Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29ŞUBAT2004PA2AR
10 P A Z A R YAZILARI dishabıgcumhuriyet.com.tr
Veüçüncü adam sahnede...Kasımda yapılacak Amerikan başkanlık
seçünlerinde yine üçüncü bir adam var:
Ralph Nader. Demokratik Partılı bir Amerikalı
ile karşılaşırsanız, sakın bu ismi telaffuz
etmeyin. Geçen hafta NBC televizyonunun ünlü
"Meet The Press" programında bağımsız
adaylığını açıklayan Nader, bu kesim tarafindan
ulusal hain ilan edildi bile. Bunca öfkenin
nedeni. aslında dört yıl önceki seçimlere
dayanıyor. 2000 başkanlık seçimJerinde Yeşil
Parti'nin adayı olarak yanşan Lübnan asıllı
avukat, yazar ve tüketici haklan sa\aınucusu
Nader, Demokratik Parti'nin adayı Al Gore'un,
George W. Bush'a karşı 500 oyla seçimi
kaybetmesine neden olmakla suçlanıyordu.
Suçlama öyle boyutlara vardı ki, birçok kişi,
Nader" in kazanma umudunun hiç olmamasına
karşın tekrar seçime girmesini, sadece kendi
egosunu tatmin etmeye çalışmasıyla açıklıyor.
Nader, bu hafta 70 yaşına girdi. Düşmanlan, 70
yaşına bastı ama bu adaylığıyla siyaset
sahnesinde kendi kendisini şimdiden gömdü
diyor. Bütün bu kargaşa içinde, büyük
sermayeye karşı çalışan nüfusu sa\
r
unmakla
oluşturduğu önemli bir kariyere sahip olan
Nader'in ne dediğini sakin bir şekilde dinleyen
pek yok. Ben merak ettım ve kulak verdim.
NEW YORK
ZULAL
KALKANDELEN
Bakın neler diyor Nader:
- Bugün VVashington DC,
sermayenin işgal ettiği bir
bölge haline gelmiştir.
- Başkanlık seçimi, kişılenn
özel çıkarlannın ve
ayncalıklı iş dünyasının
etkisinden kurtanlıp
reforme edilmelidir.
- Sermayenin baskın gücünden sıynlıp
özgürlüğünü ilan etmek isteyen bütün
Amerikalılan kucaklamayı umuyorum.
- Amerikan halkının hayatı yalnızca paraya sahip
güçler tarafindan yönetilmektedir ve böyle bir
ortamda demokrasinin güçlendirilerek reform
yapılmasının olanağı yokrur. Seçim kampanyam,
özgür seçmenleri cesaretlendirerek demokratik
sistemı güçlendirmeyi amaçlıyor.
- Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler arasındaki
benzerlık artmaktadır. Her ıki parti de
sermayenin çıkarlanna hizmet etmektedir.
- Ekonomik gelişmeye karşın çalışan nüfusun
hayat şartlan gıderek kötüleşmektedir.
Hükümetler ekonomik güç ve servete
odaklanmak yerine, yoksullann da ekonomik
gelişımden faydalanmasına çalışmalı.
- Doğanın korunması ve tüketici haklannı
geliştümek için çalışmalar yapılmalı.
Holdingler insan sağlıgını tehdıt eden
yöntemlerle üretim yapmaktan alıkonulmalı.
- Milyonlarca dolan ve ınsan gücünü savaşa
hazırlanmak için harcamak yenne, dünyada
banşı güçlendirecek bir dış politikayı
diplomasi aracıhğıyla kurmaya
_ yönlendirmeli. Hatalar da başanlar da
geçmişten ders alarak öğrenilmeli.
- Herkese hükümetin finanse ettiği sağlık
hizmeti sunulmalı. Vergilerde yapılacak bir
düzenlemeyle bunu gerçekleştirmek
mümkündür. Nader'in savunduklan bu şekilde
özetlenebilir. Kazanamayacağını bilse de seçım
kampanyası aracıhğıyla bu konulara dikkat
çekmek ve iki partili seçim sistemınin dogmatik
bariyerlerini kırmak istiyor. Nader'in savunduğu
ilerici düşünceler, Amerikan halkının gerçek
gücünü yakalamak ve özellikle genç nüfusu
politikaya çekmek bakımından ihtiyaç duyulan
hareketi başiatabilir. Söylediklerini dinleyince
alkışlanması gerekirken Amerikan liberallerinin
bir numarah düşmanı olması çok dramatik bir
durum. Üstelik, seçime katıUna koşullanna
sahip olan herkesin bu hakkını kullanmasını
öncelikle liberallerin desteklemesi beklenirken...
Belki de Gore'un 500 oyla seçimi kaybetmesinin
tek nedeni Nader değildir. Yeşil Parti, 2000
seçimlerinde toplam oylann yüzde 2.7'sini
almış. Yani 2.882.955 oy. Nader seçime
katılmasaydı bu oylann Gore'a gideceğini kesin
olarak iddıa etmek mümkün değil aslında.
Çünkü Demokratik Parti'nin adaylan ile aynı
şeylen savunmuyor Nader. CKnton
merkezciliğinden çok ilende görünüyor. Belki
de o seçime katılmamış olsaydı, ona oy verenler
o gün oy kullanmayacaklardı... Doğru
argümanlarla yola çıkıp yanlış yöntem seçti
denebilir belki. Bu yılki başkanlık seçimi ölüm
kalım savaşı haline geldi. Demokratlar, Kasım
2004'te Bush'un Beyaz Saray'dan çıkanhnası
için çalışıyor. Bush dışında herhangi birinin
başkan olabıleceğini anlatan "Anyone but Bush"
sloganı herkesin ağzında. Bir lıberal, "Evinizde
yangın varsa televizyontınuz net göstermediği için
yakuunanın zamanı değüdir" diyor.
Demokratlann yapması gereken Nader'in aldığı
3 milyon oy için sürekli kavga etmek yerine oy
bile vermeyen 100 milyon Amerikalıya ulaşmak.
4 yıl önceki seçimde. oy verme hakkına sahip
18-24 yaş arasındaki gençlerin sadece yüzde
29'u bu hakkını kullanmış. Sayılar ne yapılması
gerektığini çok iyi anlatıyor aslında.
kzulalta vahoo.com
STOCKHOLM
500 trilyon
Iiraya3.5
milyon kitap
Siz hiç kapısını gece yansı açan kıtabevi
gördünüz mü? Ya da kitabevi önlerinde
sıfir altı derecelerde, ellerinde kahve dolu
termoslarla uzun kuyruklar oluşturan kitap
kurtlan? Isveç'in genelini bilmem ama
Stockholm'de geçen salı gecesi bu
görünfüler yaşandı. Çünkü yıllık "kitap
dampingi'' çarşamba günü başjıyordu. Her
yıl şubat ayının son haftasında kitabevleri
ve yayınevleri işbirliği yaparak hem
ellenndeki stoklan azaltmaya hem de bu
süre için özel olarak ve biraz daha ucuza
mal edilerek yeni baskısı yapılan kitaplan,
indinmli fiyatlarla okurlara ulaştırmak için
kampanya başlatırlar. Kapılarda kuyruklar
oluşmasının nedeni, daha önce dağıtılan
"özel indirim katatoglannda" en çarpıcı
fiyatlan olan kıtaplann tükenmeden
»alınmak ıstenmesidir. Daha deneyimli
lokurlar, 10 gün kadar beklerler \ e
kampanyanın "indinmli fiyatlann yansına"
satıldığı günleri beklerler.
lsveç'te kitap fıyatlannda belirli bir süre
için ındınm yapılarak kampanya
başlatılması gınşıminin tarihi 1920'li
yıllara kadar uzanıyor. O zamanlar,
yayınevleri farklı zamanlarda, stoklannı
tüketmek için bu yola başvururlarmış.
Yayınevleri 1930'lu yıllarda ise ortak bir
"özel indirim katsüoğıT hazırlanmasında
görüşbirliğıne varmış. 1973'ten beri tutulan
istatistiklerde. her yıl bu süre içinde kitap
satışlannın ve
elde edilen gelirin
düzenli olarak
arttığı görülüyor.
Buyıl, 3.5 milyon
kitabın 500
trilyon liraya
satıhnası
bekleniyor. (Not:
Isveç'in nüfusu
yaklaşık 9 milyon!) Kitap okunmasının
intemetten olumsuz etkilenmemiş olduğu
açık. Zaten İsveç kütüphanelerinin de her
yıl daha çok kitap veriyor olması da bunu
göstenyor. En çok satılan kitaplann başında
roman geliyor. Ancak araştırma, başvuru ve
tarih kitaplan da çok önemli bir paya sahip.
Hem yerli klasikler (August Strindberg,
Sefana Lageriöf) hem de yabancı klasikler
(Dostoyevski, Kafka, Çehov) yalnızca bu
indirim kampanyası için yapılan özel
baskılarla ve genellikle birkaç kitaplık
paketler hahnde, büyük ilgi görüyor. Aynca
gazete bayilerinden büyük mağazalara
kadar birçok yerde de nitelikii edebiyat
ürünlerinin satılıyor olması, kitaba olan
ilginin artmasrna katkıda bulunuyor.
Hükümetin, 2002'de de kitaptan alınan
; vergiyi yüzde 25'ten yüzde 6'ya indirmiş
ohnası bu yılın rekora doğru gitmesinde
önemli paya sahip. Vergi indiriminin
doğrudan doğruya kitap fiyatlanna
yansıyıp yansımadığırun denetlenmesi ve
basının bu konuda son derece uyanık ve
titiz davranması da kitap kurtlanmn işine
yaradı. İsveç'te korsan kitap diye bir şey
olmadığını burada eklemekte yarar var.
Kitabevleri, bu 2 haftalık indirim
kampanyası sırasında, yıllık satışlannın
onda birini yapıyorlar. Eh bir o kadar satış
1
da Noel öncesi yapıldığı için kitabevleri hiç
değilse yılın son ayı ve yeni yılın ikinci
ayında hallerinden hoşnutlar. Kitap
satışlannın arttığı bir başka zaman ise yaz
öncesi. Yayınevleri, okurlann tatilde
dinlenırken çok okuduklannın bılincinde
olarak yaza doğru özel basımlar yaparlar.
İsveç'te yazm tatil, kışın da hava soğuk diye
bol bol kitap okunur. Metroda, otobüste ve
hatta ayakta dururken kitap okuyanlar,
günlük koşturmanm en doğal görüntüleri
arasındadır. Dilerim dansı sevgili
memleketimin başına...
GÜRHANUÇKAN
1 milyon
kişi el ele
Tayvan'da tam 1
milyon kişi, diin
adada insan
zinciri oluşrurdu.
Çin'in Tayvan'a
\ önelttiği tehdide
dünyaıun dikkatini
çekmek isteyen
1 milyon Tayvanh,
el ele tutuşarak
ülkenin kuzeyinden
güneyine 597
kilometrelik bir
zincir me\ dana
getirdL Zincire
De\ let Başkanı
Çen Şu- bien
(ortada) ile eski
Baskan Li Tung-
hui de (solda)
kaüldL (AP)
ABD'nin ikiz kentleri; Minnie ve Paul
Minnesota eyaletinde Mınneapolis ve St.
Paul adında iki şehir vardır. Amerika'nın
ikiz şehirleridir onlar, geceleyin hpkı bir
zamanlar ikiz kulelerin yaptığı gibi yan yana
durup ışıl ışıl yanarlar. Minnesota'nın ikiz
şehirleri: Minnie ve Paul. Amerika'nın orta
yerine ıki kadın gittiğimiz için biraz Thelma ve
Louise'cilik oynamak istiyordu canımız. Onun
için bize etrafi gezdiren taksi şoförü Ronnie'ye
yalnızca 2 soru sormuştum: 1. En iyi gözieme
nerede yenir? 2. Gürültülü bir country müziğin
çaldığı, biralann su gibi aktığı ve önünde
sonunda başın belaya girdiği türden bir bar
biliyor muydu? Ronnie'nin cevaplan kısa ve
kesindi: 1. Kız kardeşimin mutfağı. 2. Bunkers
(Bela için söz veremiyordu!). Öğlene doğru
yapılan yumurta ve bol şuruplu gözlemeli
kahvaltılardan, akşamlan banço çalan barlardan
arta kalan zamanlanmızda kitap ve CDcileri
dolaşıyorduk. İkizlerden Minnie'nin eski moda
ruhu şehrin her tarafina sinmışti; elim hep eski
kitap ve şarkılara gidiyordu. Anton Myrer'ın
kitaplannı kanştınyor, Gisele MacKenzi'nın
"Sabah yumurtanı nasıl istersin sevgilim?''
türünden şarkılarla dolu CDlenne bakıyordum.
Savaş yıllan boyunca elmalı, romlu, kolah
MINNEAPOLİS - ST.PAUL
ŞANSINTÜZÜN
şarkılar söyleyen Andrevvs Kız Kardeşler de
Minneapolisliydı: "Ehna Ağacımn Altında Sakın
Oturma, Sakın Oturma" Artık hoşça kal Minnie.
Bizi bu eski moda şarkılannla fena halde sıktın!
Şimdi Paul'ü ziyaret etme zamanı geldı. Çünkü
sen savaş yıllannın şarkılannı söylerken ıkızın
Paul, arada kalan yitik kuşağın öyküsünü
yazıyordu. Ne de olsa St. Paul Minnesota Scott
Fitzgerald'ın diyanydı. Çok az yazarda
Fitzgerald'ın büyüsü vardır. Caz çağının
rüzgânyla günümüze kadar savrulan bir elmas
parçası gibidir o. Pınltısı hiç sönmez. İki yanrnda
Victoria tarzı evlerin sıralandığı ağaçlıklı
Summit Bulvan'nda yürürken başlayan yağmur,
az ilende akıp giden Mississippi'nin kokusunu da
getirmişti. Summit Bulvan 599 numara,
Fitzgerald'ın bir zamanlar yaşadığı evdi. Kapınm
zilini çaldun, beklemeye başladım. Elbette kimse
açmayacaktı; yine de imkânsızı beklerken
yaşanılan sessızlikte, o umarsız yürek çarpınhsıru
üuydum içimde... Fitzgerald, Muhteşem
'Jatsby'nin uğradığı ilk ticari başansızlığa çeşitli
Dahaneler bulmaya çalışır. Bunlardan bıri de
kitabın başlığıdır. Ona kalsa. "Yüksekten Uçan
SevgflT, "Alün Şapkab Gatsby" ya da
"Külj-utmaz Mflyonerler Arasmda" gibi bir isim
koyacaktır. 19 Mart 1925*te yayımcısına çektiği
telgrafta, başlığın kendisini çıldırttığını ve biraz
daha beklemelerini söyler, fakat artık çok geçtir
ve kitap "Muhteşem Gatsby" adıyla basıhnıştır.
Gerçı yayuncıya hak vermemek elde değil.
adamcağız yukandaki başlıklardan kurtarmak
için apar topar basmış kitabı anlaşılan...
Fitzgerald'ın evinden aynldığımızda yağmur
hızlanmış ve karnımız acıkmıştı. Karşımıza çıkan
ilk restorana gırdik. Girer girmez hamburger ve
patates kızartmasına saldırdık; dişlerimıze yosun
gibi dolaşan marul yapraklanna, ağzımızın
kenanna bulaşan ketçap ve mayoneze aldırmadan
kadın kadma yemek yemenin tadına vardık.
Çıktığımızda güneş açmıştı, tok ve keyifliydik.
"Fitzgerald beİki Muhteşem Gatsbv'de yanılrruşö,
ama bir konuda çok haklrydT dedim Thelma'ya.
"Nedn"?* dedi. "Geceler güzekhr_." Güneş
gözlüklerini taktı ve "Evet, öjiedjr" dedi.
Süpürgeler ve cazın yaşattıkları...
T stanbul'da Hasanpaşa Hanı'nda
JL yaparlardı san san süpürgeleri.
Üniversiteye gittiğim yıllarda
ayıramazdım, karşıdaki hanm
yansı yıkılmış iç avlusunda dizili
duran, sapsan ışıldayan
süpürgelerden gözlerimi.
Edirne'de de Meriç Han"ın
süpürgeleri ünlüydü. Hâlâ
oradalar mı, bilemiyorum.
Istanbullu süpürgeciler Hasanpaşa
Hanı'mn loş odalannı çoktan
boşalttı, gittiler başka yerlere... Bir
saray. Sırtmı çamlarla kaplı,
bembeyaz yamaca dayamış bir
kale. Kocaman pencerelerinden
vadi ayaklar altmda. Oralar da kar
beyazı. Ötelerde Tuna, ağaçlar
arasından süzülüyor. Daha
uzaklarda tepeler, alçak dağlar,
yükselen doruklar. Alpler'in
öncüleri. Yüce yapı. yüzyıllar
boyu yakındaki manastrrda
yaşayan Zwiefalten
piskoposlannın dinlence yeri
olmuş. Şimdi ise aydınhk salonlan
ile katlara yayılmış kocaman bir
galeri. Kan-koca Schrade'ler
yaklaşık 15 yıldır
Mochental Sarayı'nda
Marc ChagaO'dan
modern Peter
Herkenrath'a yüzlerce
tabloyu. irili ufaklı
sayısız heykeli sergiliyor.
Dışanda doğa bembeyaz
ışıldıyor. Günlerden
pazar. Az önce uzun, fakat keyifli
bir tren yolcuğu ile Stuttgart'tan
varmıştık yakındaki
Munderkingen köyünün
istasyonuna. İki katlı trenimiz
karlarla kaplı dar vadilerden
geçmiş, düzlüklere çıkmış, Tuna
Vadisi'ne getirmişti bizi. Kışın
berrak, pınl pınl bu gününde
sarayın avlusu dolu. însanlar
uzaklardan gelmiş. Lokantaya
öğle yemeğine, sarayı, galeriyi
gezmeye, yörede yürüyüş
yapmaya... Güneş ışınlan yüksek
pencerelerden içeri süzülüyor. Üst
katlar galeri, alt katın salonlan ise
bir müze! Alışılmamış bir müze.
Dünyada bir eşi yok! Duyanlar
hayret ediyor, gelip gezenler
STUTTCART
AHMETARPAD
hayret ediyor bu
süpürge müzesine!
Yıllar önce Schrade
çıktığı alışverişte
çok hoşuna giden bir
süpürgeyi evine
getirdiğinde, günün
birinde müze
kuracağını akhndan
bile geçirmemiş. Sonra aradan
yıllar geçmiş. merakını duyan
dostlan dünyanm dört bir
köşesinden süpürge getirmiş.
tanımadığı insanlar yollamış ve
kısa sürede Bay Schrade ile eşinin
yüzlerce süpürgesi olmuş.
"Süpürge Müzea" de böylece
kurulmuş! Sağda süpürge, solda
süpürge, duvarlarda süpürge,
yerlerde süpürge, cam dolaplarda
süpürge. Ne de çok çeşidi varmış.
Kayın ağacından ve bambudan,
hindistancevızi ve hurma
kabuğundan. fil ve samur
derisinden. kaz, tavus kuşu ve
devekuşu tüylerinden. Birden bir
müzik sesi. Nereden geliyor?
Canlı müzik yapıyor birileri. Caz.
Hüzünlü bir kadın sesi koridorlan.
odalan, salonlan geçiyor. Yüksek
tavanlarda yankılanıyor. "Saray
küisesinde caz konseri var
akşamüstü" diyor hoşsohbet Bay
Schrade. Büyük mermer kapmın
ardında yüksek mermer sütunlar,
altın yaldızlı sütun başlıklan,
kubbelerde freskler. Küçük, renkli
barok bir kilise. Henüz bomboş.
Müzisyenler prova yapıyor.
Zenci bir kadına beş erkek eşlik
ediyor. Saksofondan, davuldan,
kontrbastan, gitardan yükselen
sürükleyici melodiler kilisede
yankılanıyor. Sürükleyici
gospeller, ruhu ısıtan blues'lar
birbiri ardmdan yankılanıyor.
Müzisyenler kendilerinden
geçmiş. Zenci şarkıcının sesi
koridorlara taşıyor, heykellere,
tablolara dokunuyor, süpürgeleri
okşuyor. Sarayın avlusunda
karlara çıkmış iki tavus
kuşu güneşleniyor. Tavus kuşlan
hareketsiz, büyülenmişler
sanki zenci kadının sıcacık
sesiyle...
Kanada'nın
'TRT'si
medyada
tartışılıyor
Vergilerinizin bir kısmmın TRT'ye
harcanmasma ne diyorsunuz? Son 10-
15 yılda hayatımıza giren onca başka kanala
rağmen, TRT'nin yen yme de ayn mı sızın
için? Hâlâ TRT'nin haberlerinı mı
izliyorsunuz? Yoksa çoktan vaz mı
geçmiştiniz TRT'nin yorumsuz,
mimiksiz, reklamsız, magazinsiz, olaysız
haberlennden? Ya da, haber ile magazinı
iyıce bırbınne kanştıran tüm dığer
kanallann işıne son mu vermiştinız?
Her neyse, lafı daha uzatmayayım da
Kanada'ya getıreyım sizı şımdı. Sonra
tekrar TRT'ye ve anlattıklanmı
Türkıye'ye uyarlamaya dönenz. Efendim,
Kanada'nınTRTsı CBC, bir süredir
medyada tartışma konusu oluyor.
Kanadalılar ödedıkleri vergılenn nerelere
harcandığını sorgulamaya alışkın
olduklanndan, bu vergılenn kayda değer
bir miktannın aktığı CBC'nın nasıl bir
hizmetverdiğını, varlık nedenını, tüm
Kanadalılara hıtap edıp etmediğıni.
hepsıne hitap etmıyorsa bir Kanadalının
neden otomatık olarak CBC'ye
harcanmak üzere vergı \ermek zorunda
oluşunu sorguluyor. Kimilerine göre, artık
CBC'ye. hiçbır başka TV kanalının
olmadığı 40-50 sene öncesmde olduğu
gıbı ihtiyaç du>aılmuyor Bu kesime
göre. yüzlerce TV kanalı, her kesimden
insanın ihtiyaçlanna, zevklerine
seslenırken ve herkes ızlemek ıstedığı
kanallara göre para venp üye olurken,
neden CBC ıçın vergı verilmeye devam
edilsın? Yine, kımı eleştırilere göre, CBC
taraflı yayıncılık yapıyor, olaylan "anti-
Amerikan' gözlüğü ile ve 'sol' bir
yaklaşımla aktanyor. Bu suçlamalan
yapanlann espnyle kanşık iddialanna göre,
eğer bu" tartışma programı yapıhyorsa,
çağnlan konuklar, ya az solcu, ya solcu veya
da koyu solcular arasından seçıliyor ve sağ
kesımin görüşlen ekrana yansımıyor. Yine
bir başka ıddıaya göre, CBC çalışanlan,
kendini beğenmiş insanlar ve ancak
kendıleriyle hemfikir kimseleri işe alıyorlar,
yanı CBC'de çeşitliliğe, demokrasiye, farklı
görüşlere yer yok. Buraya kadar
anlattıklanm sizı şaşırttı ise yani bir devlet
televizyonunun 'anti-Amerikancılık'la
suçlanmasından tutun da solculuk
yapmasına kadar varan eleştiriler... sizi biraz
daha şaşırtayım. Bütün bunlar geçen akşam
CBC kanalrnda tartışıldı. CBC, gazetelerde
uzun zamandır bu
TORONTO
l+lBERNA
DEMtRYOL
mevzuyu deşıp
duran usta kalemlen
ve keskın
eleştirmenleri
stüdyosuna çağınp
söz hakkı verdi
izleyenlerinin
karşısında. Halkın - ^ — — — ^ _ ^ . ^ - -
arasında kanşıp
yaptıklan sokak röportajlannı yayımladı ve
özellikle gençlerle konuştu,
4
de\1et'
televızvonundan yana olması en az beklenen
kesımle yanı. (Burada belirtmek lazım kı,
CBC dığer kanallann aksine, *sit-com',
'reaüty show' gıbı çağımızm modern
vebalannı programlanna almıyor,
dolayısıyla ortalama genç ızleyiciyi ekran
başında tutmak ıçın yeterli albeniden
>oksun.) Programa CBC'nin kimi üst düzey
çalışanlan da katıldı ve ortaya çok haraketlı,
keyifli bir tartışma çıktı. İnsana televizyonun
kitlelen eğitmek, aydınlatmak amaçlı
kullanılabileceğını ve aslında doğru amaçlar
adnıa kullanıldığında ne kadar önemli bir
ıhtıyacı karşıladıgını tekrar tekrar
vurgulayan bir tartışma. \'e en nihayet,
Türkıye'de, TRT'nin veya TRT benzen kar
amaçsız ya da kânn bırincıl amaç oknadığı
bir kuruluşun ne kadar önemli bir görevi
olduğuna daır bır hatırlatma.CBC kar amacı
gütmeyen, finansmanının yüzde 50'sinden
fazlasını devletten, gerisinı de reklam ve
diğer gelırlennden sağlayan bir kamu
kuruluşu. Amacı, ulusal düzeyde düzeyli
haber ve eğıtıci vayınlar yapmak ve herkese
ulaşabümek. Televizyon dışında radyo
yayını da yapıyor ve ınternetten de haber
hizmeti veriyor. Evet, ne dizi film, ne
'sit-com' ne de "reahty show' yayımlıyor;
ancak onlann yerini, haber, haber içenkli
programlar, belgeseller, tartışma
programlan, kitap tanıtımlan, kültürel
ıçenklı programlar ve benzerleri alıyor. Ve
buna rağmen gençler, CBC'yi seviyor.
Benım CBC'yi tam anlamıyla keşfetmem
çok uzun zaman önceye gitmiyor. Öncelikle
çok iyi bir TV ızleyicisi değılim. Hem
izlemediğim bır dolu kanala para vermemek
hem de CNN vırüsünden kurtulmak için,
kablo bağlantımızı en basıte indırgedık.
Dolayısıyla, kanal sayısı çoklugundan
niteliğının farkına varamadığım CBC'yi
keşfetmekte azıcık geç kaldım. Şimdi,
hemen her an izlenmeye değer bır program
bulabıldiğim en sevdiğim kanal haline
geliverdi, bu yüzden de vergımın CBC'ye
akmasına hiçbir diyeceğim yok. CBC, en
çok ızlenen ıkınci haber programından bile
iki kat daha fazla izlenme yüzdesıne sahip.
Ve halbn yüzde 90'ının beğenısinı
kazanıyormuş. Bu rakamlar, kar amacı
gütmeyen, kolay tüketılen programlar
yayımlamayan bir kanal için çok başanh
değil mi sizce de? TRT'ye gelince,
vergilerinizin yerini bulup bulmadığını
değerlendnmeyi sıze bırakıyorum. İyi
pazarlar dilerim.