22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 ŞUBAT 2004 PAZAR 12 PAZAR KONUGU TarihiKentler BirliğiDanışma Kurulu ÜyesiDerviş Parlak'la Türldyenin kronikhastalığı kaçakyapüaşrnayı konuştuk S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU leyla.tavsanoglu(2 cumhuriyetcom.tr Ülkemizde imar planları uygulanmıyor. Kentler artık gecekondu olmaktan da çıktı ve kaçak kent haline geldi. Ülkeyapı stokununyüzde 60-70'i kaçak. Acaba dünyada böyle başka bir ülke daha var mıdır? Zaman zaman bihlerine küşayiş gelir, kaçak, yasadışı yapıların iptali için mahkemelere başvurulur. Mahkemelerden kararlar çıkar. Ama dünyanın hiçbir ülkesinde olmayacak şekilde bu kararların bir teki bile uygulanmaz. Bu kaçak, rezil yapılar adamın gözünün içine baka baka karşınızda yükselir. Sizi çileden çıkarır, ruh sağlığınızı bozar. Ne için? Bir avuç insana rant sağlama uğruna... Yöneticilerimiz de bir âlem. Göz göre göre, bu haklarında yıkılma kararı bulunan yapılardan, bir yetmiyormuş gibi ikişer tane satın alır, marifetmiş gibi burada keyif çatmaya bakarlar. Bu hafta Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu üyesi avukat Derviş Parlak'la da Türkiye 'nin bu kronik hastalığını konuştuk. Oy içinkaçak yapılaşmaya izin- Siz Tarihi Kentler Birliği Danışma Kuru- lu üyesi ve hukuk danışmantsınız. Kentleri- miz artıkgecekondu kentdeğil, kaçak kent ha- line geldi tstanbul ve biiyük kentlerin yüzde 60- 70 'i de kaçak. Fakat bu kaçakların da pek çoğu artık apartman ve iş merkezi durumun- da. Bunları artık yıkmak da mümkün değiL Bu durum genel olarak kent hukukuna na- sılyansıyor? PARLAK - Zaten kent hukuku diye bir şey kalmadı. tmarhukukunun anlamı kalmıyor, bu durumda... Bu, konulan yasalann, yapılan dü- zenlemelerin hiçbir anlamının olmadığını. hiç- bir yaptınmın uygulanamadığını gösteriyor. Dolayısıyla hukuk açısından açıklaması son derece güç bir tablo çıkanyor karşımıza. Bir hukukçu ve bir yurttaş olarak bu durumu kabul etmek kesinlikle mümkün değil. Devle- tin işleyişi üç güçten oluşuyor. Yani, yasama, yürütme ve yargı. Yasama organı yasalan çıkar- makla görevli organ. Yürütme organı da bu ya- salan uygulamakla görevli organ. Yargı da uyuş- mazlıklan çözmekle görevli. Bakıyoruz, yasa- ma bir anlamda görevini yerine getirmiş durum- da. Kanunda kaçak yapı yapılamayacağı, hiç- bir şekilde izinsiz, nihsatsız yapı inşa edileme- yeceği belirtilmiş. Bunun en önemli yaptınmı da kaçak yapının mutlaka yıkılması gereği. Bu gereği uygulamaya koyacak olan da yürütme or- ganıdır. Yürütme organı hükümettir. Kaçak yapı olayında da belediyeler ya da alanına gö- re valiliklerdir. Ama bunlann bu yıkım yaptı- nmını uygulamadıklannı görüyoruz. Eşlt davranılmıyor - Yıkım yaptınmı, diyoruz. Ama örnek ver- mek gerekirse talan edilen tstanbul, Bey- koz 'dakiSaip Molla Ormanı 'nda inşa edilen binlerce ev için bir yıkım yaptınmı söz konu- sudur. Öteyandan, yürütmenin önemli bazı isimlerinin bu yıkılma kararı alınmış olan evlerde oturduklannı görüyoruz. Bu sizce na- sıl bir çelişkidir? PARLAK - Onların buralarda paylannın bu- lunması, bu konuda tarafsız davranamayacak- lannın bir karutıdır. Oysa yürütme organının bü- tün uygulamalarda yurttaşlara eşit davranması gerekir. Uygulamada çok sık rasthyoruz. Insan- lar mahkemeye geliyorlar ve diyorlar ki: "Be- lediye benim yapınu yıkryor. Ben de dava açıyo- rum. Yürütmenin durdurulmasını istiyorum." Bunu gerekçelendinrken de vatandaşlar özel- likle şunlan söylüyorlar: "Benim bulunduğum yerde binkrce kaçak yapı var. Ama onlann hiçbirini yıkmıyorlar da benim üzerime geliyoriar. Bu adil değü. Eşit de- ğiL" Ama tabii ki hukuk açısından böyle bir ge- rekçeyi kabul etmek olanakh değil. Çünkü kö- tü örnek hukukta esas alınamaz. Orada yıkım yaptınmı uygulanıyorsa bu doğrudur. Ama öbürlerinde uyguJanmıyor ve yurttaşlar da bun- dan yakınıyorlar. Genel adalet duygusu açısın- dan baktığınızda gerçekten haklılar. Eşit dav- ranılmadığı, başkalan kayınldığı için vicdan açısından rahatsız edici bir durum. - Yani, hakkaniyete sığmaz mı demek isti- yorsunuz? PARLAK-Evet, hakkaniyete sığmaz. Kabul edüebilir bir durum değildir. Bunun kökenle- rini de iyi ırdelemek lazım. Bizde yürütmenin son geldiği durum gerçekten çoktartışılması ge- reken bir durum. Yürütme organı o kadar güç- lü hale geldi ki hem yasamayı hem de yargıyı kontrol edebiliyor. Penetçl. merkezi yönetlm -Merkeziyürütmeden söz ediyoruz, değil mi? PARLAK- Tabii. Hatta öyle bir noktada kı. ya- samayı ve yargıyı kontrol ettiği gibi hukuk ve ya- sadışı ış ve işlem yapma konusunda da bir an- lamda özgür davranabiliyor. Yani hukuka uymak zorunda olmadığı düşüncesini taşıyabiliyor. Bu- nun tarihsel kökenleri özellikle 12 Mart'la baş- ladı. 1961 Anayasası'nın, yürütmeye geniş yet- kiler tanıyarak değiştirilip kanun hükmünde ka- rarname (KHK) çıkarma yetkisi verümesiyle bir- likte yasamayı, 1982 Anayasası'yla da yargıyı kontrol eder hale geldi. Hukuk teorisinin temel ilkesi kuvvetler aynlığıdır. Güçlerin birbirinden bağımsız olmalan gerekir. Ama bizim durumu- muzda bu güçlerin hepsi yürütmenin kontrolün- de. Belediyelere bakıyoruz. Belediyeler belki yürütme organına dahiller. ama hükümetin doğ- rudan parçası değiller. Hükümetin parçası olma- maklabirlikte, yine de bizde yerel yönetimler mer- kezi yönetimin denetünine tabidirler. Merkezi yö- netim, îçişleri Bakanlığı aracılığıyla onlan de- netler. Dolayısıyla, yerel yönetimler de merkezi yönetimin tavnyla son derece ilişküidirler. Bu ye- rel yönetimler politikalannı yürütürken merke- zi yönetimin uyguladığı genel politikalardan da etkilenirler. - Bu etkilenmeye somut örnek verir misiniz? PARLAK - Örneğin önümüzde bir seçim dö- nemi var. Her seçım döneminde olduğu gibi bu seçim döneminde de birdenbire kaçak yapılaş- ma sayısında bir patlamaya tanık oluyoruz. Si- DERVtŞ PARLAK Yükseköğrenimini İÜ Hukuk Fakültesi'nde tamamladu Serbest avukat olarak mesleğe başladu TMMOB Mimarlar Odası, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odast, Arkeologlar Derneği, Çekül Vakfı gibi kuruluşlarla birlikte çeşitli semt ve çevre örgütlerinin avukatlığını ve hukuk damşmanhğınıyaptu Yönetim hukuku ve özellikle de imar, kent planlama, kültür ve doğa varhklanmn korunmasına ilişkin konularda yoğunlaştu Halen Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu üyesi ve hukuk damşmanu yasi iktidar oy desteği sağlayabilmek için kaçak yapılaşmaya göz yumuyor. -1994 yerel seçimlerinde bugünün Başba- kanı Recep Tayyip Erdoğan "Ben de kaçak ya- pıda oturuyorum " dediği için belediye başkan- lığı şansı hızla artmadı mı? PARLAK-Evet, bu çok somut bir örnek. Bu- nu da adeta övünerek söyledi. Bu, Türkiye'nin çok önemli bir paradoksu. Çünkü hukuk, olma- sı gerekeni düzenler. Dünyanın hiçbir yerinde kaçak yapı meşru görülmez. Bütün ülkelerin ya- salarında yapılaşma mutlaka birtakım kurallara ve ruhsata bağlanmıştır. Ama bizde, bu bağlam- da yaşanan sıkıntı korkunç boyutlara \armıştır. Yüzde 65-70 kaçak yapı oranı, kabul edüebilir bir oran değildir. - Peki, kronik hale gelen bu dert nereden kaynaklanıyor? Bildiğimiz kadanyla, özellik- le İstanbul'da konutfazlası var... PARLAK-Evet. Gerçi yapı envanterimiz yok. ama ben bir arahk inceledim. Devlet İstatıstik Ens- titüsü'nün (DİE) 1966"dan 2001 yılı sonuna ka- dar yaptığı bir çalışmada ruhsath konut üretimi- nin 12 milyar 600 mılyon metrekare cıvannda ol- duğu saptanmış. Bu miktar zaten Türkiye nüfusu olan 60 küsur milyon insanın barınma üıtıyacına cevap veriyor. Ama dikkat edin. Bu rakamın içinde nihsatsız, kaçak yapılar yok. Rant ekonomlslnln sonucu - Yani bunun üzerine, bir yüzde 65-70 daha mı eklememiz lazım? PARLAK- Evet. Bir kere ihtiyaç fazlası bir ya- pı stokunun bulunduğu anlaşılıyor. - Peki, bu ne anlama geliyor? PARLAK- Şu anlama geliyor: Bu, rant ekonomisınin bir sonucu. Bir de şu var: Idare yıkmıyor bunlan, ama yurttaşlar çok faz- la yıkıp yapıyor. Yani Türkiye'de yapılan yapı- lar uzun süreli kullanıma yönelik olmuyor. Ör- neğin Avnapa kentlerinde 400-500 yıllık yapılar dimdik ayakta duruyor. Ama bizde bir yapı yapılıyor. On yıl sonra ba- kıyorsunuz, yerine daha büyüğü inşa ediliyor. Imar alanındaki gelişmeler, yeni imar durumu ver- meler ortalığı altüst ediyor. tmar durumu iki kat- lı binaya alınmış. Daha sonra orasunn imar du- rumu sekiz kata çıkanhnış. Böylece iki kath bı- na yıkılıp yerine sekiz kath bina çıkılıyor. Bu yı- kımlara da çok tanık oluyoruz. - Bu aynı zamanda biiyük bir savurganlığı göstermiyor mu? PARLAK - Tabii ki gösteriyor. Bugün Türki- ye'de akıl almaz bir konut stoku var. Burada dev- letin mutlaka toplu konut üretimine el atması la- zım. Cettolar oluşmasına İzin verlyoruz -Ama o toplu konut olaylannda da usulsüz- lükler, çarpıklıklaryaşanmadı mı? PARLAK - Ne yazık ki yaşandı. Tabii ki çok yanlış uygulamalanmız var. Amabunlar oluyor dıye ilkeleri değiştirmememiz lazım. Gecekondulaşmanın, özellikle Hazine arazüe- rinde, orman alanlannda, su havzalannda başla- dığını görüyoruz. Yönetim göç öncesi ve sırasın- da gecekondulaşan o belli alanlan önceden plan- layıp bannma sorununu çözseydi, bugün çok da- ha farklı yerlerde olurduk. Ama yönetim, hep ge- cekondulaşmanın arkasından gelmış. O sorunu çözmek için imar affi çıkarmış, imar ıslah plan- lan hazırlanmış. İmar ıslah planlan da planlama bıliminin bir türlü kabul edemediği bir durum. Çünkü planla- ma biliminin en az standartlannı bile karşılaya- mıyor. Islah planı adıyla yasadışı durumu meş- rulaştmnaya çahşıyorlar. Başlangıçta gecekondulaşmaydı. Sonradan iş, kaçak yapılaşmaya dönüştü. Iş artık kaçak yapı- laşma aşamasını geçti de kaçak kentleşme ol- maya başladı. Devlet böyle yerleri önce beledi- ye, daha sonra da ilçe yapmak zorunda kalıyor. tsteyenin istediği yere yapı yapma özgürlüğü varmış gibi, devlet olarak hiç müdahale etmeden, büimden, hukuktan tamamıyla yoksun biçimde, insanlann gettolar oluşturmalarına izin veriyo- ruz. - 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce AKP in- sanlara birtakım vaatlerde bulundu. Bunlann en önemlilerinden birisi de "Kente karşı işle- nen suçları Ceza Yasası 'na alacağız ve çok ağır yapttrımlargetireceğiz"sözüydü. Geçen nere- deyse 1.5yıl içinde bu vaatler tutuldu mu? PARLAK - Şimdi geçmiştekinden daha fark- lı bir durum içinde değiliz. Bu verilen sözlerin uygulandığını şimdiye kadar görmedik. Hâlâ su havzalannda kaçak yapılar duruyor. Üstelik or- man alanlannın satışuıa zemin hazırlayarak o yerleri işgal edenlere yasal mülkiyet hakkı ve- ribnesi yoluna gidiliyor. Bu hükümet dönemin- de kaçak yapılaşmaya dur diyen bir zihniyeti görmek mümkün değil. Bir de üstelik Hazine ara- zilerinin satışuıa ilişkin bir yasa çıkanldı. Onlar- da örtülü ünar affi var. Yani bu hükümet döne- minde Hazine'ye ait arazi, üzerinde yapısı olan kişilere sahlacak biçiminde bir yasa çıkanldı. Kendl kendlmlzi yok ediyoruz - Bu ne idüğü belirsiz düzen içinde biz Tür- kiye 'de tarihi kentlerya da Tarihi Kentler Bir- liği'nden nasıl söz edebiliriz? Bu şekilde tari- hi ve doğayıyok etmiyor muyuz? İnsan bu ka- dar eksik akıllı olabilir mi? PARLAK- Bız kendi kendimizi yok ediyoruz. tnsan eksik akıllı olabilir. Işte orada devletin öne- mi ortaya çıkıyor. Insanı başıboş bıraktığınız za- man elbette tamamıyla o anlık kendi ihtiyaçla- nnı düşünecektir. Toplum yarannı gözetmesi gereken bir kuru- luş olarak devletin o aşamada devreye gırmesi ve bu anlamda hukuksal ilişkileri düzenlemesi gerek. İnsan hak ve özgürlüİderi bizım dilimiz- den hiç düşürmediğimiz ka\Tamlardır. Ama ta- bii ki insan hak ve özgürlüklerinin sının başka insanlann hak ve özgürlüklerinin başlangıcıdır. Bir kentte yaşamanın, bir yerleşim binminde olmanın birtakım bedelleri \ ardır. İnsan sosyal bir varlıktır ve bırlikte olduğu sosyal varlığa say- gı duymak, ona zarar vermemek zorundadır. Bu noktada devlete çok önemli görevler düşüyor. Aksi halde, yaşanan tam bir kaostur. Ben Tür- kiye'de hep yasaklann özgürlük, özgürlüklerin ise yasak olduğuna tanık oldum. Kaçak yapı, dünyanın bütün ülkelerinde yasaktır. Ama biz- de bunun tersi oluyor. Kaçak yapı sanki yasal- mış gibi bir davranış ve yaklaşım içindeyiz. Ka- çak yapı yapmak özgürlük haline geldi. Bu yüz- den de doğal olarak insanlar yasal yapı yaptır- makta isteksiz davranır oldular. Burada bence te- mel olan, yürütme organının, devletin tavndır. - Hatta yürütme bu işi teşvik eder gibi dav- ranmıyor mu? PARLAK- Tabii. İmar affi yasalan teşvikten başka bir şey değildir. Bazı küruluşlar Necmet- tinErbakanaleyhınde, onun başbakanlığı döne- minde suç duyurusundabulundular. Çünkü imar affi çıkaracağuıı söylemişti. Bir başbakanın ağzından imar affi çıkaracağı sözü çıkar çıkmaz, kaçak yapılaşma sayısında pat- lamaya tanık oluyoruz. însanlar, nasıl olsa afçı- kacak diye kaçak yapı yapmaya başlıyor. Dola- yısıyla siyasiler, imar affi sözleriyle insanlan ka- çak yapı yapmaya, kente karşı suç işlemeye teş- vik ediyorlar. Bu ne yazık ki tek bir siyasi parti ya da tek bir hükümetle de sınırlı değil. Bu, Tür- kiye'de uzun yıllardan beri devam eden bir has- talık. Bu adeta egemen politika haline geldi. Ya- panın yanına kâr kalıyor. - Peki, bu durumda kanunlar çok anlamsız kalmıyor mu? PARLAK- Kanunlann anlamı hiç kalmıyor. O zaman niçin kanun çıkanrlar ki? Daha da tehli- keli nokta şu: Türkiye'de yasadışı yapılara yönelik olarak açüan davalarda idare mahkemeleri ya da Danış- tay'uı verdiği kararlar uygulanmıyor. O kararla- nn doğal sonucu, o yapılann yıkılmasıdu. Karar çıkıyor yine yıkılmıyor - Sizin mahkemelerde kazandığımz pek çok davada yargının iptal