Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 ŞUBAT 2004 PAZAR CUMMURİYET SAYFA
kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUNAY AKEV
DorinaNeave'in filosu!..
F
erruh Doğan'ı çok özlüyo-
rum. Nedendır bilmem. ya-
zıya böyle başlamak geldi
ıçimden. Asıl yolculuğumuza deniz
feneri olmasını istediğım kitaplan
masamın üstüne koymak için kürüp-
hanenin raflannda ararken Ferruh
Doğan'ın 'Asrileşen Köy' adlı ki-
tabı geldi elime. Ben, onun kadar
kitap okuyan, edebiyatı takip eden
bir sanatçı görmedim desem. abart-
mış olmam. Cağaloğlu yokuşunda,
Zeynep Oral'lı. Bülent Berk-
man h Milliyet Sanat dergısının ça-
hşma odasında ya da Doğan'ın Ba-
lıkçı Pazan'ndaki bürosunda yaptı-
ğımız sohbetlerin tadını hiçbır yer-
de bulamıyorum. Cemal Süreya,
bir sohbetimizde, yüzü Istanbul'a
en çok benzeyen sanatçının Ferruh
Doğan olduğunu söylemiştı. Bu
yüzden olsa gerek, tarihi yanmada-
nın siluetini her gördüğümde, Fer-
ruh Doğan'ın karikafürleri kadar
güzel olan yüzünü anımsıyorum.
Rıhtıma çarpan batlna!
Ben sıze aslında, Beyoğlu'nda çı-
kan 'Moniteur Orienta' gazetesın-
deki haberden söz etmek istiyorum.
Duymadmız mı? Nasıl duymazsı-
nız canım, tüm Istanbul bu haberi
konuşuyor. Gazete yanımda var; si-
ze de okuyayım haberi: "Vapur bo-
yunda ve cüssesinde, bilmem kaç
yüz tonilatoluk bir balina, 31
Mart gecesi, havaya mağara yük-
seküğinde sular fışkırta fışkırta,
nhtıma çarpmış. Bekçiler, ırgat-
lar korkudan bucak bucak kaçış-
mışlar..."
Haberi öğrendınız. Dönemın pa-
dişahının da kim olduğunu söyle-
meye geldi sıra: 'Tahtın kurusun'
diye anlaşılmasından korktuğu ıçın
'tahtakurusu' sözcüğünü yasakla-
yan II. Abdülhamit!..
Gazetedeki haberden sonra jurnal
listüne jurnal yağar. Yıldız Sara-
yı'na. Gazetenin müdürü yaka paça
götürüldüğü karakolda bir güzel ıs-
latılır! Neden mı? Neden olacak, dü-
şünelim bir kere; balina nerede ya-
şar? Tabii ki kuzey denızlerinde.
Kim var oralarda? Rusya! Öyleyse
bu haber Ruslann tstanbul'a saldı-
racağı anlamma geliyor ve okurun
kafasını kanştınyor! Yaaa!..
Oysa, gazete müdürünün amacı
sadece '1 Nisan' şakası yapmaktı.
Ertesi günün gazetesınde haberin
şaka olduğu yazılınca, Osmanlı to-
katının tadma bakan zavallı gazete-
ci, saray tarafından bir kahraman-
mış gibı üçüncü dereceden meci-
diyye nışanı ve 50 altınla ödüllendı-
rilir... Ve ne ganptır kı, II. Abdülha-
mit'i devirecek olan balina kuyruğu,
otuz üç yıl oturduğu saltanat tahtı-
na, 1909 yılının 27 Nisan günü çar-
pacaktır.
Uzunçarşı'nın kızakları...
Istanbul'da öyle sert kışlar yaşa-
nır ki belkı kuzeyden bir balina ge-
lir diye gözünü Boğaz'ın sulanndan
ayırmayanlan garipsemek olmaz.
Kar yağıp da yerler buz tutunca Is-
tanbul, çocuklann çok sevdiğı bir
oyuncağın işgaline uğrar. Bu oyun-
cak, Sadri Sema'nın 'yer iskemle-
si' diye tanımladığı kızaktır.
Kızaklann en güzeli, en saglamı
Uzunçarşı'da satıhrdı. Kentın bır-
çok yerinde kızak yapılırdı, ama
Uzunçarşf nın kızaklan hem boya-
lı olurdu hem de oturma yerlen me-
şin kaplanırdı. Yanı Uzunçarşı kı-
zağı, daha yokuşun başında belli
ederdi kendini.
Kaşkolunuzu, berenizi ahn.
1900'lü yılların ılk yansında yaşa-
mlan bir tstanbul kışına gıdıyoruz.
Tamam, salep ısmarlayacağım. ama
önce Sadri Sema'ya kulak verelım:
"Kızaklar iyi işlesin diye neler mi
yaparlardı? Geceleri yokuşların
başından lenekelerle, kovalarla su
dökerlerdi. Bu suretle yokuş saba-
ba kadar donar, bir baştan bir ba-
şa buz tutar, geçilmez, inilmez, çı-
kıltnaz bir hal alırdı, ama kızak-
çıların aradığı bu... Böyle buz tut-
muş bir bayınn başından kızağa
yerleştin mi, gel keyfim gel!"
Sadri Sema, yalmzca çocuklann
değil, 'sakallı bebeklerin' de kızak
kaydığını bildınr. Sakallı bebekler,
büyüklerden başkalan değildır el-
bette. Sema'nın Vakit gazetesınde-
ki yazılanndan, Üsküdar'daki 'Rav-
za-ı Terakki' adlı özel okulun öğ-
rencilenne kızak kaymanın yasak-
landığını, hademelerin yaptığı tah-
kikat sonucunda, yasağa uymayan
çocuklann kızakları boyunlanna
asılarak teşhir edildiğinı de öğrenır,
lstanbuFun oyuncak ve oyun tanhı-
ne kaydederiz.
Fllodan yükselen kahkahalar
Babası Ingıltere elçilığınde görev-
lı olan Dorina Neave, îstanbul'da
kaldığı yıllan anlattığı yazılannda,
1890 yılının kışından özellikle bah-
seder: "Günlerce kapalı kaldığı-
mızdan dış dünya ile ilişkilerimiz
kesilmişti. Köyün esnafı yolları te-
mizler temizlemez savrulan rüz-
gârlar yolları yeniden karla örrü-
yordu. Böyle zamanlarda gıda
maddeleri ve kömür tstanbul'da
pazarlardan satın alınan küçük
kızaklarla taşınıyordu. Donmuş,
karlı yokuşlarda bu kızaklann ne
kadar işe yaradığını görünce biz
çocuklar da birçok kızak satın
alarak adeta küçük bir fılo mey-
dana getirdik."
Dorina Neave ve arkadaşlannın
kurduğu kızak filosundan yükselen
kahkahalar, Kandilli yokuşlanndan
tüm Boğaz'a yayıhr. Öyle ki, Be-
yoğlu'nda oturan arkadaşlan bile kı-
zak kaymak için Kandilli'ye gelir-
ler. Hal böyle olunca da tepeden sa-
hile inen yokuşta yürümek yayalar
için zorlaşır.
'Mükemmel bir kayak yolu'
6 Ocak 1890 tarihinde Rumlar,
yüzyıllardır süregelen suya haç at-
ma törenlerini gerçekleştirmek üze-
re Kandilli tepesinden Boğaz kıyı-
sına doğru yürümektedirler! Töre-
nin en önünde giden askerler, Dori-
na Neave ve kızak filosunun kay-
ganlaştırdığı yere geldiklerinde fe-
laketi fark ederler, ama iş işten geç-
mıştir... Tüfeklerini sağa sola ata-
rak düşen askerlen arkadan gelen
papazlar, bayrak ve meşale taşıyıcı-
lan takip ederler... Onlann arkasın-
dan da zavallı ahali kımı kıçüstü, ki-
mi yüzüstü kayarak törenin yapıla-
cağı Boğaz kıyısına tez elden ulaşır-
lar!
Bundan sonra ne olduğunu Dori-
na Neave"den dinliyoruz: "Polisevi-
mize gelerek umumi yolda kızak
kaymanın yasak olduğunu bildir-
di. Esasen kızak kaymamıza im-
kân da bırakmamışlardı. Birkaç
hafta uğraşarak mükemmel hale
getirmiş olduğumuz kayak yolunu
polis amiri hiç acımadan kazma-
larla bozdurmuştu."
Işte sızlere, kardan adam gibi za-
manla enyerek yok olan, unutulan
bir kızak öyküsü. 'Kırdığımız
Oyuncaklar' adlı kitabımızda, in-
san tasvin yasak olduğundan, kar-
dan adamlann Cumhunyet döne-
mınde çoğaldığını yazmıştık. Os-
manlı döneminde kardan adam ye-
rine ne yapılırdı, biliyor musunuz?
Kardan aslan, kardan kaplan, kar-
dan ayı!.. Kardan balina yapmak
kimsenin aklına gelmiş miydi, aca-
ba!?.
PORTRE / ORUÇ ARUOBA
ARİF DAMAR
Şubat 2003'ün şiire yer veren
edebiyat dergilerinden Adam Sanat,
Agora (ocak-şubat), Akatalpa,
Berfin Bahar, E, Edebiyat ve
Eleştiri (ocak-şubat), Evrensel
Kültür, Eski, Hayvan, Islık (ocak-
şubat), kitap-lık, Kuzey Yıldızı
(ocak-şubat), Nikbınlik. Şıir Clkesi,
Şiiri Özlüyonım (ocak-şubat),
Ünlem (ocak-şubat), Varlık,
Yasakmeyve (ocak-şubat)
dergilerindeki şiirleri okudum,
inceledim.
Kuzey Yıldızı dergisinde
yayımlanan Oruç Aruoba nın
"Geç Çıtırtdar" adlı şiırinı "Ayın
Şiiri" olarak değerlendirdim.
Oruç Aruoba bilindiği gibi değerli
bir felsefecidir. Yıllar önce birkaç
şiirini okuduğumu anımsıyorum.
Çok fazla iz bırakmadılar bende.
Yanılmıyorsam Defter dergisinde
görmüş. okumuştum. Kuzey Yıldızı
dergisini geçen ay görmemiş,
okumamıştım. Düşünceme göre
"Geç Çıtırtılar" şiiri, hem derin
anlamı hem de biçimi yönünden
ilginç bir şiir. Şiirde felsefe yapılır
mı, yapılmaz mı? Bu tartışma
konusudur. Ama bir şair, felsefe
bilgi ve birikimi banndınyorsa
kişiliğinde, böyle bir kimsenin şiiri
büyük bir derinlik kazanır. Bu şiir
de o çeşitten. Ne mi söylüyor? Çok
şey. Uzak çağnşunlarla her bölümü
farklı anlamlara yol açıyor,
yönlendiriyor okuru. Çok ama çok
güç gizeminin kapılannı açmak.
Belki diyecektim, caydım. Bu şiiri
benim gibi derin bir felsefe bilgisi
olmayan bir kimsenin açıklaması
çok zor. Sayın Aruoba'nın
karşısında küçümsenmekten
çekinirim.
Oruç Aruoba"nın yeniyetme
denecek kadar gençlerin çıkardığı,
satışı beş yüzü bile geçmeyen
amatör bir dergiye bu güzelim
şiirini vermesi onun ne kadar
alçakgönüllü olduğuna da tanıktır.
Aruoba'nuı şiirini, binlerce satan
edebiyat dergileri onur duyarak
yayımlarlardı. Şiın üstüne
İ söyleşmeyi çok isterdim.
TED Ankara Koleji'ni bitirdik-
ten sonra Hacettepe Üniversitesi
Psikoloji Yüksek Lisansı'nı aldı.
Aynı üniversitede felsefe bilim uz-
manı oldu, felsefe
doktorasını tamam-
ladı ve öğretim üye-
liği yaptı (1972-
1983). Tübıngen
Üniversitesi (F. Al-
manya) felsefe se-
mineri üyelıği
(1976-1977) veVic-
toria Üniversitesi
(Y. Zelanda) konuk
öğretim üyeliğinde
bulundu(1981).Çe-
şitli basın organla-
nnda yayın yönet-
menliği, yayın kurulu üyeliği ve
yayın damşmanlığı yaptı. Birçok
dergide yazı ve çevirileri yayım-
landı; şimdi serbest yazar olarak
çahşıyor.
Geç Çıtırtılar
çrriR
dayan
yağmur - Kış
geç
işi - gel
işi - hang
isi
?
Kıpırdayan yapraklar
Aralanmış pencere
Yıpranmış anılar
Ne zaman gelir gece
?
Sen
me
dik
çe
gelmez -
git
ki
gel
sin...
Gtt
me
din-
gel
me
di.
Yayımlanmış kitaplan: 'Tümce-
ler' (1990). 'De ki tşte' (1990),
'Yürüme' (1992), 'Hani' (1993),
'OL/AN' (1994), 'Kesik Esin-ti-
ler'(1994),'Geç Gelen
Ağıtlar' (1994), 'Sa-
yıklamalar' (1994),
'Uzak'(1995),'Yakın'
(1997), 'Ne ki Hiç'
(1997 haıkular), 'Ile'
(1998).
Akademık yayınlan:
David Hume'un 'Bilgi
Görüşünde Kesinlik'
(1974), Nesnenin
Bağlantısalhğı' (Hu-
me-Kant-Wittgensteüı-
1979). 'A Short Note
on the Selby-Bigge
Hume' (Tebliğ, Edınburgh 1976),
'The Hume Kant Read' (Tebliğ,
Marburg 1988). Aynca Hume,
Rilke, VVittgenstein, Nietzche ve
Celan'dan kitaplar çevirdi.
AN
nere
de-
sa
na
da.
Ne
re
GE
ne
öy
le
yaptım:
Bir kıvılcım, bir alev
Iki ayn çakmaktan -
"Pembe parmaklı Tan" değil:
Yalmzca karanlıktan
ge
le
n.
ORUÇ ARUOBA
9/10 Kas/m 2003
Gümüşsuyu
Kadın ruhundan
farklı yansımalar
Kültür Servisi - MG Art Sru-
dio, Melike Güral'ın 21 bronz
heykel çalışmasından oluşan kişi-
sel sergisine ev sahipliği yapıyor.
'Female Reflecrions II/Kadınsı
Yansımalar II' aduıı verdiği ser-
gisinde, sanatçının 'kadın figü-
rünü' yorumladığı bronz çahşma-
lan yer ahyor.
Sanat eğitimini MSÜ Güzel
Sanatlar Fakültesi Seramık Bö-
lümü'nün ardından Anadolu
Üniversitesi Seramik Bölü-
mü'nde tamamlayan Güral,
daha önce porselen gibi
malzemelerle yaptığı heykel
çahşmalannın yanı sıra son
dönemde malzeme olarak
bronz kullanıyor.
Ruhumuzun sürekli olarak
bir devinim ıçinde ve de-
ğişik süreçler yaşamak-
ta olduğunu, fark ede-
bildiği kadanyla bu-
nu yansıtmaya çalış-
tığını belirten sa-
natçı, yapıtlannda
'izlenimlerini
vurguluyor'.
Güral. "Kadınsı
Yansımalar, bireyde göz-
lemlîdiğim, empati kurarak al-
gılamaya çabştığım, kimi zaman
fotoğrafını çekebildiğim duygu-
ların kadınca bir anlatımla yan-
sıması... Bugüne dek yaptığım
tüm işlerde 'ruhumuzun kirnyası-
m' anlatnıaya çalıştım. Duygu-
larımızın ruhumuza hükmediş-
lerini ve etkilerini çıplak kadın
figürleri ile birleştirirken
bir yandan da dansın
hissettirdiği dokunaklı
tinsel mesajlann doy-
gunluğunu ve uyumu-
nu fîgürkre taşımaya
çahşıyorum" diye-
rek kadın figürü-
ne bakışını
açıklıyor.
(Sergi 10
Mart'a dek
açık kalacak.
Tel: 0 212
327 93 22)
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Kanatlanmak Varken
Töreyle Ölmek...
Iki gün önce tüm gazetelerde yer alan töre
vahşetiyle bir kez daha kahrolmadınız mı, şid-
detin boyutlan karşısında çıldırmadınız mı? Ne-
den, neden bizde, bizim ülkemizde her gün de-
ğilse bile günaşırı, hafta aşırı töre cinayeti, na-
mus cinayetiyle karşılaşıyoruz? Kimdir bunun
sorumlusu? Kimdir suçlusu? Son yıllarda ne-
den arttı bu cinayetler? Avrupa Birliği, Kopen-
hag kriterteri, uyum yasaları diye sayıklayıp du-
rurken, neden önlenemez 21. yüzyılda bu vah-
şet?
Nedenini ben söyleyeyim: Gittikçe içine kapa-
nan, kadınlarını baskı altına alan, kadının örtün-
mesini, gizlenmesini, eve kapanmasını, toplum-
dan ve iş yaşamından dışlanmasını, ortadanyok
olmasını yücelten, kışkırtan, teşvik eden, talep
eden; bunun doğal olduğunu herfırsatta savu-
nan, sergileyen; yurttaş değil, cemaat üyeliğini
benimseyen bir zihniyet var tepemizde. Kadın
bedeni üzerinde, toplumun, ailenin, erkeğin ta-
sarrufunu kabullenmiş bir zihniyet!
Her ay bunca "namus cinayeti" işlenirken, bi-
rinin ağzını açıp tek laf ettiğini duydunuz mu?
Ama hangi koşullarda ikinci kadınla evlenilece-
ğini açıklamayı bilirler!
Kız kardeşlerini, kanlarını, kızlarını, gelinlerini,
eltilerini, baldızlannı, yengelerini, "aile namusu-
nu" kurtarmak için öldürenler, "tahrik oldum"
diyerek, ceza indiriminden yararianıp, 2.5 yıl ha-
pisle paçayı kurtardıkça bu vahşetin sonu gel-
mez!
Sanmayın ki, yeni Ceza Kanunu tasansında bu
durum fazlasıyla değişiyor. Alt Komisyonda sü-
regelen çalışmalarda hâlâ "Namus Cinayeti Fa-
illeri Haksız Fiil Hükmünden Yararlanamaz!" ifa-
desine yer verilemedi!
Ne korkunç, gülünç ya da ne ironik bir rast-
lantı ki, tam da yasa tasarısındaki olumsuzluk-
lara, ayrımcılığa işaret ettiği yazısı nedeniyle,
Vatan gazetesi yazan Ruhat Mengi'nin mahke-
mede 40 milyar para cezasına çarptırıldığı (el-
bet temyize gidecek) gün, gepegenç bir kadın,
"aile namusu" nedeniyle ağabeyleri tarafından
kurşunlanarak can veriyordu.
Kadına karşı şiddeti, baskıyı adeta meşru sa-
yan, bu şiddeti bu baskıyı kabullenmiş, kanık-
samış birtoplumda, eğerönceki günkü gibi vah-
şete daha fazla seyirci kalmak istemiyorsak, ka-
dınlara karşı her aynmcılığı, eşitsizliği sergile-
mek, haykırmak, sağır kulaklara duyurmak, ba-
kıp da görmeyen gözlere göstermek zorunda-
yız-
Işte sevgili okurlar, yeniden yeniden hep aynı
konuya dönme nedenim, bu zorunluluktan baş-
ka bir şey değil!
• • •
Geçen hafta içinde yerel seçimler için tüm
adaylar açıklandı. Kadın yine yok!
AKP, 3 bin 225 belediye başkanlığı için 16 ka-
dın aday gösterdi. Bilmem yoruma gerek var
mı???
Şu andaki duaımu ise An Hareketi'nin rapo-
rundan öğreniyorum: Halen Türkiye'deki 3 bin
215 belediye başkanından sadece 17'si, 34 bin
belediye meclisi üyesinden 559'u kadın.
Bu ilkel, bu içler acısı durum baştan beri söy-
lediklerimden ayn ya da kopuk değil. Hepsi bir
bütünün parçaları...
Işte sevgili okurlar, yeniden yeniden hep aynı
konulara dönme nedenim, bütünü yansıtabil-
mek...
Açık Radyo'yu açın
Oysa bugün niyetim bambaşkaydı!
Sizlere, bugün Açık Radyo'yu açın ve Açık
Radyo'yla kanatlanın diyecektim. (Ama yerim
çok azaldı, kısadan söyleyeceğim...)
Neredeyse on yıl önce bir "deli", sonra "deli-
ce" fikri destekleyen bir avuç insanla başlamış-
tı Açık Radyo. Ardından onların "aklına uyan"
yüzlerce gönüllüyle bu günlere geldi. Şimdi sı-
ra sorumluluğun ve keyfin paylaşılmasında. "Bir
şeyleri değiştirmek mümkün" diye düşünecek
birkaç bin dinleyicı aranıyor!
Tam da bugün, 29 Şubat'ta açın radyoyu ve
Açık Radyo'nun "halka açılma" projesine katı-
lın!
Neden mi katılmanızı bunca istiyorum?
özgür, bağımsız ve dikbaşlı bir yayına gerek-
sinim duyduğum için... Enformasyon ve bilginin,
çeşitlilik ve farklılığın, eleştiri ve tartışmanın öne-
mine inandığım için... Değerler, tanımlar ve kül-
türler alanında sürdürdükleri, bana sonsuz ke-
yif ve zenginlik veren etkinliklerini, daha birkaç
kuşak sürdürebilmeleri için...
Açın radyonuzu, bana hak vereceksiniz!
zeynep " zeyneporal.com
Faks:(0212)257 16 50
Berün'de alınan latlı bir öç'
• BOMBAY (AFP) - Rakesh Sharma,
'Final Solution' adlı filminüı Berlin Film
Festivali'nde ödül alarak uluslararası boyutta
dikkat çekmesıni, ülkesinde filme ilgi
gösterilmemesine karşı 'tatlı bir öç' olarak
nitelendirdi. Sharma, "Berlin Festivali'nde
kazanmak ve dünyamn en büyük festivallerine
davet edilmek benim için çok önemli" dedi.
Ülkede çıkan olaylarda çoğunluğunu
Müslümanlann oluşturduğu 2 bin kişinin
yaşamını yitirmesini konu alan bu belgesel
çalışma, festivalde, 'Wolfgang Staudte Ödülü'
ve 'Netvvork for the Promotion of Asian
Ginema' Özel Jüri Ödülünü (NETPAG) almıştı.
BUGÜN
• CRR'de 19.30'da Cemal Reşit Rey Opera
Orkestra ve Korosu'ndan 'Kuv\ayı Milliye'
adlı opera. (0 212 232 98 30)
• BtLGİ ÜNtVERSİTESİ DOLAPDERE
KAMPUSU'nda 14.30'da'Despair', 17.00'de
'Korku Ruhu Kemirir', 19.30'da'Zorbaük
Hakkr ve 21 30da 'Lili Marleen' adlı ;
filmlerin gösterimi. (0 212 293 50 10)
• TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR ;
MERKEZİ'nde 11 OO'de 'Gülücük' adlı
Şebnam Güler Karacan ın gösterisi.
(0 212 293 n 70)