Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 ŞUBAT 2004 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
TarihiKentler BirliğiDanışma Kurulu ÜyesiDerviş Parlak'la Türldyenin kronikhastalığı kaçakyapüaşrnayı konuştuk
S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU
leyla.tavsanoglu(2 cumhuriyetcom.tr
Ülkemizde imar planları uygulanmıyor. Kentler artık
gecekondu olmaktan da çıktı ve kaçak kent haline
geldi. Ülkeyapı stokununyüzde 60-70'i kaçak. Acaba
dünyada böyle başka bir ülke daha var mıdır? Zaman
zaman bihlerine küşayiş gelir, kaçak, yasadışı
yapıların iptali için mahkemelere başvurulur.
Mahkemelerden kararlar çıkar. Ama dünyanın hiçbir
ülkesinde olmayacak şekilde bu kararların bir teki bile
uygulanmaz. Bu kaçak, rezil yapılar adamın gözünün
içine baka baka karşınızda yükselir. Sizi çileden
çıkarır, ruh sağlığınızı bozar. Ne için? Bir avuç insana
rant sağlama uğruna... Yöneticilerimiz de bir âlem.
Göz göre göre, bu haklarında yıkılma kararı bulunan
yapılardan, bir yetmiyormuş gibi ikişer tane satın alır,
marifetmiş gibi burada keyif çatmaya bakarlar. Bu
hafta Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu üyesi
avukat Derviş Parlak'la da Türkiye 'nin bu kronik
hastalığını konuştuk.
Oy içinkaçak yapılaşmaya izin- Siz Tarihi Kentler Birliği Danışma Kuru-
lu üyesi ve hukuk danışmantsınız. Kentleri-
miz artıkgecekondu kentdeğil, kaçak kent ha-
line geldi tstanbul ve biiyük kentlerin yüzde
60- 70 'i de kaçak. Fakat bu kaçakların da pek
çoğu artık apartman ve iş merkezi durumun-
da. Bunları artık yıkmak da mümkün değiL
Bu durum genel olarak kent hukukuna na-
sılyansıyor?
PARLAK - Zaten kent hukuku diye bir şey
kalmadı. tmarhukukunun anlamı kalmıyor, bu
durumda... Bu, konulan yasalann, yapılan dü-
zenlemelerin hiçbir anlamının olmadığını. hiç-
bir yaptınmın uygulanamadığını gösteriyor.
Dolayısıyla hukuk açısından açıklaması son
derece güç bir tablo çıkanyor karşımıza.
Bir hukukçu ve bir yurttaş olarak bu durumu
kabul etmek kesinlikle mümkün değil. Devle-
tin işleyişi üç güçten oluşuyor. Yani, yasama,
yürütme ve yargı. Yasama organı yasalan çıkar-
makla görevli organ. Yürütme organı da bu ya-
salan uygulamakla görevli organ. Yargı da uyuş-
mazlıklan çözmekle görevli. Bakıyoruz, yasa-
ma bir anlamda görevini yerine getirmiş durum-
da. Kanunda kaçak yapı yapılamayacağı, hiç-
bir şekilde izinsiz, nihsatsız yapı inşa edileme-
yeceği belirtilmiş. Bunun en önemli yaptınmı
da kaçak yapının mutlaka yıkılması gereği. Bu
gereği uygulamaya koyacak olan da yürütme or-
ganıdır. Yürütme organı hükümettir. Kaçak
yapı olayında da belediyeler ya da alanına gö-
re valiliklerdir. Ama bunlann bu yıkım yaptı-
nmını uygulamadıklannı görüyoruz.
Eşlt davranılmıyor
- Yıkım yaptınmı, diyoruz. Ama örnek ver-
mek gerekirse talan edilen tstanbul, Bey-
koz 'dakiSaip Molla Ormanı 'nda inşa edilen
binlerce ev için bir yıkım yaptınmı söz konu-
sudur. Öteyandan, yürütmenin önemli bazı
isimlerinin bu yıkılma kararı alınmış olan
evlerde oturduklannı görüyoruz. Bu sizce na-
sıl bir çelişkidir?
PARLAK - Onların buralarda paylannın bu-
lunması, bu konuda tarafsız davranamayacak-
lannın bir karutıdır. Oysa yürütme organının bü-
tün uygulamalarda yurttaşlara eşit davranması
gerekir. Uygulamada çok sık rasthyoruz. Insan-
lar mahkemeye geliyorlar ve diyorlar ki: "Be-
lediye benim yapınu yıkryor. Ben de dava açıyo-
rum. Yürütmenin durdurulmasını istiyorum."
Bunu gerekçelendinrken de vatandaşlar özel-
likle şunlan söylüyorlar:
"Benim bulunduğum yerde binkrce kaçak
yapı var. Ama onlann hiçbirini yıkmıyorlar da
benim üzerime geliyoriar. Bu adil değü. Eşit de-
ğiL" Ama tabii ki hukuk açısından böyle bir ge-
rekçeyi kabul etmek olanakh değil. Çünkü kö-
tü örnek hukukta esas alınamaz. Orada yıkım
yaptınmı uygulanıyorsa bu doğrudur. Ama
öbürlerinde uyguJanmıyor ve yurttaşlar da bun-
dan yakınıyorlar. Genel adalet duygusu açısın-
dan baktığınızda gerçekten haklılar. Eşit dav-
ranılmadığı, başkalan kayınldığı için vicdan
açısından rahatsız edici bir durum.
- Yani, hakkaniyete sığmaz mı demek isti-
yorsunuz?
PARLAK-Evet, hakkaniyete sığmaz. Kabul
edüebilir bir durum değildir. Bunun kökenle-
rini de iyi ırdelemek lazım. Bizde yürütmenin
son geldiği durum gerçekten çoktartışılması ge-
reken bir durum. Yürütme organı o kadar güç-
lü hale geldi ki hem yasamayı hem de yargıyı
kontrol edebiliyor.
Penetçl. merkezi yönetlm
-Merkeziyürütmeden söz ediyoruz, değil mi?
PARLAK- Tabii. Hatta öyle bir noktada kı. ya-
samayı ve yargıyı kontrol ettiği gibi hukuk ve ya-
sadışı ış ve işlem yapma konusunda da bir an-
lamda özgür davranabiliyor. Yani hukuka uymak
zorunda olmadığı düşüncesini taşıyabiliyor. Bu-
nun tarihsel kökenleri özellikle 12 Mart'la baş-
ladı. 1961 Anayasası'nın, yürütmeye geniş yet-
kiler tanıyarak değiştirilip kanun hükmünde ka-
rarname (KHK) çıkarma yetkisi verümesiyle bir-
likte yasamayı, 1982 Anayasası'yla da yargıyı
kontrol eder hale geldi. Hukuk teorisinin temel
ilkesi kuvvetler aynlığıdır. Güçlerin birbirinden
bağımsız olmalan gerekir. Ama bizim durumu-
muzda bu güçlerin hepsi yürütmenin kontrolün-
de. Belediyelere bakıyoruz. Belediyeler belki
yürütme organına dahiller. ama hükümetin doğ-
rudan parçası değiller. Hükümetin parçası olma-
maklabirlikte, yine de bizde yerel yönetimler mer-
kezi yönetimin denetünine tabidirler. Merkezi yö-
netim, îçişleri Bakanlığı aracılığıyla onlan de-
netler. Dolayısıyla, yerel yönetimler de merkezi
yönetimin tavnyla son derece ilişküidirler. Bu ye-
rel yönetimler politikalannı yürütürken merke-
zi yönetimin uyguladığı genel politikalardan da
etkilenirler.
- Bu etkilenmeye somut örnek verir misiniz?
PARLAK - Örneğin önümüzde bir seçim dö-
nemi var. Her seçım döneminde olduğu gibi bu
seçim döneminde de birdenbire kaçak yapılaş-
ma sayısında bir patlamaya tanık oluyoruz. Si-
DERVtŞ PARLAK
Yükseköğrenimini İÜ Hukuk
Fakültesi'nde tamamladu Serbest
avukat olarak mesleğe başladu
TMMOB Mimarlar Odası, Harita ve
Kadastro Mühendisleri Odast,
Arkeologlar Derneği, Çekül Vakfı gibi
kuruluşlarla birlikte çeşitli semt ve
çevre örgütlerinin avukatlığını ve
hukuk damşmanhğınıyaptu Yönetim
hukuku ve özellikle de imar, kent
planlama, kültür ve doğa varhklanmn
korunmasına ilişkin konularda
yoğunlaştu Halen Tarihi Kentler Birliği
Danışma Kurulu üyesi ve hukuk
damşmanu
yasi iktidar oy desteği sağlayabilmek için kaçak
yapılaşmaya göz yumuyor.
-1994 yerel seçimlerinde bugünün Başba-
kanı Recep Tayyip Erdoğan "Ben de kaçak ya-
pıda oturuyorum " dediği için belediye başkan-
lığı şansı hızla artmadı mı?
PARLAK-Evet, bu çok somut bir örnek. Bu-
nu da adeta övünerek söyledi. Bu, Türkiye'nin
çok önemli bir paradoksu. Çünkü hukuk, olma-
sı gerekeni düzenler. Dünyanın hiçbir yerinde
kaçak yapı meşru görülmez. Bütün ülkelerin ya-
salarında yapılaşma mutlaka birtakım kurallara
ve ruhsata bağlanmıştır. Ama bizde, bu bağlam-
da yaşanan sıkıntı korkunç boyutlara \armıştır.
Yüzde 65-70 kaçak yapı oranı, kabul edüebilir
bir oran değildir.
- Peki, kronik hale gelen bu dert nereden
kaynaklanıyor? Bildiğimiz kadanyla, özellik-
le İstanbul'da konutfazlası var...
PARLAK-Evet. Gerçi yapı envanterimiz yok.
ama ben bir arahk inceledim. Devlet İstatıstik Ens-
titüsü'nün (DİE) 1966"dan 2001 yılı sonuna ka-
dar yaptığı bir çalışmada ruhsath konut üretimi-
nin 12 milyar 600 mılyon metrekare cıvannda ol-
duğu saptanmış.
Bu miktar zaten Türkiye nüfusu olan 60 küsur
milyon insanın barınma üıtıyacına cevap veriyor.
Ama dikkat edin. Bu rakamın içinde nihsatsız,
kaçak yapılar yok.
Rant ekonomlslnln sonucu
- Yani bunun üzerine, bir yüzde 65-70 daha
mı eklememiz lazım?
PARLAK- Evet. Bir kere ihtiyaç fazlası bir ya-
pı stokunun bulunduğu anlaşılıyor.
- Peki, bu ne anlama geliyor?
PARLAK- Şu anlama geliyor:
Bu, rant ekonomisınin bir sonucu. Bir de şu var:
Idare yıkmıyor bunlan, ama yurttaşlar çok faz-
la yıkıp yapıyor. Yani Türkiye'de yapılan yapı-
lar uzun süreli kullanıma yönelik olmuyor. Ör-
neğin Avnapa kentlerinde 400-500 yıllık yapılar
dimdik ayakta duruyor.
Ama bizde bir yapı yapılıyor. On yıl sonra ba-
kıyorsunuz, yerine daha büyüğü inşa ediliyor.
Imar alanındaki gelişmeler, yeni imar durumu ver-
meler ortalığı altüst ediyor. tmar durumu iki kat-
lı binaya alınmış. Daha sonra orasunn imar du-
rumu sekiz kata çıkanhnış. Böylece iki kath bı-
na yıkılıp yerine sekiz kath bina çıkılıyor. Bu yı-
kımlara da çok tanık oluyoruz.
- Bu aynı zamanda biiyük bir savurganlığı
göstermiyor mu?
PARLAK - Tabii ki gösteriyor. Bugün Türki-
ye'de akıl almaz bir konut stoku var. Burada dev-
letin mutlaka toplu konut üretimine el atması la-
zım.
Cettolar oluşmasına İzin verlyoruz
-Ama o toplu konut olaylannda da usulsüz-
lükler, çarpıklıklaryaşanmadı mı?
PARLAK - Ne yazık ki yaşandı. Tabii ki çok
yanlış uygulamalanmız var. Amabunlar oluyor
dıye ilkeleri değiştirmememiz lazım.
Gecekondulaşmanın, özellikle Hazine arazüe-
rinde, orman alanlannda, su havzalannda başla-
dığını görüyoruz. Yönetim göç öncesi ve sırasın-
da gecekondulaşan o belli alanlan önceden plan-
layıp bannma sorununu çözseydi, bugün çok da-
ha farklı yerlerde olurduk. Ama yönetim, hep ge-
cekondulaşmanın arkasından gelmış. O sorunu
çözmek için imar affi çıkarmış, imar ıslah plan-
lan hazırlanmış.
İmar ıslah planlan da planlama bıliminin bir
türlü kabul edemediği bir durum. Çünkü planla-
ma biliminin en az standartlannı bile karşılaya-
mıyor. Islah planı adıyla yasadışı durumu meş-
rulaştmnaya çahşıyorlar.
Başlangıçta gecekondulaşmaydı. Sonradan iş,
kaçak yapılaşmaya dönüştü. Iş artık kaçak yapı-
laşma aşamasını geçti de kaçak kentleşme ol-
maya başladı. Devlet böyle yerleri önce beledi-
ye, daha sonra da ilçe yapmak zorunda kalıyor.
tsteyenin istediği yere yapı yapma özgürlüğü
varmış gibi, devlet olarak hiç müdahale etmeden,
büimden, hukuktan tamamıyla yoksun biçimde,
insanlann gettolar oluşturmalarına izin veriyo-
ruz.
- 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce AKP in-
sanlara birtakım vaatlerde bulundu. Bunlann
en önemlilerinden birisi de "Kente karşı işle-
nen suçları Ceza Yasası 'na alacağız ve çok ağır
yapttrımlargetireceğiz"sözüydü. Geçen nere-
deyse 1.5yıl içinde bu vaatler tutuldu mu?
PARLAK - Şimdi geçmiştekinden daha fark-
lı bir durum içinde değiliz. Bu verilen sözlerin
uygulandığını şimdiye kadar görmedik. Hâlâ su
havzalannda kaçak yapılar duruyor. Üstelik or-
man alanlannın satışuıa zemin hazırlayarak o
yerleri işgal edenlere yasal mülkiyet hakkı ve-
ribnesi yoluna gidiliyor. Bu hükümet dönemin-
de kaçak yapılaşmaya dur diyen bir zihniyeti
görmek mümkün değil. Bir de üstelik Hazine ara-
zilerinin satışuıa ilişkin bir yasa çıkanldı. Onlar-
da örtülü ünar affi var. Yani bu hükümet döne-
minde Hazine'ye ait arazi, üzerinde yapısı olan
kişilere sahlacak biçiminde bir yasa çıkanldı.
Kendl kendlmlzi yok ediyoruz
- Bu ne idüğü belirsiz düzen içinde biz Tür-
kiye 'de tarihi kentlerya da Tarihi Kentler Bir-
liği'nden nasıl söz edebiliriz? Bu şekilde tari-
hi ve doğayıyok etmiyor muyuz? İnsan bu ka-
dar eksik akıllı olabilir mi?
PARLAK- Bız kendi kendimizi yok ediyoruz.
tnsan eksik akıllı olabilir. Işte orada devletin öne-
mi ortaya çıkıyor. Insanı başıboş bıraktığınız za-
man elbette tamamıyla o anlık kendi ihtiyaçla-
nnı düşünecektir.
Toplum yarannı gözetmesi gereken bir kuru-
luş olarak devletin o aşamada devreye gırmesi
ve bu anlamda hukuksal ilişkileri düzenlemesi
gerek. İnsan hak ve özgürlüİderi bizım dilimiz-
den hiç düşürmediğimiz ka\Tamlardır. Ama ta-
bii ki insan hak ve özgürlüklerinin sının başka
insanlann hak ve özgürlüklerinin başlangıcıdır.
Bir kentte yaşamanın, bir yerleşim binminde
olmanın birtakım bedelleri \ ardır. İnsan sosyal
bir varlıktır ve bırlikte olduğu sosyal varlığa say-
gı duymak, ona zarar vermemek zorundadır. Bu
noktada devlete çok önemli görevler düşüyor.
Aksi halde, yaşanan tam bir kaostur. Ben Tür-
kiye'de hep yasaklann özgürlük, özgürlüklerin
ise yasak olduğuna tanık oldum. Kaçak yapı,
dünyanın bütün ülkelerinde yasaktır. Ama biz-
de bunun tersi oluyor. Kaçak yapı sanki yasal-
mış gibi bir davranış ve yaklaşım içindeyiz. Ka-
çak yapı yapmak özgürlük haline geldi. Bu yüz-
den de doğal olarak insanlar yasal yapı yaptır-
makta isteksiz davranır oldular. Burada bence te-
mel olan, yürütme organının, devletin tavndır.
- Hatta yürütme bu işi teşvik eder gibi dav-
ranmıyor mu?
PARLAK- Tabii. İmar affi yasalan teşvikten
başka bir şey değildir. Bazı küruluşlar Necmet-
tinErbakanaleyhınde, onun başbakanlığı döne-
minde suç duyurusundabulundular. Çünkü imar
affi çıkaracağuıı söylemişti.
Bir başbakanın ağzından imar affi çıkaracağı
sözü çıkar çıkmaz, kaçak yapılaşma sayısında pat-
lamaya tanık oluyoruz. însanlar, nasıl olsa afçı-
kacak diye kaçak yapı yapmaya başlıyor. Dola-
yısıyla siyasiler, imar affi sözleriyle insanlan ka-
çak yapı yapmaya, kente karşı suç işlemeye teş-
vik ediyorlar. Bu ne yazık ki tek bir siyasi parti
ya da tek bir hükümetle de sınırlı değil. Bu, Tür-
kiye'de uzun yıllardan beri devam eden bir has-
talık. Bu adeta egemen politika haline geldi. Ya-
panın yanına kâr kalıyor.
- Peki, bu durumda kanunlar çok anlamsız
kalmıyor mu?
PARLAK- Kanunlann anlamı hiç kalmıyor. O
zaman niçin kanun çıkanrlar ki? Daha da tehli-
keli nokta şu:
Türkiye'de yasadışı yapılara yönelik olarak
açüan davalarda idare mahkemeleri ya da Danış-
tay'uı verdiği kararlar uygulanmıyor. O kararla-
nn doğal sonucu, o yapılann yıkılmasıdu.
Karar
çıkıyor
yine yıkılmıyor
- Sizin mahkemelerde kazandığımz pek
çok davada yargının iptal ettiği, yıkım
kararı aldığı binalar yerinde duruyor.
Bunun nedenini örnekleriyle anlatır
mısımz?
PARLAK - Böyle bir durumu, bir
avukat, bir hukukçu olarak anlamam
mümkün değil. Devletin üç erkinden
birisi yargı. Dava açıyoruz. Binanın
ruhsatı dava sonucu iptal edilirse o
binanın yıkılması gerekiyor.
Karar çıkıyor. Binanın yıkılması gerek.
Yıkılmıyor. O karann alınması için
bazen beş, bazen altı yıl uğraşıyoruz.
Yıllarca süren yargılama sonunda bir
karar çıkıyor. Ama bu karan
uygulatamıyorsunuz.
- Yürütmenin başları, yıkım kararı
alınan yerlerden kendilerine ev
alıyorlar. Ayrıca bu yıkım kararı olan
yerlere bir de Habitat Ödülü veriliyor.
Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
PARLAK - Artık toplum olarak da
kirlendik. Siyasal önderler, siyasal
kişilikJer bunu yaparsa vann gerisini siz
düşünün. Ben size başka örnek vereyim.
Bazı belediyelerin, bazı idari organlann
yapılan dahi kaçak.
Bakın, açık ve somut örnek vereyim.
Fenerbahçe Piramıdi, Kadıköy
Belediyesi'ne aittir ve ruhsatsızdu".
Bunda mahkemenin iptal karan vardır.
Benzer bir olay Antalya'da Cam
Piramit'le yaşandı. Bir başka örnek de
şöyle:
Yıl 1996 ya da 1997'ydı. Adana'ya yeni
adliye binası kentin tarihi bir alanı
üzerinde yapılıyordu. O zaman Adana
Mimarlar Odası bunun iptali için idare
mahkemesinde dava açtı. Adana Idare
Mahkemesi yürütmenin durdurulması
karanm verdi.
O tarihteki adalet bakaru, bu yürütmenin
durdurulması kararına itiraz etti.
Böylece Bölge idare Mahkemesi kararı
kaldırdı. Ama Adana idare Mahkemesi
binanın oraya yapıhnasmın hukuka
aykın olduğu kararında ısrar ettı. Bu
karar Danıştay tarafmdan da onaylandı.
Adalet Bakanlığı bunun üzerine o karan
veren idare mahkemesi yargıçlannın
hepsini bir yerlere sürdü.
Yasalar uygulanmıyor
- Bu berbat durumdan çıktşın çözümü
nedir?
PARLAK - Çözüm hukuka uygun,
yasalan uygulayacak bir yönetimle
sağlanabilir. Aslında bizim yasalarla bir
sıkıntımız yok. Yasalan uygulayanlarla
sıkıntımız var.
Mevcut yasalann birtakım eksikleri,
yanlışlan olabilir. Ama ne olursa olsun
yasalar hukukun genel ilkelerini hiçbir
zaman göz ardı edemezler.
Asıl sucmtı, mevcut yasalann, yargı
kararlannın uygulanması. Yasalan
uygulayan yöneticilerin bulunduğu bir
Türkiye olsa durum çok farklı olur.
- Peki, bu tür davranış bozukluklan
eğitim eksikliğinden mi kaynaklanıyor,
sizce?
PARLAK - Eğitim sorunu olabilir, ama
bu konularda devletin yasamasıyla,
yürütmesiyle, yargısıyla yaptığı
uygulamalar son derece öne taşınmıştır.
Eğitim de bir anlamda devlet
politikasıdır. Eğer sonuçta devlet
yurttaşını uygar bir biçimde yetiştirmek
istiyorsa bunu yapmaması için bir neden
yok. Nitekim Cumhuriyet döneminde bu
yapılmış. Insam çağdaş uygarlık
düzeyine yakışır bir biçimde yetiştirmek
hem bütün ailelerin hem de devletin
ödevidir. Ama biz bunu yapmadık.
Imam hatip liseleri açarak, çocuklan
daha küçücük yaşlarda Kuran kurslanna
göndererek onlan başka yönlere
yönelttik. Daha iki-üç yıl öncesine kadar
çevreyi, doğayı koruma konusunda
ilköğretim okullannda hiçbir ders
anlatılrmyordu. Biz bu topraklan çok
yanlış kullaruyoruz. Bu yurt, yurdun
güvenliği meselesiyle de çok doğrudan
ilgili. Çünkü bu topraklar üzerinde ne
kadar düzenli ve kaliteli bir yaşam
sürdürürsek toplum olarak da, devlet
olarak da ömrümüz uzayacaktır. Ama
içinde bulunduğumuz bu durum nereye
kadar gidebilir?