ettiği, yıkım kararı aldığı binalar yerinde duruyor. Bunun nedenini örnekleriyle anlatır mısımz? PARLAK - Böyle bir durumu, bir avukat, bir hukukçu olarak anlamam mümkün değil. Devletin üç erkinden birisi yargı. Dava açıyoruz. Binanın ruhsatı dava sonucu iptal edilirse o binanın yıkılması gerekiyor. Karar çıkıyor. Binanın yıkılması gerek. Yıkılmıyor. O karann alınması için bazen beş, bazen altı yıl uğraşıyoruz. Yıllarca süren yargılama sonunda bir karar çıkıyor. Ama bu karan uygulatamıyorsunuz. - Yürütmenin başları, yıkım kararı alınan yerlerden kendilerine ev alıyorlar. Ayrıca bu yıkım kararı olan yerlere bir de Habitat Ödülü veriliyor. Bunu nasıl karşılıyorsunuz? PARLAK - Artık toplum olarak da kirlendik. Siyasal önderler, siyasal kişilikJer bunu yaparsa vann gerisini siz düşünün. Ben size başka örnek vereyim. Bazı belediyelerin, bazı idari organlann yapılan dahi kaçak. Bakın, açık ve somut örnek vereyim. Fenerbahçe Piramıdi, Kadıköy Belediyesi'ne aittir ve ruhsatsızdu". Bunda mahkemenin iptal karan vardır. Benzer bir olay Antalya'da Cam Piramit'le yaşandı. Bir başka örnek de şöyle: Yıl 1996 ya da 1997'ydı. Adana'ya yeni adliye binası kentin tarihi bir alanı üzerinde yapılıyordu. O zaman Adana Mimarlar Odası bunun iptali için idare mahkemesinde dava açtı. Adana Idare Mahkemesi yürütmenin durdurulması karanm verdi. O tarihteki adalet bakaru, bu yürütmenin durdurulması kararına itiraz etti. Böylece Bölge idare Mahkemesi kararı kaldırdı. Ama Adana idare Mahkemesi binanın oraya yapıhnasmın hukuka aykın olduğu kararında ısrar ettı. Bu karar Danıştay tarafmdan da onaylandı. Adalet Bakanlığı bunun üzerine o karan veren idare mahkemesi yargıçlannın hepsini bir yerlere sürdü. Yasalar uygulanmıyor - Bu berbat durumdan çıktşın çözümü nedir? PARLAK - Çözüm hukuka uygun, yasalan uygulayacak bir yönetimle sağlanabilir. Aslında bizim yasalarla bir sıkıntımız yok. Yasalan uygulayanlarla sıkıntımız var. Mevcut yasalann birtakım eksikleri, yanlışlan olabilir. Ama ne olursa olsun yasalar hukukun genel ilkelerini hiçbir zaman göz ardı edemezler. Asıl sucmtı, mevcut yasalann, yargı kararlannın uygulanması. Yasalan uygulayan yöneticilerin bulunduğu bir Türkiye olsa durum çok farklı olur. - Peki, bu tür davranış bozukluklan eğitim eksikliğinden mi kaynaklanıyor, sizce? PARLAK - Eğitim sorunu olabilir, ama bu konularda devletin yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla yaptığı uygulamalar son derece öne taşınmıştır. Eğitim de bir anlamda devlet politikasıdır. Eğer sonuçta devlet yurttaşını uygar bir biçimde yetiştirmek istiyorsa bunu yapmaması için bir neden yok. Nitekim Cumhuriyet döneminde bu yapılmış. Insam çağdaş uygarlık düzeyine yakışır bir biçimde yetiştirmek hem bütün ailelerin hem de devletin ödevidir. Ama biz bunu yapmadık. Imam hatip liseleri açarak, çocuklan daha küçücük yaşlarda Kuran kurslanna göndererek onlan başka yönlere yönelttik. Daha iki-üç yıl öncesine kadar çevreyi, doğayı koruma konusunda ilköğretim okullannda hiçbir ders anlatılrmyordu. Biz bu topraklan çok yanlış kullaruyoruz. Bu yurt, yurdun güvenliği meselesiyle de çok doğrudan ilgili. Çünkü bu topraklar üzerinde ne kadar düzenli ve kaliteli bir yaşam sürdürürsek toplum olarak da, devlet olarak da ömrümüz uzayacaktır. Ama içinde bulunduğumuz bu durum nereye kadar gidebilir?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle