümü başlat- tı. Şimdi NATO'nun yeni bir misyonla, "küreselleşme" için savaşacak bir bi- çimde yapılandınlması gerekiyor. NATO'nun yeni görevl 11 Eylül, Bush yönetimine, öncelik- le Geniş Ortadogu'ya odaklanan bir harekât başlatma olanağı sağladı (ne- denlerini geçen hafta tartışmış- tım). Ancak Afganistan (Bkz: "Afganistan is a Mess", Nevv York Revievv of Books, 12/02/04) ve Irak savaşlannın gösterdiği gibi, uzun dönemde ABD'nin mali, askeri ve de top- lumsal destek açısından bu bü- yük yükün altından tek başına kalkması olanaklı değil. Bu yüz- den, Bush yönetimi, ABD halkı- nın kaygılarını gideımek, yükü paylaşmak için, Avrupalı mütte- fiklerinden NATO'nun harekât alanını "Geniş Ortadoğu" ola- rak yeniden tanımlamayı, kabul etmelerini istiyor. Bu "büyük tartışma" içinde Türkiye'yi ilgilendiren "inciler"de ortaya dökülmüyor değil. ömegin ocak sonunda, Brüksel'deki ABD NATO mis- yonunda konuşan Senatör Chuck Ha- gel (Senato Dışişleri Komisyonu üyesi) şöylediyordu: "Bu gün NATO'yayöne- lik tehdit büyük devletlerden değil za- yıtdevletlerden gelıyor"'... Terorizm bu- ralardasığınak, kaynakbuluyor... "ABD dahil hiçbir devlet tek başına bu teh- [email protected] ditlerin üstesinden gelemez"'... "21. yüzyılın ilk yansında NATO'nun çaba- lannın stratejik odaknoktası Geniş Or- tadoğu olacaktır"... Senatör devam ediyor, "Inanıyorum ki NATO Geniş Or- tadoğu'ya güvenlik ve istikrar getir- mekte çok daha büyük bir rol üstlene- bilir". Senatör, Geniş Ortadogu'dan ne anladığını da söylüyor: "Türkiye, Af- ganistan, Irak, Akdeniz ve Israil-Fi- listin". Gözleriniz fal taşı gibi açılmıştır ama, ben bir kez daha vurgulamak is- tiyorum. İstikrar ve güvenlik getirmek için önce buralarda istikrar ve güvenli- ğin olmadığını, buralann Batı için tehdit oluşturduğunu var saymak gerekmez mi? Kimileri Türkiye'nin, ABD için So- ğuk Savaş'ta Batı Almanya kadar önemli olduğunu, bunun "Türkiye'nin şansını misli görülmedik biçimde art- tırdığım" düşünürken (örneğin Asmus & Sanberk, Wall Street Joumal, akta- ran Çandar), Hagel'e göre Irak, Afga- nistan, Israil ve Filistin'in yanı sıra Türkiye de (evet şu sırada Tayyip Bey'den dolayı yere göğe sığdırama- dıklan Türkiye) bir "zayrf devlet" olarak, Batı açısından istikrar ve güvenlik so- runu, tehdit kaynağı oluşturuyor... Münih Konferansı'nda, ABD sözcü- leri büyük bir olasılıkla "Avrupa'nın kla- sik anlamda süpergüç olmasının ola- naksızlığını".. "Avrupa'nın, ABD'nin sert güç kullanmasının kaçınılmazlığı- nı kabul etmesi gerektiğini".. "Denge- leyici olmaya kalkmadığı takdirde güç- lü bir Avrupa'nın, ABD'nin işinegeldi- ğini" (VVashington ûuarterly. çeşitli yazılar, Kış, 2004) anlatacaklardı. Avru- palılar dayaklaşan ABD seçimlerini dü- şünerek fazla ses çıkartmayacaklardı. Bu arada biz, "Türkiye'nin NATO'nun kurtlar sofrasmdaki yeri masada mı, yoksa mönüde mi" diye düşünmeye devam edeceğiz... ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Sağ'ın'1930'lar' Takıntısı Türkiye'de sağcı düşünce bir türlü doğal yata- ğını bulamıyor. Çünkü eski, geleneksel düşman- lıklarından bir türlü kurtulamıyor. Bunun çok sayıda örneği var. Milli Eğitim Baka- nı, okul satışına karşı çıkanları komünistlikle suç- layabiliyor. Yine sağcı yazarların çok önemli bir bö- lümü, hemen her olanağı kullanarak 1930'lann Tür- kiyesi'ni kötülemeyi iş edinmiş bulunuyor. Ancak bu saldınnın nesnel bir dayanağı olduğu söylenemez. llk olarak, 1930'lann ekonomi politikaları, çok sağlamdır. O yıllarda, daha sonraki yıllann sağcı hükümetlerinin bir türlü kavrayamadığı bir uygula- ma vardır. Açıktan para basılarak enflasyona yol açılmaması, bütçe gelir ve giderinin eşitlenmesi ve böylelikle ülkenin borç batağına sürüklenmemesi ve dış ticaret dengesinin gözetilmesi bu politika- nın üç ana direğidir ve bunlar her istikrarlı ekono- minin sahip olması gereken politikalardır. O yıllarda Türkiye, çok önemli bir sanayileşme atılımınıgerçekleştirrniştir.Yalnızşekervedokuma gibi temel tüketim malları değil, kâğıt ve demir-çe- lik gibi temel sanayilerini de, üstelik çok az bir dış borçlanma ile başarmıştır. Sanayinin bölgesel da- ğılımında dengeli yaklaşım ve tesislerin bilimsel yapılabilirlik çalışmalan sonucu ve en ileri teknik- lerin kullanımı bu sürecin önemli özellikleridir. Son- radan, ülkemizde özel sanayi olarak gelişen ne varsa o yıllann devletçi sanayi atılımının çocukla- ndır. Bu çocuklannın genlerinde, kamu bankalan- nın sermayesi; Sümerbank ve Etibank vb. kamu girişimleriyle ortaklık; yine kamu girişimlerinin ucuz girdi sağlaması ve deneyimli personel katkısı var- dır. O yıllarda gerek sanayinin gerekse ekonomi- nin büyüme oranı, daha sonra sağcı iktidarların "mucize" diye sattıklan yıllann büyüme oranlann- dan daha fazladır. Eklenmesi gereken bir nokta da kamu işletme- lerinin (KİT) yönetimiyle ilgilidir. Bu büyük sanayi- leşme sürecinde, KİT yönetiminin, çok ileri yöne- tim tekniklerine uygun ve dünyaya ömek sayılacak özellikte olduğu, yabancı uzmanlann incelemele- rine konu olmuştur. önemli bir nokta daha var. O yıllarda, hükümetin kendi zengıninı yaratma, des- tekçilerıne iş ve ihale dağıtma gıbı bir uygulaması yoktur. Ve bu anlayış, o yıllarda, yine sağcıların bir türlü eleştiremedikleri, kamu yönetiminin rüşvet ve yolsuzluklardan uzak kalmasını sağlamıştır, O yıl- lann siyasetinde, rüşvet ve yolsuzluğun kiri yoktur. Yine, bugünkü dahil, 1950 sonrasının sağcı hü- kümetlennin bir türlü kavramadığı bir gerçek var. Ekonomik ve kültürel gelişme bir bütündür; bu bü- tünlük gelişmenin önkoşuludur. O yılların Türki- yesi'nde ülkeyi yönetenler, ekonomik gelişme ile kültürel gelişmenin yalnız ve ancak birlikte olabi- leceğinin bilincindedir. Ekonomik gelişme, fizıksel yatınmlann artmasıyla birlikte, eğitimin gelişmesi, bu ikilinin bütünlüğüyle sağlanır. Genel eğitim seferberliğine ek olarak, o yıllarda yüzlerce Halkevı ve Halkodası, dokuz sanat dalın- da, yurrtaşların yaratıcı yeteneklerini geliştirme ola- nağı bulduğu yerlerdir; Köy Enstitüleri, kırsal Tür- kiye'yi canlandırma atılımıdır. Yine o yıllarda, yok- sul ancak yetenekli çocukların eğitim görmesi ola- nakları yaygınlaştırılır; dünya klasiklerinin çevirisi yoğunluk kazanır. Kendilerini liberal sayan 1930 düşmanı sağcıla- nn kulağına bir şey daha söyleyelim, o yıllarda dev- letin yayımladığı lise edebiyat ders kitaplarında Nâzım Hikmet'in şiirleri yer alır. Oysa Türk sağı, yıllarca Türkiye aydınlarını boğmak için ilmik gibi kullandıklan Sovyet tehdıdi ortadan kalkalı yıllar geçmesine karşın hâlâ aptalca bir Nâzım korku- sunun zavallılığını yaşıyor, ders kitaplanna Nâzım'ın şiirterinin konulmasına olanak vermiyor. Yine, kö- tüledikleri 1930'lu yıllarda, Kadro gibi, Türk dü- şüncesinin uluslararası düzlemde bile yüz akı ola- bilecekyayımı gerçekleşir; Semih Rifat'ın Das Ka- pital çevirisi elden ele dolaşır; üniversite kurulur ve Alman faşizminden kaçan bilım ınsanları burada görev aiır. Sağcılarımız bir tüıiü öğrenemezler ki o bilim insanları çok kısa sürede Türkçe öğrenir ve kendi dilimizde ders verirdi. • • • Hersolcu, 1930'lann politikalannın günümüzün Türkiyesi'nde uygulanamayacağını bilir. Bunun ter- sini iddia ederek solculan 1930'lara bağlılıkla suç- lamaya kalkan sağcılar, ya kendileri doğruları kav- rayamıyor ya da kurnazlık yapıyor, kamuoyunu özellikle laiklik konusunda yanıltmaya uğraşıyor- lar; 1930'lara saldırıyı, laikliği kötülemenin birara- cı yapıyoriar. Ancak 1930'lu yıllara saldıranlar, eğer sağcı ola- rak bir düşünce düzeyi tutturmak istiyorlarsa sal- dırmadan önce, o yıllann nesnel gerçeklerini, en azından solcu sayılmayan yabancılar kadar doğ- ru yorumlamalıdırlar. iran ya da ABD'yi değişim örneği saymaya hiç gerek yok; 1930'lann bilinç bi- rikiminden ve deneyiminden, Türkiye sağcılarının da alacağı çok ders vardır. [email protected] Türkiye ortalamasının altında GAPffleri yoksulluk içinde MAHMLTORAL Dt\'ARR\KIR-GAP kapsamındakı illerde 1987 ile 2000 yıllanara- sında kişi başına yıllık gelirdeki artışın ortala- ma yüzde 3.4 olduğu be- lirlenırken bu artış hızıy- la bölgenin ancak 2019 yıhnda Türkiye ortala- masına ulaşabileceği be- lirtildi. Prof. Dr. Gazi Özhan ve Doç. Dr. Meral Öz- han' ın araştırmasına gö- re GAP bölgesinde Tür- kiye ortalaması yakalan- sa bile Marmara Bölge- si'nin gelir ortalaması- nın yakalanması olanak- sız. Elde edilenbilgilere göre GAP bölgesine gi- ren kentlerde söz konu- su yıllar arahğındaki yıl- lık gelir artışı ortalama yüzde 3.4 olarak belir- lendi. Bunun Türkiye genelınde yıllık yüzde 4.5, Marmara Bölge- si'nde yıllık yüzde 3.9 ve Yunanistan'da yüzde 7.4 olduğu saptandı. GAP bölgesinde yıl- lık ortalama yüzde 3.4 artış olması halınde Tür- kıye ortalaması 2019 yı- lında, Marmara Bölgesi ortalamasını 2030 yıhn- da yakalayabilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle